TARİHİN DERİNLİKLERİNDE KABLONUN GELİŞİMİ
Kabloların kullanılmadığı neredeyse hiçbir alan yoktur desek yeridir. Mobil cihazlardan büyük sanayi aletlerine kadar her alanda elektriğin taşınmasında
kablo kullanılmaktadır.
Kablonun Manevi Babası Michael Faraday ve Dinamo İlkesi
Yeryüzünü örümcek ağı gibi saran, haberleşme, ulaşım, endüstriyel ve daha bir çok alanda insanların hayatını kolaylaştıran kabloların tarihsel gelişimine baktığımızda en önemli gelişim süreci son 150 yıl içerisinde gerçekleşmiştir.
Michael Faraday
Kablo ne zaman üretilmeye başlandı sorusuna tam olarak bir cevap vermek gerekirse, 1831 yılında ünlü kimya ve fizik bilgini Michael Faraday tarafından keşfedilen ”Dinamo İlkesi” sonrasında olduğuna kanaat edilmektedir. Dinamo ilkesinden önce elektrik üretimi yapan bir araç olduğuna dair hiç bir bilgi bulunmamaktadır.
Elektrik Ne Zaman Keşfedilmişti?
Elektriğin keşfine dair küçük bir araştırma yaptığımızda M.Ö 600’lü yıllara kadar gitmemiz gerekiyor. Filozof Thales kehribar çubuğunu sürterek toz ve benzeri küçük parçacıkların çekildiğini keşfetti. Böylece Thales statik elektrik kavramını ilk defa işleyen insanların başında gelmektedir.
Bakır Tel İzole Edilerek Kabloya Dönüşüyor
Micheal Faraday öncesinde elektriğin dağılımında bakır çubuklar kullanılıyordu. Ancak zaman içerisinde kullanılan araç geliştirilmiş ve tarih 1882’yi gösterdiğinde Thomas Edison bu değişime önderlik etmiştir. Gücün iletimini sağlayan bakır tel etrafına bir çeşit bitki olan jüt sarılmıştır. Sertleştirilmiş ve olumsuz hava durumlarında formunu koruyabilen boruların içerisinde bir çeşit zift birleşimi akıtılarak jüt ile sarılan bakır tel boru içerisinden geçirilerek ilk izolasyonu gerçekleştirilmiş kablo yapısı ortaya çıkmıştır. Şuan ki kullandığımız önemli ama bir o kadar da değersiz
şarj kablosu hakkında yaptığım bu araştırma neticesinde artık kabloya daha nazik davranma kararı aldım. Bu günlere gelişi kolay olmamış.
Kablo Kauçuk İzolasyonla Günümüz Teknoloji Formuna Kavuşuyor
Thomas Edison’un yanında çalışan bir mühendisken fikirleri ile ilerleyen zamanlarda rakip haline gelen Tesla, doğru akım ile alternatif akım mücadelesinde ki zaferinin yanında bir çok yeniliğe daha imza atmıştır.
Niagara Santrali’nin içindeki Tesla jeneratörler. CA. 1895.
Nikola Tesla için Niagara Şelaleleri projesi her zaman heyecan veren büyük bir rüya olarak hayatında yer aldı. Zamanı geldiğinde ise bu rüyayı gerçekleştirdi. Hayalini gerçekleştirirken dönemin önemli isimlerinden JP Morgan, John Jacop Astor, WK Vanderbilt ve Lord Rotchild’da Tesla’nın bu projesine destek verenler arasındaydı.
Proje ile birlikte Tesla’nın Niagarada oluşturduğu jeneratör o zaman şartlarıyla neredeyse imkansıza yakın bir rakam olan 50.000 beygir güç üretti. Projeyle beraber öncesinde 100 metreden fazla uzağa gidemeyen doğru akımla (DC) ancak bir ampül aydınlatılabilirken, Tesla’nın alternatif akım (AC) hayali gerçekleşerek elektriğin kullanılma şeklini değiştirdi. Çok geçmeden tarih 1920’yi gösterdiğinde Niagara elektrik santraliyle başlayan bu yolculuk Amerika’nın %25’ine yetecek bir güce ulaştı.
Nikola Tesla’nın Niagara Şelalesi Karşısında ki Anıtı
Zamanın ötesinde buluşlara imza atan Nikola Tesla, 1897 yılında hayata geçirdiği Niagara Şelalesi hidroelektrik santrali projesinde 11000V elektriğin taşınması işlemini gerçekleştirmesi için kauçuk izolasyonlu kabloyu hayata geçirerek kabloyu teknolojinin ihtiyaçlarını karşılayacak forma ulaştırmıştır.
Kaynak:
www.linktech.com.tr