Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Sözlük

Uyarılar

Sözlük Nedir,Kimdir,İngilizcesi,Türkçesi,Nerededir,Hayatı,Anlamı,neden,sadece,anlamı,kullanımı,çeşitleri türkçe sözlük, sesli sözlük, ingilizce sözlük, türkce sözlük, almanca sözlük, moonstar sözlük, eng sözlük, fransızca sözlük, turkçe sözlük, tükçe sözlük, sözlük türkce, sözlük türkçe, hollandaca sözlük, pratik sözlük, türçe sözlük, rusça sözlük, redhouse sözlük, inglizce sözlük, sözlük almanca, turkce sözlük, rusca sözlük, ingilzce sözlük, babylon sözlük, bedava sözlük, sözlük sesli, mtu sözlük, sözlük indir, çeviri sözlük, teknik sözlük, italyanca sözlük ispanyolca sözlük, zargan sözlük, sözlük indirme, fransizca sözlük, dil sözlük, yunanca sözlük, japonca sözlük

mesut parlak

Serbest Kürsü ve Sözlük mesut parlak Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız i.ü'de 7 ocak 2005 tarihinde yapılan rektörlük seçimlerinde en fazla oyu alarak yök tarafından c.başkanı'na sunulan 3 isimden birinci sırada olan ve nihayet c.başkanı tarafından i.ü'nün yeni rektörü olarak atanmış kişidir. kendisi bir dönem i.ü. tıp fakültesi dekanlığı da yapmış ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Sözlük telkin cd indir izle İstanbul Sözlük nerededir kimdir Sözlük çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Sözlük hipnoz Sözlük olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Sözlük hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Sözlük kuantum düşünce kitap haberi

mesut parlak

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 13-01-2009, 03:20 AM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart mesut parlak

i.ü'de 7 ocak 2005 tarihinde yapılan rektörlük seçimlerinde en fazla oyu alarak yök tarafından c.başkanı'na sunulan 3 isimden birinci sırada olan ve nihayet c.başkanı tarafından i.ü'nün yeni rektörü olarak atanmış kişidir. kendisi bir dönem i.ü. tıp fakültesi dekanlığı da yapmış bir cerrahtır. hayırlı ve uğurlu olsun. umalım kemal alemdaroğlu'nu aratmasın.

iü öğrencilerinin ağızlarını açık bırakan işler yapmaya devam eden sevilen rektör, en son yemek fiyatlarını 1 ytl indirmiştir.pazartesi görücez bakalım kalitede artmış mı?

sıkı beşiktaşlıdır kendisi

bir rektörü tonton amca veya holding sahibi olarak tanımlamasıyla beni ve benim gibi pek çoklarını dumura uğratmış şahsiyet

ayrıca öğrencilerinin nefes alıp verişlerini dahi izlemeyi kendine misyon edinmiş görev aşkıyla yanıp tutuşan iü rektörü

mobese kameralarıyla bir bbg evi projesini hayata geçiren, üniversite bahçesini bilimum film çekimine - elbette ücreti karşılığında , burası ticarethane zira - tahsis eden ancak kendi üniversitesinin öğrencisine fakültelerarası geçiş yasağı koyan, satırla girebildiğiniz ve fakat yasal olmalarına rağmen kapıdaki özel güvenliğin keyfiyetine bağlı olarak değişen zararlı kitap, gazete ve dergiyle giremediğiniz yanar-döner kapıların mimarıdır kendileri.



üniversite yemekhanesini tayyip erdoğan'in akrabası albayraklara satan, özelleştirme sonrasında mağdur olan yüzlerce işçiyi hiçe sayan, rektörlük koltuğundan ziyade şirket olarak tasvir ettiği üniversitedeki yazarkasanın başına oturduğu izlenimi yaratan modern zaman tüccarıdır...



siyaseti bitirmek misyonuyla başa gelmiştir. kameralarla izleneceklerinin, çantalarının dibine dek aranacağının, özelleştirmeye hayır dendiği için soruşturmalarla yıldırılacaklarının bilgisini genç beyinlere zerk etmek suretiyle gençliği muma çeviren devrinin adamıdır.



bilim üretmek ve bilgiyi tüm topluma yaymak misyonunu taşıyan üniversitede, bilginin şirketleşmesine önayak olan zihniyetin taşıyıcısıdır.



velhasılı işini bilen memurlardan, babalar gibi satanlara evrilen bu değişim çizgisinin ortaya çıkardığı tabloya en yakışan bilim adamıdır !

çevik kuvvetle kanka olan, öğrenciler ha dese çevik kuvveti okul sınırları içine alan i.ü. rektörü.

istanbul üniversitesi'nin ocak 2005'ten bu tarafa rektörlüğünü yürüten tıp profesörü.



kemal alemdaroğlu döneminde dekanlık görevinden istifa etmiş ve yine aynı dönemde rektörlükçe hakkında olumsuz sicil verilmiş öğretim üyesidir. malatyalı olduğunu sıkça belirtmeyi pek sever.



rektörlük görevini ise yaklaşık iki buçuk yıldır devam ettiren parlak'ın en fazla tepki alan üç uygulaması, yaz okulunun paralı hale getirilmesi --, yemekhane işletmesinin özelleştirilmesi ve kampüsler arası geçişin yasaklanması oldu. ayrıca okuldaki özel güvenlik ekiplerinin her an hissedilen varlığı ve okulun farklı noktalarına kamera sistemlerinin kurulması da parlak'a yöneltilen eleştiriler arasında.



okuldaki olağanüstü hal zihniyetini kıramaması bir tarafa, parlak'ın bu sorunlu durumu pekiştirecek icraatlarda bulunması, bir zamanların mağdur öğretim üyesini haklı olarak eleştiri cümlelerinin muhatabı haline getiriyor.

bizim başörtüsü gibi bir sorunumuz yok. bu ülkenin başörtüsüyle değil türbanla sorunu var, bu ülkenin kürtle değil kürtçü ile sorunu var, bu ülkenin dinle değil dinci ile sorunu var. sözlerinin sahibi olan insan.

sivil anayasa çalışmalarına, zaten mevcut anayasa da sivil gerekçesiyle şüphe ile yaklaşan insan.

ne demek sivil anayasa? bundan önceki anayasalar askeri miydi? 1961 anayasası da, 82 anayasası da bilimadamları tarafından hazırlandı. şeklindeki açıklamasını lsd tribindeyken yapmış sanıyorum.

istanbul üniversitesi rektörü mesut parlakın türbanla ilgili konuşma metni üniversitenin web sayfasında güncel duyurular bölümünde yerini almıştır.



http://www.istanbul.edu.tr/...



lakin copy paste olayı ile bu yazıyı ölümsüzleştirmek de elzemdir ey sözlük.



değerli öğretim üyeleri

basınımızın değerli mensupları,



hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.



bugün burada son zamanlarda iyice tırmandırılan, ama gerçekte yıllardır türkiyenin gündeminden düşürülmemiş olan türban konusundaki görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.



önce bir noktayı ısrarla vurgulamak durumundayım: sözlerim hiçbir siyasi partiyi veya görüşü eleştirmek, bir siyasi partiyi ve görüşü desteklemek amacı kesinlikle taşımamaktadır. tek amacım, yakın siyasi geçmişi yaşamış, bu konularda birtakım deneyimleri olan fakat daha da önemlisi, bir öğretim üyesi olarak edinmiş olduğum bilgi birikimine dayanarak bazı analiz ve tespitlerde bulunmaktır. sözlerim zaman zaman tavsiye zaman zaman da eleştiri şeklinde olacaktır. tek dayanağım, bir öğretim üyesi olmak, bu görevin bilinci ve sorumlulukları çerçevesinde bir takım uyarılarda bulunmaktır. unutulmasın ki her ülkede ve her zaman akademisyenler daima geleceğe gözlerini dikerler. analizleri hoşa gitmese de, görüşlerini bütün açıklığıyla ifade ederler. bu sebeple üniversiteler her ülkenin en önemli dayanakları ve güvenceleri gerçekleri söyleyen, uyaran ve aydınlatan kurumları olmuştur. türkiyenin ve dünyanın saygın üniversitelerinden birisi olarak da buna fazlasıyla hakkımız olduğunu düşünüyorum.



eğer çok kısaca ifade etmek gerekirse, türkiyenin gündeminin görünüşteki konusu, türbanlı kızlarımızın üniversiteye devamlarında karşılaştıkları sorunlardır. bu sorun, özgürlüklerin kısıtlanması olarak yorumlanmaktadır. dinimizin bir gereğinin bu yolla engellendiği ve okuma olanaklarının öğrencilerimizin elinden alındığı çeşitli platformlarda dile getirilmektedir. bu dile getiriş, bazen tehditkar, bazen yumuşak bir üslupla ama genellikle bir polemik konusu olacak şekilde işlenmektedir.



türbanın üniversitelerde yasaklanmasını isteyenler ise, gelecekte ortaya çıkabilecek sorunların ve tehlikelerin ilk adımının türban yasağının kaldırılmasıyla başlayacağı düşüncesinden hareket etmektedirler.



yani bir yanda geleceğe ilişkin endişeler, kaygılar ve tehdit algılamaları taşıyan bir grup, öte yandan haksızlığa uğradıklarını, okuma özgürlüklerinin ellerinden alındığını ve zulme uğradığını söyleyen diğer bir grup bulunmaktadır.



şu anda gelinen nokta, olabilecek en tehlikeli yerdir. çünkü toplumsal barış bir anda yerle bir olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.



ülkenin kalkınması için el ele vermesi gereken güçler arasında büyük bir güven bunalımı doğmuş durumdadır. ülkenin huzuru hızla elden gitme eğilimine girmiştir. konuya doğrudan taraf olmayan halk kitleleri bile tartışmanın içine çekilmekte, kurumlara ve kişilere karşı kışkırtılmaktadır.



bu noktada ister istemez şu soru gündeme gelmektedir: türban, üniversitelerde yasak olmaktan çıkarılırsa acaba toplumsal barış sağlanacak mıdır? sorunlar çözülecek midir? bunca kışkırtma, bunca tahrik sonunda oluşan gerginlik ortadan kalkacak mıdır?



ne kadar aksini düşünmek istesem de cevabım hayır olacaktır.



çünkü gelinen nokta, her türlü uzlaşma zeminini ortadan kaldırmış durumdadır. güvensizlik hat safhadadır ve ne yazık ki bir anda ortadan kaldırılamayacak kadar da derindir. halbuki, görevde olduğumuz üç yıl içinde türbanla ilgili hiçbir sorun yaşanmamıştır. yasakların kalkması, mevcut duruma göre bir karmaşa ortamının doğması olanağını da içinde taşımaktadır.



türban yasağının kaldırılması için yapılacak girişimler sonunda, taraflar arasında acımasız bir gerilim başlayacak, köprüler atılacak ve korkarım işler çığırından çıkacaktır. bir yanda yıllarca zulme uğradığına inandırılmış bir grup, öte yandan kaygılar, endişeler ve mutsuzluklar içinde kalacak ve artık daha sert bir mücadelenin başlamasının gerekli olduğunu düşünecek başka bir grup olacaktır.



bu durumda akla şöyle bir soru gelmektedir: türban acaba gerçekte neyi örtmektedir?



ülkemizin bu kadar sorunu varken, toplumu geren, kişi ve kurumları birbirine düşman eden bu yapay sorun acaba gerçekte neleri gizlemektedir? bu sorunun tüm cevaplarını burada tartışmayacağım. ama bildiğim bir husus var: bu kadar gerginlik, ülkenin sonu belirsiz maceralara sürüklenmesine sebep olabilecektir. birbirine güvenmeyen kişi ve kurumların olduğu bir toplumun böyle bir sorunla başa çıkması hiç de kolay olmayacaktır.



türban sorunu, bence, ülkemizin bölünmez bütünlüğü gibi ilkelerin görmezlikten gelinmesine sebep olmaktadır. hiç kimse şu anda ulusumuzun içinde bulunduğu güneydoğu sorununu, ermeni sorununu, ekonomik sorunları yok farz edemez. ayrıca üniversitelerimizin onca hayati sorunu karşımızda durmaktadır. daha iyi bir eğitim için maddi koşulların, laboratuarların, burs olanaklarının sağlanması bunlardan sadece birkaçıdır.



şu anda gelinen noktadan geri dönülmesinin ne kadar güç olduğunun farkındayım. tahrik edilmiş, beklenti içine sokulmuş kitlelerle bir uzlaşma zemini bulmanın hiç de kolay olmadığı ortadadır. yıllar boyu oy uğruna insanlarımızın getirildiği bu noktadan geri adım atılabilmesi için çok güçlü ve ileriyi gören siyasetçilerin gerektiğini hepimiz gayet iyi biliyoruz. bu noktada büyük bir iyimserlikle, sadece istanbul üniversitesi olarak değil, tüm üniversite camiası olarak türban sorununun ne kadar büyük yaralar açabileceğini, toplumu geri dönülmez noktalara sürükleyebileceğinin görülmesini tüm siyasi kadrolardan bekliyoruz.



biliyoruz ki türban aslında bir din sorunu değildir. ayrıca bizler de başka bir dinin mensupları değiliz.



türban ile ilgili kaygıların temelinde ne dinsizlikle ilgili bir tercih ne başkasının haklarına karşı gelmek, ne de eğitimin engellenmesi gibi bir düşünce bulunmaktadır. tek kaygı, ülkemizin geleceğinin karartılmaması, sonu belirsiz maceralara sürüklenmemesi ve kapkara örtülerle örtülmemesidir.



türban bugün bütün toplumun sorunu haline getirilmiştir. üniversitede hiçbir yakını olmayan kimseler bile bu sorunun bir parçası olmuşlardır. bu oy kaygısıyla yapılmış bir hareket değil midir? üniversitelerin ve bütün toplumun bu kavganın içine çekilmesinin mantıklı bir açıklamasını hiç kimse yapamaz.



türban sorunu elbette çözülmelidir. ama bugünkü şartlarda zorlama bir şekilde ileri sürülecek her çözüm, sonra daha da büyük sorunları beraberinde getirecektir.



bugün anayasa değişikliği girişimi aslında türban sorunu ile ilgilidir. sorarım: böyle bir sorun için anayasa değiştirilir mi? veya toplum karşıt gruplara ayrılmışken anayasa değişikliği önerisi getirilir mi? anayasalar toplumsal barış, huzur ve güven üzerine kurulabilirler. hangi kurum bu şartlarda güvence altında olabilir ve hangi kurum kendini güvende hissedebilir? böylesine olumsuz koşullarda oluşturulacak bir anayasaya kim güvenebilir?



türbanı dinin gereği olarak görmek ve daha önemlisi göstermek, yanlışların en büyüğüdür. türbanı savunan kaç kişi mirasın kuran esaslarına göre paylaşılmasına razı olabilir? kadınların çalışmamasını ve toplumda ikinci sınıf olarak görülmesini kim onaylayabilir? kaygı odur ki, türbana ilişkin talepler sonuçta belli bir yaşam tarzının dayatılmasına yol açacaktır. türbanla başlayacak olan bir yaşam tarzı, yakın bir gelecekte diğer alanlara da sıçrayacaktır. bu kaygılar yersiz de değildir. çünkü serbest bırakılmak istenilen türban, türk toplumunun gelenekleri, örfü ve alışkanlıklarının dışında olup arap dünyasına ait toplumsal yaşam biçimini yansıtmaktadır.



fakat çok ilginç olan bir nokta, bazı islam ülkelerinden gelen başbakan veya cumhurbaşkanı düzeyindeki temsilcilerin eşlerinin türban kullanmamasıdır. dinin gereği olduğu ileri sürülen türban, iran gibi kökten dinci yerler dışında birçok islam ülkesinde, zorlama bir biçimde kabul ettirilmemektedir.



islamiyet evrensel bir dindir bir kılık kıyafete, özellikle de tek tip bir kıyafete de hiç indirgenemez. ekvatorda veya kutuplarda, yani kendine özgü yaşam ve giyim tarzları olan toplumlarda islamiyeti yaşatmak isterseniz tek tip bir kıyafeti ve yaşam biçimini, yani türbanı, çarşafı veya peçeyi oralarda savunamazsınız.



türkiye cumhuriyeti bugün kurumlarıyla, ekonomisiyle, refah düzeyiyle, birçok islam ülkesinin gıpta ile baktığı bir noktaya gelmiştir. yaşam biçimi, bu gelinen yerle doğrudan ilişkilidir. türbanı savunanların bir kısmının aslında onun gerisindeki yaşam biçimini savundukları ortadadır. öyle bir yaşam biçimi ki bu, sağduyu ile bağdaştırılması mümkün olmayan, bireylerinin sadece baskı altında benimsemek zorunda kalabileceği birtakım davranışları içermektedir. başta türbanın ve ona bağlı bir yaşam biçiminin, dinin emri olduğu görüşü, aslında bütünüyle tartışmaya açıktır. nitekim bir iranda, giyim kuşamdan ve müzik seçiminden sinemaya kadar uzanan bir alanda karşımıza çıkan yaşam biçimi, diğer bir islam ülkesinde kabul görmemektedir. türk toplumu, gerek dininin gereklerini yerine getirmede gerek giyim-kuşam konusunda kendi geleneklerini oluşturmuştur.



bugünün türban savunucuları niçin bu tarafa dikkatlerini çevirmemektedirler? kendi dar ve kısır dünyalarını niçin bir topluma empoze etmeye çalışmakta, toplumda son derece tehlikeli çatışmalara zemin hazırlamaktadırlar. toplumsal birliğimizin bozulmasını hiçbir şekilde umursamamaktadırlar. toplumu niçin son derece tehlikeli bir noktaya itmektedirler?



türban üniversitelerde serbest bırakılınca türkiye daha mı dindar olacaktır? işsizlik sorunu mu çözülecek, ermeni sorunu, kürtçülük sorunu ortadan mı kalkacaktır? hepimizin çok iyi bildiği gibi bu soruların cevabı hayırdır.



tam aksine, iş dünyasından bürokrasiye, bilim dünyasından sanat dünyasına, hukuktan asker kesimine kadar ülkemize çok şey katan bir kitle huzursuz olacaktır. bu mudur yapılmak istenilen?



yaratılmak istenilen havaya bakılırsa, sanki din elden gitmektedir. türbanla üniversiteye girememek, eğitim özgürlüğünün kısıtlanmasının çok ötesinde dinin yasaklanması olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. ama öte yandan, türbana endekslenen din, aslında boş bir şekilcilik kalıplarına hapsedilmiş olmaktadır. gelinen bu nokta, tam anlamıyla hurafedir ve dinin gerçek yönünün gözlerden uzaklaştırılmasıdır. türbanlı bir kimse, dinin sanki en büyük buyruğunu kendince yerine getirmiş olmaktadır. dinin özüyle değil biçimiyle ve bu şekilde yaşanması, hiç kuşkunuz olmasın, dini değerlerin yozlaşmasıyla sonuçlanacaktır. kişiler kendi egolarını, bastırılmış duygularını tatmin etmek için bu şekilciliğin arkasına sığınıp diğer insanları yargılayacaklar ve her şeyi yapma hakkını kendilerinde göreceklerdir.



bunların da sevap kazanma uğruna yapılacağından hiç kuşkunuz olmasın.



sonuçta, dinimizin özünü oluşturan tüm güzel değerlerin göz ardı edilmesi ve aşındırılması, son derece sığ görüşlerin, hurafelerin, baskıların ortalığı kaplaması kaçınılmaz olacaktır.



din her toplumun en önemli kurumudur. islamiyetin mevcut dinler içinde en rasyonel özellikler taşıdığına ve diğerlerine göre sayısız önemli olumlu ayrıcalıklara sahip olduğuna inanıyorum. ama öte yandan yüce dinimizin hurafelere alet edilebildiğini de hepimiz biliyoruz. bu durumda, dinimizi türban gibi tamamen şekle indirgemek ve onu yozlaştırmak kime ne yarar sağlayacaktır? dinin özünü kavramış din adamlarına ihtiyaç varken, şekille uğraşan ve hiçbir derinliği olmayan sorunları gündeme taşıyan din adamları ortalığı kaplayacaktır. din bir toplumu yüceltebileceği gibi, savaşlara, yıkımlara sebep olacak şekilde de kullanılabilir. günümüzde bunun sayısız örneklerini yaşıyoruz.



unutulmasın ki, büyük liderler, toplumdan gelen her talebi karşılamak yerine toplumun önünü açabilen, ona yön verebilen kimselerdir.



sorunun sadece türban olmadığına, türbanla birlikte birçok şeyin olumsuz olarak etkileneceğine ilişkin endişeler niçin görmezlikten gelinmektedir? bu tehlikeyi dile getiren başta üniversiteler olmak üzere birçok kimse niçin dikkate alınmamaktadır.



politikacılara, yöneticilere, hatta politikacıların güdümündeki bürokratların vicdanlarına sesleniyorum: bu kaygıları taşıyan, sorunları dile getiren, geleceğe ümitsizlikle bakan, yakın gelecekteki tehlikelere dikkat çekenler başka bir dinin mensupları mıdır? yoksa onlar öğrencileri eğiten, topluma ışık saçan, geleceği kuran, hukuku ve demokrasiyi savunan, ülkesini koruyan, ulusunu her alanda ileri taşıyan insanlar değil midir?



kılık kıyafetin aslında örfe dayanan bir tarafı olduğu ve bu örfü din kisvesi altında sunmanın politik bir hesap anlamına geldiği niçin gözlerden kaçırılmaktadır?



türban ile din özgürlüğü arasında aslında bir ilginin olmadığını söylemek yerine tartışmayı tüm topluma yaymak ve bu yolla toplumda derin düşmanlıklar yaratmak, bir oy avcılığı yapmak değil midir? bu durumun farkında olanlar niçin sindirilmek istenilmektedir?



türk insanının günlük yaşamı içinde hiçbir zaman benimsemediği, örfüne, alışkanlıklarına hiç uymayan bir giyim tarzını din adına kabul ettirmek kime veya neye yarar sağlayacaktır? türban, peçe veya çarşaf şeklinde yaygınlaşan giyim biçiminin din ile bir ilişkisi olamayacağı gibi, türk ulusunun tarihiyle de uyuşmamakta hatta bir anlamda onunla hesaplaşma anlamına gelmektedir. çünkü, dikkatinizi çekerim: bize ait olmayan bir kıyafet, ister istemez onunla birlikte gelecek bir yaşam tarzının da dayatılmasını gerektirecektir.



bir bardak suda fırtına koparanlara, din adına dini sığlaştıranlara, bir avuç azınlığı mutlu etmek için kitleleri tahrik ederek oy avcılığı yapanlara sesleniyorum: bir yandan kadının çalışmasını günah sayacaksınız, onu günümüz olanaklarından yoksun bırakacaksınız, öte yandan eğitim özgürlüğü kisvesi altında cumhuriyet ilkelerini ayaklar altına alacaksınız. bu mudur girilmek istenilen avrupa birliği değerleri? eğer kendinizi kandırmıyorsanız, bizi hiç mi hiç kandıramazsınız.



kimse kendi heveslerini, kendi dar görüşlerini, din ile ilgisi olmayan kabullerini bu topluma kabul ettirmeye çalışmasın. bizler, üniversite mensupları, bürokratlar, sanatçılar, işverenler, önerilen yolun ne denli karanlık olduğunu görenler, dinin ne olduğunu sizlerden mi öğreneceğiz?



dini herkesten iyi bildiğini sananlar, bu güne kadar bilim, sanat, edebiyat alanında ortaya neler koydunuz? buradan açık ve net olarak ilan ediyorum: dinimizin ne olduğunu sizlerden öğrenmeye ihtiyacımız yoktur. siz önce kendinizi evrensel başarılarla kanıtlayın. günahın size de ait olabileceğini, türk ulusunun önünü açmanın, onu ileri taşımanın bizim görevimiz olduğunun hiç unutulmamasını diliyorum. gelişmek, güçlenmek ve ilerlemek konusunda türk ulusuna engel çıkarmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.



bir noktayı tekrar vurgulamak istiyorum: sözlerimin siyasi bir yanı yoktur. bir öğretim üyesi olarak, yıllarını eğitime vermiş bir kişi olarak, istanbul üniversitesi gibi tarihi ve yüce bir kurumun yöneticisi olarak sadece uyarmak istiyorum. türban konusu ülkemizin birlik ve bütünlüğünü tehdit eder hale gelmiştir. bu gidiş en kısa zamanda durdurulmalıdır: çünkü ülkemiz açısından, eğitim kurumlarımızın geleceği açısından hayati öneme sahiptir.



istanbul üniversitesi olarak bundan sonra karşımıza çıkabileceklerin de farkındayız.



yönetimde bulunduğumuz üç yıllık süreçte yandaşlıkla diyalogu ayırmaya özen gösterdik. hedefimiz hep istanbul üniversitesini ileri taşımak olmuştur. eğitimin kalitesini yükseltmeyi her şeyin üstünde tuttuk. akademik sorumluluklarımızı en iyi biçimde yerine getirmek temel ilkemiz olmuştur. dünyada ilk 500 üniversite arasına giren tek türk üniversitesi istanbul üniversitesidir. yani sizlersiniz





son söz olarak istanbul üniversitesinin yandaşlığı cumhuriyet kazanımları, laik demokratik cumhuriyet, atatürk ilkeleri, demokratik hukuk devleti ve ulusun bölünmez bütünlüğüdür. bunlardan asla ödün vermedik, asla vermeyeceğiz.



hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.





prof. dr. mesut parlak

rektör

gıcık olduğum herif.
gerekirse yunanistan'ı da alırız ekolünden gelmekte olan, yeri geldiğinde kendimi general gibi hissediyorum demiş, yeri geldiğinde kendini holding patronu gibi hissetmiş, en son, ökm yi süslemiş, bezemiş pimapen, zemin duvar boyası yaptırmış, sonra orayı bi işletme olarak sunmak istemiş* sonra vazgeçmiş kişidir. şimdi türbanlıları korkutmaya çalışıyor. korkmayın, yunanistan da korkmamıştı...



Kaynak: İtüSözlük

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

« met üst | messina »

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


mesut parlak

Serbest Kürsü ve Sözlük mesut parlak Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız i.ü'de 7 ocak 2005 tarihinde yapılan rektörlük seçimlerinde en fazla oyu alarak yök tarafından c.başkanı'na sunulan 3 isimden birinci sırada olan ve nihayet c.başkanı tarafından i.ü'nün yeni rektörü olarak atanmış kişidir. kendisi bir dönem i.ü. tıp fakültesi dekanlığı da yapmış ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Sözlük telkin cd indir izle İstanbul Sözlük nerededir kimdir Sözlük çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Sözlük hipnoz Sözlük olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Sözlük hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Sözlük kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:36 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.