Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| ABDÜLAZîZ HAN ve Dönemi Beş gün sonra Midhat pâşa ve serasker [savunma bakanı] Hüseyn Avnî pâşa,
Süleymân pâşa ve arkadaşları tarafından, Fer'ıyye serâyında Kur'ân-ı kerîm
okurken bilek damarları kesdirilerek şehîd edildiği, sultân Vahîdeddînin baş
kâtibi, Alî Fuad beğin hâtıralarında yazılıdır rahmetullahi teâlâ aleyh.
Fer'ıyye serâyı, Beşiktaş ile Ortaköy arasında, Galata-serây lisesinin orta
kısmı olan yalıdır. Sultân Mahmûd türbesindedir. Sultân Murâd, bu işkenceli
ölümü işitince, korkudan aklı bozuldu.
(Belgelerle Türk târîhi dergisi)nin
1967 Kasım ve 2 sayılı nüshasında diyor ki: İstanbul üniversitesine bağlı
kıymetli eserler arasında, İbnül-Emîn Mahmûd Kemâl beğin [3310] numaralı
defterinde, sultân Abdül'azîz hânın annesi Pertevniyâl vâlide sultânın söyleyip
yazdırdığı (Sergüzeşt-nâme) vardır. Yıldız evrâkı arasında görülüp, İbnül-Emîn
Ahmed Tevfîk beğin, 1336 [m. 1918] de sûretini çıkardığı bu sergüzeştnâmede
Pertevniyâl sultân diyor ki: 1293 [m. 1876] senesi, Cemâzil-evvelin yedinci [30
Mayıs] günü, sabâha karşı sâat sekizde, vâlide sultânı yatakdan kaldırıyorlar.
Sultân, oğlu Abdül'azîz hânı uyandırıyor. Halîfe, (Anne bunu bana kim yapdı?
Beni sultân Selîme mi döndürecekler? Ben kime ne etdim?) diyor. Vâlide sultân
(Avnî pâşa etdi) diyor. (Yalnız Avnî etmedi. Rüşdü pâşa ile Ahmed ve Midhat
pâşalar da, bu işe dâhil. Ben bu felâketi otuz kırk def'a rü'yâmda gördüm.
Bundan sonra, Cebrâîl gökden inse, devlet reîsi olmam. Cenâb-ı Hakkın takdîri
böyle imiş) diyor. 30 Mayıs 1876 Salı günü kayıkla Topkapı serâyına götürülüp,
üçüncü Selîm hânın şehîd edildiği odada, habs olunuyor. Çorba gönderiyorlar.
Kalfa (Kaşıksız, efendimizin önüne nasıl koyayım?) diyor. Bir kırık tahta kaşık
veriyorlar. Halîfe, biraz içiyor. Abdest almak için, na'lın aratıyor. (İzn yok)
diyerek vermiyorlar. Abdesthâneye yalın ayak giriyor. Üç gün kuru tahta üstünde
aç, susuz bırakılıyor. Kayıkda yağmurdan ıslanmış olan elbisesini çıkarmak için
gecelik istiyor. (İrâde yokdur) diyerek vermiyorlar. Sultân Murâda tebrîknâme ve
acıklı mektûblar gönderip yalvarıyor. Dördüncü gün, (2 Hazîran sabâhı) sultân
Murâdın irâdesi ile diyerek, Fer'ıyye serâyına götürüyorlar. İçeri hızlı girdiği
için, bir süngülü asker, göğsünden itiyor. (Annem nerede?) diyor. Annesi koşup
gelerek, yukarı çıkarıyor. Askerlerin saygısızca konuşdurulduğunu görünce, (Aman
anneciğim. Bunlar beni öldürecekler) diyerek ağlıyor. İki gün sonra, eski,
yırtık eşyâ gönderiyorlar. Askerler, ikide bir, kılıcını isteriz diye hücûm
ediyor. Vermiyor ise de, Vâlide sultân, gizlice vermek zorunda kalıyor. 4
Hazîran sabâhı Vâlide sultân içeri gelip, kapının açık olduğunu ve halîfenin
kanlar içinde yatdığını görünce, feryâd ediyor. Halîfe, ellerini, annesinin
göğsü üzerine koyup (Allah, Allah) diyor. Gelenler, Vâlide sultânı başka odaya
götürüyor, kulağındaki küpeleri ve yüzüğünü çekip alıyorlar. Halîfeyi eski bir
perdeye sarıp, Ortaköy karakoluna götürüyorlar. Cân çekişirken Rüşdü, Midhat ve
Avnî pâşalar ve yardakçıları gelip, (Bizi azl et!) diyerek alay ediyorlar.
Vâlide sultân, (Arslanım şehîd oldu. Beni de şehîd etsinler) diye feryâd ediyor.
Asker gelip, (Sultân Murâd irâde etdi. Seni Beğlerbeği serâyına götüreceğiz)
diyorlar. Vâlide sultân, (Benim yerim, Yeni-serâydır) diyor. Vâlide sultânın
kollarından çekip yalın ayak, yaşmaksız ve ferâcesiz karakola götürüp, pâşalara
seyr etdiriyorlar. Halîfenin zevcelerinden Tıryal hânım efendi gelip, (Cânım,
Allah rızâsı için nâmûsu ile oynamayın. Hiç olmazsa araba ile götürünüz) diyor.
Pâşalar, başarılarından pek keyfli kahkaha atmakdadırlar. Tıryal hânımın
arabasına bindirilerek yeni-serâya (Topkapı serâyına) götürülüyor. Başka araba
ile Tiryal hânımı da, zorla oraya götürüyorlar. Üç gün sonra kızlar ağası
Topkapı serâyına geliyor. İki sultânın ayrı odalarda baygın yatdıklarını
görüyor. Altı gece sonra, odalarına birer kandil gönderiliyor. Otuzsekiz gün
sonra Fer'ıyye serâyına götürülüyorlar. Kapı ve pencereleri çivileniyor. Sekiz
gün Vâlide sultâna eziyyet ederek (Mallarının yerini bildir) diyorlar. Dokuzuncu
gün, pencereler açılıyor. 31 Ağustos 1876 da beşinci Murâd tahtdan indirilip,
Dolmabağçe serâyından Çırağân serâyına götürülüyor. Sultân Abdülhamîd hân tahta
çıkınca, işkencelerden kurtulup, râhata kavuşuyorlar. Sultânlara yapılan
işkencelerin, sultân Murâdın emri ile olduğunu söylerlerdi. Hâlbuki sultân
Murâdın birşeyden haberi yokdu. Sultân Abdül'azîzin tebrîklerini ve
yalvarmalarını pâşalar sultân Murâda göstermiyor. Sultân adına kendileri cevâb
yazıp aldatdıkları, [m. 1959] târîhli askerî târîh mecmû'asında uzun
yazılıdır.
[m. 1967] de İstanbulda basılmış
olan T.Yılmaz Öztunanın (Türkiye târîhi)nin onikinci cildinde özetle diyor ki:
(Sultân Abdül'azîzin hal' edilmesi, birkaç ahlâksız veyâ sâfdil devlet adamının,
şahsî ihtirâsları uğruna oldu. Bunların başında, eski sadr-ı a'zam Hüseyn Avnî
pâşa geliyordu. Kurmaylıkdan yetişmiş, üç def'a serasker olmuşdu. Bir uşağın
oğlu idi. (Kînim dînimdir) diyen kindâr adamlardan biri idi. Mason Fuâd pâşanın
yetişdirmesi idi. Meziyyetsizliklerinden, kötülüklerinden dolayı azl olunur,
sonra entrikalarla yine bir makâm kapardı. Mahmûd Nedîm pâşa tarafından azl
edilip sürüldüğü ve rütbesi ve nişânları alındığı için, pâdişâha kin bağladı.
Sultânı tahtından indirmeğe ve öldürmeğe karâr verdi. Londraya gidip,
ingilizlerle bu işi plânlaşdırdı. Fâci'anın ikinci adamı Midhat pâşanın batı
kültürü olmadığı gibi, din bilgisi de yokdu. Tuna ve Bağdâd vâlîliklerinde
yapdığı işler, Avrupa basınında alkışlanmış, bilhâssa ingilizler tarafından
şımartılmışdır. Hislerine kapılan, acele ve yanlış karârlar veren, bu yüzden iyi
iş görmeğe müsâid olmıyan bir adamdı. Âli pâşa gibi, ölünciye kadar sadâretde
kalacağını umarken, iki ay içinde azl edilmesini, gurûruna yidirememiş, hükmdâra
düşmân olmuşdur. İçki masalarında, devlete âid karârlar alırdı. İngilteredeki
parlamento idâresini aynen alırsa, Türkiyenin aynen İngiltere olacağını sanırdı.
Böyle bir idâreyi yürütecek tek şahsın, kendisi olacağına inanırdı. Midhat
pâşanın, meşrûtiyyeti te'sîs edebilmek için hal' işine karışdığını ileri sürmek,
gerçeğe hiç de uymamakdadır. Avnî pâşa, hal' projesini Midhat ve Şirvânîzâde
Muhammed Rüşdü pâşalara, sonra zemânın sadr-ı a'zamı mütercim Rüşdü pâşaya açdı.
Şirvânîzâdeden yüz bulamayınca, onu Tâife sürdürdü ve orada zehrletdi. Midhat
pâşa, sadr-ı a'zam Mahmûd Nedîm pâşanın, kendisini merkezden uzaklaşdıracağını
vehm ederek, hal' işine karışmışdır denilebilir. Hal' işine Midhat pâşanın emri
ile, uydurma fetvâ veren şeyh-ul-islâm Hasen Hayrullah efendi de, bu makâmından,
önce azl edilmiş, bu yüzden sultâna kin bağlamışdı. Sultân Abdül'azîz, bunun
için, (O, serâyda iken, müfsid imâm denirdi. Rüşdü pâşanın tavsıyesi ile
şeyh-ul-islâm yapdık, Allah vere de, bir halt etmese) demişdir.
Sultân Abdül'azîzin hal'inin bir
vatanperverlik olacağına inanan tek adam, harb okulu nâzırı [kumandanı] Süleymân
pâşa idi. Yirmibeş Mayıs gecesi, Redîf ve Süleymân pâşalar, Avnî pâşanın
Kuzguncukdaki evinde toplanarak, üçyüz (300) harbiye talebesinin Dolmabağçe
serâyını kuşatmasına karâr verdiler. Talebeye, Sultânı korumak için gidiyoruz
denildi.
Avnî pâşa sultânı öldürmeği çokdan
plânlamış ve nihâyet bu cinâyeti işlemişdir. Uzun zemân serâyda casûsu olan,
ikinci mâbeynci Fahri beği bu işde kullandı. Cezâyirli Mustafâ pehlüvânı ve
Yozgadlı pehlüvân Mustafâ çavuşu ve Boyabatlı hâcı Mehmed pehlüvânı Fer'iyye
serâyına bağçıvan yapdılar. Fahri beğle bu pehlüvânlar, odaya girip, uzun
döğüşmeden sonra bileklerini kesip pencereden bağçeye kaçdılar. Avnî pâşa,
çığlık seslerini duyarduymaz, Kuzguncukdaki yalısından, kayıkla, hemen
Fer'ıyyeye geldi. Ölüm raporunu imzâlamak istemiyen iki doktordan birini, Avnî
pâşa hemen Trablusgarba sürdü. İkincisi olan Ömer beğin apoletlerini
[formalarını] hemen orada sökmüşdür. 1293 [m. 1876] Hazîranın 4. cü günü sabâhı,
sultân Abdül'azîzin Ortaköy sâhilinde Fer'ıyye serâyındaki odasından garîb
sesler gelmeğe başladı. Sâat dokuz buçukda odaya girenler, eski hâkanı kanlar
içinde buldular. Ertesi gün yayınlanan hükümet teblîği, şöyle diyordu: (Sultân
Abdül'azîz sakalını düzeltmek üzere istediği küçük makasla her iki bileğinin
damarlarını açarak intihâr etmişdir. Serasker Avnî pâşa cesedi karakola nakl
etdirmişdir.) Bu teblîğ ve ekli tabîb raporu, hiç kimseyi inandıramadı.
Doktorlara yalnız bilekler gösterilmişdir. Avnî pâşa, birkaç sene önce de,
sultân Abdül'azîzi zehrlemeğe teşebbüs etmişdi. Midhat pâşa, ölümü işitince,
(Hâkanın muhâfazası pek müşkil ve tehlükeli olduğundan, bu vech ile vefâtı pek
iyi oldu) demişdir. Mâliye nâzırı Yûsüf pâşa ise, (Mel'ûn herif [Avnî pâşa]
pâdişâhın başını yidi. İnşâallah yakında o kâtil de katl edilir) demişdir.
Sadr-ı a'zam mütercim Rüşdü pâşa da, (Na'şı karakola çıkardıkları zemân canlı
imiş. Hekimler de, canlı olduğunu tasdîk eylediler) demişdir. Üç pehlüvâna yüzer
altın mâ'aş bağlanarak, sırrı ifşâ etmeleri önlendi. Sultân Abdül'azîzin na'şını
yıkayan sekiz imâm, Yıldız muhâkemesinde, sultânın iki dişi kırılmış, sakalının
sol tarafı yolunmuş, sol memesi altında büyük bir çürük vardı demişlerdir.
Pehlüvânlar da, yapdıklarını sonradan i'tirâf etmişlerdir. İntihâr edecek şahsın
her iki bileğinin damarlarını birlikde kesemiyeceği de tıp ilminde meydândadır.
İsmail Hami Danişmend 5 ciltlik İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi adlı kitabında
Sultanın ölüm sebebinin r olmayıp, cinayet olduğunu 31 delil ile izah
etmektedir. Hüseyn Avnî pâşa, sultân Abdül'azîzin hal' edileceğini birkaç sene
önce Londrada İngiliz nâzırlarına söylemek cesâret ve hiyânetinde de bulunmuşdu.
Bunun için, (Encyclopaedia Britannica) intihâr tezini ileri sürmekdedir. Son
çıkan, (Grand Larousse) ise, öldürüldüğünü yazmakdadır. 1940 târîhli (Larousse
illustre)de, (fut assassiné en 1876= 1876 da katl edildi) yazılıdır. 5 Hazîran
günü cenâzesi büyük merâsimle kaldırıldı. Topkapı serâyında yıkandı. Pederi
sultân ikinci Mahmûd hânın Çenberlitaşdaki türbesine defn edildi.
Süleymân pâşa, bu inkılâbın
meşrûtiyyet için yapıldığını söyleyince, Avnî pâşa, sen sus! Asker siyâsete
karışmaz demişdir. Hâlbuki, kendisi, askeri çokdan siyâsete karışdırmış.
Balkanlarda felâketli hâdiselerin patlak vermesine sebeb olmuşdu. Nitekim, 2
Temmuzda Sırb ve Karadağ prenslikleri isyân etdi. Balkanlar karışdı. 24 Nisan
1296 [m. 1877] de Rusyanın arabulucu teklîfi red edilerek, 93 harbi başladı.
Hemen müşîr yapılan Süleymân pâşa, Şıpka geçidini ruslara kapdırınca,
mağlûbiyyete sebeb oldu. Plevnede üç kerre zafer kazanarak gâzî ünvânını alan
Osmân pâşayı kıskandı. Maçka meydân muharebelerini de gayb ederek, Edirneye
kadar kaçdı. Böylece, Edirne de, harâb oldu. Ruslar Ayastefanosa [Yeşilköye]
kadar geldi. İngilizler, bu mağlûbiyyeti fırsat bilerek, 20 Mayıs 1878 de,
İstanbulda Alî Süâvî vak'asını çıkarıp, ikinci Abdülhamîd hânı devirmek,
hilâfeti lağv etmek istedi ise de, muvaffak olamadı. Alî Süâvî mason idi. Karısı
ingiliz idi. (Yeni Türkiye târîhi) diyor ki, (İkinci Abdülhamîd hânın
diplomasisi [Aklı ve zekâsı] olmasaydı, 93 harbinin zararları dahâ büyük
olacakdı). Süleymân pâşa, sefîh ve zelîl bir hayât sürerek, 1309 [m. 1891] de
Bağdâdda öldü.
Abdül'azîz hânı şehîd etdiren
pâşalar, başarılarının zevki içinde, Midhât pâşanın Bâyeziddeki konağında, 15
Hazîran gecesi toplanmışlardı. Odaya giren erkân-ı harb kolağası, 26 yaşındaki,
Hasen beğ, Avnî pâşayı ve sonra hâriciyye nâzırı Râşid pâşayı vurup öldürüyor.
Midhat pâşayı kovalıyor ise de, pâşa mutbaha kaçıp, aşçının dolabına saklanıp,
ölümden kurtuluyor. Yaralı yakalanan Hasen beğ, ertesi gün Bâyezîd meydânında
şehîd ediliyor. Edirnekapıdan Topkapıya giderken, sağ köşede, parmaklıklı
mezârının büyük taşında (Ümerâ ve guzât-i çerâkiseden İsmâ'îl beğin oğlu olup,
Harb okulunu bitirip, kolağası rütbesinde iken, genç yaşında, velîni'meti
uğrunda fedây-i cân eden, Çerkes Hasen beğin kabridir) yazılıdır. Sultân
Abdül'azîz hân, Çerkes Hasen beğin eniştesi idi. Halîfenin fecî' şeklde şehîd
edildiğini ve annesi Pertevniyâl sultâna çok çirkin işkenceler yapıldığını
işiten sultân Murâdın üzüntüden ve bu felâket yolunun sonunu düşünmekden aklı
bozuldu.
Sultân Abdül'azîz hân, onbeş
senelik saltanat zemânını Dolmabağçe serâyında geçirdi. Bu serâyda iken hal'
edildi. Beşinci Murâd da üç aylık saltanatını bu serâyda geçirdi. İkinci
Abdülhamîd hân, bu serâyda yedi ay oturdukdan sonra, Yıldız kasrlarına yerleşdi.
Sonra Yıldız serâyını yapdı. Sultân Muhammed Reşâd da, Dolmabağçe serâyında
oturdu.
Sultân Abdül'azîz hân, [1278] de
yeni askerî elbiseleri kabûl etdi. [1279] da posta pulu kullanıldı. [1286] da
Süveyş kanalı açıldı. [1288] de İstanbulda tramvay işletilmeğe başladı. [1292]
de Galata tüneli yapıldı ve askerî rüşdiyye mektebleri açıldı. [1279] da Osmânlı
bankası açıldı. [1280] de sâhillere deniz feneri konuldu ve devlet şûrâsı
[Danıştay] kuruldu. [1284] de sultânî mektebleri [liseler] açıldı. [1285] de
Sanâyi mektebleri açıldı. [1286] da Fransa imperatöriçesi İstanbulu ziyâret
etdi. [1287] de Avusturya imperatörü, sultân Abdül'azîzi ziyârete geldi. [1287]
de şark demir yolları yapıldı. [1287] de tıbbiyye-i mülkiyye açıldı ve orman ve
ma'den mektebleri açıldı ve Eski serây dış kapısı, ya'nî üniversitenin Bâyezîd
meydânına açılan giriş kapısı yapıldı. [1288] de itfâiyye alayı teşkîl edildi.
[1289] da seyyâr havz yapıldı ve Dârüşşefeka lisesi açıldı. [1290] da Îrân şâhı,
sultân Abdül'azîzi ziyârete geldi ve İzmit demir yolu yapıldı.
Abdülaziz Han, güçlü kuvvetli, ata
sporlarından güreşe, ciride, ava meraklı, kahraman yapılı bir hükümdardı. Halk
kendisini sevmekte, ikinci bir Yavuz olarak görmekteydi. Üzerinde durduğu en
mühim mesele ordu ve donanmanın yeniden tanzim edilmesi, yeni usullere göre
tekamül ettirilmesiydi. Avrupa'dan elde edilen kredilerin pek çoğu bu sahada
sarf edildi. Donanma, dünyanın sayılı donanmalarından birisi oldu. Nizamiye,
ihtiyat, redif ve müstahfız adıyla 700.000'i aşkın askeri bir kuvvet hazırladı.
Bunların top ve tüfek ihtiyaçları için de modern tesisler kurdurdu.
Sultan Abdülaziz Han, zeki,
anlayışlı ve dünya siyasetine vakıf olduğu için saltanatının ikinci yılında
(1863) Mısır'ı ziyaret etti. Kalabalık bir heyetle beraber, Mısır'a yapılan bu
gezi çok gösterişli oldu. Yavuz Sultan Selim'den sonra Mısır'a gelen ilk Osmanlı
sultanına halk çılgınca sevgi gösterilerinde bulundu. Sultan Abdülaziz,
Kahire'yi at üstünde dolaştı. Bu seyahat Mısır halkının Hilafet makamına olan
bağlılığının güçlenmesini sağladı.
1867 yılında Paris'te açılan büyük
bir sergiyi görmek için imparator Napolyon'un davetini kabul ederek Fransa'ya
gitti. Oradan, İngiltere, Belçika, Almanya, Avusturya, Macaristan yoluyla
memlekete döndü. Bu seyahatlerinde Fransa imparatoru Üçüncü Napolyon, İngiltere
Kraliçesi Victoria, Belçika Kralı İkinci Leopold, Prusya Kralı Birinci Wilhelm,
Avusturya İmparatoru ve Macaristan Kralı Birinci Fransuva-Josef, Romanya Prensi
Birinci Karol ile görüştü. Sekiz ülkeye gitti. Beş hükümdarla
görüştü.
Balkanlarda Rusya ve diğer
devletlerin desteklemesi ile çıkan isyanlar, devrinin en mühim
hadiselerindendir. Rumeli ve Girit'teki gayri müslim halkın ayaklanmaları
devletin başına büyük gaileler açtı. Karadağ, Sırp, Bulgar ve Girit isyanları
ile hükümet hem nüfuz, hem de mali bakımdan kayıplara uğradı. Karadağ'a yapılan
savaşlar kazanılarak bu mesele bir müddet için kapandı. Sırbistan'da bazı
kalelerdeki askerlerin geri çekilmesi ile anlaşma yapıldı. Girit'teki isyan,
başarılı bir askeri harekat ile bastırıldı.
Mahmud Nedim Paşanın sadareti, hem
dışta hem de içte devletin itibarının sarsılmasına sebeb oldu. Tarafdarı olduğu
Rus Sefiri İgnatiyef'in tavsiyeleri ile hareket eden Mahmud Nedim Paşa, aldığı
kararlarla Avrupa devletlerinin tepkisini çekti. Bilhassa devletin senelik
ödediği borcunu beş sene müddetle ödenmeyeceğini bildirmesi üzerine Avrupa'da
Osmanlılar aleyhine gösteriler yapılmasına yol açtı. Zaten Rusya'nın da istediği
buydu. Nitekim, Ruslar bu karışıklıktan faydalanarak Balkanlarda Panislavizm
propagandasını yaygınlaştırıp büyük huzursuzluklar çıkardılar. 1875 yazında
Bosna-Hersek'te isyanlar çıktı. Bunu Rusya'nın teşviki ile 1876'da Sırbistan'ın
Osmanlı Devletine savaş ilanı takip etti. Osmanlı Devleti sıkıntılar içinde
olmasına rağmen Sırbistan'ı kısa sürede mağlub etti. Ardından Bulgaristan'da
karışıklıklar çıktı ise de mahalli kuvvetlerle bastırıldı.
Abdül'azîz hân, kardeşi gibi,
memleketin idâresini Alî ve Füâd pâşanın ve bunların yetişdirdiği masonların
ellerine bırakdı. Bunlar da, İngilizin siyâsetine göre hareket etdiler.
Dağıstanlı şeyh Şâmil, yirmi sene ruslarla kahramanca cihâd yaparak, ordularını
perişân ederken, seyrci kaldılar. Bu mücâhidin 1283 [m. 1866] de esîr düşmesine
sebeb oldular. Rusların 1290 [m. 1873] de, Semerkand, Buhâra ve Hiveyi işgâl
etmelerine de sebeb oldular. Ömrlerini Avrupada geçirdiler. Memleketde
kaldıkları zemân, Tanzîmât fermânındaki mason plânlarının tatbîk edilmeleri için
çalışdılar. Bu hiyânetlerinin sebebi mes'ûlü elbette Halîfenin gafleti idi. Bu
gafletinin netîcesinde, masonlar ve onlara aldananlar tarafından şehîd
edildi.
Sultân Abdül'azîz, Çırağan ve
Beğlerbeği serâylarını yapdırdı. Muhtelif yerlerde de kasrlar yapdırdı. Beykoz
kasrı bunlardandır. Çırâğân yalısını ilk olarak Nevşehrli Dâmâd İbrâhîm pâşa
yapdırdı. Sonra üçüncü Selîm hânın hemşîresi Beyhân sultân tarafından yeniden
yapıldı. Ahşâb ve çok zînetli idi. Sultân, bunu, kardeşi sultân Selîme satdı.
Sonra, ikinci Mahmûd hân, 1252 [m. 1836] de yıkdırarak ahşâb serây yapdı. Sultân
Abdülmecîd hân bu serâyda oturdu. 1271 [m. 1855] de yıkdırdı. 1288 [m. 1871] de
Abdül'azîz hân, son muhteşem serâyı dört milyon liraya yapdırdı.
Beğlerbeği serâyının yerinde,
tepede birinci Ahmed hânın (Şevk-âbâd) kasrı vardı. Sâhil serâyını ikinci Mahmûd
hân ahşâb yapdırdı. Moltekeyi burada kabûl eylediği zemân, çubuk içiyordu.
Abdülmecîd hân, 1249 [m. 1833] de bu serâyda merâsimle hatm-i şerîf indirmişdi.
Sultân Abdül'azîz hân, 1282 [m. 1865] de, bu ahşâb serâyı yıkdırıp yerine
mermerden muhteşem serâyı yapdırdı. Sultân, 1865 Nisânının yirmibirinci Cum'a
günü serâya yerleşdi. Yaz mevsimlerini burada geçirirdi. Balkan harbi
bozgununda, Enver ve Talât pâşalar, ikinci Abdülhamîd hânı rahime-hullahü
teâlâ Selânikden (Lorley) Alman vapuru ile İstanbula getirtip, Beğlerbeği
serâyına koydular. Boğaziçi tarafında, alt katda, arka tarafda, bir odada
yerleşip, yetmişaltı yaşında iken, zâtürrie hastalığından vefât etdiği, 10 Şubat
1336 [m. 1918] gününe kadar, burada yaşadı. Kaynak:
http://membres.lycos.fr/ecdad/osmanli/padi$ahlar/31_AbdulAzizHan.php Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |