[bluemoon24]

bkz. bir çift yürek)

bkz. aborjin olmak için evden kaçan çocuk)

bottik'in hayatı boyunca okuduğu tek kitabın konusu olan halk...

içlerinden birinin kaleme aldığı çit adlı kitap ve bu kitaptan çekilmiş bir filmde, yaşanmış bir olayı anlatılan ve hayatları hakkında fikir edinilebilen avustralya yerlileri.

dünyanın en barışçı, en doğa dostu halkı. sadece ihtiyaç duydukları kadar avlanan, meyve toplayan, vs... insanlar. yaklaşık 40000 yıldır avcılık-toplayıcılık yaparlar. bunlar niye medeniyet geliştirmemiş derseniz ilk cümleye bakınız.

çit isimli kitaba ve filme konu olmuş avustralyanın yerli halkı

sadece yaşayan insanlar. yaşamak için yok etmenin şart olduğu ileri medeniyete erişememiş insanlar. avustralya'da izole olarak yaşamlarını sürdürmeleri koşuluyla en son yok olacak insanlar.



avustralyaya 50000 sene önce yerleşmiş topluluktur. geçen sene parlemontoyu basıp ülke gündemini bir anda alt-üst etmişlerdir. çalınması çok zor olan didgeridoo diye müzik aletleri vardır.



ağaçtan yapma özel bir müzik aletini inanılmaz bir büyüyle kullanan avustralya yerlileridir. bu müzik aletinin üzerinde özel boyamalar vardır. oldukça büyük, uzun, kalın bir boru şeklindedir. özel bir ağaçtan yapılmıştır. hatırladığım kadarıyla müzik aletinin adına dicuridi deniliyor. bu müzik aletini onların yaşadığı yerde kadınların kullanması yasakmış.



çok doğal yaşamaya alışık oldukları için hisseleri çok gelişmiştir. kıyafet konusunda da çoğumuzdan farklı bir tutum sergiliyorlar. amaç sadece örtünmek... erkekler şort gibi bir şey giyiyorlar sadece. çok konuşan insanlar değiller ve çok sakin bir görünüşe sahipler.



ayrıca onlarda çok farklı bir dans etme yetisi vardır.

bir dönem vahşi ve yamyamlıklarından dolayı öldürülmesi gerekli zararlı ve vahşi hayvanlar kategorisinde sayılan halktır.

avustralya yerlileri olan aborjinlerin adaya ne zaman göç ettikleri kesin olarak belli değildir. aborjinlerin atalarının bu topraklara güney veya güneydoğu asya'dan, bundan yaklaşık 20000, 60000 veya 120000 yıl kadar önceki buzul dönemlerinden birinde göç ettiği şeklindedir. buzul dönemlerinde denizin sığlaşması ile birlikte avustralya ile güneydoğu asya arasındaki mesafenin azaldığı ve ilk aborjinlerin günümüzde sulara gömülmüş olan sahul sahanlığı üzerinden kano veya sallarla yaklaşık olarak 100 km deniz seyahati ile adaya geldikleri tahmin edilmektedir. göçün kaç seferde yapıldığı ve aborjinlerin ırksal kökenleri kesin olarak bilinmemektedir. 1978 yılında ingilizler avustralya'ya geldikleri zaman, onların geri dönen efsanevi yaratıklar olduğunu düşünen aborjinler, bu insanları sevinçle karşıladılar. ancak buna karşılık aradan kısa bir süre geçtikten sonra binlerce yıldır hiçbir sorun çıkmadan yaşadıkları topraklarından sürülüp doğal kaynaklarından yoksun bırakıldılar. 1880'lere kadar ingilizler aborjinleri zorla uysallaştırmak istedilerse de bunu tam olarak başaramadılar. bu 100 yıllık dönemde pek çok aborjin öldürüldü. katliamdan sağ olarak kurtulanların bir kısmı ormana sığınırken, bir bölümü de misyonerlerin uysallaştırma çabalarını kabullenerek küçük gruplar halinde kent ve kasabalarda yaşamaya başladılar. aborjinler zaman zaman yeni düzeni kabul etmeyip çeteler oluşturma, pasif direniş veya sürüleri öldürme gibi eylemlerle direnmeye çalıştılar. ingiliz sömürgeler bakanlığının aborjinlerin hakları konusundaki bildirilerine, misyoner ve yönetimdeki hükümetlerin bütün çabalarına rağmen, yerlilere karsi gösterilen kötü tutum 1940'lı yıllara dek devam etti. zamanla aborjinler beyaz ırka karışmaya başladı ve saf aborjinlerin yerini yavaş yavaş melezler aldı. buna rağmen avustralya'nın uzak köşelerinde eski yaşamlarını korumayı başaran bazı ufak yerli gruplar kaldı. günümüzde güneyde yaşamakta olan aborjinler avustralya yerlilerinin kimliğinin ayırt edici bir simge olarak korunmasını istemekle beraber, kuzeydeki aborjinler daha çok toprak ve mal haklarını temin etmek amacındadırlar. yerli toplum ve kültürünün ayakta kalmış özelliklerini korumaya yönelik akımların günden güne güçlendigi görülebilmektedir. en son olarak sydney'deki olimpiyat oyunlarında yaşamakta olduğumuz üzere, bir devlet değilde azınlık olupta yaşadığı ülkenin değil, kendi bayrağının altında temsil edilen tek ırk aborjinlerdir.



Kaynak: İtüSözlük