Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Doktorluk ve Hekimlik Doktorluk ve Hekimlik liseden mezun olmadan önce ailenin veya konu komşunun ileride ne olacaksın? sorusuna Doktor olacağım cevabınıı veren bir genç, gerçektenbu isteğinde samimi ve inatçı ise tüm gücüile çalışarak ve biraz da şansının yardımı ile tıp fakültelerinden birini kazanıp tıp eğitimine başlar. Artık altı yıl sürecek bir maraton yarışına girmiştir. İlk yılların balayı ayları kâh tıbbiyeli olmanın haklı sevinci, kâh tıp ilminin enginliğine olan şaşkınlık içinde geçer. Bu yıllarda genç, anatomi, fizyoloji, histoloji, biyokimya ve benzeri klinik öncesi dersleri kendini bunaltan ve ilerideki renkli klinik dönemlerine ulaşabilmesi için mutlaka atlanılması gereken birer engel gibi görür. Biraz çalışma ve çoğu da YöK sisteminin getirdiği çoktan seçmeli sınav usulü ile biraz kopya çekerek ve bazen de olsa olsa metodu ile tahmin ederek bu kendince engel olarak gördüğü pre-klinik bölümleri atlar. O artık kendince doktorluğa çok yaklaşmıştır. Büyük bir neşe ile kliniğe başlar. Başlarken de sanki beraber bir maça veya sinemaya gidiyormuşçasına grubunda hep sevdiği, beraber olduklarında iyi vakit geçireceğini sandığı arkadaşları ile beraber aynı gruba yazılırlar. Fakat kliniğe ilk başladıkları gün, her ne kadar beyaz gömlek giyip hasta ve hasta sahiplerine, hemşire ve hemşire yardımcılarına hava atmak hoş olsa da, ciddi yüzlü bir öğretim üyesinin hasta başında kendilerine birkaç soru sorması ile birden sarsılırlar. Bu onların pek beklemedikleri bir şeydir. Hele öğretim üyesi veya yardımcısı biraz fazla ciddi ise bu onlarda bir soğuk duş etkisi yapar. İkinci ve üçüncü sınıfta, bir balayı havası içinde hay huy ile geçmiş saatler, arka sıralarda fıkırdamalar, arada gazeteye bakmalar artık tarihe karışmıştır. Ortada, artık bir hayat kurtarma mücadelesi vardır. Bu mücadelede de hocaları onları ortak etmeye, işin içine sokmaya uğraşmaktadırlar. öğrenci bu sıralarda pre-klinik bilgilerin ne kadar gerekli olduğunu idrak eder ve eğer hakiki bir hekim olmayı aklına koymuşsa eski bilgilerini tazelemek için eski kitaplarını notlarını karıştırmaya başlar. Daha kliniğe yeni gelmelerine, hiçbir tıbbi deneyimleri olmamasına rağmen bu dönemde, ileride hekim olacak öğrencileri, deneyimli hocaları sezinler. İşte eskiden, TUSS devrinden önce klinik hocaları, ileride asistan alacakları adayları daha builk günlerde tanımaya başlarlar. Kimi öğrenciler, klinikten sıkılırlar, hasta başında arkadaşlarının önünde bilemedikleri bir şey için utanacaklarını düşündüklerinden hep en arkada durup vizitlerin mümkün olduğunca çabuk bitmesi için dua ederler. Soru sorulduğunda ya hiç düşünmeden bilmiyorum derler veya uzun süre duvarlara bakarak cevabı hasta odasının duvarlarında ararlar. Bu öğrenciler de büyük olasılıkla, bir şekilde ileride doktor olacaklardır. Fakat bunlar arasında hakiki bir hekim olacakların sayısı pek azdır. Diğer bir grup öğrenci ise hep hocalarının en önünde durup gözlerini hocalarına diker ve sanki birkaç kelime daha fazla kapmaya çaba gösterirler. Ara sıra manalı, manasız hastaya ve hasta yatağına el sürüp ilgi gösterdiklerini belli etmeye çalışırlar. Daha iyi anemnez alırlar. Hastaya empatik yaklaşırlar, onların dertlerini içten dinleyip yardım etmeye can atarlar. Hastaların sadece tıbbi sorunları-nı değil onların aileleri ile ilişkilerini, maddi sıkıntılarını, psikolojik durumlarını da öğrenmeye çalışıp çözümleri için ilgili asistanlara danışırlar. Hocalarına ders ve vizit dışında yaklaşıp anlamadıklarıbir şeyler sormaya çabalarlar. Bu tipler, öğretim üyelerinin sıkıntılı ve sorunlu günlük hayatı içinde biran olsun onların yüzünü güldüren, ferahlatan demek ki bir şeyler vermişim dedirten tip ögrencilerdir. Bence bir hocanın en sıkıntılı anı, iştahla iyi hazırlayıp talebeye sunduğu bir dersin arkasından Bir sorusu olan var mı? dediğinde hiç kimsenin soru sormamasıdır. Artık bu fenomen çok sık tekrarlandığından hocalar da pek aldırmamaya başlar fakat bu, öğrenci kalitesi bakımından hiç hoş bir şey değildir. Yukarıda bahsettiğimiz birinci grup öğrencimizin de bir gün doktor olacağını söylemiştik. Bunu genellememekle birlikte bu doktorların hayat süreleri boyunca hekim olmakta zorluk çekeceklerini maalesef görmekteyiz 43 yıllık hekimlik hayatım ve 34 yıllık öğretim üyeliğim boyunca birçok kişiyi öğrenciliğinin ilk yıllarından bugüne kadar izlemek fırsatını buldum ve yukarıda bahsettiğim ilk yıllardaki izlenimler, hayatlarının ileri dönemlerinde kişileri hiç terk etmedi. öğrencilik ve asistanlık devirlerinde hastaları birer vaka, daha sonraki devirlerinde ise maalesef bir çoğu hastaları para bırakabilecek küçük bir kasa olarak gördüler. Belki bazıları biraz daha fazla para kazandılar ve şu veya bu yolla toplum içinde de bir yerlere geldiler fakat maalesefbence en büyük kriter olan halk gözünde daima tenkit edilen, onaylanmayan birer doktor olmaktan ileri gidemediler. İkinci gruptaki sosyal, mesleğine aşık, en mühimi dünyadaki en mukaddes varlık olan insana aşık doktorlar bence birer hekim olmayı başardılar. Yerleştikleri yer köy olsun büyük şehirolsun nerede çalışıyorlarsa orada en sevilen, sayı- lan popüler bir şahsiyet oldular, yörelerindeki insanlara şifa dağıttılar. Burada durup hekim kelimesinden ne kastedildiğiini düşünmek lazım. Doktor herhangi bir bilim dalında doktora vermiş insan demektir. Matematik doktoru, coğrafya doktoru, fizik veya jeoloji doktoru gibi. Fakat hekimlik, insanlara hastalıkları için ilaç veren veya ameliyat eden bir teknisyenden çok daha fazla bir kişilikdir. Hekim, hastanın hem bedenini hem ruhunu iyileştirecek, onun aile içi veya toplum içindeki yaralarına da el atacak, destek verecek bir baba imajıdır. Bu imaj yabancı literatürde de father imageolarak yer almaktadır. Hekimin cinsiyeti önemsenmedenhasta tarafından hekim, onu koruyan, bulunduğu kötü durumdan kendini çekip çıkaracak mutlak bir güç olarak algılanır. Hekim olarak sık sık duyduğumuz Evvel Allah, sonra sen cümlesini hekimlikten başka hangi meslek dalındaki insanlar duyar? Durup bunu bir düşünmek gerek. Fiziksel olarak bazı sosyal şeylere hekimin gücü yetmesede vereceği moral destek ve empatik bir yaklaşım, hastayı yarı yarıya iyileştirir. Bazıları, Ben sadece hastanın hastalığı ile ilgilenirim, gerisi beni ilgilendirmez gibi bir vehme kapılabilir. Bu yanlıştır. Mesleğimiz kayıtsız şartsız hastanın tümüyle iyi olması için (well being)her şeyle uğraşmamızı emreder. Bu, Hipokrat yemininden, insan aklıselimine kadar her yerde yazılıdır.Son yıllarda, YöK'ün çoktan seçme sınavlı eğitim modelinde biz bu tip öğrencileri başarı ile yetiştirebiliyor muyuz? Buna evet diyecek öğretim üyesi sayısının çok olmayacağını düşünüyorum. Büyük gruplarla önümüze gelen öğrenci kitleleri ve politikacıların zoru ile açılan, kadrosu yetersiz, imkanı dar tıp fakülteleri ile ne kadar ileriye gideceğimize siz karar verin. öğrencilerle sık sık yaptığım sohbetlerde aldığım izlenimle, birçoğunun tıp fakültesini birinci tercihten değil ikinci veya üçüncü tercihlerden kazanmış olduğunu öğ- rendiğimde hayrete ve dehşete düştüm. Hekimlik mesleği bizim zamanlarımızda olduğu gibi kayıtsız şartsız, olmazsa olmaz bir tercihle seçilmeli idi. Fakat şimdi demek ki gençler, ben elektronik mühendisi olmak istiyorum ama ikinci olarak da tıp fakültesini yazayım, doktor da olabilirim diye bir fikirle de tıbbiyeyi seçebiliyorlar. Bunun neticesi olarak da maalesef mesleği sadece para kazanılabilecek bir yol olarak görenler ortaya çıkabiliyor. Hekimliği ne kadar öğretiyoruz? Bizim hatalarımız var mı? Buna da yok cevabı vermek zor. Belki bizler de, ileri teknolojinin ağırlığı ve altı ndan kalkılmaz iş yükü ile maalesef yukarıda bahsettiğimiz gibi sayıları her sene artan bu aşırı öğrenci yüküne yeterli olamıyoruz. Dördüncü sınıf öğrencilerinden bir grupla poliklinik yaparken hem bedensel hem sosyoekonomik bir sürü derdi olan bir hastayla uğraşıyorduk. Hastanın hastaneye yatması gerekiyor fakat maddi durumu elvermiyordu.Ailesi yardım edemiyor ve hatta hastanın köyüne geri gidecek parası dahi yoktu. Çeşitli yerlere telefon açtık, imkanları araştırdık, ricalar ettik ve tahmini 20-30 dakika bu hasta ile uğraşarak nihayet yatabilmesini sağladık. İzleyen öğrencilerin sıkıldığını hissettim. Her halde Hoca işi çok uzattı veya Bütün bunlar bizim görevimiz mi? gibi düşündüklerini hissettim.Hasta çıktıktan sonra onlarla bir sohbet ettik. Sanırım beş kişi idiler. Bizim bakanlığımızın adı nedir çocuklar dedim. Hemen hepsi Sağlık Bakanlığıdır diye cevap verdiler. Dördüncü sınıf öğrencilerinden hiç biri S(Sağlık)S(Sosyal)Y(Yardım)B(Bakanlığı)'nın açılımını düşünüp söyleyemedi. İşte bugün, biraz önce siz, sadece sağlık değil sosyal yardımın da ne olduğunu gördünüz dedim. Hem biraz utandılar biraz da memnun oldular. Umarım bu küçük hatırayı ömür boyu unutmazlar. Sağlık Bakanlığı çapında sosyal yardım yapamayız ama, hem hasta hem fakir hem cahil bir kişi ile karşılaştığınızda hekim olarak reçete yazmaktan daha çok şeyler yapabilirsiniz dediğimde çocukların gözündeki pırıltıyı hiç unutamam. Hekim yetiştirmek sadece deontoloji hocalarının sırtına yüklenebilecek kadar hafif bir yükdeğildir. Klinikte, asistanından en kıdemli öğretim üyesine kadar öğrencilerimizle daha yakın bir çalışmaya girer ve en önemlisi onlara iyi örnek olabilirsek kanında Türk ırkının yardımseverlik ve asaletini taşıyan her gencimiz ilerde göğüslerimizi kabartacak ideal birer hekim olacaklardır. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |