O zaman ne yapmalı?
Hayatın bütün olduğunu hatırla. Seçemezsin...
Yaşamın tamamı yaşanmalıdır.
Mutluluk anları olacaktır ve acı anları olacaktır ve ikisi de yaşanmalıdır; seçemezsin.
Çünkü yaşam ikisi birdendir...
Aksi halde ritim kaybolur ve ritimsiz yaşam olmaz.
Müzik gibidir. Bir müzik duyarsın:
Notalar, sesler var ve her sesten sonra bir sessizlik, bir boşluk var.
O boşluk sayesinde, o sessizlik ve ses sayesinde...
Çünkü ikisi birbirine zıttır...
Müzik yaratılır. "Ben yalnızca sesleri seçeceğim, boşlukları istemiyorum." dersen müzik olmaz.
Tekdüze bir şey olur, ölü olur.
O boşluklar sese yaşam verir.
Hayatın güzelliği budur işte... Yaşam zıtlıklarla var olur.
Ses ve sessizlik, ses ve sessizlik...
Bu müzik yaratır, ritim yaratır.
Yaşamda da aynısı geçerlidir. Acı ve mutluluk iki zıt olgudur. Seçemezsin.
Seçersen kurban olursun; acı çekersin.
Bu zıtların bütünlüğünün ve hayatın nasıl işlediğinin farkına varırsan seçmezsin...
İlk şey. Ve seçmediğin zaman tutunmaya gerek olmaz, tutunmanın anlamı olmaz.
Acı geldiği zaman acıdan zevk alırsın ve mutluluk geldiği zaman mutluluktan zevk alırsın.
Konuk evdeyken ondan zevk alırsın, gittiği zaman acıdan, yokluktan, ıstıraptan zevk alırsın.
Ben, ikisinden de zevk al diyorum.
Bilgelik yolu budur: İkisinden de zevk al, seçme.
Ne gelirse kabullenin. Bu senin kaderindir, hayat böyledir ve bu konuda hiçbir şey yapılamaz.
Bu tavrı takınırsan, seçim olmaz. Seçimsiz olursun.
Ve seçimsiz olduğunda kendinin farkına varırsın,
çünkü artık mutluluğun ne olacağı hakkında endişelenmezsin, bu yüzden dışa gitmezsin.
Çevrende ne olacağı hakkında endişelenmezsin.
Ne olursa olsun zevk alırsın, onu yaşarsın, ondan geçersin, onu tecrübe edersin
ve ondan bir şey kazanırsın, çünkü her deneyim bilincin genişlemesidir.
Hiç acı olmasa, fakirleşmiş sayılırsın, çünkü acı sana derinlik verir.
Acı çekmemiş bir adam hep yüzeyde kalır.
Acı sana derinlik verir.
Gerçekten de, hiç acı olmasa tuzsuz olursun.
Bir hiç olursun, yalnızca can sıkıcı bir olgu olursun.
Acı sana bir ton, bir keskinlik verir.
Sana, ancak acının verebileceği, mutluluğun veremeyeceği bir nitelik gelir.
Daima' mutluluk içinde, rahat içinde kalmış, hiç acı çekmemiş birinin tonu olmaz.
Yalnızca bir varlık yığını. Derinliği olmazdı.
Gerçekte, yüreği olmazdı. Yürek acıyla yaratılır; acıyla evrimleşirsin.
Bir insan yalnızca acı çekmişse, hiç mutluluğu tanımamışsa,
o zaman da zengin olmaz, çünkü zenginlik zıt- lardan gelir.
Zıtlar arasında ne kadar hareket edersen, o kadar yükseğe, o kadar derine evrimleşirsin.
Yalnızca acı çekmiş biri köle olur.
Hiçbir mutlu an tanımamış biri gerçekte canlı olmaz.
Hayvan olur; yalnızca bir şekilde var oluyor olur.
Şiir olmaz, yüreğinde şarkı olmaz, gözlerinde umut olmaz.
Kötümserlik varoluşunda yerleşir.
Mücadele olmaz, macera olmaz. Hareket etmez.
Yalnızca durgun bir bilinç göleti olur ve durgun bir bilinç göleti bilinç değildir...
Yavaş yavaş bilinçsiz olur. İşte bu yüzden, eğer çok fazla acı varsa bilincini kaybedersin.