Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Faşist İtalya İtalya, Birinci Dünya Savaşına büyük ümitlerle katılmıştı.
1915 Londra ve 1917 St. Jean de Maurienne Antlaşmaları, Adriyatik ve Doğu
Akdeniz'de İtalya'ya geniş ufuklar açmıştı. Müttefiklerinin zaferi, ümitleri
daha da kuvvetlendirmişti. Fakat Paris Barış Konferansı'nın ilk günlerinden
itibaren İtalya hayal kırıklıklarını, zaferin meyvası olarak toplamak zorunda
kaldı.1915 Londra Anlaşması'nı Başkan Wilson tanımadı. 1917 Anlaşması'nı
ise, Rusya tasdik etmediği için, Müttefikleri yürürlüğe koymadı. 1915 Anlaşması
ile kendisine Alman sömürgelerinden pay vadedildiği halde, sömürgelerin
dağıtımında İtalya'ya hiçbir şey verilmedi.Savaşın bunca
fedakarlıklarının bedeli İtalyan milleti için, ümitlerin yıkılması oldu. Savaş
sona erdiği zaman iç durum da karışmıştı. Savaş ekonomik hayatta sarsıntılar
yapmıştı. Birçok fikir akımları ortaya çıkmıştı. İtalya'nın liberal
demokrasisinin yanında şimdi, sendikalizm, sosyalizm, komünizm gibi akımlar
ortada görünüyordu. Bu akımların etkisi altında, işçiler kaynaşmaya başlamıştı.
İşçiler fabrikaların idare ve karına ortak olmak istiyorlardı.Memleketin
her tarafına dağılmış ve saklanan 500.000 asker kaçağı ise başka bir problemdi.
Terhis olan asker ve aydınlar ise maddi ve manevi tatminsizlik içindeydi. Bunlar
işsizdi. İç politikada istikrar kalmamıştı. 1919-1922 arasında iki defa seçim
yapılmış ve dört hükümet değişmişti. Hükümetlerin otoritesi kalmamıştı. Bu durum
Benito Mussolini liderliğindeki Faşist Partisi'nin (Partito Nazionale Fascista)
işine yaradı. Faşist Partisi 1919 yılında Fascio di Combattimento alarak
kurulmuş ve 1921 Kasımı'nda Parti haline gelmişti. Komünizmin olduğu kadar
liberal demokrasiye de aynı derecede düşman, disiplin taraftarı, koyu milliyetçi
bir parti idi.1919 Kasım seçimlerinde bir tek milletvekili bile
seçtiremeyen Faşistler, 1921 seçimlerinde Parlamentoya 35 milletvekili sokmaya
muvaffak olmuşlardı. Bundan sonra aydınlar, askerler ve halk arasında hızla
yayılıp gelişti. İtalya halkı, memleketin anarşik durumunda Faşizmin disiplin
ruhuna sarıldı. Solcu akımın da gittikçe kuvvetlenmesi, Monarşiyi ve Vatikan'ı
da endişeye sevkediyordu.1922 Ağustosu'nda işçilerin genel grevle
ekonomiyi felce uğratmaları ve durumun karışması üzerine Faşist Partisi'nin Kara
Gömleklileri Napoli'den Roma'ya bir yürüyüş yaparak hükümet darbesine
hazırlanınca, Kral selameti, hükümeti Faşist Partisi'ne vermekte buldu. 30 Ekim
1922 de Mussolini başkanlığa getirildi. Bu, İtalya tarihinde Mussolini ve Faşist
diktatörlüğünün başlangıcıdır. Bu diktatörlük 1943'e kadar devam
edecektir.Mussolini'nin ilk işi, kısa bir sürede, muhalefeti ve
demokratik müesseseleri ortadan kaldırarak, devleti Faşist Partisi'nde
kişileştirmek oldu. Memleketin siyasal düzeni korporatif temsil esasına
dayandırıldı. Faşizmin İtalya'da egemen olmasının önemli sonuçlarından biri de,
Avrupa'nın bir çok memleketlerinde, iki -savaş- arası devresinde, diktatörlük
akımlarının kuvvetlenmesi ve bir takım diktatörlüklerin kurulması olmuştur. Bu,
savaş sonrası Avrupasının. 19'uncu yüzyılın liberalizmine gösterdiği bir tepki
idi. Savaşın kitlelerde yarattığı düzensizlik, anarşi ve istikrarsızlık,
disiplin rejimlerinin modasını kuvvetlendirmiştir.Faşizmin Dış
PolitikasıFaşizmi iktidara getiren sadece iç faktörler değil, belki
ondan da fazla dış faktörlerdi. İtalyan milletinin milletlerarası planda karşı
karşıya bırakıldığı hayal kırıklığı ve tatminsizlik, Faşizmin milliyetçi
politika ve propagandasına kuvvetli bir destek oldu.Mussolini,
Akdeniz'de eski Roma İmparatorluğu'nu yaratmak istiyordu. Paris barış
konferansında küçük düşürülen, bir kenara atılan İtalyan milletine, bir milli
prestij, bir milli benlik vermeyi vaadediyordu. İtalya'nın 1281'den beri
gerçekleştirmek istediği sömügecilik emelleri, Roma İmparatorluğunun yeniden
kuruluşu adı ile Mussolini'nin elinde bir milli idealizm haline
getirildi.Mussolini, Akdeniz'e bizim deniz (mare nostrum) diyordu.
Başbakan olduktan birkaç ay sonra 1923 Şubatı'nda İtalyan Senatosu'nda verdiği
bir söylevde şöyle diyordu: Şunu söylemek cesaretine sahip olmamız gerekir ki,
İtalya bir tek denizde ebediyen kapanıp kalamaz, bu deniz Adriyatik olsa bile.
Adriyatik'ten başka Akdeniz vardır.Esasına bakılırsa, Mussolini'nin,
iktidarının ilk günlerinden itibaren gerçekleştirmeye çalıştığı yayılma ve
genişleme politikası, gerçekte 1915 ve 1917 anlaşmaları ile İtalya'nın göz
koyduğu toprakları hedef tutuyordu. 1936 da Habeşistan'ı ele geçirecektir ki, bu
İtalya için yeni birşey değildi. Fakat ne var ki, Mussolini eski mallara Roma
İmparatorluğu damgasını vurarak piyasaya sürdü.Yıllardan beri küçüklük
kompleksi içinde kıvranmış olan İtalyan milleti için Mussolini'nin bu yeni
damgası küçümsenemezdi. Faşist rejimin içerde İtalyan milleti için ne derece
rahatsızlık doğurduğu bilinemez. Lakin faşist dış politikanın bütün Doğu Akdeniz
milletleri için rahatsızlık ve huzursuzluk doğurduğu bir gerçektir. Bu
huzursuzluğu ilk duyan da Adriyatik bölgesi ve bu bölgede Yugoslavya
oldu.Mussolini ilk önce Fiume (Yugoslavlar Rijeka derler) meselesini ele
aldı. Fiume, 1920 Kasımında İtalya ile Yugoslavya arasında yapılan bir antlaşma
ile bir Serbest Şehir olarak bağımsızlık statüsüne kavuşturulmuştu. Fakat
faşistler burada karışıklık çıkarmaktan geri kalmadılar. Bunun için Mussolini de
iktidara geçer geçmez bu meseleyi ele aldı ve Yugoslavya üzerinde baskıda
bulunarak Ocak 1924'te bu devletle yaptığı bir anlaşma ile Fiume'nin İtalyaya
katılmasını sağladı. Yalnız Fiume'nin Baroş Limanı Yugoslavyaya
verildi.İtalya'nın sertlik gösterisi ikinci olarak Yunanistan'a yöneldi.
Yunanistan-Arnavutluk sınırını düzenlemek için kurulmuş bulunan milletlerarası
komisyondaki İtalya temsilcisinin Yanya'da 1923 Ağustosunda öldürülmesi üzerine,
İtalyan donanması Corfu Adası'nı bombardıman edip, arkasından adayı işgal
etti.İtalya, Yunanistan'dan 50 milyon liret tazminat istedi. İtalya'nın
bu kuvvet politikası küçük devletlerde korku uyandırdıysa da, Milletler Cemiyeti
bu korkuyu gideremedi ve Yunanistan, İtalya'nın istediği bu 50 milyon liret
tazminatı vermek zorunda kaldı. Yugoslavya'dan sonra Yunanistan da Adriyatik'te
bu yeni kuvvetin ortaya çıkışını endişe ile izliyordu.Faşist İtalya'nın,
Yugoslavya ile Yunanistan'ı korkutan daha önemli faaliyeti ise, İtalya'nın
Arnavutluk üzerinde günden güne artan nüfuzu oldu. Doğrusu Mussolini, Arnavutluk
konusunda, eski İtalyan hükümetlerinden çok daha başarılı oldu. 1924 yılı
sonunda, eski başbakanlardan Ahmet Zogo'nun Arnavutlukta iktidarı ele geçirmesi
ve 1925 Ocak ayında da cumhuriyet ilan etmesi, İtalya'nın işini çok
kolaylaştırdı. Zogo, kendi diktatörlüğünü korumak için İtalya'ya dayandı.
İtalya, Arnavutlu'ğa geniş ekonomik yardım yaptı. 27 Kasım 1926 da İtalya ile
Arnavutluk arasında bir Dostluk ve Güvenlik Paktı imzalandı.Mussolini,
1927 Şubatı'nda faşist parlamentosuna bu Paktı sunarken, Arnavutluğun
bağımsızlık ve toprak bütünlüğü İtalya'nın Adriyatik'teki durumu için bir
garantidir diyordu. Bu anlaşma, Yugoslavya tarafından tepki ile karşılandı.
Arnavutluk'un Yugoslav sınırları içindeki Arnavutlarla ilgilenmesi, bu
münasebetlerin düğüm noktası idi. Bu sebeple Yugoslavya, İtalya-Arnavutluk
Antlaşması'na, 1927 Kasımı'nda Fransa ile imzaladığı bir Dostluk ve İttifak
Antlaşması ile cevap verdi.Yugoslavya, antlaşmayı İtalya ile bir savaş
hali için imzaladığını açıklamaktan çekinmedi. Bunun üzerine İtalya 22 Kasım
1927 de Arnavutluk ile İkinci Tirana Antlaşması'nı imzaladı. 25 yıl için
imzalanmış olan bu savunma ittifakı antlaşması ile Arnavutluk tamamen İtalya'nın
kontrol ve himayesi altına girmiştir.Cumhurbaşkanı Ahmet Zogo, İtalya'ya
dayanarak 1928'de krallığını ilan etmiştir. Bundan sonra artık Arnavutluk için
İtalya'nın Belçika'sı denilmiştir. İtalya'nın Arnavutluk üzerinde kurmuş olduğu
bu durum İtalyan-Yugoslavya münasebetlerinin düzelmesini
engellemiştir.İtalya'nın Arnavutluk vasıtasiyle Balkanlara kol atması
Yunanistan için de bir endişe kaynağı olmuştur. Öte yandan, Mussolini'nin Doğu
Akdeniz ve Anadoluyu da yayılma alanları arasında saymaktan çekinmemesi,
Türk-İtalyan münasebetlerine daima bir soğukluğun egemen olmasına sebep
olmuştur.1934 Balkan Paktı da, İtalyan tehdininin önemli bir rol oynamış
olduğunu gözden uzak tutmamak gerekir. Faşist İtalya'nın İngiltere ile
münasebetleri, 1935'e kadar iyi bir çerçeve içinde akmıştır. Fransa'nın savaş
sonrası Avrupasında dengeyi kendi tarafına eğiltmesi ve bir üstünlük sağlaması
İngiltereyi, İtalya'da bir denge unsuru aramaya götürmüştür. Buna karşılık
İtalyan-Fransız münasebetleri on yıl kadar hiç iyi
gitmemiştir.İtalya'nın bir deniz kuvveti olarak Akdeniz'de sivrilmesi
Fransa'nın hiç hoşuna gitmemiştir. Özellikle İtalya'nın barış antlaşmalarının
kurduğu düzene karşı cephe alması (revizyonizm) bu hoşnutsuzluğun temel
sebeplerinden biridir. Bunun içindir ki İtalya, Avusturya, Macaristan ve
Bulgaristan gibi revizyonist devletlerle daima yakın münasebetler kurmaya
çalışmıştır. Aynı sebeple, Küçük Antant'a (Yugoslavya, Romanya ve Çekoslovakya)
da cephe almış ve bunu Fransa'nın reaksiyoner bir bloku olarak görmüştür. Fransa
ile İtalya arasındaki sürtüşme ve rekabet ise, İtalya'nın Almanya'da Fransa'ya
karşı bir denge unsuru görmesini sağlamıştır. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |