Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Fransıza Vurulan Tokat: AKKA ZAFERİ
Bugün İsrail sınırları içinde bulunan Akka
kasabası önünde. Kasabayı savunan komutan yetmişlik bir ihtiyar: Cezzar Ahmed
Paşa. Ve Batılı tarihçilerin söz etmekten pek hoşlanmadığı bir hezimet. Sahi,
Napolyon'u bilmeyen yok. Ama Cezzar Ahmed Paşa ismini kaç kişi biliyor? "Ey Mısır
halkı! Ben buraya sizin haklarınızı korumak ve o hakları ihlâl edenleri
cezalandırmak için geldim. Allah'a, onun Peygamberine ve Kur'an'a olan saygım
Memlûkler'inkinden fazladır. Biz tüm müslümanların dostuyuz. Müslümanlara karşı
savaş açılmasını isteyen Papa'yı mahvetmedik mi? Yüzyıllar boyunca (Allah razı
olsun) Padişah Hazretleri'yle dost, onun düşmanlarıyla düşman olmadık mı? Herkes
padişahım çok yaşa diye bağırsın! Onun müttefiki olan Fransız ordusu da çok
yaşasın! Memlûkler'e lânet olsun! Halka mutluluk gelsin!"
Bu sözler
Napolyon imzasıyla Arapça yazılı olarak, Fransızların 21 Temmuz 1798'de
Kahire'ye girmesinden sonra her köy ve kasaba duvarına asılan bildirilerde yer
alıyordu.
Sinsilik ve
ikiyüzlüğün yeni bir örneği olan bildiride, güya Fransız ordusu Memlûk
Beyleri'nin nüfuzunu sona erdirmek maksadıyla gelmişti. Fransızlar güya halis
müslüman ve İslâm padişahının halis dostu idiler. Güya Allah'ın evladı ve ortağı
bulunmadığına inanıyarlardı. Hristiyanlığın teslis akidesine ters düşen bu son
ifade, müslümanların dini hislerini istismar yolunda, ne derece yalana baş
vurulduğunu göstermekteydi.
Kimdi bu
Fransızların iki yüzlü ve sinsi politikasının son mimarı
Napolyon?
İhtiras ve
Kurnazlık
Fransa'nın
genç yaşta general olan bu ihtilalci subayı, aslen İtalyan'dı. 24 yaşında
yüzbaşılıktan generalliğe yükselmişti. 27 yaşında orgeneral rütbesiyle Alman
ordularını yenince şöhreti dünyaya yayıldı.
Avrupa'nın
Sezar'dan sonra yetiştirdiği en büyük komutanı olarak kabul edilen Napolyon,
"dünya imparatorluğunu merkezi" dediği İstanbul'a gelerek Osmanlı ordusunda
görev almak istemiş, fakat bu arzusuna kavuşamamıştı. Bu amaç için pasaportu
bile hazırlanan Napolyon, kardeşi Josef'e, "istersem hükümet beni Osmanlı'ya iyi
bir maaş ve parlak bir sefir rütbesiyle göndermeye hazır. Orada büyük
Osmanlı'nın topçularını düzenlemek benim görevim olabilir." diye yazmıştı. Bu ilginin
altında yatan, tabii ki öncelikle Fransız çıkarlarıydı. Akdeniz ve Ortadoğu'da
İngiltere ve Rusya'nın güçlenmesini önlemek, bilhassa Mısır üzerinden Hindistan
sularında stratejik üstünlüğünü artırmak isteyen İngilizler'e engel olmak.
Böylece Fransa'nın ekonomik, siyasi ve askeri çıkarları
korunacaktı.
Fransa'nın
gözü Mısır'da idi. Fransız hükümetleri Ortadoğu'ya hakimiyetin Mısır'da
kurulacak bir koloni ile gerçekleşeceğinin farkında olarak, uygun ortam
kolluyorlardı. Osmanlı yönetiminde görülen bozukluklar, idarenin Mısır halkını
ve Memlûk beylerini küstürmeleri bu fırsatı doğurmuş gibiydi.
Devrin
padişahı III. Selim, Nizam-ı Cedid adında yeni bir ordu kurmakla meşguldü. Bu
yeni ordu Avrupa'dan getirilen askeri uzmanlara kurduruluyordu. Padişah
Avrupa'daki bazı yenilikleri ülkesine taşımak istiyordu. Islahat Lâyihaları
olarak anılan yenileşme raporları da hazırlatmıştı. Fakat bu raporları
hazırlayan devlet adamları toplumda ve kurumlarda tam anlamıyla incelemeler
yapmadan, toplumun ve devletin gerçekleriyle örtüşmeyen raporlarla sadece göz
boyuyorlardı. Osmanlı, kendisini tarihe gömmek isteyen Batı'dan batılı reçeteler
ithal ederek sosyal ve toplumsal yaralarına çareler aramaya
başlamıştı.
19 Mayıs
1798'de Tolon limanından ayrılan Fransız donanmasının hedefi son derece gizli
tutulmuştu. Osmanlı idaresi Fransız donanmasının bu ani hareketi karşısında
Mora, Girit ve Kıbrıs'ı tahkim etti. Mısır hiç akla gelmeyen hedefti. Ne zaman
ki 450 parçalık donanmayla 60 bin kişilik Fransız ordusu İskenderiye önlerinde
göründü, gerçek o vakit anlaşıldı. Ama iş işten geçmişti.
Napolyon Mısır
topraklarına ayak bastığında siyasi kurnazlığını göstererek, Türkleri hedef
almadan, İstanbul yönetimine kırgın ve hatta kafa tutan Memlûk Beyleri'ne
yöneldi. Böl-parçala-yut taktiği uyguluyordu. Önce İskenderiye sonra Kahire'yi
ele geçirdi. Kurduğu sivil yönetim, iyi hükümetin bir örneğini oluşturuyordu.
Mısır'da yüzyıllardan beri bu kadar iyi yönetim görülmüş değildi. Savaşa rağmen,
sulama projelerine başlandı, yeni değirmenler, hastahaneler yapıldı, piyasalarda
durum düzeldi ve vergi toplanması iyileştirildi. İyi niyetli bir padişahın
İstanbul'dan yararlı görebileceği her reform, Kahire Fatihi'nin imzasını taşıyan
emirlerde uygulanıyordu.
Minareleri
bayrak direği diye kullanma saygısızlığı dışında, Napolyon dindar müslümanları
memnun etmek için her türlü çabayı gösteriyordu. Ulema'ya İslâm öğretilerine
büyük saygı duyduğunu söyledi, kendisinin de din değiştirmeğe istekli
olabileceğini ima ediyordu. Fransızlar'ın girdiği her köy ve kasabaya Arapça
olarak özgürlüğe kavuşmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulayan bildiriler
asılıyordu.
Maskenin
Altındaki Yüz
İstanbul,
Memlûk Beyleri'nin haddinin bildirilmesine memnun olmakla beraber olayları
kaygıyla izliyordu. Kafasına "Doğunun İmparatoru" olma hedefini koymuş bu genç
subayın ihtiraslarının önü kesilmeliydi.
Mısır
harekatını başlattığında Piramitler'in önünde mağrur bir eda ile askerine
"Burada dörtbin yıllık tarih sizi seyrediyor." diye hitap eden, Avrupa'nın en
büyük birleşik kuvvetlerini birkaç saatte bozan kumandan Mısır'a ilk ayak
bastığı günlerde izlediği hoşgörü politikasını bırakarak asıl yüzünü ortaya
çıkartıp, Gazze'ye oradan da Filistin'e doğru ilerlemeye başladı. Yafa'yı ele
geçiren Napolyon, şehirdeki on bin kadar asker ve sivili kılıçtan geçirdi. Amacı
bu hareketiyle Filistin, Lübnan ve Suriye üzerinde tesir kan ve şiddetle
psikolojik bir tesir oluşturmak ve kısa zamanda bu topraklara hakim olmaktı. Ama
tam tersi bir durum doğdu. Akıttığı kan Napolyon'un sağlamış olduğu kısa süreli
olumlu izleri bir anda sildi.
Napolyon 19
martta, Filistin'in kuzeyinde çok stratejik bir konumu olan Akka Kalesi önüne
geldi.
Napolyon'un
Akka muhasarası 18 Mart Pazartesi günü başladı. Filistin'in kuzeyinde küçük bir
liman olan Akka, padişah tarafından vezirlik rütbesi de verilmiş olan Cezzar
Ahmed Paşa adlı yetmişlik bir komutan tarafından müdafaa edilmektedir ve bu
ihtiyar vezir, hayatının elli yılından fazlasını savaş meydanlarında
geçirmiştir.
Bir İhtiyarla
Savaşmak
Mısır ve
Filistin'i kolaylıkla zapteden Napolyon, Akka Kalesi'nin de bir-iki gün içinde
düşeceğini hayal etmiş ve Cezzar Ahmed Paşa'ya şu mektubu yazmıştı: "İşte kalenin
duvarları önüne geldim. Bir ihtiyarın geri kalmış birkaç günlük ömrünü almak
bana birşey kazandırmaz. Seninle savaşmak istemiyorum. Benimle dost ol ve kaleyi
teslim et!.."
Cezzar Ahmed
Paşa'nın bu mektuba verdiği cevap şudur:
"Hamdolsun
gücümüz yetiyor ve elimiz silah tutuyor. Geri kalmış birkaç günlük ömrümüzü de,
küffar ile cenklerde geçiririz!"
Ünlü Fransız
generali Paşa'nın bu cevabını okuyunca etrafındakilere: "Anlaşıldı, bu ihtiyar
bizim birkaç günümüzü heba edecek ama merak etmeyin, iki gün sonra şehrin
ortasındayız." demiş ve bu hayal ile 19 mart günü savaş
başlamıştır.
Napolyon'un
Akka muhasarası tam altmışdört gün devam eder. Her gün biraz daha artan baskı
hiç bir netice vermez, Fransızlar'ın her hücumu püskürtülür ve ağır kayıplar
verdirilir.
Yenilmez
ünvanı taşıyan Napolyon, kale müdafilerinin akıllara durgunluk veren
kahramanlığı karşısında şaşırıp kalmıştır. İki gün içinde şehrin ortasında
olacağı hayaliyle saldırıya girişen mağrur general, ummadığı bu durum karşısında
yeni bir arayışla yüksek rütbeli bir subayını kaleye gönderir ve direnmenin
netice vermeyeceğini, şehir teslim edilirse Paşa'nın ordusu ve ağırlıklarıyla
beraber istediği yere gitmesine güya müsaade edeceğini bildirir. Ama Cezzar
Ahmed Paşa'dan aldığı cevap şudur:
"Devlet bizi
bu kaleyi teslim etmek için vezir yapmadı. Ben Cezzar Ahmed Paşa, şehitlik
mertebesine ulaşmadan bir karış toprak vermem!.."
Paşa'nın bu
cevabı Napolyon'u çileden çıkarır. Yaptığı yeni planlarla topçularına
gece-gündüz Akka Kalesi'ni dövdürür. Ne var ki, açılan gediklerden şehre
girebilenler Osmanlı süngüsü ile yok edilirler. Bu müthiş hezimetle "kader beni
bir ihtiyarın oyuncağı yaptı!" diye avaz avaz haykıran yenilmez ünvanlı
Napolyon, gece bile meşaleler ışığında Akka'ya hücum eder. Cezzar Ahmed Paşa
ise, askerlerinin başında bir delikanlı gibi kılıç sallamakta ve saldırganlara
göz açtırmamaktadır.
Akka
kuşatmasında ordusunun yarısını kaybeden Napolyon, nihayet 21 Mayıs'ta geri
çekilmeye karar verir ve ağırlıklarını kumlara gömüp, Kahire'ye geri
döner.
Hayalden
Kabusa
Cezzar Ahmed
Paşa'nın karşısında hayatının ilk yenilgisini yaşayan Napolyon o acıyla
Kahire'ye doğru çekilirken, işgal altında tuttuğu Mısır'da da işler umduğu gibi
gitmemektedir. Mısır halkının gösterdiği infialle otoritesi sarsılmaya
başlayınca, ağız değiştirerek gerçek yüzünü orada da göstermeye başlamıştır. İlk
geldiğinde Osmanlı idaresine muhalif Memlûk Beyleri için söylediği sözleri
Osmanlılar için de söylemeye başlar ve halkı ayaklanmaya teşvik etmeye çalışır.
Fakat Mısır'ın perişanlığından Osmanlılar'ı sorumlu tutmaya çalışan bu
propagandalar için artık çok geçtir. Padişah'ın "kâfir vahşilere" karşı ilan
ettiği cihad fermanı etkisini gösterir. 21 Ekim günü Kahire'de büyük bir isyan
patlak verir ve ikibin Fransız askeri öldürülür.
Napolyon, 25
Temmuz 1799'de iki gemiyle gizlice Mısır'dan kaçarken, ordusunu Mısır'da
bırakmış bir başkomutan olarak ve hayatını en büyük dersini Osmanlı'dan almış
olarak acılar içindedir.
Tarih,
Napolyon Bonapart'ın şu sözünü kaydediyor:
"Akka'da
durdurulmasaydım, bütün Doğu'yu ele geçirebilirdim!.."
Napolyon bir
daha Osmanlılar'a karşı savaşmadı. Padişah III. Selim ise bu savaştan sonra
Fransızlar'a karşı dirayetli politikalar geliştirmeye çalıştı ise de, artık
saraya kadar giren batıcılık hastalığı ile bu siyasetini sürdüremedi. 1802'de
Fransızlarla dostluk anlaşmaları yenilendi. İşin daha da garibi, Napolyon
yazdığı mektuplarla Osmanlı politikalarında belirleyici olmaya çalıştı. Bir
mektubunda özetle şöyle diyordu:
"Büyük Osmanlı
soyundan gelen, dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin başında bulunan
siz, devleti şahsen yönetmiyor musunuz? Ruslar'ın size emir vermesine nasıl izin
veriyorsunuz? Kendi çıkarlarınızı gözünüz görmüyor mu? Harekete geç ve seni
destekleyenleri harekete geçir Selim!.. "
Osmanlı'nın
kurtlar sofrası olan emperyalist politikalar karşısındaki konumuna ışık tutan bu
ilişkiler, Devlet-i Aliye'nin çöküşünün de ipuçlarını vermiyor mu? Güçsüz ve
ufuksuz politikalar, parlak zaferleri arkasına alsa da sonuçta hezimetle
noktalanıyor.
Dün böyleydi,
bugün ondan farklı değil.
Kaynak:
Semerkand dergisi Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |