Binbaşı
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 1,632
Tesekkür: 234
488 Mesajinıza toplam 2,287 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: The Secret’ da Söylenmemişler Soru: Bu noktada insanlar korkuya kapılıyorlar. Harekete geçecek param yok korkusu onların odaklarını olmayana çeviriyor ve kısır döngü başlıyor.
JR: Para ile ilgili örnekler veriyoruz çünkü enerjinin bildiğimiz en somut hali bu. İlişkilerde de aynı şey geçerli. Hepimiz tezahür üstadıyız. Hepimiz odaklanarak seçtiğimiz şeyleri yaşıyoruz. Bu döngüden çıkmak gerçek bir uzmanlık gerektiriyor.
Dünya tehlikeli bir yer, onun tehlikelerinden korunmam lazım diye düşünen birisi, hep tehlikeleri çeker. Odaklandığı nokta tehlikedir çünkü. Ve kendine zarar verir. Travma geçirir. DNA’sını kapatır. Fotonların kendisine gelmesini kapatır. Dar alanda kalp, kriz geçirir.
HALE DWOSKIN
— Bu yöntemlerle uğraşanlar menüyü yemekle o kadar meşguller ki, yemeğe bir türlü geçemiyorlar.
— Tüm duyguları, düşünceleri, sorunları yoldan çekince siz kimsiniz?
— Gerçek basittir, karışık olsaydı herkes anlardı.
— Yaşam kolaylaşınca, insanlar korkmaya başlıyor. Şimdi her şey iyiye gidiyor. Neden? Kötü bir şey mi olmak üzere?
— İnsanlar acılarına çok bağlı. Doğu öğretileri halıyı ayağınızın altından çeker, sorunda yok der, çözümde. Sen de yoksun. Tüm rolleri, kavramları çekince, tutunacak bir şey kalmaz. Zaten tutunmaya da gerek yok çünkü sen, olan her şeysin.
— Alan Watts, doğduğun andan itibaren serbest bir düşüş içinde olduğundan, dışındakilere tutunarak durduğunu sanıyorsun, oysa onlar da seninle beraber düşüyorlar. Yani bunun bir yardımı yok.
Yarattıkları bu persona, suyun üstünde durmaya çalışan bir insanın çırpınması gibi. Çırpınırsa suyun üstünde kalacağını sanıyor. Acı çeken olmasaydı, çırpınan olmasaydı, kim olacaklardı ya da ne bilmiyorlar. İnsanların çoğu özgürlüğü, bir maddeye bağlamışlar. O olmazsa özgür olabileceklerine inanmıyorlar. Her şey olduklarını bilmiyorlar.
Akışı kontrol etmeye ve hatta bir noktada durdurmaya çalışıyorlar. Bıraktığınız zaman bolluğa kavuşursunuz, kontrol ettiğinizde hep az olduğu korkusu ile tutmaya çalışmak vardır. Yokluk bilinci içinde yokluğa düşmemek için. Ve bu odak noktasından bakınca da sürekli yokluk gelir. Kendinizi iyi hissettiğinizde de, sanki daha iyi duygular yokmuş gibi bu duyguda tutunmak da yanlış. İyi duygular içindeyken de bırakmak lazım.
Sevgi ve nefret birliğin iki uç noktasından başka bir şey değil. İkisi de tek duygu aslında. İkisini de bırakmak lazım. Biri kötü deyip ötekine tutunmak bir şey değiştirmiyor. Birlik duygusu sevgide değil, olana teslim olmadadır. Birisini ye bir şeyi sevmek, onun kendinizin dışında olduğunu kabul etmektir, öyleyse bu nasıl bir birlik?
Akıl sürekli olarak, sizin ayrı bir kişilik olduğunuzu ispatlayacak düşünceleri yaratma peşinde sürekli ayrılık illüzyonunun realite illüzyonunu yaratmaktadır. Aklı susturduğunuzda, tüm sesler kesilir, gürültü biter ve geride sadece gerçek kimliğiniz kalır. Aklın kölesi olanlar, akıllı olduklarını sanırken, aklı sahip kılarlar, aklın üstadı olanlar, ihtiyaç duyduklarında kullanacakları bir akla sahip olduklarını bilirler, aklın sahibidirler.
Sizi yoran dış dünyada olanlar mı, olana gösterdiğiniz direnç mi? Suya düştünüz boğulmamak için suya gösterdiğiniz direnç mi sizi boğar yoksa su mu? Oysa su, suya teslim olduğunuzda çok eğlenceli bile olabilirdi. Siz bir şeye direndiğinizi sanırken aslında dişinizle tırnağınızla, tüm kemiklerinizle duygu ve düşüncelerinizle olan her şeye direniyorsunuzdur. Buna bir ayağınız frende iken arabayı yürütmeye çalışmak diyebiliriz. Böyle anlarda sevdiğimiz şeyleri de yapamaz, göremez, duyamaz duruma geliriz. Dur şimdi deriz hayata, çünkü direnmekle meşgulüzdür.
Bir şeyi anlatmaktan ve anlaşılmak istemekten vazgeçtiğinizde her şey aşikar olur. Olanı görürsünüz. Bütünde olduğunuzu görürsünüz. Anlatmak ve anlaşılmak ayrı olmak inadından başka bir şey değildir.
Çocuk düştüğünde, çevresinde kimse yoksa düştüğünü anlatacak, oyununa devam eder. Birisi varsa ağlar, ilgi görürse, kurban kesilir. Susması için her şey verilir kendisine. Doğal oyun kesilmiş, kendi oyunu başlamıştır. Kurban olma ve kazanma oyunu. Bu oyun sürer gider. Eski hikâyeleri kullana kullana, hep eski malzemeleri dönüştüre dönüştüre oynar dururuz ayrılık oyununu. Dur dediğinizde, asıl yaşama geri dönersiniz. Akışa kendinizi bırakırsınız ve dünya size kendiliğinden akar. Baskı altında sınırlı alanda kalmış enerji serbest kalmıştır. Bu nasıl bir özgürlük duygusu bir bilseniz.
Paranın her zaman iki yüzü vardır. Biri ya da diğeri olmak zorunda değilsiniz. İki yüzün birliğindeki enerjiyi fark ettiğinizde özgürlük başlar. Çok iyi olduğunuz bir anda her hangi bir şey sizi dibe vurdurabilir. O iki duyguyu hızlı geçişlerle yaşamaya çalışın. Sonunda bu iki titreşimin birbirinin içinde yok olduğunu, farksızlaştığını görürsünüz birliğini fark edersiniz. Bende yok diyerek istemeyi bıraktığınızda evrendeki bereketi keşfedersiniz. Evren size akmaktadır.
__________________ yokluk ,varlıgın aynasıdır. Dünyayı isterken de sus, Bir dileğe kavuşmak isterken de. Öylece seyre dal gitsin… mevlana |