Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Öğretici Bilgiler

Uyarılar

Sonun Başlangıcı : TANZİMAT

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler Sonun Başlangıcı : TANZİMAT Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız 17. asrın Osmanlı bilginlerinden Kâtip Çelebi, "Takvîmü't Tevârih" isimli eserinin sonunda şöyle der: "Kişinin ihtiyarlığına alâmet, saç ve sakal ağarmasıdır. Devletin kocadığına alâmet de, devleti yönetenlerin, saltanata ve süse düşkünlüğüdür. Ki bu, açık bir çöküntü eseridir. Devletlerin hayatında, duraklama devresinden ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi

Sonun Başlangıcı : TANZİMAT

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29-12-2008, 01:09 PM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart Sonun Başlangıcı : TANZİMAT

17. asrın

Osmanlı bilginlerinden Kâtip Çelebi, "Takvîmü't Tevârih" isimli eserinin sonunda

şöyle der:

"Kişinin

ihtiyarlığına alâmet, saç ve sakal ağarmasıdır. Devletin kocadığına alâmet de,

devleti yönetenlerin, saltanata ve süse düşkünlüğüdür. Ki bu, açık bir çöküntü

eseridir. Devletlerin hayatında, duraklama devresinden sonra bu devre gelir.

Refah, süs ve lükse rağbet fevkalâde artar. Eski hayat tarzı beğenilmez, terk

edilir. Herkes şanını ve ününü artırmak hevesine düşer. Herkes her makama

geçmeye başlar. En yüksek makam ve ünvanlar, belli vasıflar aranmaksızın

dağıtılır. Zevk ve rahat, keyif ve konfor, vazgeçilmez örf ve adetler haline

gelir, tabii görünür. Asker zümresi, savaşın meşakkatlerine rağbet etmeyip, sulh

ve sükûn ister. Savaşmaktan başka her işle uğraşır. Türlü mihnetler gerektiren

memleket işlerine kimse el atmak istemez. Savaştan el çeken asker, halk içinde

gittikçe itibar kaybeder. Düzen bozulur."

Bir anlamda

günümüzün fotoğrafını da kısmen gözler önüne seren bu sözler, Osmanlı'nın

"Duraklama Devri"nden küçük bir kesit. Cihan Devleti'nin kurumlarında ve halkın

yaşayışında görülen bazı hastalıkların bir tarihçi yorumuyla dile

getirilişi.

Kurtarıcılar

ve Reçeteler

Onyedinci

asır, Osmanlı "gaza devleti"nin Avrupa'yı, yani "Diyâr-ı Küfr"ü, "Diyar-ı

İslâm"a çevirme ideallerinin yavaş yavaş değiştiği ve artık yer yer

aksaklıkların görülmeye başlandığı bir dönemdir. Bilhassa yöneticiler arasındaki

siyasi çekişmeler ve iktidar kavgası, ekonominin daralması, paranın değer

kaybetmesi, rüşvetin yayılması, ehil olmayanların rütbe kazanması ve

bürokratların iktidardan pay kapmak için askerleri isyana sürüklemeleri, ülkeyi

içinden çıkılmaz badirelere sürükler. Ortam öylesine güvensizleşmiştir ki,

padişahlar devlet işlerini emanet edecek ehil insanlar bulamazlar. Diğer

taraftan devşirme ve dönme bürokratlar kendi çıkarlarını halkın isteklerinden

üstün tutmaya başlamıştır. Öyle bir an gelir ki, II. Mahmud, halkla el ele

vererek kendi ordusu olan Yeniçeri Ocağı'nı ortadan kaldırma durumunda

kalır.

Kâtip

Çelebi'den bir yüz yıl sonra Osmanlı Ülkesi'nde toplumsal hastalıklar da

gizlenemeyecek ölçüde artar. Ve başlayan çözülmeyle birlikte "kurtarıcılar" da

zuhur eder. Askerî, idarî, ticarî ve siyasî alanlarda kötü gidişi durdurmak için

"reçete"ler hazırlanmaya başlanır.

Bu dönemde,

Osmanlı bürokrasisi Avrupa'ya bir başka gözle bakmaya başlamıştır. "Lale Devri"

batılılaşma hareketlerinin dönüm noktasıdır. Padişah Üçüncü Selim'in açtığı

çığır, İkinci Mahmud ve Abdülmecid ile hız kazanır. Ama bu çığır, ciddi çelişki

ve tutarsızlıkları olan, bu haliyle memleketi nereye götüreceği meçhul bir

çığırdır. Avrupa'yı örnek alanlar, iddialarının aksine, bilim ve teknik alanında

değil, kültür ve siyasette, eğlence ve sefahatta taklitten öte gidememektedir.

Avrupa'ya okumaya gönderilen öğrenciler, sömürgelerden zulümle elde edilen

servetler sayesinde zenginleşmiş kentleri görünce komplekse kapılırlar. Kendi

ülkelerinin içerisinde bulunduğu problemlerin gerçek sebeplerine inmeden,

cazibesine kapıldıkları "gardrop Avrupacılığı"nı ülkelerine taşımaya

kalkışırlar. Bürokrasiden kılık-kıyafete, eğitimden eğlenceye bir dizi reformlar

yapılır. Artık Osmanlı'nın simgesi sarığın yerini fes, şalvarın yerini setre

pantolon alır. Fransız mürebbiyeler tutulur, alafranga hayat tarzı Osmanlı

konaklarına girer. Tercüme furyası başlar. Mekteplerde, basın dünyası ve

edebiyatta Fransız modası ağır basmaktadır.

Yaban Arısı

Sürüleri

Diğer

taraftan, bir takım mahfillerin desteğiyle sesini fazlasıyla duyurabilen Batı

hayranı bir yazar-çizer ve gazeteci kuşağı vardır. Bunlar, geleneklerle alay

eden tiyatro eserleri, kendi medeniyetiyle hesaplaşma iddiasında makaleler,

hikayeler ve romanlar yazmaya başlar. Onlara göre yeryüzünde insanca yaşama

zemini sağlayan tek medeniyet Avrupa'nınkidir. Bizimkine gelince: bir an evvel

terk edilmesi gereken köhne bir mağara!..

Avrupa,

Jöntürkler denilen bu gençler sayesinde büyük bir fırsat yakalamıştır. Tarihî

düşmanını kendi içinden vuracak elemanlar yetiştirmek artık kolaydır.

Jöntürkler'e her türlü imkan sağlanır. Onları batılılaşma adına Avrupa'nın

çıkarlarına hizmet edecek birer nefer olarak yetiştirirler. Özellikle Fransa'da

eğitilen ve çeşitli Osmanlı düşmanı mahfillerce finanse edilen bu gençler,

deneysel bilimin dışındaki her şeyi reddeden birer pozitivizm aşığı olarak

ülkeye dönerler ve çıkardıkları dergi ve gazetelerle "gerici" diye

nitelendirdikleri kurumlarla mücadeleye başlarlar. Bir yabancı uzman şu tarihi

tespitlerle olayın vahametini ortaya koyuyor:

"Her yeni reform Avrupa'dan alınıyordu. Avrupa, sanki seli önleyen

bentlerin yıkılmış olduğunu görüp, kendi pis tabakasını Osmanlı Devleti'ne

boşalttı. Ahlâksız ve sefihler, adalet kaçkınları ve pervasız maceracılar, yaban

arısı sürüleri gibi Osmanlı'nın çürük yapılı vücudunu avlayıp yemek için

üşüştüler. Türkiye Avrupa 'dan medeniyet istemişti, Avrupa ise ona kötülüklerini

gönderdi."

Her

Şeye Rağmen Batılılaşma: Tanzimat

Cemil Meriç Tanzimat'ı, "uçuruma açılan tereddiler dehlizi";

Tanzimatçıları da "gafil bir entelijansiya, sirenlerin şarkılarını dinleyerek

diyar-ı küfre yelken açanlar" diye tasvir eder. Şu tesbitler de ona aittir: "Avrupa'da okuyan, Tercüme Odası'nda yetişen, yeni bir dünyanın

iğvalarına herkesten çok maruz bulunan entelijansiya (aydınlar), halktan koptu.

Sonra başsız kalan kitle, ihtişamlı mazisinden uzaklaştırılmaya çalışıldı." Bir

batılı olarak B. Shaw'ın tesbiti de ilginç:

"Tanzimat, eski kurumların korunması ve onarılmasına yönelik geleneksel

Osmanlı reform kavramı yerine, bu kurumların -bazıları Batı'dan ithal edilmek

üzere- yenileriyle değiştirilmesini öngören modern reform kavramını getirdi." Peki başarı? Yıkılanların yerine konulanlar Osmanlı'yı kurtarmış mı?

Cevabı başka bir Batılı, Henry Coston veriyor:

"Osmanlı Devleti'nin devamı için ne olursa olsun Batı'ya bağlanma eğilimi

olan Tanzimat, devletin varlığını ve geleceğini Batı'nın ipoteğine koymakla

sonuçlanmış bir harekettir."

Peki kimdi bu

bir milletin ve bir dünya devletinin geleceğini düşmanının ipoteğine koyan

Tanzimatçılar? N. Fazıl'ın nitelemesiyle "Ucuzcular. Doğu'yu kaybetmiş, Batı'yı

bulamamış çeyrek aydınlar."

Her şeye

rağmen Batılılaşma projesi olan Tanzimat'ı bilmem ki günümüzdeki her şeye

rağmen Avrupa Topluluğu çalışmalarıyla benzeştirebilir miyiz?

Müslümana Kim

Merhamet Eder?

Tanzimatçılar,

yeni bir Osmanlı milleti oluşturmak için yüzyılların geleneği teba ve reaya

(müslüman ve gayri müslim ahali) arasındaki farkları kaldırırken, sadece

hıristiyan Avrupa'nın gözüne girmeye çalışmışlardı. Görünüşte günümüzün

yaklaşımıyla çok demokratça olan bu hareketleriyle, aslında müslüman ahaliyi

gayri müslimlerin tasallutu altına düşürmüşlerdi. Çünkü Batılı devletler ve

çeşitli lobiler, gayri müslimlerin haklarını koruma adına Devlet-i Aliyye'nin iç

işlerine müdahale etme cüret ve cesaretini böylece

yakalamışlardı.

Hilmi Ziya

Ülken'in dediği gibi, "Tanzimat, Batı milletlerinin gerçekleştirdikleri

hürriyet, eşitlik, demokrasi ideallerinin bir cinsten (homojen) bir millet

içinde gerçekleşmesinden çok, yabancı müdahalesinden faydalanan ve ayrılmak

isteyen azınlıkların işine yarayan bir vasıta olarak kaldı. Devlet, Tanzimat

ruhuna uygun olarak azınlıkları yüksek hizmetlere getirdi. Onlardan tercümanlar,

sefirler, müşavirler hatta pek çok nazırlar (bakanlar) yetişti. Yani Avrupa

Tanzimat'la kaleyi içten fethetti. Şu hale bir bakar mısınız; sadrazamın

(başbakanın) sefaret müşaviri Agop Gircikyan'dı. Sahak Abru, Babiâli (hükümet)

tercüme kalemine getirilmişti. Ovakim Reisyan, Asya adında Ermenice-Türkçe dergi

çıkarırken, Sakızlı Ohennes Paşa Babiâli tercüme odasında bürokrattı. Nafia

nazırı Bedros Hallaçyan'dan sonra, yerine Kirkor Sinopyan getirilmiş, Tomas

Terziyan Mülkiye'de görev yaparken, İsaac Amon Maarif Nezareti istatistik

müdürlüğünü yürütüyordu."

Listeyi

sayfalarca uzatmak mümkün. Bunlar başkent İstanbul'daki bürokratlardı. Taşrada

Anadolu ve Rumeli vilayetlerinde de durum bundan farklı değildi. Eyalet

meclislerinde bölgenin nüfus yapısına göre seçilen meclis üyeleri, gayri

müslimlerin yoğun olduğu bölgelerde yönetimi müslümanlar aleyhine

çalıştırıyorlardı. Ziya Paşa bu konudaki şikayetlerini şöyle ifade eder: "Bir

müslümanın güneş gibi hakkı zahir olduğu halde, memurların ve eyalet

zalimlerinin pençesine düşse halini kime şikayet eder? Gayri müslim teba bir

tokat yese hıristiyan Batı ayağa kalkarken, mazlum bir müslümana kim merhamet

eder? Hiç suçu yokken senelerce mahkûm kalsa davacısı kim olur? Müsavat

(eşitlik) buna mı derler?"

Ahmed Cevdet

Paşa, Tanzimat Fermanı'nın yayımlanmasından sonra halkın; "babalarımızın ve

dedelerimizin kanlarıyla kazanılmış olan mukaddes haklarımızı bugün kaybettik.

İslâm Milleti hakim millet iken, böyle bir mukaddes haktan mahrum kaldı. Ehl-i

İslâm'a bu, ağlayacak ve matem tutacak gündür diye feryat ettiğini yazar ama bu

feryadı duyacak kimseler yoktur.

Avrupalılar

işe yarar Türk bürokratları mason localarına kaydetmişlerdi ve onlardan daha

değişik biçimlerde faydalanıyordu. Tarih nasıl da tekerrür ediyor!.. Sanki dünü

değil de bugünü yazıyoruz. Bugünün dış işleri ve elçilikleri ile o günün

Hâriciye nezareti ve Tercüme Odası... Dışarıdan müdahalelerle devlet adamı

tayinleri yapılarak Devlet-i Âli'nin kurtulacağını sananlar dün ne kadar haklı

idiyseler, bugünküler de o kadar haklılar demektir.

Tanzimat

Paşaları ya da Çöküşün Aktörleri

Mustafa Reşid

Paşa... Tanzimat Fermanı'nın baş aktörü. Kimilerince gelmiş-geçmiş en büyük

başbakan. Büyük, Koca lakaplarıyla da anılıyor. Devrin süper gücü emperyalist

İngiltere'nin Osmanlı Devleti nezdindeki temsilcisi Canning'in yakın dostu.

Canning, Osmanlı'nın Hıristiyan medeniyetine yaklaştırılması için gerekli

reformların yapılmasını sağlamakla görevli bir diplomat.

Canning,

hatıralarında Reşid Paşa için şöyle yazar: "Bir devlet adamı, Türkiye'de ayağını

denk atmayı bilmeli idi. Yabancı bir diplomatla münasebeti şüpheye yol

açacağından, başka birinin evinde gizlice buluşuyorduk. Bu görüşmelerin sonucu

olarak hükümette değişmeler yapıldı. Reşid Paşa'nın her vesileyle dost, güçlü

bir yardımcı olduğuna aklım yattı. Reform meselelerinin çoğunda kafa birliği

ettik."

Kafa birliği

ettikleri nokta, Osmanlıyı tarihi kimliğinden soyutlayıp, Batı'ya yamamaktı.

Altı defa başbakanlığa gelmiş ve dışişlerini Avrupa'ya angaje etmiş bu paşa,

İngiltere'nin desteğini arkasına almıştı. Osmanlı'yı ilk defa Avrupa'ya

borçlandıran da bu adam. Dönemin diğer hariciyecilerine gelince, onlar da batılı

devletlerin İstanbul'daki elçiliklerine dayanarak ve onlardan güç alarak

işlerini yürütüyorlardı. Bunun sebebi ise, çok masumane gözüken fakat o devir

için dehşetli bir gaflet örneği olan şu düşünce: Avrupalılar'ın güvenini

kazanarak, Osmanlı'nın Avrupa'dan atılmasının önüne geçmeye

çalışmak...

Tanzimat

paşalarından Ali Paşa'nın padişaha hitaben yazdığı "Siyasî Vasiyetname"si,

basiretsizliğin en güzel örneklerindendir. Sömürgecilik kavramının idrakine

varamamış bu bürokratın düşüncelerini okurken, bugünümüzü değerlendirmemizin de

yararı var. Ali Paşa şöyle der:

"Avrupa ile

aramızda daha sağlam bağlar yaratmalıydık. Onun maddi çıkarları ile bizimkiler

aynı olmalıydı. Ancak o zaman ülkenin bütünlüğü siyasi hayal olmaktan çıkıp, bir

gerçek olacaktı. Ülkenin varlığının devamı ve savunması ile Avrupa devletlerini

doğrudan doğruya ve maddi yönden ilgilendirmemiz, devletin yenilenmesini ve

zenginlerinin gelişmesini bir zorunluluk olarak düşünecek ortaklara sahip olmak

demekti.

Sultanımıza,

bu yabancı şirketlerin mallarımızı elimizden alacakları söylenecektir. Bu

konuşmaları dinlemeyiniz Efendimiz!.. Tersine Efendimiz, bu şirketler güven ve

koruma unsuru olacaktır. Ortaklarımız olduklarına göre, çıkarları gereği

haklarımızı, malımızı koruyacaklardır. Uluslararası oldukları oranda iş yapma

etkinlikleri de artacaktır. Zengin evin kâhyası o evi yıkmak ister mi?

Efendilerinin yerine geçmek ister mi?"

Tatmin mi

Teslim mi?

Ne var ki,

Tanzimat Fermanı'nın ilanından kısa bir süre sonra zengin evin değil kâhyaları,

hizmetçileri bile evi yağmaya ve talana başladılar, tuğla tuğla evi söküp

yıkmaya giriştiler. Gün geçtikçe züğürtleşen ev sahibi ise, evi kurtarmak için

gerek yurt içindeki Galata bankerlerinden, gerekse Avrupa ülkelerinden faizle

kredi almaya başladı. Alınan bu krediler ne yazık ki yatırıma dönüşmeden

saraylar, köşkler, kasırlar yapımında kullanıldı. Ülke borç batağına gömülürken,

diğer taraftan da Tanzimat zenginleri ve aydınları türedi.

Diğer

taraftan, Tanzimatçılar müslüman halkı devlete karşı küstürdüler. Ali Paşa'nın

cenaze merasimi, musavat (eşitlik) adına müslümanları diğerleriyle eşit

görenlerin vicdanlarda ne ölçüde kabul gördüklerine dair emsalsiz bir ipucudur.

Olay şöyledir:

Tanzimat-Islahat sürecinin Reşid Paşa'dan sonraki en ünlü ismi Ali

Paşa'nın cenazesinde Yenikapı Mevlevihanesi Şeyhi Osman Efendi cemaata

seslenmektedir:

- Bu büyük bir

zat idi, devlete çok güzel hizmetler etti.

Sonra helallik

için üç defa sorar:

- Bu zatı

nasıl bilirsiniz?

Cemaatte tam

bir sessizlik... Kimsenin ağzını bıçak açmamaktadır. Cemaat arasında onu seven

birçok kişi olmasına rağmen, hepsinin adeta nutku tutulmuştur. Cevdet Paşa bu

olayı şöyle yorumlar:

"Böyle

tezkiyede sukût-u tam ile mukabelede olunduğunu görmedik ve hiçbir tarihte

vukuunu dahi işitmedik. Bir adamın beraber yaşadığı milleti içinde menfur olarak

ahirete gitmesi, akraba ve ahbabına ne mertebe müessir olacağı muhtac-ı

beyandır."

Neticede,

Tanzimat Fermanı'ndan sonra imzalanan Paris Antlaşması ile Osmanlı Devleti bir

Avrupa devleti sayılmış, Avrupalılar Osmanlı topraklarının bütünlüğünü

koruyacaklarına söz vermişlerdi. Bu şu anlama geliyordu:

Osmanlı

devleti bağımsız bir devlet olma niteliğini kaybediyordu.

Avrupalılar

asıl bundan sonra çirkin ve gerçek yüzlerini gösterdiler. Balkanlarda

ayaklanmalar, Cidde ve Suriye'de olaylar çıktı, Yunanistan ve Bulgaristan

bağımsızlık yolunda büyük adımlar attılar. Girit elden gitti. Tarihin seyri

değişti, üstünlük Avrupalılar'ın ellerine geçti, Osmanlı Devlet geleneği

değişti. Devlet-i Ali Mısır valisine bile söz geçiremeyecek kadar güçsüzleşti,

ve çöküş hızlanarak parçalanıp yok olmaya doğru gitti.

"Türkiye'yi

Avrupa'da tutmak için Avrupa'yı Türkiye'de tatmin etme" politikası ile yola

çıkan Mustafa Reşid Paşa'nın açtığı çığır, Osmanlı Devleti'nin tasfiyesi ile son

buldu. Umarız bugün milletin kaderinde söz sahibi olanlar, yakın tarihimize bir

de bu açıdan bakıyorlardır!

Kaynak:

Semerkand dergisi, Temmuz 2001

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Sonun Başlangıcı : TANZİMAT

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler Sonun Başlangıcı : TANZİMAT Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız 17. asrın Osmanlı bilginlerinden Kâtip Çelebi, "Takvîmü't Tevârih" isimli eserinin sonunda şöyle der: "Kişinin ihtiyarlığına alâmet, saç ve sakal ağarmasıdır. Devletin kocadığına alâmet de, devleti yönetenlerin, saltanata ve süse düşkünlüğüdür. Ki bu, açık bir çöküntü eseridir. Devletlerin hayatında, duraklama devresinden ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 04:34 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.