İlk defa Körfez Savaşı'nda kullanılan, yeni savaş taktiği olarak uygulanan 'paranormal savaşta' doğaüstü güçler kullanılıyor. Yazar Mehmet Hamdi Bol, Türklerin paranormal yeteneklere daha yatkın topluluklar arasında birinci sırada yer aldığını iddia ediyor.
Mehmet Hamdi Bol
“Vietnam, Afganistan, Irak, İkiz Kuleler... Dünyanın güçlü ülkeleri, yüksek teknolojilerine, zırhlarına, akıllı füzelerine, casus uçaklarına, pahalı oyuncaklarına rağmen binlerce can kaybı ve milyarlarca dolar kaybına engel olamadılar. Nizami savaş yerine gayri nizamı savaş yöntemlerini kullananların yaptıkları tahribat daha ölümcül oldu.
Yıllar süren araştırmalar sonucunda, en az atom bombasının savaş tarihini bir anda ve karşı koyulamaz şekilde değiştirdiği kadar etkili yeni bir taktik doğdu: ‘Paranormal Savaş’.
İlk defa Körfez Savaşı’nda kendini kanıtlayan, kimileri için hayal ve bilimkurgu olarak tanımlanan yeni savaş taktikleri mevcut. en çok bilinenleri, uzaktan belli bir kalabalık üzerinde zihinsel kontrol veya aldatmaca yapmak. Zihinsel kontrolle kılık değiştirme. Yani karşıdaki insan veya insanların beynindeki görüntü algılama kısmına etki ederek, hiçbir makyaj ya da ışık hilesi kullanmadan kişinin formunu tamamen farklı olarak göstermesi. Cisimleri düşünce gücüyle oynatabilme, deforme edebilme ve hatta henüz tam olarak tanımlanamayan, varlıklarla işbirliği kurma.
Trilyonlarca dolarlık araştırmalar sonucunda bazı toplulukların genetik yapı ve kültürden dolayı ‘paranormal yeteneklere’ daha yatkın olduğu iddia ediliyor. Bu listenin başında Türkler geliyor.”
Bu iddiayı ortaya atan ‘Karanlık Güç’ kitabının yazarı, eski AKUT üyesi Mehmet Hamdi Bol. Mehmet Hamdi Bol, paranormal olaylarla ilgili sorularımızı yanıtlarken başka sorular soruyor: Kendinizi sürekli halsiz, isteksiz, bir şeyleri başaramayacak gibi mi hissediyorsunuz? Çoğumuz bu durumda değil mi? Bu tesadüf olabilir mi? Yoksa dünyanın dengesini değiştirecek kadar yetenekli insanın ortaya çıkmasını bastırmaya çalışanlar mı var? Evet, herkesi bastıramıyorlar. Geri kalanını da satın alıyor, ülkelerine transfer ediyorlar. Ya da...
Paranormal savaşı tanımlar mısınız?
Savaş esnasında insanın beş duyu ötesindeki algılarını da kullanması demektir. Telepati: Akıl okuma. Öngörü: Gelecekteki olayların algılanması. Duru görü: Gözle görülmeyen şeylerin görülmesi. Telekinezi: Fiziksel güç kullanmadan cisimlerin hareket ettirilmesi gibi güçlerin tek tek veya kombine olarak kullanılmasıdır.
Bu savaş kimler arasında yaşanıyor? Herkes bu yeterliliğe sahip mi?
Bu savaş tüm dünya devletleri arasında hatta devletlerin kendi içlerinde yaşanıyor. Düşünün ki tek bir modern uçağın maliyeti iki yüz elli milyon dolar, tek bir ortalama savaş gemisinin maliyeti üç milyon dolar edebilirken, Paranormal Savaşlar için bu bütçeler belki de onlarca yıllık kaynaklara denk geliyor, çünkü bu tip savaşlarda, pahalı bilgisayarlar, radarlar, karmaşık silah sistemleri yerine insanlar ön planda. Gerekli olan doğru insanı bulup, eğitmek. Yeni olan bu alanda ilk ilerleme kayıt edenler, tartışılmaz bir biçimde üstünlük sağlayacak ve engellenemez bir güce sahip olacaktır. Bu sebeple tüm ülkeler bu yeterliliğe sahip olmak için çalışıyor. Devasa bütçeler gerektirmemesi, yüksek teknolojinin biraz gerisinde kalmış bizim gibi ülkeler içinde avantaj oluşturuyor.
Bu güçleri eğitimle kazanmak mümkün mü? Kimler daha yatkın?
Bu güçler zaten hepimizde var. Evet hepimizde var. İnanmazsanız kendiniz de deneyebilirsiniz. Kalabalık bir ortamda, arkası size dönük ve hiç tanımadığınız bir insana dikkatlice bakın. Kısa bir süre sonra, hissedip, dönüp size bakacaktır. Hiçbir fiziksel temas olmadı. Kendi kendinizi deniyorsunuz. Hile yapmadınız. İşte bu en basit hali. Bu konuda kendimden bir örnek vermek istiyorum: İşe gitmek için yıllarca Kadıköy’den Eminönü’ne vapurla geçtim. Genelde insanların uyuduğu 20 dakikalık yolculuk boyunca ben ya kitap okudum yada etrafımdakilere zihinsel olarak basit mesajlar göndermeye çalıştım. “Lütfen bana bakınız veya kulağınıza sinek kondu” gibi. Elde ettiğim sonuçlara bazen ben bile şaşırıyordum. Belli bir süre pratik yaptıktan sonra basit mesajları hiç tanımadığınız kişilere telepatik olarak iletmek hiç de zor gelmiyor. Kendinizde deneyin. Yılmayın ve pratik yapın. Karanlık Güç’ün baş kahramanı Ahmet de romanda aynı şeyi yapıyor. Anne ile bebeği arasında telepatik bir bağ olduğunu inkar eden çok az kişi vardır herhalde. Çoğumuz benzerine şahit olmuşuzdur. Bebeğinin sesini duymadığı halde içerideki odada ağladığını her anne hissedebilir. İnsanlar anne ve babaları ile telepati kurmayı daha kolay başarıyor. Diğer güçler konusunda ailelerinde bu tip yetenekleri olan insanlar daha şanslı. Şunu da eklemek isterim ki, internetten bu tip eğitimleri almak için gerekli olan tek şey plastik bir kart. Yani bir sürü para tuzağı var bunlara aman dikkat.
Romanınızda zaman zaman görülebilen karanlık güçlerden bahsediyorsunuz. Akıllı ve çeşitli kılıklara girebilen bu karanlık güçler cinler mi?
Şunu açıkça belirtmek isterim ki romanımın içinde geçen karanlık yaratıklar tamamen kurgu ürünüdür. Onları belli kalıplar ile sınırlandırmak yerine çerçevesini açık bıraktım. Tanımlarını, şekillerini, güçlerinin sınırlarını çizmeyi tamamen okuruma bırakıyorum. Bunu şöyle değerlendirebiliriz: Çok sevdiğimiz bir romanın filmine gittiğimizde, aynı zevki almamız mümkün değildir. Çünkü biz kitabı okurken, olayları ve karakterleri zihnimizde hoşumuza gidecek şekilde kendimiz oluşturmuşuzdur. Filmde ise yönetmenin seçtiği oyuncular, mekânlar ve olayı işleyiş tarzı bizim beynimizdekinden çok çok farklıdır. Şunu da eklemeliyim ki okuyucularımdan, maceradaki karanlık varlıkları, cin olarak algılayanlar da olmuş.
Amerikalılar ve Ruslar, merkezi Rusya’da bulunan karanlık güç şebekesini çökertme işini Türklere havale ediyorlar. Neden?
Neden olmasın? Millet olarak, kendimize güveni az insanlarız. Ticarette bir söz vardır. “Sen yeterince iyiysen müşteri seni dünyanın öbür ucundan bile bulur.” Gerçekten de doğru bir söz. Romanımdaki karanlık güç şebekesi, sınırları içinde bulunduğu, Rusya’yı dahi tehdit edecek kadar güçlü. Kendi imkânları yetersiz kalınca, bünyeleri dışındaki en iyi ve iddialı insanları, tüm yardımı vererek göreve davet ettiler. Yeteneklerine güvenen kahramanlarımızda, kabul ederek bin bir macera atlattıktan sonra başarılı oldular.
Türk halkının paranormal yeteneklere daha yatkın olduğunu gerçekten düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Zengin kültürümüzün buna çok uygun. Binlerce, bu çerçevede anlatılan olay var. Halkımız bu konular çok meraklı. Son yıllarda ise ülkemizde bir mistizm fırtınası esiyor. Beklide insanlar bilinçlenmeye çalışıyor ve giderek bu konular daha çok konuşuluyor, tartışılıyor. Bu konuda bir şeyler yazmaktan ve bir şeyleri harekete geçirmekten çok mutluyum. Her gün onlarca mail alıyorum. İnsanlar bir şeyler katmak istiyor veya bir şeyleri daha derine indirmeye çalışıyorlar. Bir beyin jimnastiği yaptırabiliyorsam insanlara ne mutlu bana.
Cisimleri dokunmadan oynatmak ya da telepatiyle bilgi edinmek mümkün mü?
Ünlü boksör Muhammed Ali’nin dediği gibi: “İmkânsız hiçbir şeydir.” İmkânsız olan bizim kafamızdadır. Hepimiz harcadığımız zaman ve çaba oranında bir şeyler elde edebiliriz. Aslında hayatımızın tamamen bir öncelik oyunu. Hepimizin öncelik verdiği şeyler farklı. Yeni evli, kendi işinin sahibi ve ticaretle uğraşan bendenizin telepati veya telekineziyi hayatımın önceliklerinin başına taşımam imkânsızdır. Buna zamanım yetmez. Hayatta paradan daha önemli şeylerde var ama hepsini almak için para gerekiyor. Başınızı sokacağımız bir ev, ayağımızı yerden kesecek bir araba, romanımı yazacağım bir bilgisayar, evimize aldığımız mobilyaların taksitleri için para gerekli. Benim bu konudaki katkım, beni mutlu eden ve dinlendiren hobim olan roman yazarak, insanları bu konuyla tanıştırabilir, kendilerinde bir şeyler başarabilecekleri konusunda motive edebilir veya en kötüsü hoş bir roman okuyarak iyi vakit geçirmelerini, kafalarını hayatın rahatsız edici gürültülerinden biraz olsun uzaklaştırmalarını sağlayabilirim.
Kitabın sonunda okurdan geri dönüşüm istiyorsunuz. Neden?
Karanlık Güç serisinin ikinci romanı bitmek üzere de olsa, tamamen farklı bir macera olan üçüncü kitabımı yazmaya başlamış olsam da ben henüz yeni bir yazarım. Okuyucuların olumlu ve olumsuz görüşleri benim için çok ama çok önemli. Daha şimdiden düzinelerce elektronik posta aldım. Fikirlerini, tebriklerini, memnuniyetsizlikleri benimle paylaşan tüm okuyucularıma tekrar teşekkür etmek istiyorum. Kendimi okurların yorumları doğrultusunda geliştirmek üzere, uzun uğraşlar sonucunda etkileşimli bir web sayfası yaptık.İlk gelen izlenimler sonucunda kitaplarımdaki maceralara esin kaynağı olan onlarca resmimin çok ilgi çekici bulunduğunu öğrendim. Bu anlamda romana kendimden ne kattığımı, görmek web sitesini ziyaret edenlere ilginç gelmiş. Yayımlanan ve yayımlanacak romanlarımın karakterlerinin büyük çoğunluğunu arkadaşlarımdan seçiyorum. Tabi ki tıpa tıp kopyaları değil ama ilham kaynağı olarak. Sitemi ziyaret eden okurlarımdan bir adet boy, bir adette vesikalık fotoğraflarını ve kendileri hakkında kısa bir tanıtım yazısı göndermelerini rica ediyorum ki, isterlerse romanlarımda onları da kullanayım.
Kaynak:
http://www.tempodergisi.com.tr/eglence/kitap/08889/