Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Kaçırılma Raporu 8 Kaçırılanların pek çoğunda olduğu gibi ruhsal ve bedensel açıdan
tümüyle sağlıklıydı. Alkol ya da benzeri uyuşturucu madde bağımlılığı
yoktu ve sade bir yaşam sürdürüyordu. Pek de fazla kültürlü sayılmazdı.
Hayatı boyunca ne doğaüstü konularla, ne de UFOlarla ilgili tek satır
bile okumamıştı...Olay sabahı saat üç buçuk civarında köpeğini ve av tüfeğini alarak
arabasına bindi ve Barselona'dan Soria kasabasına uzanan yola çıktı.
Amacı erken saatlerde kırsal alanda avlanmaktı. Ancak o gün her
zamankinin tersine, normalde avlandığı bölgenin aksi yönünde ve aşırı
hızla ilerliyordu. Yanından asla ayırmadığı köpeği Muş ile sohbet
ederken, araba teybinde Arjantinli şarkıcı Jorge Cafrune'nin kasetini
dinlemekteydi. Kaçırılmasından sonra, kasette kimi bölümlerin
silindiğini fark edecekti...Bir süre sonra av için saatin çok erken olduğunu düşünerek, yol
üzerindeki barlardan birinde durup kahve içmeye karar verdi. Saat dört
buçukla, beşe çeyrek kala arasında Hostal 113 adlı yerde durdu ve içeri
girdi... Barla ilgilenen tek garson vardı. Adam uzun boylu ve
sarışındı. Julio ilk anda garsonun peruk takıyor olabileceğini düşündü.
Üstelik garsonun ellerinde plastik ameliyat eldivenleri vardı. Barda
kaldığı süre içinde Julio ona tuhaf gelen iki ya da üç şeyi fark etti.
İlki yirmi dakikalık sürede bara kendisinden başka kimsenin
girmemesiydi. Normalde bu tip yerlere diğer avcılar, devriye gezen
polisler ya da kamyon şoförleri uğrardı.Garsona gelince... Davranışları işini bilen usta bir garsonunkine hiç
benzemiyordu. Dahası mekanda çok güçlü bir çam kokusu vardı ve adamın
kısa süre önce etrafı çam kokulu temizlik malzemesiyle sildiği
belliydi. Aynı çam kokusunu Julio götürüldüğü uzay gemisinin içinde de
duyacaktı... Ancak bu gerçekte ozon kokuşuydu... Garsonla aralarında
geçen konuşma da sıra dışıydı... Julio ipnoz altındayken bile konuşmayı
tam olarak hatırlayamadı.Daha ileriki tarihlerde araştırmacılar Hostal 113 barının sahibiyle
konuştuklarında, patron barını asla sabah sekizden önce açmadığım
belirtmişti. Ayrıca iş yerinde tarif edildiği gibi bir garson da
çalıştırmıyordu!...Julio bardan çıktığında saat altıya çeyrek kalayı gösteriyordu ve 50 km
uzaklıkta olan Medinaceli'ye varması yarım saat sürdü. Tepeye
tırmanırken motorun sesini daha iyi duyabilmek için kaseti kapattı.
Julio'nun şuurlu halde anlattıkları burada sona eriyordu... Bundan
sonra yaşadıklarını ise ipnoz altındayken hatırlayıp aktaracaktı... Bir başka önemli ayrıntı da, yolculuğun başından beri, Julio'nun
arabasını bir kaç metre yükseklikten izleyen ışık yumağının ona eşlik
etmesi ve isteği dışında planladığından farklı yöne doğru çekilmesini
sağlamasıydı. Julio hızla tepeye doğru tırmanırken arabası aniden
durdu... Motor çalışmıyordu... Elektrik sistemi çökmüştü... Ve yeni
değiştirilmiş olmasına rağmen arabanın aküsü de çalışmaz hale
gelmişti... Araba teybine gelince, o hala çalışıyordu ancak içindeki kaset yer yer
kesintilere uğrayıp silinmişti. Julio önce bozuk kaseti atmayı
düşündüyse de sonra bundan vazgeçti. Mekanik saati de durmuştu. O
günden sonra pekçok saat tamircisine götürdüyse de tamir edilmesinin
imkansız olduğu cevabını aldı. Saat tam ikiye yirmi kalada durmuştu...Köpeği Mus, birden hırlamaya başladı. Tüyleri dikilmişti ve son derece
huzursuz şekilde yaklaşan tehlikeyi haber vermeye çalışır gibiydi.
Julio onu daha önce hiç böyle görmediği için korktu. Mevsim kıştı ve
bozkırda bulunuyorlardı. Julio kurtları düşünerek tedbir almaya karar
verdi. Arabadan tüfeğini aldı ve daima cebinde bulundurduğu beş adet
mermiyi tüfeğe yerleştirdi. Köpek hala hırlamaya devam ederken, Julio
karsı yoldan gelen insan figürlü bir kaç gölgeyi fark etti. Bir süre
sonra, gelenlerin parlak kıyafetler giydiklerini gördü. Pastel yeşil
renkteki giysilerden etrafa hafif bir ışık yayılıyordu.Dalgıçlarınkine benzeyen, tek parça dikişsiz bir tulumdu bu ve ayak
bileklerine kadar iniyordu. Kumaşı yumuşak, lastikli ve yağmur geçirmez
görünümündeydi. Üzerinde herhangi bir yazı ya da işaret yoktu. Ve hiç
bir şekilde kırışmıyordu. Sıkı giysinin altından kasları rahatça
görülebiliyordu. Ayaklarında ise, yine aynı maddeden yapılmışa benzeyen
botlar vardı.Başlarım ve omuzlarını örten bir tür kapüşon giymişlerdi ve sadece
yüzleri açıktaydı. Çok uzun boylu, geniş omuzlu, atletik yapılı
erkeklerdi bu gelenler. Ancak kafa yapıları inanılmaz büyüklükteydi ve
gözleri de normal bir insanınkine göre çok daha iriydi. Parlak mavi
gözleri hemen dikkat çekiyordu. Yüzlerinde kaş, kirpik, ya da saç türü
herhangi tüylü bir bölge yoktu.İki adam Julio'nun yarım metre yakınma kadar geldiler. Julio
korkmamıştı ancak büyük bir şaşkınlık içindeydi... Yabancıları
ısırmaması için, köpeğini de sakinleştirmeyi başardı. İlk andan beri
onların bu dünyadan olmayan yabancılar olduklarını anlamıştı. Ancak
bunu nasıl hissettiğini kendisi de bilmiyordu. Ziyaretçilerin varlığı
Julio üzerinde huzur ve barış hissi uyandırdı. Sanki çok uzun zamandır
görmediği eski ve sevgili dostlarıyla yeniden karşılaşmış gibiydi.Adamlar kendisiyle konuşmaya başladılar. Julio başlangıçta konuşmanın
ses ve ağız yoluyla olduğunu zannetti. Ancak dudaklarının
kıpırdamadığım görünce, bunun zihinsel yani telepati ile yapıldığını
anladı. Ziyaretçiler Julio'ya korkmamasını, kötü bir şey olmayacağı
sadece kendisiyle gelmesini istediklerini söylediler. Sanki asıl
ilgilendikleri köpeği Mus idi ve onu incelemek isterken sahibini de
yanlarında götürmeleri gerektiğini düşünmüşlerdi.Geri dönmeye söz veriyorlardı. İfadeleri emretmekten uzak, sadece kibar
bir davet niteliğindeydi... Julio merakla bu daveti kabul etti. Silahım
omzuna aldı ve yürümeye başladı. Yabancılar yürümüyor sadece yolun
üzerinde süzülüyorlardı...35-40 yaşında görünüyorlardı. Davranışları sakin ve telaşsızdı.
Kollarını ancak gerekli olduğu hallerde hareket ettiriyor, bunun
dışında vücutlarına sımsıkı yapışık konumda bırakıyorlardı. Fiziksel
açıdan sağlam yapılı ve güçlü insanlara benziyorlardı. Boyları
neredeyse iki metreye kadar uzanıyordu ve geniş kafa yapılarıyla
Amerikan futbolu oynayan sporcuları hatırlatıyorlardı.Kolları ve elleri çok uzun olmasına rağmen, el parmakları bir
piyanistinki gibi inceydi. Ağır iş yapmamış bir sanatçınınkine benzeyen
elleri, bedenin geri kalan atletik yapısıyla zıtlık oluşturuyordu.
Ancak her şeye rağmen onlar gerçek insanlara benziyorlardı. Yani robot
ya da hologramik görüntüler değillerdi. Julio gözlük veya sakal
taksalar Kuzey Avrupa insanlarına çok kolay benzeyebileceklerini
düşündü.Kısa süren yürüyüşten sonra ziyaretçilerle birlikte araçlarının
bulunduğu düzlüğe geldiler. Julio gördüğü nesne karşısında büyük
şaşkınlık geçirdi çünkü cisim yaklaşık 70 m uzunluğunda bir uzay
gemisiydi. Yerden yüksekliği 4 metreydi. Ana yoldan uzakta, kimsenin
dikkatini çekmeyecek tarlalar arasında gizlenmişti. En azından üç ya da
dört katlı bir yapısı vardı. En tepedeki kubbesiyle zemini arasındaki
mesafe 1520 m kadar olmalıydı.Dış yüzeyi tamamen metalikti. Kubbenin çevresini dairesel kuşatan geniş
ve yayvan bölgeden farklı renklerde ışık patlamaları çıkıyordu; mavi,
yeşil, sarı ve diğer renkler... Geniş bir yüzüğe de benzetilebilen
dairesel kısım, sağdan sola döner gibiydi. Kubbenin hemen altında, daha
sonra kontrol odasının pencereleri olduğu anlaşılan üçgen ve karanlık
görünüşlü bölmeler vardı. Üçü birlikte araca doğru ilerlediler... Şimdi devasa metalik bir şemsiyeye benzeyen gövdenin altında
bulunuyorlardı... Cismin yüzeyi pürüzsüzdü. Gemiye yaklaşırken Julio
güçlü bir çam kokusu duydu. Daha sonra gemide de aynı kokuyu fark
edecekti. Julio'nün üzerinde taşıdığı av tüfeği ve bıçağı arkaya doğru
çekiliyordu... Bu da ortamda güçlü bir manyetik alan bulunduğunun
işaretiydi...Julio bu yaşadıklarına bir anlam vermeye çalışırken; geminin merkez
noktasından aşağı doğru inen silindir biçimli metalik bölge, yerden bir
karış yükseklikte durdu. Yüksekliği 4 m, çapı ise 2.5 m civarında olan
silindir, sessizce yere inmişti. Cisim yüzeyinde daha önce fark
edilemeyen metalik bir kapı açıldı ve Julio'nun uzaysal diye
tanımladığı garip bir ışıkla aydınlatılan oda göründü. Işık son derece
parlak ve saf olmasına rağmen yine de gözü rahatsız etmiyordu. Yine de
Julio içeri girmeden önce biraz ürktüğünü itiraf etti. Ancak içeri ilk
adımı attığında kendini 2.5 m genişlikte ve 3 m yüksekliğinde silindir
biçiminde bir asansörde buldu. Duvarlar geminin dış yüzeyi gibi aynı
maddeden yapılmıştı. Tavan cam ya da düzgün yüzeyli parlak plastiğe
benziyordu ve çok parlaktı.Bir ara Julio, köpeği Mus'un kendisini izlemek istemediğini fark etti.
Genelde söz dinleyen bir köpek olmasına rağmen, bu defa onu tasmasından
çekerek getirmek zorunda kalmıştı. Asansör hızlı ve yumuşak bir biçimde
yükseldi, durdu. Kapı açıldı. Julio kendisini asansörle aynı boyutlara
sahip bir koridorda buldu. Yaklaşık 8 m uzunluktaki koridoru geçtiler
ve sonuna geldiklerinde geminin tüm çevresini kuşattığı belli olan
dairesel biçimli başka bir koridor görüldü. Az ötede iki kapı vardı.
Ancak garip olan, her iki kapı üzerinde de, menteşe ve kapı tokmağı
benzeri şeylerin olmamasıydı. Geminin en büyük ortak özelliği ise, hiç
bir yerde keskin ve sivri köşelerin bulunmamasıydı... Yapı tümüyle
dairesel kıvrımlardan oluşuyordu...Koridorda ilerlemeye devam ederken, Julio, kendince havuz merdivenine
benzeyen basamakları fark etti. Ancak bu son derece basit merdiven onu
şaşırtmıştı. Bu denli ileri teknolojiye sahip bir uygarlığın dört
metrelik farkı ortadan kaldırmak için, bu türlü bir merdiven
kullanmasına anlam veremiyordu. Julio merdivenden yukarı tırmanırken,
merdiven trabzanlarının inanılmaz derecede soğuk olduğunu ve soğuğun
kemiklerine kadar işlediğini hissetti. Sol omzunda tüfeğini taşırken,
sağ koluyla da köpeği Mus'u yukarı tutuyordu. Merdivenle çıktığı yer
ise kontrol odasıydı.Bilgisayar benzeri panelin ardında oturan üçüncü yabancı, Julio'yu
karşılarken korkmamasını ve her şeyin yolunda gideceğini söyledi. Odada
Julio'nun dikkatini ilk çeken şey ışıklandırmaydı. Hiç bir yere gölge
düşmüyordu. Burası karanlığın var olmadığı beyaz, saf ve geçirgen bir
dünyaydı. Dahası insanda mistik ve dinsel etki de bırakıyordu. Böyle
bir saflık içinde sanki kimse kötü düşünceleri barındıramazdı. Julio'ya
huzur ve barış etkisi vermişti...Kontrol odası yarım daire biçimindeydi. Çapı 15, yüksekliği 5 metre
kadardı. Plastik ya da camla kaplı duvarların arasında Julio, kendini
ışığın içinde yüzer gibi hissediyordu. Gemideki yabancıların ses
çıkartmadan ve yumuşak hareketlerle yürümesini, Julio giydikleri özel
ayakkabılarla bağdaştırdı. Çünkü hem kendi ayak seslerini, hem de
köpeğinin tırnakları yere değerken çıkarttığı sesi gayet net
duyabiliyordu.Sağ tarafta geniş kontrol masası vardı. Alıştığımız masalara
benzemesinin yanında, elektronik orgu da hatırlatıyordu. İki buçuk
metre uzunluğunda kadar olmalıydı. Üzerinde şeffaf, cam ekran ve metal
bölmeler vardı. Salonda ilkinden daha küçük üç masa daha bulunuyordu.
En garibi de masaların önünde bulunan sandalyelerdi... Yüksek ve konik
biçimdeydiler. Sivri uçlarıyla yere, sadece tek nokta üzerinde
dayanıyorlardı. Julio hem bu ziyaretinde, hem de daha sonra,
sandalyelerin nasıl dengede durabildiklerini anlayamadı...Arka tarafta duvarın üzerinde 4x4 m boyutlarında büyük bir ekran daha
vardı. Ve son olarak Julio uzun masa ve yanında bulunan küçük ekranı
daha gördü. Daha sonra bu masanın tıbbi operasyonlar için kullanıldığın
öğrenecekti...Köpeği kontrol odasına girdikten sonra dikkatle çevreyi, masa ve
sandalyeleri koklamaya başladı. Etrafta hala o kuvvetli çam kokusu
duyuluyordu... Yabancılar bir hayvana pek de alışkın değilmiş gibi
davranıyorlardı.Bir süre sonra köpeği incelemek için izin istediler. Julio köpeğe zarar
vermeyeceklerini biliyordu ve karşı çıkmadı. Hep birlikte ameliyat
masasına yöneldiler. Yabancıların en uzun boylu olanı, Mus'u
kucakladı ve masaya çıkartarak siyah ekranın diğer tarafına oturttu.
Ekranda herhangi bir görüntü belirmemişti ama Julio köpeği
incelediklerini anlıyordu. Daha sonra uzun boylu ziyaretçi, köpeği
yeniden ekranın ön tarafına getirdi. Bir şırınga yardımıyla hayvanın ön
ayağından kan aldı. Şırınga metalik görünümlü, geniş ancak pek fazla
uzun değildi. Yaklaşık 10 cc'lik kapasitesi var gibiydi. Ucundaki iğne
uzun ve inceydi. Büyük ustalıkla işini bitirdikten sonra şırıngayı
metalik bir başka silindir kutuya yerleştirdi ve bu defa telepatik
olarak Julio'ya seslendi:Madem ki buradasın sen de gel... diyordu ona. Asıl amacının köpeği
incelemek olduğu da belliydi. Julio da ekranın diğer yanma geçti. Bir
kaç saniye sonra incelemenin bittiğini söylediler.Yeniden kontrol masasına döndüklerinde, adamlar Julio'nun iskemlelerden
birine oturmasını istediler. Julio bu daveti kabul ederken son derece
dikkatli davrandı çünkü tek bir uç üzerinde dengede duran sandalyelerin
kendisini taşıyacağına pek güvenmiyordu. Ancak sonuç düşündüğünün tam
tersine mükemmeldi ve oturduğu yer bir hayli rahattı.Sağ tarafındaki masaya ziyaretçilerden biri oturdu ve hemen çalışmaya
başladı. Adam büyük bir ustalıkla masa üzerindeki devre ve kontrol
düğmeleriyle ilgilenmeye başlamıştı. Kısa süre sonra aralıklı çalan
sinyal sesi, adamlar arasında hareketlenmeye yol açtı. O ana kadar
ameliyat masasının yanında kalan en uzunları, diğer kontrol
masalarından birine gidip oturdu. Üçü de kendi ekranlarıyla
ilgileniyorlardı.Tıpkı her yana yayılan ışık gibi, ses de geminin bütün bölmelerinden
eşit derecede geliyordu. Sinyal sesinin ardından büyük ve karanlık
görünen ekran yavaşça beyaza dönmeye başladı. Sonra da ekranda görüntü
belirdi. Diğer üçüne benzeyen ancak onlardan yaşça daha büyük bir
erkeğin görüntüsüydü bu...Kendi aralarında konuşmaya başladılar... Julio bu noktadan itibaren
telepatik iletişimi kestiklerini belirtiyordu. Konuşma iki ya da üç
dakika kadar sürdü. Ekrandaki adamın şef olduğu her halinden belliydi.
Altmış yaşlarında gösteriyordu. Yüzünde o yaşta bir insanda sıkça
görülebilecek çizgi ve kırışıklıklar vardı. Kullandıkları lisan ise,
Almanca ile Çince'nin karışımı gibiydi. Bu insanlar kelimeleri sanki
öksürür gibi ağızlarından dışarı saçarak konuşuyorlardı. Uzak doğu
sporcularının haykırışlarını hatırlatıyordu. Yeni cümleye başlarken
zorluk çekiyorlar ve konuşma öncesinde boğazlarından garip sesler
çıkartıyorlardı.Daha sonra Julio'ya uygulanan ipnoz seanslarında, yaşadıklarını
anlatırken bu sesler arasında kas, erres, pes gibi kuvvede
vurgulanan hecelerin olduğunu söylemişti. Az sonra ekranda patronun
görüntüsü kayboldu ve Julio yeniden diğer yabancılarla telepatik
temasa girdi. Ancak yabancılar aniden deli gibi kontrol panelindeki
düğmelere basmaya ve hızlı bir çalışma temposuna dönmüşlerdi. Sonra
birden, Julio kendi kafasının içinde çınlayan bir ıslık sesi duydu ve
bu sesle birlikte anılarında kopukluklar başladı...Yani bu yaşadıkları, hafızasından yabancılar tarafından silinmeye
başlamıştı... Pekçok kaçırılma vakasında görülen ortak özellikti bu...
Kayıp zaman diliminde, Julio'ya yabancılar tarafından bir dizi tıbbi
inceleme yapılmış olabilir. Fakat bunu kesin olarak bilemiyoruz...
Ancak ipnoz seanslarında bu ana geri dönüldüğünde, her seferinde
Julio'nun kalp atışları dakikada 120'ye kadar çıkıyordu. Ne var ki
Julio o anı ipnoz altında bile hatırlayamamıştır...Julio'nun gemi içinde yaşadığı ilginç deneyimin diğer bölümü ise,
yabancılardan birinin, av tüfeğini merak edip ne işe yaradığım
sormasıyla başlıyordu. Julio tüfek olduğu cevabını verdi. Ne işe
yaradığım sordular. Hayvanları avlamak için olduğunu öğrendiklerinde
ise, bunun vahşet olduğunu belirterek durumdan hiç hoşlanmadıklarım
açıkça gösterdiler. Tüfek elden ele dolaşırken, dünya insanının ne
tuhaf şeyler yaptıklarını düşündükleri belliydi... Julio tüfekteki
mermileri çıkartıp adamlara gösterdi. En uzunları incelemek amacıyla
mermilerden ikisini alarak yine silindir biçimli saklama kutusuna
yerleştirdi.Julio normal yaşamında sigara tiryakisiydi. Ancak gemiye geldiği iki
saatten bu yana sigara içmemişti ve birden ihtiyaç duyduğunu hissetti.
Kendisi için sigara yakarken alışkanlığı üzere yabancılara da ikram
etti. Ancak onlar ciddi bir hareketle bu isteği geri çevirdiler.Dünya toplumunun nasıl bir yapıya sahip olduğunu da sordular. Julio
onlara iki farklı ideolojinin bulunduğunu ve kendi hükümetlerinin nasıl
çalıştığımı anlattı. Daha sonra yabancılar, kibar şekilde görüşmenin
sona erdiğini ve gidebileceğini söylediler. Julio köpeğini ve av
tüfeğini alarak geldiği yoldan geriye döndü... Arabasını bıraktığı
yerde buldu. Motor, ışıklar, radyo kusursuz şekilde çalışıyordu... Bir
süre için, arabanın içinde uyuya kalıp rüya gördüğünü bile düşündü...
Çekinerek geminin bulunduğu yere yeniden bakmak istedi ama artık uzay
gemisi yerinde değildi. Saat on ikiye kadar araba radyosunu dinleyerek
öylece oturdu...Ava çıkarken cebinde sakladığı beş mermiden şimdi sadece üçü vardı.
Köpeği Mus'un kan alınan patisini inceledi, tüylere biraz kan
bulaşmıştı... Bu olaydan sonra Julio Fernandez, İspanya'da uzman ve
deneyimli araştırmacılar tarafından sayısız ipnoz seansından
geçirildi... Aktardıklarının tümü ipnoz altındayken hatırlayabildiği
anılarından oluşuyordu.Yıllar sonra, 1992'de garip deneyimini yaşadığı yere çok yakın bir
noktada, trafik kazasında öldü. Otopsi raporuna göre ise kaza olduğu
sırada Julio çoktan ölmüştü... Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |