Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| aylak adam oğuz atay'ın tutunamayanlar'ının edebi temelinde yer alan romanlardan biri...
''28 yaşındaydı ve tedirgindi''
yusuf atılganın 1959 tarihli şaheseri. kafkanın k. sı varsa bizimde c. miz var nedir yani..
a-da-ko ve ku-ya-ra kavramlarını dağarcığımıza katan,aylaklığa özendiren,b. ve c. arasında geçen tedirgin aşk münasebetini anlatan yusuf atılgan romanı..
bir kere okumak yetmiyor,durup durup okumak lazım..yusuf atılgan az yazar,yazdı mı da en iyisini yazar dedirtir.
aylak adam romanı yusuf atılgan'ın ilk romanıdır. çiftçilik yaparak yaşayan atılgan, bu romanıyla yunus nadi roman ödülü ikinciliğini kazanır. ancak aldığı tepkiler hep, bir köylünün istanbul aydınlarını ve aylaklarını nasıl bu kadar iyi anlatabileceği ve neden bir köy romanı yazmayı tercih etmediği yolundadır. atılganın cevabı ise, evet ben bir köylüyüm. ama köy romanı yazmak için köylü olmak yetmez. kent insanının, aylaklığını anlatmak, ki bunun batıdaki karşılığı bohemliktir, çok daha kolaydır. ben istanbulda okudum. bu yüzden biraz istanbul hasretimi gidermeyi biraz da yaşadığım gariplikleri yansıtmak isterken ortaya aylak adam çıktı.
aylak adam'ın sonunu en başında c'nin rıyla sonlandırmak isteyen atılgan, bunun çok dramatik olacağını düşünür ve toplumsal bir eleştiriyle romanı bitirir.
romanın ana izleği, yabancılaşma, varoluş sorunsalı, yalnızlık ve en genel itibariyle de gerçek sevgiyi arayış değildir. romanın ana izleği oedipus kompleksidir.
teknik bakımından da son derece ustaca çizilmiş geçişler vardır. örneğin c, güler adlı bir hatuna yazılmaktadır. onun gözlerinin rengini görmek için uğraşır falan filan bu böle yarım yamalak kalır, kızın gözlerinin rengini göremez. birkaç sayfa sonra gülerle tekrar karşılaşan c, bu kez yüzünü net görebilir ve kafasından sadece mavi diye geçirir. dikkatli okuyucunun fark edebileceği minicik ancak çok sağlam bir üslubun varlığıdır bu.
yusuf atılganın aylak adamdan yedi yıl sonra kaleme aldığı anayurt oteli hem teknik hem üslup hem de içerik bakımından aylak adamadan çok daha iyidir. edebiyatı, belki bulmacayı sevenlerin, özellikle de bunalımlı olmayı sevenlerin başucu olacak kitaplardan biridir.
tatminsizliğin kaybeden kıvamında anlatıldığı kitap.
... her zaman, önünde yürüyen kadının yüzünü görmeden, güzel olup olmadığını karşıdan gelen erkeklerin gözlerinden anlardı. güzelse, onu geçtikten sonra dönüp bir daha bakardı...
.. ben çoğu geceler içiyorum. bir çeşit umutsuzluktan kurtulmak için içiyorum. belki kendi kendimden. iki çeşit içen vardır. biri, benim gibi, kurtuluşu içkiden beklemenin utancıyla içer. bir de şu çevrendekilere bak. bunlar neden içiyorlar? toplum içinde yaşamanın baskısını, yükünü hafifletmek için. çekinmeden bağırmak, yüksek sesle gülmek için. dışarıda bağırmak, kahkaha atmak yasaktır. sokakta gülmemek için burda gülerler. böylesi az içer. ya ben? içiyorum da kurtulabiliyor muyum? belki yalnız baş ağrısından...
her şeye karşı duran, karşı çıkan, karşı olan bir adam.. aylak adam.. diyor kitabın arka sayfasında. bu kadar karşıtlığın içinde, kendine karşı yaşıyor. tek amacı bir gün o nu bulmak. eğer ben varsam o da olmalı diyor..
... sinemaya girenlerde ortak bir duygu olduğunu düşünüyordum, dedi. film görmeye gelenlerde elbet. çünkü bu salon başka amaçlar için de kullanılıyor. yağmur dininceye kadar beklemeye, ısınmaya, uyumaya, yanına oturacak tanımadığı bir kadınla ya da erkekle sürtünmeye gelenler çoğu. localar var, ucuz randevu evi odcıkları. arka sıralarda öpüşmeye gelenler var. salt film görmeye gelenler salon tenha olsun isterler. yanlarındaki koltuğun sahibi olup olmadığına sorana kızarlar. gürültü olmasın, öksüren, sümküren, konuşan, gülen olmasın isterler. sinemanın güzel sanatlardan biri olduğuna en büyük kanıt bu bence. ama olmadığına da bu. çünkü her zaman gülen, öksüren, sümküren bulunur...
... eskiden aralarındaki suskunluk uzadıkça, bir şeyler bulup söylemek gereğinin verdiği tedirginliği duymazdı. yoksa evini, babasını varsayayım derken, onlarla birlikte kendinimi de sarsmıştı? kuşkuluydu. yalnız birbirlerine sarılıp gözlerini yumduklarında, çözümlenemeyecek bir sorunları kalmıyordu...
...biliyorum sizi. küçük sürtünmelerle yetinirsiniz. büyüklerinden korkarsınız. akşamları elinizde paketlerle dönersiniz. sizi bekleyenler vardır. rahatsınız. hem ne kolay rahatlıyorsunuz. içinizde boşluklar yok. neden ben de sizin gibi olamıyorum? bir ben miyim böyle düşünen? bir ben miyim yalnız?...
bir pazartesi günü istiklalde yürürken, artık dedim kendi kendime artık bu kitabı almalıyım. girdim yky'ye, kitabın önceden yerini öğrenmiştim. gittim aldım, poşetinde yerleştirdim çantama. akşam metro ile çıkarken okumaya başladım. bu kitapta bir gariplik vardı. nasıl söylesem, insan çok okuyorsa, gözleri öyle alışır ki sözcüklere, cümlelere, sayfalar gözünüzün önünde akmaya başlar. hele bazı kitaplar vardır ki, bu akıcı üslup sayesinde konusu kötü olsa da ilgiyle okunur. işte bu kitapta bunlar yoktu.
cümleler sanki bilerek, garip şekillerde kesilmiş. kahramanın yaptığı işler akıldan geçen düşünceler gibi kesik kesik anlatılmış. kah sinemada olan c., bir anda evde olabiliyor ve bu sadece bir cümle sonrasında gerçekleşiyor. itiraf etmem lazım, bu tarza alışmam biraz uzun sürdü, ama sonradan çok hoşuma gitti.
çünkü yalnızlığı işleyen bir kitap, ancak bu hızda cümlelerle bunu anlatabilirdi. istiklal ve çevresi, 1950'lerin kültür hayatına uzaktan temas edilmiş. kitap dört bölüme ayrılırken, mevsimler ruh dünyasının bir aynası gibi konumlandırılmış.
bilmiyorum önceden söylemiş miydim? yalnızlık her şeyden önce korkudur. evet korku, insanlardan korku, anılardan korku. insanlar sıcak kanlı olmadıklarından değil, insanlardan korktukları ve ikiyüzlülüklerine dayanamadıkları için yalnızlığı seçerler. c. geçmişteki korkularını devamlı yaşıyor, devamlı lanet insanların yalancı gülümsemelerini, pısırık pazarlıklarını hissediyor. mesela bir sinemaya girdiğinde, oturan hanımefendi ve beyfendilerin birbirilerinin etine sahip olmak için yalandan şehvet oyunları oynamasına kızıyor. her kişiyi yüzünden tanımaya çalışıyor, bir çift göz kararını değiştirebiliyor, bir renk geçmişe dönmesi için yeterli.
arada neyi düşünüyor? ayşe... bir garip ressam, ne kadar seviyor ayşe'yi? en önemlisi ayşe'nin sevgisi ne kadar sahici? kış yaşıyor, kendi başına hiçbir iş yapmadan, babadan kalan kiralarla geçinip gidiyor ve ruhunu istanbul sokaklarında arıyor. içiyor durmadan, sokaklarda ruh eşini arıyor, onu anlayabilecek tek insanı, hissediyor onu buralarda bir yerlerde. belki karşı kaldırımda, belki karşı kıyıda. bu arayışlarında ilişiler yaşıyor elbette. bazenleri kadınları takip ediyor ve nefret ettiği babasına benzememek için ilk adımı hiçbir zaman kendisi atmıyor.
ilk yaz'ını yaşıyor bir süre. güler var artık... tatmin olmuş mu? birazcık, belki... et istemiyor o, kim dokunabilecek kalbine? kim okuyabilecek ruhunu? onun da iki yüzlülük sanki her tarafından akıyor. ayrılıyor güler'den...
yaz'ını bir tatil şehrinde geçirmeye niyetli. ayşe'yi orada buluyor , tekrar tenin tene değmesi, güzel günler. ve ayşe'nin günlüğü ile en sevdiği kişinin yalanlarının ifşası. en seven bile çekemiyorsa onu, binbir düşünce çepeçevre sarıyorsa beynini, kim anlayacak onu? çekip gidiyor oralardan, gerçi ayşe ondan önce davranıyor ya neyse...
güz'ü yaşıyor artık, daha kuşkucu, tiksinti sarmış zihnini. nefret ediyor insanlardan, her hareketleri batıyor, her hareketleri sanki pisliklerini dışarıya vuruyor. aslında aradığı kişi b. her zaman yanında. gitmediği bir davette, tanışmadığı arkadaşının ablası, sokakta seyrettiği mavili... bazenleri çarpıştığı, bazenleri de umursamadan yanından geçtiği ikizi...
aylaklık güzel şey, yalnızlık da öyle...
yıllar önce okuduğum bireyin yalnızlığını, şehre ve kalabalığa bakışını/bunlardan kaçışını, iletişimsizliğini, aşk arayışını anlatan bir yusuf atılgan şaheseri. birey c'nin ikide bir kulağını kaşımasıyla bilinçaltında taşıdığı geçmişi , erkeklerin ağaç dalı kompleksi/a-da-ko, kadınların kumda yatma rahatlığı/ku-ya-ra romandan aklımda kalanlar.
olağanüstü bir roman. tutunamayanlardan selim ışık, babalar ve oğullar'dan bazarov ya da yabancı'dan meursault, varolmanın dayanılmaz hafifliğinden thomas ve sabrina mısali karakterler geliyor insanın aklına bu kitabı okudugunda. öyledir ki, aylak adam, ya da c kendisini ve asıl olanı aramaktadır. yoktur aslında böyle birşey, günler geçer, yaşar, ve ulaşamaz hiçbirşeye. kadınlarda yer tutar yaşamında, ama piyondur adeta onlar. ah sonra b karakteri vardır, hiçbir zaman birlikte olmayacakları, kitabın sonunda da aylak adamın bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. bilmiyordu, anlamazlardı dediği ve dostlarının senin aradığın kadın dünyada yok dediği ama aslında belki varolan bir aylak kadın karakteri. ne bir aşk hikayesi, ne de bir olay örgüsü. tamamen yaşama, kendisine, ve sıradanlığa karşı çıkma romanı.
c.'nin selim ışık'a nazaran daha bir girişken, fütursuz, patavatsız, özgüveni sağlam olduğu kitaptır..
kitabın incecik olduğuna bakmayın sakın.. dört mevsime sığdırılmış bir aylaklık romanıdır...sağlam örülmüştür duvarları..
bir babanın içinde derin izler bırakmış olduğu adamdır c. , babasından kalan tek şey mirası değildir.
öyle aylak bir adamdır c. aylaklığa yaklaşımı ise tam olarak olmasa da şudur
aylaklık işsiz güçsüz olmak değildir.
aylaklık bambaşka bir şeydir.
aylak olmak dünyanın en zor şeyidir.
Kaynak: İtüSözlük Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |