gerçek

[shamanic]

Gozun gordugu sadece resimdir.
Gonul ona can verir, renk olur, tad olur, guzel bir koku olur.
Bakmasini bilen goze hersey ve herkez ask olur."

Bakiniz Zen Master Seung Sahn Soen-Sa(1927- 2004) Buda'nin diliyle bakmasini bilen gozu nasil anlatmis...



Bir Pazar gunu Soen-Sa, New York’taki uluslararası Zen merkezindeydi. Buyuk bir toren duzenlenmisti.

Koreli kadinlar cantalari yiyecek ve hediyelerle dolu bir sekilde torene gelmislerdi.
Kadinlardan biri gulumseyerek elindeki plastikten yapilmis bir buket cicegi Soen-Sa’nin ogrencilerinden birine uzatti.
Ogrenci cevik bir sekilde kadinin verdigi cicekleri orada bulunan paltolarin altina sakladi.
Ancak yakinlardaki baska bir kadin cicekleri buldu ve buyuk bir zevkle onlari bir kavonoza yerlestirdi.
Daha sonra Dharma odasindaki mihrabin onune birakti.

Bunu goren ogrenci uzgun ve kizgin bir sekilde Soe-Sa’nin yanina giderek:
“ Bu plastik cicekler berbatti ve onlari mihrabin oldugu yere koyamazdim.
Bu yuzden onlari baska bir yere saklandim.” dedi.

Bunu duyan Soen-Sa :
“ Bunun plastik oldugu sadece senin fikrin. Asinda tum evren plastik.” dedi.

Ogrenci:
“ Ne demek istiyorsunuz” diye sordu.

Soen Sa, bu soruya Buda’nin sozleriyle yanit verdi :
“ Bir kisinin dusuncesi berraksa tum evren de berraktir.
Bir kisinin dusuncesi bozuksa tum evrenin de dusuncesi bozuktur” diyerek konusmasina devam etti:

Bizler her gun mutsuz insanlarla karsilasiyoruz.
Onlar uzgun oldugunda , bu onlarin her duygusuna yansiyor; onlar duyduklarinda, kokladiklarinda, dokunduklarnda,
herseyde ama herseyde bu uzgunluklerini yansitiyorlar. Ancak onlar mutlu olduklarinda butun evren de mutlu oluyor.

Sen ister bir seyi arzula, istersen de ondan hoslanma. Her iki niyetinde de bu davranis seni bu duyguya baglayacaktir.
Bir seye baglanmak da aklinda bir engel olusturman demektir. Bu anlamda plastikten hoslanmak ya da hoslanmamak ayni seydir.
Her ikisi de baglanmaktir. Bu da aklina girmis bir engeldir.

Sen plastikten hoslanmiyorsan senin aklin plastikten olusan bir engel olusturmustur.
Tum evrende senin icin plastikten bir engel olmustur. Hepsini birak.Sonra tum engellerinden kurtulmus olursun.
Asla cicegin plastik ya da gercek olduguyla ilgilenmemelisin. Hatta bu cicegin mihrabin onune ya da cop kovasina birakildigi ile dahi ilgilenmemelisin.
Iste bu gercek ozgurluktur. Plastik cicek sadece plastik cicektir.
Ayni gercek cicegin ne kadar gercek oldugu gibi…Asla kendini isimlerle ve sekilerle balgama.

Ogrenci kosumasina devam eder:
“ Ama biz burada tum insalar icin guzel bir Zen Merkezi yapmaya calisiyoruz. Nasil buna ilgisiz kalabilirim.
Bu cicekler tum goruntuyu maffedebilir”

Soe San:
Eger birisi Buda’ya gercek cicekler verecek olursa, Buda mutlu olur. Digerleri de plastik cicek veriyorsa,
Buda yine mutlu olur. Buda isimlere ve sekilerle bagli degildir.O gercek ya da plastikle ilgilemez, o sadece cicekleri veren kisinin gonlune bakar.
Bu kadinlar Bodhisattva( Aydinlanma ) yolundalar ve bu cicekleri saf bir niyetle sunuyorlar.
Ama sen bu iyi niyeti sadece plastik cicek oldugu icin reddediyorsun.
Sen boylece evreni iyi, kotu, guzel ve cirkin diye ayirmis oluyorsun. Bu davranis Bodhisattva yolu olamaz.

Buda’nin bu ogudunu yureginde tut.Sonra goreceksin aklinda hic bir engel kalmayacak.
Gercek cicekler guzeldir. Plastikler de oyle. Ne guzel…Bu niyet butun nehirlerin icine aktigi buyuk bir deniz gibidir.
Hudson nehri, Charles nehri, Yellow Nehri, Cin suyu, Amerikan suyu, temiz su, kirli su, tuzlu su, hepsinin bu buyuk denize aktigini dusun…

Deniz asla senin suyun kirli bana akma demez. O her suyu oldugu gibi kabul eder. Hepsini kendi icinde toplar ve karistirir.
Sonucta hepsi o dur…Hepsi bir olmustur…Eger sen Buda yolunda, aydinlanma yolunda devam etmek istiyorsan, senin de gonlun bu deniz gibi olmalidir.
Cunku o aydinlanma yolunun buyuk denizidir.

Ogrenci suskun bir sekilde basini one eger...

Kaynak : Dropping Ashes on the Buddha.
Derleyen : Stephen Mitchell,

Herkes ve hersey sensin.
Yasadigin her sey sen olmayandi.
Yasadigin her sey sevgiye bir uyanisti.
Yasadigin her sey, sevgiye bir dokunustu.
Hadi kabul et artik.
Oyundan cik artik

[shamanic]

ıcımızdekı cevher

kucuk bir zenci cocuk, sehrin lunaparkinda dolasirken bir saticinin elindeki balonlari seyre dalmisti.
her renkten ve her bicimden balonlar isil isil parliyorlardi.

derken birdenbire kirmizi bir balon kazara baglandigi yerden kurtularak havada uctu, uctu, uctu ve nihayet gozden kayboldu.
bu manzarayi seyretmek icin oyle bir insan kalabaligi toplanmisti ki,
satici, bir tane daha birakmanin iyi bir reklam olacagini dusunerek sari renkte bir balon daha birakti.

arkasindan bir tane de beyazini cozdu.
kucuk zenci, oldugu yerden buyuk bir hayranlik icerisinde ardi ardina ucan rengarenk balonlari seyrettikten sonra:

"baloncu amca" dedi. "acaba bir de siyah renkte balon birakirsaniz, otekiler kadar yukselir mi?"

baloncu adam, anlayisli bir bakisla cocuga tebessum ederek, siyah renkli bir balonu cozdu. parmaklarini gevsetip onu da bosluga birakirken:

"yavrum" dedi. "bizi yukselten disimizdaki renk degil, icimizdeki cevherdir."
lyle d. flynn

[PEMBE YETİŞEN]

gerçekler çok hoş tşkler bitanem emeğine

[bayşegül]

canim chamanicim,

her zaman ki gibi harika bir yazı olmuş ellerine emegine saglık