Hollywoodun gizli hazinesi: Diane Kruger

[Bluesky24]

Aktrislerin çoğu güzeldir, hatta bu özellik neredeyse mesleğin tanımında var. Ancak bir düşünün, şimdiye dek harika bir görünüme sahip kaç aktris, güzellikleri dillere destan olmuş tarihi kadın karakterleri canlandırdı? Önceden balerin ve model olarak tanınan Alman oyuncu Diane Kruger bu sayede sadece üçüncü filmi olan 2004 yapımı Troy (Truva) ile "dünya çapında bir güzellik" olarak anılmaya başlandı. Filmde, dünyanın en yakışıklı erkek oyuncuları sayılabilecek Brad Pitt, Eric Bana ve Orlando Bloom ile kamera karşısına geçen oyuncu için bu ekip, kariyerine yeni başlayan, henüz tanınmamış bir oyuncuya verilmiş büyük bir hediyeydi. Ve bu film Kruger'a milyonlarca erkek hayran kazandırdı.

Şu sıralar ülkemizde de yılbaşından hemen sonra vizyona girecek National Treasure filminin devamı niteliğindeki National Treasure: The Book of Secrets'ın tanıtımlarıyla ilgilenen Kruger "O zamanlar bunun ne anlama geldiğini anlayamamıştım. Hatta o sıralarda Amerikalı bir menajerim bile yoktu. Truvalı Helen rolünü aldığım zaman bunun ne kadar büyük bir olay olduğunun ya da bu filmden sonra bana sadece 'güzel kadın' rolleri geleceğinin farkında değildim" diye gülerek anlatıyor, filmin üstünden birkaç yıl geçtikten sonra.

Şimdi ise neredeyse bir düzine film çevirdikten sonra Kruger'ın soluk, fildişi rengi mükemmel cildinin biraz daha derinlerine indiğinizde bu karşınızdaki 31 yaşındaki çekici kadının Hollywood'un o insanı rahatsız eden tipik gösterişli amazon sarışınlarından biri olmadığını hemen anlıyorsunuz. 1.70 metre boyundaki aktris, aslında son derece eleştiriye açık, zaaflarının farkında ve filmleriyle basın sayesinde hakkında yaratılan güzellik efsanesini yok etmeye de hazır ilginç biri.

"Modellik yapmak hiçbir zaman sevdiğim bir uğraş değildi" diye itiraf ediyor hafif Alman aksanını koruyarak konuşurken ve devam ediyor kendini anlatmaya: "Modellikte çok iyi değildim. Boyum diğer kızlardan çok daha kısaydı. Öte yandan ben Alman'ım; dolayısıyla yemek yemeyi severim, ekmek, peynir tüketirim. Ayrıca kırmızı halı için giyinmeyi her ne kadar sevsem de her günümü modaya uygun yaşamıyorum. Benim dünyada en sevdiğim şey seyahat etmek ve çalışmadığım zamanlarda da bunu yapıyorum: Fas'a, Avrupa'ya, Avustralya'ya gidiyorum. Paris'te bir dairem var ama artık hiçbir yerde yerleşik değilim çünkü sürekli uçaktayım. Heyecan verici ve hareketli olduğunu kabul ediyorum ama kesinlikle pırıltılı bir yaşam değil."

O gerçekten de her yerde. Kendisiyle görüştüğümüz sıralarda Montreal'de Jared Leto, Rhys Ifans ve Sarah Polley ile Mr. Nobody adında bir Belçika filmi çekiyordu. National Treasure: Book of Secrets isimli diğer filminin Washington, Virginia ve Londra'daki çekimlerini ise geçtiğimiz aylarda tamamladı. Kruger bir yandan da bir yıldır birlikte olduğu erkek arkadaşı Joshua Jackson'la da New York ve Los Angeles'ta mümkün olduğu kadar çok vakit geçirmeye çalışıyor. "Evet bir yıldır birlikteyiz. Çok tatlı biri. Neyse ki ben film çekerken sete gelip beni ziyaret etmeyi ihmal etmiyor. İki haftadan fazla birbirimizi görmeden geçirmemeye çalışıyoruz ama bazen bunu başarmak çok zor oluyor" diyor güzel yıldız.

Son zamanlarda Kruger oyunculuk kariyerine birkaç ciddi karakter rolü katmak için uğraşıyor. Ancak sıradan görünüşlü bir aktris için bazı başrolleri almak ne kadar zorsa büyük ihtimalle güzel bir oyuncunun da bir karakter rolü alması o kadar zor. "Kimse iyi oynayabileceğinize inanmak istemiyor. The Hunting Party filminde ufak bir rolüm vardı ama yine de biraz ciddi bir şeyler yapmak çok heyecan vericiydi. Rolüm için saçımı bir hafta yıkamadım, kesinlikle makyaj yapmadım ve gerçekten bu karakterin zor yaşam koşullarının içine girdim. Harika bir duyguydu. Belki bu sayede artık daha fazla bu tip rollerde oynayabilirim" diye anlatıyor Kruger.



İki Kültür

Almanya'da büyüyüp sonra da modellik kariyeri için New York'ta yaşamak Kruger'ın bazı konularda Avrupalı bir anlayışa sahip olmasını sağlarken ve bazılarında ise kendisine Amerikan bakış açısı kazandırmış. "İki tarafın da iyi ve kötü yanlarını görebiliyorum" diyor. Yemek konusunda tamamen Avrupalı. "Amerika'daki porsiyonlar Almanya'dakilerin üç katı büyüklüğünde. Ve Amerika'da film setlerinde yenilen yemekler tamamen fast food ve kızarmış yiyecekler, sosisli sandviçler, cipsler. Öte yandan Avrupa'daki setlerde ise meyve ve kuru yemiş ağırlıklı besleniliyor. Ne zaman bir Amerikan filminde rol alsam kilo alıyorum. Öte yandan, garip ama Paris veya Berlin'de kimse bu kadar kilo takıntılı değil. Ama Los Angeles hatta şimdi New York'ta da sürekli ne kadar zayıf olabileceğiniz üzerine konuşuluyor. Her yerde bu kadar çok yiyecek varken kadınların niye kiloları hakkında bu kadar endişeli olduğunu anlamak hiç de zor değil. Sürekli bu isteğe karşı koymak zorundasın. Bazı aktrisler ve modeller korkutucu derecede zayıf. Ben zaman buldukça Pilates yapıyorum, kaldığım otelin spor salonunda çalışıyorum ama bu konuda takıntılı değilim" diyor Kruger.



Beğendiği İsimler

Konu erkekler olunca görünürde onun için sadece Amerikan erkekleri var. İki kere birlikte çalıştığı rol arkadaşı Nicholas Cage'e olan hayranlığını gizlemiyor genç aktris. "İhtişamlı bir yaşantısı var ama yine de son derece arkadaş canlısı ve etrafındaki herkesi rahat ettirmeye çalışıyor. Erkek arkadaşım Josh ise aslen Kanadalı ama çocukluğundan itibaren Amerika'da yaşamış. Josh'un dışında, bana göre dünyadaki en seksi erkek Ed Harris. Onunla Copying Beethoven filminde çalıştım. Çok hassas bir erkek; karısına ve kızına çok düşkün biri, son derece güçlü bir aktör ve sohbeti de çok keyifli. Kadınları kesinlikle çok seviyor ve onlara çok da saygı duyuyor. Harris'in neredeyse mükemmel erkek tanımına uyduğunu söyleyebilirim. National Treasure: Book of Secrets'ta bir rol aldığını duyduğum zaman çok sevinmiştim. Hemen kendisini arayıp tebrik ettim."



Kruger Tarzı

Kruger giderek moda konusundaki zevkiyle de adından daha fazla söz ettirir oldu. Jackson'la birlikte gittiği Hollywood partilerinde Elie Saab'dan Chanel'e birçok markanın tasarımları içinde görülmesine rağmen tarzı Amerikan rahatlığına sahip. "Chanel gibi büyük markaları seviyorum ve defilelere gitmeye bayılıyorum. Chanel ve Balenciaga çantalara da çok düşkünüm. Ancak gerçek yaşamda her gün sanki bir moda dergisinden fırlamış gibi görünmek istemiyorum. Kırmızı halıdayken bu duyguyu yaşamak harika ama Avrupalı modacılar modanın kendisini kucaklarken Amerikan tasarımcıların çok daha alçakgönüllü bir yaklaşımları var. Geçenlerde New York'ta Phillip Lim'in defilesine gittim. Onun ve Derek Lam'in kıyafetlerini giyiyorum. Her zaman üstümde iyi görünen, güzel ancak basit parçalar" diye açıklıyor modaya olan ilgisini.

Gerçek bir pratik Alman kızı olarak gerçek vintage mücevherlere bayılıyor ama onları çok daha ucuz imitasyon takılarla birlikte kullanıyor. "Her çeşit küpe takmayı çok seviyorum. Vintage modellerin koleksiyonunu yapıyorum ama geçenlerde Tatler'ın kapağı için çok sevdiğim H&M marka bir küpeyi taktım."

Truvalı Helen'in efsanevi güzelliği hakkında ise derinlemesine kafa yormuşa benziyor. "O güzelliğini iyi bir amaç için kullanmadı. Önemli olan güzellik değil, güzelliğini ne şekilde kullandığın" diyor Kruger. Diane Kruger'ın kendi güzelliği ile ortaya çıkardıklarını takip etmek ise son derece ilgi çekici.



Cosmopolitan

Kaynak: Alıntıdır