Merhaba, Nereden başlayacağımı bilmiyorum aslında, sadece yazmak istiyorum..
1977 Doğumluyum ben.. Lise mezunuyum.. meslek lisesi makina ressamlığı bölümü.. Kısaca..Teknik ressamım anlayacağınız.. Hasbel kader girdiğim bölümden öyle fazla çaba harcamadan, vasat notlarla mezun oldum.. Lise yıllarımın son dönemlerinde sosyal faaliyetlerim oluyordu.. halk dansları ile ilgiliydim.. çok da severek devam ediyordum.. O zamanlar ufak ufak para kazanmaya bile başlamıştım (kendi harçlığımı çıkarıyordum en azından) bir süre devam ettim...bırakmayı hiç düşünmüyordum aslında taa ki babamın tepkisiyle karşılaşıncaya kadar... """"neymiş efendim..kız kısmısı öyle gece eve geç gelemezmiş...(şehir dışı yarışmalarımız, gece gösterilerimiz oluyordu o yüzden geç geldiğim oluyordu eve) tokadını bile yedim sokak ortasında.. halbu ki ben kötü bir şey yapmıyordum...Güzel bir çevrem ve arkadaş ortamım vardı..Ama anlatamadım.... Bıraktım.... Devam eden arkadaşlarımın bir çoğu, Türkiye'yi uzun yıllardır bütün dünyada temsil eden bir dans grubundalar şimdi...
Sonra çalışma hayatım başladı.. üniversiteye gitmeyi çok istemiştim.. sınavları kazandım..(meslek lisesi mezunu ve vasat bir öğrenci olmama rağmen kazanmıştım) Yine sevgili babam... ben seni okutamam.. dedi...(emeklidir kendisi hayatını ev yapıp tapu biriktirmeye adamış bir emekli... tek övündüğü şey budur hayatında... "ne zorluklarla yaptım ben bu evleri..." der her zaman...neyse...) ben yine nakavt olmuştum...
Bunları şimdi büyük sorunmuş gibi anlatıyorum ya... O zamanlar mutluydum ben... bunlar benim mutlu olmamı engellememişti... Nasıl olsa hayatımın başındaydım daha... ne fırsatlar geeçerdi elime dimi ama.....
Neyse efendim.. gelelim hayatımın dönüm noktasına...
Sene 1998, Haziran ayının 28 i... Tesadüf eseri şimdiki eşimle tanıştım... Yaşım o zaman henüz 20... Evlenmeyi hiç düşünmezken... hatta mümkünse hiç evlenmeyeyim ben diyen biri durumundayken... Bir de baktım ki.. aynı yılın Kasım ayında.. evlenmiş barklanmış... birinin EŞİ olmuş...birilerinin gelini olmuş...birilerinin yengesi vs. her ne olmuşsa olmuştum... Evlenirken babamla yine kesişmiştik... ilk kez belkide doğruyu söylemişlerdi ama.. bana yanlış yollardan anlatmaya çalışmışlardı.... Zorluklarla mücadele edip, tabiri caizse Bütün aile efradına RESTİ çekip Evlenmiştim...Bu kez benim dediğim olacak..istediğimi yapıcam demiştim ve de yapmıştım...(İYİ HALT ETMİŞİM... dediğim günler evliliğimin ilk aylarına denk gelir... Çalışıp kendi paramı kazanan ben...birinden para istemek zorunda kalmıştım...Bütün gün evde tek başıma, neredeyse yalnız yaşadığım evi köşe bucak temizlerdim..her gün aynı şeyi tekrarlardım...Evlenirken de müstakbel eşime "ben yemek yapmayı bilmiyorum" sözlerime karşı, nişanlılık dönemlerinde "aman canım önemli değil, zeytin ekmek yeriz karnımızı doyururuz" diyen adam gitti.. Akşama kadar türlü çabalarla, yemek kitaplarını hatmederek yaptığım yemeklere... Bu yemeğin salçası fazla olmuş... bunun yağı fazla olmuş...bu pilav lapa olmuş....haydaaa yemek masası yerle bir olurdu...... Ruhumu kaybettiğim, kendimi çaresizlikler içinde bulduğum, En ağırından en şiddetlisinden depresyon geçirdiğimi bile farkedememişim...Hadi sen farkedemedin..kimse mi anlamadı? diyeceksiniz...İnatlaştım hayatla....kimseye açık vermedim...mutsuzken gülümsedim...içim kan ağlarken...mutluluk pozları verdim...(hata etmişim bunu şimdi daha iyi anlıyorum...)
Kendime güvenirdim ben...Kendi ayaklarım üstünde durabilirim derdim... ama zamanla ... zamanla bütün özgüvenimi kaybettim... bu süreç ağır ağır işledi...Evliliğimin ilk yıllarında yaşadığımız şiddetli tartışmalarda susmazdım.. Yaptıklarımın arkasında dururdum... düşüncelerimi savunurdum... Sonra... suskunluğa büründüm... tartışmalar beni korkutur olmuştu... akşam kapıyı açacağım zaman tir tir titrer hale gelmiştim... ya yine tartışırsak...ya yine bardak çanak kırılırsa...ya ......! Ve sustum.... Hiç kimseye hiç bir laf etmeden sustum... ağladım kendimle başbaşayken... Allah affetsin isyan ettiğim olmuştur :((((
Kendi durumumun Farkına vardığımda epey dibe vurmuştum...geriye dönüp baktığımda ve düşündüğümde nasıl bu hale geldim ben? dediğimde.... sorguladığımda.... Bu sitedeki telkinlerin yaptığı olumlu etkinin tam tersi olumsuz etki benim bilinçaltıma yavaş yavaş işletilmiş... SEN YAPAMAZSIN...HAYIR GİDEMEZSİN...KONUŞAMAZSIN...GÜLSEN NİYE GÜLDÜN?..Konuşsan büyük kabahat...SUSSAN büyük suç... NEDEN .. NEDEN...HAYIR..HAYIR...HAYIR...HAYIR... HEP HAYIR... HEP OLUMSUZ...
Öyle bir dönem yaşadım ki...kendimi tamamen eve kapattım...15 gün evden hiç çıkmadığım oldu... Ne telefona baktım...ne de gelene kapıyı açtım... Yine farkına kendim vardım...napıyorum ben yaaa? kafayı mı sıyırdım acaba...hasta mıyım ben dedim?... yakın bir arkadaşımla paylaştım... mutlaka bir doktora görünmelisin... bunlar normal değil..sen bu değilsin...kendine gel gibi şeyler söyledi..ve bir doktordan randevu aldı...(psikiyatır) Eşime söyledim...doktora gitmeliyim ben dedim..Neyin var ki gayet sağlıklı görünüyorsun... dedi bana...Doktor şiddetli depresyon geçirdiğimi söyledi ve ilaç kullanmaya başladım...
Bir kaç yıl önce... ettiğim dualarımı hatırlıyorum...öyle yürekten dilemişim , istemişim ki... "çalışmalıyım...çalışmalıyım..bir işim olmalı...maddi gücüm olmalı...bu girdaptan kurtulmalıyım...(ama nasıl?) diyerek ettiğim dualar karşılığını buldu... ve çok güzel bir işle tanıştım... Tabii eşim bu konuda yine engelleyici olmaya çalıştı ama kararlıydım... Evden kurtulmalıydım...Yeni insanlar, yeni bir çevre edinmeliyim diyordum...Başladığım iş Kişisel gelişime önem veren, kişisel gelişim kitaplarının faydasına güvenen bir iş kolu... Bu açıdan çok mutluydum...Pozitif insanlarla bir arada olmak beni yüreklendiriyordu...Başarılı olacağımı hayal edip durdum... Ancak savaş yine bitmedi bizim evde...psikolojik baskı daha da arttı, "hııııı sen benim sözümü dinlemezsin öyle mi?.... ben de eve gelmem...kafama göre takılırım gibi tavırlar koydu....Noldu biliyor musunuz.... Kendimi suçlu hissetmeye başladım...ben mi hata yapıyorum acaba...ben kendi başıma karar aldığım için mi yaşıyorum bunları demeye başladım...Halbu ki öncesinde de aynıydı...ama ben böyle hissediyordum....ve işten uzaklaştım...yine eve kapandım.... baktım ki eve kapanıp günlerce dışarı çıkmadığımda...sanki herşey normal, doğal seyrinde...hiç bir problem yokmuş gibi karşılanıyordu... EEE BEN NİYE YAŞIYORUM Kİ O ZAMAN DEDİM....ha varmışım...ha yokmuşum...ne önemi var.... bu dünyadan bir an önce göçüp gideyim de... bari boşu boşuna yer kaplamış olmayayım dedim.... (ALLAH AFFETSİN) Rabbim o yanlışı yapmama engel oldu... şükürler olsun...Hayattayım...hata yapmadım.....
Laf çok fazla uzattım farkındayım ama… yazdıkça sanki küçük detaylarmış gibi görünüyor ancak benim ruhumu yaralayan bir sürü olay yaşamışım….
Mesela bir olay var…Ben henüz 6 yada 7 yaşlarındaydım…Evimizin yakınında bir yerden Süt almaya gitmiştim... Sütü aldım ve eve geri dönerken ayağım taşa takıldı , düştüm…ve süt döküldü….O olaydan aklımda kalan en önemli ayrıntı…. Yerdeki taş, ve Babamın büyük suç işlemişim gibi surat ifadesiyle , bana doğru gelerek okkalı bir tokat atışı …. Bu yaşıma geldim hala dün gibi hatırlıyorum o anı… beni en derinden etkileyen olay herhalde….
Yeni bir hayat………………………………………………..
Şimdiki durumuma gelince… Bir süredir SIR rın etkisini çözdüğümü düşünüyorum…ve yaşıyorum hayatıma etkilerini… adım adım işime tekrar geri dönüyorum…Hatta inanmayacaksınız… Eğitim bile vermeye başladım…Kendimi ifade edemez durumundan…kişisel gelişim kitapları ve YAPABİLİRSİN telkinleriyle … geçtiğimiz günlerde topluluk karşısına çıktım… ve eğitimimi verdim…İnsanları şaşırttığımı söyleyebilirim…Benden beklenmeyecek performans sergilediğimi düşündüklerini anladım gözlerinden :)))) Bir şey paylaşayım mı :) Takdir edilmenin hazzını yaşadım uzun yıllar sonra ilk kez...Nasıl mutlu oldum anlatamam....
Henüz o zaman bu siteyle ve sizlerle tanışmamıştım…. Tanışmış olsaydım daha farklı olurdu eminim…Neyse bundan sonra artık daha iyi olur…Adım adım olmalı zaten…Birden değişimi benim bünyem kaldırmaz zannumca :)))))
Ve bir karar verdim... Ölene kadar Ölmeyeceğim....
Ataol Behramoğlu ne güzel demiş;
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Sevgiler.....