MUTLULUĞUN SIRLARISerbest Kürsü ve Mutluluk ve Yaşama Sevinci MUTLULUĞUN SIRLARI Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Günün birinde bir tüccar oğlunu, mutluluğun sırlarını öğrenmesi için, o zamanın en bilge alimine gönderir. Tam kırk günlük bir yürüyüşten sonra, çölleri aşarak, bir tepenin başında duran yaşlı alimin Sarayına varır.Genç adam bir tapınakla karşılaşacağını sanmıştır ama o vardığı yer ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Mutluluk ve Yaşama Sevinci telkin cd indir izle İstanbul Mutluluk ve Yaşama Sevinci nerededir kimdir Mutluluk ve Yaşama Sevinci çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Mutluluk ve Yaşama Sevinci hipnoz Mutluluk ve Yaşama Sevinci olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Mutluluk ve Yaşama Sevinci hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Mutluluk ve Yaşama Sevinci kuantum düşünce kitap haberi |
|
29-12-2007, 02:49 AM
|
#1 (permalink)
| Yüzbaşı
Üyelik tarihi: Oct 2007
Mesajlar: 742
Tesekkür: 29
190 Mesajinıza toplam 493 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| MUTLULUĞUN SIRLARI Günün birinde bir tüccar oğlunu, mutluluğun sırlarını öğrenmesi için, o zamanın en bilge alimine gönderir. Tam kırk günlük bir yürüyüşten sonra, çölleri aşarak, bir tepenin başında duran yaşlı alimin Sarayına varır.Genç adam bir tapınakla karşılaşacağını sanmıştır ama o vardığı yer kalabalıkların girip çıktığı , küçük bir orkestranın melodiler çaldığı, yörenin en zengin sofralarıyla donatılmış masalar vardır.Alim herkesle teker teker ilgilenip konuşmaktadır, iki saatlik bir bekleyişten sonra sıra genç adama gelir.Alim, gencin anlattıklarını dikkatlice dinledikten sonra mutluluğun sırrını açıklamasına zamanının olmadığını söyler ve bu esnada sarayı gezmesini ve iki saat sonra tekrar gelmesini söyler.Ama der: -"Senden bir ricam var , lütfen sana vereceğim bu kaşıktaki yağı da dökmeden etrafı gezmeni istiyorum" der. Genç adam tüm sarayı merdivenlerden inerek ve çıkarak dolaşır ve iki saat sonra tekrar Alimin yanına gelir. Alim: "Nasıl yemek odasındaki İran halısını, on sene zarfında yapılmış mükemmel Parkı, kütüphanemdeki muhteşem perdeleri gördün mü " der. Genç adam utanarak, göremediğini, bütün dikkatini kaşığa ve yağı dökmemeye verdiğini söyler. Yaşlı Alim, ondan tekrar sarayını gezmesini ve bütün güzelliklere dikkatlice bakmasını söyler.Genç tekrar elinde kaşıkla , bu defa etrafa daha iyi bakarak sarayı gezer.Alimin yanına geldiğinde , bütün gördüklerini bir bir anlatır. Alim :"Kaşıkdaki yağa ne oldu" der. Genç adam kaşığa baktığında, bütün yağın döküldüğünü görür. Alim:"Sana bir nasihat vermem gerekirse". Alim: "Mutluluğun sırrı, Dünyanın bütün güzelliklerine bakarken o kaşıktaki yağı hiç unutmamakta ve dökmemekte gizlidir." der...
MUTLULUK ÖĞRENİLİR Mİ?
Mutluluğun izlerine kimi zaman bir bebeğin gülüşünde rastlarsınız, kimi zaman zorlu bir sınavın sonunda yaptığınız kısacık ama huzur dolu bir yürüyüşte. Bazen dünyayı verseler yüzünüz gülmez, altınlar saçsalar beş para etmez. Mutluluk zamanın, mekânın, şartların, günün sınırlarına uymayan bir nitelik taşır. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki mutluluk psikolojik, sosyolojik ve fizyolojik bileşenlere sahip. Bunları tanımak ve kontrol altına almak, mutlu olmayı öğrenebileceğimiz anlamına geliyor. Mutluluğun bu çok boyutlu yapısı, mutluluğun tanımını biraz daha karmaşıklaştırıyor belki. Ama bu yapıyı çözümlemeyi başarabildiğimizde biz de mutlu olma becerisini kazanacağız. İnsanoğlu dünyaya gelirken mutluluk eğilimini kendisiyle birlikte dünyaya getirir. Yapılan bir araştırmaya göre anne sütüyle beslenen bebeklerde mutluluk veren östrojen hormonunun d,aha fazla salgılandığı görülmüştür. Bu hormonu sıklıkla salgılanan bebeklerin daha huzurlu ve sakin oldukları gözlenmiştir. Bebekken öğrenilen ve yaşanan bu huzur daha sonra bireyin tüm yaşamı süresince de varlığını göstermiştir. Mesela daha sağlam ikili ilişkiler kurabilmiş, daha mutlu evlilikler yaşamışlardır. L. A. Feuerbach "Mutluluk eğilimi, insan yapısının doğal bir eğilimidir." der. Bu mutluluk eğiliminin ahlakiliği de bu nedenledir. Yine bu nedenledir ki her ahlakın temelinde, mutluluk eğilimi vardır. Elbette bu mutluluk eğilimi yalnız bırakılamaz. Mutluluk eğilimini düzenleyen ve onu sınırlandıran iki doğal sonuç vardır: Biricisi; eğilimlerimizin kendimiz üzerindeki sonuçlarıdır. Örneğin kötü alışkanlıklar edindiğimizi düşünecek olursak, -uyuşturucu, alkol gibi- belki de onarılması zor ve derin hasarlara yol açmış oluruz kendimizde. Mutluluk eğilimimizi boş bırakıp kendimize zarar verecek boyutlara taşımış olur ve kendi eğilimlerimizden dolayı yine kendimizi kısıtlamış oluruz. İkincisi; eğilimlerimizin toplumdaki sonuçlarıdır. Mutluluk eğilimimizi sahipsiz bırakırsak ister istemez başkalarının mutluluk eğilimlerinin sınırlarının içine dâhil oluruz. Bu durumda başkaları da kendi mutluluk eğilimlerini koruma güdüsüyle bizim mutluluk eğilimimizi bozarlar. Sonuç olarak kendi mutluluk eğilimimizi yine kendimiz sınırlandırmış oluruz. Çevremizle birlikte mutluluk eğilimimizi düzenleriz, aşırılıklara engel olur, bir denetim mekanizması kurarız. Bu iki sürümün dışında mutluluk eğilimimizin hiçbir engeli yoktur, rahatlıkla ilerleyebilir. Buradan çıkaracağımız ana fikir kısaca; mutluluğumuzu, yine kendi mutluluğumuz düzenlemektedir. Kendi mutluluğumuzu bozmadıktan sonra mutluluk eğilimimizin yöneldiği her yol mubahtır. Toplumsal sonuçlar, mutluluğumuzu engellediğinden dolayı sınırlandırıcıdır. Bunun ayırtına varmak ve kendimizi ona göre konumlandırmak gerekir. İnsanoğlunun arzu ve istekleri, varlığının ilk gününden beri hiç bitmemiştir. Birçok insan, mutluluğu aramaya çıkar. Bir sonraki sahip olacağı şeyin peşinden koşar. İşte o zaman mutlu olduklarını sanırlar. Oysa yanılırlar, bu bir seraptır ve bu serabın farkına varılmazsa tüm yaşam belki de bir yalandan başka bir şey değildir kişi için.
MUTLU OLMA BECERİSİNİ KAZANMAK
Descartes, "Sevgi duygusu sağlıklı olma~ için fayda taşır; öfke ise zararlıdır." der. Evet doğrudur, insanlar bir işi öfkeyle değil de sevgi ile yapmaya çalışmış olsalardı çok daha olumlu neticeler alırlardı. Yakın tarihimizde greve giden ya da gittikçe yoksullaşan işçilerin isyan ederek üretim araçlarını ve makineleri parçaladığını biliyoruz. Vandalizm olarak karşımıza çıkan bu durum işçilerin yaptığı işe karşı ne kadar öfke duyduklarını gösteriyordu. Oysa işçileri bu tip hayat şartlarına mahkûm eden ve mutsuzluklarına sebep olan ne makineler ne de makineleri yapanlardır. Diğer açıdan makineleri yapanların bile bu işçiler olduğunu düşünürsek hayli çelişkili bir durum olarak karşımıza çıkan bu yaklaşımın anlamını kavramak güçleşir. Oysa olay son derece basittir. Çalışanlar muhatabını bilmedikleri gibi bundan daha vahim olarak kendilerine yabancılaştırılmışlardır. Hissederek yaşamanın önündeki en büyük engel işte bu tip yabancılaştırılmadır. "İnsan düşünen bir hayvandır." sözü büyük bir yavanlık taşır. İnsan yalnızca düşünen hayvan değil ve belki de daha da önemlisi üretim yapan bir hayvandır. O yaşayan diğer canlılar gibi hayatta kalmak için doğanın ona sunduklarını olduğu gibi tüketmekle yetinmez; yeniden üretim yaptığı gibi var olanı işleyerek kullanılabilir hale getirir. Bunu yaparken de ihtiyaçlarını belirleyerek hareket eder. Üretme süreci bir bütün olarak kavranabilir durumdadır. Fakat modern dünyanın insanı, sadece yaptığı işin neticesiyle ilgilenrnek durumundadır. Sıradan bir çalışan için önemli olan şey, ürettiği şeyin niteliğinden ve işe yararlılığından önce bu faaliyetin neticesinde ne kadar maddi gelir elde edeceğidir. Aslında bu çok vahim bir durumdur. Bunun anlamı her zaman için insanın yapmak istemediği bir işte çalışmak zorunda olması demektir. Makineleşmenin ve teknolojinin henüz gelişmediği dönemlerde bir sandalyeyi üretmek bir insanın günlerini alabiliyordu. Ama bu durumda insan yaptığı işin yabancısı haline gelmiyordu. O sandalyenin yapılış aşamasının ve her bir parçasının bir anlamı vardı. Gerçek bir ihtiyaca yönelik olduğu gibi insan bizzat bir iş yapmanın mutluluğunu duymaktaydı. Bu yüzden yüzyıllar önce yapılan el işi eşyaların içindeki işçiliğe hala hayran olup dururuz. Oysa bütün yaptığımız işler ve faaliyetler daha iyi yaşamak içindir. Böylesi bir durumda nasıl oluyor da günde yüz sandalye üreten bir insan daha mutsuz olabiliyor, bunu düşünmek gerekiyor. Modern insan yalnızca işin neticesiyle ilgilenerek ve işe yabancılaşmış olarak çalışmak durumunda kalmıştır. Elbette ki gelişen teknoloji büyüyen üretim mutluluğun önünde bir engel değildir. Sorun, insanın üretim sürecinden dışlanması, tüketici konumuna düşürülmesi ve sayısallaştırılmasıdır. Yani topyekûn olarak insan üretim sistemi içinde rakamsal ve istatistiksel değerler taşımaktadır artık. Üretim ilk etapta insanın ihtiyacına yönelmişken son yüzyılda insana ihtiyaç duydurur. Zira böylesi sistemleşmiş bir üretim taleplerin bitmesi ve tıkanmak durumuyla karşı karşıya gelecek demektir. Bir makinenin içindeki bir çarkın durması, aşınması ya da bozulması diğer bütün parçaların da işlevsizleşmesi demektir. Yani modern hayatta insan yalnızca bir makine dişlisi gibidir. Elbette ki bu vahim durum mutluluğun sonu değildir. Hastalığı teşhis, tedavinin yarısı demektir. Önemli olan insanın konumunu ve kimliğini kavramasıdır. Böylesi bir analiz sıradan insan için kavranması biraz uğraş isteyen bir durumdur. Fakat mutluluğa giden yolun başlangıcı, kişinin asgari olarak yaşadığı yeri ve kendini keşfetmesidir. Sözgelimi özgür olmadığını kavrayan bir köle özgürlüğe adım atmış demektir. Mutsuzluğunun nedenlerini kavramış bir insan için da sonrasında yapılacak şeyler berraklaşır ve mutlu olmak yolunda atılacak adımlar netleşir.
MUTLULUĞUN SAKLANDIĞI ÜLKE:KALBİNİZ
İnsanoğlu her zaman daha fazlasına ve daha iyisini istemeye ayarlanmıştır sanki. İstek nedir? İstek gerçekleşene kadar, belli bir süre zarfında heyecan veren bir duygudur. Mesela; lüks bir araba istersin, iyi bir kariyer, bir villa, yat, yakışıklı veya güzel bir eş! Her birini sırasıyla elde ettiğinizi düşünelim. Tüm bunları elde ettikten sonra anlamını yitirmezler mi! Neden? Çünkü beynin, aklın onları dışlar. Araba garajdadır, artık ona sahipsindir ve istek uyandırmamaktadır. Heyecan, onu elde ettiğinde sönüp gitmiştir. Eşinin sürekli yanında (özlemeye dahi fırsatın olmuyor), para cebindeyse, onlara erişmek için katlandığın yoğun istek birdenbire yok oluverir. Yine boşluğa düşer, yeni bir istek yaratmak zorunda kalırsın. İstek doyumsuzluk uyandırır ve giderek dilenci olursun. Bir istekten diğerine koşturursun, bu böyle devam eder. Amacına ulaşır ulaşmaz bir yenisini aramaya başlarsın. İsteklerin ve hırsın sonu gelmez. Asıl ihtiyacın olan şey nettir aslında: Mutluluk. İsteğin bu yönünü kavradığında hayatının dönüm noktasındasın demektir. Sürekli yolculuk hali iyi sonuç vermez. O halde mutluluk nerede ve nelerde, onunla nasıl buluşabileceğiz? Tüm bunları irdelersek belki birkaç ipucu yakalayabiliriz. İnsanın kendisine ihtiyaç duyulan tek mevkide, yani insanın kalbinde aramak gerekir mutluluğu. İnsanın içinde bir yerde oluşmalı ve bu mutluluk bütün nesnelerin varlığını, mutluluğun nedenlerini ve onu oluşturan tüm öğeleri içinde barındırmalıdır. Bu umudu duyumsamak gerekir, üstelik bu umut sayesinde aklımız ve bedenimizin bütün damar ve sinir sistemi bu arayışın lokomotifi görevini oluşturacaktır. Açıkçası mutluluk içimizdedir. Onu bulup dışarıya çıkarmak, haykırmasına izin vermek, bütün hayatımız boyunca bize hizmet etmesini, doğumumuzdan ölümümüze kadar bize eşlik etmesini sağlamak bizim elimizdedir. Umudumuzdur. Mutluluğun beynimizden ve kalbimizden gün ışığına çıkmasını sağlamak da yalnızca ve yalnızca bizim yapabileceğimiz bir şeydir. Üstelik de içimizdeki bu mutluluk yalnız ve yalnız bizim mülkümüzdedir, hiçbir dış etkene bağlı da değildir, hiçbir güç onu bizden alamaz, hiçbir kötü ruh onu bozamaz. Ve bizler bu mutluluğu kendimizle birlikte dünyanın her kıtasına taşırız. Bir başkası veya başkaları mutluluğu bize sunmaz. İnsanın ilk olarak kendisini tanıması ve de sorgulaması gerekir. Ben ne istiyorum, gerçekten neye ihtiyacım var, beni çıkarsız olarak ne huzurlu ve mutlu kılar. Tüm bu ve buna benzer soruları kendimize sormalı ve samimi cevaplar vermeliyiz. İnsanın kendini tanıması ve ilk olarak kendisine dürüst davranması çok önemlidir. Kendini tanıyan insan neye ihtiyacı olduğunu da bilir ve kendisine yalan söylemez. Mutluluğun kapısındaki en büyük engellerden biri de insanın içindeki yalandır. Çünkü yalanlar doğruyu ve gerçeği yakalamayı engeller. İlk olarak yalandan arındırmalıyız kendimizi.
MUTLULUK EMEK İSTER
Mutluluk köşe bucak aranmakla bulunacak bir şey değildir. Onu inşa etmek gerekir. İnsanın kendi kendine yalanlar söyleyerek mutluymuş gibi yapmasındansa, mutsuzluk içinde kalması daha onurlu bir davranıştır. En başta kendi kendisine karşı dürüst olmalıdır insan. Ve de çevresindeki tüm insanlara karşı da bu yürekliliği göstermelidir. Sonrasında "Ne istiyorum?"dur gelen soru. Bunun cevabı ev, araba, para, kariyer gibi şeyler ise ta yazının en başlarına dönmenizi önereceğim. Çünkü maddi değerlerin gerçek mutluluğu sağlamadığına sanırım yeterince değinmiştik. Israr ediyorsanız şunu diyebilirim; reel yaşam içinde insanoğlunun hayatını kolaylaştıracak maddi materyaller tabi ki gereklidir ama bunlar salt kendi başlarına mutluluğu yakalamanın yegâne sebepleri olamazlar. Çünkü tüm bunlara sahip olanların gözlerindeki bulanıklığı, kalplerindeki soğukluğu da anlatmaya çalışmıştık. Sadece bu tarz şeyler hayatımızı kolaylaştırmaktan öteye gitmez. O halde ne istiyorum; iç huzur, maneviyat, karşılıksız ve menfaatsiz iyilik yapabilme erdemi. İnsanoğlu aslına bakarsanız birilerine iyilik yapmayı, gerçek anlamdaki erdemliliği unutmuşa benziyor zannımca. Bu maddi iyilikleri yaparken ya bunu reklam malzemesi yapmaya çalışıyor, kendisine prim yapmak, prestijini arttırmak için toplum nazarında ya da Allah katında bunun görülüp yine kendisi için prim yapmasını bekliyor. Oysa kabul görüleni, bunu insanın içinden, isteyerek ve hiç kimseye hissettirmeden, tamamen gerçek anlamda insan olmanın gereği olarak yapılmasıdır diye düşünüyorum. İnsanlara veya insanlığa maddi anlamda yardım etmenin dışında, manevi anlamda yardım etmek her şeyi paylaşmakla mümkün olur, hatta sahip olduğumuz bilgiyi bile başkalarıyla paylaşmaktır. Oysa zamanımızda ihtiyacından dolayı birilerine verilen bir telefon numarası dahi komisyon kesilecek malzeme olmuştur. Daha zeki, daha akıllı belki de daha şanslı olabiliriz. Ama insanlara tepeden bakmamak, alçakgönüllü olmak, ihtiyacı olanlara sevgi kapımızı açmak gerekir. Böyle davranmaya başlarsanız göreceksiniz ki, mutlu olmaya başlamışsınız bile. Çünkü sevgi paylaştıkça artar ve sevgi duymak da mutluluğun anahtarıdır. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.
__________________ bilge insan güneşi gösterir..anlayan güneşe..anlamayan bilgenin parmağına bakar.. | Offline
| |
29-12-2007, 03:00 AM
|
#2 (permalink)
| Yüzbaşı
Üyelik tarihi: Oct 2007
Mesajlar: 742
Tesekkür: 29
190 Mesajinıza toplam 493 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Ynt: MUTLULUĞUN SIRLARI KENDİNİZDE OLANI FARK EDİN
Yaşam bize verilen bir fırsat ve de bir sınavdır. Yaşamı gerektiği gibi insana yakışırcasına ve temelde mutlulukla sürdürebilme sınavıdır. İnsanı sevmekle başlayabiliriz, yere düşen bir ihtiyarı yerden kaldırmak, onunla ilgilenrnek, ağlayan bir çocuğun yanına gidip onunla konuşup sakinleşmesini sağlamak ve ona güven vermek, uyuyan bir yakınımızı tebessüm ve şefkatle seyredebilme hissine sahip olmak ve daha sıralayacağımız bunun gibi pek çok şey aslında her zaman çevremizde olan küçük şeylerdir. Bunun gibi küçük şeyler sevgi olmadan fark edilemez. Bu küçük şeyler mutlu olmamız için çok büyük sebeplerdir. Bencillikte sevme eylemi bulunmaz. Bencil olan, paylaşmayı bilmeyen insan sevgisini de veremez. Sevgisini paylaşamayan insan asla mutlu olamaz. Bu yüzden de yaptığınız iş, yaşadığınız yer ve durum ne olursa olsun bunun güzel yanlarını ortaya çıkarmaya çalışın. Yaptığınız işin daha kaç insana ulaştığını, daha kaç insanın hayatını kolaylaştırdığını ve siz yapmazsanız o işi sizden başka daha ne kadar çok yapmak isteyen insan olduğunu düşünmeye çalışın. Düşünsenize yanınızda çalışan birini takdir etmek, o kişiyi nasıl mutlu edecektir belki de, o anda kafasındaki veya hayatındaki birçok sorunla baş edebilecek güç verir ona. Bu düşünceler işinize daha çok saygı duymanızı ve daha çok sevgiyle yapmanızı sağlayacaktır. Sevgiyle pişirdiğiniz bir yemeğin yakınlarınız tarafından beğenilmesi sizi ne kadar mutlu eder bir düşünsenize. En büyük ve çıkarsız sevginin evlat sevgisi olduğunu ve onun varlığının bizler için ne büyük bir mutluluk olduğunu kim inkâr edebilir? O halde mutluluk sevgiyle başlar. Tüm bu pembe anlatışlar size anlamsız gelmesin, aptalca Pollyanna iyimserliği gibi de algılayabilirsiniz. Ama hiç kimse mutlu olma isteğimizi yargılayamaz ve kesinlikle biliyoruz ki pozitif düşünce ve karşılıksız sevgi bunu ayaklarımızın önüne serer. Eğer mutluluk peşindeyseniz; onu önünüze almışsınız demektir. Peşinden kovalamaya devam ettikçe, erişemeyeceğiniz bir yerlerde kalacaktır şüphesiz. Elinizde olan bir şeyin peşine düşemezsiniz; emin olun ki ancak şu an mutlu olabilirsiniz. Hiç zaman kaybetmeye gerek yok. Unutmayın, mutlu olmak; kendi farklılığınızın ayırtına varmak ve nerede olduğunuzu anlamak açısından çok önemlidir. Mutlu olmanın bir yolu da anı yaşamaktan geçer. Bazı durumlarda önümüze çıkan fırsatların ya da iyi ve güzel şeylerin keyfini çıkarmak gerekir. Yaşamın önünüze çeşit çeşit yemekleri içinde bulunduran bir tepsi sunduğunu düşünün. İstediğinizi alıp, istemediğinizi yememek sizin elinizde veya elinizin tersiyle önünüzdekileri itmek onlardan faydalanmamak da sizin elinizde. Ama mutlu olmak istiyor ve keşkeler ile beyninizi kemirmek istemiyorsanız size önerim anı yaşayın ve tepsidekilerin hepsini yiyin, afiyet olsun... Bir yazarın dediği gibi, "Mutluluk, kendinde olanı fark etme sanatıdır. Bunu fark edip dolu dolu yaşayanlar mutlu, fark edemeyenler ise ömür boyu ararlar, ararken de mutsuz olurlar. "
MUTLULUĞUN SIRRI PAYLAŞMAKTA GİZLİDİR
İnsanoğlu tarih boyunca mutluluğu iç ve dış dünyasında aramış. İnsan mutluluğu nerede ve nasıl ararsa arasın, bu arayış için yaptığı davranışların, takındığı tutumun onun iç dünyasında yarattığı hislerin karşılığıdır mutluluk. Mutluluk başka insanlarla paylaşıldıkça artan, başkaları ile birlikte yaşanan hissiyatın yarattığı bir durumdur. Başarı bir yaşam felsefesidir. Maddi ve manevi başarılar vardır. Maddi başarılar sanal mutluluklar yaşatır, gerçek olan manevi mutluluklardır. Özel ve iş yaşamında başarılı olmanın yolu sevgiden geçer. İş yaşamında başarılı olmak için yapılan işi sevmek gerekir. İnsanlar fırsatlarını kendileri doğururlar. Bu bağlamda bireyin güvenilir ve çalışkan olması çok önemlidir
NASIL MUTLU OLURUZ?
Tolstoy'a, "Nasıl mutlu oluyorsunuz?" diye sorduklarında şu cevabı vermiş: "Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı hiç düşünmeyerek. " Sanırız kitabımızın sonunda söylememiz gereken şeyi baştan söylemek, okuyucunun kitaptan beklentilerine bir açıklık getirecektir. W. James, "Bunun böyle olduğunu kabul edin, onları böyle kabullenmek talihsizliğin sonuçlarına katlanmanın ilk adımıdır." der. Mutluluğa giden yol sıkıntıları ve olumsuzlukları benimsemekten geçer. Çünkü mutluluk asla kendi başına bir şey değildir. Sokrates’in de dediği gibi, "Mutluluktan söz ediyorsak, mutsuzluktan da söz ediyoruz demektir." Peki mutluluk hayatın yegane amacı mıdır yoksa bir amaca giderken yanımızda taşımamız gereken en önemli araç mıdır? Cevap hem ikisidir, hem de hiçbirisidir. Zira her şekilde karşımıza çıkan ya da yitirdiğimiz bir şeydir ara sıra. Pek çoğumuzun bildiği küçük bir kedi öyküsü vardır: Mutluluk; denge, düzen, ölçü ve uyumla sağlanmaktadır. Denge, düzen, ölçü ve uyum bireyin ya da bir toplumun ruh sağlığı için temel olan ilkeler olarak kabul edilmektedir. Öyleyse ahlak, ruh sağlığı ve bilim açısından mutluluk sağlayan davranış ve tutumun dengeli, düzenli, ölçülü ve uyumlu olması gereklidir. Bu da insanın bilgili olması demektir. Başka bir deyişle mutlu insan özgürce davranabilecek bilgiye sahip olan, bu bilgiyi kullanmayı bilen ve kullanabilecek ortamı bulabilen insandır. Mutluluğu keşfetmenin ve elde etmenin önemli bir yolu da insanın kendisini tanımasından geçer, fakat bu yalnız başına yeterli bir şey değildir. Çünkü yaşama geçirdiğimiz her eylem ve düşünce dahi tüm canlılar ve cansızlar dünyasını etkiler. Bunun dışında başka birisinin küçük bir eylemi bile hayatımıza büyük tesirlerde bulunur. İşte bu yüzdendir ki, mutluluk kendi başına bir şey değildir. Pek çoğumuzun bildiği bir varsayım vardır: Afrika'da kanat çırpan bir kelebeğin okyanusta kasırga yaratacağına dairdir bu varsayım. Ancak onun iki yüzü vardır: Hem içsel hem de dışsal. Dışsal etkilerden mümkün olduğunca az yaralar almak bir parça elimizde. Nitekim Afrika'daki bir kelebeğin nasıl ve ne şekilde kanat çırptığından hiçbir şekilde haberimiz bile olmaz.
MUTLULUK BİR TERCİH MİDİR?
Mutluluk bir tercih midir? Bunu tam olarak ortaya koyamayız ama bir ölçüde mutsuzluğumuzun kadere, şanssızlığa ve talihsizliğe inancımız ölçüsünde olduğu bir gerçektir. Mutlu duyguların hissedilmesinde hormonların rolü de büyüktür elbette. Bedenimizde o hormonları salgılayan salgı bezleri arasında minicik ama çok güçlü bir salgı bezi var: timus. Timus uyarıldığında salgıladığı hormonlar kişide haz ve mutluluk duygusu yaratır. Çünkü timus harekete geçtiğinde bedenin kimyasının değişimine neden olur. Bu değişiklik sinir sistemini sakinleştirir ve beyin fonksiyonlarını hızlandırır. Bu da kişide rahatlama duygusu yaratır. Avustralyalı Nobel ödüllü kanser araştırmacısı Sir Macfarlane Burnet, timus bezinin aktif hale getirilmesiyle insan bedeninin kendisini kanserden koruyabilme yeteneğine sahip olacağını savunuyordu. Çocuklarda büyük olan timus, ergenlik döneminde bir ceviz kadar irileşiyor. Ama yaş ilerledikçe bir bezelye tanesi kadar küçülüyor, yaşlılıkta ise tamamen köreliyor. Ama bazı insanlarda ileri yaşlarda bile hala ceviz büyüklüğünü koruması, bilimin henüz çözemediği olaylardan biri. Timusun sağlığımız üzerindeki önemli yararlarından biri de T hücrelerini üretiyor olması. T hücreleri denilen lenfositler bedene zarar verebilecek zararlı hücreleri yok ederler. Bu küçük T hücrelerine yaşamımızı borçluyuz. AIDS gibi bağışıklık sistemini çökerten hastalıkların ölümcül olması T hücrelerinin haberleşme hatlarını öncelikle kesmelerinden kaynaklanıyor. Timus göğüs kafesinin üst kısmının tam arkasında, göğsün tam ortasında yer alıyor. Timusu uyarmanın üç basit yolu var: Timusu uyarmanın birinci yolu gülmek. Yani gerçek, içten, sıcak bir gülüş, bir kahkaha. Her gülündüğünde timus bezi aktive oluyor. Her aktive, bedenimize kimyasal dalgalar göndererek kendimizi iyi hissetmemizi sağlıyor. 1993 yılında California Üniversitesinde Dr. Paul Ekman tarafından yapılan araştırmada gülmenin timusu ve beynin değişik haz bölgeleriyle bağlantısı olan kasları harekete geçirdiği ve insanda haz duygusu yarattığı kanıtlanmış. Timusu uyarmanın ikinci yolu iki parmakla timusun üzerine gelen noktaya vurulması, yani elle uyarmak. Timusu uyarmanın üçüncü yolu ise dilin üst dişlerin arkasındaki damağa ve ağzın tavanına değdirilmesi. Dr. John Diamond ve ekibi, dilin bu pozisyona getirilmesi ile sol ve sağ beyin küresi arasında denge oluştuğunu tespit etmiş. Bu da insanın daha iyi düşünmesi ve kendini daha iyi hissetmesine yardımcı oluyormuş. Elbette insanın kimyasal ve biyolojik bir yanı var. Bütün bu varsayımlar ya da araştırmaların bütünüyle yanlış olduğu yargısına kapılamayız ama bunların bütünüyle doğru olduğunu söylemek için henüz çok erkendir. Nitekim çok sevilen bir yakının acı kaybı karşısında hiçbirimiz vücudumuzun timus salgılamasını istemeyiz. Ya da karnını doyuramayan bir Afrikalı çocukta timus salgısını etkinleştirmeye çalışmak insanlık problemi olarak karşımıza çıkar. Baştan beri dediğimiz gibi kompleks bir canlı olan insanın mutluluğunun da mutsuzluğunun da pek çok biçimi ve sebebi vardır. Temel yanılgı insanı yalnızca biyolojik, yalnızca kimyasal ya da yalnızca ruhsal bir varlık olarak görmekte yatar.
MUTLULUK,YAŞANTINIZDAKİ ANLAM ARAYIŞINDA GİZLİDİR
Kaç insan vardır acaba "Evet, mutlu bir hayat yaşadım, ölsem de gam yemem." diyen. Bunun yerine hep pişmanlıklar ve kaygılarla geçiyor hayatımız. Oysa mutlu bir yaşam derken takılmamız gereken öncelikli konu mutluluk değil, yaşam olmalıdır. Zira gerçek bir mutluluk yaşamımızdaki anlam arayışında gizlidir. Peki, nedir o halde hayatın anlamı ya da daha doğru bir deyişle ne olmalıdır? Hayatta bazı temel sorunlar ve sorular vardır. Bu sorular dünle, bugünle ve yarınla ilgilidir. İnsanoğlu bu sorulara bir şekilde cevap verebilmek ve bunu yaparken de varlığım anlamlandırmak ister. Dünün sorusu nasıl olduk ile, bugünün sorusu neredeyim ile, yarının sorusu da ne olacağımla ilgilidir. Filozoflar, "Sorgulanmamış yaşam hiç yaşanmamış bir yaşamdır." demişlerdir. Elbette ki yaygın kesimin, "Böyle gelmiş böyle gider." diyerek bu sorudan ve sorundan kaçışını gözle görürüz. Aslında baştan savılarak söylenmiş bu söz bile bir tespiti içerir. Diğer yandan sıradan insanların dışındaki felsefeciler ve bilim adamları için bile soruna yaklaşımlar bir hayli tezatlık gösterir. Ama sokaktaki adamın ve bilim adamının verdiği yanıtın kaynağı hep aynıdır. Bütün cevaplar zihinsel huzurun anahtarı gibidir. Lakin fark şuradadır: O zihinsel huzurun kapısında beklemeyi tercih edenler vardır. Yetinmeyi bilen kaderci yapıda insanlardır bunlar. Çoğunluk her zaman uçurumdan korkar. Daha çok düz ve geniş alanları tercih eder. O kapıyı açmak için çabalayanlara maceracı gözüyle bakılır. Ama ne olursa olsun hiçbir şekilde anlam arama gerçekliği ortadan kalkmaz. -
alıntı..mutluluğun sırrı...
şimdilik bu kadar..devamı var..
__________________ bilge insan güneşi gösterir..anlayan güneşe..anlamayan bilgenin parmağına bakar.. | Offline
| |
29-12-2007, 03:14 AM
|
#3 (permalink)
| Guest | Ynt: MUTLULUĞUN SIRLARI yazı için tşk hülya ama ben okumadım sade konu başlığı dikkatimi çektiğiiçin yazıyorum. hayata sadece ekonomiden ibaretmiş gibi bakmayıncamutlu oluyo zaten insan. bide o zaman herşey istediğin gibi gelişiyo. yani yada düşünemeyeceğin kadar hızlı ve senden taraf oluyo hayat. ilkokul mezunuyum ! kimseden beş kuruş miras kalmış değil ! 16 yaşıma kadar simit sattım. şimdi ise 32 yaşındayım ! Floryada emlakçılık yapıyorum. kendim alıp kendim sattığım dairelerde var komisyonun haricinde. ve şu an floryada en ucuz daire 250.000 dolar ! bunun yanında hobi olarak yaptığım bi takım işlerde var. bilen bilir beni ! sen kovalama. o seni kovalasın. |
| |
30-12-2007, 07:22 AM
|
#4 (permalink)
| Yüzbaşı
Üyelik tarihi: Oct 2007
Mesajlar: 742
Tesekkür: 29
190 Mesajinıza toplam 493 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Ynt: MUTLULUĞUN SIRLARI elbette guardian..hayata sadece ekonomiden ibaretmiş gibi bakmıyorum..mutluluk ekonomik güçte saklı olsaydı,sanırım bu güce sahip olan bir çok insan da mutlu olurdu..fakat onların da mutlu olamadığını biliyoruz..öğretilmişlikler o kadar fazla ki hayatımızda..bizler mutlu olmamız gereken bir çok şeyleri kendi hayatımızda barındırmamıza rağmen,yinede mutlu olamıyoruz..ya da olamayan bir çok insan var..kimimiz ufak bir tebessümle mutlu olmayı başarırken..kimimizin önüne en pahalı hediyeler konsa bile mutlu olamayabiliyor..kendimizi keşfettikçe,farkındalıklarımız artmaya başladıkça mutlu olmanın yollarını da görebiliyoruz...yazdığım yazılar bir kitaptan alıntıdır...çoğumuzun okuduğu bir çok kitapta bize kişisel gelişimimizde yol göstermeye çalışan nitelikleri taşır..okuyup uygulamak bizlere kalmış elbette..okuyup yorum yapmanız daha iyi olurdu diye düşünüyorum..her ne kadar mutluluğu kendi pencerenizden yakalamış olsanızda..yazılarda zaten hayata ekonomiden ibaretmiş gibi bakarsanız mutlu olursunuz diye yazmıyor..aksine mutluluğun yöntemlerini anlatıyor..bunları buraya eklerken aslında bir çoğumuzun bunları bildiğini düşünerek ekledim..eklemeye devam da edicem..unuttuğumuz o kadar çok şey var ki yaşama dair...bilsek bile tekrarında fayda var diye düşünüyorum..okuyup okumamak,katılıp katılmamak herkezin kendi özgür iradesine kalmış..bin biliyorsak bile,gel danış bir bilene,,sözünden yola çıkarak,okuyacağım her yazının içindeki kelimelerin yada cümlelerin hangisinin bana ışık olacağına bakarım daha çok..mutlu olmayı bilen ve uygulayanlara diyeceğim tek sözse,tebrikler...sevgi ve saygılarımla..
__________________ bilge insan güneşi gösterir..anlayan güneşe..anlamayan bilgenin parmağına bakar.. | Offline
| | |
Yetkileriniz
| Konu Acma Yetkiniz Yok Cevap Yazma Yetkiniz Yok Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok HTML-Kodu Kapalı | | | MUTLULUĞUN SIRLARISerbest Kürsü ve Mutluluk ve Yaşama Sevinci MUTLULUĞUN SIRLARI Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Günün birinde bir tüccar oğlunu, mutluluğun sırlarını öğrenmesi için, o zamanın en bilge alimine gönderir. Tam kırk günlük bir yürüyüşten sonra, çölleri aşarak, bir tepenin başında duran yaşlı alimin Sarayına varır.Genç adam bir tapınakla karşılaşacağını sanmıştır ama o vardığı yer ... ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Mutluluk ve Yaşama Sevinci telkin cd indir izle İstanbul Mutluluk ve Yaşama Sevinci nerededir kimdir Mutluluk ve Yaşama Sevinci çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Mutluluk ve Yaşama Sevinci hipnoz Mutluluk ve Yaşama Sevinci olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Mutluluk ve Yaşama Sevinci hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Mutluluk ve Yaşama Sevinci kuantum düşünce kitap haberi WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:14 PM.
|