Tekil Mesaj gösterimi
Alt 29-12-2007, 03:00 AM   #2 (permalink)
hülyaa
Yüzbaşı
 
Üyelik tarihi: Oct 2007
Mesajlar: 742
Tesekkür: 29
190 Mesajinıza toplam 493 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
hülyaa has a spectacular aura abouthülyaa has a spectacular aura abouthülyaa has a spectacular aura about
Standart Ynt: MUTLULUĞUN SIRLARI

KENDİNİZDE OLANI FARK EDİN
Yaşam bize verilen bir fırsat ve de bir sınavdır. Yaşamı gerektiği gibi insana yakışırcasına ve temelde mutlulukla sürdürebilme sınavıdır. İnsanı sevmekle başlayabiliriz, yere düşen bir ihtiyarı yerden kaldırmak, onunla ilgilenrnek, ağlayan bir çocuğun yanına gidip onunla konuşup sakinleşmesini sağlamak ve ona güven vermek, uyuyan bir yakınımızı tebessüm ve şefkatle seyredebilme hissine sahip olmak ve daha sıralayacağımız bunun gibi pek çok şey aslında her zaman çevremizde olan küçük şeylerdir. Bunun gibi küçük şeyler sevgi olmadan fark edilemez. Bu küçük şeyler mutlu olmamız için çok büyük sebeplerdir. Bencillikte sevme eylemi bulunmaz. Bencil olan, paylaşmayı bilmeyen insan sevgisini de veremez. Sevgisini paylaşamayan insan asla mutlu olamaz. Bu yüzden de yaptığınız iş, yaşadığınız yer ve durum ne olursa olsun bunun güzel yanlarını ortaya çıkarmaya çalışın. Yaptığınız işin daha kaç insana ulaştığını, daha kaç insanın hayatını kolaylaştırdığını ve siz yapmazsanız o işi sizden başka daha ne kadar çok yapmak isteyen insan olduğunu düşünmeye çalışın. Düşünsenize yanınızda çalışan birini takdir etmek, o kişiyi nasıl mutlu edecektir belki de, o anda kafasındaki veya hayatındaki birçok sorunla baş edebilecek güç verir ona. Bu düşünceler işinize daha çok saygı duymanızı ve daha çok sevgiyle yapmanızı sağlayacaktır. Sevgiyle pişirdiğiniz bir yemeğin yakınlarınız tarafından beğenilmesi sizi ne kadar mutlu eder bir düşünsenize. En büyük ve çıkarsız sevginin evlat sevgisi olduğunu ve onun varlığının bizler için ne büyük bir mutluluk olduğunu kim inkâr edebilir? O halde mutluluk sevgiyle başlar. Tüm bu pembe anlatışlar size anlamsız gelmesin, aptalca Pollyanna iyimserliği gibi de algılayabilirsiniz. Ama hiç kimse mutlu olma isteğimizi yargılayamaz ve kesinlikle biliyoruz ki pozitif düşünce ve karşılıksız sevgi bunu ayaklarımızın önüne serer. Eğer mutluluk peşindeyseniz; onu önünüze almışsınız demektir. Peşinden kovalamaya devam ettikçe, erişemeyeceğiniz bir yerlerde kalacaktır şüphesiz. Elinizde olan bir şeyin peşine düşemezsiniz; emin olun ki ancak şu an mutlu olabilirsiniz. Hiç zaman kaybetmeye gerek yok. Unutmayın, mutlu olmak; kendi farklılığınızın ayırtına varmak ve nerede olduğunuzu anlamak açısından çok önemlidir. Mutlu olmanın bir yolu da anı yaşamaktan geçer. Bazı durumlarda önümüze çıkan fırsatların ya da iyi ve güzel şeylerin keyfini çıkarmak gerekir. Yaşamın önünüze çeşit çeşit yemekleri içinde bulunduran bir tepsi sunduğunu düşünün. İstediğinizi alıp, istemediğinizi yememek sizin elinizde veya elinizin tersiyle önünüzdekileri itmek onlardan faydalanmamak da sizin elinizde. Ama mutlu olmak istiyor ve keşkeler ile beyninizi kemirmek istemiyorsanız size önerim anı yaşayın ve tepsidekilerin hepsini yiyin, afiyet olsun... Bir yazarın dediği gibi, "Mutluluk, kendinde olanı fark etme sanatıdır. Bunu fark edip dolu dolu yaşayanlar mutlu, fark edemeyenler ise ömür boyu ararlar, ararken de mutsuz olurlar. "

MUTLULUĞUN SIRRI PAYLAŞMAKTA GİZLİDİR
İnsanoğlu tarih boyunca mutluluğu iç ve dış dünyasında aramış. İnsan mutluluğu nerede ve nasıl ararsa arasın, bu arayış için yaptığı davranışların, takındığı tutumun onun iç dünyasında yarattığı hislerin karşılığıdır mutluluk. Mutluluk başka insanlarla paylaşıldıkça artan, başkaları ile birlikte yaşanan hissiyatın yarattığı bir durumdur. Başarı bir yaşam felsefesidir. Maddi ve manevi başarılar vardır. Maddi başarılar sanal mutluluklar yaşatır, gerçek olan manevi mutluluklardır. Özel ve iş yaşamında başarılı olmanın yolu sevgiden geçer. İş yaşamında başarılı olmak için yapılan işi sevmek gerekir. İnsanlar fırsatlarını kendileri doğururlar. Bu bağlamda bireyin güvenilir ve çalışkan olması çok önemlidir

NASIL MUTLU OLURUZ?
Tolstoy'a, "Nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş: "Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı hiç düşünmeyerek. " Sanırız kitabımızın sonunda söylememiz gereken şeyi baştan söylemek, okuyucunun kitaptan beklentilerine bir açıklık getirecektir. W. James, "Bunun böyle olduğunu kabul edin, onları böyle kabullenmek talihsizliğin sonuçlarına katlanmanın ilk adımıdır." der. Mutluluğa giden yol sıkıntıları ve olumsuzlukları benimsemekten geçer. Çünkü mutluluk asla kendi başına bir şey değildir. Sokrates’in de dediği gibi, "Mutluluktan söz ediyorsak, mutsuzluktan da söz ediyoruz demektir." Peki mutluluk hayatın yegane amacı mıdır yoksa bir amaca giderken yanımızda taşımamız gereken en önemli araç mıdır? Cevap hem ikisidir, hem de hiçbirisidir. Zira her şekilde karşımıza çıkan ya da yitirdiğimiz bir şeydir ara sıra. Pek çoğumuzun bildiği küçük bir kedi öyküsü vardır: Mutluluk; denge, düzen, ölçü ve uyumla sağlanmaktadır. Denge, düzen, ölçü ve uyum bireyin ya da bir toplumun ruh sağlığı için temel olan ilkeler olarak kabul edilmektedir. Öyleyse ahlak, ruh sağlığı ve bilim açısından mutluluk sağlayan davranış ve tutumun dengeli, düzenli, ölçülü ve uyumlu olması gereklidir. Bu da insanın bilgili olması demektir. Başka bir deyişle mutlu insan özgürce davranabilecek bilgiye sahip olan, bu bilgiyi kullanmayı bilen ve kullanabilecek ortamı bulabilen insandır. Mutluluğu keşfetmenin ve elde etmenin önemli bir yolu da insanın kendisini tanımasından geçer, fakat bu yalnız başına yeterli bir şey değildir. Çünkü yaşama geçirdiğimiz her eylem ve düşünce dahi tüm canlılar ve cansızlar dünyasını etkiler. Bunun dışında başka birisinin küçük bir eylemi bile hayatımıza büyük tesirlerde bulunur. İşte bu yüzdendir ki, mutluluk kendi başına bir şey değildir. Pek çoğumuzun bildiği bir varsayım vardır: Afrika'da kanat çırpan bir kelebeğin okyanusta kasırga yaratacağına dairdir bu varsayım. Ancak onun iki yüzü vardır: Hem içsel hem de dışsal. Dışsal etkilerden mümkün olduğunca az yaralar almak bir parça elimizde. Nitekim Afrika'daki bir kelebeğin nasıl ve ne şekilde kanat çırptığından hiçbir şekilde haberimiz bile olmaz.


MUTLULUK BİR TERCİH MİDİR?
Mutluluk bir tercih midir? Bunu tam olarak ortaya koyamayız ama bir ölçüde mutsuzluğumuzun kadere, şanssızlığa ve talihsizliğe inancımız ölçüsünde olduğu bir gerçektir. Mutlu duyguların hissedilmesinde hormonların rolü de büyüktür elbette. Bedenimizde o hormonları salgılayan salgı bezleri arasında minicik ama çok güçlü bir salgı bezi var: timus. Timus uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır. Çünkü timus harekete geçtiğinde bedenin kimyasının değişimine neden olur. Bu değişiklik sinir sistemini sakinleştirir ve beyin fonksiyonlarını hızlandırır. Bu da kişide rahatlama duygusu yaratır. Avustralyalı Nobel ödüllü kanser araştırmacısı Sir Macfarlane Burnet, timus bezinin aktif hale getirilmesiyle insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneğine sahip olacağını savunuyordu. Çocuklarda büyük olan timus, ergenlik döneminde bir ceviz kadar irileşiyor. Ama yaş ilerledikçe bir bezelye tanesi kadar küçülüyor, yaşlılıkta ise tamamen köreliyor. Ama bazı insanlarda ileri yaşlarda bile hala ceviz büyüklüğünü koruması, bilimin henüz çözemediği olaylardan biri. Timusun sağlığımız üzerindeki önemli yararlarından biri de T hücrelerini üretiyor olması. T hücreleri denilen lenfositler bedene zarar verebilecek zararlı hücreleri yok ederler. Bu küçük T hücrelerine yaşamımızı borçluyuz. AIDS gibi bağışıklık sistemini çökerten hastalıkların ölümcül olması T hücrelerinin haberleşme hatlarını öncelikle kesmelerinden kaynaklanıyor. Timus göğüs kafesinin üst kısmının tam arkasında, göğsün tam ortasında yer alıyor. Timusu uyarmanın üç basit yolu var: Timusu uyarmanın birinci yolu gülmek. Yani gerçek, içten, sıcak bir gülüş, bir kahkaha. Her gülündüğünde timus bezi aktive oluyor. Her aktive, bedenimize kimyasal dalgalar göndererek kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor. 1993 yılında California Üniversitesinde Dr. Paul Ekman tarafından yapılan araştırmada gülmenin timusu ve beynin değişik haz bölgeleriyle bağlantısı olan kasları harekete geçirdiği ve insanda haz duygusu yarattığı kanıtlanmış. Timusu uyarmanın ikinci yolu iki parmakla timusun üzerine gelen noktaya vurulması, yani elle uyarmak. Timusu uyarmanın üçüncü yolu ise dilin üst dişlerin arkasındaki damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi. Dr. John Diamond ve ekibi, dilin bu pozisyona getirilmesi ile sol ve sağ beyin küresi arasında denge oluştuğunu tespit etmiş. Bu da insanın daha iyi düşünmesi ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyormuş. Elbette insanın kimyasal ve biyolojik bir yanı var. Bütün bu varsayımlar ya da araştırmaların bütünüyle yanlış olduğu yargısına kapılamayız ama bunların bütünüyle doğru olduğunu söylemek için henüz çok erkendir. Nitekim çok sevilen bir yakının acı kaybı karşısında hiçbirimiz vücudumuzun timus salgılamasını istemeyiz. Ya da karnını doyuramayan bir Afrikalı çocukta timus salgısını etkinleştirmeye çalışmak insanlık problemi olarak karşımıza çıkar. Baştan beri dediğimiz gibi kompleks bir canlı olan insanın mutluluğunun da mutsuzluğunun da pek çok biçimi ve sebebi vardır. Temel yanılgı insanı yalnızca biyolojik, yalnızca kimyasal ya da yalnızca ruhsal bir varlık olarak görmekte yatar.

MUTLULUK,YAŞANTINIZDAKİ ANLAM ARAYIŞINDA GİZLİDİR

Kaç insan vardır acaba "Evet, mutlu bir hayat yaşadım, ölsem de gam yemem." diyen. Bunun yerine hep pişmanlıklar ve kaygılarla geçiyor hayatımız. Oysa mutlu bir yaşam derken takılmamız gereken öncelikli konu mutluluk değil, yaşam olmalıdır. Zira gerçek bir mutluluk yaşamımızdaki anlam arayışında gizlidir. Peki, nedir o halde hayatın anlamı ya da daha doğru bir deyişle ne olmalıdır? Hayatta bazı temel sorunlar ve sorular vardır. Bu sorular dünle, bugünle ve yarınla ilgilidir. İnsanoğlu bu sorulara bir şekilde cevap verebilmek ve bunu yaparken de varlığım anlamlandırmak ister. Dünün sorusu nasıl olduk ile, bugünün sorusu neredeyim ile, yarının sorusu da ne olacağımla ilgilidir. Filozoflar, "Sorgulanmamış yaşam hiç yaşanmamış bir yaşamdır." demişlerdir. Elbette ki yaygın kesimin, "Böyle gelmiş böyle gider." diyerek bu sorudan ve sorundan kaçışını gözle görürüz. Aslında baştan savılarak söylenmiş bu söz bile bir tespiti içerir. Diğer yandan sıradan insanların dışındaki felsefeciler ve bilim adamları için bile soruna yaklaşımlar bir hayli tezatlık gösterir. Ama sokaktaki adamın ve bilim adamının verdiği yanıtın kaynağı hep aynıdır. Bütün cevaplar zihinsel huzurun anahtarı gibidir. Lakin fark şuradadır: O zihinsel huzurun kapısında beklemeyi tercih edenler vardır. Yetinmeyi bilen kaderci yapıda insanlardır bunlar. Çoğunluk her zaman uçurumdan korkar. Daha çok düz ve geniş alanları tercih eder. O kapıyı açmak için çabalayanlara maceracı gözüyle bakılır. Ama ne olursa olsun hiçbir şekilde anlam arama gerçekliği ortadan kalkmaz. -


alıntı..mutluluğun sırrı...
şimdilik bu kadar..devamı var..

__________________
bilge insan güneşi gösterir..anlayan güneşe..anlamayan bilgenin parmağına bakar..
hülyaa isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla