Birşeyler yaz deyip içerik sınırlaması veya teması hakkında herhangi bir yanan ampul yok. O zaman doğaçlayayım.
Bahis 1.
Öyle aklıma gelen net bir film açıkçası.
Film karelerinin ise anlamı herkese göre değişir. bundan 8-7 yıl önce seyretmiştim sanırım. Vampirlerle Görüş-me'yi.
İsminden belli. Konuşur sonra kan testi yapar.
O filme dair aklımda kalan en kral sahne bir duruştu. Bu da küçük kızın öldüğünü görünce Brad Pitt abi'nin -ki abi saygı ifadesidir- yüzünü elemana dönmesi ve donuk ve soluk mavi gözleriyle bakışıdır. Konuşmanın anlamsızlığı karşısında eğildiğimiz andır. Bravo banderas ellerinin estetiğini göz önüne alan bakış açısı için. Ben ellerinin olup olmadığına bile dikkat etmemiştim ki millet estetiğine bakmış. Manikürlü müydü bari?
Malum o kadar kavga dövüş bakım gerektirir herhalde.
Konu brad abi olabilir. Gördüğüm en güzel saçlara sahiptir kendisi. Tabi bu da bir dikkat meselesi ama farketmenin mümkünsüzlüğü bende olmaması veya ahhh ahh eski günler değil de gerçeklerin uzatılıp omuzlara bırakılmış halidir.
Bir de orantılı kas grupları bazı arkadaşlarıma model olmayı da ihmal etmemiştir. "Ağırlık çalışıp kas yapacağım" yerine
"Brad pitt in vücudu gibi olana kadar çalışacağım".
Seven filminin bitiş sahnesi oyunculuğunun top noktalarındandır. Sahnenin akışını hatırlarsak Kevin Spacey, Morgan Freeman ve Brad Pitt. Okeye dördüncü ararken çölün ortasında Kevin Boşluksu'nun aps ile gönderttiği paket gelir. Morgan Özgürinsan açar ve bakar. Brad abi de öğrenir.
Öldürmek yada öldürmemek. Öldürse Kevin'in istediği olacak ve kazanacak, öldürmese Brad abi kaybedecek. Yani ikisinde de son gülen Kevin olacak. İşte oradaki dayanılmaz sahne hep kurcalamıştır insanların kafasını. Öldürmek ne kelime şarjörü boşaltır, yedeği takar onu da boşaltır takardım diyen insanların sayısının çin hindu koalisyonunu geçeceği de aşikardır diye düşünüyorum.
Bir de "free your mind" - "paaaaatttt" ve "my name is... neo.." - "küüttt" diye bir film vardır ayrıntılarına girmeyeyim.
Neo ölür ve morpheous kalır öyle akan çin alfabesinin önünde.
Sahneler konuşma içermez ama kitaplar dolusu anlam taşır.
Bahis 2.
Sulandırılmış kesmeceler kısmı da var.
"Pascal bizi de diskoya götür". Çarşı the herşeye karşı.
"2b or not 2b". Skull ve canlısı arasındaki anlamsız diyalog.
"Ölüm ölüm dediğin nedir gülüm. Ben seninle yaşamayı seçmişim" diyen ağır abi.
"Yalan dostum aşk diye birşey yok. Aşk dediğin üçgünlük eğlence" diyen Kurban grubu. Rahmetliler.
g.s.t.k.p diyen beş gram grubu.
Kasımda aşk başkadır. ?
November rain.
Var tabi. Yoksa neyin uğruna yaratıldı kainat? Darwin ve dedesi için değil herhalde.
Not: Kültürsüz olmak ne kötü bir şey değil mi? Pascal, Pascal Nouma değil.
Shakspere Shakespeare şeklinde yazılıyormuş ve sadece Shakespear in love dan ibaret değilmiş.
Rus ekolünü hiç okumamışım. klasik anlamında. Saygı duyarım okuyanlara ama gördüğüm okuyanlara inat hiç okumak da istemedim Suç ve ceza da şöyle der ki alıntısını yaparken bir yandan da etrafı süzen entel görünümlü murat 131 lerden. Okumam da. O da eksik kalsın.
Bahis 3.
Tek yıldızımı da bıraktım bugün saygıdeğerlerin yanında. Artık o yıldız ait olduğu yere yani samanyolundaki mekanına gitti. Artık omuzlarda değil. Güle güle yıldız. Belki başımı kaldırdığımda tekrar görürüm. Sen de bir yanar bir söner göz kırparsın bana. Kimseye ait olmadan.
Beklerim ben de seni. İhtiyaç olduğunda omuzlarımda ateşinin tekrar yanacağını bilerek.