Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| HARVARD'LI DOKTOR: LABORATUVARDA ÇOK ÇALIŞINCA BEYNİMİN BİR KISMI ÖLDÜ HERHALDE, PARA BENİ HEYECANLANDIRMIYOR! Harvard Üniversitesi`nin çalışmalarıyla manşetlerden düşmeyen Türk bilim adamı Prof. Gökhan Hotamışlıgil, `Laboratuvarda çok çalışınca beynimin bir kısmı öldü herhalde, para kazanmak heyecanlandırmıyor! Bir ilaç üretip herkesin kullanabilmesini sağlamak istiyorum` diyor.
İSTANBUL - Adı bilimle pek haşır neşir olmayanlar için bile tanıdık. Harvard Üniversitesi Genetik ve Kompleks Hastalıklar Bölümü Başkanı Gökhan Hotamışlıgil, ekibiyle bilim dünyasında yürekleri hoplatan gelişmelere imza atıyor. Sadece bu sene içinde elde ettiği başarılar bile bir ömre bedel: `Şişmanlık geni` olarak bilinen STAMP2 adlı geni tanımladı; farelerde kalp hastalığı ve diyabeti aynı anda önleyip iyileştiren bir ilaç geliştirdi; `kistik fibroz` ve `karaciğer sirozu` tedavisinde kullanılan iki ilacı, bir yıl içinde diyabet ve kalp hastalıkları için gönüllü hastalar üzerinde denemeye hazırlanıyor.
Son olarak Amerikan Diyabet Vakfı`nın, özgün fikirleriyle dikkat çeken, 45 yaş altındaki araştırmacılara verdiği `Olağanüstü Bilimsel Başarı` ödülüne layık görülen ilk Türk vatandaşı oldu. Kendisi gibi doktor olan eşi ve iki çocuğuyla Boston`da yaşayan Hotamışlıgil şu sıralar Türkiye`de, bir senelik başarının yorgunluğunu atıyor. Prof. Hotamışlıgil bizimle son keşiflerini, bilimle keyifli mesaisini ve `bilimsel hayallerini` paylaştı...
Son buluşunuz olan `şişmanlık geni` STAMP2 bilim dünyasını çok heyecanlandırdı. Tabii `iyi haberi` alanları da...
STAMP 2, direkt şişmanlıkla ilgili değil, gıdaların vücutta ne yapacağını belirleyen önemli bir molekül. Sağlıklı çalışırsa vücudun sağlıklı kalmasını sağlıyor, fonksiyonu bozulursa vücudun normal gıdalara yanlış cevaplar vermesini tetikliyor. Bilim dünyasının onlarca senedir düşündüğü, çok önemli bir sorunun cevabı STAMP2. Sadece şişmanlık değil, gıdalarla gelen her türlü metabolik hastalık üzerinde etkisi var: Şeker, kalp hastalığı, karaciğer yağlanması, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol... Çok heyecan yarattı çünkü metabolizmanın karanlık köşelerine ışık tutan bir çalışma ama henüz genin nasıl çalıştığını bile tam anlamış değiliz.
Üzerinde çalıştığınız konular kalp, diyabet, obezite gibi dünyada gittikçe artan hastalıklarla bağlantılı...
Bu alan çok önemli. Beş sene öncesiyle karşılaştırırsak durumumuz çok korkunç.
ABD`de durum daha da beter tabii...
ABD neredeyse doygunluğa ulaştı. Obezlik küçük bir kesim dışında bütün topluma yayıldı. Asıl tehlikeyse Asya`dan geliyor. Çin`de 10 yıl sonra tüm dünyadakinden daha fazla diyabetli insan olma ihtimali var.
Temel sebep ne?
Bu hastalıklar hep vardı da yüzde 30`lardaydı. Şimdi yüzde 50`lerde. Nedenlerinden biri, insanlık gelişirken edindiğimiz savunma mekanizmalarının bu yaşam tarzıyla uyumlu olmaması. Aslında bu hastalıklar yaşlanmanın bir parçası. Yüze bakınca genç görünüyorsunuz ama içiniz hızla yaşlanıyor. Tüm canlılarda yaşam süresini uzatan tek şey kalori kısıtlaması. Kalori alımını yüzde 40-50 azaltırsanız yaşam süresi yüzde 30-40 uzuyor. Artırırsanız da hızla yaşlanıyor.
Şu sıralar başka ne yapıyorsunuz?
Bu yıl öyle güzel şeyler oldu ki. Araştırma grubu yöneten birinin rüyada görüp gülerek uyanacağı bir tablo, keyfini çıkarıyoruz.
Kaç kişilik bir grup?
20 kişi. Dünyanın her yerinden insan var. Laboratuvarın yüzde 30`u filan da Türklerden oluşuyor. Hatta bazen bana kızıyorlar.
Pozitif ayrımcılık durumu mu var?
İtiraf etmek zor ama var tabii. Türkiye`den parlak arkadaşlar ulaşıyor bir şekilde. Ama gelenler için kimsenin bunlar torpilli diyecek hali yok, en güzel çalışmaları onlar yapıyor. Grupta çalışmaları bitince akademide ya da endüstride kendi gruplarını kuruyorlar. Bana `Geldin buraya, Türk cumhuriyeti kurdun` diye takılıyor arkadaşlar arada...
Syndexa isimli bir biyoteknoloji şirketi de kurduğunuzu duymuştuk...
O da geçen yılın heyecanlı gelişmesiydi. Artık projelerimizin bir kısmının akademik çalışma ortamından endüstri ortamına geçmesi gerekiyor. Geçen yıl işadamı Süreyya Ciliv`le kurduk şirketi. Ön maddeler geliştirdik. Ön madde ya da ön madde üretecek teknolojiler bir araya gelince şirket misyonunu tamamlamış olacak. Üretim, pazarlama aşamasında büyük şirketler devreye giriyor.
Yurtdışındaki Türk bilim insanlarının başarılı olması burada büyük heyecan ve gurura yol açıyor. Buradaki heyecan, oradan nasıl görünüyor?
Öncelikle ortada olan şeylere dayalı haber yapmak şart. Çok heyecanlı bir gelişme bile olsa, insanlara `Merak etmeyin, yarın problemlerinizi çözeceğim` diye aktaramazsınız. Bilimsel gelişmeyle insanların hayatına olacak etki arasında fark var. İnsanların bilime güvenini sarsmamak lazım. Çok eleştirel bakarsanız da, suyun üstüne kafasını çıkarmış Türk bilim adamı sayısı çok azdır. Ben kendimi o kategoride gördüğümden değil... Bir de, araştırma hep gruplar tarafından yapılır, her grubun da bir lideri olur. Grup çalışmalarının tüm sorumluluğu, yönetimi, finansmanı, o insanların kariyeri liderin sorumluluğundadır. Doğru şekilde yansıtmak gerek.
Kafanızda yeni bir `cin fikir` var mı?
Var tabii, hayaller bitmiyor. Aslında kendimi çok şanslı görüyorum çünkü aklıma gelen birkaç fikri didikleme fırsatı buldum. Ama hayalim mesela ucuz ilaçlar üretmek. Sırf ilaç üretmek o kadar cazip gelmiyor. Para kazanmak da heyecanlandırmıyor, herhalde laboratuvarda çok çalışınca beynimin bir kısmı öldü! Bir ilaç üretip herkesin kullanabilmesini sağlamak istiyorum. Ölmeden önce etrafta bir şeyler olsun istiyorum. Ama olmasa da kariyerimi tatminsiz bir şekilde kapatmış olmam. Şimdi bile çok huzurluyum.
Bilimkurgudan hoşlanır mısınız?
Gençken daha fazla okurdum, hatta yazardım, artık vakit bulamıyorum. Çok karmaşık bilimsel konuları mesela ilkokul çocuklarına nasıl anlatabileceğimizi düşünüyorum. Çocuklarımın okuluna gidip her yıl anlatıyorum. Bilimi çocuklara anlatmanın büyük önemi var. Soruları bazen gözlerimi yuvalarından çıkarıyor. Bir ülkenin geleceği için en önemli şey çocukların bilimi sevmesi. Ama `Evren nasıl oluşmuş?` gibi ezber bilgiler değil, bilimsel süreci öğrenmeleri önemli. Soru nasıl sorulur, cevap nasıl bulunur?.. Çocuklar bunu anladıkları zaman ileride hiçbir zaman radikal, fundamental düşüncelere müşteri olmuyorlar.
* * * * *
`Brezilya`dan aldığım dokuyu cebimde taşıdım`
Uzun süredir uğraştığınız bir çalışmayı sonuca ulaştırdığınızda ya da yeni bir gen bulduğunuzda başarınızı ilk kiminle paylaşırsınız?
Telefonlarım 24 saat açıktır. Araştırmacı arkadaşlardan biri heyecanlı bir şeye ulaşırsa hemen odama koşarlar, gecenin bir saati olsa da çekinmeden ararlar. Bir de evde çocuklarla aile tabii. Yayımlanması için ilk yolladığımızda nasıl karşılanacağını heyecanla beklemeye başlıyoruz. O heyecan hiç geçmiyor. Her gün `Bugün daha önce hiç insanlık tarihinde kimsenin görmediği bir şey görebilirim` diye gidiyorsunuz işe.
Bugüne kadar kaç gen tanımladınız, biliyor musunuz?
Saymam lazım! Anahtar bölgelerde rol oynayan çok sayıda gen ortaya çıkardım. 10 filan oldu.
Çocukken doktor olmak isteyenlerden miydiniz?
Doktor olmayı isterdim ama bilime ilgim sonradan gelişti. Babam da doktordu. Çocukken en çok sevdiğim şey onun muayehanesini karıştırmaktı. Babam dahiliyeciydi, Lokman hekim gibi çalışırdı Anadolu`nun çeşitli yerlerinde. Muayenehanesinde de her türlü test yapardı, röntgen bile çekerdi. Bizim için çok oyuncaklı bir yerdi. Babam biraz kızardı tabii. Sonuçta çocuk mütehassısı oldum. ABD`ye de ihtisas yapmaya gitmiştim. Fakat ABD`de bilimle çok ilgilenmeye başladım ve hayatımın yönü tamamen değişti.
Genetik alanına nasıl geçiş yaptınız?
ABD`ye gitme nedenim nöroloji ihtisası yapmaktı. Sonra nedense çok sıkıldım. Aklımda tam `Zihni Sinir projesi` gibi bir fikir vardı, onu yapayım diye mentorum olan hocamla konuştum. `A, bu çok iyi, gel yapalım` dedi. Fikir, sonsuza kadar yağ olarak devam edecek bir hücre oluşturmak ve onun üzerinde araştırma yapmaktı. Bazı hastalardan malzeme topladım. Brezilya`dan bile doku alıp gelmiştim, cebimde taşımıştım filan. Altı ay sonra fark ettik ki olmayacak. Aradan 20 sene geçti, hâlâ öyle bir şey yok.
O bahaneyle bu alanda dünyadaki en müthiş adamla tanışmış oldum. Belki bunun olmayacağını biliyordu ama o heyecanı görünce, denemek için imkân sağlamak lazım ya, o da bunu yaptı. Olmadı ama oradan başka fikirler doğdu. Mesela Amerikan Diyabet Derneği`nden aldığım ödülün nedeni de bu fikirlerden doğan çalışmalardan biri. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |