Doğrultup belimizi kalktığımızdan beri iki ayak üstüne,
Kolumuzu uzuvlaştırdığımızdan beri bir lobut boyu
ve taşı yonttuğumuzdan beri
yıkan da yaratan da biziz,
yaratan da biziz bu güzelim, bu yaşanası dünyada.
Arkamızda kalan yollarda ayak izlerimiz kanlı,
arkamızda kalan yollarda ulu uyumları aklımızın,ellerimizin,yüreğimizin,
toprakta,taşta,tunçta,tuvalde,çelikte ve plastikte.
Kanlı ayak izlerimiz mi önümüzdeki yollarda duran?
Bir cehennem çıkmazında mı sona erecek önümüzdeki yollar?
Çocukların avuçlarında günlerimiz sıra bekler,
Günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların,
Çocukların avuçlarında yeşerecekler.
Çocuklar ölebilir yarın,
Hem de ne sıtmadan ne kuş palazından,
Düşerek de değil kuyulara filan;
Çocuklar ölebilir yarın,
Çocuklar sakallı askerler gibi ölebilir yarın,
Çocuklar ölebilir yarın atom bulutlarının ışığında
Arkalarında bir avuç kül bile değil,
Arkalarında gölgelerinden başka bir şey bırakmadan.
Negatif resimcikler boşluğun karanlığında.
Kırematoryum, Kırematoryum, Kırematoryum.
Bir deniz görüyorum
Ölü balıklarla örtülü bir deniz.
Negatif resimcikler boşluğun karanlığında,
Yaşanmamış günlerimiz
Çocukların avuçlarıyla yok olan.
Bir şehir vardı.
Yeller eser yerinde.
Beş şehir vardı.
Yeller eser yerinde.
Yüz şehir vardı.
Yeller eser yerinde.
Yok olan şehirlere şiirler yazılmayacak,
Şair kalmayacak ki.
Pencerende bir sokak bulvarlı.
Odan sıcak.
Ak yastıkta üzüm karası saçlar.
Adamlar paltolu,ağaçlar karlı.
Penceren kalmayacak,
Ne bulvarlı sokak,
Ne ak yastıkta üzüm karası saçlar,
Ne paltolu adamlar,ne karlı ağaçlar.
Ölülere ağlanmayacak,
Ölülere ağlayacak gözler kalmayacak ki.
Eller kalmayacak.
Negatif resimcikler dalların altındaki
Yok olmuş olan dalların altındaki.
Yok olmuş olan dalların üstünden
O bulutlardır geçen.
Güneye götürmeyin beni,
Ölmek istemiyorum…
Ölmek istemiyorum,
Kuzeye götürmeyin beni,
Batıya götürmeyin beni,
Ölmek istemiyorum…
Ölmek istemiyorum,
Doğuya götürmeyin beni.
Bırakmayın beni burada,
Götürün bir yerlere.
Ölmek istemiyorum,
Ölmek istemiyorum.
O bulutlardır geçen
Yok olmuş dalların üstünden.
Tahta, beton, teneke, toprak, saman damlarımızla iki milyardan artığız,
Kadın, erkek, çoluk çocuğuz.
Ekmek hepimize yetmiyor,
Kitap ta yetmiyor,
Ama keder
Dilediğin kadar,
Yorguluk da göz alabildiğine.
Hürriyet hepimize yetmiyor.
Hürriyet hepimize yetebilir
Ve sevda kederi ,
Hastalık kederi,
Ayrılık kederi,
Koca almak kederinden
Gayrı aşmayabilir eşiğimizi.
Kitap hepimize yetebilir.
Ormanların ki kadar uzun olabilir ömrümüz.
Yeter ki bırakmayalım, yaşanmamış günlerimiz yok olmasın çocukların avuçlarıyla birlikte,
Boşluğun karanlığına çıkmasın negatif resimcikler,
Yeter ki ekmek ve hürriyet yolunda dövüşebilmek için yaşayabilelim.
Tanrı ellerimizdir,
Tanrı yüreğimiz,aklımız,
Her yerde var olan tanrı,
Toprakta,taşta,tunçta,tuvalde,çelikte ve plastikte
Ve bestecisi sayılarda ve satırlarda ulu uyumların.
İnsanlar sizi çağırıyorum:
Kitaplar,balıklar ve ağaçlar için,
Buğday tanesi,pirinç tanesi ve güneşli sokaklar için,
Üzüm karası,saman sarısı saçlar ve çocuklar için.
Çocuklar avuçlarında günlerimiz sıra bekler,
Günlerimiz tohumlardır avuçlarında çocukların,
Çocukların avuçlarında yeşerecekler.
Nazım HİKMET
Seslendiren:Genco ERKAL