Administrators ♥Ozlem Şahin ♥
Üyelik tarihi: Feb 2007 Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Ynt: fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı / et sağlık açısından etet insan sağlığını olumsuz etkiler. kesilen hayvanın dokularında, organlarında ve damarlarında artık maddelerle birlikte sağken hayvana yapılmış olan aşı, serum ve ilaçlar da bulunur. bütün bunlar insan sağlığını için zararlıdır. bu zararlı maddeler et piştiğinde yok olmaz; yani insan bu “zehirleri” etle birlikte yer. böylece kanında bedene zararlı maddeler birikir ve zamanla bunlar nisan bünyesine yük olur; özellikle de karaciğere ve böbreklere. et yiyenlerde vejetaryenlere oranla daha çok kanser hastalığına rastlanır. etsiz besin kanser, tansiyon, kalp ve damar sertliği, verem gibi hastalıkların olasılığını azaltır. karaciğer hastalıklarında etsiz besin uygulamak zorunludur. et uyarıcı bir besindir ve insanı öbür uyarıcı maddeler kışkırtır; alkol ve sigara gibi. et insanı guddeler yoluyla uyarır.
birçok tıp ve beslenme uzmanı hastalarına et yemeyi yasaklar. bu yasaklama yalnız romatizma, gut gibi hastalıklara karşı koymak için değil, aynı zamanda ürik asidi önlemek içindir. gelişmiş ülkelerdeki şikayetlerin birçoğu yenen etin kaslarda bıraktığı ürik asitten ileri gelir.
hayvan kesileceği sırada başına bir felaket geleceğini duygularıyla sezer. tıpkı insandaki gibi, geçirdiği korkudan guddeleri olumsuz hormonlar salgılar; bu salgılar guddeler yoluyla insan bünyesine geçer. dikkat edilecek olursa, etten besinini almayan hayvanlar yumuşak başlı, uysal olurlar; fil, deve, tavşan, tavuk v.b. gibi. öte yandan kedi, köpek, aslan, kurt ve benzerleri etle beslendiklerinden, hırslı ve yırtıcıdırlar. işin tuhafı, insan yemek için etle beslenen hayvanları değil, tahılla beslenenleri seçmektedir. neden? çünkü et yiyen hayvanın eti yenmeyecek kadar kokar. midenin etteki proteini parçalaması için çok miktarda asit salgılaması gerekir. et bağırsaklara geçtiğinde bu kez çürümeye ve toksin maddelerin oluşmasına yol açar. hayvansal proteinin sindirilememesi idrarda aşırı derecede üre, asit ürik ve amonyak gibi zehirlerin oluşumuna neden olur. hareketsiz bir hayat süren insanın bu zehirleri bedeninden atabilme olasılığı sınırlıdır. tarlada çalışan köylü, ağır işçi veya bedensel gücünü kullanan amele içinse koşullar aynı değildir. onlar bu zehirleri bedenlerinden ter yoluyla atarlar; masa başında çalışanlarsa atamazlar. et yiyen bir hayvanın karaciğeri insanınkiyle karşılaştırılırsa, hayvanın insandan 10-15 kat fazla ürik asidi bedeninden atabildiği görülür. insan toksinleri bedeninden atamadıkça, bu tortular, artıklar ve zehirler çökelerek kas ve eklem dokularında yerleşir. bu ise arterite yol açar.
etkin bir yaşam sürmelerine karşın günde birkaç kilo çiğ et yiyen eskimolar damar sertliğinden yakınırlar. yaş ortalamaları ise 27’yi geçmez.
prof. dr. gönsslen birçok öğrenci üzerinde ilginç bir deney yapmıştır. öğrencilere günde 1,5 kilo et, 30gr beyaz ekmek ve bir miktar limonlu su vermiştir. kılcal damarların mikroskobik incelemesinde, 10.günden itibaren önemli değişiklikler görülmüştür. bu incecik damarların iç kısmı genellikle ince ve düzgünken, çeperler kalınlaşmaya, şişmeye, kıvrılmaya başlamıştır. hatta bazı yerlerde çatlamalar olmuş, yer yer kan topladığı görülmüştür. öğrencilerin ciltleri kızarmış, kimininki ise morarmıştır. dişetleri de şişmiş ve kanamıştır. ancak uzun süre uygulanan bir vejetaryen rejimle bu gençlerin kılcal damarları eski normal haline dönebilmiştir. dr. bircher- benner 10 günde bu kötü sonuç alındığına göre, etli beslenmenin 10 yılda ne büyük tahribata yol açabileceğine işaret etmiştir.
etten alınan enerjiye gelince: et yiyen insanın bedeni kuvvetli görünürse de, vejetaryeninki kadar dayanıklı ve dirençli değildir. etsiz beslenenler daha doğrusu beslenmesini bilenler, ağır bedensel koşullar altında yorulmaksızın uzun zaman çalışabilirler. et yiyenler ise kısa zamanda çok iş görebilir ama çabuk yorulurlar ve çabuk acıkırlar. bu demek değildir ki ey yemeyenler hastalanmaz. ancak et yemeyenlerin bedenlerinde toksin olmadığı için (varda da et yiyenlerinkine oranla az olduğu için) çabuk şifa bulurlar.
fiziksel direnç için çok miktarda et yemek gerektiği kanısı vardır insanlarda. dokuz atlet üzerinde yapılan deneyler bu inancın yanlış olduğunu kanıtlamıştır. bu atletler pedallarını çevirecek, böylece direnç güçleri ölçülecekti. atletler 3 gün bol hayvansal protein ve yağla beslendiklerinde ortalama direnç güçlerinin 57 dakika olduğu görüldü. aynı atletler bu kez 3 gün normal besinle, yani az et, a yağ ve az proteinle beslendiklerinde direnç güçleri ortalama 167 dakikaya yükseldi. çünkü tahılda ve kuru sebzede bol glikojen vardır. bilindiği gibi, glikojen kasların depoladığı ve kendi faaliyetleri için kullandığı karbonhidrattır.
ingiliz tarihinin en yaşlı insanı thomas perr 1635’te öldüğünde 152 yıl 9 ay yaşamıştı. bu ingiliz köylüsü az ve ölçülü yemek yermiş. başlıca besini sebze, süt, peynir, yoğurt ve ekmekmiş. ünlü operatör william harvey’in yaptığı otopside kalbinin normal, damarlarının sağlıklı, erkeklik organın sağlam ve son yıllara kadar faaliyette olduğu ortaya çıkmıştır.
insanın etsiz besinle sağlıklı yaşayamayacağına inananlar herhalde bilmiyorlar ki dünyada et yiyenler azınlıktadır ve vejetaryenlerin sayısı sanıldığından çok daha fazladır. çinliler’in %96’sı vejetaryendir. vejetaryen aşçılık sanatının çok çeşitli ve zengin olduğunu kimse bilmez. şimdiye kadar vejetaryenlere yaşama zevkiyle bağdaşmasını bilmeyen insanlar gözüyle bakılırken, bugün vejetaryenlik sofra zevkini bir yana bırakmayan sağlıklı ve doğal bir yaşama tarzı sayılmaktadır.
bitkisel protein ile dengeli beslenme- müheyya izer
__________________ ben mevlana değilim, insan ol öyle gel.. |