Sürüngen Beyni Takdimimdir
Hayatımızın en önemli organını tanımak ister misiniz?
Doğrusunu bildiğiniz halde,yanlışını yaptığınız zamanlar oldu,değil mi?
Ya da ''ben neden kendimi sabote ediyorum?'' dediğiniz zamanlar.
Daha iyisini yapacağınızı bildiğiniz halde,kendinizi sınırladığınız.
Sanki kendinizi ikiye bölünmüş gibi hissettiğiniz zamanları hatırlıyorsunuz değil mi?
Kafanızın arka tarafındaki küçücük,ama çok önemli bir organdan söz edeceğim şimdi '' Sürüngen beyin '' den !
.....
Burası,'' aklın çekirdeği ''dir aslında.
Bu açıdan bakıldığında,gerçekten yaşamımızı sürdürmek için çok önemli ve hayati bir organdır.
Bütün biyolojik yapımızın temel işlevlerini kontrol eder.
Ancak bu organ,çok basit bir mantıkla iş görür. Onun için bir şey ya siyahtır ya da beyazdır veya iyi ya da kötüdür. Ya durmalı ya da kaçmalıdır.
İşte bizim bilinçli zihnimizle;iyi olmayı,başarılı olmayı,sağlıklı olmayı istememize rağmen,bunlara ulaşmamıza engel olan,beynin bu kısmıdır.
Bunu nasıl gerçekleştiriyor? Yine bizden aldığı emirlerle. Ve sonuçta öylesine bir kilit oluşturur ki,gerçeği görmemizi engeller. Öylesine güçlüdür ki,bütün kaderimizi belirler.
Sürüngen beyin,kendimizi savunmak ve hayatta kalabilmek için oluşturduğumuz stratejilerimizi her ne pahasına olursa olsun uygulamaya sokarak işlevini sürdürür.
Bunu,iyi bir niyetle yapar aslında. Bir örnek anlatacak olursak: ''Sizin büyük bir çiftliğiniz var '' diyelim.Kahyanızı yanınıza çağırıp,ona bir takım talimatlar veriyorsunuz.
Fakat bu sırada kafanız karışık. Pek öyle enine boyuna düşünmeye de fırsatınız olmamış bu yüzden.
Kahya,bu kararın pek de mantıklı olamadığını aklından geçirse de,bunu tartışmıyor sizinle.
Konumu ve durumu bu noktada değil çünkü.Onun işi,verilen emri uygulamak.
O da gidip,çiftliğin diğer görevlilerini bu talimata göre çalıştırmaya başlıyor.
Bir de bakıyorsunuz ki,bir süre sonra işler karışmış,her şey birbirine girmiş.
''Yahu ne oluyor?'' diyorsunuz.Ama kahyayı yeniden yanınıza çağırıp,yeni talimatlar vermiyorsunuz.
O da,eski emre göre işleri yürütüp-duruyor.Daha doğrusu işleri karman-çorman etmeye devam ediyor.
İşte sürüngen beynin çalışma şekli de, aynen böyledir.
Ve stratejimizi değiştirmeden de ,iflah olmamız mümkün değildir.
O, sadece hayatta kalmakla ilgilenir,mutlu olmakla değil.
O,'' en azından '' mantığıyla çalışır. En azından bir maaş (tatmin olmasan da), en azından yatacak bir yer (geceleri uyuyamasan da), en azından bir eş (mutlu olmasan da), en azından yaşamak (hasta olsan da)...
Fakat bu ''en azından '' mantığı, bir süre sonra hedeflenen sonucun da elden gitmesine yol açar.Çünkü bu,işe yaramayan bir stratejidir.
''Dimyat'a pirince giderken,evdeki bulgurdan olmaktır '' ve Dimyat yerine Tokyo'ya gitmektir!
...