29-12-2008, 04:37 AM
|
#1 (permalink)
|
Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Sanal yok ki! Sanal yok ki!
Öyle biri, öyle bir cümle kursun ki, o cümleyi telaffuz edene kadar olan zaman için, söz konusu cümle doğru, ancak söylediğinde ise anlamsız olsun. Bu önermeye uygun cümlelerden biri Ben hep yalan söylerim cümlesidir. Evet; Bu cümleyi söyleyen şahıs, yalancıysa ve hayatı boyunca yalan söylemişse zaten problem yoktur. Ancak şimdi yalancı olduğunu itiraf ediyor ve ilk kez doğru söylemiş oluyor. Cümlesiyle ters düşüyor.
Şimdi öyle bir kelime söyleyin ve ortaya bir tasar çıkartarak tanımlayın ki, o andan itibaren anlamını yitirsin. Bu sihirli kelime sanaldır. Açıkçası sanal'ı ciddi ciddi tanımlayan ve hatta yaptığı mimariyi sanal mimari olarak tanımlayanların o andan itibaren sanal dışında her şeyi yaptıklarına inanıyorum. Ve eğer tanımlayabiliyorsan bu nasıl sanal olabiliyor ki. Gösterebiliyorsan ve bunu tam olarak betimleyebiliyorsan resmini çekip veya 3 boyutlu modelini yapıp ortaya koyabiliyorsan bunun neresi sanal.
Bir anda bir heyacan bir telaş yazıya girdim kusura bakmayın. Sonra bu dergide yazılan diğer aynı konudaki yazılara haksızlık etmek de istemem. Onları okumadım ve sanal mimarlık konusunda bir şeyler okumak için dergiyi elinize almış durumdasınız ve bir anda Haydi bakalım dağılın, yok sanal manal diyen bir yazı. Ancak bir de olayın öbür yüzü ile bakmakta fayda var. Uzun sayılabilecek bir süre bu konuda düşünmüş defalarca farklı yerlere makaleler yazmış ve bu konu ile ilgili gördüğü her yazıyı, haberi okumayı görev bilmiş ben, bu konu hakkında artık daha radikal düşünüyorum.
Tabii ki bu düşüncelerimi yazdığımda kızanlarda da oluyor. Öncelikle ilk sıradaki karşı görüşü sunayım. Sanal, hemen akla geldiği gibi gerçek olan neyse onun tersi olan değildir. Sanal sanmaktan gelir. Gerçek olan bir şeyi de öyle sanabilirsiniz veya böyle sanabilirsiniz. Yani sanabilirsiniz. Sonuçta sanal bir şey ortaya çıkmış oluyor.
Böylece bir mimari öğe sanal mimari örneği olabiliyor. Peki hangi mimari örnek sanal değildir. Sorulası soru.
Sonra her moda kavram gibi tüketilip duruyor. Mesela bir aralar Sürdürülebilir mimarlık pek bir revaçtaydı. Hala da öyledir belki ama inanın bu sanal mimarlığın moda olduğu zamanlardan pek bir sonraya rastlar. Yani bu konunun popülerliği 70'lerin son zamanlarından başlar günümüze kadar pek bir revaçta olarak devam eder.
Bu tarihsel süreç biraz da bilgisayar teknolojilerinin gelişmesi ve yaygınlaşmasıyla da bağıntılıdır. Çoğu şanssız terim gibi sanal da sadece bilgisayarla yapılabilen ileri teknolojik bir kavram olarak lanse edilmiştir ve bilgisayara endekslenebilmiştir. Sanal mimari yapan biri muhakkak bilgisayarda yanar döner bir şeyler modelleyip ben yaptım oldu diyen birisi olarak düşünülmüştür.
Sonra bilgisayarla yapılan herşey sanal olabiliyor. Birileri bir 3 boyutlu model yapıyor. Mesela Ayasofyanın 3 boyutlu modeli yapılırsa bir anda Sanal Ayasofya ortaya çıkarılmış oluyor. Yani simülasyon terimi ile karıştırılır oluyor. Bir şeyi simüle etme işi onu sanallaştırmak olarak ele alınıyor. Ben pek böyle düşünmesem bile Baudrillard da bu yakınlaşmayı ortaya koyar. Simülasyon eşittir sanal önermesi bütünüyle doğrudur diyemeyiz. Bir şey bilgisayarda ise ve farklı bir görüş getirilebiliyorsa hemen sanal oluverir. Bunu en çok gazetelerde ve haber bültenlerinde gavur neler de yapıyor. Dedirtmeye zorlayan abartı haberlerde görürsünüz. Sanal aşk, Sanal mekan, Sanal savaş gibi gibi herşeyin başına bir sanal yakışıveriyor.
Zaten Umberto Eco da öyle ulu orta sanal kelimesini kullanmak yerine hyperreality yani hipergerçek kelimesini tercih etmiştir. Bana daha uygun gibi gelir oldum olası.
Sanal kelimesini herşeyin başına getirebiliyoruz da tasarımla ilgili bir şeyin başına getirildiğinde bana ters geliyor. Tasarım yani design kelimesi Latinceden gelir. Sign yani işaret etmek, hem de yeniden işaret etmek, bir şeyi gösterebilmek kavramından gelir. Gösterebilecek bir şeyi farklı bir şekilde zannettirebilmek çabası da özüne ters.
Bu işin sonu Gösteren ve Gösterilen kavramlarına kadar uzanacak gibi. Kısaca açıklamalıyım. KÖPEK kelimesi size neler anımsatır. Bir anda bir havlayarak sizi korkutan bir kurt köpeği, azgın bir Pitbull veya sadık bir yardımcı belki de beyaz orası burası traşlanmış ona buna havlayan sinirli bir fino köpeği. Sadece tek bir kelime ile bir sürü şey. Ancak bir bilgisayar için bu sadece 5 adetlik bir harf dizisidir. İlla ki bir proses yapması gerekirse veritabanından karşılığını bulur ve işlemini yapar.
Peki üzerinde KÖPEK yazan bir beyaz kağıt ile üzerinde köpeğin resmi olan bir kağıdın karşılaştırılmasını düşünün. Üzerinde kelime olan kağıt gösterendir. Köpeği gösterir. Peki köpek resmi gösterilendir. Direkt gösterilir. Ben dilbilimci ya da göstergebilimci değilim (ama sanki öyleymiş gibi ukalaca yazmama engel değil görüldüğü gibi). Ancak zorla sanal olan şeyi gösteren yapmanın da alemi yok. Çünkü olamıyor. Sanal mimarlık denen şey mimari çalışmaların gösterilmesi ile ortaya çıkıveriyor.
Ayrıca bu kadar protest olmanın sebepleri de var. Sanal mimarlık her neyse ülkemizde sadece üniversitede yapılır. Ben ki öğrencilerden Hocamız sanal mimarlık örneği bulmamızı istedi. Nereden bulabilirim? sorularını duymuş biriyim. Cevap olarak Bir yerden bulma kendin yap diyorum. Küçümsüyormuş gibi oluyorum ama öyle kalmaya razıyım çünkü sanal mimarlık öğretmeye kendini adamış ödev veren hoca, ne istediğini biliyor mu acaba ben ukala kaçıyorum. Artık o kadar sıklaştı ki sorular bir ara ben özel sanal mimarlık yapma komutlarını gösterir oldum. Merak ederseniz özet geçeyim. 3DStudio MAX veya VIZ bilenenler hak vereceklerdir. Öncelikle Nurbslerle çalışmak şart. Mümkünse LOFT kullanın bolca. Arada sırada Wireframe renderlar alın. Array ile denemeler yapıp sallamasyon döndürme ve ölçeklemelerle objeleri çoğaltıp modele ekleyebilirsiniz. Amorf ve organik elemanlar seçilmeli. Hususi olarak kübizmden uzak olmalı. Objeler soft beyaz olsun. Gölgeleri yumuşak ve malzeme ise transparan olacak. Hatta abartıp sub-surface scattering malzeme de kullanabilirsiniz. Garip açılar ve bakış kameraları ile render aldıktan sonra biraz da kafayı eğerek baktığınızda olduysa tamamdır sanal mimarlık.
Tamam kızmayınız. Siz kızmadınız belki ama çok kızan oluyor. Hatta düzeltme yazısı istiyorlar, yazdıklarımdan üzerlerine alınıyorlar, hatta mensup oldukları üniversitelerinin şanlı tarihlerinden ciddi kurumlar olduğundan bahsediyorlar. Ben de üniversitemi çok severim laf ettirmem, ama bu eleştirinin üniversiteniz ile ilgisi olmadığı gibi dediklerinizin anlamsız olmasını veya sanal mimarlık yapmanın ne olduğunu bilinmediği sonucunu değiştirmez ki. Çok eleştiriyorlar ve sabote etmek istediğimi ve kelime oyunları peşine düştüğümü iddia ediyorlar. Biraz da yazı yazma uslubumun ciddi olmadığı için ciddiye alınmaması gerektiğini belirtiyorlar. Tez yazmak ayrı bu konuda ciddi şüphelerimi okuyucuyla paylaşmak farklı. Çok mu zor bu farkı yakalamak.
Bu kadar muhalefetten sonra sanal mimarlık hakkında yazmanın zamanı geldi. Yazının bundan sonrasında sanal mimarlık için hipergerçek mekanın düşünsel sunumu diye bir terim de kullanamayacağıma göre mecburen bileşik kelime gibi SANALMİMARLIK diyeceğim. Amaç bilgi vermek, yorum sunmak.
Mimarlık mekan üzerinde çalışır. Mekan bir şekilde sunulur. Bir tasar ürünüdür (değilse ya da tesadüfidir ya da doğa ürünüdür). İşte mekanın nasıl algılandığı unutmanın zamanı geldi. Mekanı soyutlamanın sonucu sanalmimarlık yapma takıntısını bir kenara bıraktığımızda Sanalmimarlık; bir mekanın nesneye ya da tanımlanan bir forma dönüşmeden önceki haliyle kendi özünü, ortaya çıkartabilmesidir. Bir mekan tanımı var ve bu tanımı 3 boyutu şekilleştirmeden ona etki eden, sınırları ile kimliklendiren öğeleri kullanarak bir sunu yapmak.
Bu öğeler durağan olmayabilir. Greg Lynnin canlanan biçimleri gibi vektörel etkileri olabilir. Zamana bağlı değişiklikler içerebilir. Marcos Novakın su mimarlığı gibi akıcı değişici olabilir.
Zaten bu saydığım kimseler ve düşünceleri de o kadar çok tekrar edildi ki. O kadar çok konu edildi ki. Sanallığı bırakın kanlı canlı ve meşhur oldular. Bakın ben bile konu ettim. Zaten kütüphaneleri araştırın, arama kelimesi olarak sanal mimari kullanın. Sürüsüne bereket tez bulacaksınız. Bunların kaynakçalarına bakın hepsinin aynı olduğunu göreceksiniz. Ben de tez yazmak durumunda kalan biriyim ve bu kişileri sabit kaynakça göstermeden yazmayı planlıyorum. Umarım başarılı olurum. Hatta bazı tezlerde daha baştan direkt olarak Sanal mimarlık şu şu ve budur diye tanım verebiliyorlar. Peki bunu kaynakçası nedir diye bakıyorum. Yok. (Hangi uzuvla ortaya çıktığını hemen anlıyorsunuz) Ben kütüphane mekanlarında, tanımlar ile konumu değersiz hale getirmeyeyim diye gözüm tavanlarda haydi kapatıyoruz kütüphaneyi çıkın denene kadar iki kelime yazamadan, öyle düşüncelere dalıp eli boş eve geliyorum. Raflarda sanal mimarlık konusunu çözmüş tezler duruyor. İyi mi?
Neyse ben de beceremediğim bir konuda yazılar yazıp kendimi mutlu ediyorum ya. Benim tez konum Web Mekanları ve web mekanları tasarımında mimarın rolü Tabii ki resmi konu bu kadar kısa ve açıklayıcı değil ama daha pek oturmamış Web Mekanı kavramı ile haşır neşir oluyor ve buna çalışıyorum. Çünkü ileride bu siberuzay eklentilerinin ve parçalarının tasarımı da önemli bir problem olacak.
Peki bu mekanları kim tasarlayacak. Hala sanalmimarlık yapıyorum diye render oyunları yaparak avunanlar mı yoksa işi bu kadar tanımlı hale getirip kanlı canlı hale sokmayı yanlış sayanlar mı. Bilemiyorum. Bilgisayar renderında hala gerçekçi sahneler yapmanın değerli olduğu zamanlardayız. Böyle render ve modellerin de modası geçecek. Sanalmimarlıkın da modası geçecek.
İleride böyle düşünsel mekanlar olacaksa ve bunun tanımını yapınca abes kaçıyorsa, mimarlık fakültelerinde farklı olabilmenin yolu olarak ortaya çıkarsa, nasıl mekanı gösteren gerçek düşünsel mekanlarda tasarımcı rolümüz olacak.
Arkitera Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |
Offline
| |