Tamer Sağcan'ın Amerikan sinemasında giderek daha da belirgin bir şekilde etkisini hissettiren 'Amerikan milliyetçiliği' konulu makalesini sizlerle paylaşıyoruz.
Amerikan Milliyetçiliği Sinemalarda !
An olur hayattan sunduÄŸu kesitlerle duygulandırır, an olur kendinden nefret ettirir sizi. Ä°ÅŸte beyazperdenin eriÅŸilemez büyüsünün farklı bir yansıması daha var bizlerin üstüne. Aslında sinemalarda tarihi ve dini filmler iÅŸlenebildiÄŸi gibi pek tabi, ülkelerin milli görüşlerini veya kendi milli hassasiyetlerini perdeye yansıtmasında bir sakınca yok. Sonuç olarak her ülkenin kendine ait bir sineması olması dahi incelendiÄŸinde milliyetçi bir çabanın varlığından söz edilmelidir. (Örn: Fransız Sineması, Alman Sineması, Türk Sineması) Fakat tabiri caizse bu iÅŸi yansıtmaktan çok seyircinin gözüne gözüne sokan ve iÅŸin cılkını çıkaran bir sinema endüstrisi de mevcut. Pek çok insan Hollywood’un sürekli eleÅŸtirilmesini göz önünde bulunmasına veya iyi ve yüksek bütçeli yapımlar çıkartmasına baÄŸlasa da, ben kendi ÅŸahsım adına Hollywood sinemasını eleÅŸtirme sebebimin, yapımcı ve yönetmenlerin bütün bir irade olarak oluÅŸturdukları art niyete baÄŸlıyorum.
Son dönem sinema izleyicisinin en kolay dikkatini çekecek olan şey sinema salonlarında gittikçe tatsız bir hal alarak yükselen Amerikan Milliyetçiliği. Sözüm meclisten dışarı fakat kuruluşunda bile özellikle İrlanda ve birçok Avrupa ülkesi göçmeninin emeği olan bir devletin Amerikan Milleti iddiasında bulunmasının, zamanında Osmanlı İmparatorluğunun toprakları altında yaşayan herkes Osmanlıdır (Osmanlıcılık) anlayışından çokta bir farkı yok. Bununla beraber, dönem sinema endüstrileri içerisinde millet olma iradesini neredeyse yoktan var ederek vücuda getiren ve buna inanılmaz bir hırsla sahip çıkarak neredeyse eyyamcılığa varan yapımlara imza atan başka bir sinema ülkesi tanımıyorum. Her zaman olduğu gibi örneklendirmenin faydası var.
Kompleks bir yapıya sahip olan Amerikan sinemasının milliyetçilik konusundaki ilk, belirgin ve tamamıyla dışarıdan algılanabilen yapımı Rambo serileridir. John Rambo, Vietnam’dan dönmüş, Özel Birlik mensubu bir amerikan askeridir. Film ülkedeki savaÅŸ karşıtlarına bir cevap olsun diye düşünülmüş, aynı zamanda Vietnam sendromunu savaÅŸ alanında atlatamamış olsa dahi, beyaz perdede bir adım öne geçmiÅŸ bir filmdir. Tabii bu serinin devamında askerimiz bu sendromu daha da kaşıyacak, Vietnam’daki askerleri kurtarmaya giderken dönemin soÄŸuk savaÅŸ düşmanı Sovyetler BirliÄŸi’nin el altından düşmana yardım ettiÄŸi tezi ve Rambo gibi kendinden geçmiÅŸ, özel yetiÅŸtirilmiÅŸ bir askerin bir Sovyetlere bedel olduÄŸu düşünceleri geliÅŸtirilmiÅŸtir. Rambo bu filmde tam 57 kiÅŸi öldürerek beyazperdenin en çok adam öldüren karakteri unvanını kazanacaktı. Sovyetlere karşı düşünce boykotunu geliÅŸtirmek için yapımcılar, Rambo’yu Afganistan’a göndermekten çekinmemiÅŸ, Amerika’nın birkaç yıl önce Tomahawk füzeleri ile giriÅŸmekten çekinmediÄŸi mazlum Afgan halkı; Sovyetlere karşı mazlumun dostu, garibin yumruÄŸu Rambo tarafından korumaya alınacaktı. Rambo bu uÄŸurda helikopter düşürecek bir orduyu eritecekti. Ä°ÅŸin eÄŸlenceli olan kısmı bir yana bırakılırsa, dönemin Amerikan ordusunun bütün karargâhlarında bu filmin askerlere izletildiÄŸi gerçeÄŸi unutulacak ama tüm askerler birer Rambo olduÄŸu gerçeÄŸini kafalarına kazıyacaktı. Amerikan sineması bu uÄŸurda seksi yıldız Demi Moore’u bile G.I. Jane yapacak ve gaz üstüne gaz alan ordu bu bilinçle 2000’li yıllara yetiÅŸecekti. Ancak Amerika’nın bu filmler süresince cevap veremediÄŸi tek gerçek Amerika’nın o tarihte o topraklarda ne iÅŸi olduÄŸuydu. Sinema ise bu güzelim propagandaya sessiz bir ÅŸekilde yardım etmekten baÅŸka bir ÅŸey yapamayacaktı.
Yüksek bütçeli yapımlar, görsel bakımdan büyük üstünlük içermesi ve filmlerde Amerikan askeri gücünün abartılması zamanla Beyaz Saray’ın ve Pentagon’unda dikkatini çekmiÅŸ ve askeri filmler Beyaz Saray’dan onay aldıktan sonra yayına girmeye baÅŸlamışlardır. Bu konuda ise Ridley Scott’ın sabıkalı filmi Kara Åžahin Düştü en bilinen örnektir. Amerikan ordusunun Mogadishu’da verdiÄŸi 18 kaybın hikâyesini anlatan filmde yüksek miktarda milliyetçi semboller kullanılmakla kalmamış, film Mogadishu bölgesi hala karışık olduÄŸu için Fas’ta çekilmiÅŸtir. Amerika’nın savaÅŸ arenasındaki kayıplarını sinemada kazanca çevirme stratejisi Rambo’dan sonra burada da iÅŸlenmiÅŸ, orada ne aradıkları dahi merak konusu olan !masum! Amerikan askerleri !zalim! halk tarafından haince öldürülmüştür. Amerikan MilliyetçiliÄŸi Hollywood’un çektiÄŸi bütün savaÅŸ filmlerinde orta ÅŸiddetten yüksek ÅŸiddete kadar vurgulanmıştır. Tabii ki tarafsız bir savaÅŸ filmi çekmek, hem büyük cesaret, hem de iyi bilgi sahibi olmayı gerektirir. Yazık ki, savaşı bitirmek için girdikleri Ä°kinci Dünya Savaşıda dâhil her savaÅŸtan onlarca film çıkartabilecek bir endüstriden bahsediyoruz. Åžu an gözlerimizi kapatıp saymaya baÅŸlasak, Amerikan milliyetçiliÄŸinin vurgulandığı onlarca film sayabiliriz: Er Ryan’ı kurtarmak, Rüzgârla KonuÅŸanlar, Bir Zamanlar Askerdik, Vatansever, Atalarımızın Bayrakları, Casus Oyunu, Büyük Baskın, vs. Saymaya baÅŸladığınızda eminim çok daha fazlasını bulacaksınız. Biraz evvel belirttiÄŸim gibi, kendi tarihini anlatan savaÅŸları vurgularken milliyetçi öğelerin kullanılmasının önüne geçilmesi zordur. Fakat Hollywood’da yükselen milliyetçilik akımına sebep olan yıllardır süregelen savaÅŸ filmleri deÄŸildir. BaÅŸka türde filmlerle yapılan milliyetçilik, bazen hem sinsice hem de, yoÄŸun alt mesajlarla donatılmış büyük bir propagandayı gözler önüne sermekte.
Macera ve aksiyon filmlerinde, gerek çekim teknikleri, gerek efektlerin kullanımı açısından olsun üstün bir endüstri olan Hollywood, son dönemde milliyetçi anlayışını bu filmlere kaydırmaya baÅŸlamıştır. Bunun en bilindik ve popüler örneÄŸi Zor Ölüm 4 filminde izleyiciye yaÅŸatıldı. Amerikan jetleri ÅŸehir içinde uçmaya baÅŸladılar. Beyaz Saray’ın yıkıldığına dair görüntülerde, filmdeki oyuncuların tepkisi ve üzüntüsü inandırıcılığı sırıtan bir ÅŸekilde seyircinin gözüne sokuldu. Sinema tarihi boyunca baÅŸka millet ve unsurları geri düşünce ve ilkellikle suçlayan Amerika’nın teknolojisiz nasıl olacağı öz eleÅŸtirisi yapılmaya çalışıldıysa da, ön plana her zaman olduÄŸu gibi aksiyon sahneleri ve görsellik çıkacak bu sefer Rambo yerini baÅŸka bir John olan McClane e bırakacaktı. Ä°simlerinin John olması tesadüf müydü? Kaderin cilvesi mi? Yoksa bunların Amerikan askerlerine Johnny denmesiyle bir baÄŸlantısı olabilir miydi? Ne olacağını bilemeyiz, kesin olan ÅŸu ki bu sefer Dünyayı ve Amerika’yı McClane kurtaracaktı. Dünyayı ve Amerika’yı kurtarma olgusu veya sinemanın kimseye sormadan Amerika’ya verdiÄŸi dünya liderliÄŸi payesinden kimsenin haberi yok elbet. Çünkü ÅŸu an resmi olarak bir dünya birliÄŸi yok ve başında bir devlet bulunmuyor. Ya da askeri ve ekonomik güce sahip olan gayrı-resmi de olsa dünya lideri sayılacak diye yaÅŸatılan bir anlayışta yok. Sinemanın ise bu umurunda bile deÄŸil. Dikkat ederseniz, göktaÅŸları çarptığında dünyayı yeniden kuran Amerikan baÅŸkanıdır. (Derin Darbe filmi örnek olarak gösterilebilir.) Dünyaya saldıran robotlar veya uzaylılar ilk eylemlerine Amerika’dan baÅŸlar. Bunun iki sebebi olabilir ya Amerika küçültülmüş bir dünya modelidir. Ya da dünyada en kolay ele geçirilebilecek ve dağıtılabilecek yer orasıdır. Tabii senaristler ve yapımcıların ikinci seçeneÄŸi pek akıllarına getirdiklerini sanmıyorum.
Macera filmleri ile baÅŸlayan bu serinin en çirkin halkası, küçüklerin kahramanları vasıtasıyla yürütülmeye baÅŸlanılan kısmı olmalıdır. Transformers filmi ile fedakâr Amerikan askeri, çizgi serisinde hiç alakası olmayan bir senaryoyla robotlarla kahramanca mücadele etmiÅŸlerdir. Bol bol dalgalanan Amerikan Bayrağı, kırmızı çoraplı Amerikan BaÅŸkanı ve yine ÅŸehir içinde uçuÅŸ yapan jetler. Küçük beyinlerin alt mesajları anlayamayacağı fark edilmiÅŸ olmalı ki, propaganda açığa çıkmış ve Amerikan Savunma Bakanlığı olaya müdahale etmiÅŸtir. Bu sırada dip notlarda, Ä°ranlıların bilgisayar kullanamayacak kadar embesil, Çinlilerin ise yetersiz olduÄŸu vurgulanmıştır. Ãœnlü çizgi roman kahramanı Örümcek Adam ise bu konuda bütün filmleri aÅŸmış ve Amerikan Bayrağı önünde yavaÅŸ çekim koÅŸan yegâne kahraman ödülünü kazanmıştır. (Bizim, hem süper kahramanımız olmadığı, hem de Bayrak Kanunumuzun ilgili maddeleri izin vermediÄŸi için, bayrağımızın önünden koÅŸarak geçen bir kahraman göremeyeceÄŸiz tabii.)Yıllar yılı, hepsi Amerikan yapımı kahramanlar olmasına raÄŸmen Uluslar arası imaj çizen kahramanlar birden seyirciye dönüp: “Kendinize gelin, bir tek Amerika’da kahramanlar var, onlarda bayrağının önünde koÅŸar.” Diyordu. Aslında iyi bir araÅŸtırmacıysanız, bugüne kadar hayatınıza giren süper kahramanların elbiselerinde ki, Kırmızı mavi yoÄŸunluÄŸunun ne anlama geldiÄŸini öğrenebilirsiniz. Süpermen’in üniformasının zaman içinde nasıl deÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸradığını, Kaptan Amerika, Örümcek Adam, Fantastik Dörtlü gibi örneklerin renk seçimini o zaman anlayabilirsiniz. Yani kahramanlar üzerinden vurgulanan bu bilinçaltı mesajı, onların kıyafetlerine kodlanmış durumda. Küçük çocukların derin hayal güçlerinde nasıl izler bırakacağını siz düşünmeseniz de bunu düşünen bir ekip var.
Sinemasal örnekler her zaman dediÄŸim gibi, çoÄŸaltılabilir. Bir ülkenin sahip olduÄŸu milli kaygıyı veya birliÄŸi sinemaya yansıtması taraflı da olsa bir nebze kabul edilebilir. Hakeza, aynı imkân bizim sinemamızın elinde olsa, bizde kendi milliyetçiliÄŸimizi sinemaya taşımaktan çekinmeyiz. Fakat bir ülkenin sahip olmadığı bir milli olguyu, baÅŸkalarına anlatmaya deÄŸil; fakat dayatmaya çalışması kabul edilebilir bir durum deÄŸil. Ne yazık ki bu konuda gelecek pek parlak deÄŸil. Çünkü Amerika BirleÅŸik Devletleri yeni filmlere ilham olsun diye Orta DoÄŸu’da savaÅŸmaya devam ediyor. Yapımcılar ise ellerini ovuÅŸturarak ölen insanların kanından ne kadar para kazanacaklarını hesaplıyorlar, bir yandan da milli bir hizmet yürüttükleri hissiyle günah çıkartıp kendilerini rahatlatıyorlar. Son sözüm ÅŸu ki, artık Hollywood’un bu tip yapımları gittikçe çoÄŸalıyor. O yüzden yakında New York’ta Hogwarts’ın ÅŸubesi açılır ve Harry Potter süpürgeyle beysbol oynamaya baÅŸlarsa, Kaptan Amerika’nın filmi çekilip “Oylar Bush’a” sloganı kahramanın aÄŸzından duyulursa, John McClane Mars’ta kalmış olması muhtemel Decepticon artıklarını Dünya ulusu için kurtarmaya karar verirse, Rambo 70 yaşında elinde bıçakla tüm Orta DoÄŸu’ya demokrasi getirmek üzere harekete geçerse ve Süpermen’in pelerininin yerini Amerikan Bayrağı alırsa hiç ÅŸaşırmayın.
Tamer SAÄžCAN
Devami...