Atakan Bey bence haklı bu konuda.
Bize küçüklüğümüzden beri hep leylek hikayeleri anlatıldı.Hayatın hep iyi ve güzel yönlerini gösterdi.
Belkide bizim duymak yada bilmek istemediğimiz olayları leylek hikayeleriyle bize anlattılar.
Bizde onları hiç sorgulamadan kaydettik.
Küçükler anne ve babalarına biz nasıl dünyaya geldik? sorusuna anne ve baba onların cinsel birleşmnesinden dolayı dünyaya geldiğini söylese bu onların yaşında ki çocuklara çok saçma olduğunu düşüğnecekler ve duymak istemeyeceklerdir.
Hemen anne ve babalarda bir leylek hikayesi anlatırlar bu onlar için daha makbuldur.
Çocuk büyüdüğünde ise bu sorunun cevabını zaten biliyordur.Sormak istemez.Bu bağlamda Mümin Sekman'ın bir sözü var;
"Başarı soranlara söylenmez,söylenecek kişi de bu soruyu sormaz."
Bunun ardından da Edison'un lambayı 999 denemede de bulamayıp 1000. denemede bulması ile ilgili bir leylek hikayemizi çalıyor.
Aslı, Edison'un büyük bir şirketi var ve elektronik üzerine.Yanındaki çalıştırdığı işçiler sürekli deneyler yapıyorlar ve hersefereinde Edison daha az masrafla dönmelerini tenbihliyor.En sonunda Slav kökenli bir işçisi buluşu yapıyor.
Gazeteler, dergiler hepsi ikisi hakkında yazılar yazıyor.Nobel ödülünüde ikisine vermeyi kabul ediyorlar ve Edison bunu kabul etmiyor.Bunun üzerine Edison nobel ödüünü tek başına alıyor.Peki slav kökenli işçiye ne oldu dersiniz?
İşten atıldı ve bir gün sokakta ölü bulundu.
İşte gerçek bu ama hiç bir yer de yazmaz.Genelde bize hep leykek hikayeleri ile bu konu anlatılır.
Bu tarz konular okuduğumda hep aklıma bu gelir.
Aslında hayatın gerçek yüzü hikayelerin arkasında.Başarılı işadamlarına sorarsanız hep size iyi taraftan bakmalarını söylerler.aslında bir çeşit leylek hikayeleri ile geçiştiriler.Bize gerçek başarıyı anlattıkları zaman biz o hikayeyi duymak istemeyiz ki işe atıldığımızda ise gerçek yüzü otaya çıkar.
Burada söylemek istediğim hayata hep olumlu bakalım ama gerçek yüzünü asla unutmayalım..