Herkese merhaba değerli dostlar.
Bugün sizlere bedellerle dolu bir başarı hikayesi anlatmak istiyorum. Hikayenin baş kahramanı Sezer Türkaydın’a bu yazıyı yazmam konusunda bana izin verdiği için teşekkür etmek istiyorum. Pekala hazırsanız başlayalım!
2013 yılının Ekim ayında tanıştık Sezer’le. Yaşam tarzı, davranışları, düşünce yapısı açısından farklı bir vizyona sahipti. Öğrenim gördüğü okulda başarılı sayılan öğrenciler arasında olan Sezer’in hedefi YGS/LYS sınavlarında TM branşında ilk 5.000 sıralamaya girebilmekti. Öğrenci Koçluğu hizmetine başladığımız Ekim ayından bu yana tam on ay geçmiş. Ve dönüp sürece baktığım zaman gördüğüm manzara bir Kişisel Gelişim Sanatçısı olarak beni duygulandırıyor. Peki neden sizinle bu konuyu paylaşma ihtiyacı hissediyorum? Cevabı çok basit. Ödenen bedeller ve hayallerinden vazgeçmemek.
Sezer ile yaptığımız tüm çalışmalar boyunca fark ettiğimiz şeyler ideallerinden vazgeçmemekti. Bu değerli insanın hedefi dünya barışı konusunda aktif rol oynamak hatta bu konuda yönetmen olmaktı. Katliamların yaşandığı günümüz dünyasında bu kadar değerli ideali olan biriyle çalışmak benim için bir onurdu. Koçluk çalışmalarımız sırasında -güçlü sorularla onu zorladığım zamanlarda bile- bu idealinden vazgeçmeyeceğini kendisine, bana ve herkese kanıtlamıştı. Değerli dostlarım sizlere bir soru sormak istiyorum. Üniversiteye hazırlık yıllarınıza geri dönecek olursanız (şu an o dönemdeyseniz sizlerin de düşünmenizi istiyorum) TM puan türünde ilk 5.000 sıralamaya girseydiniz hangi mesleği tercih ederdiniz? Bu tercihlerin arasında Boğaziçi Üniversitesi Felsefe bölümü varsa sizi tebrik etmek istiyorum. Çünkü bu sıralamada yazılan klasik bölümler şu an Türkiye’deki iş kolaylığı ve talebe göre şekilllenmektedir. Bu acı gerçeğe ve çevre baskılarına rağmen Sezer neden Boğaziçi Felsefe bölümünü tercih etti? Çünkü Sezer dünya barışında yönetmen koltuğuna oturabilmek için İngilizce bilmesi gerektiğine inanıyordu. Bununla birlikte o, kendi görüşlerini metodoloji haline getirebilmesi için Felsefe bilimininde ilerlemesi gerektiğine inanıyordu. Ayrıca çalışmalarını dünya arenasında sergilemek için yine dünyanın her yerinde çalışmalar yapması gerektiğine inanıyordu. Ve tüm bu inançları, tercihleri, büyük başarısıyla birlikte yön değiştirmektense daha da kuvvetlendi.
Yazımın sonuna gelirken bu yolculukta gördüğüm diğer fedakarlıklardan bahsetmek istiyorum. Sürece dönüp baktığımda gördüğüm en önemli şey ise bedel ödemek! Doğru duydunuz, doğru zamanda doğru metotlarla istikrarlı bir şekilde çalışmak. Bununla birlikte kendine uygun ve doğru metotları keşfetmek için sıkılmadan deneyebilme bedelini ödemek. Hep hatırladığım bir konuşmamız vardır. Sezer gerçekten benim düşünceme göre çok kaliteli resimler çizer. Ve bu, onun için bir hobiden öte tutkuya dönüşmüştür. Gün içerisinde resim çizme hobisinden vazgeçmeden de hayallerine ulaşabileceği noktasında anlaşmıştık. Akşamları resim çizip daha sonra ders çalışabileceğini söyledi bana. Bu noktada yaşadığı bir farkındalık gerçekten takdir edilmeli. Eğer önce resim yapıp daha sonra ders çalışırsa geç saatlerde tam verim alamayacağını daha da kötüsü derslerinin kalabileceğini bu nedenle önce ders çalışıp sonra resim çizebileceğini söylemişti.
Son olarak Koçluk öğrencim Sezer Türkaydın’ı üstün performansı ve güzel hayalleri için tebrik ediyorum. Dünya barışına giden yolda başarılar diliyorum. Yolun hep açık olsun.
Yazıyı okuyan değerli dostum. Sen hayallerin için çevrenin baskısından sıyrılıp nelere evet, nelere hayır demeye hazırsın?
Kaynak:
Serhan Bahar | Kişisel Gelişim Profesyoneli ve Eğitmeni | Hayallere Giden Yol: Boun Philosophy - Serhan Bahar | Kişisel Gelişim Profesyoneli ve Eğitmeni
Serhan Bahar