Uluslararası Kuş Gribi Kongresi başladı

[bluemoon24]

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Nihat Pakdil, ''Kırsalda vatandaşın kendi geçimi için ürettiği tavuklar, en büyük riskimizdir. Bunu ne kadar kontrol edebilirsek, riski o kadar azaltırız. Tecrübeler bize bunu gösterdi'' dedi.



Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile Türk Veteriner Hekimler Birliği tarafından ortaklaşa düzenlenen ''Uluslararası Kuş Gribi Kongresi'' başladı. Kongrenin açılış oturumunda konuşan Pakdil, kuş gribinin hızla yayılan bir hastalık olduğunu, dünyadaki bütün kuruluşların da bunun üzerinde çalıştığını ifade etti. Kuş gribinin mutlaka uluslararası mücadele gerektiren bir hastalık olduğunu söyleyen Pakdil, ''Dünyanın neresinde çıkarsa çıksın, 'Bu, beni ilgilendirmez, benim işim değil' demiyor, dünyanın neresinde olursa olsun, ilgili taraflar bunu kendi sorunu gibi kabul edip buna karşı tavır alıyor'' diye konuştu.



Türkiye'nin, sahip olduğu 500 sulak alan ile kuş gribi konusunda risk altındaki ülkeler arasında olduğuna dikkati çeken Pakdil, bu sulak alanların 150'sinin ise risk bakımından daha hassas olduğunu vurguladı. Pakdil, şöyle devam etti:



''ülkemiz, kuş gribi açısından dünyanın riskli coğrafyalarından biri. Buna karşı tedbirli ve hazırlıklı olmak durumundayız. Maalesef hastalıkla 2005'te tanıştık. Toplamda 54 ilimizde bu hastalığı yaşadık. 4 çocuğumuzu kaybettik. Ama yaşadığımız bütün vakalar, köy tavukçuluğu diye tabir ettiğimiz tavuklarda görüldü. Çok şükür bunu gururla ifade ediyoruz; bir tek entegre işletmemizde hastalık çıkmadı. Bu nedenle de bu işle ilgili özel ya da resmi bütün veteriner hekimleri ve sektörümüzü kutluyorum. Tavukçuluk sektörü önemli bir sektör. Yumurta ve tavuk üretiminde dünyada 25. sıradayız. Potansiyel olarak daha ilerilere gelebilecek noktadayız.''



Nihat Pakdil, hastalıkla mücadele konusunda uluslararası kuruluşlarla ortak çalışmalar yürütüldüğünü, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği desteğiyle de iki ayrı proje üzerinde çalışıldığını bildirdi. Hastalığın görüldüğü andan itibaren şeffaf davranmayı seçtiklerini ve konuyu uluslararası kuruluşlarla paylaştıklarını anlatan Pakdil, sözlerini şöyle sürdürdü:



''Kuş gribiyle mücadelede kamunun bütün birimleri, silahlı kuvvetler, valilikler, sivil örgütler, topyekun bu çalışmanın içinde yer aldı ve başarılı olduk. Bu başarının sonucunda tecrübelerimizden faydalanmak için arkadaşlarımız pek çok ülkeye, uluslararası toplantıya davet edildi. Coğrafya itibariyle risk taşıyan bir bölgedeyiz. Dolayısıyla buna hep hazırlıklı olmak durumundayız. Yaşadığımız 2005-2006 salgınında en aksayan tarafımız iletişimdi. Maalesef sektörümüz, bu ayağımızın eksik kalması nedeniyle çok zarar gördü. İletişimde eksik kaldık. Basınımız, olayı olduğundan farklı boyutlara götürdü; insanımız beyaz et tüketmekten kaçtı. Burada psikolojik etki çok önemliydi. Hastalık çok abartıldı. Sürekli açıkladık; gıda sağlığı açısından risk söz konusu değildir. Gerek yumurta, gerekse beyaz etin yüzde 90'ını entegre tesislerde üretmekteyiz. Şu ana kadar tesislerimizde bu hastalık görülmedi. Hastalık sadece köylerde bireysel üretim yapılan yerlerde görüldü. Kırsalda, vatandaşın kendi geçimi için ürettiği tavuklar, en büyük riskimizdir. Bunu ne kadar kontrol edebilirsek, riski o kadar azaltırız. Şu ana kadarki tecrübeler, bize bunu gösterdi.''



Antalya Vali Yardımcısı Hüseyin Demirciler ise dünyanın yaklaşık 100 yıldır kuş gribiyle karşı karşıya olduğunu söyledi. Hastalık nedeniyle hayvanların kitleler halinde öldüğüne dikkati çeken Demirciler, bu ölümler sonucu hem doğanın düzeninde ve türlerin muhafazasında sorun yaşandığını, hem de insanların ekonomik kayba uğradığını ifade etti.

Demirciler, 2005'e kadar kuş gribinin yeteri kadar önemsenmediğini belirterek, şöyle konuştu:

''Ancak 2005'te ülkemizin doğusunda, küçük yaşta çocuklarımızı bu hastalığa kurban verdik. 2006 yılında alınan önlemlerle çok fazla problem yaşanmadan sorun halledilmiş oldu. En kötü ihtimal, virüsün insandan insana bulaşması suretiyle bir kitlesel ölüme yol açabilecek vakalara neden olmasıydı. Doktorları ve veteriner hekimleri en fazla ilgilendiren husus da budur. Yeryüzünü hayvanlar ve bitkilerle birlikte kullanıyoruz ancak insanoğlunun bazen açgözlülüğü, bazen aşırı hırsı sonucu sulak alanlar, ormanlar, meralar tabii ortamlar süratle bozulup, hayvanların yaşaması için uygun olmayan ortama dönüşebilmektedir. Bu bakımdan hayvanların yaşadığı ortamlarla insanların yaşadığı ortamlar birbirine yaklaştıkça bu tür hastalıkların sirayeti de önemli bir sorun olarak karşımızdadır. özellikle köy tavukçuluğu, bu bakımdan risk taşımaktadır. Sulak alanlarda köy tavukçuluğu yapan işletmelerin daha dikkatli olması gerekmektedir.''



Hüseyin Demirciler, Türkiye'nin, göçmen kuşların kuzey ve güney yarım küre arasında mevsimsel olarak geçişlerinde kullandıkları ülkelerden biri olduğunu vurgulayarak, ''İlimiz bu anlamda risk taşımamaktadır'' diye konuştu.



Yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda uzmanın katıldığı ve yarın sona erecek kongrede, ülkelerin kuş gribi karşısındaki deneyimleri konuşulacak.ANTALYA (A.A)