bir mesleğim var. yıllardır da çalışıyorum. fakat yapmayı çok sevdiğim bir iş daha var: editör-redaktör. bir kaç kez yapabilmiştim ancak. zaman ve uzak mesafelere gitmek istemememden dolayı epeyce ara vermiştim. aslında böyle bir işi sevdiğimi bile unutmaya başlamıştım.
bir kaç gün üstüste "yine redaksiyon yapsam yine yayınevinde çalışsam" diye düşünceler geçti aklımdan.düşüncesi bile mutlu etmişti. ama yayınevleri çok uzaktaydı ve ben yol konusunda çok tembeldim.
bir haftaya kalmadı bir yayınevinde buldum kendimi hem de evime yürüyerek 4-5 dakika uzaklıkta. inanılmazdı. orada yayınevi olması bile imkansızdı.
garip olan birşey daha var. işten çıkmış geze dolaşa eve gidiyor, mağazalara, dükkanlara girip çıkıyordum. bir dört yol ağzının tam ortasında durdum birden. yolun biri benim geldiğim yol, karşımdaki geniş ve muhtemel gidiş yolum, solumdaki önünde tişörtlerin asılı olduğu bir giyim mağazası ve sağımdaki sokak da uzun zamandır hiç girmediğim, dükkanların birinin önünde ikinci el kitapların satıldığı bir sokak.
o anda beni gören, izleyen birileri varsa deli olduğumu düşünüp çok gülmüştür. çünkü mehter yürüyüşü yapıyordum sanki. bir sola yönelip bir kaç adım atarak giyim magazasına uğramaya karar veriyordum. vazgeçip sağa doğru bir kaç adım atıp sahafiye kitaplara bakmaya karar veriyordum. aslında düz gidip çabucak eve varıp dinlenmeliyim diye öne doğru adımlar da attım.
kararsız adımlarımın komik olduğunun idrakine varınca kendimi rahat bıraktım. adımlarım beni kendiliğinden ikinci el kitaplara götürdü. kitaplara bakarken sahibiyle sohbet etmeye başladık. aynı zamanda yayıneviymiş o kitapçı. yetkin bir editör bulamadıklarından şikayet ediyordu.
ben beş yıldır o yayınevinde -asıl işime devam etmekle birlikte- editör olarak çalışıyorum.
kısa keseyim dedim ama uzuyor işte. sonuç olarak: isteyin ama içinizden geçirin. hoş bir istek olsun. asla hırs yapmayın. kasmayın. gerilmeyin.sürekli aynı şeyi düşünüp olurdu, olmazdı, niye olurdu, niye olmazdı diye düşünmeyin. isteyin, hissedin ve serbest bırakın. ara sıra aklınıza gelebilir. gülümseyin kendinize, isteğinize. artık olacaktır.
bu konuda çok deneyimim oldu. çocukluğumdan beri adını bile bilmediğim çekim yasasını uyguluyormuşum aslında. sakin, huzurlu aklımdan geçen, beni mutlu eden isteklerim gerçekleşti. basit, ilkel biçimlerde üstünde hiç oynamadan düşüncelerim tezahür etti. ne zamanki bir şeyi çok istedim, fakat düşünürken gerildim, moralim bozuldu, hırs yaptımsa gerçekleşmedi. yaşımız ilerledikçe ve sorumluluklar attıkça toplumsal stresi de eklersek insan daha umutsuz oluyor her konuda. sanki duygularımızda, umutlarımızda tortular oluşuyor. bu yüzden olumlu düşünmeye çalıştıkça olumsuz düşünceler de kendiliğinden çıkıyor sahneye. bu yüzden eğer ki olumsuz düşünceler hep başımıza üşüşüyorsa, isteklerimi konusunda uzun uzun düşünmek yerine; ilkel bir biçimde bir çocuk gibi hiç kasmadan:dilemek, serbest bırakmak ve ardından gülümsemek yeterlidir diyorum.
yazdıklarım tamamen kendi deneyimlerimin sonucu oluşturduğum kendi yöntemlerimdir. yeni pencereler için araştırmaya ve bu harika siteyi izlemeye devam edeceğim. bu site bana kendimi iyi hissettiriyor.