Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Sağlık Davranış Değişikliği Telkinle Fiziksel Değişim > Sağlık > Beslenme

Uyarılar

Beslenme sağlıklı beslenme, hamilelikte beslenme, beslenme nedir, günlük beslenme, kanser beslenme, beslenme hastalıkları, gebelikte beslenme, çocuk beslenme, bebek beslenme, hamilelik beslenme, beslenme diyet, çocuklarda beslenme, beslenme ve, sağlık beslenme, bebeklerde beslenme, gebelik beslenme, spor beslenme, beslenme çeşitleri, karaciğer beslenme, beslenme hamilelikte, doğal beslenme, bitkiler beslenme, kolestrol beslenme, demir beslenme, beslenme vitaminler, beslenme ürünleri, beslenme faydaları, şeker beslenme, beslenme diyeti, bitkisel beslenme

fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı

Sağlık ve Beslenme fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız "aldığın besin ilacın olsun, aldığın ilaç besinin olsun." hipokrat çağdaş insan besinini gelişigüzel almaya alışıktır. alışık olduğu bu beslenme düzenine uyan insan genellikle ya çok yemekte, ya da yanlış beslenmektedir. bu yanlış beslenmeden dolayı, alınan besinin bolluğuna karşın, çoğu kez ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Beslenme telkin cd indir izle İstanbul Beslenme nerededir kimdir Beslenme çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Beslenme hipnoz Beslenme olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Beslenme hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Beslenme kuantum düşünce kitap haberi

fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 15-11-2007, 12:16 PM   #1 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı


"aldığın besin ilacın olsun, aldığın ilaç besinin olsun." hipokrat

çağdaş insan besinini gelişigüzel almaya alışıktır.
alışık olduğu bu beslenme düzenine uyan insan genellikle ya çok yemekte, ya da yanlış beslenmektedir.
bu yanlış beslenmeden dolayı, alınan besinin bolluğuna karşın, çoğu kez bedende bazı eksiklikler belirir.



işin tuhafı, insanlar yanlış beslendiklerinin farkında bile değillerdir.
hatta alışık oldukları beslenme tarzını az da olsa değiştirmek istemezler. etin gerekli bir besin maddesi,
şekerin yararlı bir kalori kaynağı olduğuna ve şarabın şifalı bir güç verdiğine inanırlar.



ideal sağlıklı bir insanın besininin ne olduğunu ve ne olması gerektiğini belirten tarihi ve bilimsel kanıtlar vardır.
tüm uzmanlar yaptıkları karşılaştırmalı anatomi, fizyoloji ve morfoloji çalışmalarında aynı sonuçlara ulaşmışlardır:
insan yemişçil bir türdür. bağırsak yapısı, köpek dişlerinin eti parçalamaya elverişli olmayışı,
azı dişlerinin öğütme yeteneğinin ise iyice gelişmiş olması insan yapısının et yemeye uygun olmadığını gösterir.

insanın temel besini taze meyve, sebze, kuru yemiş, tahıl ve çeşitli köklü maddelere dayanmalıdır.
binlerce yıldır yaşama gücü ve sağlık açısından örnek gösterilen ülkeler böyle beslenmekte ve bu ülkelerin insanları hastalık nedir bilmemektedir.
garip bir rastlantı olsa gerek, bu ülkeler uygarlığın ürettiği sanayileşmiş besinlerden uzak kalabilmişlerdir.



bugün avrupa’nın birçok ülkelerinde ve abd’de sağlıklı beslenme ile ilgili konferanslar, seminerler tertip edilmekte,
gazetelerde konuyla ilgili makaleler yazılmakta, dergiler basılmaktadır. doğal besin maddeleri satan özel dükkanlarda ücretsiz kitapçıklar dağıtılmaktadır.
hatta ev kadını için tertip edilen sağlıklı yemek pişirme kursları da vardır.

gelişmiş ülkelerde doğaya doğru bir dönüş, bir akım var. neden? çünkü halk yavaş yavaş uyanmakta, yanlış beslendiğinin farkında;
hastalanmakta, ilaçlar ise arazları kısmen ortadan kaldırmakta, ama hastalık devam etmektedir.


mucize yaratan ilaç olmadığı gibi, mucize yaratan besin de yoktur. sağlık ancak ve ancak dengeli ve doğal beslenmeye dayanır.
bu nedenle ev halkının sağlığını düşünen ve koruyan kadına büyük bir sorumluluk yüklenmektedir.



sağlıklı yaşam için her şeyden önce doğanın kurallarını çiğnememeli, aksi taktirde doğa bizi “çiğneyecektir”.
besinleri mümkün olduğu kadar doğanın bize sunduğu bir biçimde yemeli. sanayinin meydana getirdiği ekonomi açısından kullanışlı,
sağlık açısından zararlı olan yapay besinlerden sakınmalı. çünkü bu tür besinler bedenin ihtiyacını karşılamaz.
ayrıca bu yabancı ve zararlı maddeleri atabilmek için beden kendi ihtiyacını karşılamak amacıyla depoladığı kıymetli vitaminlerini ve minerallerini
“harcamak” zorundadır. bu değerli maddelerden beden yoksun olunca elbette ki birçok hastalıklar baş gösterecektir.



tıbbın babası hipokrat, hastalıkların ilaçla değil besinle tedavi olabileceğine inanır ve derdi ki: “aldığın besin ilacın olsun, aldığın ilaç besinin olsun”.

müheyya izer- bitkisel protein ile dengeli beslenme (sev yayınları- 1997)

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 15-11-2007, 12:21 PM   #2 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart fiziksel,zihinsel,ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı /çağdaş besin dosyası

birçok beslenme uzmanına göre, sağlığımızın bozulmasının başlıca nedeni yüzde doksan yanlış beslenme tarzıdır.
bu yanlışlığın temeli nerede başlar?
insan bünyesi aldığı besinle oluştuğuna göre, alınan besinin sağlıklı olması için her şeyden önce doğal olması gerekir.
doğal ne demektir? bir besin maddesi ki yapay gübre ile yetişmemiş, konserve edilmemiş,
uzun zaman tazeliğini koruması için herhangi bir işlem görmemiş ve güneşte olgunluğunu bulmuştur,
işte ancak o besin maddesine doğal denebilir.



ne yazık ki gelişmiş ülkelerde besinin doğal niteliğinden çok, miktarına,
yani yapay gübre ile elde edilebilen miktara önem verilmektedir.
ancak bu ülkelerde doğal maddelere kesinlikle gereksinim görüldüğünden,
gün geçtikçe sağlıklı besin maddesi satan birçok dükkan açılmaktadır.



kimyasal gübreyle beslenen toprakta yetişen bitki, tahıl yada meyve topraktan alması gereken azotu,
potası, kireci ve benzerlerini alamaz. bu ise böyle toprakta yetişen bitkinin kof kalmasına yol açar.
öyle ki bu maddeler insan bedenini besleyemez olur. besinini alamayan bir bünye bir açlık içindedir.
zamanla elbette ki bu aç bünye birçok yakınmalarda bulunacak ve er geç hastalıklar belirecektir.
kimyasal işlem gören bitkiler kanserojen özelliğe sahiptir. bitkinin zehirlenmesi insanın zehirlenmesi demektir.
çünkü bir insanın sağlığı ötekininkine bağlıdır.



insanoğluna yapılan en büyük soykırımlardan biri, besin maddelerinin rafine edilmesi ve kimyasal maddelere bulaştırılmış olmasıdır.
bu tutum insan sağlığının bozulmasına ve çağdaş uygarlıkta kronik hastalıkların giderek çoğalmasına yol açmaktadır.
besin maddeleri biyolojik yönden eksiksiz olduğu oranda insana eksiksiz bir sağlık sağlayabilir. besini rafine etmek öldürmek demektir.
her besinin kendine özgü bir özelliği vardır; ancak bu özellikleri yitirmezse biyolojik değerinin tümünü verebilir.
ancak ve ancak doğal, özgül, yalın bir besin insana dengeli bir beslenme sağlayabilir.
ancak böyle beslenen insan ruhsal, ahlaksal, duygusal ve ussal (akılsal) açıdan tam gelişebilir.



prof. delore: “çağdaş beslenme tarzının dosyasın gözden geçirme zamanı gelmiştir.” diyor.
günther schab ise: “beslenme tarzındaki değişme 1800 yıllarına rastlar.
o çağdan bu yana yağ tüketimi iki katına, et tüketimi dört katına çıkmış ve un kepeğinden giderek yoksunlaşmıştır.
şeker kullanımı ise on katına yükselmiştir. oysa tahıl kullanımı dokuzdan bire düşmüştür.” diyor.



geçen yüzyıl sonlarından bu yana kronik hastalıkların (damar sertliği, şeker hastalığı, arterit, romatizma, v.b.) artması rastlantı değildir.



bu olumsuz gerçeklerin üzerinde duracağımıza, elden geldiğince yalın bir besin programını ele alarak,
her bireyin yaşına ve etkinliğine uygun beslenmeyi düzenlemenin zamanı gelmiştir.



bitkisel protein ile dengeli beslenme- müheyya izer

__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 19-11-2007, 04:39 PM   #3 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart Ynt: fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı

sormamız gereken; neyin kemiklerimizden kalsiyum çekilmesine neden olduğudur.
et yemeden yaşayabilir miyiz?

umur gürsoy blogundann


ıvan ıllich "sağlığın gaspı" isimli kitabında hekimleri, "yaşamı tıplaştırmakla" suçlar ve onları, "tıp dininin papazları" olarak niteler. ülkemizdeki durum illich'i haklı çıkaracak bir boyuta gelmiş midir; bana göre "evet". genellikle tek katlı binalarda koruyucu ve sağaltıcı sağlık hizmetlerinin birarada yıllarca başarıyla verildiği sağlık ocaklarına tepeden bakan bir sürü tıp mabedi, ihtişamla ve koruyucu hekimlik çalışmalarını yok ederek, bir sürü yeni tapınma yöntemi ve teknolojisi kullanarak özellikle büyük kentlerimizde yükselmiyor mu? hem de bazıları amerikan dilinden isimlerle! en sonunda "sağlık ocaklarına da döner sermaye uygulaması" getiren yasa önerisinin meclise sürülmesiyle, sağlam veya hasta olsun tüm yurttaşları bu dine inanmaya zorlamıyorlar mı?
özellikle bilim yuvasından ve bilimden ayrı düşmüş tüccar hekimler bu papazlığı, giderek değişen bilgilerden haberdar olmayışın getirdiği "bilgisizliğin saklanması" amacıyla daha çok sahiplenirler. böyleleri, inançlarına bir saldırı oldu mu, hemen kutsal kitaplarına bakarak doğru yolu gösterirler. oysa "tıp" öyle bir dindir ki; kutsal kitapların içindeki bilgilerin yüzde 50'si her 5 yılda bir değişir, yenilenir. bir beş yıl önceki bilgilerin ve tapınma biçimlerinin yüzde 50'si mekruh ya da günah olur. bu dinin kitapları ingilizce ve amerikanca yazıldığı için türkçe çevirileri bir beş yıl daha gecikmeli olarak yapılır ki, sonuçta on yıldır eski kitabını okuyan hekimin elindeki kutsal bilgilerin hangisinin dindışı kaldığı ayrı bir araştırma konusu olacak kadar bilinmeyenlerle doludur. kaldı ki bu kitaplardaki bilim gerçeğin ne kadarıdır?

günümüzde hemen hemen her şeyi dinleştiren yeni dünya, sonunda bilimi de giderek dinleştirmek üzeredir. insan türünün binlerce yıldır bitkisel besinlerden zengin, hayvansal içerikli besinlerden fakir bir beslenmeye sahip olduğu biliniyor. bir canlı türü olarak bakıldığında homo sapiens hem sadece et, hem de neredeyse sadece sebze ve meyve içerikli bir beslenme biçimiyle yaşama yeteneğine sahip hepcil (her şeyi yiyen) bir yiyicidir.

insanların "ne yerlerse daha sağlıklı olacakları" ya da başka bir deyişle "ne yerlerse sağlıklarına tehlikeli olabileceği" insanlık tarihinin oldukça yakın zamanlarının kaygısıdır. topu topu 200 yıl önce, endüstri devrimi, pek çok şeye olduğu gibi besin üretimi, hazırlanması, depolanması ve dağıtılması yöntemlerine de köklü değişiklikler getirmiştir. böylece gelişmiş ülkelerdeki insanlar arasında açlık tehlikesi büyük ölçüde durdurulmuş, ama tercihli besinlerde teslimiyet derecesinde alışkanlık başlamıştır. bunun sonucu olarak günümüzde besin stokları ve tüketimi 60 yıl önce tanımlanmış besin gereksinimleriyle büyüyen bir çizgideki ekonomi, pazarlama ve çiftçilik uygulamalarıyla yönetilmektedir.

birkaç onyıldır beslenme alışkanlıklarının önemli kronik hastalıkların gelişmesini etkileyebileceğini gösteren çok sayıda araştırma, beslenme bilimi doğrularıyla ilgili iyi desteklenmiş giderek büyüyen şüpheyi daha da çoğalttı. zengin (bolluk) diyeti dediğimiz, tuz ve şeker eklenerek üretilen besinler ve hayvansal kaynaklı enerji yoğun besinlerin çokça tüketiminin hastalıklarla ilgisi hakkında artık elimizde kuvvetli kanıtlar var. et içermeyen besinlerle beslenen toplumlarda kan basıncı ve kan kolesterol düzeyinin düşük olması nedeniyle bu toplumlarda kalp ve beyin damarı hastalıklarına bağlı kalp krizleri ve inmeler daha az görülüyor. aynı şekilde bu insanlarda şişmanlık ve buna bağlı kalp damarı hastalıkları, şekerli diyabet, halk arasında kireçlenme ve yaşlılık romatizması denen
dejeneratif eklem iltihapları ve osteoporoz, safra kesesi taşları ve mide bağırsak
sorunlarına da daha az rastlanıyor. toplumda çok görülen önemli kanser gruplarından olan kalın bağırsak, prostat, meme, mide, akciğer ve yemek borusu kanserleri de bu toplumlarda ve vejetaryenlerde daha az ortaya çıkıyor. (dünya sağlık örgütü-who, 1991.)

aynı şekilde, özellikle hayvansal proteinlerin, menapoz sonrası kadınlarda ve yaşlı erkeklerde önemli kemik kırıklarına ve yaşam kalitesi azalmasına yol açan osteoporozun oluşumunu arttırdığı anlaşıldı. (toomey, j., 2001). toomey, "20. yüzyıl sonlarında avusturya'da ortaya çıkan diğer dejeneratif hastalıkların sayısına bakarak, bedenimizin belki de çağdaş yaşam biçimimize yenik düştüğü gerçeğinin göz ardı edilemeyeceğini", söylüyor. yazar, "bu savın, afrika'da yaşayan, yaşamları boyunca ortalama dokuz çocuk doğuran ve günlük kalsiyum alımları bizim günlük kalsiyum alımımızın dörtte biri (350 mg) olan bantu ırkından kadınlarda osteoporoz belirtisi ve kemik kırığı görülmediğini; aksine bu bantu kadınlarının kemik yoğunluğunun olağanüstü olduğunu bildiren araştırmalarla desteklendiğini", belirtiyor. "sonuç: bunun basit açıklaması, osteoporozun kalsiyum alımıyla hiçbir ilişkisinin olmamasıdır", denilerek şöyle devam ediliyor:

"sormamız gereken; neyin kemiklerimizden kalsiyum çekilmesine neden olduğudur. problem, tükettiğimiz protein, özellikle et, süt ürünleri, kümes hayvanları ve balıkta bulunan hayvansal protein miktarından kaynaklanmaktadır... ne kadar çok protein alırsak, kan o kadar çok kalsiyumu kemiklerden çeker. sonuç, idrarda yüksek düzeyde üre asidi, kalsiyum ve magnezyum demektir. bu çok basit bir biyokimyadır. yıllardır kanıtlanmıştır ki, kadınlar, hayvansal protein bakımından yüksek bir yemekle beslendikleri zaman, yemeği izleyen birkaç
saat içinde, bu yaşamsal minerallerden büyük miktarlarda idrarda kaybolup gitmektedir. bitkisel ürünlerle zengin bir yemekten sonra, kalsiyum idrarda hiç görülmemekte ya da çok az görülmektedir.

o halde, neden bilinçli, bağımsız doktorların doğru önerilerde bulunmadıklarını
sorabilirsiniz. yanıt oldukça basit; önce, çoğu doktor üniversitede, eğer beslenme üzerin bir ders almışsa, fazla bir şey öğrenmiyor. ikinci olarak, pratikte her gün yüz yüze kaldıkları zaman kısıtlaması ve tecimsel baskılar yüzünden, aldıkları tek eğitim ya ilaç firmalarının desteklediği dergiler veya aynı firmalar tarafından desteklenen ve düzenlenen (kongre ve) konferanslar oluyor.


gerçek şu ki; vejetaryenlerde osteoporoz görülmüyor. osteoporozu önlemek için, gerçek, dört besin grubundan oluşmuş bir diyet işe yarıyor. bunlar, tahıllar, baklagiller, meyve ve sebzeler. böylece, yeterli proteini ve ihtiyacınız olan bütün diğer besinleri bolca almış olursunuz. ham besinler yediğinizden, işlenmiş seçeneklerden uzak durduğunuzdan emin olun ve eğer mümkünse, organik olarak yetiştirilmiş, genetik olarak müdahaleye uğramamış ürünler seçmeye dikkat edin."

acaba hayvansal besinlerden fakir ve et yenmeyen vejetaryen besidüzeni (diyet) başka hastalıkların artışına neden olur mu? günümüzde beslenme önerileri yağlardan, özellikle doymuş yağlardan fakir, birleşik şekerlerden zengin nişastalı karbonhidratların bol tüketildiği bir besidüzenine döndü. böyle bir diyet, tüm süt kökenli ürünler, yağlı etler ve rafine şekerlerden gelen önemli ölçülerdeki enerjiyi içeren alışılagelmiş şimdiki beslenme alışkanlıklarımızla taban tabana zıt; sebze, meyve, tahıl ve baklagillerin sıkça tüketilmesiyle özellikli bir besidüzenidir. bu yeni beslenme biçimi tuz dışında tipik japon diyetidir (japonlar çok tuz tüketirler ki fazla tuzun zararları vardır). bu diyet japonya'da yaşam süresinin yıldan yıla uzamasının ana nedenlerinden birisidir. yani vejetaryen besidüzeni başka hastalıklara yol açmaz. yine de ençok tartışılan iki konudan "esansiel
(elzem) amino asitlerden bazılarının sadece hayvansal besinlerde bulunduğu" meselesine açıklık getirelim. 1970'lerde bu görüşle desteklenen "protein yetmezliğinin küresel kötü beslenmenin asıl nedeni olduğu düşüncesi" yaygındı, ama bu anlayış artık eskidi. besin çeşitliliğine sahip tam bir vejetaryen besidüzeninde bile bitkisel kaynaklar, amino asit depolarında birbirini tamamlama eğilimindedir. şayet çocuk ve yetişkinlerin enerji gereksinimi bu diyetler tarafından karşılanamıyorsa o zaman amino asit gereksinimi fazladır
ve vejetaryen diyetteki amino asitlerin yeterli alınımını sağlamak için diyetteki toplam bitkisel protein miktarını daha fazla artırmak gerekebilir (who, 1991).

b12 vitamininin 'sadece hayvansal besinlerde bulunduğuna' gelince: işte bu şimdilik doğru, ama 'hayvansal besin' demek ille de 'et' demek değil. sinir sistemi bozuklukları ve pernisiyöz anemi oluşmasıyla özellikli bu vitaminin eksikliği veganlarda oluşuyor. ayrıca total gastrektomi ve yaşlılık gibi emilim bozukluğu hastalıkları, doğum kontrol hapları, bazı ilaçlar, pankreas yetmezliği, bağırsak bakterileri ve parazitleri b12'nin emilimini düşürürler. ortalama erişkinde günde 2,8 mcg b12'yi verecek miktarda hayvansal besin
tüketmek örneğin günde 100 gr peynir, iki yumurta sarısı vb. yemek; 500 g süt içmek veya vitamin b12 (tabletleri ve enjeksiyonları) almakla b12 eksikliği engellenebilir (baysal, a.,1996).

"bu kadarcık kusur kadı diyetinde de olur", deyip devam edelim. bu yazı öncelikle etyemeden yaşanıp yaşanamadığını bilimsel kanıtlarıyla sorguluyor. göründüğü kadarıyla bu sorunun yanıtı: et yemeden de yaşanabildiği; hatta etsiz bir yaşamın et yiyenlerin yaşamına göre daha sağlıklı ve uzun olduğu yönündedir. konunun bu yönü açıktır ve bilimseldir. hislerim ve yaşam deneyimlerime ek olarak, bir bireyi olduğum tıp biliminin osteoporozu önlemede başarılı olamaması bu makalede söylenenlerin doğru olduğu yönündedir. bütün dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de osteoporozlu insanlar süt ve yoğurt yedirilerek ve ilaçlar kullandırılarak oyalanmaktadır. bantu kabilesinde olup da bizde olmayan şey; sportif ve bedensel hareket anlamında hareketli yaşamdır. ekonomik krizler ve bozulan gelir dağılımı dengesiyle iyice beli bükülen aileler "çocuklarımıza et yediremiyoruz", stresini artık bir yana atmalı ve bitkisel proteinlerle zenginleştirilmiş, peynir ve yumurta gibi hayvansal ürünleri dışlamayan bir vejetaryen besidüzeninin sağlıklı oluşundan şüphe etmemeliler. ortalık deli dana ve şap hastalığından geçilmezken bir psikolojik stres kaynağını yok etmek ailemizin sağlığı açısından az şey midir?

şimdi yaşamın streslerini bir an olsun unutalım. unutalım akşam yemeğinde ne pişireceğimiz veee can yücel'e öykünerek, haydi, hep beraber neş'eyle bağıralım: yaşasın türk danaları!!!


kaynakça

baysal, a. (1996), "beslenme", yenilenmiş 6. baskı, ankara: hatipoğlu yayınevi.
toomey, j. (2001), "osteoporoz ve kalsiyum efsanesi", çev: güngör, f., cumhuriyet bilim
teknik, 3. 02. 2001:16

türk tabipleri birliği (2000),"sayıların dili-türkiye'de gelirin % 1'lik hanelere göre
dağılımı", toplum ve hekim, türk tabipleri birliği yayını, 15 (6): 478-479.
who (1991), "meat-can we live without it?", world health forum, who, 12 (3): 251-283.

__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 19-11-2007, 04:41 PM   #4 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart Ynt: fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı / yulaf

sağlık iksiri: yulafstresle mücadele etmek, her dem genç kalmak, günün yoğun temposunu yorulmadan yaşamak istiyorsanız adresiniz yulaflı yiyecekler olmalı. sağlıktan güzelliğe pek çok derdin devası olan yulafı, özellikle soğuk kış günlerinde sofranızdan eksik etmeyin.

çinliler yulafın zindelik verici özelliklerini binlerce yıl önce keşfetmişler. antik romalılar onu enerji depolamak için sofralarından eksik etmemişler. savaşçı vikingler efsanevi fiziki güçlerini yulaf ezmesi ile hazırlanan 'porridge' adlı kahvaltılık yiyeceğe borçlu olduklarını sık sık dile getirmişler.

'bitkisel protein' de denilen yulafta bol miktarda protein, lipid, lif, mineral tuzlar, vitaminler ve b grubu vitaminleri bulunuyor. yulaf , pek çok derdin devası olan bir tahıl. düzenli olarak tüketildiğinde vücudu tazeleyip adeta yeniden yapılandırıyor. yüksek dozdaki enerji verici özellikleri nedeniyle sınavlara hazırlanan öğrencilere, bebek bekleyen anne adaylarına, sporculara, soğuk havalarda çok üşüyenlere, sık hastalanan küçük çocuklara, büyümekte olan çocuklara ve nekahat dönemindeki hastalara birebir geliyor. yulaf, hücrelere enerji taşınmasında, dokulara kan aracılığı ile oksijen transferinde ve zarar gören yaşlı hücrelerin yenilenmesinde son derece etkili bir besin. ayrıca zehirli kurşun, kadmiyum ve krom gibi ağır metallerle birleşip bu maddelerin vücuttan atılımını sağlıyor. moskova devlet üniversitesi bilim adamları, yulafın çok değerli bir kocakarı ilacı olmaktan öte gerçek bir sağlık iksiri olduğunu belirterek rusların uzun yıllardan bu yana kurşun zehirlenmelerine karşı yulaf unu kullandıklarını ifade ettiler.

yulafın kimlik kartı

* yulaf oldukça kalorili bir tahıl. 100 gramında 390 kalori bulunuyor. oysa aynı miktar pirincin kalorisi 354, makarnanın ki ise 346. bol miktarda nişasta içerdiği için değerli bir karbonhidrat kaynağı.

* yulaf, kasları tazeleyen 'lisina' denilen bir protein ve sinirlerin işlevini düzenleyen yüksek dozda b grubu vitaminleri içeriyor.

* 'iyi' yağlar açısından çok zengin. içeriğindeki 'oleik asit' denilen yağlar, sinir hücrelerinin düzenli bir şekilde işlemesi için son derece yararlı.

* yulaf mineral açısından da çok zengin: 100 gramında 53 mg kalsiyum, 405 mg fosfor, 4.5 mg demir ve 268 mg potasyum bulunuyor. ayrıca değerli bir magnezyum deposu.
__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 19-11-2007, 05:57 PM   #5 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart Ynt: fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı / et

sağlık açısından etet insan sağlığını olumsuz etkiler. kesilen hayvanın dokularında, organlarında ve damarlarında artık maddelerle birlikte sağken hayvana yapılmış olan aşı, serum ve ilaçlar da bulunur. bütün bunlar insan sağlığını için zararlıdır. bu zararlı maddeler et piştiğinde yok olmaz; yani insan bu “zehirleri” etle birlikte yer. böylece kanında bedene zararlı maddeler birikir ve zamanla bunlar nisan bünyesine yük olur; özellikle de karaciğere ve böbreklere. et yiyenlerde vejetaryenlere oranla daha çok kanser hastalığına rastlanır. etsiz besin kanser, tansiyon, kalp ve damar sertliği, verem gibi hastalıkların olasılığını azaltır. karaciğer hastalıklarında etsiz besin uygulamak zorunludur. et uyarıcı bir besindir ve insanı öbür uyarıcı maddeler kışkırtır; alkol ve sigara gibi. et insanı guddeler yoluyla uyarır.



birçok tıp ve beslenme uzmanı hastalarına et yemeyi yasaklar. bu yasaklama yalnız romatizma, gut gibi hastalıklara karşı koymak için değil, aynı zamanda ürik asidi önlemek içindir. gelişmiş ülkelerdeki şikayetlerin birçoğu yenen etin kaslarda bıraktığı ürik asitten ileri gelir.



hayvan kesileceği sırada başına bir felaket geleceğini duygularıyla sezer. tıpkı insandaki gibi, geçirdiği korkudan guddeleri olumsuz hormonlar salgılar; bu salgılar guddeler yoluyla insan bünyesine geçer. dikkat edilecek olursa, etten besinini almayan hayvanlar yumuşak başlı, uysal olurlar; fil, deve, tavşan, tavuk v.b. gibi. öte yandan kedi, köpek, aslan, kurt ve benzerleri etle beslendiklerinden, hırslı ve yırtıcıdırlar. işin tuhafı, insan yemek için etle beslenen hayvanları değil, tahılla beslenenleri seçmektedir. neden? çünkü et yiyen hayvanın eti yenmeyecek kadar kokar. midenin etteki proteini parçalaması için çok miktarda asit salgılaması gerekir. et bağırsaklara geçtiğinde bu kez çürümeye ve toksin maddelerin oluşmasına yol açar. hayvansal proteinin sindirilememesi idrarda aşırı derecede üre, asit ürik ve amonyak gibi zehirlerin oluşumuna neden olur. hareketsiz bir hayat süren insanın bu zehirleri bedeninden atabilme olasılığı sınırlıdır. tarlada çalışan köylü, ağır işçi veya bedensel gücünü kullanan amele içinse koşullar aynı değildir. onlar bu zehirleri bedenlerinden ter yoluyla atarlar; masa başında çalışanlarsa atamazlar. et yiyen bir hayvanın karaciğeri insanınkiyle karşılaştırılırsa, hayvanın insandan 10-15 kat fazla ürik asidi bedeninden atabildiği görülür. insan toksinleri bedeninden atamadıkça, bu tortular, artıklar ve zehirler çökelerek kas ve eklem dokularında yerleşir. bu ise arterite yol açar.



etkin bir yaşam sürmelerine karşın günde birkaç kilo çiğ et yiyen eskimolar damar sertliğinden yakınırlar. yaş ortalamaları ise 27’yi geçmez.



prof. dr. gönsslen birçok öğrenci üzerinde ilginç bir deney yapmıştır. öğrencilere günde 1,5 kilo et, 30gr beyaz ekmek ve bir miktar limonlu su vermiştir. kılcal damarların mikroskobik incelemesinde, 10.günden itibaren önemli değişiklikler görülmüştür. bu incecik damarların iç kısmı genellikle ince ve düzgünken, çeperler kalınlaşmaya, şişmeye, kıvrılmaya başlamıştır. hatta bazı yerlerde çatlamalar olmuş, yer yer kan topladığı görülmüştür. öğrencilerin ciltleri kızarmış, kimininki ise morarmıştır. dişetleri de şişmiş ve kanamıştır. ancak uzun süre uygulanan bir vejetaryen rejimle bu gençlerin kılcal damarları eski normal haline dönebilmiştir. dr. bircher- benner 10 günde bu kötü sonuç alındığına göre, etli beslenmenin 10 yılda ne büyük tahribata yol açabileceğine işaret etmiştir.



etten alınan enerjiye gelince: et yiyen insanın bedeni kuvvetli görünürse de, vejetaryeninki kadar dayanıklı ve dirençli değildir. etsiz beslenenler daha doğrusu beslenmesini bilenler, ağır bedensel koşullar altında yorulmaksızın uzun zaman çalışabilirler. et yiyenler ise kısa zamanda çok iş görebilir ama çabuk yorulurlar ve çabuk acıkırlar. bu demek değildir ki ey yemeyenler hastalanmaz. ancak et yemeyenlerin bedenlerinde toksin olmadığı için (varda da et yiyenlerinkine oranla az olduğu için) çabuk şifa bulurlar.



fiziksel direnç için çok miktarda et yemek gerektiği kanısı vardır insanlarda. dokuz atlet üzerinde yapılan deneyler bu inancın yanlış olduğunu kanıtlamıştır. bu atletler pedallarını çevirecek, böylece direnç güçleri ölçülecekti. atletler 3 gün bol hayvansal protein ve yağla beslendiklerinde ortalama direnç güçlerinin 57 dakika olduğu görüldü. aynı atletler bu kez 3 gün normal besinle, yani az et, a yağ ve az proteinle beslendiklerinde direnç güçleri ortalama 167 dakikaya yükseldi. çünkü tahılda ve kuru sebzede bol glikojen vardır. bilindiği gibi, glikojen kasların depoladığı ve kendi faaliyetleri için kullandığı karbonhidrattır.



ingiliz tarihinin en yaşlı insanı thomas perr 1635’te öldüğünde 152 yıl 9 ay yaşamıştı. bu ingiliz köylüsü az ve ölçülü yemek yermiş. başlıca besini sebze, süt, peynir, yoğurt ve ekmekmiş. ünlü operatör william harvey’in yaptığı otopside kalbinin normal, damarlarının sağlıklı, erkeklik organın sağlam ve son yıllara kadar faaliyette olduğu ortaya çıkmıştır.



insanın etsiz besinle sağlıklı yaşayamayacağına inananlar herhalde bilmiyorlar ki dünyada et yiyenler azınlıktadır ve vejetaryenlerin sayısı sanıldığından çok daha fazladır. çinliler’in %96’sı vejetaryendir. vejetaryen aşçılık sanatının çok çeşitli ve zengin olduğunu kimse bilmez. şimdiye kadar vejetaryenlere yaşama zevkiyle bağdaşmasını bilmeyen insanlar gözüyle bakılırken, bugün vejetaryenlik sofra zevkini bir yana bırakmayan sağlıklı ve doğal bir yaşama tarzı sayılmaktadır.



bitkisel protein ile dengeli beslenme- müheyya izer
__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 26-11-2007, 03:29 PM   #6 (permalink)
Administrators
♥Ozlem Şahin ♥
 
shamanic - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2007
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,030
Tesekkür: 13,842
2,276 Mesajinıza toplam 13,392 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
shamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond reputeshamanic has a reputation beyond repute
Standart Ynt: fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı

tazelenmek için 10 ipucu!

sabahları bir türlü uyanamıyor, azıcık hareket edince hemen yoruluyorsanız, bakımınıza ve yediklerinize dikkat ederek tazelenebilir, düşlediğiniz enerjikliğe kavuşabilirsiniz. abur-cuburu kesmek ve nane çayı içmek zinde kalmak için yapmanız gerekenlerden birkaçı. işte tazelenmek için diğer ipuçları...

abur-cubur yemeyi kesin: günde gereksiz kaç kalori aldığının farkında mısınız? cipsler, kuruyemişler, çikolatalar... bunları hayatınızdan bir süreliğine bile olsa çıkarttığınızda, hem kilo vermiş, hem de “tazelenmenin” en önemli aşamasını gerçekleştirmiş olacaksınız.

soda banyosu yapın: pompalı bir şişeye doldurduğun sodayı biraz buzdolabında bekletip, yüzünüze ve vücudunuza sıkın. en pahalı tonikten bile daha iyi sonuç alacağınızdan emin olabilirsiniz. ünlüler öyle yapıyor!

nane çayı için: nanenin içerdiği mentol nedeniyle ferahlatıcı bir etkisi vardır ve kozmetikte en çok kullanılan bitkidir. diğer bir faydası ise sindirimi kolaylaştırmasıdır. yemeklerden sonra içeceğiniz bir fincan nane çayıyla hem toksinlerden arınırsınız, hem de kendinizi daha rahatlamış hissedersiniz.

nefesinizi tazeleyin: okaliptusun da tıpkı nane gibi ferahlatıcı bir etkisi vardır. burun tıkanıklığına çok iyi gelir. nefesi tazeleyerek ağız kokusunu önlemeye yardımcı olur.

buz kompleksi yapın: buzun da tıpkı soda gibi cildi ferahlatıcı etkisi vardır. her sabah yüzünüzü yıkadıktan sonra, buzluktaki buz parçalarıyla boynunuza ve yüzünüze dairesel hareketlerle masaj yapın. hatta aynısını göğüslerinizde de deneyebilirsiniz!

portakal kabuğundan faydalanın: dişleriniz çok mu sarı görünüyor? bir portakalın kabuğunu ateşte kurutun. içine biraz tebeşir tozu ve karanfil ekleyip, hepsini toz haline getirin ve dişlerinizi bu tozla fırçalayın. sonuca inanamayacaksınız!

elma yiyin: elma, bilinen en iyi detoks (arınma) meyvesidir. vücudunu arındırmak için, her gece yatmadan önce bir tane elma yemeği deneyin. hazımsızlık sorununuz varsa, elmanın kendisini yemek yerine suyunu içebilirsiniz.

göz yorgunluğunu yok edin: bir mendilin arasına rendelenmiş elma ya da iki dilim çiğ patates koyun ve birkaç dakika göz kapağınızın üzerinde bekletin. gözlerindeki yorgun ifadenin kaybolduğunu göreceksiniz.

enerjinizi artırın: bunun en iyi yolu, küvete girmeden önce içine bir miktar biberiye atmak. kendinizi çok daha iyi ve enerjik hissedeceksiniz.

fresh parfümler kullanın: baharatlı, ağır parfümler kullanmak, kendinizi daha çok yorgun hissetmene yol açacağından; tercihinizi hafif, çiçek kokulu parfümlerden yana kullanın. hatta parfüm yerine deodorant kullanmayı deneyin

__________________
ben mevlana değilim, insan ol öyle gel..
shamanic isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı

Sağlık ve Beslenme fiziksel, zihinsel, ruhsal sağlığımız ve beslenme bağlantısı Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız "aldığın besin ilacın olsun, aldığın ilaç besinin olsun." hipokrat çağdaş insan besinini gelişigüzel almaya alışıktır. alışık olduğu bu beslenme düzenine uyan insan genellikle ya çok yemekte, ya da yanlış beslenmektedir. bu yanlış beslenmeden dolayı, alınan besinin bolluğuna karşın, çoğu kez ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Beslenme telkin cd indir izle İstanbul Beslenme nerededir kimdir Beslenme çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Beslenme hipnoz Beslenme olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Beslenme hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Beslenme kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:15 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.