Ruhsal Gelişim
ruhsal gelisim,
ergenlikte gelişim,
gelişim sorunları,
ruhsal sorunlar,
erken gelişim,
ergenlik dönemi gelişim,
psikolojik gelişim,
ruhsal büyüme,
ruhsal gelişme,
ruhsal uyum,
bedensel gelişim,
ruhsal psikoloji,
ruhsal iletişim,
| SİMURGU ARARKENAlternatif Kişisel Gelişim ve Ruhsal Gelişim SİMURGU ARARKEN Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız dünden sonra yarından önce yani kuantum sıçramasının hemen arifesinde :) yeni konular açasım tutmuştu..
sevgili Zerynthia..insan gerçekten üzülüyor.. yazdıklarım çocuğum gibi derler ya yazarlar.. doğru sanırım.. emek veriyoruz.. ve yok olunca üzülüyoruz.. içimizde bişeyler bi daha çocuk büyütmek istemiyor sanki..
... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Ruhsal Gelişim telkin cd indir izle İstanbul Ruhsal Gelişim nerededir kimdir Ruhsal Gelişim çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Ruhsal Gelişim hipnoz Ruhsal Gelişim olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Ruhsal Gelişim hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Ruhsal Gelişim kuantum düşünce kitap haberi | |
|
13-07-2012, 05:19 PM
|
#1 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| SİMURGU ARARKEN dünden sonra yarından önce yani kuantum sıçramasının hemen arifesinde :) yeni konular açasım tutmuştu..
sevgili Zerynthia..insan gerçekten üzülüyor.. yazdıklarım çocuğum gibi derler ya yazarlar.. doğru sanırım.. emek veriyoruz.. ve yok olunca üzülüyoruz.. içimizde bişeyler bi daha çocuk büyütmek istemiyor sanki..
gerçi yaşadım ben bunu hep :)
yakıldığı oldu yazdıklarımın.. yazıldıklarım tarafından hem de..
anlayamadığından korkar ya bazıları.. ulaşamıyorsa yok etmek ister.. öyle işte..
SİMURGU ARARKEN konusunu önce WORL da yazıp düzenleyerek foruma aktarmıştım..
pc min çöpünden buldum :)) ama aynı çocuğu bir daha büyütemem..
düzenlemeden.. pazajlara ayırmadan.. ve hatta hiiiç okumadan.. olduğu gibi aktarıyorum bu kez.. pek ilgilenen olmamıştı sanırım ama :)) ama o benim çocuğum.. ben ilgşiyle büyütmüştüm.. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
13-07-2012, 05:21 PM
|
#2 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: SİMURGU ARARKEN “… Günlerden bir gün, dünyadaki bütün kuşlar bir araya gelirler. Toplanan kuşların arasında hüthüt, kumru, dudu, keklik, bülbül, sülün, üveyk, şahin ve diğerleri vardır. Amaçları, padişahsız hiç bir ülke olmadığı düşüncesiyle, kendilerini yönetmek üzere bir padişah seçmektir.
Hüthüt söze başlar ve Hz.Süleyman’ın postacısı olduğunu belirttikten sonra; kuşların Simurg adında bir padişahları olduğunu söyler. Ama, hiç bir kuşun haberlerinin olmadığını, herkesin padişahının daima Simurg olduğunu belirtir. Ancak, binlerce nur ve zulmet perdelerinin arkasında gizli olduğu için bilinmediğini ve onun “bize bizden yakın, bizimse uzak” olduğumuzu anlatır. Simurg’u arayıp bulmaları için kendilerine kılavuzluk edeceğini ilave edince; kuşların hepsi de hüthütün peşine takılıp onu aramak için yollara düşerler. Kuşların hepsi de Simurg’un sözü üzerine yola revan olurlar…
Ama, yol çok uzun ve menzil uzak olduğundan; kuşlar yorulup hastalanırlar. Hepsi de, Simurg’u görmek istemelerine rağmen, hüthütün yanına varınca “kendilerince geçerli çeşitli mazeretler söylemeye” başlarlar. Çünkü, kuşların gönüllerinde yatan asıl hedefleri çok daha basit ve dünyevî’dir (!) Örnek olarak, bülbülün isteği gül; dudu kuşunun arzuladığı abıhayat; tavuskuşunun amacı cennet; kazın mazereti su; kekliğin aradığı mücevher; hümânın nefsi kibir ve gurur; doğanın sevdası mevki ve iktidar; üveykin ihtirası deniz; puhu kuşunun aradığı viranelerdeki define; kuyruksalanın mazereti zaafiyeti dolayısıyla aradığı kuyudaki Yûsuf; bütün diğerlerinin de başka başka özür ve bahanelerdir.
Bu mazeretleri dinleyen hüthüt, hepsine ayrı ayrı, doğru, inandırıcı ve ikna edici cevaplar verir. Simurg’un olağanüstü özelliklerini ve güzelliklerini anlatır.
Hüthüt söz alır ve şunları söyler. Söyledikleri, ayna ve gönül açısından ilginçtir:
Simurg, apaçık meydanda olmasaydı hiç gölgesi olur muydu?
Simurg gizli olsaydı hiç âleme gölgesi vurur muydu?
Burada gölgesi görünen her şey, önce orada meydana çıkar görünür.
Simurg’u görecek gözün yoksa, gönlün ayna gibi aydın değil demektir.
Kimsede o güzelliği görecek göz yok; güzelliğinden sabrımız, takatımız kalmadı.
Onun güzelliğiyle aşk oyununa girişmek mümkün değil.
O, yüce lûtfuyla bir ayna icad etti.
O ayna gönüldür; gönüle bak da, onun yüzünü gönülde gör!
Hüthütün bu söylediklerine ikna olan kuşlar, yine onun rehberliğinde Simurg’u aramak için yola koyulurlar.
Ama, yol, yine uzun ve zahmetli, menzil uzaktır…
Yolda hastalanan veya bitkin düşen kuşlar çeşitli bahaneler, mazeretler ileri sürerler. Bunların arasında, nefsanî arzular, servet istekleri, ayrıldığı köşkünü özlemesi, geride bıraktığı sevgilisinin hasretine dayanamamak, ölüm korkusu, ümitsizlik, şeriat korkusu, pislik endişesi, himmet, vefa, küskünlük, kibir, ferahlık arzusu, kararsızlık, hediye götürmek dileği gibi hususlarla; bir kuşun sorduğu “daha ne kadar yol gidileceği” sorusu vardır.
Hüthüt hepsine, bıkıp usanmadan tatminkâr cevaplar verir ve daha önlerinde aşmaları gereken “yedi vadi” bulunduğunu söyler. Ancak, bu “yedi vadi”yi aştıktan sonra Simurg’a ulaşabileceklerdir. Hüthütün söylediği, “yedi vadi” şunlardır.
VADİLER
MERHALELER
1.Vadi
İstek
2.Vadi
Aşk
3.Vadi
Marifet
4.Vadi
İstigna
5.Vadi
Vahdet
6.Vadi
Hayret
7.Vadi
Yokluk (Fenâ)
BEKÂ
Kuşlar gayrete gelip tekrar yola düşerler…
Ama, pek çoğu, ya yem isteği ile bir yerlere dalıp kaybolur, ya aç susuz can verir, ya yollarda kaybolur, ya denizlerde boğulur, ya yüce dağların tepesinde can verir, ya güneşten kavrulur, ya vahşi hayvanlara yem olur, ya ağır hastalıklarla geride kalır, ya kendisini bir eğlenceye kaptırıp kafileden ayrılır.
Bu sayılan engellerin hepsi de Hakikât yolundaki zulmet ve nur hicaplarıdır.
Bu hicaplardan sadece otuz kuş geçer.
Bütün vadileri aşarak menzil-i maksudlarına yorgun ve bitkin bir halde uzanan bu kuşlar, rastladıkları kişiye kendilerine padişah yapmak için aradıkları Simurg’u sorarlar.
Simurg tarafından bir görevli gelir…
Görevli, otuz kuşun ayrı ayrı hepsine birer yazı verip okumalarını ister. Yazılarda, otuz kuşun yolculuk sırasında birer birer başlarına gelenler ve bütün yaptıkları yazılıdır.
Bu sırada, Simurg tecelli eder…
Fakat, otuz kuş, tecelli edenin (!) bizzat kendileri olduğunu; yani, Simurg’un mânâ bakımından otuz kuştan ibaret olduklarını görüp şaşırırlar.
Çünkü, kendilerini Simurg olarak görmüşlerdir.
Kuşlar Simurg, Simurg da kuşlardır.
Bu sırada Simurg’dan ses gelir:
“Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz. Daha fazla veya daha az gelseydiniz o kadar görünürdünüz. Çünkü, burası bir aynadır!”
Hasılı, otuz kuş, Simurg’un kendileri olduğunu anlayınca; artık, ortada, ne yolcu kalır, ne yol, ne de kılavuz...
Çünkü, hepsi BİR’dir.
Aynı, aşıkla, maşukun aşkta; habible, mahbubun muhabbette; sacidle, mescudun secdede; bir olması gibi...
Aradan zaman geçer, “fenâda kaybolan kuşlar yeniden bekâya dönüp”, yokluktan varlığa ererler…”
Kuşdili sembolizması yukarıda özetlenmiştir.
Attar, “ölümden sonraki ölümsüzlüğün sırrına” lâyık olacakların bilinciyle; ancak, bunları yazabilir Kuşdili olarak; sembolik lisanla!
Tabiî ki, okuyup da anlayanlara (!)...
Kuşdili, mesnevî anlam ve kapsam olarak zengin bir sembolizmadır.
Kuşlar, “Hakikât Yolunun Yolcuları” ; Simurg, “Hakikât” olarak tanımlanır. İnsan ömrünün engebelerine eşdeğer merdiven basamaklarını çıkabilmek ve sonunda ancak çok az kişinin hedefine ulaşabilmesi şeklinde düşünülebilir. Bunlar, tekamül merdiveninin, İstek’ten Fenâ’ya doğru çıkan basamaklarıdır. Açıklandığı gibi, kuşların bazıları, Fenâ’dan daha ileri giderek Fenânın da Fenâsını, yani Bekâ'yı idrak eder.
Sembolik evrende terk etme , yegâne kemalât yoludur.
Bu sembolizmada, kuşlar sâlikleri, kılavuz Hüdhüd kuşu mürşidi temsil eder. Sîmurg (otuz kuş), yani Anka ise, Allah'ın zuhûr ve taayyünüdür.
Tûyurname, bir vadiden öteki vadiye sırayla geçilerek olgunlaşmak şeklinde kuşlarla temsil edilen ilginç bir örneğidir.
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
13-07-2012, 05:22 PM
|
#3 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: SİMURGU ARARKEN el yordamıyla ve daha çok ilgimi çeken yönlerini öğreniyorum parçası olduğumuz evren enerjisiyle ilgili bilgi kırıntılarını.. kırıntılarını diyorum çünkü derya büyüdükçe içindeki her damla küçülüyor..
bir süredir farkındayım.. bütün bunlar tesadüf olamaz.ama tam bilinç düzeyinde bir algı ya da bilme denemez buna.. hani bir uçağa bindiğinizde aslında bilincinizin bir seviyesi bu uçuşun nasıl olabileceğine ait karmaşık detaylar barındırır ama bir seviyesiyle de bilmek istemez.. işinin ehli insanların işini yaparken sizin gideceğiniz yere varacağına inanır güvenirsiniz..
böyle hissediyorum.. çok karmaşık açıklamalara girmeden basit cevaplar la yolculuğa devam eder gibi.. uçağın sadece bir yolcusuyuz sonuçta..
tesadüf olamaz son çeyrek yüzyıldır pek çok değişik yöntem ve sistem le evren enerjisinin bir halkası olduğumuzun ayrımına varıyoruz bir şekilde..dediğim gibi.. ben bazı detaylara fazla takılmadım.. beni ruh un tekamülü ilgilendiriyordu evet ama bu sırada oluşan evreler değil.. daha çok felsefi ve psikolojik açılardan cevapların peşinde koşan sorularım vardı.kişisel gelişim bağlamında.. varoluş amacı ve yaşamın anlamı ve anlamlandırılması üzerine..
bir süredir.. tesadüf olamayacak şekilde yeryüzüne egemen güçlerin belki.. evrenle enerji alışverişinde olmamızı desteklediğinin farkındayım..çok değişik sistemler duydum bununla ilgili ve hala duyuyor şaşıyorum.. olumlamadan uyumlamaya.. reiki den bio enerjiye..ego kodların dan çekirdek inanca.... hatta bilmiyorum bileniniz var mı ama Vildan Hanım ın kök canlandırma ritüellerinde de kısa bir süre bulundum.. kuantumun birdenbire lugatımıza girdiği.. dalga deneylerinin yapıldığı hepimizin olasızlık empati gibi kitapları okuduğumuz.. Paulo Coelho'nun ve hatta yerli taklitçilerin öğretilerinden varoluş yplculuğumuzu ancak çıktığımız yerde kendimizde tamamlayabileceğimizianladığımız değişik bir süreç yaşıyoruz.. koşaradım kişisel gelişiyoruz adeta :))
zeka nın her gün yeni bir çeşidi ortaya çıkıyor ve en son ruhsal zeka nın soruları içimizi sosyal zekanın soruları da dünyayı kasıp kavuruyor..
tüm olup bitenleri sanki gözucuyla seyrediyorum.. aynı uçak koltuğumdaki rahatsızlıkla rahatlık arasında.. bu kez de sanki bir dişçi koltuğunda tüm hazırlıkların aslında farkında ama başını çevirip bakmak istemeyen bir edayla..
biliyorum bir süre sonra başkalarının tezlerini kendi tezlerimiz ve hatta başkalarının yaşamlarını kendi yaşamlarımız mışçasına savunacak kadar yönlendirilebildiğimizi kitleler halinde..
fakat bir sebebi olduğuna da inanıyordum ısrarla evren ışığına kavuşmamız.. ışığa ışık katmamız.. ışık olmamız için verilen uğraşların.. hani alan memnun satan memnun gibi garip bir durumdu bu.. evrenin gerçekten olumlu enerjiye ihtiyacı vardı ve bizim de enerji çemberinin bir parçası olmaya..
uzun süredir simurgun yedi vadisinde dolanırken ruhun tekamülüne bir çeşit yorum getirmiştim..hatta geçenlerde Kubilay ın osho öğretilerine verdiğim bir cevapta bir cümleyle aktarmaya çalıştım.. bildiğimiz her şeyi unutmak zorundayız.. ..bildiklerimiz.. bildiğimizi sandıklarımız bilmenin önündeki engel..çünkü aslında bilmemiz gereken herşeyi kodlarımızda taşıyoruz.. ve onlara ulaşmak için susturmalıyız tüm ritmleri..
bilmemiz gereken herşeye sahibiz.. bildiğimiz herşeyi unuttuğumuzda onlara ulaşabileceğiz.. bunu benim teorim sanıyordum.. sitede dolaşırken çok etkilendim çünkü evet evren ışığına ve içimizdeki ışığa ulaşmak için tam da yapmamız gereken bu gibi gözüküyordu..
ben sezgilerimizle ulaşabileceğimizi düşünüyordum.. oysa meditasyon çalışmaları çoktan buna el atmıştı ve az önce ilk defa akaşik kayıtlar diye bir şey okudum.. ilk defa oturduğum koltukta başımı çevirip kamera arkasına bakar gibi bakıp görmek istedim.. şu an sadece nette dolaşarak ne olduğunu anlamaya... ve bu benim hissettiğim şeydi.. ama öyle kolay olmasa gerekti kayıtlarımıza ulaşmak..
yine düşündüm.. neyin parçası olduğunu hissediyorsun? neden tüm bu olumlamalar.. iyi ki varız ritüelleri.. neden?
dünya da ya kötü gitmekte olan bir durumu değiştirmek ya da iyi durumdan yararlanmak için bu ışık seline gereksinim olduğuna inanıyorum.. ikisi de beni dışında tutmaz..
ve dünyanın değişen enerjisini bir şekilde değiştirmek için aynı anda değişik sistemler deneyen toplulukların hangi enerjiye müdahele etmeye çalıştıklarını merak ettim..çünkü kök canlandırma seanslarında da Vildan Hanımın buna benzer şeyler söylemiş olduğunu ama ancak şimdi hatırladım..
okuduklarım arasında dünya enerjisini,n 1987 yılında değişmeye başladığı su götürmeyen tek gerçek gibi gözüküyordu..en kurgubilim olanı en abstürik geleni belki :)) sizle paylaşmak istedim..:))
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
13-07-2012, 05:23 PM
|
#4 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: SİMURGU ARARKEN Foton kuşağı nedir?
--------------------------------------------------------------------------------
Yüksek enerjili fotonlardan oluşan büyük bir kuşak. 2012 yılında güneş sistemimiz tüm gezegenleri ile birlikte bu kuşağa girdiğinde dünyamızın ozon deliği onarılacak ve tüm yaşam 3. boyuttan 5. boyuta geçecek. İnsanların 2 sarmallı DNA'ları ikişerli olarak biraraya gelip 12 sarmallı bir DNA'ya sahip olacaklar. Bu olay sırasında tüm insanların chakra'ları açılacak ve duyuları ve algılamaları artacak. Herkes birbirinin düşüncesini okuyabilecek. Bu ilk önce kısa süren bir kaosa neden olacak fakat daha sonra herkes bir düşünce birliği halinde bir araya gelerek, önyargının, yalanın ve kötü düşüncelerin olmadığı bir ortama geçilecek. İnsanlar birbirinin auralarını görebilecekler. 12 sarmallı DNA'ya geçiş sonrası insanlarda hiçbir hastalık kalmayacak, hasta olanlar kendilerini ve birbirlerini iyileştirebilecekler. İnsanlar ölümsüz olacaklar. Ölüm olayı ise fiziksel dünya'da kalmaktan vazgeçip başka bir boyuta geçmeye karar verme şeklinde olacak. Yani, dünya'da geri kalanlar (kalmayı seçenler) ölmeye (başka boyut gitmeye) karar verenlerin ortadan bir anda kaybolduğunu görecekler. Fiziksel dünyamızda kalmayı seçen insanların ışık bedenleri olacak ve bu cennete benzeyen ışıklı dünyada çok güzel vakit geçirecekler. Fiziksel olarak 2000 yıl sürecek olan bu olay sonrasında foton kuşağı güneş sistemimizi terkedecek.
Foton kuşağı ilk kez ingiliz astronom Edmund Halley (1656-1742) yılında Pleiades takımyıldızlarını kuşatan gazımsı bir kuşak olarak gözlendi (Halley kuyruklu yıldızını da keşfeden astronom). Fredrick Wilhelm Bessel ise foton kuşağının dönüş hızını keşfetti (herbir yüzyılda 5.5 derece saniye). Jose Comas Sol Pleiades takımyıldızındaki güneş sistemlerini keşfetti. Paul Otto Hesse foton kuşağının kalınlığını saptadı (2000 ışık yılı). Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades çevresinde bir tur dönmektedir. Yani, yaklaşık olarak her 12.500 yılda bir güneş sistemimiz bu foton kuşağının içine girer. Güneş sistemimizin foton kuşağının içindeki yolculuğu 2000 sene kadar sürer. Yani, foton kuşağından çıktıktan sonra tekrar foton kuşağına girmek için 10.500 yıl geçmektedir. Bu devrelerin alt devreleri de vardır ama üst devre 206 milyon yıl sürer.
Foton kuşağının kendisinin de aurası var ve ilk aura katmanına (enerji seviyesine) 1962 yılında dünyamız (ve tüm güneş sistemimiz) girmiş durumda. Yani şu anda foton kuşağının düşük enerjili ilk kısmının içinde bulunuyoruz. Dünya'mız ikinci enerji seviyesine ise 1987 yılında girdi. 2012 yılında üçüncü enerji seviyesine girmesi sırasında 110-144 saat (5-6 gün) boyunca karanlıkta kalacağız. Üçüncü enerji seviyesine (foton kuşağının kendisinin bulunduğu esas enerjili kısım) girildiğinde ise karanlık sona erecek ve artık hiç gece olmayacak yeryüzünde. Sırasıyla yazarsak:
1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık
2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması (buzul çağı soğuğu)
3.-4. gün: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması, foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.
5.-6. gün: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana foton kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).
Kısaca, foton kuşağı dünya'daki tüm yaşam için çok büyük bir faydası olan, yüksek enerjili fotonlardan oluşan devasa bir kemer. Güneş sistemimiz bu kuşağa girdiği zaman tekrar çıkması 2000 sene sürecek. Foton Kuşağı (Manaşik Halka) kendi etrafındaki dönüşünü 25.860 yılda bir tamamlamakta ve güneş sistemimiz her bir 10.500 yılda bir foton kuşağına girmekte. Foton kuşağı torus şeklinde (araba lastiği biçiminde) bir kemer ve bunun kalınlığı (çapı değil, kemerin kalınlığı) 2000 ışık yılı. Önemli bir husus elektrikli hiçbir aygıtın ise foton kuşağına girildikten sonra hiçbir şekilde çalışmaması. 2000 yıl boyunca sürecek olan safhada elektrik enerjisi ile çalışacak araca ihtiyaçta olmayacak zaten. Çünkü süperbilinç halinde olma hali ve foton enerjisi kullanabilecek teknoloji ile elektrik enerjisini kullanmaya ihtiyacımız olmayacak.
Foton kuşağı (Photon Belt) konusunda daha detaylı bilgi için Virginia Essene'nin "Galaktik İnsan" kitabını tavsiye edebiliriz.
alıntı
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
13-07-2012, 05:24 PM
|
#5 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: SİMURGU ARARKEN bunu neden sizle paylaştım..
dedim ya herşey bu kadar tesadüf olamaz..
7. sınıfta bir yeğenim var.. kendisi.. annesi babası yetişemediler ödevlerini yapmaya.. bir tarafından da ben tuttum :) kitap özetiydi çünkü :) aslında internette bulsalar indireceklerdi ama sadece tanıtımı vardı..zorunluluk ya söylenerek okudum kitapları bazı detaylar yaşlarına uygun değil ve çok karışıktı.. sonunda özetledim hatta internete özeti aktarmaya çalıştım çünkü gerçekten zor bir ödevdi üstelik iki kitaptı.. üçüncüsünü vermemiş Allahtan :))
ama şimdi yukardaki makale ve yeni öğrendiğim bilgi kırıntıları ışığında bu kitapların da aynı evrensel temayla örtüştüğünü hatırladım..
hala sıkılmadıysanız :)) sizle elimdeki değil.. elimden fırlattığım o iki kitabın kendi özetimi de paylaşmak istiyorum..
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
13-07-2012, 05:26 PM
|
#6 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: SİMURGU ARARKEN MO NUN GİZEMİ GÜLTEN DAYIOĞLU
BURÇ- Zeki,hayalgücü güçlü, sporcu bir Türk genci.Genetik mühendisliği alanında önemli buluşlara sahip.İnsan beyninin %95 inin boş olması bu bölgeye doğru kromozomların yerleştirilmesi ile ilgili tezleri var.Reddedilmekten çekindiği için duygularını içinde bastıran bir kişiliği var.
DEFNE-Hayal kurmayı çok seven,arkadaşsızlıktan sıkılan ama utangaç çok çabuk arkadaşlık kurmayan, ailesi gibi ırkçılık ayrımcılık yapmasa da ailesinin isteklerine karşı koyamayacak kadar tutucu ve çekingen. Gizemli olaylara çok meraklı.
SEMA HANIM-Burç'un annesi.Seramik sanatçısı. O da meraklı bir anne.Eşinin iş yoğunluğu nedeniyle sürekli yalnızlıktan sıkılmış biraz mutsuz bir kadın
SİNAN BEY-Yeni model bir otomobili çinlilerle ortaklık yaparak Türkiye' ye sokan başarılı bir sanayici.Aynı zamanda balıkadam.İş yoğunluğu nedeniyle ailesiyle ilgilenmeye pek zamanı olmuyor.
BAYAN JANE-Defne'nin annesi. Fotoğraf sanatçısı. Meraklı ve tutucu bir anne. Irkçılığa varacak kadar ayrımcı düşünceleri var.Defne'yi sürekli gözönünde tutup hayatına yakından müdahele ediyor.
BAY JAMES- Defne'nin babası. Amerikan ordusunda subay. Körfez savaşı çıkalıberi Kuveyt'de görev yapıyor.Ailesinin çiftlikleri var.O da milliyetçi bir Amerikalı.Daha sonra senatör olacaktır.
YUMA-Japon bilimkadını.Gizemli dörtlü ekibinin başı.Genetik araştırmacı.Mo yaratıklarına tutkun ve hırslı.Nobel ödülüne layık görülecek kadar akıllı ve önemli buluşları var.Yaratıcı bir kişiliği var.Ve Mo soyunu sürdürüp insanüstü bir yaratık yapma fikri saplantı halini almış.
YUEN-Çinli bir bilimadamı.Yuma'nın eski kocası.Hala ona hayran ancak İNMOSAN projesini kendisinden önce başaracağını düşündüğü için kıskanıyor da.O daha ürkek tutucu ve kuralcı bir bilgin.
TOM.DANNY VE ARTHUR-Yuma'nın asistanları ve İNMOSAN projesinde onun en büyük yardımcıları.Genetik bilimiyle uğraşan bir ekip.
NAHO-Bİ-Yerel efsanelere ilgili komik ve arkadaş canlısı bir temizlik işçisi gibi görünse de aslında Yuen tarafından yetiştirilmiş bir ajan
ECE-Burç'un kuzeni ve sırdaşı. Babası gibi iyi bir beyin cerrahı olmak istiyor.Çok akıllı olmasının yanısıra aynı Burç ve Defne gibi gelişmiş bir duyarlılığa sahip.
Dünya yazarlar toplantısına katılmak için eşiyle Avustralya'ya gitmekte olan yazar Gülten Dayıoğlu uçakta Burç isimli bir genetik mühendisiyle karşılaşır.Görünümü ve anlattıklarının ilginçliği yazarın aklından çıkmaz ve Burç'un klon olduğundan şüphelenir.Sonra Burç altı kaset içeren hikayesini yazara postalar ve Gülten Dayığlu bunu romanlaştırır.
Hikaye Cennet Adası nda başlar.Adada annesiyle tatilde olan Burç , yine annesiyle tatilde olan Amerikalı Daphne (Defne) ile tanışır. Birbirlerinden hoşlanan gençler arkadaşlıklarını sürdürürken bir akşamüstü adaya gizemli dört kişinin gizlice geldiğini görürler ve onları izlemeye karar verirler.Ancak gizemli dörtlü de onları farketmiş ve şüphelenmiştir.
Gizemli dörtlünün başında Yuma isimli Japon bir bilimkadını vardır ve Mo yaratığı diye bilinen,eskiçağlarda hem karada hem denizde hem havada yaşayabilen,başındaki dokuz çıkıntıyla gökyüzünden ışın çekebilen, ancak evrim aşamasında soyu tükenen olağanüstü bir varlığın fosilinin peşindedir.Eski kocası Yuen de çinli bir bilimadamı olup aynı hayalin peşindedir ve aralarında rekabet vardır.
Bir ay önce Maldiv'de Mo yaratığının fosili bulunup müzeye konmuştur ve Yuma Mo yaratığı fosilini incelemek ve içinde bulunabilecek canlı hücrelerden yeni Mo lar hatta İN-MO-SAN yani genetiği Mo ile karıştırılmış insanüstü yaratık türetme hayalindedir.
Gençler adada temizlik işçisi Naho-bi ile tanışırlar. Nahobi onlara Mo ile ilgili efsaneler aktarır ve yakın adalardan Male' deki evine ninesinden bunları dinlemeye çağırır. Bu arada gençler ve anneleri müzeyi gezerken Bayan Jane (Defne'nin annesi) bir yerli tarafından saldırıya uğrar ve aniden ortaya çıkan Tom onu kurtarır ve onlarla arkadaş olur.Oysa bu gizemli dörtlünün planlarının bir parçasıdır. Naho-bi adadaki tapınaktaki Mo taşını onlara gösterir.Mo taşının içinde yavru Mo fosili vardır.
Aslında Naho-bi Yuen'in adamıdır ve fosili bulan Yuen ; İNMOSAN projesini Yuma'nın başarabileceğini düşündüğünden yavru fosile ulaşması için böyle bir oyun kurmuştur.
Ertesi gün tapınaktan Mo taşı çalınır ve Naho-bi gizemli dörtlü de kayıplara karışır.Ancak Tom gençlerin adreslerini almayı başarmıştır.
Gençler Papağan Adasında yapılan piknikte yaşadıkları romantik anlardan sonra hüzünle ülkelerine dönerler.Ancak hem ayrıldıkları için üzgün hem de Tom onların adresini aldığı için endişelidirler.İnternet aracılığıyla sürekli haberleşirler ve endişelerinin sonucunda Burç sırdaşı olan kuzeni Ece'ye danışır ve gençler tüm hikayeyi ailelerine aktarırlar.Adada geçirdikleri ölüm tehlikesini de gözönüne aldıklarında aileler de çok endişelenir ve araştırmaya girişirlerse de dörtlünün otel kayıtları düzmece çıkar.Bunun üzerine çocuklarına koruma tutarlar.Yine de birgün Burç ve Defne aynı anda Yuen tarafından kaçırılır.Bu arada Yuma ve ekibi Japon hükümetinin de desteğiyle yavru Mo hücrelerinden Mo yaratmayı başarmışlardır. Yune ise Çin hükümetinin desteğiyle labaratuardaki bu çalışmaları yakından izlemektedir.
Yuma gençlerin Yuen'in ajanı olduğuna inanmaktadır ve Yuma onları İNMOSAN projesinde kullanmak için kaçırmıştır ve onlara Mo geni aşılamaya başlar. Gençlerin görüş alanları zihinleri ve ciltlerinde değişiklikler başlar.
Bir gün Naho-bi Sema Hanım'a telefonla gençleri Yuma'nın Japonya'ya kaçırdığını söyler.Ailelerin hükümetlere yaptığı baskı sonucunda serbest bırakılırlar.
Yaşamlarına devam eden gençler arkadaşlıklarını sürdürseler de aşktan sözetmezler artık.Kendilerine aşılanan Mo genleri bunu baskılar.İkisi de New York'ta genetik mühendisliği okur ve olağanüstü başarılarla birinci olarak mezun olurlar.Mezuniyet gününde Naho-bi karşılarına çıkarak Yuen tarafından onlara iş teklifi yapar.İnmosan projesinde görev almayı kabul ederler ancak önce yine Cennet Adasında birlikte bir tatil yaparlar ve aşklarını hatırlarlar.
Yuen de Yuma da gençlerin bebekleri olmasını istemektedirler bu bebek ilk İNMOSAN olacaktır ancak bu gerçekleşmez.
Adadan dönüşte bir kez daha Yuma tarafından kaçırılırlar bu kez Yuen de kaçırılmıştır oysa aslında bu göstermelik bir kaçıştır.Naho-bi çift taraflı ajanlık ederek Yuen'i buna razı etmiştir.Uçaktaki yavru Mo yaratıkları ise gençlerin içini sevgiyle doldurmuştur.
MO NUN GİZEMİ _ 2 OTRAN
Burç'un kuzeni Ece ünlü bir çocuk beyin cerrahı olmuştur.Burç ve Defne'nin ikinci kez kaçırılmasından sonra onlardan haber alınamamış ama yaşadıklarından hiç ümit kesilmemiştir.
Bir gün Ece'nin cep telefonu ve bilgisayarına gizemli bir şekilde şu mesajlar gelmeye başlar.
TIP TIP TIP
BEBEK BEBEK BEBEK
BADEM BADEM BADEM
CESET CESET CESET
Bu iletilerin Burç ile ilgili olduğunu ama gizlilik içinde beklemesi gerektiğini anlar ve Burç ve Defne'nin serüvenini yeniden düşünür.
İki yıl önce ortalığı ayağa kaldıran Maldiv adalarındaki havalimanından kaçırılış hikayesinde Japon Çin ve Türklerin karıştığı ortaya çıkmıştı.Gençlerin ilk tatili sırasında Yuma ve ekibiyle yaşadıkları tatsız olaylar Yuma'yı şüpheli yapıyordu.Yuma ve Yuen dünyanın gündemine bir anda düşmüş ve çoğunluk onların kendisini Tanrı gibi görmesinden tedirgin olmuştu.Gençler Yuen ile anlaşıp Cennet Adasında tatil yaptıktan sonra uçağa bindiklerinde hem Mo yavruları hem de kendileri gibi kaçırılan Yuen'i görüp şaşkınlığa düşmüşlerdi.Gençleri izleyen uçaklar izini kaybetmişler ve Defne'nin babası Senatör James hastalanmıştı.
Gerçekte Yuma İNMOSAN projesi için gençlere önceki kaçırışında Mo genleri aşılamıştı ve Yuen'den gençleri istedi.Nahobi'nin ikili oyunları sayesinde bu kaçırılışı düzenlediler.Yavro Moların enerjisi uçağı görünmez kıldı.Aden Körfezine inen uçak denizaltıya dönüştü ve oradaki üslerinde deneylerine Japon hükümetinin desteğiyle devam etti.Yuma tatilden beklediği bebeğe kavuşamayınca gençleri bayıltıp tüp bebek yapmaya girişti.Nahobi'ye artık güvenmeyen Yuen Fil Adasındaki üsten kaçmayı planlarken;gençler Mo genleri sayesinde zihinsel enerjilerinin doruklarındaydılar.
Gençlerin uzmanlık alanı SON EVRİM di.İnsanoğlunun 21.yy.da kromozomlarındaki %95lik boşluğu dolduracak bir evrim geçireceklerine inanıyorlardı.Yuma'nın labaratuarında bu konudaki çalışmalarına şifreli bir şekilde devam ettiler.Yuma onları klonladığı yavru Mo'larla tanıştırdı.Molar renkli ışıltılar yayarak sevgilerini gösteriyorlardı.Adadan bir gün 15 yavru Mo kayboldu.Gençlerin kaçmasından korkan Yuma onlara çip yerleştirdi.
Gençler Yavru Molarla önce çizim yaparak sonra beyin dalgalarıyla iletişime geçmeyi başardılar.Ve kendilerine Mo geni aşılandığını öğrendiler.Moların bir özelliği de atalarının bilgilerinin genlerinde saklı oluşuydu ve gençlere yakında kurtulacaklarını söylediler.
Yavru Mo'lar OTRAN'ın yönlendirmesiyle SON EVRİMi desteklemek için gençlerle iletişimdeydiler.Otran ölümsüz sınırsız şekli olmayan dönüşüm yapabilen insanlığa yardım eden özel bir varlıktı.Binlerce yıl önce Moların soyunun tükenmekte oluşuna üzülen OTRAN onlara ve SON EVRİMe yardım etme kararındaydı.Aslında dünyada hala yedi bilge Mo yaşamaktaydı.Ve belleklerinde Otran'ın planı belirdi.Molar insana son evrimin kapılarını açacak gizemli bilgilere sahipti.Ancak soylarını sürdürmek içinuygun özellikte bir genç kız ve erkeğe ihtiyaç vardı.Otran gençlerin bu özellikte olduklarını farkedip ilk tatilde izlemiş ve Molara bildirmişti.Ve Moların soyunu ancak Yuma sürdürebileceği için herşeyi planlamıştı.Yumanın çalışmalarına destek veren bakan harakiri yapınca Yuma imparatora Fil adassını boşaltma sözü verdi ancak Yuen ve Nahobi'yi öldürmeye karar verdi.Burç,Defne ve yavru molardan aldığı genleri alarak alarak kaçmaya çalışırken yavru Molar bir sis oluşturup gençleri iki denizaltıyla kaçırdılar.Otran'ın planı Burç'un İstanbuL'da Ece'nin yapacağı ameliyatla çipten kurtulmasıydı.Defne aynı amaç için Yeni Zelenda'ya götürülüyordu.
Bunun için gönderdiği gizemli mesajları Ece sonunda çözmüştü.Deniz kıyısında bademezmesi satan dükkanın yakınındakş Bebek Camisi.
Denizaltı Bebek Koyuna ulaştığında Burç Ece'ye "tam geceyarısı iskelede"mesajını yolladı.İskeleye giden Ece denizaltıyı ve Mo genleri yüzünden epey değişen Burç'u gördü.Hemen ameliyatı gerçekleştirdi.Burç ailesiyle kucaklaştığı hastane odasında bir an görünmez oldu.Her an yeni yetenekleri ortaya çıkıyordu.Yuma'nın ekibi gençlerin izini bulmuştu ama Ece Burç'u hemen hastaneden çıkardı.Yumanın ekibi Eceyi sorgularken polisler onları yakaldı.
Defne Yeni Zelenda'ya yol alırken internetten kendisi kaçırıldıktan sonra babasının beyin kanaması geçirdiğini ve çiftlikte Robert Dayısıyla yaşadıklarını öğrendi.Otran;Defne'nin beynine sızdı dayısıyla haberleşmesini istedi.Dayısının yardımıyla ameliyat olup çipten kurtuldu.Kendisini izleyen Yuma'nın adamlarını da çipi başka araca koyarak atlattılar.Ve polisler onları da yakaladı.Defne de ailesiyle hasret giderdi.Zihinsel iletişimle anlaşan gençler Avustralya'da buluşacaklardı.Burç uçak yolculuğunda karşılaştığı yazar hanımdam Defne'ye sözetti.Yeni Zelenda'ya ulaşan gençler yavru Molarla buluştu.Denizaltıyla Antarktika'ya yol aldılar.Bilge Molar onları karşıladı.Biraz korktularsa da Molardan gelen bilgi akışıyla ve sevinç ışıltılarıyla rahatladılar.Molar onlara insan ve Moların evrimini ve kayıp Mu kıtasını anlattılar ve son evrim için gelişim ve sınava tabi olduklarını söylediler.Sümerler ve Mu bilginleri lapis lazuli ve elmas kristalleri elde etmek için madenlerde çalışmak üzere göksel ışınlardan yarı insan yarı hayvan canlılar yaratmışlardı.Son üç Mu bilgini şu anda bulundukları mağarada yaşamışlardı.Gençler heyecanla kozmik bir konumda olan mağarayı ve kabartmaları incelemeye başladılar.Ve Otranın kendilerine balina iskeletinden hazırladığı yatağın olduğu uyku mağarasında uyudular.Uyku katmanında Bilge Molardan bilgi akışı devam etti.Uyandıklarında Moşarla mağara keşifleri devam etti.Bir çizimde Mu bilginleri yere diz çöküp bir taşı göğe kaldırıyordu.Bu lapus lazuli ve elmas kristallerinden oluşan KUTSAL İŞTA taşıydı.Mu bilginleri bu taşla uzaydaki doğal enerji kaynaklarına ulaşmışlar ve ölümsüzlük otunu yiyip mağaraya uzanmışlardı.Gençler ölüler mağarasında iki Mu bilgininin donmuş cesetlerini gördüler.Uyku katmanında ulaştıkları bilgilerle kesip biçmeden onları inceleyebildiler .Üçüncü bilgin acaba ölümsüzlüğe ulaşmış mıydı?
Bu arada Molar kutsal işta taşlarını bulmuştu ve sınav başlıyordu.Önce zihinsel arındılar.Ve eğilip taşı ellerine alıp yukarı kaldırdılar.Birden göklerden gelen ışın demetleri gençlerin varlığına akmaya başladı.Sınavı başarmışlardı son evrim için seçilmişlerdi varlıklarına çektikleri ışınları sindirip yeryüzüne yayıp evrimi başlatacaklardı.Ancak bunun için üç kutsal işta taşının hareketi gerekiyordu ve Otran üçüncü kişiyi seçmişti.Ece...
Burç çok önemli bir insanlık görevi için Ece'yi Yeni Zelenda'ya çağırdı.Epey değişmiş olan Burç O'nu karşıladı ve Molarla birlikte denizaltıya bindiler.Burç olanbiteni kuzenine anlattı.Ece Moları çok sevmişti ve Otranı çok merak ediyordu.Mağaraya vardıklarında Otran O'nun belleğine gerekli bilgileri doldurdu ve Ece de ışın çekme sınavını başardı.Artık üçü birlikte ışın çekip dünyaya yayacaklardı.Mo soyu da yavru Molarla tükenmekten kurtulmuştu.
Gençlerin bedenlerinde gümüş renkli benekler oluştu.Otran onlara bu beneklerin evrime girenlerde oluştuğunu ve yakında pek çok insanda oluşacağını anlattı.
Molarla vedalaşan gençler ışınbirliği yapıp sular yoluyla yeryüzüne dağıtmak üzere denizaltıyla yola koyuldular.Otran zihinlerine denizaltı kullanmak için tüm bilgileri aktarmıştı ve her bilgi genlerine kodlanıyordu.Bir süre sonra İstanbul'a ulaştılar.Ece'nin babasında da benekler belirmişti ancak hastalık sanıyorlardı.Burç'un ailesi Bombay'daydı ve görüntülü telefonlaştılar ve yola çıktılar. Bu arada gümüş benekli insan sayısı gitgide artıyordu ve kromozomlarındaki boş alanlarda ışın belirmişti.Bilim adamları bunun hastalık olmadığını anlamışlardı.Burç'un annesinde de benekler vardı.Sinan Bey gençlerin onuruna büyük bir parti verdi.Hintli Amerikalı İngiliz ve İtalyan dostlarını da etkilemeyi hedfliyordu.Partide Ece Şanjay isimli bir gençle tanıştı ve çok etkilendi.Onun Otran olduğunu düşündü.Ancak daha sonra Şanjayın kimliğine ulaşamadılar.Yeni Zelendaya yola çıktılar.Artık özgürdüler sadece zaman zaman ışın çekmek için biraraya gelmeleri yeterliydi.Görevlerini başarıyla bitirmişlerdi.Burç ve Defne Robert Dayı'nın çiftliğindeki düğünle evlenmeye karar verdiler.
Uluslararası bilim konferansı gümüş benekli insanları araştırmak için toplanmış ve ayrılıklara düşmüştü.Otran ulaşım uydularını kullanarak insanlığa son evrimi açıkladı.
Yeni evli çift ve Ece İstanbul'a dönerek yaşamlarına döndüler.Otran bir gün onlarla zihinsel iletişime geçerek açıklamak istediği bazı gerçekler olduğunu söyledi.Üçüncü Mu bilgininin ölümsüzlük otunu fazla aldığı için yokolduğunu anlattı ve tatillerinin başından beri nasıl gençleri izleyip yanında olduğunu açıkladı.Seçilmiş insanları bulduktan sonraki planlarından sözetti.
Hatta Nahobi!nin yerine bir süreliğine Otran geçip planlarını yürütmüştü.
Ertesi gün Ece üniversitede ders verirkenŞanjay'la karşılaştı.Ece'ye aşık olan Şangay otran değildi ve Ece'nin adresini bulmuştu.Ve Ece ile evlenmek için ailesiyle görüşmek üistiyordu.Ailelerin buluşacakları gün Otran Burç ve Defne'ye inanılmaz bir armağan sundu.Kendilerine aşılanan Mo genleri yüzünden cinsel dürtüleri körelen gençler anne ve baba olamayacaklarına üzülüyorlardı oysa Yuma onların tüp bebeklerini yapmayı başarmıştı ve Otran ikizleri labaratuardan çalıp gençlere getirmişti.Erkek bebeğe Otran ismini koydular.Kız bebeğe de Mo ismini koymalarını dileyen Otran görevi bittiği için hepsine veda ederek ışın demeti olup yıldızlara süzüldü.
Ertesi sabah Burç Defne'yi hikayelerini yazarken buldu
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
13-07-2012, 07:26 PM
|
#7 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: SİMURGU ARARKEN şu anda ne gerçek ne gerçek değil bilmiyorum hiç...ama evrenle bir bütün ve aynıyız hissediyorum.. ve ister içinde ister dışında .. ister etken.. ister edilgen olalım.. evren değişiyor..
kaderci bir bakış açısına değil ama tevafuk a inandım hep.. herşeyin bir nedeni zamanı ve sonucu var.. ve hepsi içiçe.. neden mi olacak aldığımız nefes.. sonuç mu.. işte bu seçim bizim..
hepimizin içimizdeki ışığın bize doğru yolu göstermesini dilerim..
cansuyu..
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
22-07-2012, 10:33 PM
|
#8 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: SİMURGU ARARKEN Yazarı bilinmeyen töre metinlerinden birine göre, her insan yaşamdaki iki yoldan birini seçebilir.
İnşa etmek ya da toprağı ekmek.
İnşa etmeyi seçenlerin işi yıllarca sürebilir ama günün birinde yaptıkları inşaat biter. O zaman kendilerini kendi ördükleri duvarların içinde hapsettiklerini görürler. İnşaat durunca yaşam anlamını yitirir.
Diğerleri ise toprağı ekerler. Fırtınalara, mevsimlerin getirdiği bütün koşullara göğüs gererler ve hemen hemen hiç dinlenmezler. Ama yapının tersine, bahçenin gelişip büyümesi hiç bitmez. Bahçe bahçıvanın sürekli ilgisini, dikkatini, bakımını gerektirirken bir yandan da yaşamını büyük bir serüvene dönüştürür.
Bahçıvanlar her zaman birbirlerini tanırlar; çünkü her bitkinin tarihçesinde bütün Dünya'nın gelişiminin yattığını bilirler.
BRİDA PAULO COELHO
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
20-08-2012, 12:01 AM
|
#9 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: SİMURGU ARARKEN senin oradaki insanlar,dedi Küçük Prens,bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ama yine de aradıklarını bulamıyorlar.aslında aradıkları tek bir gülde,ya da bir damla suda bulunabilir.ama kördür gözler.insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir../küçük prens'ten.
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| |
02-09-2012, 12:08 AM
|
#10 (permalink)
| Binbaşı
Üyelik tarihi: Apr 2012
Mesajlar: 1,224
Tesekkür: 1,705
1,237 Mesajinıza toplam 3,648 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: SİMURGU ARARKEN ''Dünyada üç grup insan vardır. Bir şeyi ortaya çıkaran veya yapan, bir şeyler için savaşan küçük seçilmiş bir grup.
Bir şeyin yapılmasını seyreden veya sadece konuşup yerinde sayan büyükçe başka bir grup.
Ve neyin olup bittiğini bilmeden yaşayan muazzam bir kalabalık.''
N. Murray Butler
__________________ sen neye hazırsan o da sana hazırdır... | Offline
| | | |
Yetkileriniz
| Konu Acma Yetkiniz Yok Cevap Yazma Yetkiniz Yok Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok HTML-Kodu Kapalı | | | SİMURGU ARARKENAlternatif Kişisel Gelişim ve Ruhsal Gelişim SİMURGU ARARKEN Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız dünden sonra yarından önce yani kuantum sıçramasının hemen arifesinde :) yeni konular açasım tutmuştu..
sevgili Zerynthia..insan gerçekten üzülüyor.. yazdıklarım çocuğum gibi derler ya yazarlar.. doğru sanırım.. emek veriyoruz.. ve yok olunca üzülüyoruz.. içimizde bişeyler bi daha çocuk büyütmek istemiyor sanki..
... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Ruhsal Gelişim telkin cd indir izle İstanbul Ruhsal Gelişim nerededir kimdir Ruhsal Gelişim çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Ruhsal Gelişim hipnoz Ruhsal Gelişim olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Ruhsal Gelişim hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Ruhsal Gelişim kuantum düşünce kitap haberi WEZ Format +3. Şuan Saat: 01:05 AM.
|