10-04-2010, 12:09 AM
|
#1 (permalink)
|
Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Festivalde Avrupadan İnciler
Festivalde Avrupadan İnciler26. İstanbul Film Festivalinin ilk yarısını geride bıraktık... Hemen izlediğim birkaç filmden bahsedip kimi gözlemlerimi aktarmak isterim...
Hollandalı yönetmen <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Paul Verhoeven[/b]ın 13 Nisanda sinemalarda vizyona girecek olan filmi <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Kara Kitap[/b], İkinci Dünya Savaşı sırasında ve bitiminde geçen, öyküsüyle türünün diğer örneklerinden ayrılsa da sinema sanatı açısından yenilikçi sayılamayacak bir film. Hollandada süregiden vahşetten Hristiyan rolü oynayarak ve direnişçiler için casusluk yaparak kıl payı kurtulan Rachel Steinın hikayesi, Almanları bütünüyle şeytani göstermeyen, direnişçi Yahudi örgütünün yozluğuna da parmak basan tavrı nedeniyle ilginç. Hollywoodda da çeşitli işlere imza atmış yönetmen, Kara Kitapta gerilimi sürekli kalan aksiyonu vermekte; oyunculardan maksimum verimi almakta; teknik standardları korumakta kuşkusuz başarılı. Ödüllü <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Carice Van Houten[/b] ve bu yıl Başkalarının Hayatındada hayranlıkla izlediğimiz <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Sebastian Koch[/b] filmin kaçırılmayacak değerleri. Bol altanlamlı ve kafa kurcalayıcı bir sinemacılıktansa bekleneni veren, tıkır tıkır işleyen ortalamanın üstünde bir film var karşımızda.
Müzikal kişilikler ve topluluklar üzerine belgesel ve kurmacaların bolca yer aldığı festivalde meraklıları en çok cezbedecek filmler şüphesiz Beethovenı Anlamak ve Kaldırım Serçesi. İki Avrupa ortak yapımı da konularına farklı bir bakış yöneltmekte etkili.
<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Beethovenı Anlamak[/b]ta genelde yaşam öyküsü bütünüyle perdeye aktarılan Beethovenın yaşamının son dönemlerine, en aksi ve sanatının en dorukta olduğu döneme odaklanıyor. Beethovenın nota kopyalarını çıkartmak için hevesle dehayla çalışmaya koyulan, besteci olma hayalleriyle yanıp tutuşan Anna Holtzun (<B style="mso-bidi-font-weight: normal">Diane Kruger[/b]) müzisyenle ilişkisi ve müziğini anlamakta çıktığı yolculuk, bizim Beethovenın karmaşık dünyasına penceremiz oluyor. <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Ed Harris[/b]in Beethoven yorumu şimdiye kadarkilerin belki de en etkileyicisi. Filmin bitiminde Beethovenı ne kadar anlamış oluruz bilemiyorum ama film izleyiciyi sarsmaktan, Beethovena yepyeni bir ilgi ve merak uyandırmaktan uzak.
Merakla beklenen <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Kaldırım Serçesi[/b] ise Fransanın müzikal sembolü Edith Piafın biyografik yaşam öyküsü. Piafın vücut dili, konuşması, şarkı söyleşi, konuşması, ayrıksı tavırlarını inanılması güç bir performansta sergileyen <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Marion Cotillard[/b] büyülü güzelliğine rağmen tanınmayacak kadar değişmiş. Film Piafın kısa hayatının tüm dönemlerinden sahnelerle, bol sahne performanslarıyla, trajik anlarla dolu bir biyografik çalışma.
Festivalde her zamanki gibi dünya festivallerinden seçilmiş Avrupa sinemasının ilginç örnekleri yer alıyor. Alman sinemasından iki eseri arka arkaya izlediğimde farkettim ki Alman sineması Avrupa sinemasının şaşkın çocuğu gibi. <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Stefan Krohmer[/b]den<B style="mso-bidi-font-weight: normal"> [/b]<B style="mso-bidi-font-weight: normal">2004 Yazı[/b] ve <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Matthias Luthardt[/b]dan<B style="mso-bidi-font-weight: normal"> Pingpong[/b] hem sinematografi, kurgu ve ritim hem de konu ve oyunculuk açılarından inanılmaz benzerliklere sahip. İki film de birer yasak ilişkinin soğuk ve vurdumduymaz tavırlarla yaşandığı, beklenmedik dışavurumların savrulduğu öyküleri aynı sinema diliyle anlatıyor. İskandinav sinemasının soğuk mizahı, ağır ritmi ve şok edici insanlık manzaralarını benimseyen Alman sineması, Fransız sinemasının entellektüel ruhu ve rastgele ve ukala diyaloglarının bir bileşimi gibi. Hollywood sinemasına bir başkaldırı olarak biçimlenen Avrupa sineması geleneğinin bir parçası olmakta böylesine gereksiz bir çaba harcayan ve –aynı İngiliz sineması gibi– bu işi yüzüne gözüne bulaştıran Alman sinemasının acilen Başkalarının Hayatı gibi filmlerle daha özgün bir çizgiye kavuşmasını bekliyoruz.
Yeri gelmişken Norveçli genç yönetmen <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Joachim Trier[/b]den <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Tekrar[/b] her daim kendine has İskandinav sinemasının başarılı bir örneği. Zaman zaman yönetmenin stilistik hedeflerine boğularak öykünün dramatik etkisinin düşmesi göz ardı edilirse, bahsettiğim mizahi dil, cesur estetik kararlar ve orijinal karakterler filme o az rastlanır ruhu vermiş.
Yazıya estetik farklar yaratmakta zayıf filmlerle başladım... Şimdi de görülmemiş bir estetiği yakalamaya çalışıp yüzüstü çakılan bir filmden bahsederek bu yazıyı sonlandırıyorum. Oyunculuğuyla bile hiçbir zaman üzerimde bir etki bırakamamış <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Antonio Banderas[/b]ın –hem de ikinci kere– bir film çekmeye kalkışması daha en başından vahim bir karar gibi gelmişti. Yerli yersiz bir şiirsellik ve güzel kareler peşinde bir kameranın ardında ben ne bir öykü görebildim ne de heyecan. 20 Nisanda Türkiyede vizyona girecek olan <B style="mso-bidi-font-weight: normal">Yaz Yağmuru[/b], Avrupa sinemasına ‘sanat sineması yorumunu negatif tonlarda getirenlerin ekmeğine yağ sürüyor.
Festival hızla devam ediyor... Festival sinemalarından manzaraları buradan yorumlamayı sürdüreceğim...
Selin Sevinç selinlesinema@gmail.com Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |
Offline
| |