Masal değildir yaşamak…
Yanılgılarla dolu hayatımızı yaşamaya çabalarken, yanlış zamanlarda doğru insanlar, doğru zamanlarda yanlış insanlar olmuştur hep yanıbaşımızda.
Peki bizim suçumuz mu yanlış zamanların yanlış insanların kesiştiği noktalarda olmak. Her hata da bir daha , bir daha yıkılmak.
Aslında bizlere anlatıldığı gibi değil hayat…
İyi kalpli, temiz yüzlü masal veya film kahramanları değiller hayatımızın gerçek kişileri. Belki bütün sorun buradan doğuyor…
Şöyle bir düşünelim bakalım… Ne öğretildi bizlere büyüyüp birer yetişkin olup hayatı paylaşmaya başlayana kadar…
Daha ilk çocukluk yıllarında masallarda anlatılan Beyaz Atlı Prensler, İyi kalpli, karizmatik, olağan üstü güçlü gençler yada güzeller güzeli, iyilik ve masumiyet timsali ne olursa olsan sonunda muhakkak kazanan Prensesler vardılar. Hepsi bizim kendimizi yerlerine koyduğumuz en büyük kahramanlarımızdılar.
Peki sonra ne oldu. Ne oldu da hiçbirine gerçek hayatta rastlayamadık bir türlü. Hatta tam tersi kötü diye bildiklerimizden almadık mı bu hayata dayanma ve tutunma gücümüzü.
Bu büyük çelişkilerle şaşakaldığımızda, hayatı öğrenmeye başlamıştık bile. Öğretilen ve dayatılanla karmaşık gelse de hayatın gerçekleri, masalların masal olduğunu öğretecek her birimize yavaş yavaş..
Ve artık bizi kurtaracak bir kahraman beklemenin boş olduğunu öğrenmiş olduğumuzda, yaralı ama yine de umutlu yüreğimizin bizimle barışık köşelerinde yarınlara taşıyacağız geçmişi… 13.05.2008
Lier22