Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Sözlük

Uyarılar

Sözlük Nedir,Kimdir,İngilizcesi,Türkçesi,Nerededir,Hayatı,Anlamı,neden,sadece,anlamı,kullanımı,çeşitleri türkçe sözlük, sesli sözlük, ingilizce sözlük, türkce sözlük, almanca sözlük, moonstar sözlük, eng sözlük, fransızca sözlük, turkçe sözlük, tükçe sözlük, sözlük türkce, sözlük türkçe, hollandaca sözlük, pratik sözlük, türçe sözlük, rusça sözlük, redhouse sözlük, inglizce sözlük, sözlük almanca, turkce sözlük, rusca sözlük, ingilzce sözlük, babylon sözlük, bedava sözlük, sözlük sesli, mtu sözlük, sözlük indir, çeviri sözlük, teknik sözlük, italyanca sözlük ispanyolca sözlük, zargan sözlük, sözlük indirme, fransizca sözlük, dil sözlük, yunanca sözlük, japonca sözlük

RABITA sizce ne demek, RABITA size neyi çağrıştırıyor?

Serbest Kürsü ve Sözlük RABITA sizce ne demek, RABITA size neyi çağrıştırıyor? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız * Y?TE RABITA Rabyta: Ba?lanty, ba?lanty vasytasy, ba?lylyk, tutarlylyk, tertip, düzen, ba?, münâsebet, ilgi müridin, ?eyhini dü?ünerek, kalbinden dünya ile ilgili ?eyleri çykarmasy, ?eyhi vasytasiyla Hz. Peygamber (s.a.s) 'e ve Allah'a kalbini ba?lamasy anlamynda bir tasavvufî terim. 'Rabyta' Arapça bir ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Sözlük telkin cd indir izle İstanbul Sözlük nerededir kimdir Sözlük çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Sözlük hipnoz Sözlük olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Sözlük hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Sözlük kuantum düşünce kitap haberi

RABITA sizce ne demek, RABITA size neyi çağrıştırıyor?

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 07-01-2009, 03:45 PM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart RABITA sizce ne demek, RABITA size neyi çağrıştırıyor?

*



Y?TE RABITA



Rabyta: Ba?lanty, ba?lanty vasytasy, ba?lylyk, tutarlylyk, tertip, düzen, ba?, münâsebet, ilgi müridin, ?eyhini dü?ünerek, kalbinden dünya ile ilgili ?eyleri çykarmasy, ?eyhi vasytasiyla Hz. Peygamber (s.a.s) 'e ve Allah'a kalbini ba?lamasy anlamynda bir tasavvufî terim. 'Rabyta' Arapça bir kelime olup, 'r-b-t' kökünden türemi? bir isimdir. Ço?ulu 'revâtib'dir.



Kur'an'da 'rabyta' kelimesi geçmemekle beraber, kökü olan 'r.b.t' mazi fiili iki yerde, muzarisi olan 'yerbitü' bir yerde, emri ço?ul olarak 'râbitü' ?eklinde bir yerde ve ayny kökten gelen 'ribât' ismi de bir yerde geçmektedir.



-(Ashaby Kehf'in) kalplerini (sabyr ve metânetle) ba?la(yyp kuvvetlendir) mi?tik' (Kehf, 14):



-'Musâ'nyn annesinin gönlü bombo? sabahlady. E?er biz (va'dimize) inananlardan olmasy için onun kalbini iyice peki?tirmemi? (sabyr ve sükûnete ba?lamamy?) olsaydyk, neredeyse i?i açy?a vuracakty' (Kasas, 10) .



-'O zaman sizi, Allah'tan bir güven almak üzere hafif bir uyku bürüyordu üzerinize sizi temizlemek, ?eytanyn pisli?ini (içinize atty?y kötü dü?ünceleri) sizden gidermek, kalplerinizi birbirine ba?lamak ve ayaklarynyzy peki?tirmek için üzerinize gökten bir su indiriyordu ' (Enfâl, 11) .



Bu ayetlerde geçen 'r.b.t' kelimesi, insany sabyr, sükûnet ve metanette sabit kylmak, ona bu duyguyu vererek itmi'nana kavu?turmak demektir. (ez-Zemah?erî, el-Ke??âf, Kâhire1977, IV,216 el-Beydâvî, el-Envâr, Mysyr 1955,II,3)



Bazen de, 'ribât' kelimesi, ba?lanyp beslenen atlar (sava? araçlary) manasyny ifâde etmektedir:



-'Onlara (dü?manlara) kar?y gücünüz yetti?i kadar kuvvet ve cihad için ba?lanyp beslenen atlar (sava? araçlary) hazyrlayyn. Bununla Allahyn dü?manyny, sizin dü?manlarynyzy ve onlardan ba?ka sizin bilmedi?iniz, ve hiç haksyzly?a u?ratylmazsynyz' (Enfâl 60) .



'Râbitu' ?eklindeki emrin bulundu?u ayetin meâli de ?öyledir:



-'Ey iman edenler, sabredin direnip (dü?man kar?ysynda) sebât gösterin üstün gelin cihad için hazyr ve rabytaly olun' (Âl-i Ymran, 200) .



Bu ayette söz konusu olan 'rabyta'nyn ne demek oldu?u hususunda alimlerin farkly yorumlary vardyr.



Alimlerin bu husustaki de?i?ik tariflerini ?öyle syralamamyz mümkündür:



1- Atlarla saf ba?layyp tam bir irtibat halinde dü?mana kar?y durmak.



2- Dü?man hudutlaryndaki karakollary beklemek.



3- Allah dü?manlarynyn saldyrysyny önlemek için nöbet beklemek.



4- Bir namazdan sonra di?er namazy beklemek. (et-Taberi, Camiul-Beyân on Te'vili Ayetil-Kur'an, Mysyr 1954,



IV, 221 v.d. el-Kurtubî, el-Camiul i Ahkamil-Kur'an, Mysyr 1967, IV, 323 vd. er-Razî, et-Tefsirul-Kebir, IX, 156.)



Bazylary da bu ayette kastedilen rabytanyn tasavvufî manada oldu?unu söylemi?lerdir.



(Muhammed Vehbi, Hulâsetul-Beyân fi Tefsiril-Kur'an, ?ehzadeba?y 1341-1343, III, 289.)



Murabata – rabyta iki türlüdür:



1. Yukaryda söyledi?imiz, Yslam ülkesinin synyr boylarynda nöbet tutmak ve dü?mana kar?y uyanyk olmak. Bu mana murabatanyn hakiki manasydyr.



2.Nefsin hilelerine kar?y uyanyk olmak. Bu da murabatanyn mecazi manasydyr.



Bu manada olarak Hz. Peygamber (sav) de ?öyle buyurmu?tur:



"Bir namazyn ardyndan di?erini beklemek ribat/rabyta kabilindendir". "Size Allahyn hatalarynyzy ne ile silece?ini, derecelerinizi ne ile yükseltece?ini söyleyeyim mi? Evet, buyur, söyle dediler. Zor ?artlarda dahi mükemmel bir abdest almak, mescitlere do?ru çok adym atmak, bir namazyn ardyndan di?erini intizar etmek… Y?te ribat/rabyta budur, rabyta budur, rabyta budur"



Hz. Osman (radyyalahu anh) anlatyyor: 'Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) 'y dinledim ?öyle diyordu: 'Allah yolunda bir günlük ribât, di?er menzillerde (Allah yolunda geçirilen) bir günden daha hayyrlydyr.' Tirmizî, Fedâilu'l-Cihâd 26 (1667, 1664, 1665): Buharî, Cihâd 73 Müslim, Ymaret 163 Ybnu Mâce, Cihâd 7, Nesaî, Cihâd 39, 6, 39) .Kutub-i sitte: 962



Fadâle Ybnu Ubeyd (radyyalahu anh) anlatyyor: 'Her ölenin ameline son verilir, ancak Allah yolunda ölen murâbyt müstesna. Çünkü onun ameli kyyamet gününe kadar artyrylyr. Ayryca o, kabir azabyna da u?ratylmaz.' Tirmizî, Fedâilu'1-Cihad 2,(1621): Ebu Dâvud, Cihâd 16, (2500) . Kutub-i sitte: 963



Kurân-y Kerimde ve sünnette bulunan bir kavramy Hz. Peygamberin ve onu izleyenlerin anlady?y gibi anlamak esastyr. Bu ve benzeri kavramlary do?ru anlayabilmek için muhtaç oldu?umuz birinc kural budur.



Ykinci kuralymyz ise, syk syk tekrarlady?ymyz gibi ?udur: Ybadetler tevkîfidir, yani Hz. Peygamber tarafyndan sabitlenmi?tir, onlarda hiçbir artyrma ve eksiltme olmaz. Çünkü ibadetlerin neler oldu?u ve nasyl yapylaca?y akyl üstü konulardyr ve bizler ibadetlerden hiçbir ?eyi kaldyramayaca?ymyz gibi, onlary de?i?tiremeyiz ve eklemeler de yapamayyz. Onlar tamamen Mabudun hakkydyr ve onlara müdahale bidat sayylyr. Efendimizin ifadesiyle "Bütün bidatler dalalettir ve bütün dalaletler de cehenneme götürür".



Rabytacylaryn tevil ettikleri Mâide Sûresi'nin 35'inci ve Tevbe Suresinin 119'uncu âyet-i kerîmelerine ili?kin Yslâm âlimlerinin tefsirlerinden örnekler:



_1. Ebu Cafer Muhammed bin Cerîr Et-Taberî (Öl. H. 310) 'ye ait Câmiul-Beyân Fi Tefsîr'il Kur'ân adly tefsirinden:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy: «O'na yakla?mak için vesîle arayynyz.»



«Diyor ki: O'na, kendisini ho?nut kylacak amelle yakynlyk arayynyz. vesîle kelimesine gelince: (Arapça) faîle veznindedir. ?öyle ki: Ki?i "Filan kese tevessül ettim" der Bu, ona yakla?tym demektir. Yine bu cümleden olarak (?air) Antere ?öyle diyor: »



«Vardyr sana gençlerde yi?itlerde vesîle, Çek sürmeyi kyna yak madem ki öyle.»



Taberî bu açyklamadan sonra bazy hadislerle de yine "vesîle" kelimesinin, yakynlyk kazanmak için arayy? anlamyna geldi?ini kanytlamaya çaly?maktadyr.



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«Kelamyn manâsy ancak ?udur: »



«Allah'yn emir ve yasaklaryna dünyada titizlikle uymak suretiyle ahrette sadyklarla beraber olunuz. (...) Tefsircilerden bazylary da ?öyle demi?lerdir: "Bunun manâsy: Ebubekr ile, Ömer'le, ya da Hz. Peygamber ve muhacirlerle birlikte olunuz." Allah onlara rahmet eylesin.»



_2. Mu'tezileden Ebulkasym Jârullah Mahmûd b. Omar ez-Zemakh?erî (Öl. H. 538) 'nin, El-Ke??âf An Hakâik'i Gavâmyd'yt-tenzîl adly tefsîrinden:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«Vesîle: Ba?vurulan her araç vesîledir. Yani bir yakynlyk, bir i?, ya da ba?ka bir ?ey... Bundan esinlenilerek emirlere uymak veya yasaklardan sakynmak suretiyle Allah'a yakynlyk için ba?vurulan herhangi bir ?ey demektir.»



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«Sadyklarla birlikte...»



Sadyklar: Niyet, söz ve eylem olarak Allah'yn dininde dürüst davrananlardyr Veya: "Onlar Allah'a verdikleri sözü yerine getiren kimselerdir.(enbiya 23) âyetinden anla?yldy?y üzere gerek imanlarynda, gerekse Allah' a ve Rasûlüne verdikleri sözde ba?lylyk gösterenlerdir.



_3. Fahruddîn-i Râzî (Öl. H. 606) olarak bilinen Muhammed b. Omar b. el-Hasan el-Bekrî'nin Mefâtîh'ul–Gayb ady altynda kaleme aldy?y Tefsîr-i Kebîr'inden:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"O'na yakla?maya yol arayynyz" Allah'yn yasaklaryny çi?nemekten sakynanlar olunuz Allah'yn ho?nutlu?unu kazanmak için O'nun emirlerine tevessül ediciler olunuz. »



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"Do?rularla beraber olunuz." yani, sava?larda Peygamberle ve ashabyyla birlikte olunuz Sakyn münâfyklarla birlikte sava?lardan geri durup evlerinizde oturmayynyz.»



_4. Kurtubî Tefsiri olarak bilinen Endülüslü Yslâm bilginlerinden Ebu Abdillâh Muhammed b. Ahmed el-Ensârî (Öl. H. 671) 'ye ait, El-Jâmi' li-Ahkâm'il-Qur'ân adly kaynaktan:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"Ey iman edenler, Allah'yn emir ve yasaklaryna titizlikle uyunuz ve O'na yakla?mak için vesîle arayynyz ": vesîle, yakynlyk kazanmak demektir. (...) Ve vesîle, yakynlyk kazanabilmek için ba?vurulmasy gereken ?eydir.»



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



« "Do?rularla birlikte olunuz" Yani, münâfyklarla de?il, Peygamberle beraber çykanlarla birlikte olunuz Yani, sadyklaryn anlayy?y ve yolu üzere olunuz. Denilmi?tir ki, onlardan amaç peygamberlerdir.»



_5. Kady Beyzâvî Tefsîri (Öl. H. 691) olarak bilinen, Nâsiruddîn Ebu Said Abdullah b. Omar el-Baydâvi'nin yazdy?y, Envâr'ut-Tenzîl ve Esrâr'ut-Te'vîl isimli eserden:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"O'na yakla?mak için vesîle arayynyz" Yani gerek O'na tâatta bulunmak (emirlerini yerine getirmek) , gerekse ma'siyetleri terk etmek (günah i?lemekten sakynmak) suretiyle sevabyny ve yakynly?yny kazanmak için arayy?ta bulununuz.»



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"Do?rularla beraber olunuz" Yani yeminlerine ve keza verdikleri söze olan ba?lylyklary bakymyndan, ya da Allah'yn dininde (Allah'a kar?y olan muamelelerinde) gösterdikleri içtenlik ve dürüstlük bakymyndan do?rular (do?ruluktan ?a?mayan insanlar) la birlikte olunuz, (onlar gibi davranynyz.»



_6. Medârik'ut-Tenzîl ve Hakâik'ut-Te'vîl ady altynda, Ebu'l-Berekât Abdullah b. Ahmed b. Muhammed en-Nesefî (Öl. H. 701) tarafyndan yazylan ve kysaca Nesefî tefsiri olarak bilinen eserden:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"O'na yakla?mak için vesîle arayynyz" âyet-i kerîmesindeki (vesîle) :Herhangi bir surette (O'na) yakla?abilmek ve yakla?mayy sa?layabilecek bir i? yapmak üzere ba?vurulan her türlü çaredir. Bu çareler, Allah Teâlâ'nyn ho?nutlu?unu kazanabilmek için tâatlarda bulunmak ve kötü eylemlerden sakynmak anlamynda kullanylmy?tyr.»



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"Do?rularla beraber olunuz" Yani, imanlarynda do?ru olanlar gibi olunuz, münâfyklar gibi de?il. Ya da sava?tan geri durmayanlar veya gerek niyet, gerek söz ve gerekse eylem olarak Allah'yn emir ve yasaklaryna uyanlarla birlikte olunuz.»



_7. Alâuddîn b. Muhammed b. Ybrahim (Öl. H. 741) tarafyndan yazylan ve Khâzin Tefsiri olarak bilinen Lubâb'ut-Te'vîl Fi Maânit-Tenzîl adly kaynaktan:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy: «"O'na yakla?mak için vesîle arayynyz" Yani emirlerine uyarak ve ryzasyna eri?ebilecek davrany?larda bulunarak O'na yakynlyk kazanma yollaryny ara?tyrynyz.»



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"Do?rularla beraber olunuz" Yani, Peygamber (s) 'e ve arkada?laryna sava?larda ba?lylyk gösterenler ve onlary onaylayanlarla birlikte olunuz Sava?tan geri kalyp evlerinde oturan ikiyüzlülerden olmayynyz.»



_8. Ybn Kesîr Tefsiri (Öl. H. 774) olarak bilinen ve Ebulfidâ Ysmail Ymâduddîn b. Omar b. el-Kethîr tarafyndan yazylan Tefsîr'ul-Kur'ân'il-Azyym adly eserden:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"O'na yakla?mak için vesîle arayynyz" Yani Onun emirlerine uymak ve O'nu razy edecek i?ler yapmak suretiyle yakynly?yny kazanynyz.»



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"Do?rularla beraber olunuz" Yani Muhammed (s) ve arkada?laryyla birlikte olunuz..»



_9. Ebu Tahir Muhammed b. Yakûb el-Firûzâbâdî (Öl. H. 817) tarafyndan yazylan, Tenvîr'ul-Mikbâs Min Tefsîr'i Ybn. Abbas adly kaynaktan:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"O'na yakla?mak için vesîle arayynyz" Allah katynda üstün dereceler kazanmak için çarelere ba?vurunuz demektir. Nitekim yararly i?ler yaparak, üstün derecelere nail olmak amacyyla arayy?larda bulununuz denmektedir.»



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«"Do?rularla beraber olunuz" Yani gerek hazarda, gerek sava? için evden ayrylma syrasynda, gerekse fiilen sava?ta Ebubekr'le, Ömer'le ve onlaryn dâvâ arkada?laryyla birlikte olununuz.»



_10. Kanûnî döneminin ünlü ?eyhülislâm Ebussuûd el-Ymâdî (Öl. H. 982) 'nin yazdy?y Yr?âd'ul-Akl'is-Selîm Yla Mazâyâ'l-Kitab'il-Kerîm adly tefsirden:



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«Ey Ymân edenler! Allah'dan sakynynyz.» «Can almanyn ve bozgunculuk yapmanyn ne deh?etli hadiseler oldu?u



(önceki âyetlerde) anlatyldyktan sonra Ykisinin hükmü açyklandyktan ve cinâyet i?leyenin tevbe etti?i takdirde Allah'yn onu ba?y?layaca?yna i?aret edildikten sonra sakynylmasy gereken can alma ve fesat çykarma gibi Allah'a ba?kaldyry sayylan eylemlerden uzak durmak ruhlary ya?atmak ve bozgunculu?u bertaraf etmek gibi tedbirler almak bununla birlikte tevbede acele etmek suretiyle mü'minlerin her hâlükârda Allah'yn öfkesinden sakynmalary emrolunmu?tur.»



«Arayynyz» «Yani kendiniz için arayynyz.» «O'na» «Yani O'nun verece?i sevaby kazanmak ve O'na yakla?mak için» «Vesîle -arayynyz-»



«Vesîle: (Arapça) Faîle veznindedir ve Allah'a yakynlyk kazanmak için emirlere uymak ve yasakly ?eyleri byrakmak anlamyna gelir.»



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«Ey Yman edenler! » «Burada hitap geneldir. Bütün tevbekârlar öncelikle buna dahildir. Bununla birlikte, özellikle Tebuk Seferine katylmaktan kaçynanlaryn amaçlandy?y söylenmektedir.»



«Allah'dan sakynynyz.» «Gerek i?leyece?iniz, gerekse byrakaca?ynyz her ?eyde (Allah'dan sakynynyz.) Öncelikle sava?lar konusunda Hz. Peygamberle olan ili?kiler bu hitabyn kapsamyna girmektedir.»



«Ve sadyklarla birlikte olunuz.» «Ymanlarynda ve verdikleri sözde (onlarla) beraber olunuz. Ya da Allah'yn dini ile ilgili olarak (genel anlamda) : niyette, sözde ve eylemde onlarla birlikte olunuz veya her konuda (do?rularla beraber olunuz.) Veyahut tevbelerinde ve ba?lylyklarynda onlarla birlikte olunuz. Bu takdirde amaç, ?u üç ki?i ve benzer durumda olanlardyr.»



** Bütün bunlara ek olarak bir de ?iî (Ca'ferî) Mezhebi'ne mensup ulemâdan Ayetullah Nasyr Mukârim ?irâzî ba?kanly?ynda bir heyet tarafyndan hazyrlanmy? bulunan Tefsîr-i Numûne adly eserden söz konusu iki âyet-i kerîmenin yorumu a?a?yda sunulmu?tur.



a) Mâide Sûresi, 35'inci âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«Ey iman edenler! Allah'dan sakynynyz ve O'na (yakynlyk kazanabilmek için) vesîle arayynyz.»



«Ey iman edenler! Sakynmayy kendinize huy (kural, aly?kanlyk) edininiz ve Allah'a yakla?abilmek için kendinize bir vesîle seçiniz.»



b) Ayny kaynakta, Tevbe Sûresi, 119'uncu âyet-i kerîmesinin açyklamasy:



«Ey iman edenler! Allah'dan sakynynyz ve sadyklarla beraber olunuz.»



«Ey iman edenler! Allah'yn emrine (muhâlefet etmekten) sakynynyz ve sadyklarla beraber olunuz.»







__ Y?te Nak?ibendîlerin, tezlerini kanytlamak için ileri sürdükleri iki âyet-i kerîmenin gerçek ve özlü açyklamalary bunlardyr. Bu açyklamalar,dünyadaki Müslüman ço?unlu?un güvendi?i ve saygy duydu?u, ayny zamanda ilim adamlarynyn ba?vurdu?u tefsirlerin ba?ynda gelen ve yukaryda adlary geçen kaynaklardan aktarylmy?tyr.



Ancak ne hayret verici bir husustur ki, kitap ve sünnet çizgisinden sapmy? olan ?iîler ve Mu'tezilîler bile (yukarydaki örneklerde görüldü?ü üzere) bu iki âyet-i kerîmeyi tefsir ederlerken ki?isel yorumlaryny ortaya koymaktan âdetâ dikkatli bir ?ekilde sakynmy?lardyr. Buna kar?yn, Sünnilikte kimseye syra vermeyen tarîkatçylar Allah'yn yüce kelâmyna istedikleri her anlamy yaky?tyrmaktan çekinmemi?, üstelik bu yorumlaryny günümüzde bir kitap haline getirmek suretiyle de cür'et ve pervâsyzlyklaryny sergilemi?lerdir.



Görüldü?ü üzere yukarydaki tefsirlerin hiç birinde ne kelime olarak, ne de kavram olarak «râbyta» denen bir ?eyden söz edilmemektedir. Özellikle burada ?u noktayy hatyrlatmakta yarar vardyr ki Kurân-y Kerîm'in bütün âyetleri birer nedene ba?ly olarak inmi?lerdir. Bunlardan bazen birkaçynyn ini? nedeni aynydyr. Bu nedenlere Yslâm'yn akademi dilinde «Esbâb-y nüzûl» denir ve bu konu o kadar önemlidir ki Kur'ân ilimleri arasynda bir bilim daly olmu?tur. Bu bran?, âyetlerin ini? nedenlerini incelemekte, bir, ya da birkaç âyetin birden inmesine sebep olu?turan hadiseleri açyklamakta, bazen ilgili yer ve ki?iler hakkynda da bilgi vermektedir.



Daha ziyade hadisten deste?ini alan bu ilim dalynda örne?in, Ebul-Hasan Ali b. Ahmed el-Vâhidî, ve Celalüddîn Abdurrahman es-Suyûtyy gibi Yslâm âlimleri de?erli eserler vermi?lerdir. Y?te yukaryda sözü edilen iki âyet-i kerîmeyi bu açydan da ele aldy?ymyz zaman görmü? oluruz ki her birinin belli bir ini? nedeni vardyr.Bu nedenlerin ise râbyta diye bir ?eyi ça?ry?tyracak hiç bir yany yoktur.



Evet Mâide Sûresi'nin 35'inci âyet-i kerîmesi de -kaynaklara bakylacak olursa - ondan önceki iki âyet ve sonraki iki âyetle birlikte be? âyet olarak ayny olay hakkynda birbirlerini tamamlayycy ?ekilde inmi?lerdir.







Rivâyet edildi?ine göre Ukl ve Urayna Kabîleleri'nden bir topluluk Medîne'ye gelerek Hz. Peygamber(s) 'i ziyaret etmi? ve Müslüman olmu?lardy.Çölün mahrumiyetinden ?ikâyette bulunan bu adamlara Allah'yn Elçisi ilgi göstermi?, hem Yslâm'a ysynmalary, hem de dinlenmeleri için onlary Medîne dy?ynda havadar bir yerde a?yrlamak istemi?ti. Ne var ki bu vah?i çöl adamlary konuklandyklary bu mevkide bir süre kalyp rahatladyktan sonra Hz. Peygamber (s) tarafyndan onlara, sütünden yararlanmalary için tahsis edilmi? olan deve sürüsünün çobanyny öldürmü?, develeri de alyp kaçmy?lardy.



Y?te Mâide Sûresi'nin 35'inci âyet-i kerîmesi, yakalanan bu canilere uygulanacak cezayy bildirmek üzere inerken, bu münasebetle sava?larda dü?mana kar?y nasyl davranylaca?y ve Allah'yn ho?nutlu?unun (ba?ta cihad olmak üzere) çe?itli hayyrly amellerle nasyl kazanylaca?y hakkynda 34. 36. ve 37'nci âyet-i kerîmeler de (belki bu ilgiyle ve) bir çe?it tamamlayycy bilgi olarak inmi?lerdir.



Hiç ku?ku yok ki Kurân-y Kerîm, tüm be?eriyet âlemine ça?lar üstü bir ilâhî mesaj olarak gönderildi?i için âyet-i kerîmeler (gerek ini? sebeplerine göre, gerekse ta?ydyklary çok yönlü mânâ ve hikmetlere göre) her devirde insanlara, özel ve genel hayatlarynda y?yk tutacak ve yollaryny aydynlatacaktyr.



?u var ki bazy âyetler çok genel anlamlar ta?ymaktadyr. Mâide Sûresi'nin 35'inci âyet-i kerîmesi gibi. Burada Allah Teâlâ'nyn bizden istedi?i ?ey: O'na yakynlyk kazanmak için her yararly i?e sarylmak ve bütün hayyrly yollary denemektir. Çünkü bu âyet-i kerîmedeki «vesîle» araç demektir. Öyle ise Rabb'imizin yakynly?yny ve ho?nutlu?unu bizim için sa?layacak olan her ?ey, bu âyet-i kerîmenin kapsamy içine girmektedir.



?u halde âyet-i kerîmedeki bu synyrsyzly?y inkâr edercesine onu syrf râbyta için bir kanyt olarak ileri sürmek ya da genelli?ini kabul etmekle beraber hiç bir alâka yokken onu râbyta ile ili?tirmek ve hele bütün bunlaryn ötesinde, (kayna?yny Budizm'den aldy?y ve Yslâm'a zaman içinde yamandy?y bütün çyplakly?yyla ortada bulunan, üstelik bir Hind meditasyonundan asla ba?ka ?ey olmayan) râbytayy me?rula?tyrmak için bu âyet-i kerîmeyi alet etmek, iki ihtimali ortaya getirmektedir:



Birinci ihtimal: Yslâm'y çarpytmak ve onu içeriden çökertmek için amaçly dü?manlyktyr ki bu ihtimali râbyta yapanlar ve yaptyranlar için dü?ünmek (ileride ayryntylaryyla açyklanaca?y üzere) mümkün de?ildir.



Ykinci ihtimal: Bilgisizlik, ya da bilgi yetersizli?idir Buna ba?ly ?artlanmy?lyk altynda gösterilen direni? ve inattyr. Yani bu i?, esasen akylly bir dü?manyn marifeti olmasa gerektir.



Tevbe Sûresi'nin 119'uncu âyet-i kerîmesine gelince, bu da yine tefsir âlimlerinin tesbitine göre Hz. Peygamber (s) 'in H. 8/M. 630 yylynda tertip buyurdu?u Tebuk Seferi'ne katylmaktan bilinçli olarak geri kalan ?air Kâab b. Mâlik, Hilâl b. Ümeyye ve Mirâra b. Rabi' adlaryndaki üç zat hakkynda inmi?tir ki zaten bundan önceki âyette (yani Tevbe Sûresi'nin 118'inci âyet-i kerîmesinde) adlary açyklanmamy? olsa bile bu asker kaçaklarynyn üç ki?i olduklary ifade edilmektedir. Dolayysyyla âyetin ini? sebebi berrak bir ?ekilde ortadadyr. ?imdi, bu âyet-i kerîmeyi ba?ka yönlere çekenlerin iman, akyl, bilgi ve ahlâk bakymyndan hangi derekelerde bulunduklaryny bir kez daha te?his edebilmek için onu, önceki iki âyetle birlikte tekrar incelemeye çaly?alym. Evet Allah Teâlâ, Tevbe Sûresi'nin,117. 118 ve 119'uncu âyet-i kerîmelerinde meâlen ?öyle buyurmaktadyr:



Âyet- Tevbe 117: «Gerçek ?u ki Allah, Peygamber (s) 'i ve O'na o zor saatte uyan muhacirleri ve ensâry ba?y?lady. Yçlerinden bazylarynyn kalpleri kaymaya yüz tutmu?ken yine de onlaryn tevbesini kabul etti. Çünkü O, onlara kar?y ?efkatli ve esirgeyicidir.



Âyet- Tevbe 118: «Keza seferden kendilerini geri byrakan o üç ki?inin de tevbesini kabul etti. Dünya bütün geni?li?ine ra?men onlaryn ba?yna daralmy?ty. Canlary sykyldykça sykylmy?, ancak Allah'a sy?ynmaktan ba?ka çareleri olmady?yny anlamy?lardy.(Nihâyet) tevbe etsinler diye Allah onlaryn tevbesini kabul buyurdu. Çünkü elbette tevbeyi kabul eden ve elbette ki esirgeyen Allah'dyr.»



Âyet- Tevbe 119:«Ey iman edenler! Allah'yn emir ve yasaklaryna titizlikle uyun ve do?rularla beraber olun.»



Görüldü?ü üzere son âyet, öncekileri âdetâ tamamlayycy bir anlam sergilemekte ve çok genel bir mesaj vermektedir. Dolayysyyla bu olayyn gerek o günün ?artlarynda uyandyrdy?y izlenimler ve sebep oldu?u olumsuzluklar, gerekse dünya durdukça meydana gelecek benzerlerinin neden olabilece?i sonuçlar bakymyndan bu âyette bizlere yöneltilmi? o kadar büyük bir uyary vardyr ki bu noktayy bilinçli olarak göz ardy edip onu Hind kaynakly bir meditasyon uygulamasyna kanyt göstermek, Allah'yn yüce kitabyny alaya almaktan ba?ka bir ?ey de?ildir!



Bu ise ister bilgisizlik, isterse bir hamâkat eseri olsun, bir yanly?lyk ya da mazeret olmaktan uzaktyr.



Ba?ta Halid Ba?dâdî olmak üzere bu ?ahyslar, me?rulu?unun da ötesinde onun kaçynylmaz gereklili?ini, hatta râbytanyn, kayna?yny Kurân-y Kerîm'den ve Rasulullah (s) 'yn sünnetinden aldy?yny kanytlamak için ola?anüstü çaba sarf etmi?lerdir. Râbytaya bazy izahlarla belli bir boyut kazandyranlar, yakyn tarihte ya?amy? olan Nak?ibendî ?eyhleridir.



Rabyta tanymlaryndan ba?lycalary ?unlardyr:



Halid Ba?dâdî'ye mal edilen açyklamada ?öyle denilmektedir:



«Tarîkatta râbyta: Mürîdin, Allah'da fânî (Fânî olmak: Bir tasavvuf terimidir. Sûfîler arasynda genel olarak «Allah'da fânî olmak» ya da «fenâfillâh» ?eklinde de ifade edilmektedir) olmu? bulunan ?eyhinin ?eklini hayâlinde sürekli canlandyrmasyyla onun rûhâniyetinden yardym istemesi (Tarîkatlaryn hemen tamamynda ve özellikle Nak?ibendî Tarîkatynda çok önemli bir inany? ?ekli olan «Rûhâniyetten istimdâd» ya da günümüzün Türkçesiyle (Evliyalaryn ruhundan yardym dilemek) , kayna?yny Animizm'den alyr. «Animizm, atalaryn ruhlaryna tapma esasyna dayanan politeist bir inançtyr.») demektir. Bu da mürîdin edeplenmesi (saygyly olmaya aly?masy) ve typky ?eyhinin yanynda bulunuyormu? gibi gyyabynda da ondan feyiz alabilmesi için lüzumludur. Çünkü mürîd, ?eyhinin ?eklini hayâlinde canlandyrmakla ancak huzur bulur, nurlanyr ve bu sayede çirkin davrany?larda bulunmaktan sakynyr.



(Halid Ba?dâdî, Risaletun fi Tahkyykyr-Râbita (Ra?ahât'yn kenary, s. 221-232)) »



Ki?i do?rudan do?ruya Allah'y dü?ünür, bir nevi Allah ile manevi bir ba? kurar ve hep O'nunla beraber oldu?unu tasavvur eder. Bu ?ekilde manevi bir ba? kuramazsa, ba?ly bulundu?u mür?idini dü?ünür. Onun ba?ly bulundu?u ?eyhlerin silsilesi ile Hz. Muhammed (s.a.s) 'e ula?yr. O'nun vasytasy ile de Allah'a ula?yr ve O'nunla manevi ba? kurar. Tasavvuftaki rabyta, bu ?ekilde dolayly yoldan Allah'a gitmek ve aracylar vasytasyyla O'nunla manevi ba? kurmaktyr. Do?rudan Allah ile manevi irtibat kuramayanlara bu ?ekildeki rabyta tavsiye edilmi?tir. Aksi hallerde buna lüzum görülmemi?tir. (M.Halid,Rabyta hakkynda risâle,Ystanbul 1924,s.238 Selçuk Eraydyn, tasavvuf ve Tarikatlar, Ystanbul 1990,s.447)



Muhammed Halid Hazretleri, Risale-i Halidiyesinde ?öyle buyuruyor: Rabytanyn en üstün derecesi,iki gözün arasynda olan hayal hazinesi ile mür?idin ruhaniyetinin yüzüne hatta iki gözünün arasyna bakmaktyr. Zira orasy feyiz kayna?ydyr. Ondan sonra mür?ide kar?y kendini alçaltarak, son derece tevazu ile yalvarmak ve onu Mevlâ ile kendi arana vesile kylmak üzere, mür?idin ruhaniyetinin hayal hazinesine girip oradan kalbine ve derinliklerine yava? yava? indi?ini dü?ünüp,senin de pe?inden yava? yava? oraya akty?yny ve indi?ini hayal ederek,?eyhini, kendi nefsinden geçinceye kadar hayal gözünden kaybetmemektir (Ruhu'l-Furkân cII,s 79)



Bunu da ?u söze dayandyrmaktadyrlar:



"Hz Ebubekr radyyallahu anh kaza-i hacet (tuvalet) için Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemden hali bir yer bulamady?yndan, bu durumu Efendimize ?ikayet etti. Efendimiz de ona ruhsat verdi" yani Hz. Ebubekir tuvalette, ihtiyacyny kar?ylarken bile Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi hayal ediyordu.



Tabi bu durum ne derece delilleri olur ayry bir konu çünkü çok sevdi?i ki?inin hayali insanyn gözünün önünden gitmez. ?air, sevgilisi için "Gündüz hayalimde, gece dü?ümde" diyor. Bu gayet normaldir. Hz. Ebubekir, hz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemi çok sevdi?i için tuvalette bile aklyndan çykaramady?yny ifade etmektedir. Tarif edilen rabytayla bunun bir ilgisi yoktur.Sebebi ise Rabyta syrasynda ?eyhin ruhaniyetinin müridin yanyna geldi?ini iddia etmektedirler. ?eyhin ruhaniyeti müridin yanyna nereden geliyor ki mürit ondan yardym istesin?



Hz. Ebubekir (r.a.) efendimiz, tuvalette iken bile Hz. Muhammed (s.a.v) efendimizi ister istemez aklyna hayaline geldi?ini, bunda da bir sorumluluk olup olmady?yny sordu?unda Rasulullah (s.a.v) efendimiz bunun fytri bir ?ey oldu?unu, önüne geçilemeyece?ini, bir vebali olmady?yny bildirmi?tir.



Burada dikkat edilmesi gereken bir husus ise Rasulullah (s.a.v) ben de senin tuvalette beni hayal etti?ini, dü?ündü?ünü biliyorum, sana yardym ediyorum, nerede ne yapty?yndan haberdarym dememi?tir!



Ki?inin annesini, babasyny, evladyny, ö?rencisini,?eyhini, i?ini vs dü?ünmesi hatyrlamaktyr. Rabyta de?il. Çünkü rabyta da kar?ylykly dü?ünme ve haberdar olma yardymla?ma ve ne yapty?yndan haberdar olmak anlatylmaktadyr!



Y?te bu tür sapkyn anlayy?larda ?eyhinin kendini her halde iken gördü?ünü sanan cahil softalar tuvalet ve banyoya bile günlerce girememektedirler. Allah c.c. akyl fikir ve sahih bir itikat versin.



Rabyta syrasynda ?eyhin ruhaniyetinin müridin yanyna geldi?ini iddia etmektedirler. Buna delil olarak ta ?u ayetin tefsirini yaparak verirler:



'(Yusuf aleyhisselam kasytsyz olarak, elinden gelmeyerek) ona (Züleyha'ya) meyletti. Rabbisinin burhanyny (delilini) görmeseydi, (o meyline göre hareket edebilirdi) . (Yusuf 24)



Yakup aleyhisselamyn ruhaniyyetinin, ?a?kynly?yndan parmaklaryny ysyrmy? oldu?u halde Yusuf aleyhisselama gözükerek "O kadyndan sakyn." dedi?ini açyklamy?tyr. Bunu da kendi kitaplaryna Müfessir Zemah?eri böyle açyklady diyerek kitaplaryna koymaktadyrlar. (Ruhu'l-Furkan, c. II, s. 65,66.)



Halbu ki Zemah?eri böyle diyenler var diyerek onlary ele?tirmek için yazmy?tyr. Çünkü Zemah?erinin konuyla ilgili ayetin tefsirinde aynen ?u ifadeler bulunmaktadyr:



"Bu ve bunun gibi ?eyler hurafeci zorbalaryn tutunduklary ?eylerdir. Allah Teâlâya ve peygamberlerine iftira bunlaryn dini olmu?tur..." (Mahmut b. Ömer ez-Zemâh?erî, el-Ke??âf, c. I, s. 467, el-Matbaat'ü?-?arkiyye.)



Biraz dü?ünülse bunun Yusuf Suresindeki ba?ka âyetlere de aykyry oldu?u görülür. Bir âyette ?öyle buyuruluyor:



"(Yakup) Onlardan yüz çevirdi Vah Yusufum vah! " dedi. Üzüntüden iki gözüne de ak dü?tü. Kederi içine gömülüydü." (Yusuf 84)



Bu olay, Hz. Yusufun, Mysyra gelen karde?lerinden Bünyamini, hyrsyzlyk bahanesiyle alykoymasyndan sonra olmu?tu. E?er Bünyamin'i Hz. Yusuf'un alykoydu?unu bilseydi Hz. Yakub, böyle üzülür müydü?

Râbytayy Kanytlamada Nak?ibendîlerin Kullandy?y Uslûp



Kusheyrî ve Gazalî gibi iyi e?itim görmü? nadir ?ahsiyetler istisna edilecek olursa esasen bütün tasavvufçularyn anlatym ve açyklama tarzlary peri?an, rasgele ve da?ynyktyr. Bu durum elbette ki Nak?ibendîler için de aynen söz konusudur. Genellikle bütün yazyp çizdiklerinde ve özellikle râbytaya ili?kin olarak kaleme aldyklary mektup ve kitapçyklarda bir anlatym manty?yna rastlamak mümkün de?ildir. Bu nedenle, yazylarynda hiç bir metod ve disiplin yoktur.



Hiç ku?ku yok ki anlatym manty?ynyn temeli diyalektik kurallar üzerinde kuruludur. Çünkü kanytlamak, ilim kaynaklaryna akylcy yollardan ba?vurmak suretiyle gerçekleri belli bir açyklama düzeni ve mantyk silsilesi içinde ortaya çykarma sanatydyr. Bu sanatyn icrasynda e?er tez ile kanyt arasynda hiç bir ilgi ortaya konamazsa, ya da bu iki ?ey arasynda herhangi bir ilgi yokken bunun var oldu?u yolunda kuru bir inat sergilenirse bunda artyk bir anlatym manty?y aramak abes olur. Do?rusu böyle bir tutuma, müzmin bir megalomani tezahürü demek daha do?ru olur.



Nitekim râbyta konusunda Nak?ibendîlerin sergiledi?i inat aynen böyledir. Y?te örnekleri:



Son dönem Nak?î ?eyhlerinden Ysmet Garibullah râbytasyz çaly?an insanyn deli oldu?una kesin ?ekilde hükmetmekte ve bu konuda aynen ?unlary söylemektedir:



«Bin yyl olsa ah vah syrr-u celî,



Hakka vasyl kimsenin olmaz dili



Manevi sohbetle vasyl her velî



Râbytasyz sa'yeden mutlak deli.» (Risâle-i Kudsiyye s. 95)



Demek ki bir insan e?er gidip bir Nak?î ?eyhine ba?lanmamy?sa ve tabiatyyla "mür?idsiz oldu?u için" böyle birinin ?eklini de zihninde canlandyrmaksyzyn çaly?yyorsa (yani ibâdet ediyorsa!) o insan, Ysmet Efendi'ye göre mutlak surette delidir! Bu konudaki kanyty da aynen, kendisinden önceki ?eyhlerin ileri sürdü?ü gibi Tevbe Sûresi'nin 119'uncu âyetidir (!) (Risâle-i Kudsiyye s. 92)



Bir ba?ka örnek de Halid Ba?dadî'ye mal edilen Risâle-i Hâlidiyye tercümesindeki ?u ifadelerdir:



«E?er denilirse ki râbytaya delil-i sâbit var mydyr? Biz deriz ki:



–Naam, (yani evet) kitab ve sünnet ve kyyas ile delil sabittir. Emma kitâb ile sübûtu, Hak Teâlâ'nyn "ve'bte?û ileyhi'l-vesîlete' kavl-i ?erifidir.»(maide35) (Risâle-i Hâlidiyye tercümesi S. 11)



Ne ilginçtir ki Nak?ibendîler bu kitabyn Halid Ba?dâdî'ye ait olup olmady?yny bile ?imdiye kadar kanytlayamamy?lardyr. Çünkü bu kitapçyk onlaryn iddiasyna göre Ba?dâdî tarafyndan yazylmy? olan Arapça bir metnin tercümesidir. Bu metnin nerede oldu?u hakkynda ise hiçbir ?ey söylememektedirler. Hal böyle iken râbytanyn, sözde Allah'yn kitabynda ve Rasulullah (s) 'yn sünnetinde sabit delilleri bulundu?unu bu kitapçy?a dayanarak söylemektedirler!



Allah'yn kitabyndan, davâlaryna kesin birer delil olarak ileri sürdükleri Tevbe Sûresi'nin 119'uncu ve Mâide Sûresi'nin 35'inci âyet-i kerîmelerinden râbyta diye bir anlam çykarmak, Nak?ibendîlikteki mantyk iflasynyn sadece bir tek kanyty de?il, görüldü?ü üzere bu dü?ünceyle sergiledikleri anlatym üslûbu da onlaryn ilim divanynda ne duruma dü?tüklerini açykça ortaya koymaktadyr.



Bir tarîkat ?eyhine ba?lanmayy, ondan sonra da belli bir ?ekilde hareketsiz oturup o insany zihinde canlandyrmayy ve onun (her ne demekse) rûhâniyetinden medet ummayy bu iki âyet-i kerîme ile açyklamaya çaly?mak acaba hangi ilgiyle mümkün olabilmektedir?







_ Râbytanyn Tarihi ve Kaydetti?i A?amalar



Râbyta ne kadar bir geçmi?e sahiptir, ya da bugünkü anlamda ilk kez ne zaman söz konusu edilmi?tir? Bu inany? tarzy kim ya da kimler tarafyndan Nak?ibendî doktrinine yerle?tirilmi?tir?



Aslynda bu ve benzeri sorularyn cevabyny Nak?ibendî Tarîkaty'nyn, kaydetti?i evrimin aky?y içinde aramak lazymdyr. Çünkü bizzat bu tarîkatyn ruhanileri ve ileri gelenleri tarafyndan bu konuda söylenmi? olan sözlere bakylacak olursa Tarîkat, tarih boyunca a?amalarla çe?itli adlar almy? ve içinde faaliyet gösterdi?i muhitlerin gelenek ve anlayy?laryyla yeni yeni içerikler kazanmy?tyr.



Müteveffa eski A?ry Milletvekili ve «Do?u»'nun ünlü Nak?î ?eyhlerinden Muhammed el-Küfrevî'nin torunu ve O'nun temsilcisi Kasym Kufraly (Küfrevî) , 1949 yylynda yazdy?y «NAK?YBENDÎLY?YN KURULU? VE YAYILI?I» adly eserin önsözünde aynen ?unlary söylemektedir:



«Ylk ?eyhlerinin Türkistan ve Maverâünnehrli olmalary dolayysyyla Nak?ibendîli?e bu muhitin anane ve âdetleri de girmi?ti. Tesirleri türlü ?ekillerde tezahür eden bu gelenekler dolayysyyla Nak?ibendîli?in Türk fikriyâty bakymyndan da tetkiki gerekiyordu.»



Nitekim Kasym Kufraly bunlary tetkik etmi?, (incelemi?) ve birço?unu ortaya çykarmy?tyr ki bunlaryn en önemlisi Nak?ibendî Tarîkaty'nyn hangi tarihlerde kuruldu?u konusudur. Çünkü Nak?ibendîler, «Silsile-i Sâdât» diye adlandyryp, birbirine ba?ladyklary birkaç düzine insandan olu?an hayâlî bir tarîkat zinciri aracyly?yyla bu te?kilaty her ne kadar Hz.Ebubekr'e kadar ba?lyyorlarsa da Kufraly bunu âdetâ yalanlarcasyna (yine bu kitabynyn önsözünde) ?unlary kaydetmektedir:



«Mevcut eserlere dayanylarak Nak?ibendîli?in teessüs tarihi Gazneliler zamanyna kadar çykaryldy?y için, tarîkatyn bu hanedân zamanyndan itibaren hakiki hüviyetini ihraz etmeye ba?lady?y, Hâce (Bu kelime Farsçadyr. Efendi, reis, ö?retmen, ba?kan ve önder gib) Yusuf el-Hemedânî devrine kadar geçirdi?i istihâle tetkike mebde' ittihaz edilmi?tir.»



Nak?ibendîli?in âdetâ cenneti haline getirilmi? bulunan Türkiye'de «bu tarîkatyn ba?lylary, neden son zamanlarda râbyta üzerinde titizlikle durmaya ba?ladylar? » sorusuna gerçek anlamda bir cevap bulabilmek için bu tarîkatyn tarihini irdelemekle ancak mümkün olabilecektir. Her ne kadar Nak?ibendîli?in tarihi amaç de?ilse de konunun ana çekirde?ini olu?turan râbyta hakkyndaki ayryntylaryn su yüzüne çykarylabilmesi açysyndan bu mistik akymyn geçmi?ini biraz e?elemek burada az çok önem ta?ymaktadyr.



Nak?ibendîli?in, genelde Türklere mahsus bir Yslâm modeli oldu?unu söylemek yanly? olmaz. (Syrf Kurân-y Kerîm'e ve Rasulullah (s) 'yn Sünnetine ba?ly Müslüman azynly?yn dy?ynda kalan) Anadoludaki hemen bütün Türkler, bilerek veya bilmeyerek Yslâmy bu model içinde benimsemi?lerdir. Hatta ve hatta Türkiye'deki «dindar» Kürtlerin, Melez Araplaryn ve di?er Müslümansy azynlyklaryn da Yslâmî anlayy?y, egemen kitle olan Heterodoks Sünni Türklerin etkisi altynda Nak?ibendîle?mi?tir.



Bu bakymdan kurallaryyla, âyinleriyle ve dy? dekoruyla topluma a?ylady?y zihniyet ve ona verdi?i yön bakymyndan, Nak?ibendîli?in serüvenini ara?tyrarak râbytanyn tarihi hakkynda tesbitler yapmak daha do?ru olur. Bu tarîkatyn gerçek anlamda Türklerin milli dini oldu?unu en çarpycy ?ekilde kanytlayan a?a?ydaki sözlerin bizzat ?ah-y Nak?ibend tarafyndan söylendi?i Nak?ibendîli?in en güvenilir bir kayna?ynda yer almaktadyr.



«Ol hâby ana dedim. Buyurdular ki: ' Ey o?ul! Sana me?ayih-i Türkden nasib eri?se gerektir.»(Nefehât Ter) Nak?ibend'in, gördü?ü bir rüyayy büyükannesine anlatty?y zaman O'nun, bu dü?ü nasyl yorumlady?yny anlatan yukarydaki sözler bugünkü Türkçe ile ?öyledir: «O rüyayy ona söyledim. Buyurdular ki: ' –Ey o?ul! sana Türk ?eyhlerinden bir pay ula?sa gerektir. » Yani Türk ?eyhleri seni e?itecek ve sana yön vereceklerdir.



Bu iki cümleden bile çok rahatça anla?ylmaktadyr ki: Türklük ideali, Nak?ibend'in do?du?u ta Miladî 1318 yyllaryndan itibaren Yslâm'y syrf bu millete mahsus bir din kalybyna dökmek için Nak?ibendî Tarîkaty'na çok önemli bir rol yüklemeye ba?lamy?tyr. Bu ipucundan hareketle iz sürülürse çok net bir ?ekilde görülecektir ki do?rudan do?ruya Yslâm'y Kur'ân'dan anlamak ve O'nu, orijinal nitelikleriyle alyp hayata geçirmek, daha o zaman Türkün milli idealine sy?mamy?tyr. Çünkü tarîkat kapysyndan girerek Yslâm'la tany?an Türk insany, genellikle «Ben önce Türküm, ondan sonra Müslümanym» diye dü?ünmü?tür. Bu özellik ayny zamanda Yranlylar için de söz konusudur. Nitekim, Yranlylar için ?iîlik, nasyl ki bir Yslâm modeli haline gelmi?se Türkler için de Nak?ibendîlik bir Yslâm modeli haline gelmi?tir.



Bu nedenle, Yranly ?iînin vicdanynda «Âyetullah» denen kutsal ki?ili?in yeri ise Nak?ibendî Türkün vicdânynda da «Efendi Hazretleri»'nin yeri odur. Ary Yslâm'yn eski Türkler arasynda salt bir Arap dini olarak algylanmy? olmasy gibi çok güçlü bir ihtimalin varly?yny e?er dü?ünecek olursak, elbette ki dil ve kültür farklylyklaryndan kaynaklanan bir takym sorunlaryn, Yslâm'yn Nak?ibendîle?tirilmesinde büyük etken olu?turdu?una da inanmamyz gerekir.



Dolayysyyla «Alternatif bir Yslâm ?ekli»'nin elde edilebilmesi için elbette ki çe?itli malzemelere gereksinim vardy. Nitekim eski Türk rûhânîlerinin yapty?y i?, bu malzemeleri bulmak olmu?tur. Y?te bunlardan biri de «râbyta»'dyr.



?unu da bilmeliyiz ki, tasavvuf diye anlatylan ?ey bir hal, Yslamyn daha dikkatli ve hassas ya?anma biçimi zikir, zühd, ibadet ve tefekkür olarak Hz. Peygamberden beri var olan bir ya?ama biçimi {olmalydyr. Ybadeti yalnyz Allah'a has kylmak ise} Yslamyn ta kendisidir. Tarikatlar ise –Kitap ve sünnet çizgisinde kaldyklary sürece- tasavvufun mektepleri ve mezhepleridirler. Ancak rabyta tasavvufun ?artlaryndan de?ildir ve tasavvufun ehli sünnet çizgisinde ya?andy?y ilk yüzyyllarynda da onda bu anlamda bir rabyta hiç olmamy?tyr. Sevginin, ba?lyly?yn, karde?li?in, ittibayn rabyta diye anlatylmasy da elbette isabetli olmaz.



Dolayysyyla rabytayy kabul edip etmemekle, tasavvufu kabul edip etmemek farkly ?eylerdir.



Bazy tarikatlerdeki güzel sanylan insanlaryn hatyry için rabytayy da onlaryn anlady?y gibi kabul etmek isterdik. Ancak Yslamyn ve hakikatyn hatyry daha büyüktür ve buna kar?y saygysyzly?y hiç göze alamayyz, bu sebeple de dini bir delile dayanmayan bir uygulamayy red ederiz!



Bu noktada ?unu da zikretmeliyiz ki, tasavvuf bu günkü hali itibariyle bir Rabbani alimlere muhtaçtyr. Nasyl onlar zamanynda tarikatlar Yslamdan çok uzakla?my?lardy ve o bu konuda bir tecdid gerçekle?tirip, onlary tekrar Sünni ve Kurânî çizgiye oturttu ise, bu gün de bunu yapacak birisine ?iddetle ihtiyaç vardyr. Çünkü ço?u tarikatlar bu gün ya cehalet ve sapmalaryn, ya da sahtekarlyk, derin ili?kiler ve düzenbazly?yn hakim oldu?u karanlyk odaklardyr. Ancak tecdid, teceddüt ve yeniden Kurânî çizgiye gelme ihtiyacynyn umumi oldu?unu ifade ediyoruz







******************



Resim kullanarak Rabyta Yapmak



Tasavvufta rabyta denince, Nak?iler tarafyndan (Yani Hz. Peygamberden yakla?yk 700 sene sonra) geli?tirilen bir disiplin akla gelir. Mürit ?eyhini sevecek, ona kalben ba?lanacak, buradan Hz. Peygambere, oradan da Allaha ula?ylacak ve Onunla irtibatly olunacaktyr. Bunun için mürit öncelikle ?eyhinin suretini hayal edecek, onun güzelliklerinin, ahlakynyn kendisine feyezan etmesini isteyecektir. Hatta ?eyh müridini Allaha ba?lady?y için onun kendisi bizatihi rabytadyr/ba?dyr. (Enver Fuad.Mucem 88)



Mutasavvyflar rabyta'yy, müridin ?eyhini dü?ünerek kalbinden dünya ile ilgili ?eyleri çykarmasy, ?eyhi vasytasy ile Hz. Peygamber (s.a.s) 'e ve Allah'a kalbini ba?lamasy ?eklinde anlamy?lardyr. Hemen hemen bütün tarikatlarda rabyta vardyr. Bilhassa Nak?ibendiyyenin ystylahlaryndandyr.



Tarikat ehli, rabytayy ayet ve hadise dayandyrmaya çaly?maktadyr. Onlara göre, 'sadyklarla birlikte olun' (Tevbe, 119) gibi ayetler ve 'ki?i sevdi?iyle beraberdir' (Buharî, Edeb 96 Müslim, Birr, 165 Tirmizî, Zühd, 50.) gibi hadisler, rabytanyn caiz oldu?unu göstermektedir. (Süleyman Uluda?, Tasavvuf Terimleri Sözlü?ü, Ystanbul 1991, Rabyta mad.)



Bu hayal etmeyi gerçekle?tirmek üzere bazy tarikatlarda (mesela menzil) müritler, üzerlerinde ?eyhinin resmini bulundurmaktadyrlar. Hatta Hz. Peygamber (sav) adyna yapylan hayali bir resmi üzerlerinde bulunduran tarikat mensuplary da.



Bu elbette cehaletten öte bir cinayettir. Cahiliye dönemindeki Kurey?li putperest mü?riklerde sevdikleri alimlerin ve büyüklerinin putlaryny kar?ylaryna alarak Allaha yakla?maya çaly?yr, yasak olmady?y için ibadetlerinde heykelleri (put) aracy kullanyrlardy. Günümüzde bu ?ekilde ?eyhlerinin hayal ile yada resimler aracyly?y ile Rabyta yapanlar Yslam dininde ayet ile haram olan heykel-put hükmü bulunmasaydy ?eyhlerinin putlary kar?ysyna geçerek rabyta yapmalary daha kolay ve etkili olurdu. O zaman mürit, ?eyhinin putu kar?ysyna geçecek, ona rabyta yapacak ve onun ruhaniyetinden yardym isteyecekti. Ona kar?y kendini alçaltarak, son derece tevazu ile yalvaracakty.



Puta tapanlaryn yapty?y zaten bundan ba?kasy de?ildi. Aradan heykeli kaldyryp yerine ?eyhin hayalini geçirmek neyi de?i?tirir? Puta tapanlar da zaten ta?tan veya a?açtan bir ?ey beklemiyor, onun temsil etti?i varly?yn ruhaniyetinden yardym bekliyorlardy. Tasavvufçularyn tarif etti?i rabytaya sadece ?u âyet delil olabilir. " Yyi bil ki, saf din Allahyn dinidir.



Onun berisinden veliler edinenler 'Biz onlara ba?ka de?il sadece bizi Allaha tam yakla?tyrsynlar diye kulluk ediyoruz.' derler. Y?te Allah, onlaryn aralarynda tarty?yp durduklary ?eyde hükmünü verecektir. Allah, yalancy ve gerçekleri örtüp duran kimseleri do?ru yola sokmaz." (Zümer 3)







?öyle de diyebiliriz: Bir ibadet dü?ünün ki, Hz. Peygamber onu hiç yapmamy?, ö?retmemi? ve onu izleyen selefi salihin de böyle bir ?eyden haberdar olmamy?tyr. Böyle bir ibadetin olmasy mümkün de?ildir. Bu anlamdaki rabyta için delil getirilen: "Sadyklarla beraber olun" mealindeki ayet-i kerime, ya da "Ki?i sevdi?iyle beraberdir" hadisi ?erifi de Yslamî gelenek içerisinde "rabyta" ortaya çykyncaya kadar hiç böyle anla?ylmamy?tyr. Zorlama bir tevil yapmadan böyle anla?ylmasy da mümkün de?ildir. Zorlama tevillerin insanlary saptyraca?yny da bizzat Kurân-y Kerim söylemektedir. (Al-i Ymran 7)



Sahabe efendilerimizin Hz. Peygambere olan sevgilerinden böyle bir uygulama çykarmak da mümkün de?ildir. Aksi halde, Allah Rasulünü izleyen 700 yyl, insanlar, hatta bizzat Hz. Peygamberin kendisi bunu ke?fedememi? ve anlamamy? olurlardy. Oysa akide ve ibadetler konusunda en do?ru anlama, Hz. Peygamberle beraber olanlaryn, sonra da onlary izleyenlerin anlamasydyr. Bunda bütün Yslam alimleri ittifak halindedir.



Peygamberimiz (s.a.s) 'in de, rabyta ve ribat hakkynda söylemi? oldu?u hayli hadis vardyr. O'nun bu hadislerinden bazylary ?öyledir:



_'Bir gün Allah yolunda ribatta bulunmak, dünya ve dünyada bulanan her ?eyden daha hayyrlydyr' (Buharî, Cihad, 73 Müslim, Ymâre, 163 Nesâî, Cihâd, 39 Ybn Mace, Cihâd, 7.)



_'Allah'yn onunla hatalary affedip ba?y?layaca?y, dereceleri yükseltece?i bir ?eyi size söyleyeyim mi? Abdest üstüne abdest almak, camide cemaatle namaz kylmaya devam etmek ve her namazdan sonra di?er namazy beklemek. Y?te ribat budur! . Y?te ribat budur! . Y?te ribat budur! .' (Müslim, Tehâret, 41 Tirmizi, Teharet, 39 Neseî, Teharet,106 Muvatta, Sefer, 55.)



_'Kim bir günlük (yirmi dört saatlyk) ribatta bulunursa, bir aylyk oruç ve ibadetten daha fazla sevap kazanmy? olur' (Nesaî, Cihad, 39 Tirmizî, Fedâilul-Cihâd, 35 Ybn Mace, Cihâd, 7.)



Bütün bu ayet ve hadislerden anla?yldy?y gibi, rabyta, çe?itli manalar için kullanylmy?tyr. Ancak daha çok bir cihad terimidir. Ayet ve hadislerin ço?unda rabyta, Allah ve Peygamberin dü?manlaryna kar?y silahlanma, cihad için hazyrlykly olma, müslümanlarla kâfirlerin arasyndaki hudut karakollarynda nöbet bekleme ve bu duygulara syky sykyya ba?ly olma demektir.



Buna göre ayet ve hadislerde kasdedilen anlamlardan mutasavvyflaryn uygulamasyny destekleyecek en ufak bir i?aret yoktur. Ayet ve hadislerde dile getirilen cihad ruhunu meskenete çevirmekten ba?ka bir ?ey yapmayan mutasavvyflar Kur'an ve hadislerdeki bu ribat kelimesini çok yanly? bir alana çekmi?lerdir. Hiçbir sahabi Resulullah'y aracy kylarak rabyta yapmady?y gibi, hiçbir tabii de sahabe'yi aracy kylarak rabyta yapmamy?tyr. Rabytanyn bu ?ekildeki uygulamasy tarikatlaryn Hicri yedinci yüzyyldan sonraki dönemlerde uydurduklary bir bid'attir.







CYMA ANINDA ?EYHYNY HAYAL, RABITAYA AKLY DELYL!



Tasavvuf camiasynyn sevilen simalaryndan! Cübbeli Ahmed Mahmud Ünlü ise "TARYKAT-I ALYYYEDE RABITA-I CELYYYE" adly kitabynda Rabytaya deliller bulmaya çaly?tyktan sonra, "Rabyta Hakkynda Akli Deliller " bölümünde 261. sayfasynda ?u maddeyi delil olarak bizlere sunmu?tur!



"Herhangi bir i?i, severek ve kalbi istila edecek ?ekilde dü?ünmek o i?i yapmak gibi insana tesir eder. Yyilikleri dü?ünmek iyi, kötüleri hayal etmekse kötüdür.Bazy ulema, do?acak çocu?a bereketi sirayet eder ümidiyle ki?inin, cima halinde Salih kimseleri dü?ünmesini güzel görmü?lerdir. O halde dü?ünceyi haram ve mübahlardan çevirip, iyilere yönlendirmek, hiçbir akyllynyn inkara kalky?mamasy gereken ?eylerdendir ki rabyta da bu hayali sohbetten ibarettir." (Muhammed Salih, Be?iyyetül- Vacid, Sh. II)



Cima anynda neler yapylmasy, nasyl hareket edilmesi ehli sünnet kaynaklaryyla bellidir. Rabytayy savunabilmek için akil yoluyla delil bulmaya çaly?an ve bu u?urda mahremlerine 3. bir ki?iyi sokanlaryn ehli sünnete göre delilleri nedir merak ediyoruz? halbuki tam tersine deliller var iken...







Peki Ya Birde "Ölüye Rabyta"ya Ne demeli? (kabirden yardym)



Tarîkatçylara göre yalnyzca sa? olan mür?idden de?il, ayny zamanda ölüden(kabirden) de yardym beklenir. Yani ?eyhin rûhâniyetinden yardym dilemek için onun, sa? ya da ölü olmasy fark etmez. Bu inany? hemen hemen bütün tarîkatlarda vardyr ve «himmet dilemek», «bereket talep etmek», «feyiz almak» «istifâzada bulunmak» ya da «rûhânîyetten istimdâd etmek» gibi çe?itli deyimlerle ifade edilir. Mehmed Zâhid Kotku bu konuda aynen ?unlary kaydetmektedir:



«Bu tarikde ?eyh, kemâl-i marifet ile mütehakkyk olursa, ifâzada (yardym etme konusunda) ölü ile diri müsavi olurlar»



Aslynda müsavi olmaktan da öte, (yine tarîkat rûhânîlerine göre) velî, öldükten sonra bir «tî?-i üryân» gibi, yani kynyndan çykmy? olan bir kylyç gibi çok daha keskin olur ve onu ça?yran insanyn imdadyna çok daha çabuk yeti?ir.



(Mehmed Zâhid Kotku (H. 1313/M. 1897-H. 1401/M. 1980) Tasavvufî Ahlâk: 2/272)



Ölüye râbyta yapma k onusuna, özellikle son dönem Nak?î ?eyhleri tarafyndan çok önem verilmi?tir.



Bu cümleden olarak Abdulhakîm Arvâsî'nin, «Mezarlara Râbyta Keyfiyeti» ba?ly?y altynda a?a?yya alynan sözleri ilginçtir. Arvâsî ?u ö?ütleri vermektedir:



«Mezar ziyaretçisi mürîd, nefsini her türlü dy? alâkadan bo?altyr. Yçini dünya kayytlaryndan uzakla?tyryr. Kalbini ilimler ve naky?lardan ve hadiselere ba?ly duygulardan çekip çykaryr. Ziyaret etti?i mevtânyn rûhâniyetini hissî keyfiyetlerden mücerret bir nur farz eder. O kabir sahibinin Feyizlerinden bir Feyiz ve hallerinden bir hal zuhur edinceye kadar o nuru kalbinde tutar. (...) »



«Feyiz istekçisi ziyaretçi, Feyiz vericinin kabrine yakla?yp selâm verir. Mezaryn ayak ucuna yakyn sol tarafyna durur. Ona kar?y hayattaki tavryny muhafaza eder. Bir fatiha ve on bir ihlas okur. Sevabynyn mislini mevtâya hediye eder. Sonra çöker oturur. Feyiz almak için kabirdeki mevtânyn rûhâniyetine teveccüh eder....»



(Abdulhakîm Arvâsî, Râbyta-i ?erîfe Risâlesi s. 23 Sadele?tiren N. F. Kysakürek)



Yine ?u uydurma sözü hadis diye kabul ederler:



"Y?lerinizde ne yapaca?ynyzy ?a?yrdy?ynyzda kabir ehlinden yardym isteyiniz." (Mahmut Ustaosmano?lu ba?kanly?ynda bir heyet, Ruhu'l-Furkan Tefsiri, Ystanbul 1992, c. II, 82.) Bu sözü delil olarak ta Aclûnî'ni Ke?f'ül-Hafâ adly kitabynda oldu?u için kabul etmektedirler.



Halbuki Aclûnî bu eserini, halk arasynda hadis diye bilinen sözlerin do?rusu ile asylsyz olanyny ortaya koymak için yazmy?tyr. Bu sebeple o kitapta çok sayyda uydurma hadis vardyr. Aclûnî, kitabynyn ba?ynda Hafyz ibn-i Hacer'in ?u sözünü naklediyor: 'Asly olmayan hadisi kim nakletmi?se Buhârî'nin Sülasiyyat'ynda rivayet etti?i, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ?u sözünün kapsamyna girer: 'Kim benden söylemedi?im bir ?eyi naklederse Cehennem'de oturaca?y yere hazyrlansyn. ' (Ysmail b.Muhammed el-Aclûnî, Ke?f'ul-hafâ, Beyrut 1988/1408, c.I,s 8)



Sonra alfabetik olarak hazyrlady?y kitabynda hadislerin kaynaklaryny veriyor. Ama bu sözle ilgili olarak sadece 'Ybn-i Kemal Pa?a'nyn el-Erbaîn'inde böyle geçmi?tir.' ifadesini kullanyyor. Ybn-i Kemal Pa?a'nyn bu eserine bakty?ymyzda da hadis diye söyledi?i o söz için hiçbir kaynak göstermedi?ini görüyoruz. (Ybn-i Kemal, Pa?a,el-Erbeûn, v. 360. Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi,1694) .



(Ybn-i Kemal, Yavuz Sultan Selim'in me?hur ?eyhülislamy'dyr. 1469'da Tokat'ta do?mu?,1534'te Ystanbul'da ölmü?tür. Peygamberimizle arasynda 900 seneden fazla bir fark varken hiç bir kaynak göstermeden ve anlamy da Kur'an'a taban tabana zyt olan bir sözü hadis olarak önümüze sürmesi kabul edilemez. Ybn-i Kemal bu eserinde, kaynak gösterme yerine, bu sözün hadis oldu?unu ispat için hiçbir dini dayana?y olmayan felsefi izahlara girmi?tir.)



"Allah ölüm esnasynda ruhlary alyr, ölmeyenlerinkini de uykuda alyr. Ölümüne hükmetti?ini tutar, ötekileri belli bir vakte kadar salyverir." (Zümer 42)



Bu âyete göre Allah, ölülerin ruhunu, belli bir yerde, berzah aleminde tutmaktadyr.



Kabirdekilerle ilgili olarak Allah Teâlâ ?öyle buyuruyor: "Dirilerle ölüler bir olmaz. ?üphesiz Allah diledi?ine i?ittirir. Ama sen kabirdekilere bir ?ey i?ittiremezsin." (Fatyr 22)



Hz. Ysa aleyhisselamyn ahirette yapaca?y konu?mayy veren ?u âyet üzerinde dü?ünmek gerekir.



" -Ve Allah demi?ti ki: 'Ey Meryem o?lu Îsâ, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan ba?ka iki tanry edinin' dedin? '. 'Hâ?â, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan bir ?eyi söylemem bana yaky?maz. E?er demi? olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olany bilirsin, ben ise senin nefsinde olany bilmem, çünkü gayblary bilen yalnyz sensin, sen! '.



- 'Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. Yçlerinde bulundu?um sürece onlara ?ahittim. Beni vefat ettirince artyk onlar üzerine gözetleyici yalnyz sen oldun. Sen her ?eyi görüp gözetirsin." (Mâide 116-117)



Büyük Peygamber Hz. Ysa öldükten sonra ümmetinden habersiz oluyorsa, ölen bir velinin ruhunun kynyndan çykmy? kylynç gibi olmasy nasyl kabul edilebilir? Günümüzdeki en büyük Yslam alimleri, sözünü etti?imiz anlamdaki rabytaya bidat olarak baktyklaryny da burada zikretmeliyiz.



Mesela Ramazan el-Bûtî ?öyle söyler:"?üphesiz tarikat ?eyhlerinin sonradan icad ettikleri rabyta bidattir, çünkü bunun dinde hiç bir dayana?y bulunmamaktadyr".







Ölüden Yardym Ysteyenlere Örnekler



1- Said Nursî Örne?i



Nurcular ?u ?iiri, Abdülkadir Geylânînin, sekiz asyr önce Said Nursi için yazdy?yny iddia ederler:



"Bizi aracy yap, her korku ve darlykda.



Her ?eyde her zaman, candan ko?arym imdada



Ben korurum müridimi korktu?u her ?eyde.



Koruyuculuk ederim ona, her ?er ve fitnede.



Müridim ister do?uda olsun ister batyda



Hangi yerde olursa olsun yeti?irim imdada "



(Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Sekizinci Lema, c. II, s. 2083.)



Bu iddiayy Said Nursînin 23 ?akirdi yapar. (Ysimleri ?öyledir: Süleyman, Sabri, Zekâi, Âsym, Re'fet, Ali, Ahmed Husrev, Mustafa Efendi, Rü?tü, Lütfü, ?amly Tevfik, Ahmed Galib, Zühtü, Bekir Bey, Lütfi, Mustafa, Mustafa, Mes'ud, Mustafa Çavu?, Hâfyz Ahmed, Hacy Hâfyz, Mehmed Efendi, Ali Ryza.)



Yspat için, cifr denen hayali ?eylere dayanyr ve ?iirde, Abdulkadir Geylânînin ?u anlamy saklady?yny söylerler:



"Müridim Said Kürdî, Rusyada esirken kuzeydo?u Asyadan bidatçylaryn eliyle Asyanyn batysyna sürgün edildi?i ve Sibirya taraflaryndan kaçyp çok fazla yeri dola?mak zorunda kaldy?y syrada Allahyn izni ile ona yardym ederim ve imdadyna yeti?irim."



Yardymyn nasyl gerçekle?ti?i de ?öyle anlatylyyor:



"Evet Hazret-i Gavsyn "müridim" dedi?i Said, esir olarak üç sene Asyanyn kuzeydo?usunda, yok edici zorluklar içinde hep korundu. Üç-dört aylyk yolu, kaçarak a?my?, çok ?ehirleri gezmi? ama Gavsyn dedi?i gibi hep koruma altynda olmu?tur.



Üstadymyz diyor ki: "Ben sekiz-dokuz ya?ynda iken, nahiyemizde ve etrafynda bütün ahali Nak?î Tarikatynda ve orada Gavs-y Hîzan adyyla me?hur bir zattan yardym isterken, ben akrabama ve bütün ahaliye aykyry olarak "Yâ Gavs-y Geylanî" derdim. Çocukluk itibariyle ceviz gibi ehemmiyetsiz bir ?eyim kaybolsa, "Yâ ?eyh! Sana bir fatiha, sen benim bu ?eyimi buldur" derdim. ?a?yrtycydyr ama yemin ederim ki, böyle bin defa Hazret-i ?eyh, himmet ve duasyyla imdadyma yeti?mi?tir.'



(Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Gaybî, Sekizinci Lema, c. II, s. 2084.)







http://www.risaleinurenstitusu.com/i...Gaybi&Page=128



Bu inancyn Kurâna aykyryly?yny gösteren âyetler daha önce okunmu?tu. Bir âyet de ?öyledir:



"Darda kalmy? ki?i dua etti?i zaman onun yardymyna kim yeti?iyor da sykyntyyy gideriyor ve sizi yeryüzünün hakimleri yapyyor? Allah ile beraber ba?ka bir Allah my var? Ne kadar az dü?ünüyorsunuz.." (Neml 62)



Güç yetirilemeyen konularda ba?kasyndan yardym alynabilirse artyk kim Allaha sy?ynyr? Allah Teâlâ ?öyle buyuruyor:



"De ki, Allahyn dy?ynda kuruntusunu ettiklerinizi ça?yryn bakalym onlar, sykyntynyzy ne gidermeye, ne de bir ba?ka tarafa çevirmeye güç yetirebilirler.



Ça?yryp durduklary bu ?eyler de Rablerine hangisi daha yakyn diye vesile ararlar, rahmetini umar, azabyndan korkarlar. Çünkü Rabbinin azaby cidden korkunçtur." (isrâ 56-57)



"Allah neyi gizledi?inizi, neyi açy?a vurdu?unuzu bilir.



Allahyn yakynyndan ça?yrdyklary ise bir ?ey yaratamazlar esasen kendileri yaratylmy?tyr. Onlar ölüdürler, diri de?il. Ne zaman dirileceklerini de bilemezler." (Nahl 19-21)



"Onlara sorsan "Gökleri ve yeri, kim yaratty? " diye, kesinkes "Allah" diyeceklerdir. De ki: "Allahyn yakynyndan neyi ça?yrdy?ynyza baktynyz my? Allah bana bir sykynty vermeyi istemi? olsa, onlar bu sykyntyyy fark edebilirler mi? Ya da Allah bana iyilik etmeyi istemi? olsa, onlar onun bu iyili?ini önleyebilirler mi? " De ki: "Allah bana yeter. Dayanacak olanlar ona dayansynlar." (Zümer 3 8)







2- Fethullah GÜLEN Örne?i



Fethullah GÜLEN, Peygamberimizin amcasy Hamzanyn kendine, sayylamayacak kadar çok yardym etti?ini iddia eder ve onlardan birini ?öyle anlatyr:



Ankaradan Ystanbula geliyoruz... "Kartal civaryna kadar geldik. Hava hafif hafif ya?yyordu. Oralarda çukurca bir yer varmy? tam biz oraya yakla?my?tyk ki, ya?mur olanca hyzyyla ?iddetlendi. Rampanyn dibine indi?imizde de bujileri su aldy ve araba stop etti. Bir-iki dakika içinde su kabardy ve bizim arabayy yüzdürmeye ba?lady. Her geçen dakika su daha da kabaryyor ve bir afet halini alyyordu. Öyle ki kysa bir müddet sonra kalas yüklü kamyonlary bile kaldyryp, sa?a sola sürüklemeye ba?lady. Camy biraz açayym, dedim, içeriye dolan su üçümüzü de syrylsyklam yslatty. Hemen camy kapattym. Elden bir ?ey gelmiyordu. Koca otobüs ve kamyonlar dahi suyun yüzünde adeta saman çöpüne dönmü?lerdi. Hatta onlardan birkaçy, sa?ymyzdan, solumuzdan geçerken "Geçen sene burada bir sürü taksi sürüklendi gitti." diyerek moralimizi de bozdular... Ya araba kyyydaki bariyerlere vurur da parçalanyrsa halbuki emanet.. durmadan bunlary dü?ünüyorum...



Bir ara baktym büyük bir kalas bize do?ru geliyor. Aklymdan, ?u kalas bizim ile sütre arasynda dursa hiç olmazsa araba kyyydaki sütrelere çarpmaz diye dü?ündüm ve tam o esnada arkada?lara "dua edin" dedim. Kendim de "Ya Seyyidena Hamza! Ya Seyyidena Hamza! " diyerek o yüce ruhu, imdadymyza göndersin diye Cenab-y Hakka dua ettim. Üzerimize do?ru gelmekte olan kalas, yanymyzdan geçerek gözden kayboldu... Ve hayrettir selin mecrasy birden de?i?ti, hyzy da azaldy... Olayyn ?ahitleri var. Bu de?i?ikli?i ve birden selin hyzynyn azalmasyny fiziki kanunlarla izah imkansyz. Hiçbirimizin ?üphesi kalmady ki, Cenab-y Hakk o mukaddes ve yüce ruhu istihdam buyurdu ve yardymymyza gönderdi....



(Küçük Dünyam 2, Zaman Gazetesi 28 Kasym 1996, ayryca



http://arsiv.zaman.com.tr/1996/11/28...ndi/index.html (30/11/2003))



Hem "Ya Seyyidenâ Hamza! Ya Seyyidenâ Hamza! " yani "Efendimiz Hamza, efendimiz Hamza yeti?! .." diyor, hem de "o yüce ruhu, imdadymyza göndersin diye Cenab-y Hakka dua ettim " diyor.



Bunun neresi Allaha dua? Sonra ?öyle diyor:



"Ehl-i tahkik, ?ahyslardan istimdat etmeyi mahzurlu görürler. Kanaatimce her meselede oldu?u gibi, bu meselede de ölçüyü iyi ayarlamak, ifrat ve tefritten kaçynmak gerekir. Bize göre büyük ve mukaddes ruhlardan istimdat olabilir fakat kalbin ibresi her an Cenab-y Hakky göstermelidir. Yani bu büyüklere, vesile ve vasytalyktan öte tasarruf adyna hiçbir paye verilmemelidir. Zaten onlary vesile olarak istihdam buyuracak da yine Cenab-i Haktyr. O dilemedikten sonra, hiç kimsenin, hiçbir meselede yardymcy olmasy, bir ?ey yapmasy mümkün de?ildir. Ama, Hak tecelli eyleyince her i?i âsân eder halk eder esbabyny bir lahzada ihsan eder." Bu hususu da böyle tespit ettikten sonra: Büyük ve mukaddes ruhlar ceset kafesinden kur-tulduklarynda, adeta bir melek haline gelirler... Hele bunlardan, canlaryny yüce, yüksek bir ideal ve davaya adamy? olanlar, kendileriyle ayny dü?ünceyi payla?anlary Allahyn izniyle her zaman destekler, onlara arka çykar ve onlary korurlar. Ama, arz etti?im gibi frekans birli?i ?arttyr".







Ysaya Allah diyen Katolikler de benzeri ifadeleri kullanarak ?öyle diyorlar:



"Ysa kendili?inden bir ?ey yapamaz. Her ?eyi kendisini gönderen Babadan alyr. (Katolik Kilisesi Din ve Ahlak Ylkeleri, par. 859.)



?imdi o, Babanyn yanynda Hyristiyanlaryn avukatly?yny yapyyor. Onlar lehine aracylyk etmek için hep canlydyr. Allahyn huzurunda daima hazyr bulunmaktadyr"(.Katolik Kilisesi Din ve Ahlak Ylkeleri, par. 519) .



Allah Teâlâ ?öyle buyurur:



"Y?te Rabbiniz olan Allah… Hakimiyet onundur. Onun yakynyndan ça?yrdyklarynyz bir çekirdek zaryna bile hükmedemezler. Onlary ça?yrsanyz, ça?rynyzy i?itmezler i?itmi? olsalar bile size kar?ylyk veremezler kyyâmet günü de sizin ortak saymanyzy tanymazlar. Hiç kimse sana, her ?eyin iç yüzünü bilen Allah gibi, haber veremez." (Fatyr 13-14)



"De ki: "Sizi karanyn ve denizin karanlyklaryndan kurtaran kimdir? Bundan bizi kurtaryrsan ?ükredenlerden olaca?yz diye ona gizli gizli yalvaryr yakaryrsynyz."



De ki: "Allah sizi ondan ve her sykyntydan kurtaryr, sonra da ona ortak ko?arsynyz." (Enam 63-64)



"Gemiye bindiklerinde, ?irkten uzak bir ?ekilde, yalnyz ona boyun e?erek Allaha yalvaryrlar. Allah onlary karaya çykardy my, bir de bakarsyn ona e? ko?maya kalky?yyorlar." (Ankebut 65)



Hamza gibi ?ehidlerin ölmedi?ini ispat için ?u ayete dayanylyyor:



"Allah yolunda öldürülenlere ´ölüler demeyin. Hayyr, onlar diridirler. Ama siz bunu fark edemezsiniz." (Bakara 27154)



Allah, "siz bunu fark edemezsiniz" dedi?ine göre bize söz dü?mez. Onlardaki canlylyk, insanyn fark edebilece?i cinsten olsaydy, öncelikle Peygamberimiz fark eder, Hamzanyn ölümüne pek fazla üzülmezdi.



Abdullah b. Mesud diyor ki "biz onun, Hamzaya a?lady?y kadar bir ?eye a?lady?yny görmedik. Onu kybleye do?ru koydu, cesedinin ba?ynda durdu ve sesli olarak, hyçkyra hyçkyra a?lady" (.Safiyyur-Rahmân el-Mubârekfûrî, er-Rahikul-Mahtûm, Beyrut 1408/1988, s. 255-256.)



Konu ile ilgili di?er âyetler ?öyledir:



"Allah yolunda öldürülenleri ölü sanma. Hayyr, onlar diridirler, Rableri katynda ryzyklanyrlar.Onlaryn içleri açylyr çünkü onlara Allah, kendi ikramyndan vermi?tir. Arkadan gelip kendilerine henüz katylmamy? olanlar adyna da sevinirler. Çünkü onlary korkutacak veya üzülmelerine sebep olacak bir ?ey yoktur.



Allahyn nimeti ve ikramy sebebiyle de sevinirler. Allah, müminlerin alaca?y kar?yly?y azaltmayacaktyr." (Al-i Ymran 169-171)



Bir an için "siz bunu fark edemezsiniz" hükmünün olmady?yny ve iyi müminlerin onlaryn farkyna vardy?yny dü?ünelim. Bu durumda fark edilecek tek ?ey, içinde bulunduklary nimetler olur. Bu, onlaryn insanlara yardym edece?ine delil olmaz. Onlardan yardym isteyenlerin durumu, ?u ayette açyklanandan ba?kasy de?ildir:



"Allahyn yakynyndan kyyâmet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek kimseyi ça?yrandan daha sapyk kimdir? Oysaki bunlar onlaryn ça?rysyndan habersizdirler." (Ahkaf 5)



Mekke mü?rikleri de tanrylarynda var saydyklary gücü Allahyn verdi?ine inanyrlardy. Kabeyi tavaf ederken ?öyle derlerdi:



"Lebbeyk lâ ?erîke lek illâ ?erîkun huve lek temlikuhu ve mâ melek"



"Emret Allahym, Senin hiçbir orta?yn yoktur. Yalnyz bir orta?yn vardyr ki, onun da bütün yetkilerinin de sahibi sensin."



Bu, delilsiz bir iddiaydy. Bunu bize nakleden Ybn Abbas diyor ki, onlar "Lebbeyk lâ ?erîke lek = Emret Al-lahym, Senin hiçbir orta?yn yoktur." dediklerinde Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem ?öyle derdi: "Yazyklar olsun burada kesin, burada kesin ".(Müslim, Hacc, 22, Hadis no 1185.)



Allah Teâlâ ?öyle buyuruyor:



"Desen ki: ‘Gökten ve yerden size ryzyk veren kim? Ya da i?itmenin ve gözlerin sahibi kim? Kimdir o diriyi ölüden çykaran, ölüyü de diriden çykaran? Ya her i?i düzenleyen kim? Onlar: ‘Allahtyr! diyeceklerdir. Deki ‘O halde ona kar?y gelmekten sakynmaz mysynyz?



Y?te sizin gerçek Rabbiniz Allah budur. Hakkyn ötesi sapyklyk de?ildir de ya nedir? Nasyl da çevriliyorsunuz? " (Yunus 31-32)



Hamzayy, Abdulkadir Geylânîyi veya ba?kasyny yardyma ça?yranlarla zaman zaman ?öyle konu?malar yaparyz:



- Onlar sizi tanyyor mu?



- Allah tanytamaz my?



- Onlar sizi duyabilirler mi?



- Allah duyuramaz my?



- Onlar sizin konu?tu?unuz dili bilirler mi?



- Allah ö?retemez mi?



Peki onlar ölmemi?ler midir?



- Onlar ölmezler, desem okudu?un ayetlere göre bunun bir faydasy yoktur.



- Demek Allah Teâlâ önce onlara dirilik verecek, sonra sizi ona tanytacak, sesinizi duyuracak, dilinizi ö?retecek ve sizi anlamasyny sa?layacak sonra da sizin lehinize aracylyk yapmasyna, kendine kar?ysynda sizi savunmasyna müsaade edecek. Size göre ayny anda on binlerce ki?i onlara ba? vurmakta ve yardym istemektedir. Bunlaryn her birini anlamasy ve syraya koymasy da gerekecektir. Bu, ancak hayal aleminde olabilir!



Allah Teâlâ ?öyle buyurur:



"Allahyn yakynyndan ça?yrdyklarynyz da, sizin gibi kullardyr. E?er haklyysanyz onlary ça?yryn da size cevap versinler bakalym.



Onlaryn yürüyecek ayaklary my var, yoksa tutacak elleri mi var, ya da görecek gözleri mi var, veya i?itecek kulaklary my var? De ki: "Ortaklarynyzy ça?yryn sonra bana tuzak kurun, hiç göz açtyrmayyn."



"Çünkü benim velim Kitapy indiren Allahtyr. O, iyilere velilik eder."



"Onun yakynyndan ça?yrdyklarynyz kendilerine yardym edemezler ki size yardym etsinler." (Araf 191-197)



rabıta da bir tür ibadettir derin düşünmek akıldan herşeyi silip o an sadece şeyhini ölüceni onun mezara konucanı sual zamanı onun sana yardıma koşucanı onun nurunu olurcasına düşünmektir....







şey...şeyler...



hepsi birbirine bakarak...



sorarak sualler içinden...



cevapları ararlar dışarıdan...



soru neredense..cevap elbet oradandır...







"Allah Tealânın zatını tefekkür etmeyin/düşünmeyin. Onun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşünün. Çünkü siz Allahın zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz." (Ebuş-Şeyh, Kitabul-Azame Ebu Nuaym, Hilye Tabaranî, el-Evsat Beyhakî, Şuabul-İman Elbanî, Sahiha.)







Bu hadisi inkar küfrü ve sapikligi getirir.



Ama fazla yazmiyacagim degmez, kalbi almiyanlara.



Bazi insanlarin kalbi o kadar kati, pis, kirli olmuski.



Güzeli, dogruyu kabul edemez hale gelmis...







Günümüzde 'reiki' diye adlandırılan, (bir çeşit yoga gibi) hayali canlandırılan kişi ile telepatik yollardan iletişim kurulması biçimidir. Nakşibendi tarikatine bağlı cemaatlerin sıkça uyguladığı, uygulanmasını mürşidin emrettiği, zikirden önceki en önemli safhadır. Nakşibendi tarikatine bağlı mürid, her yer ve her anda (tuvalette bile) şeyhinin cismani şeklini hayaline getirerek onun iki gözünün ortasına bakar. Böylece allaha ulaşmadaki birincil basamak olan, zihinde canlandırma konsatrasyonunu sağlar yahut sağlayamaz. Sağlayana kadar da böle devam eder. Kısaca ne halt yediği belli olmayan müridin yine ne halt olduğu belli olmayan iletişim şeklidir.







aşk, muhabbet bir gönüle girdiği vakit,tüm dünya sevgilinin kisvesi olur,birden kendini onun vücudunda bulursun, onun gibi düşünür onun gibi konuşursun,cinsini unutur,sanki o olursun,sanırım rabıta hali budur







bağ demek ama neyi neye bağladıgınız çok önemli derin bir araştırma mevzuu







Rabıta", "ribat", "murabata" kelime olarak "rabt" kökünden gelmektedir. Rabıta ve rabt, sözlükte iki şeyi birbirine iyice bağlamak anlamına gelir. Bu kelimeye, iki şeyi birbirine bağlayan ip, alaka, şiddetli muhabbet, münasebet, ilgi ve sevgi ile bir şeye bağlılık, cesur ve dayanıklı olmak gibi manalar da verilmiştir. (Cevherî, Sıhah İbnu Manzur, Lisanul-Arab Zebidî,Tacul-Arus.)







Bu kelimeler kullanıldıkları yere göre, bir şeyin üzerinde sabit durmak, kendini hapsetmek, başkasından kesilip bir şeye tam yönelmek gibi manalar da taşımaktadır. (Razî, Tefsir-i Kebir Kurtubî, el-Cami li Ahkamil-Kuran İbnu Kesir, Tefsir.)







Kuran ve Sünnette anlatılan rabıta çeşitleri de, bu manaların birini veya birkaçını içermektedir.Nur-ı MUHAMMEDiyeden Hakk dostlarınına sirâyet eden nurun mürşidin kalbine dolması, oradan da müritlerin gönlüne akmasıdır. Tarikat-ı âliyede irşad ehlinin kalbine gelen nurdan müridinin kalbine nur geçer, müridin kalbine geçen bu nur dolayısı ile ona ilham kapısı, mübeşşerât kapısı ve feraset kapısı açılır. Bu nur kapılarını açmak için öncelikle mürit şeyhinin elini tutar ve ona beyat eder. Kendi kalbini şeyhinin kalbine bağlar, rabıta yapar. Kalpten kalbe yol vardır. Rabıtanın gayesi, gönülden gönüle geçen feyizden istifade ederek, ALLAHrasulünün nurundan tâ müridin gönülüne gelen nur aracılığı ile gönüldeki ilham kapılarını açmaktır. Bunu şu misal ile açıklayabiliriz Bebekler anne karnındayken annesine göbek bağıyla bağlıdır. Çocuk annenin yeme içmesinden bu bağ sayesinde istifade eder. Eğer bu bağ bir vesile ile koparsa veya işlevini yitirirse çocuk anne karnında ölür. Çocuk bu bağ sebebiyle beslenir, kemalleşir ve neticede dünyaya gelir. İşte rabıta buradaki göbek bağı gibidir. Mürit kemalleşene kadar feyiz, aşk, muhabbet gibi şeyhindeki bütün haller rabıta vasıtasıyla müride geçer. Mürid böylelikle kemalleşir ve ona ilham gelir.Tasavvuf büyüklerinin tarif ve tatbik ettiği rabıta tefekkür çeşitlerinden birisidir. Rabıta, görülmesi Yüce ALLAHı hatırlatan kâmil bir veliyi gönül aynasında seyretmek ve üzerinde zuhur eden ilâhi tecellileri görüp, Yüce ALLAHı zikretmekten ibarettir.







Diğer bir yönüyle rabıta, Yüce ALLAHın dostu ile gönülde beraber olmaktır. Onun kalbine emanet edilen ilâhi nura bağlanmaktır. Onun ilâhi aşkla kaynayan kalbine inen feyizden nasiplenmektir. Velideki dostluk sırrını düşünmektir. Salihleri özlemek ve onlardaki güzel ahlâka özenmektir. Sevgi atmosferi içinde kalbi uyandırıp Hakka yöneltmektir.







Kısaca rabıta, ALLAHın yeryüzündeki şahidine bakarak ALLAHı tanımaktır. İşte tefekkürün özü de budur.







kişinin, kendisinden daha kapsamlı olduğunu düşündüğü beyinle iletişime girmesidir,mhabbetin nişanıdır...







Kaynak:Antropoloji

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


RABITA sizce ne demek, RABITA size neyi çağrıştırıyor?

Serbest Kürsü ve Sözlük RABITA sizce ne demek, RABITA size neyi çağrıştırıyor? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız * Y?TE RABITA Rabyta: Ba?lanty, ba?lanty vasytasy, ba?lylyk, tutarlylyk, tertip, düzen, ba?, münâsebet, ilgi müridin, ?eyhini dü?ünerek, kalbinden dünya ile ilgili ?eyleri çykarmasy, ?eyhi vasytasiyla Hz. Peygamber (s.a.s) 'e ve Allah'a kalbini ba?lamasy anlamynda bir tasavvufî terim. 'Rabyta' Arapça bir ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Sözlük telkin cd indir izle İstanbul Sözlük nerededir kimdir Sözlük çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Sözlük hipnoz Sözlük olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Sözlük hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Sözlük kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 12:54 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.