Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Öğretici Bilgiler

Uyarılar

Altı Gün Savaşı

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler Altı Gün Savaşı Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız 1948 Arap-İsrail Savaşı'nı Araplar tahrik etmiştir. 1956 Arap-İsrail Savaşı ise İngiltere, Fransa ve İsrail'in Mısır'a saldırıları dolayısıyla meydana gelmiştir. Ancak 1967 Arap-İsrail Savaşı ise, İsrail değil, Araplar istediği için çıkmıştır. Şu farkla ki, Savaşı çıkarmak isteyen Araplar, ilk saldırganlığı İsrail'in ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi

Altı Gün Savaşı

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29-12-2008, 12:24 PM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart Altı Gün Savaşı

1948 Arap-İsrail Savaşı'nı

Araplar tahrik etmiştir. 1956 Arap-İsrail Savaşı ise İngiltere, Fransa ve

İsrail'in Mısır'a saldırıları dolayısıyla meydana gelmiştir. Ancak 1967

Arap-İsrail Savaşı ise, İsrail değil, Araplar istediği için çıkmıştır. Şu farkla

ki, Savaşı çıkarmak isteyen Araplar, ilk saldırganlığı İsrail'in yapmasını

istemişler ve bu da olmuştur.Ancak Araplar için, daha Savaşın ilk

gününde bir hezimet oldu. Arapların 1967 Savaşı'nın çıkmasını istemelerinde ve

savaşı kışkırtmalarında üç önemli neden rol oynamış görünmektedir:Başkan

Nasır'ın gerek 1948, gerek 1956 Savaşı'nın ve her iki savaştaki yenilginin

intikamını almaya kararlı olması. Bu, Nasır için bir prestij meselesi idi. Eğer

İsrail'i yenecek olursa, intikamını gerçekleştirmekle kalmayacak, aynı zamanda

kazandığı prestijle bütün Orta Doğu'da Mısır'a büyük bir üstünlük sağlamış

olacaktı ki, bunun siyasi neticeleri de çok geniş olabilirdi. 1956'dan

beri Sovyet Rusya, Mısır ve Suriye'yi o kadar silahlandırmıştı ki, İsrail ile

yapılacak bir savaşın neticesinden sadece Mısır ve Suriye değil, Sovyetler dahi

gayet emin görünüyorlardı. Bu sebeple, 1967 Arap-İsrail Savaşı'nı Sovyetlerin de

tahrik ettiklerini söylemek mümkündür. Bu sırada Amerika'nın Vietnam

bataklığına saplanmış olması ve dolayısıyla İsrail'in arkasında yer alamıyacağı

düşüncesi. Altı gün sürdüğü için Altı Gün Savaşı adını alan 1967

Arap-İsrail Savaşı'nın başlangıç gelişmelerini, 1966 yılının son aylarında

oluşmaya başlayan Suriye-İsrail gerginliği teşkil eder. Çoğunluğu Ürdün'de

bulunan ve diğer Arap ülkelerine de dağılmış bulunan Filistinlileri

teşkilatlandırarak, bunları mücadeleye sevketmek için 1964 Mayısı'nda, Ürdün'ün

elinde bulunan Doğu Kudüs'te Birinci Filistin Kongresi toplandı ve burada

Filistin Kurtuluş Örgütü kurularak bir de 33 Maddelik Filistin Milli Misakı

kabul edildi.Bu Misak'a göre, İngiliz mandası altındaki Filistin

toprakları, Filistinlilerin anavatanı ve 6'ıncı maddeye göre de, Siyonist

istilasından önce, yani 1917 Balfour Deklarasyonunu'ndan önce, Filistin

topraklarında devamlı oturan Yahudiler de Filistinli sayılacaktı.Bunun

dışında, 1947 ye kadar Filistin topraklarında yaşayan Arap vatandaşları ile,

bu tarihten sonra, ister Filistin topraklarında, ister bu toprakların dışında

doğmuş olsun, Filistinli babadan olanlar Filistinli sayılacaktı.9'uncu

madde, Filistin topraklarının kurtarılması için silahlı mücadeleyi

öngörmekteydi. 15'inci madde, Büyük Arap Vatanından siyonist, emperyalist

istilanın kovulmasından ve Filistin'deki siyonist varlığının tasfiyesinden söz

etmekteydi.19'uncu madde, Filistin'in 1947'deki taksimini ve İsrail

Devleti'nin kurulmasını geçersiz sayıyordu. 21'inci madde, Filistin

topraklarının tamamen kurtuluşu yerine geçecek her türlü çözümü

reddediyordu.Kudüs Kongresi'nde, 9'uncu maddenin öngördüğü silahlı

mücadeleyi yürütmek üzere fedayin denen gerillalardan meydana gelen bir askeri

teşkilat olan El-Fetih (Al-Fatah) teşkilatı kurulmaktaydı.1966

Şubatı'nda Suriye'de iktidarda bulunan Baas Partisi'nin sol kanadı bir darbe

yaparak, iktidarı ele geçirdi. Bu sol iktidar ile birlikte, Suriye-İsrail

sınırında olayler çıkmaya başladığı gibi, bu yeni Baascılar, Başkan Nasır'ı

İsrail'e karşı yumuşak davranmak ve Birleşmiş Milletler'in kanadının altına

sığınmakla suçluyordu.1966 Ekimi'nden itibaren de Suriye topraklarından

hareket eden El-Fetih fedayini, İsrail topraklarına saldırılara başladılar.

İsrail, bu saldırıları Güvenlik Konseyi'ne şikayet ettiğinde, oradan Suriye

aleyhine bir karar çıkarmak mümkün olmadı. Zira her kararı Sovyet Rusya veto

etmekteydi. Bu ise Suriye'yi daha da tahrik etti.Suriye Başbakanı Ekim

ayında Biz İsrail'in güvenliğinin bekçisi değiliz diyordu. Kasım ayında ise,

Suriye ile Mısır (Birleşik Arap Cumhuriyeti) arasında bir savunma antlaşması

imzalandı. Bu gelişmeler üzerine İsrail, fedayin saldırı ve akınlarına karşı,

Kasım ayının ortalarından itibaren, mislile mukabele taktiğini tatbike

başladı. Yani, yapılan en küçük bir saldırıya karşı, en ağır bir şekilde ve ağır

silahlarla karşılık verilmeye başlandı. Bu suretle, bir yandan Suriye-İsrail,

bir yandan da Ürdün-İsrail sınırlarında gerginlik her geçen gün biraz daha

artmaya başladı.Ocak-Nisan 1967 döneminde Suriye-İsrail sınırlarında

küçük çatışmalardan, tank, topçu ve hava çatışmalarına kadar her türlü faaliyet

ortaya çıktı. 7 Nisan 1967 günü Suriye ile İsrail arasındaki hava muharebesinde

İsrail uçakları Şam üzerinde uçtuğu gibi, altı tane de Suriye uçağını

düşürdüler.7 Nisan olaysi, Suriye ve Araplar için haysiyet kırıcı

olmuştu. Bilhassa düşürülen uçakların Sovyet yapısı olması, Sovyetler için de

olaynin prestij kırıcı olmasına sebep oldu. Bundan dolayı Sovyetler, Suriye'yi

daha silahlandırdıklarından başka, Suriye üzerindeki kontrollarını da

arttırdılar. Öyle görünür ki, 7 Nisan'dan sonra meydana gelen en küçük bir olay,

İsrail'e komşu Arap ülkelerinin İsrail ile münasebetlerinin gerginleşmesine,

kendi çapından daha büyük katkıda bulunmuştur.Mayıs ayından itibaren

Suriye'den İsrail topraklarına fedayin akınları daha da yoğunlaşmaya başladı.

İsrail Başbakanı Levi Eshkol, 11 Mayıs'ta radyoda yaptığı bir konuşmada şöyle

diyordu: İsrail hükümeti gayet iyi biliyor ki, teroristlerin merkezi

Suriye'dir. Fakat biz prensibimizi tesbit ettik: Saldırgana mukabil darbeyi

vurmanın zamanını, yerini ve vasıtasını biz seçeceğizEshkol'ün bu

sözlerinden sanıldı ki, İsrail Suriye'ye karşı harekete geçmeye karar vermişti.

Sonradan görüldü ki, İsrail'in seçtiği hedef Mısır'dır. Bu yanılgı dolayısıladır

ki, Mısır Genelkurmay Başkanı 14 Mayıs'ta Şam'a giderek görüşmelerde bulundu.

Bundan sonra olaylar hızla akmaya başladı.16 Mayıs'ta Mısır Silahlı

Kuvvetleri alarm durumuna geçirildi. Esasen 14 Mayıs'tan itibaren Mısır

kuvvetleri, 1956'dan beri Birleşmiş Milletler barış gücünün kontrolünde olan

Sina'ya girmeye başlamıştı. Yine 16 Mayıs'ta Mısır, gerek Sina Yarımadası'nda ve

Gazze'de bulunan ve gerek Akabe Körfezi'nin Kızıldeniz'e çıkış noktası olan

Tiran Boğazı'ndaki Şarm el-Şeyh'deki Birleşmiş Milletler askerlerinin buralardan

çekilmesini istedi. B.M. askerleri, 19 Mayıs'tan itibaren buralardan çekilmeye

başladı ve yerlerini Mısır askerleri aldı.Bu olay, Arap-İsrail

gerginliğinde önemli bir tırmanma teşkil etmekteydi. Mısır, bu hareketi ile iki

cepheden İsrail'e karşı pozisyon alıyordu. Biri, Sina'yı tamamen kontrolü altına

almak suretiyle, İsrail'e karşı doğrudan hareket imkânını kazanması ve arada

B.M. Kuvvetleri'nin mevcut olmamasıydı. İkincisi ise, Şarm el-Şeyh'e askerini

sokmakla, İsrail'in Kızıldeniz'e çıkışı olan Tiran Boğazı'nı kontrol altına

alıyordu.Nasır, bununla da yetinmedi ve 22 Mayıs'ta Tiran Boğazı'nı

İsrail gemilerine ve 24 Mayıs'ta da bütün deniz trafiğine kapadı. Bu sonuncu

tedbir ile, İsrail'e başka ülke gemilerinin yardım getirmesini önlemiş

olmaktaydı.22 Mayıs'tan itibaren Tiran Boğazı'nın ve arkasından Akaba

Körfezi'nin kapatılması, Orta Doğu'daki havayı birdenbire gerginleştirdi. Çünkü,

İsrail Mısır'ın bu hareketini, kendisine yöneltilmiş bir saldırı olarak kabul

etti. Bu sebeple, 23 Mayıs'tan itibaren Amerika ve Sovyetler harekete geçerek,

bir savaşı önleme çabalarına giriştiler.Vietnam Savaşı'nın Kongre'de

uyandırdığı tepkiler dolayısıyla Başkan Johnson, İsrail meselesinde fazla ileri

gitmekten korkuyor ve ellerini bağlı hissediyordu. Onun için, Sovyet Rusya'nın

da Orta Doğu'da herhangi bir avantaj elde etmesini önlemek için, bu devletle

beraber hareket etme kararı aldı. Bu, Sovyetlerin de işine geldi. Çünkü 7

Nisan'daki hava muharebesinde Suriye'nin İsrail karşısında hiç bir şey

yapamaması, Sovyetlerin Araplara olan güvenini sarsmıştı.Fakat

Sovyetler, bir yandan da Arapların güvenini kaybetmek istemiyorlardı. Bu

sebeple, bir yandan Amerika İsrail'i, öte yandan da Sovyetler Suriye ve Mısır'ı

yatıştırmaya çalıştılar. İki büyük devletten gelen bu yatıştırma faaliyetinin

hiç bir faydası olmadı. Hava yatışacağı yerde, daha da gerginleşti. Nasır, 26

Mayıs'ta yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: Eğer savaş gelecek olursa, bu

topyekün bir savaş ve hedefimiz de İsrail'i yoketmek olacaktır. Bu savaşı

kazanacağımıza inanıyoruz ve şimdi İsrail ile savaş için hazırız. Bu sefer

1956'daki gibi olmayacak. O zaman İsrail ile değil, İngiltere ve Fransa ile

savaşmıştık.Al Ahram Gazetesi'nin başyazarı Muhammed Heykel de, yine

aynı gün, Savaş kaçınılmazdır. Araplar ilk defa olarak iradelerini İsrail'e

kabul ettirebileceklerdir diyordu. Bu arada, Güvenlik Konseyi de 23 Mayıs'tan

itibaren toplantılar yaparak ve bir takım kararlar alarak bir krizin patlamasını

önlemeye çalıştı. Fakat bunlar da savaşı önlemeye yetmedi.30 Mayıs'ta

Mısır (Birleşik Arap Cumhuriyeti) ile Ürdün arasında bir savunma antlaşması

imzalandı. Bu antlaşmaya 4 Haziran'da Irak da katıldı. Mısır Başkanı Nasır, bu

katılım dolayısıyla yaptığı konuşmada, 1956 ihanetinin intikamını almak için

savaşın başlamasını şiddetle arzuluyoruz. Bu savaş bütün dünyaya Arapların da,

İsrail'in de ne olduğunu anlatacaktır diyordu.Krizin başlangıcında

Sovyetler, İsrail'in ilk önce Suriye cephesinden harekete geçeceğini tahmin

etmiştir. Daha sonraları Başkan Nasır, İsrail'in Sina cephesinde harekete

geçeceğini, ancak cepheden saldırmayıp, Gazze koridorundan girmesini

beklemiştir. Halbuki bunların hiç biri olmadı. Arapların istediği gibi ilk

saldırıyı İsrail yaptı. Fakat Araplara ilk ve ağır bir darbe indirmek için 5

Haziran 1967 sabahı 7:30'dan itibaren havalanan İsrail uçakları, Mısır, Suriye

ve Ürdün havaalanlarını bombardıman etmeye başladılar.Mısır'a yapılan

baskında, İsrail uçakları, Mısır radarlarına yakalanmamak için Akdeniz üzerinde

çok alçaktan uçarak, Mısır'ın Batı sınırlarına ulaşmışlar ve saldırılarını

batıdan yapmışlardır. Sina üzerinden değil. O kadar ki, İsrail uçakları Irak'a

da ulaşarak Habbaniye Havaalanı'nı bile bombardıman ettiler.5 Haziran

günü akşam olduğu zaman, 16 Mısır havaalanı artık kullanılmaz hale gelmiş ve 280

Mısır uçağı, 52 Suriye uçağı, 20 Ürdün uçağı ve bir çok da Irak uçağı yerde

tahrip edilmişti. Sonradan görülmüştür ki, tahrip edilen Arap uçaklarının sayısı

o gün 400'ü aşmış bulunuyordu.Havaların kontrolu artık İsrail'in

elindeydi. Araplar, 5 Haziran günü 160 İsrail uçağını düşürdüklerini iddia etmiş

iseler de, bu iddianın gerçekle hiç bir alakası olmadığı görülmüştür.

Havalardaki üstünlük, İsrail'in kara harekâtını da kolaylaştırmıştır. Bilhassa

Sina Yarımadası'ndaki muharebelerde Mısır'ın zırhlı kuvvetleri, İsrail zırhlı

kuvvetlerinden ziyade, havadan İsrail uçaklarından ağır darbeler yemiş ve

perişan olmuşlardır. Bundan dolayı, İsrail kuvvetleri üç gün içinde bütün

Sina'yı ele geçirip, 7 Haziran akşamı Süveyş Kanalı'nın sağ kıyısındaki, kuzeyde

Kantaro, ortada İsmailiye ve güneyde de Port Tevfik'e ulaşmışlardır.Bu

durumda Mısır'ın yapabileceği bir şey kalmamıştı. 8 Haziran'da İsrail ile

ateşkesi kabul ederek, İsrail kuvvetlerinin Kanal'ın diğer yakasına geçmesini

önlemiştir.İsrail için 1967 Savaşı'nın en çetin cephesi Ürdün cephesi ve

Batı Şeria cephesi olmuştur. Ürdün kuvvetleri, gerçekten İsrail'i uğraştırmış ve

ciddi kayıplar verdirmişlerdir. Fakat onlar da Mısır'dan daha fazla dayanamadı.

7 Haziran günü Nablus muharebesini kaybedip, şehir, İsrail kuvvetlerinin eline

geçince, İsrail bütün Batı Şeria'yı işgal etmiş oluyordu. Bu sebeple 7 Haziran

akşamı Ürdün de İsrail ile ateşkesi kabul etti.8 Haziran'dan itibaren

Suriye cephesinde Golan Tepelerinde muharebeler şiddetlendi. Suriye, Golan

Tepelerinden aşağıdaki İsrail yerleşim merkezlerini 1956'dan beri 11 yıl süre

ile bombalamıştı. Yani bu tepelerin, İsrail'in Suriye'ye karşı savunması

bakımından stratejik bir önemi vardı. Suriyeliler de İsrail karşısında fazla

dayanamadılar. İsrail kuvvetleri, Golan Tepelerini aldıktan sonra, Suriye

topraklarında ilerlemeye başladılar. İsrail kuvvetlerinin ilerleme istikameti

Şam'dı.İşte tam bu sırada, 10 Haziran günü Sovyetler, Amerika'ya

başvurarak, İsrail ilerlemesi durdurulmadığı takdirde, askeri harekât da dahil

gerekli tedbirleri alacaklarını bildirdiler. Bu sırada İsrail kuvvetleri, Şam'a

40 mil mesafedeki Kuneitra'ya girmiş bulunuyordu. Dolayısısıyla İsrail,

Kuneitra'da durdu ve o gün saat 16:30'da da İsrail ile Suriye arasında ateşkes

başladı. Altı Gün Savaşı böylece sona ermiş oluyordu.Savaşın sonu

Araplar için tam bir hezimetti. Savaştan sonra bir Arap askeri gücü kalmamıştı.

Mısır, Sina'ya 80-100 bin kişilik bir kuvvet sürmesine rağmen bir şey

yapamamıştı. Mısır, 600-800 tank kaybetmişti. 100'den fazla kullanılabilir

Sovyet yapısı tank İsrail'in eline geçmişti. Yine Mısır'ın 400 topu ile 10.000

askeri aracı Sina'da tahrip edilmişti. Tahrip edilen Arap uçaklarının sayısı 441

olarak tesbit edilmiştir ki, bunun içinde Sovyet yapısı 280 Mig ve 60 Ilyuşin

uçağı da bulunmaktaydı. Başka bir deyimle, 1967 Arap yenilgisi, aynı zamanda

Sovyet silahlarının da yenilgisi idi.Arapların bu silah kaybı,

Sovyetlerin bu ülkeleri tekrar silahlandırmak için daha sıkı kontrolü altına

alması ve Orta Doğu'da daha fazla söz sahibi olmak için de bir fırsat

olmaktaydı.1967 zaferi ile İsrail, topraklarını dört misli daha

genişletmiştir. Gazze ve bütün Sina Yarımadası İsrail'in eline geçtiği için

İsrail, Süveyş Kanalı'na dayanmış ve güneyde de Şarm-el-Şeyh'i alarak Tiran

Boğazı'nın kontrolüne sahip olmuştur. Yine Sina'nın kuzeydoğusundaki Gazze

Bölgesi de İsrail'in eline geçmiştir.İsrail, Ürdün'den Şeria Nehri'nin

batısındaki bütün toprakları alarak, Şeria Nehri, Ürdün ile İsrail arasında

sınır olmuştur. Keza, Ürdün'ün elindeki Doğu Kudüs de İsrail'in eline geçmiştir

ki, bu suretle 2000 yıldan beri ilk defa olarak Yahudiler Kudüs'e tekrar sahip

oluyorlardı. Osmanlı Devleti'nin 400 yıl elinde tuttuğu kutsal Kudüs'ü, Araplar,

50 yıl ellerinde tutamamışlardı.İsrail, Golan Tepeleri denen ve

Kuneitra'ya kadar uzayan Suriye topraklarını da işgal etmişlerdi. İsrail, bu

toprakları elde etmekle, kendisi için gerekli güvenlikli sınırlara sahip

olmaktaydı. Fakat, İsrail'in bu güvenliğine karşı da, Sovyetler bilhassa Mısır

ve Suriye üzerindeki nüfuzunu daha da arttırarak, bir bakıma bu güvenliği

belirli ölçüde zayıflatmış olmaktaydılar. Zira, 1967 Savaşı'ndan sonra

Sovyetler, Arap ülkelerini yeniden silahlandırmaya başlayarak İsrail karşısında

bir silah dengesi kurmaya çalıştıkları gibi, bundan da daha önemlimi,

Akdeniz'deki varlıklarını arttırdı.Bu savaştan sonra Sovyet donanması

hemen 50-60 parçaya çıkarıldığı gibi, Sovyetler, Suriye'nin Lazkiye ve Mısır'ın

da İskenderiye Limanı'nda deniz üssü elde ettiler. Bu ise, bu iki ülkenin daha

fazla Sovyet nüfuzu altına girmesi idi.Sovyetlerin Araplar üzerindeki

koruyuculuğu, daha savaşın son günlerinde başlamıştı. 10 Haziran günü Sovyetler

Amerika'ya başvurup ateşkesi sağlamamış olsalardı İsrail kuvvetlerinin Şam'a

girmesi belki işten bile olmayacaktı. Sovyetlerin koruyuculuğu bu kadarla da

kalmadı. Güvenlik Konseyi'nde Amerika'nın vetosu ihtimali dolayısıyla, Genel

Kurul'dan Araplar lehine bir karar çıkarmak amacı ile, B.M. Genel Kurulu'nun 19

Haziran'da olağanüstü toplantıya çağrılmasını sağladı. Ancak, Genel Kurul'da 21

Temmuz'a kadar yapılan toplantılarda, Arap-İsrail barışı için ortaya atılan hiç

bir formül, gerekli üçte iki çoğunluğu sağlayamadı. Bunun üzerine mesele

Güvenlik Konseyine havale edildi.Genel Kurul, 4 Temmuz2da, Pakistan

tarafından teklif edilen ve Türkiye, İran, Gine, Mali ve Nijer tarafından

desteklenen karar tasarısını kabul etti. 20 çekimsere karşı 88 oyla kabul edilen

bu karar, İsrail'i, Kudüs'ün statüsünü değiştirebilecek her türlü tedbirden

kaçınmaya davet ediyor ve bu gibi tedbirlerin hukuken geçersiz olacağını

hatırlatıyordu. Güvenlik Konseyi ise İsrail'i destekleyen Amerikan ve Arapları

destekleyen Sovyet görüşlerini uzlaştırmak için uzun süren görüşme ve

tartışmalardan sonra, nihayet, 22 Kasım 1967'de 242 sayılı kararı kabul

etti.Karar, İsrail'in bu son savaşta işgal ettiği topraklardan

çekilmesini öngörmekteydi. Kararın bundan sonraki kısmında da, bölgedeki her

devletin egemenlik, toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığının tanınması ve buna

saygı gösterilmesi isteniyor ve yine her devletin barış içinde, tehdit ve kuvvet

kullanılmasından uzak olarak, güvenlikli ve tanınmış sınırları içinde yaşaması

hakkı kabul edilmekteydi.Kararın üçüncü maddesine göre de, bu kararın

yukarıdaki prensipleri çerçevesinde barışcı ve taraflarca kabul edilmiş bir

anlaşmanın gerçekleştirilmesi amacı ile, Genel Sekreteri, taraflar arasında

temas sağlamak için bir özel temsilci tayin edecekti.242 sayılı Güvenlik

Konseyi kararının 3'üncü maddesi gereğince, B.M. Genel Sekreteri, İsveçli

diplomat Gunnar Jarring'i taraflar arasında temas ve anlaşma sağlamakla görevli

özel temsilci seçti. Ancak Jarring'in temasları ve faaliyeti hiç bir netice

vermedi. Fakat bu arada Amerika, barışı sağlama çabalarına aktif bir şekilde

girdi. Çünkü, 1968 seçimlerinde başkanlığa gelen Richard Nixon, nasıl Vietnam

meselesini bir an önce sona erdirmeye karar vermiş ise, Orta Doğu'da da barışı

gerçekleştirerek Amerika'nın prestijini tamir etmeye kararlı idi. Çünkü,

İsrail'in 1967 Savaşı'ndaki tartışmasız zaferi, Araplar tarafından, Amerika'nın

İsrail'e yardım ettiği propagandası ile, bir Amerikan aleyhtarlığına

dönüştürülmüştü.Nixon, bilhassa bu aleyhte propagandayı önlemek ve

Amerika'nın Orta Doğu'daki itibarını tekrar tesis etmek istiyordu. Bu sebeple

Nixon'ın Dışişleri Bakanı William Rogers, Araplarla İsrail'i bir barış çözümü

etrafında birleştirmek için çeşitli planlar ortaya attı. Fakat Rogers'ın bu

teşebbüslerinden hiç bir netice çıkmadı. Çünkü, Araplar bir barış için önce

İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesi gerektiğini

söylüyordu.Arapların 242 sayılı Güvenlik Konseyi kararını yorumlaması bu

şekildeydi ve bu yorum, bugüne kadar devam etmiştir. Buna karşılık, İsrail ise,

242 sayılı kararın 3'üncü maddesine dayanarak, önce bir müzakere masasına

oturulmasını ve güvenlikli ve tanınmış sınırların tesbitini ve ondan sonra da,

İsrail'in, hangi topraklardan çekilecekse, oradan çekilmesi görüşünü savundu.

İsrail'in bu görüşü de bugüne kadar devam eden bir görüştür.20. Yüzyıl Tarihi

Atatürk'ün

Gizemi Dinler Tarihi Efes (Ephesos) Frigya Uygarlığı

Genel İlginç olaylar İlginç Yaşam

Öyküleri Medeniyetler

Tarihi Osmanlı Tarihi Suikastler

Tarihi Tarihe Geçen

Kadınlar Tarihi Eserler Tarihi Gizemler

Tarihteki İlginç Olaylar Türkiye Tarihi Ülkeler Tarihi \n



Bu mail adresi spam botlara karşı korumalıdır, görebilmek için Javascript açık olmalıdır





" title="İletişim">İletişim Anasayfa

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

« Şeftali | Şebboy »

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Altı Gün Savaşı

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler Altı Gün Savaşı Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız 1948 Arap-İsrail Savaşı'nı Araplar tahrik etmiştir. 1956 Arap-İsrail Savaşı ise İngiltere, Fransa ve İsrail'in Mısır'a saldırıları dolayısıyla meydana gelmiştir. Ancak 1967 Arap-İsrail Savaşı ise, İsrail değil, Araplar istediği için çıkmıştır. Şu farkla ki, Savaşı çıkarmak isteyen Araplar, ilk saldırganlığı İsrail'in ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 03:17 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.