İTO: Kapıdan dönen hastalar maliyet hesabı kurbanı

[bluemoon24]

İstanbul Tabip Odası'ndan:



Sağlık sisteminin içine düştüğü çıkmazların ne kadar ciddi olduğunu görmemiz için yeni bir skandalın patlamasını beklememiz mi gerekiyor? Oysa TTB ve İstanbul Tabip Odası olarak yıllardır sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılması ve ticarileştirilmesi ile birilikte bu ve benzeri olayların giderek artacağını ve önü alınmazsa münferit olaylardan ciddi halk sağlığı sorunlarına dönüşecebileceğini her fırsatta dile getirdik.



Geçtiğimiz hafta bir kaç gün arayla 8 ve 14 aylık iki bebeğimizin ve ailesinin sıcak su yanığı nedeniyle yaşadığı sağlıksızlık ortamı Sağlık Bakanı'nın her zaman yaptığı gibi suçu sağlık çalışanlarının üzerine atarak geçiştirilemez.



Bebeklerimizin başına gelenler ülkemizin sağlık alanında kangren haline dönüşmüş iki sorunu bir kez daha gündeme taşımıştır:



Bunlardan birincisi kamu sağlık hizmetinin çökertilmesi, kamu sağlık kurumlarının işletmeleştirilmesi ve hizmet sunumunun piyasalaştırılmasıdır. İkincisi ise özel sağlık kuruluşlarının aşırı teşviki ve kar alanlarında yoğunlaşan teknoloji ve tedavi ağırlıklı hizmet sunumu gereği görece yüksek ücret ile kamu sağlık personelinin özel sektöre hızlı transferidir.



Her iki olayda da bebeklerimiz hastane kapılarından geri dönmüşlerdir. Hastaneler ya yanık ünitesi bulunmadığı ya da yanık ünitesinde boş yatak olmadığını gerekçe göstermişlerdir.



Sağlık Bakanlığı sorunun üzerine örtme çabaları yerine yanık şikâyeti ile hastaneye başvuran vatandaşlarımızın ihtiyacına neden cevap verilemediğini açıklamak zorundadır. Yıllardır sözü ediliyor olmasına rağmen İstanbul gibi bir kentte halen kamu adına sağlık hizmet sunumunda tekel konumuna gelmiş olan Sağlık Bakanlığı bir yanık tedavi merkezi kuramamıştır. Bu konuda ortaya çıkan ihtiyaç mevcut hastanelerin yanık tedavi ünitelerinin güçlendirilmesi veya yanık ünitesi olmayan hastanelere bu ünitenin eklenmesi için gerekli yatırımlar yapılarak giderilmesi gerekirken bu da tercih edilmemiştir.



Soruna biraz daha yakından bakıldığında;



1. özel olarak yanık üniteleri, yanık yatakları, genel olarak yoğun bakım hizmetleri yetersizdir. Hem alt yapı hem de sağlık personeli sorunu vardır.



2. Yanık hastalarını genel yoğun bakım ünitelerinde tedavi etme ile ilgili tıbbı ve ekonomik sorunlar vardır.



3. Son yıllarda sağlık ortamında yapılan düzenlemeler (TCK, malpraktis tartışmaları vb.) ve hükümetin hekimleri hedef alan örseleyici saldırgan tutumu (şikayet hatları, tüm sorunlar için hekimleri hedef gösteren söylem ve tutumları) hekimleri çekinik / defansif bir tıp uygulamasına yöneltmektedir.



4. Performans uygulaması kurumları ve kişileri riskli ve uzun süren tedavilerden kaçınma eğilimlerini beslemektedir. Hizmette kısa sürede çok işlem yapma ve çok para kazanma davranışları öne çıkmaktadır.



5. AKP hükümetinin sağlık hizmetlerini piyasalaştıran, ticarileştiren Sağlıkta Dönüşüm Programı sağlık hizmetlerinde yapısal ve organizasyonel değişikliklere yol açmıştır. Yüksek harcama ve uzun süre tıbbi bakımı gerektiren ancak performans karşılığı düşük olan hizmet alanlarına yatırım yapılmadığı gibi olanlar da tasfiye edilmiştir. (Heybeli Ada ve Beykoz Çocuk Hastanelerinin kapatılmaları gibi)



6. Sosyal Güvenlik Kurumu'nun hizmet satın alma tebliği (SUT) kamu kuruluşlarının bazı hizmetleri vermesini olanaksız hale getirmiştir. (Şubat genelgesiyle beyin ve ortopedi cerrahisi ameliyatlarının yapılamaması gibi)



7. Paket fiyat uygulaması fark alınamayan hizmetler için para kadar hizmete dönüşmüş, yada hizmetin verilmesinden kaçınmaya neden olmuştur.



4 Mart 2008 tarihinde Türkiye Acil Tıp Derneği ile ortak yaptığımız açıklamada Sağlık Bakanlığı verilerinin Tüm sağlık hizmetlerinin dörtte birinin acil servislerde karşılandığı bilgisini verdiğini, bu nedenle acil servis hizmetlerinin güçlendirilmesi gerektiğini dile getirmiş ve özellikle Başta yoğun bakım ve yanık merkezi olmak üzere tüm birimlerdeki yatak kapasitesi derhal arttırılmalıdır önerisini sorumlu pozisyondaki bürokrat ve siyasilere iletmiştik.



Ancak AKP'nin kamuyu sağlıktan tasfiye etme politikaları içerisinde bu önerilerin bir yer bulması hayli zor görünüyor. Halkın sağlıklı yaşam hakkını ulusal ve uluslarası sermayenin para kazanma stratejilerine emanet eden bir anlayışın ülkemizde yaratacağı tahribat, sorunu sağlık alanının dışına taşırarak sosyal bir yara haline dönüştürmektedir.



Ticarileştirilen ve piyasalaştırılan sağlık sektöründe İşletmeleştirilen Kamu sağlık kurumlarının ve özel sağlık kuruluşlarının sağlık konusuna ticari olarak yaklaştığı bilinmektedir. Yanık şikâyeti ile çocuğunu hastane kapısına getiren acılı bir babaya boş senet imzalatmanın yasal sorumlulukları bir yana hekimlik mesleğini ve tıp etiğini hekimlerin güvenirliliğini, saygınlığını aşındırdığı ve ticaret kuralları ve baskısı altındaki hekimleri zor durumda bıraktığı, örselediği, hasta hekim ilişkisini tahrip ettiği açıktır.



Hükümetin bu programda devam etmesi durumunda önümüzdeki dönemde özel sağlık kuruluşlarının ve ticarileşen kamu sağlık kuruluşlarının maliyet hesaplarına kurban edilen vatandaşlarımızın hikâyelerini okumaya giderek artan şekilde devam edeceğimizi üzülerek belirtmek istiyoruz.



Türk Tabipleri Birliği ve İstanbul Tabip Odası olarak sağlık alanına ilişkin kamu yararını ve halkın sağlıklı yaşam hakkını savunan görüşlerimizi kamuoyuna iletmeye ve hükümeti bu doğrultudaki görüşlerimizle uyarmaya, mücadeleye deva edeceğiz.



İSTANBUL TABİP ODASI YöNETİM KURULU