Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Aşkta ve hayatta ne dediğinden çok ne yaptığın önemlidir! Neler mi konuştuk? Filmi, Sezen Aksuyu, aşkı, hüznü, ilişkileri... Kısacası aşka ve hayata dair ne varsa... Buyrun okuyun diyoruz. Sonra da filme gidin tabii!
Hemen her şeyiyle özgün olan ‘O Kadın filmi sinemada ilk yönetmenlik tecrübeniz. Daha çekimleri sürerken ses getiren, dikkatleri çeken böyle bir filme imza atmadan önce reklam yönetmenliği yaptınız.
Reklam diğer bütün alanlardan farklı olarak bir yönetmenin görsel zekasını geliştiriyor. Çünkü hem maddi anlamda güçlü hem de çok kısa sürelerde bazen sadece iki-üç saniyede bir bakışla, duruşla birçok şey anlatmayı öğretiyor.
Bu da geliştiriyordur sanırım sizi.
Evet… Bu, yönetmen olarak görsel kabiliyetlerinizi arttırıyor. Bende de muhakkak asistanlık yıllarım da dahil olmak üzere reklam tecrübesinin etkisi vardır. Sinemanın ise yönetmenlikte doruk noktası. Daha okul yıllarından başlıyor bu yolculuk. Arkadaşlarınızla bir araya gelip evde çektiğiniz kısa filmler bile içinizdeki sinema aşkı ya da rüyasının ilk adımları.
Peki bu adımların birleşmesi…
Bütün bunların birleşmesi ile bu projenin adımlarını attığımı düşünüyorum.Bir şeyi yapmak, nasıl yaptığını ya da nasıl bulduğunu anlatmaktan daha zor.Kısacası yıllardır içinizde biriken her şey, sizi siz yapan her şey bir yerde kesişiyor. Düşünceler, duygular, istekler ve belki de en önemlisi hayaller. Ve sonuçta fikirler, projeler doğuyor.
Bu film hemen herşeyiyle bir ilk. Çok fazla diyalog yok ve Sezen Aksu şarkılarından oluşuyor. Neler yaşatıyor böyle bir ilkin yönetmeni olmak? Heyecandan başka neler hissediyorsunuz?
Aslında bu "ilk"ler mevzusunu biraz açmak lazım. Nerede ve kime göre ilk olduğunun altı çok iyi çizilmeli.
Yani diyalog azlığı, bu az diyaloga rağmen başarılı anlatım… Şarkıların ağırlıkta olması, Sezen Aksu şarkılarının olması… Sinemada yönetmenlik anlamında ilk deneyiminiz olması….
Bir filmdeki diyalog azlığı ya da çokluğu hiçbir zaman konuşulmaması gereken bir detay gibi geliyor bana. Sinema sessiz yani diyalogsuz doğmuştur. Ben sadece gerçek hayatta da bakışları, tavırları her zaman kelimelerden daha etkileyici bulurum. Filmimde de vücut dili, hayaller, bakışlar daha ön planda. Filmdeki diyalog azlığı bundan. Diyalogsuzluk tanımı bütün film için kullanılmadı.
Ama dikkat çekti.
Evet dikkat çekti sadece. Filmde diyalogsuz olan kısımlar şarkıların kullanıldığı kısımlar. İşte burada da ilk olma özelliği çıkıyor. Çünkü bu filmde şarkılar tam süresinde kullanıyor ve de belirli bir sıra ile takip edildiğinde bütün bir hikayeyi oluşturuyor. Beni de heyecanlandıran kısmı budur. Bir hikayede en temel dramatik yapının bile giriş gelişme sonuç gibi unsurları vardır.
Ya şarkılarda…
Şarkılar ise köşelidir. Bir hikayenin bir kısmını anlatır sadece. Sözgelimi; ayrılık ya da özlem ya da kıskançlık. Yani özetlersek şarkının dramatik yapısı zayıftır. Ayrıca da çoğunlukla iki kişi arasındaki hikayeyi anlatır. Şimdi bu durumda bu kadar köşeli, sınırları belirli, kısmi dramatik yapılı eserleri alıp, bunları klasik dramatik yapı içerisinde sıralayıp, buradan bir hikaye çıkarmak ve de bunun filmini çekmektir burada beni heyecanlandıran. Bu çok parçalı bir puzzle gibi.
Bu puzzle ı yaptıktan sonra…
Buraya kadarını başardıktan sonra diyalog olsa ne olur olmasa ne olur? Benim için bu film şarkıların peşpeşe kullanılıp bir hikaye oluşturması ve bir dramatik yapısı olması açısından ilktir. Bu film ne kadar özgün ve farklıysa bir o kadar da herkesin izlediğinde hikayeyi anlayabileceği klasik film özelliklerini de barındırmaktadır. Ve bu birleşimin dozajını doğru ayarlamak da en stresli noktasıdır. Yoksa izlediğinizde sadece kendinizin anladığı filmi yapmak, seyirciyi hiçe saymak kolay olurdu. Heyecandan başka hissettiğim şey de bu.
Özgün olan bu filmin zor yanı neydi şöyle bir düşünürseniz?
Zoru başardığıma inanıyorum. Hem bu kadar deneysel, hem özgün bir iş yapıp; hem de anlattığınız hikayeyi izleyen insanların da anlaması. Zor kısmı budur. Kurgu aşamasında izlettirdiğim insanlardan aldığım tepkiler ile bunu başardığım için de mutluyum.
Peki neden Sezen Aksu şarkıları...
İşte anlattığım filmde, şarkılardan hikaye kurmak handikapını ortadan kaldıran isim Sezen Aksudur. Burada kişisel beğeni üzerine bir şey söylemiyorum. Subjektif yorumlar, göreceli beğeniler değişir. Benim Sezen Aksu şarkılarına olan kişisel sevgimden ötesi var.
Nedir o?
Bu topraklarda bir çok önemli sanatçı, müzisyen yetişmiştir elbet. Çok güzel şarkılar bestelenmiş, yazılmıştır. Ancak gerçekten şarkıları bu denli hikaye barındıran, herkesin içinde bir hikaye yaratan, dramatik yapıyı bile kurabilen şarkıları var Sezen Aksunun. Bir hazine gibi.
Ve siz bu hazineden bir hikaye yarattınız.
Aynen… Ben bir kısmından bir hikaye yarattım. Başka bir kısmından, başka başka şarkıları ile 3-5 değişik hikaye daha çıkabilir. Ve de gerçekten şarkılarda baktığınız neredeyse dramatik yapı var. En azından aynı dörtlüğün tekrarı yerine şarkının ikinci bölümünde hikayeyi devam ettiren şarkıları var. Sezen Aksunun yazdığı, okuduğu her şarkının altı gerçekten çok dolu. Tekrar ediyorum Sezen Aksu şarkılarının olma sebebi sadece kişisel bir Sezen Aksu hayranlığı değil. Evet kabul ediyorum Onun şarkıları ile büyüdüm. Evet Onun bir kısmından geçtiği bir işte yer almadan ölsem gözüm açık giderdi. Ama bu duyguların hiçbiri koca filmi yapmak için yeterli değil. Sezen Aksunun bize bıraktığı hazine bu filmi hak ediyor bence.
Diyalogların yok denecek kadar az olmasının nedeni…
Diyalog konusu açıldığında bir sahne gelir aklıma. Bu hayal sahne ile diyaloğa bakış açımı anlatabilirim. Diyelim ki bir futbol karakteri çekeceksiniz.Seti kurdunuz.Stat ambiyansını yarattınız, bir fanatik taraftar grubunu kameranın önüne yerleştirdiniz. Sahada maçı kurdunuz. Kısacası bir statta olması gereken bütün ambiyansı yarattınız. Sizin karakteriniz de bu kalabalığın arasında fanatik bir taraftara uygun şekilde bağırıyor. Şimdi bu sahnede karakterin diyaloglarını duysanız da anlarsınız fanatik olduğunu, duymasanız da… Yani sahnede her şeyi doğru tanımlarsanız bu karakterin bir fanatik olduğunu diyalogsuz da anlatabilirsiniz. Bu ortamın içerisinde karakter ne olur? Fanatik… Peki aynı karakteri tek başına, gündüz vakti, yanında kimse yokken, bomboş bir statta fanatik bir taraftara uygun diyaloglar ile bağırttırırsanız ne olur? Deli…
Sizin inancınız ne peki?
Benim inancım diyalog sinemada son ihtiyaçtır. İlk değil.
Bir çok insan bunun tersini düşünür halbuki. Yani sinemada diyalogun ön planda olduğunu…
Bir sinema filmi; karakterlerin aralarında ne konuştukları, nasıl konuştukları üzerine kurulmamalıdır. Sinemanın temel enstrümanı kameradır. Önem sırasında da önce vizörden baktığınızda ne gördüğünüz gelir. Bunun final halinde de benim sevdiğim sinemada perde ne gördüğüm önceliktir. Ne duyduğum değil. Ne anlattığından çok nasıl anlattığı önemli gelir bana.
Bunda edebiyatın etkisi var sanırım.
Evet… Edebiyatın çok etkisi var bizde. Bazen kağıt üstünde yönetmenler ile roman yazarlarının karıştırıldığını; dolayısıyla de senaryo ve romanın karıştırıldığını düşünüyorum. Uygulamada ise sinema filmi ile tiyatronun karıştığını gözlemliyorum.
Bu filme karar verdikten sonra 1 yıl boyunca Sezen Aksu şarkıları dinlemişsiniz.
Ben Sezen Aksu şarkılarını doğduğumdan beri dinliyorum. Bir yıl senaryoyu kurmak için üzerlerinde çalıştım. Aslında bu filme başladığımdan beri Sezen Aksu şarkılarını dinlemediğimi düşünüyorum. Film bitince ilk yapacağım iş bir CD koyup Sezen Aksu şarkısı dinlemek olacak. Üzerinde düşünmeden.Sadece hissederek.
Sezen Aksunun yaklaşımı nasıl oldu bu filme?
Ben Sezen Hanımı ikna etmek için gitmedim yanına. Bir soru iki seçenek vardı. "Böyle bir film yapmak istiyorum ne dersiniz?" diye sordum. "Yapıp yapmamak önemli değil yaparsam rahatsız olur musunuz?" diye sordum."Yapma" deseydi yapmazdım.
Sezen Aksu "Yapma" deseydi, ikna etmeye çalışmaz mıydınız?
Bir kelime daha söyleyip uzatmazdım. İkna etmeye çalışmazdım. 30 senedir bu ülkede insanların duygu haritasını çizdiğini düşünüyorum. Kendimi bu haritada küçük bir köy, kasaba gibi görüyorum. Bu ölümsüz başarıyı sadece başka bir alanda da ölümsüzleştirmek istedim. Yarınlara bırakmak istedim. Kendi sanatım ile Onun sanatına bir teşekkür etmek istedim. Sezen Hanım da "Yapma" demedi. Ve de yaptım.
Neler söyledi?
Neler söylediği özel. İkili sohbette geçen cümleler olduğu için burada söylemek uygun değil. Ayrıca Sezen Aksu görüşlerini benim Onun adına duyurmam da hoş değil. Ama sadece şunu söyleyebilirim ki projenin her döneminde gerçekten çok kibar, nazik karşılandım. Proje de farklı ve değişik olduğu için herkeste oluşan merak duygusunun Sezen Hanımda da olduğunu düşünüyorum.
Sezen Aksunun filme özel olarak yorumladığı yeni bir şarkı da ilk kez bu filmde yer alıyor. Böyle bir jest sizi mutlu etmiş olmalı.
O şarkıların hepsini bir trenin vagonları gibi düşünün. Ben o trene misafir olarak alındım sadece. Yolculuk boyunca bir vagondan diğerine geçtim. Bütün bu gezinmelerde gösterebileceğim maksimum özeni gösterip, incitmeden, zedelemeden, rahatsız etmeden hareket ettim. Tren son istasyona gelince de kibarca ineceğim. Hepsi bu. Hangi vagonda olduğum, en son vagonun hangisi olduğunun ne önemi var. Tekrar diyorum ki Sezen Aksu şarkıları bir hazine gibi. Bana o hazinenin en son parçası da hediye edildi. Diğer şarkılar da bir jestti. Son şarkı da…
Peki sizin için en özel, beni anlatıyor dediğiniz Sezen Aksu şarkısı hangisi?
Her duruma, yaşanana, döneme göre değişir. Bazen ‘Gidiyorum sizi anlatır. Bazen ‘Git
Filmde esas kız Selin Demiratar. Esas kız olarak Selinde karar kılmanızı etkileyen neydi?
Öncelik ne gördüğündür. Ben hayal ettiğim Yeşim karakterini Seline bakınca görüyorum.
Diğer oyuncuları belirlerken neleri ön planda tuttunuz?
Karakter ile uyum. Kafamdaki karaktere de uyuyorsa her şey tamamdır. Eğer oyuncu da filminizi kabul ederse geri kalan her şey detay.
Bu kadar ünlü ve iyi oyuncuları bir araya getirmeniz... Kolay oldu mu? Çünkü hemen hepsi alanında iyi olan isimler.
Hayatta her şey hayal etmek ile başlar. Sonra bu hayalinizi gerçekleştirmek için yapmanız gerekenleri yaparsınız. Bir sinema filminde hayalinizi vücuda getirenler oyunculardır. Hayalinizi anlatırsınız; seven, isteyen ekibe dahil olur. Ben kimseden oyunculuk istemedim. Arkadaşlıklarını istedim. El ele, birlikte yapılır her şey. Ve bu filmdeki oyuncularımızın hepsi filmimize; yüreklerini, tecrübelerini, emeklerini kattılar. Bu noktada kolay ya da zor kavramı yok. Hepsine sadece teşekkür edebilirim yanımda oldukları için.
O halde şunu söyleyebiliriz sanırım. Oyuncular kolaylaştırmıştır işinizi?
Evet aynen… Bütün oyuncular işi kolaylaştırdılar. Az önce saydığım şekilde… Tecrübe, yürek, emek…
Oyunculara rolleri sunduğunuzda ilk tepkileri nasıl oldu peki?
Bu film farklı. Bunu filmi övmek için, ilgi çekmek için söylemiyorum. Bildiğiniz, alıştığınız filmlerden farklı. Film izleme ezberinizi değiştirecek bir yapısı var. Böyle bir filmi proje aşamasında kime anlatsanız ilginç gelir.
İlk yönetmenlik deneyiminiz olduğu için bazı sahnelere sizin geçmişinizden de izler olabileceğini düşünüyorum.
Bilmiyorum. Kimse de bilemez. Belki de… Ama yıllardır içinizde biriken her şey, sizi siz yapan her şey bir yerde kesişiyor. Her yönetmen ilk filminde uzun yılların birikimini aktarır. İkinci film ise birinciden sonra kalanlar olur. O yüzden bu filmin bendeki geçmişi uzun.
Aşk ve acı arasındaki ince çizgiyi çarpıcı görüntü ve diyaloglarla anlatan film, Sezen Aksu şarkıları ekseninde işleniyor. Kadın hikayesini bir erkek gözüyle nasıl bu kadar başarılı anlatabildiniz?
Bunda başarılı olduğumu izleyen-dinleyen kadınlardan aldığım tepkiler ile ben de yeni yeni fark ediyorum. Hatta biri bir gün "bu kadar tanınmak rahatsız etti" dedi.
Bu kolay bir şey mi?
Erkek gözüyle bir kadını aşkın içinde tanımak ise kolay bir şey. Çünkü bunu sizinle yaşıyor. Kadınların da erkeğin aşk içinde nasıl olduğunu bildiğini düşünüyorum.
Kadın hikayesine erkek gözüyle bakabilmenin avantajları ve dezavantajları neler diye sorarsam…
Söylemek istediğin ama söyleyemediğin ne varsa; söyleyebilirsin.Bundan büyük avantaj mı olur?
Film mimik ağırlıklı… Bundan yola çıkarak aşkı yazmaya çalışan biri olarak, aşkı anlatan yönetmene sormak istiyorum şimdi. Peki sözlere dökmeniz gerekirse nedir Korhan Bozkurta göre aşk?
Tanımı olmayan, sözcüklere dökülemeyecek olan tek şey. Bu yüzden de insanlar, aşkı tarih boyunca tanımlamaya ve sözcüklere dökmeye çalıştı durdu. Filmlerle, resimlerle, şarkılarla… Sizin hiç hatırladığınız bir tanımı var mı "İşte budur" dediğiniz?
Sanırım yok.
Benim de yok. Bu tanımı ararken işte böyle bir film yaptım.
Bu film ‘Seni seviyorum demenin bir çok yolu olduğunu anlatıyor aslında. Bir bakış, bir dokunuş... Peki ya sözlerin önemi?
Ne dediğinden çok ne yaptığın önemlidir!
Peki sizce neden özellikle de erkekler kolay kolay ‘Seni Seviyorum diyemez?
Erkekler, kadınlar gibi genellemeler yanlış.
Yanlış demeyelim de… Erkekler daha az ifade ediyorlar sevgilerini.
"Seni seviyorum" diyen erkekler ve de çok bunu habire söylüyor diye sıkılan kadınlar gördüm.
Gerçekten mi… İlginç… Diyalogların az, şarkıların çok olması nedeniyle ‘Uzun bir klip şeklinde düşünenler de olacaktır sanırım. Neler söylemek istersiniz, böyle düşünenlere?
Temel mesele dramatik bir yapı. Sonra perde de ne gördüğünüz. Ve geri kalan sıralama ile baktığınız zaman bir yönetmen olarak söylüyorum; bu bir sinema filmidir. İyi seyirler dilerim.
Film Sezen Aksu şarkılarının olması ve konusu nedeniyle hüzünlü, duygusal olduğundan mimiklerinde bazen yetersiz kaldığı anlar da olmuştur, insanların hayatındaki gibi. Mimikleri en kolay ifade eden ve zorlananlar kimler oldu?
Hiç bir oyuncum, filmin hiçbir noktasında zorlanmadı. Çok güzel anlaştık ve her şey istediğim gibi oldu.
Oyuncular konuşma olmadan sadece mimiklerle rollerine hayat veriyorlar. Bu zor bir şey olsa gerek diye düşünüyor insan. Yani konuşma olmadan anlatmak istediklerinizi anlatabilmek... Mimiklerin de yetersiz kaldığı anlarda ne yapar insanoğlu?
Konuşur! (Gülüşmeler)
Fragmanda bir cümle dikkatimi çekti. Aşk ve acı birbirine benzer. İkisi varken alışamazsınız. Alıştığınızı sandığınız anda ikisi birden yok olur" Öyle mi gerçekten?
İkisine de varken alışamazsın. Alıştığını hissettiğin anda da yok olmaya başlamıştır ve yok olur. Böyle düşünmesem yazmazdım, söylemezdim. Ama kontrol etmek isteyen kendi hayatına bakabilir. İzleri kalır ama kendisi yok olmuştur.
Halbuki biri mutlaka kalıyor insanın hayatında diye düşünüyorum. İkisi birden yok olmuyor. Yani aşk varken acı yok olur, acı varken de aşk... Mutlaka biri vardır yani.
Duygunun matematiksel tanımı mı olur? İkisi birden, biri var biri yok, ikisi de yok. Böyle tanımlanamaz. Dediğim gibi izleri kalır ama kendisi yok olmuştur.
Filmdeki aşk hikayesini Erol Günaydın anlatıyor. Usta oyuncu Erol Günaydınla çalışmak nasıldı, neler hissettirdi?
Erol Abiyi ‘Hayatımda bir kere çeksem yeter derdim. Çektim. Gözüm açık gitmem. Yaşından, yıllarından falan değil kendisinden dolayı. Çok doğal. Gerçek hayatta da…
Diyalogların yok denecek kadar az olmasını filmi olumlu olumsuz ne şekilde etkileyecek?
Bir filmi diyaloglar etkilemez diyerek film yaptım. Diyalog azlığının çok da önemli olmadığını filmde anlatmaya çalıştım. Umarım bu bakış açısını bir miktar değiştirir ve filmi etkilemeyeceğini bir nebze olsun fark eder insanlar.
17 Sezen Aksu şarkısından çıkan hüzünlü bir kadının hikayesi. Hüzün hayatımızda hep var. Hüzünü sevmesek de kabul etmek istemesek de yaşıyoruz. Yoksa yaşatmanın yanısıra daha da dibe çekebiliyor insanı. Hüzünü alt edebilmek nasıl daha kolay?
Hüzün, acı… Bunları ikiye ayırıyorum. Gerçekten acı olanlar ki bu sadece ölümdür, hastalıktır. Başkasının başına geldiyse dua etmek, sizin başınıza gelmediği için de şükretmek tek yol bence. Sizin başınıza geldiyse, başkasının başına gelmesin diye dua etmek tek yol. Ne alt edilebilir ne kaçılabilir.
Kesinlikle… Hüzün alt edilemiyor ve de kaçılamıyor. O halde geri kalan…
Geri kalan hüzün acı tatlıdır. Tadını çıkarmak gerek.
Ailenizde müzisyenler var. Siz gitar da çalıyorsunuz. Müzikle ilginiz ne durumda? Hobi olarak mı… Yoksa ilerde bir albüm yapacak kadar mı…?
Hiçbir sanat dalı hobi olarak nitelendirilemez. Hiçbir sanat dalı icraatı ticari anlamda bir çalışmanın olup olmaması ise değerlendirilemez. Müzik hayatımda hep vardır ve olacak.
Reklam yönetmenliği yaptınız daha önce. Tabii ki kıyaslanamaz ama reklam yönetmenliği ile sinema yönetmenliği arasındaki bariz farklar neler?
Bir dönem asistanlığını yaptığım Ali Erdemciden alıntı; ‘Sinema filmi yönetmeni kendi filmini çeker.Reklam yönetmeni başkasının filmin kendi filmi zannederek çeker.
Bir çok ilki barındırması nedeniyle, bu filmin başarı oranı ne olacak sizce?
Başarı rölatif. Bir çok ressam tablolarını şu anki fiyatları ile yaşarken satsaydı belki de resim yapamaz hale gelirdi. Başarının ne tanımı, ne zamanı var. Ben de asla sonuçları kendime hedef koymam. Hedef hep yaptığım işi en iyi yapmaktır.
Peki ya işi iyi yaptıktan sonra…
Sonuçlardan hangisi gelirse gelir. Ne zaman gelirse gelir. Belki de ben göçüp gittikten sonra gelir. Bunların hiçbirini hedef koymam kendime. Ama filmi ne kadar çok insan izlerse bu tabi ki beni mutlu eder. Çünkü çok büyük bir emek var her filmde. Sadece benim filmim değil hepsinde var. Çok fazla insanın emeği, zamanı ve hatta parası ile yapılıyor bunların hepsi. Ve de bizim için yapılıyor. İzleyelim, dinleyelim, okuyalım diye. Ben kendi adıma yapılanları elimden geldiğince takip ediyorum. Emeklerine saygı gösteriyorum. Benim filmim de buna dahil umarım çok kişi seyreder. Tekrar ediyorum bunu her film için söylüyorum.
ekolay.net, Melike Birgölge
Kaynak: Alıntıdır Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |