Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Yom Kippur Savaşı Bu
savaşın, bundan önceki Arap-İsrail savaşlarına nazaran iki mühim hususiyeti ve
farklılığı vardır. Araplar ve bilhassa Mısır tarafından başlatılan bu savaşın
amacı, daha öncekilerde olduğu gibi, İsrail'in haritadan silinmesi değil, 1957
savaşında İsrail'in ele geçirdiği toprakların geri alınması ve bu suretle
Arapların prestijinin tamiri ve yükseltilmesi idi. Bu savaşın ikinci farklılığı
da, bilhassa Mısır'ın Sina cephesinde yaptığı süpriz saldırı ile İsrail
karşısında mühim başarılar elde etmesi ve İsrail'e, şimdiye kadar olduğundan
daha ağır kayıplar verdirmesidir.1973 savaşı İsrail için, daha öncekiler
gibi olmamıştır. 1973 Yom Kippur Savaşı'na varan gelişmeler, esasında 1967
Savaşı'nı takip eden gelişmelerin devamından başka bir şey değildir. 1967
Savaşı'ndaki ağır yenilgi, Arap ülkelerini İsrail'e karşı mücadelelerinde yeni
yollar ve yeni taktikler aramaya sevketti. Bu taktikler ve yeni politikalar,
1967 Ağustosu'nda Sudan'ın başkenti Hartum'da yapılan, önce Arap Dışişleri
Bakanları toplantısında ve hemen arkasından da Arap Zirvesi'nde tartışılıp kabul
edildi. Buna göre, İsrail hiç bir şekilde tanınmayacak, İsrail ile hiç bir
şekilde müzakerelere girişilmeyecek ve hiç bir şekilde İsrail ile barış
anlaşması yapılmayacak, fakat Filistinlilerin hakları sonuna kadar
savunulacaktı.Bu savunma konusunda kabul edilen metod da, İsraile karşı
bir yıpratma savaşının (war of attrition) yürütülmesi idi. Yıpratma savaşı için
kullanılacak vasıtalar da İsrail sınırlarında devamlı olarak çatışmaları tahrik
etmek ve bir de Filistin komandolarını kullanmaktı. Bu komandoların finansmanını
da petrol üreten ülkeler üzerine almıştır.1967 savaşından sonraki
gelişmelerde iki ayrı istikamet göze çarpmaktadır. Bir yanda Amerika, Araplarla
münasebetlerini düzeltmek için Orta Doğu barışını gerçekleştirmeye çalışmış ve
bu da İsrail ile münasebetlerine görüş ayrılıklarının ve hatta zaman zaman
soğukluğun hakim olmasına sebep olmuştur. Ayrıca, bu barışı gerçekleştirme
çabalarını Sovyetlerle beraber yürütmeye çalışmıştır. Amerika'nın bu
faaliyetleri İsrail'in politikasına ters düşmekteydi. Çünkü, İsrail başkaları
tarafından hazırlanıp sunulan bir barışı değil, 1967 zaferinin kendisine
sağladığı imkanları ve kozları kullanarak, Arapları kendisiyle müzakereye
oturtmak suretiyle yapılacak bir barışı tercih ediyordu.İsrail-Amerikan
münasebetleri bu şekle girerken, Mısır da 1969 Nisanı'ndan itibaren 16 ay
sürecek olan yıpratma savaşına başlıyordu. 1967 yenilgisinin hemen arkasından,
Nasır Mısır silahlı kuvvetlerinde gayet radikal reformlara girişerek orduyu
düzeltmeye çalıştı. Aynı zamanda da, Sovyetler, savaş sırasındaki kayıpları
telafi etmek için Mısır'ı yeniden hızla silahlandırmaya başladılar. Böylece
Nasır hazırlıklarını tamamladıktan sonra, 1969 Nisanı'ndan itibaren, Süveyş
Kanalı'nın sol kıyısındaki mevzilerinden açtığı topçu ateşi ile, Kanal'ın sağ
kıyısındaki İsrail mevzilerini bombardıman etmeye başladı.Bu
bombardımanlar, İsrail mevzilerinde insan kayıplarına da sebep oldu. Bu sebeple
İsrail, her zamanki taktiğini kullanarak, bu topçu ateşine daha ağır bir şekilde
karşılık verdi ve İsrail uçakları Mısır topraklarını bombardıman etmeye başladı.
1970 yılının ilk dört ayında İsrail uçakları Mısır toprakları üzerinde
3.300 uçuş yapmışlar ve 8.000 ton bomba atmışlardır. İsrail'in havadan verdiği
bu karşılık o kadar müessir olmuştur ki, daha 1970 Ocak ayında, Mısır'ın hava
savunmasının beşte dördü tahrip edilmiş bulunmaktaydı. Onun içindir ki, Başkan
Nasır 1970 Ocak ayında Moskova'ya gitti ve Sovyetlerden uçak ve füze istedi.
Sovyetler 150 Mig-21 uçağı ile SAM-3 füzeleri vermeyi kabul
ettiler.Nisan başından itibaren Sovyetlerin kontrolundaki Mısır
havaalanlarından kalkan ve yine Sovyet pilotları tarafından kullanılan uçaklar,
İsrail mevzilerini bombardımana başladılar. Bunun üzerine İsrail, Mısır'a
yaptığı hava akınlarını durdurdu. Fakat Haziran sonlarından itibaren Mısır
İsraile karşı, bir hava savunma silahı olan ve yerden havaya atılan (Surface to
Air Missiles) SAM-2 ve SAM-3 füzelerine kullanınca, işin rengi değişti. Zira bu
durum İsraili bir önleyici (preemptive) savaşa zorlayabilirdi.İsrail,
Mısır'a ağır bir darbe indirerek, daha ileriye gitme cesaretini kırmak
isteyebilirdi. Halbuki bu dönemde Amerika İsrail'e baskı yaparak, İsrail'i yeni
bir savaşa gitmekten alıkoymaya çalışmaktaydı. Amerika'nın bu tutumu, İsrail'in
1973 savaşının ilk gününde bir sürpriz Arap baskınına maruz kalmasında büyük rol
oynamıştır. Mısır Sovyet füzelerini kullanınca, İsrail tekrar hava akınlarına
başladı ve füze üslerini tahrip etmeye çalıştı. Bunun üzerine Amerika'nın araya
girmesiyle 7 Ağustos'ta yeni bir ateş-kes kabul edilerek Kanal Cephesi yeniden
durgunlaştı.7 Ağustos ateşkes anlaşmasından sonra iki mühim gelişme
oldu. Birincisi Başkan Nasır'ın 28 Eylül 1974'de ani ölümü ve yerine General
Enver Sedat'ın geçmesidir. Enver Sedat, tanınmış bir isim değildi ve dolayısiyle
Nasır kadar Arap dünyasında nüfuz sahibi olamazdı. Yani, Mısır'ın bölgedeki
tesiri zayıflayabilirdi. İkinci gelişme, Kasım ayında Suriye Baas Partisi içinde
bir darbenin meydana gelmesi ve Baas'ın aşırı grubunun iktidardan düşürülerek,
mutedil bilinen Hafız Esad grubunun iktidarı ele alması idi. Her iki hadise de
Amerika tarafından iyimser bir şekilde karşılanmıştır.Enver Sedat'ın
Mısır'da dahi otoritesini kabul ettirmesi kolay olmadı. Bu sebeple, Enver Sedat,
İsrail'in Sina'dan çekilmesini sağlamak ve Süveyş Kanalını tekrar milletlerarası
deniz trafiğine açmak suretiyle bir prestij sağlamak için İsrail'le anlaşmak
istedi. İstediği de İsrail'in, Sina'nın tamamından değil, Akdeniz'de El-Ariş'ten
güneyde Kızıl Denizde Ras Muhammed'e çekilecek bir çizgiye kadar çekilmesiydi
ki, bu da Sina'nın yarısını Mısır'a terketmek demekti. Enver Sedat'ın 1971
Şubatı'nda yaptığı bu teklif İsrail tarafından reddedildi.Bunun üzerine
Enver Sedat, bu işin tek çıkar yolunun İsrail ile savaşmak olduğuna karar verdi.
Fakat bunun için de, herşeyden önce, silahlanmada İsrail ile eşit durumuna
gelmek ve bilhassa saldırı silahlarına sahip olmak gerekiyordu. Bundan dolayı
Sedat, Mayıs 1972'de, yani SALT-İ anlaşmasının imzasından kısa bir süre önce
Moskova'ya gitti. Fakat Sovyetler çok değişmişti. Şimdi Sovyetler, adeta Amerika
ile birlikte ortak bir Orta Doğu politikası takip ediyorlar ve bölgede yeni bir
çatışmanın çıkmasını istemiyorlar, intibaını aldı. Dolayısıyla Sovyetlerden
silah da sağlayamadı.Bir yandan Sovyetlerin bu tutumu, bir yandan da,
1971 Mayıs ayında Sedat'ın, Moskova taraftarı Ali Sabri'nin darbe teşebbüsü ile
karşı karşıya kalması, Sedat'ın Sovyetlerden dönmesine sebep oldu. Bunun
neticesi olarak, 17 Temmuz 1972'den itibaren 17.000 kadar olan Sovyet uzman ve
danışmanlarını Mısır'dan çıkardı. Ağustos ayında da, her iki devlet elçilerini
geri çektiler.Enver Sedat'ın bu hareketi Sovyetlerin Orta Doğu'daki
prestiji için çok ağır bir darbe idi. Prestij kaybının yanında, Sovyetler Mısır
gibi Orta Doğunun stratejik bir ülkesinden de çıkarılmış oluyorlardı. Keza,
İskenderiye'deki Sovyet deniz üssü de kapanıyordu. Bu sebeple, Sovyetler 1972
sonbaharından itibaren tekrar Mısır'a yanaşarak, Mısır'ın modern silah
isteklerini karşılama hususunda kapıyı aralamaya çalıştılar.Bu çabaların
sonucu olarak 1973 Şubatında Mısır ile Sovyetler arasında bir anlaşma meydana
geldi. Bu anlaşmaya göre, Sovyetler Mısır'ın istediği silahları verecekti, lakin
Mısır'ın askeri harekatının amacı da, Süveyş Kanalının sağ kıyısının ele
geçirilmesinden öteye geçmeyecekti. Bundan sonraki aylar, Mısır, Suriye ve şimdi
bu ikisi ile tekrar barışmış olan Ürdün arasında yoğun temaslar ve savaşın
planlaması için müzakerelerle geçti. Savaşın sadece Sina ve Suriye (yani Golan)
cephesinde yapılması kararlaştırıldı.Yahudilerin en kutsal günü olan Yom
Kippur'un tatil olduğu 6 Ekim 1973 günü Mısır ve Suriye kuvvetleri aniden
İsrail'e karşı saldırıya geçtiler. Saldırı planları o kadar gizli tutulmuş ve
saldırılar o kadar ani olmuştur ki, ne Amerika ve ne İsrail bu saldırıları ne
önceden haber alabilmiş ve ne de tahmin edebilmişlerdi. Sürpriz bu sefer
Araplardan gelmekteydi. İsrail karşılaştığı bu iki cepheli sürpriz saldırı
karşısında, 1967'dekinden farklı hareket etmiştir.1967 Savaşı'nda İsrail
önce Sina'da harekete geçmiş ve Suriye cephesinde savunma yaparak, Sina'yı
tamamen işgal ettikten sonra, Golan tepelerinde saldırısını sürdürmüştür.
1973'de ise, ağırlığı önce Suriye cephesine vermiştir. Suriye Cephesinde, sade
Suriye askerleri çarpışmıyordu. Irak 3 tümenlik bir kuvvet ile üç uçak filosunu
Suriye'ye göndermişti. Fas 1.800 kişilik bir kuvvet ile Suriye cephesine katkıda
bulundu. Suudi Arabistan ise küçük bir kuvvet ile bu savaşa katıldı. Ürdün ise
güney Suriyeye 2 zırhlı tümen göndermişti.Bu kuvvetler daha ziyade,
Ürdün'ü kuzeyden gelecek bir saldırıya karşı korumak içindi. Suriye cephesi
1967'deki gibi yine başarılı olamadı Araplar için. Suriyeliler 900-1.200 tank,
45.000 kişilik bir kuvvet ve 300 uçakla Golan cephesinde harekata başladı.
Golan'daki İsrail garnizonunda ancak 180 tank ve 4.500 asker bulunuyordu. Bu
sebeple Suriyeliler çabuk ilerlediler ve Kuneitra'yı da alarak ve İsrail'e
bilhassa tank bakımından ağır kayıplar verdirerek 1967 öncesi sınırlarına kadar
ilerlediler. Fakat İsrail kendisini çabuk toparladı ve cepheyi bir kaç gün
içinde takviye ederek 10 Ekimden itibaren Suriye kuvvetlerini geri sürmeye
başladı. Araplar geri çekildiler.17 Ekimde, Suriye-İsrail cephesi, 1967
sonrasının şekline girdi ve çarpışmalar da durdu. İsrail, kendi topraklarını
kurtarmıştı. Bunun üzerine İsrail, Suriye cephesinden aldığı bir kısım
kuvvetlerini Sina cephesine sevketti. Sina cephesi de başlangıçta ve genel
olarak İsrail için iyi gelişmedi. Mısır uçakları havadan Kanalın doğu
kıyısındaki İsrail mevzilerini ağır bir şekilde bombalayıp, İsrail cephesine hem
insan ve hem de tanklar bakımından mühim kayıplar verdirirken, Mısır kuvvetleri
de Süveyş Kanalını geçerek Kanalın doğu kıyısında köprübaşı tutmaya
çalıştılar.Mısır'ın harekat planı üç kademeli idi. Birinci kademe
Kanal'ın doğu kıyısında köprübaşları tutmaktı. İkinci kademe, Batı Sina'daki
stratejik Khatmia, Gidi ve Mitla geçitlerini ele geçirmekti. Üçüncü kademe de,
bu geçitleri aldıktan sonra ilerleyip İsrail sınırına dayanmaktı. Mısır
kuvvetleri 24 saat içinde karşı kıyıya geçip; köprübaşlarını kurmaya ve 500
tankı geçirmeye muvaffak oldular. Şimdi ikinci hedef, 20 mil ötedeki üç
stratejik geçidi ele geçirmekti. Fakat bunu yapamadılar. Ancak 4-5 mil
ilerleyebildiler.14 Ekimde, Bar Lev hattı denen İsrail cephesine Büyük
Acı Göl bölgesinde yaptıkları büyük bir taaruz başarısızlıkla neticelendi. Çünkü
İsrail Suriye cephesini tesbit etmiş ve Sina'ya dönmüş bulunuyordu. İsrail
kuvvetleri Mısırlıları durdurdukları gibi, 15 Ekimden itibaren, kuzeydeki Mısır
2'inci Ordusu ile güneydeki Mısır 3'üncü Ordusunun arasından ve Büyük Acı Gölün
kuzeyinden kanalı geçerek Mısır topraklarına ayak bastılar. Bundan sonra güneye
dönerek 3'üncü Mısır Ordusunu arkadan çember içine aldılar.Mısır'ın
3'üncü Ordusunun durumu çok tehlikeli idi. Fakat, iki Mısır ordusunun arasından
Kanal'ın batı yakasına geçen İsrail kuvvetlerinin durumu daha az tehlikeli
değildi. Bundan dolayı, her iki taraf da Güvenlik Konseyi'nin 22 Ekim 1973 günlü
338 sayılı kararını aynı gün akşamı kabul ederek çarpışmaları durdurdular. 338
sayılı karar, tarafları ateşkese ve 242 sayılı kararı derhal uygulamaya davet
etmekteydi. 242 sayılı kararda, İsrail'in 1967'de işgal ettiği topraklardan
çekilmesinden söz edildiği için, 338 sayılı kararın bu kısmı Araplara verilmiş
bir tavizdi. Buna karşılık, karar tarafları müzakerelere davet etmekteydi ki, bu
da İsrail'in eskidenberi istediği bir husustu.Ateşkese rağmen, İsrail,
Mısır 3'üncü Ordunun etrafındaki çemberi tamamlamak için, 23 Ekim'de
çarpışmaları yeniden başlatınca, yeni bir kriz doğdu ve bu kriz Amerika ile
Sovyet Rusya'yı karşı karşıya getirdi. Esasen her iki büyük devlet de 1973
Savaşı'na dolaylı bir şekilde katılmıştı. Sovyetler 10 Ekim'den itibaren Mısır
ve Suriye'ye yoğun silah sevkiyatına başlayınca, Amerika da 13 Ekim'den itibaren
İsrail'e silah göndermeye başlamıştı.Durumun böyle olduğu bir sırada,
İsrail'in çarpışmaları başlatması üzerine Mısır, kendisi ile İsrail kuvvetleri
arasına Amerikan ve Sovyet kuvvetlerinin konulmasını istedi. Sovyetler bu
teklifi derhal desteklediler. Fakat Amerika buna o kadar kesin bir şekilde karşı
çıktı ki, Sovyetler gerilemek zorunda kaldılar. Bunun üzerine, Güvenlik
Konseyi'nin, taraflar arasına Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin konulmasına dair
25 Ekim 1973 ve 340 sayılı kararı kabul edildi. Bu suretle dördüncü Arap-İsrail
savaşı da sona ermiş olmaktaydı.Fakat ortada yine barış yoktu. Halbuki
338 sayılı karar, bu amaçla tarafların müzakereye oturmasını istiyordu. Bunu da
birisinin sağlaması gerekliydi. İşte Amerikan Dışişleri Bakanı Dr. Henry
Kissinger bu işi üzerine alan kişi oldu. Kissinger'in Tel-Aviv ile diğer Arap
başkentleri arasında defalarca gidip gelmek suretiyle gerçekleştirdiği mekik
diplomasisi (shuttle diplomacy) sonunda, Mısır ile İsrail arasında, 18 Ocak
1974'de, İsrail'in Sina'da belli bir ölçüde geri çekilmesini sağlayan bir
anlaşma imzalandı.Süveyş-Kahire yolunun 101'inci kilometresinde
imzalanmış olması dolayısıyla, 101'inci Km. Anlaşması adı da verilen bu
anlaşmanın en büyük hususiyeti, diplomatlar değil, ama Mısır ve İsrail
Genelkurmay Başkanları arasında müzakere edilip imzalanmış olmasıdır. Bu
suretle, askeri mahiyette de olsa, İsrail ve Mısır en yüksek askeri seviyede bir
masa etrafına oturmuş olmaktaydılar.Anlaşmaya göre, İsrail, Süveyş
Kanalı'nın batı yakasındaki bütün kuvvetleri çektiği gibi, doğu yakasında da
kuvvetlerini kıyıdan 20 mil kadar geriye çekecekti. Kanal'ın doğu kıyısında
Mısır askeri bulunmakla beraber, İsrail ile Mısır kuvvetlerinin arasına B. M.
kuvvetleri yerleştirilecekti. Gerek Mısır'ın, gerek İsrail'in kuvvetleri 7.000
kişiyi geçmeyecek ve ancak hafif silahlara sahip olacaktı.Bu anlaşmayı
taraflar, bir barış antlaşması değil, fakat o istikamette atılmış bir ilk adım
saymakta idiler. Bu anlaşma ile Mısır Süveyş Kanalı'nın her iki tarafına sahip
olmakla Kanal'ı tamamen ele geçirmiş olmaktaydı. Bundan dolayı Kanal, gerekli
temizlikler yapıldıktan sonra, 5 Haziran 1975'de tekrar dünya deniz trafiğine
açıldı.101'inci Km. Anlaşması, Amerika'nın Orta Doğu diplomasisinde
büyük bir başarı idi. Çünkü, 1967 savaşında, diğer Arap devletleri ile birlikte,
Amerika ile diplomatik münasebetlerini kesmiş olan Mısır, 1974 Anlaşması'ndan
sonra bu münasebetlerini tekrar kurdu. Diğer taraftan, mekik diplomasisi
sırasında Dr. Kissinger, Amerika ile münasebetleri kesilmiş olduğu halde, mesela
bir çok defalar Şam'a gidip geldi ve Suriye de bunu kabullendi. Böylece Amerika,
Araplarla olan münasebetlerini tekrar tesis etmiş olmaktaydı.Amerika
Dışişleri Bakanı Dr. Kissinger, Tel-Aviv ile Şam arasında bir süre yine mekik
dokuduktan sonra, 31 Mayıs 1974'de, İsrail-Mısır anlaşmasına benzer bir
anlaşmanın İsrail ile Suriye arasında da imzalanmasını sağladı. Bu anlaşma ile
de, İsrail Kuneitra'nın gerisine çekiliyor ve İsrail ve Suriye kuvvetleri
arasına yine B.M. Kuvvetleri konuyordu. Görülüyor ki, Kissinger'in Orta Doğu
barışındaki taktiği, barışa adım adım ilerlemekti. Bundan dolayı Kissinger'in bu
politikasına mekik diplomasisinin yanında, adım, adım diplomasisi de
denilmiştir.Kissinger'i böyle bir diplomasiye zorlayan sebeplerin
başında İsrail'in tutumu gelmekteydi. Zira, atılan her adımda İsrail, elinde
tuttuğu topraklardan bir parçasını geri vermekteydi. Bunun için İsrail, verdiği
her toprak parçasına karşılık barış için bir taviz elde etmek istiyordu. İsrail
buna, her toprak parçası için bir parça daha barış prensibi demekteydi.
101'inci Km. anlaşmasından sonra Mısır-Amerikan münasebetlerinin düzelmesi,
Mısır'ın Amerika'nın çabaları ile Süveyş Kanalı'na tekrar kavuşması ve İsrail
bakımından hiç değilse askerlerin bir masa etrafına oturması, Orta Doğu
gelişmelerinde gayet müsbet gelişmelerdi. Bundan dolayı Kissinger, yeni adımlar
atmak hususundaki çabalarının arkasını kesmedi.Mekik diplomasisine devam
ederek, İsrail ile Mısır'ın bir adım daha atmalarını sağladı ve 1 Eylül 1975'de,
Sina konusunda İsrail ile Mısır arasında yeni bir anlaşma daha imzalandı. Bu
anlaşma ile İsrail, Sina'daki Mitla ve Gidi geçitleri ile Abu Rudeis petrol
kuyularını Mısır'a terkederek daha da geriye çekilmekteydi. Mısır ve İsrail
kuvvetlerinin arasına 200 personelli Amerikan erken uyarı sistemi konacaktı. Bu
suretle Mısır'ın ani saldırısına karşı İsrail'in güvenliği sağlanmış oluyordu.
Ayrıca, Mısır Abu Rudeis kuyularından elde edeceği petrolden her yıl 4.5 milyon
tonunu İsrail'e satacaktı.Nihayet, Mısır, İsrail gemilerinin değil,
fakat İsrail'e yük getiren diğer ülkeler gemilerinin Süveyş Kanalı'ndan
geçmesine izin verecekti. Mısır bu anlaşma ile iki büyük kazanç elde etmiş
oluyordu: Biri, Sina'da biraz daha toprağını geri alması ve bilhassa Mitla ve
Gidi geçitleri gibi savunması için çok değerli noktaları ele geçirmesi idi.
İkincisi ise, İsrail'in, işgal ettiği Arap topraklarını geri verme kavramını
yavaş yavaş benimsemeye başlaması idi.Fakat İsrail bunu yaparken, iki
taviz elde etmişti: Biri, erken uyarı sistemine Amerika'yı karıştırmakla, bir
bakıma Amerika'yı İsrail'in güvenliğinden sorumlu bir hale getiriyordu. İkincisi
ise, sırf anlaşma karşılığında Amerika'nın İsrail'e 2.1 milyar dolarlık askeri
yardım ile 700 milyon dolarlık ekonomik yardım yapmayı kabul etmesiydi. Ne
olursa olsun, 1978'in Camp David Anlaşmalarına giden yol açılmıştı. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |