Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 145,988
Tesekkür: 45
92 Mesajinıza toplam 143 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Gözleriyle konuşan oyuncu Çırağan Sarayı'nın Sultan Suit'inde Halit Ergenç'i bekliyorum. Burası Avrupa'nın en büyük suit odası, içeride birkaç saat sıkılmadan saklambaç oynayabilirsiniz. Tam bunları düşünüp, odaları keşfetmeye çalışırken koskoca mavi gözleriyle Halit Ergenç enerjik bir şekilde suitin kapısından içeri giriyor. İşte o sırada işimin bu tarafını çok sevdiğimi düşünüyorum. Ofiste sıkıcı bir şekilde, bilgisayar başında sabahtan akşama kadar çalışmak yerine Çırağan Sarayı'nın Sultan Suiti'nde, Türkiye'nin en çok izlenen dizisinin popüler ve yakışıklı oyuncusuyla konuşabiliyorum.
Vakit kaybetmeden fotoğraf çekimine başlıyoruz. Kamera karşısında çok rahat bir tavır sergileyen Halit Ergenç fotoğraf makinesine karşı aynı rahatlıkta değil. Sık sık ara veriliyor, şekersiz filtre kahveler içiliyor. İç mekanda çekimlerimizi tamamladıktan sonra biraz da dışarıya çıkmaya karar veriyoruz. Dondurucu havaya rağmen objektifimiz, Ergenç'in samimi pozlarını yakalıyor. Röportajımız da bir o kadar içten oluyor.
Dizide özellikle ikili sahnelerde adeta gözlerinizle konuşuyorsunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
Bu, yönetmenimiz Kudret Sabancı'nın tercihi. Sahnede mekanın ne olduğunu, hangi konumda olduğumuzu muhakkak gösteriyor. Ama iki kişi karşılıklı olarak önemli bir şeyi konuşuyorsa özellikle yakın plan çekiliyor. Çünkü o sırada önemli olan o iki kişinin konuştukları ve verdikleri reaksiyonlar. Sözün olmadığı yerde vücut dili gibi araçlar kullanıyorsunuz. Seyirci ister istemez o insanları yakından görüp merak ediyor gelişmeleri. Bir de daha samimi oluyor sanki. Dizide birçok kare olmasına rağmen sizin aklınızda kalan kısım onlar. Çünkü dizinin en etkileyici tarafı o sahneler.
Bir dizi senaryosu önünüze geldiğinde oynayacağınız karakterin hangi yönleri cezbediyor sizi?
Bu seçim, onu oyun arkadaşı olarak benimseyip benimsemeyeceğinize bağlı. Yani ben o karakteri oynarken ne kadar tadını çıkarabilirim, ne kadar eğlenebilirim ve onu ne kadar gerçek, verimli, eğlenceli hale getirebilirim. En önemlisi bu. Bu, bir oyun benim için. O karakteri canlandırmak ise çok hoş bir eğlence ve hoş bir serüven. Eğer ben o işi yaparken mutsuz olacaksam o zaman zaten o işi güzel yapamam.
Televizyonda asla canlandıramam dediğiniz bir rol var mı?
Var tabii. Benim bir hayat görüşüm, bir yaşam tarzım var. Bu görüşün dışında bir şeyi insanlara fikir olarak sunamam. İnanmadığım bir şeyi nasıl sunabilirim ki? Aynı şey tüccar için de geçerli. Adam ürününe inanmazsa satamaz. En azından savunabileceği, inandığı bir nokta bulmak zorunda.
Evlilikle beraber hayatınızda neler değişti?
Evlilik güzel bir şey. Gerçekten kendimi çok iyi hissediyorum. Gizem sayesinde evim eve benzedi. Evimiz ev oldu onunla birlikte. Yani benim için her anlamda daha iyi oldu.
Hafta sonlarınız nasıl geçer?
Muhakkak güzel bir kahvaltı yaparız eşimle. Ondan asla taviz vermiyoruz. Çok acele çıkmamız gerekiyorsa o ayrı. Ama rahat bir günse sofra kurulur, ekmeklerimiz kızarır. Ben menemen yaparım. Beyaz peyniri çok severim. Kedimiz Kızım ortalıkta gezinir. Ona maması verilir. Balkon kapımızı açıp, tertemiz bir havayla güne başlarız. Ondan sonrası artık bazen gezmek tozmak, bazen evde kalıp film izlemek olur. Rahat geçer.
Dizilerde hep gözü kara aşık rollerdesiniz. Gerçek hayatta aşk sizde nasıl bir etki yaratıyor?
Bunu Gizem'e sormak lazım. Aslında aşk bana çok fazla enerji veriyor.
Ev işleriyle aranız nasıl? Yardımcı olabiliyor musunuz eşinize?
Ben çok uzun süre yalnız yaşadım. Dolayısıyla ev işlerine yatkınımdır. Evimin temizliğini kendim yapardım. Bulaşığımı yıkarım, yemek yaparım, ütü çok güzel yaparım. O yüzden yardım edebiliyorum ona da.
İyi yemek yapar mısınız?
Uzun zaman oldu aslında yemek yapmayalı. Gizem yapıyor sağ olsun, ben de arada yaparım. En çok sebze yemeği yapmayı severim. Tarif okuyup yemek yapmak çok zor değildir benim için.
Beslenmenize dikkat ediyor musunuz?
Çok deli dolu, sağlıksız yemekler yemem. Kahvaltı en sevdiğim öğündür. Kahvaltıda reçel çeşitleri yemeyi çok severim. Patlıcan, incir gibi ev yapımı bir takım reçeller mutlaka olur evimizde. Asla kola gibi asitli içecekler içmem, hamburger yemem. Sigara kullanmıyorum. Şeker de mümkün olduğunca kullanmam. Ama şekerleme severim, çikolata da çok severim. Mecbur kalmadıkça zincir restoranlarda fast food yemem.
En çok sevdiğiniz yemekler neler?
Zeytinyağlı yemeklere bayılırım. Eskiden hep dışarıda yerdim. Şimdi Gizem çok güzel yemekler yapıyor. Enginar, yaprak sarma severim. Aslında benim ayırdığım yemek yoktur. Sadece yemeğe tuz ekmem.
Buzdolabınızda mutlaka bulunması gerekenler nedir?
Mutlaka beyaz peynir olur. Beyaz peynir çeşitlerinden asla vazgeçemem. Amerika'da yaşadığım bir dönem vardı. O dönemde de en çok beyaz peynirin hasretini çekip, Türk marketleri bulup beyaz peynir almıştım. Ama yine de mutsuz olmuştum çünkü oradaki beyaz peynir buradakiler gibi değildi. Bunun dışında dolabımda kesinlikle süt ve soda olur. Bir de benim buzlukta meyve pürelerim vardır. Mutlaka her mevsimin meyvesini yaparım. Uygun şekilde püre haline getirip buzluğa atarım. Ve sonra o pürelerden alkollü veya alkolsüz kokteyller hazırlarım. Mürdüm eriği, üzüm, kayısı, erik, çilek gibi yaz meyveleri en çok kullandıklarım. Bunu Amerika'dayken öğrenmiştim.
Amerika'ya ne zaman gitmiştiniz?
1999 yılında New York'a gittim. Hayatımı tamamen değiştirip bir süre orada yaşamak, hayat kurmak istedim. Buradaki her şeyi satıp toparlayıp öyle gittim oraya. Yani ben de bir nevi Amerikan rüyasını yaşamak istedim. Fakat gittiğim zaman o ortamı hiç sevmedim. Başta çok enteresan geldi ama sonra yaşamak için hiç ilginç bir yer olmadığını anladım. Mutsuz oldum orada. Ülkemi, Türkiye'yi, İstanbul'u, insanları çok özledim. Orada insanlarla kurduğunuz ilişkiler buradakiler gibi olamıyor. İnsanlarla sohbet edemiyorsunuz kolay kolay. Etseniz bile oradaki insanların hayat görüşüyle benimki çok farklı düştü. Ve bir buçuk sene kaldıktan sonra geri döndüm buraya.
Orada ne iş yaptınız?
O arada ilk gittiğimde bütün seçmelere girdim. Bir çocuk müzikalinde oynadım. Aynı zamanda garsonluk, barmenlik yaptım. En son çalıştığım yer kahvaltı veren bir dükkandı. Meyve suları, meyve püreleri hazırlayan bir bölüm vardı orada çalıştım. İşte meyve suları yapımı oradan kalma. Onlar 'smoothie' diyorlar. Bir yandan da oyunculuk yapıyordum. Fakat çok mutsuz oldum. Bu bir vesile oldu ve burada bana bir iş çıktı. 2001 yılında geldim. Yağmur Ajans yapımı Baba'da rol aldım. 15 bölüm devam etti. Ondan sonraki sezonda da Zerda dizisi başladı zaten. Olaylar kendiliğinden böyle gelişti.
Kaderci bir yapınız olduğunu söyleyebilir miyiz?
İnsan bir hedef koymalı kendine muhakkak. Ama tabii kendini at gözlükleriyle sınırlandırmamalı hayat boyunca. Benim başıma hep böyle şeyler geldi. Ben lisede okurken şarkı söylemeye başladım. İstanbul Teknik Üniversitesi, Gemi İnşaat Bölümü'ne girdim. İki sene okuduktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi, Konservatuar Opera Bölümü'ne geçtim. Orada üç sene okuduktan sonra müzikal bölümü açıldı, bu kez o bölüme kayıt oldum. O sıralarda müzikalde okuyup dans dersleri vermeye başladım. Sonra tiyatroya başladım. Ve ardından diziler geldi. Baktığınız zaman, hayat sürekli beni başka başka yerlere götürdü. Bunlardan da insanın kendini alıkoymaması lazım. Bir hedefim ve yapmak istediklerim var. Gelen her şey tecrübe olarak bende birikiyor.
Bu noktaya ulaşmak için de o tempoyu yaşamak gerekiyordu değil mi?
Evet, ben sevdiğim işi yapmayı ve yaptığım iş için de çok çalışmayı severim. Hedefi uğruna elinde avucunda ne varsa vermeli insan. Yoksa olmaz.
Tiyatroda oynadınız mı hiç?
Evet, Amerika'ya gitmeden önce burada hem müzikallerde oynamıştım hem tiyatroda. Atatürk Kültür Merkezi'nde, İstanbul Devlet ve Opera Balesi'ndeki müzikallerde oynadım. Ancak daha sonra dizi temposundan tiyatroya devam edemedim.
Sinema filmi projesi var mı planlarınız arasında?
Yakın zamanda İlk Aşk'ta oynadım. Ondan evvel Tramvay isimli bir filmde oynamıştım. Babam ve Oğlum'da da kısacık bir rolüm vardı. Sinemayı seviyorum ve istiyorum da. Birkaç proje vardı ama zaman konusunda anlaşamadık. Dizi çalışmalarım olduğu için filmin zamanlaması uymadı. Dizide başlıyoruz, bir hedef belirliyoruz ve çok uzun süre koşuyoruz. Bir dizi üç yıl bile sürebiliyor. Sinemada ise her şey daha farklı gidiyor. Ayrıca, sinemayla ilgili benim kafamda da bir takım hikayeler var. Ufak tefek bir şeyler karaladım ama gelecek ne gösterir bilinmez.
Neler size ilham verir?
Müzik çok etkilidir benim için. O yüzden her sabah kalkar kalkmaz ruh halime göre müzik açarım. Eğer günün devamında çok fazla iş varsa, çok fazla çalışılacaksa çok enerjik bir müzik bir anda beni güne hazırlayabilir.
50 yaşında kendinizi nerede ve nasıl hayal ediyorsunuz?
50 yaşında kendimi at üzerinde ormanda gezinirken hayal ediyorum. Çok severim atları. Sağımda solumda çocuklarım olabilir. İki çocuk olsun diyorum ama tabii şimdiden bunu bilemeyiz. Şu bir gerçek ki 50 yaşında unumu eleyip eleğimi asmış olmayacağım. Mutlaka çalışıyor olurum.
Kimsenin hakkınızda bilmediğiniz bir şey var mı?
Belki çok az kişinin bildiği bir şeydir bu; ben suyun altında çok huzurlu olurum. Amatör olarak serbest dalış yapıyorum. Ama derine dalmayı ve su altında çok uzun süre kalmayı çok seviyorum. Denizi çok seviyorum. Bu yüzden her fırsatta dalmaya gidiyorum.
'Asla vazgeçmem' dediğiniz üç prensibiniz nedir?
Dürüstlük, açık fikirlilik, açık yüreklilik. Çünkü bazen istemeyerek kendinize karşı dürüst olamıyorsunuz. Bu, kimseyi kandırmak anlamına gelmiyor. Sadece kendinizi iyi tanımak için önemli. Bunları anlamak benim için biraz zaman aldı hayat içerisinde. Yani içinizde ne varsa onu ortaya koymanız lazım. Öyle olunca hayat birçok açıdan kolaylaşıyor.
Kendinizde sevmediğiniz özellikleriniz neler?
Geçmişte dönemsel tembelliklerim oldu. Bazen onlardan dolayı kendimi kötü hissedebiliyorum. Öyle zamanlar var ki bir sürü iş oluyor ama ben hiçbirini yapmak istemiyorum, yapmıyorum. Halbuki yapsam kendimi daha iyi hissedeceğim. Bu çocukluktan kalma biraz da. Çocukken okuldan gelirdim. Ödevlerim olurdu. Annem bana ödevimi bitirdikten sonra istediğimi yapabileceğimi söylerdi. Ben o ödevi bir türlü yapamazdım. Şimdilerde de dönem dönem böyle krizlerim oluyor. Ama artık kolay atlatıyorum onları. Kendi kendimin polisi oldum. Diyorum ki 'Şiişştt topla kendini! Hadi bakalım işi bitir'. Bir yandan da oflayarak yapıyorum ama tabii. Dolayısıyla bununla çok daha kolay baş edebilmeyi isterdim.
Spor yapmaya vakit ayırabiliyor musunuz?
Aslında uzun süredir yoğun çalışma temposundan dolayı spor yapamıyordum. Ama iki hafta önce düzenli spor yapmaya tekrar başladım. Haftada iki, bazen üç gün spora gidip biraz koşu ya da yürüyüş yapıyorum, biraz da havuzda yüzüyorum. Ağırlık çalışmayı pek sevmiyorum.
Bu kadar yoğun bir tempoda alışveriş deyince aklınıza nasıl bir sahne geliyor?
Dizi çekimleri çok yoğun olduğu için genelde alışverişe çıkmaya pek vakit ayıramıyorum. Her hafta bir bölüm yetiştirdiğimiz için bazen 48 saat bile çalıştığımız oluyor. Ama boş zamanlarda alışveriş yaparım, gerçi kıyafet bunların arasında en az zaman ayırdığımdır. Sadece bir şey almak için alışverişe çıkmam çok nadirdir. Bir şeylere ihtiyacım olması lazım ki alayım. 'A şu çok güzelmiş, bu çok iyiymiş' deyip almam. Önce beğenmem lazım. Örneğin 'Bir gömlek almalıyım, şuradan herhangi bir gömlek alayım' diye düşünüp alışveriş yapmam. Böyle olunca da aldığım bir şeyi çok uzun süre kullanıyorum. Artık o aldığım kıyafet beni bırakır, ben ancak öyle ondan vazgeçerim. Benim öyle paltolarım var beş senelik, on senelik. Ayakkabılarım var öyle uzun süreli kullandığım. Öte yandan ev alışverişini ya da mutfak alışverini çok severim. Yeşilliklerin, sebzelerin, meyvelerin hepsini tek tek seçerek alırım. Market alışverişi benim için bir zevktir.
Özge Zeki / Cosmopolitan
Kaynak: Alıntıdır Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |