10-04-2010, 02:25 AM
|
#1 (permalink)
|
Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Diyabet Gün Geçtikçe Yaygınlaşıyor
Diyabet Gün Geçtikçe YaygınlaşıyorAnadolu Sağlık Merkezinden Endokrinoloji, Metabolizma Hastalıkları ve Diyabet Uzmanı Dr.Özay Tiryakioğlu, 14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle bilgi verdi.
Diyabet Nedir?
Diabetes Mellitus, yani halk arasında bilinen adı ile ‘şeker hastalığı ya da "diyabet" ilk hekim olan Hipokrat zamanından bu yana bilinen endokrin hastalıktır. Diyabetin önemi sadece kan şeker düzeyinde yüksekliğe bağlı olarak yol açtığı anlık sıkıntılardan daha da önemli olarak uzun dönemde hastalarda bir çok organ sisteminde yol açabildiği, çoğu başarılı bir tedavi ile önlenebilecek olan komplikasyonlarında yatmaktadır.
Diyabet; küçük ve / veya büyük damar hasarlarına bağlı komplikasyonlara neden olan, temelde kan şekeri yüksekliği ile tanımlanan bir hastalıktır. Kan şekeri yüksekliği, glukozun yakıt olarak tüketilmesi ve kan değerlerinin açlık ve tokluk durumlarında vücut için kabul edilebilir olan normal değerlerde tutulması için kullanılacağı hedef dokulardaki hücrelerin içine girmesini sağlayan, pankreas isimli iç salgı bezinden salgılanan bir hormon olan insülinin hedef organlarda sonradan gelişen bir direnç nedeniyle etkinliğinde azalmaya bağlı olabildiği gibi (tip 2 diyabet), insülinin bizzat eksikliğine bağlı da olabilir (tip 1 diyabet).
Diyabetin daha az rastlanan ve insülinin tersi yönde etki eden hormonal mekanizmaların işlemesine bağlı olan hastalıklarda (akromegali; büyüme hormonunun artmış aktivitesi, cushing sendromu; kortizolün artmış aktivitesi, feokromositoma; adrenerjik hormonların artmış aktivitesi) ortaya çıkan (sekonder diyabet) ya da bu iki ana tipin (tip 1, tip 2) ara formları olan alt tipleride bulunmaktadır. Gebeliğe bağlı diyabet (gestasyonel diyabet) ise; gebelikte işleyen hormonal mekanizmalar sonucu gelişen (plasentadan salgılanan İnsan Plasental Laktojeni (HPL) isimli hormonun temelde rol oynadığı ), gebeliğin sonlanması ile sıklıkla gerileyen bir diğer özel diyabet tipidir.
Görülme Sıklığı Nedir?
Dünya üzerinde halen 171 milyon diyabetik hastanın varolduğu tahmin edilmektedir. Ancak, yanlış ve aşırı beslenme ve gündelik hayatta hareketsizlik gibi kolaylaştırıcı etkenlerden dolayı sürekli artmakta olan obezite yani ‘şişmanlık nedeniyle bu rakamın 2030 yılında 366 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir ki bu da diyabete bağlı ölüm ve sakatlıkların sürekli artacağının bir işaretidir.
Ülkemiz için de durum pek farklılık göstermemektedir. Son yapılan toplum taramaları halen ülke nüfusumuzun yüzde 7.2sinde diyabet, yüzde 6.7sinde ise en az diyabet kadar önemli olan ve bu gün için diyabete doğru gidişin engellenebilir bir evresi olarak kabul edilen ‘glukoz tolerans bozukluğunun bulunduğunu ortaya koymuştur. Yani kabaca bir rakam vermek gerekirse her 10 kişiden biri ya diyabet hastası ya da ileride diyabet olma riski ile karşı karşıyadır.
Diyabet Çeşitleri
Tip 1 diyabet: Tip1 diyabet; yani ‘çocukluk çağında başlangıç gösteren diyabet genelde çocuk ve genç erişkinlik döneminde, olguların hemen hemen tamamında 40 yaş öncesinde başlar. Çoğunlukla altta yatan neden mutlak insülin eksikliği ile sonuçlanan; pankreasta insülin salgısından sorumlu olan beta hücrelerine ya da insülinin bizzat kendisine yönelik gelişmiş olan ‘otoimmun denilen bir çeşit reaksiyondur. Özetle nedeni bu gün için açıklanamaz bir şekilde vücut kendisine ait bir organı, bir hücreyi ve bir hormonu yabancı olarak algılamakta ve onu yok etmeye yönelik iltihabi bir reaksiyon başlatmaktadır. Bu reaksiyon ve yıkım sonrası beta hücrelerinin sayısı azalmakta, insülin salgısı azalmakta ve tip 1 diyabet ortaya çıkmaktadır. Kalıtım tip 2 diyabete göre tip 1 diyabette daha az önem taşımaktadır. Tip 2 diyabette obezite hastaların büyük çoğunluğunda bulunup aynı zamanda bu hastalık için bir risk faktörü teşkil ederken tip 1 diyabette insülinin yokluğu ve buna bağlı artmış katabolizma (yıkım olayları) nedeniyle izah edilemez ve önlenemez bir kilo kaybı ilk bulgulardandır. Tip 2 diyabete göre daha ani başlangıç, hızlı seyir ve daha yüksek kan şekeri değerleri ile sayreden bu hastalıkta hastaların tedavisinde insülin kullanımı mutlak gereklilik göstermektedir.
Hangi tip olursa olsun diyabetik hastaların tedavisinde kan şekeri kontrolunden sonra hedefler; tansiyon ve kan yağları-kolesterol düzeyinin kontroludur. Damar komplikasyonlarına neden olan bu hastalıkta damar duvarına zarar verdiği ve aterosklerozu hızlandırdığı bilinen diğer risk faktörleri olan bu unsurlar sağlıklı insanlarda olan kriterlerden farklı olarak incelenip tedavi edilir. Yani gerek kan basıncı, gerekse kan yağları (trigliserid) ve kolesterol formlarının hedeflenen düzeylerinin diyabet hastalarında sağlıklı bireylere göre farklı (daha düşük değerler hedeflenir) olduğu bilinmelidir. Hastaların sigara gibi bir diğer ateroskleroz risk faktörünü kullanması ise kesinlikle kabul edilemez.
Tip 2 diyabet: Tip 2 diyabet; yani ‘erişkin tipi diyabet genelde 40 yaşından sonra başlayan, hastaların çoğunda (Yüzde 80-90) aşırı kilonun varlığı ile özellenen, temelde varolan insüline karşı gelişmiş hedef organ (kas, karaciğer ve yağ dokusu) direnci nedeniyle insülinin etkisiz kalması (relatif eksikliği) sonucu oluşan, en sık rastlanan diyabet tipidir (Yüzde 90). Tip 2 diyabetli hastaların 1.dereceden akrabalarında diyabet öyküsü sıklıkla vardır. Yani kalıtsal yönü ağır basan bir hastalıktır. Bu tip diyabet; insülin direncine neden olan kolaylaştırıcı risk faktörleri ortadan kaldırıldığında (örneğin hasta ideal kilosuna kadar zayıflatıldığında) büyük ölçüde engellenebilmektedir. Tip 2 diyabet özellikle büyük damarlarda oluşturduğu makrovasküler hasarlarla damar sertliği; yani ‘ateroskleroz ve buna bağlı ölümlerin tüm dünya üzerindeki önde gelen nedenlerinden birisidir. Bu hastalık, ortaya çıkmadan yıllar önce laboratuvarda saptanabilen bir takım biyokimyasal bozukluklarla adlandırılan ‘glukoz tolerans bozukluğu olarak da bilinen bir geçiş dönemindeyken kolaylaştırıcı faktörler ortadan kaldırılırsa yine engellenebilmektedir. Tip 2 diyabetin damar duvarına olan bu olumsuz etkilerinin hastalık ortaya çıkmadan yıllar önceki bu glukoz toleransı bozukluğu safhasında başladığı bu gün kabul edilmektedir. Bu nedenle yeni tanı almış bir tip 2 diyabet hastası bile aterosklerozdan çoktan etkilenmiş olabilir. Tip 2 diyabet hastalığının tedavisinde hastadan hastaya farklılık göstermekle birlikte; insülin direncini azaltan ilaçlar, insülin salgılanmasını uyaran ilaçlar, hastalığın ilerleyen dönemlerinde bu ilaçlara ilave olarak ya da tek başına insülin tedavisi kullanılmaktadır.
Hasta Eğitiminin Önemi
Diyabet her şeyden önce bu konuyla uğraşan hekimler ve bu hastalığı taşıyan hastalar için tam bir disiplin gerektirir. Modern tıpta olan gelişmeler, hasta takip ve tedavisinde kabul edilen uluslararası kriterler hekim tarafından takip edilip bu kurallardan taviz vermeden hastalara uygulanmalıdır. Hekim aynı zamanda hastaya bir ömür boyu bünyesinde barındıracağı hastalığı uygun bir dille anlatmalı, hastayı sistematik bir şekilde eğitmelidir. Hastalığını iyi tanıyan hastaların tedavilerini daha düzenli uyguladıkları, tedavideki başarı hedeflerine daha çok ulaştıkları gösterilmiştir. Evde kendi kendine kan şekeri ve kan basıncı takibi yapabilmek, insülin başta olmak üzere tedavide kullanılan ilaçları doğru kullanabilmek, gerek hastalığın gerekse tedavinin komplikasyonlarını tanıyıp doktorla görüşene kadar ilk yapılması gerekenleri yapabilmek hastaların sabırla eğitilmesi ile mümkündür ve bugün diyabet tedavisinde başarının kilit noktası olduğuna inanılmaktadır. Bu nedenle bu konuda özel hizmet veren dernekler, sağlık kuruluşları ve uzman doktorlar hasta ve hasta yakınlarının katılabildiği kitlesel eğitim toplantı ve diğer faaliyetlerini düzenli olarak yapmaktadır. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |
Offline
| |