Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Kişisel Gelişim Klubü > Genel Kişisel Gelişim Cd'leri > Motivasyon

Uyarılar

Motivasyon moral motivasyon, motivasyon çalışmaları, motivasyon eğitimi, motivasyon önemi, motivasyon nedir, motivasyon makale, motivasyon örnekleri, motivasyon eğitim, iletişim motivasyon, motivasyon teorisi, yönetim motivasyon, motivasyon yönetimi, işletme motivasyon, işletmelerde motivasyon, liderlik motivasyon, güdülenme motivasyon, motivasyon için, iş motivasyon, motivasyon teorileri, motivasyon teknikleri, eğitimde motivasyon, motivasyon kuramı, motivasyon anket

HOŞGELDİN YAŞAM!

Genel Kişisel Gelişim Cd'leri ve Motivasyon HOŞGELDİN YAŞAM! Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız HOŞGELDİN YAŞAM! Duygu Güner Sabahın göz değmemiş tüm güzellikleri seriliyor gözlerimin önüne. Böylesine net, böylesine duru ve böylesine temiz olabilir miydi hayat? Değil dokunmaya, bakmaya bile kıyılamayan yaşam tüm bunların hiç farkına varılmadan yaşanabilir miydi bunca zaman? Sabahı sabah yapan, ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Motivasyon telkin cd indir izle İstanbul Motivasyon nerededir kimdir Motivasyon çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Motivasyon hipnoz Motivasyon olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Motivasyon hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Motivasyon kuantum düşünce kitap haberi

HOŞGELDİN YAŞAM!

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 18-04-2008, 12:24 PM   #1 (permalink)
Binbaşı
 
cent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 1,632
Tesekkür: 234
488 Mesajinıza toplam 2,287 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
cent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to all
Standart HOŞGELDİN YAŞAM!


HOŞGELDİN YAŞAM!






Duygu Güner



Sabahın göz değmemiş tüm güzellikleri seriliyor gözlerimin önüne. Böylesine net, böylesine duru ve böylesine temiz olabilir miydi hayat? Değil dokunmaya, bakmaya bile kıyılamayan yaşam tüm bunların hiç farkına varılmadan yaşanabilir miydi bunca zaman?

Sabahı sabah yapan, hayatı böylesi farklı kılan ve bir o kadar hayatın içinde olma isteği yaratan bu coşku, bu araştırma isteği, yapabilme cesareti ve tüm hissedilenleri aktarma hevesi zihnin hangi köşelerinde saklanmıştı bugüne kadar?

Avuçlarımızın arasında sımsıkı tuttuğumuz, uçup gitmesin diye kilitli kutularda, kendimizden uzak köşelerde sakladığımız yaşam meğer ne kadar da farklı yaşanabiliyormuş. Hayatı korumak adına, uçup gitmesini önlemek adına sözde yaşananlar, el ucuyla dokunulup göz ucuyla görülenler, hayatı tekdüze yaşamanın dışına taşıyabilmiş miydi bizleri?

Hiç fark etmiş miydik uzun kuyruklu alaca karganın kanatlarındaki o eşsiz beyaz desenleri, hiç dinlemiş miydik baharın müjdecisi kuşların sabahın alaca karanlığındaki ezgilerini? Hadi bunları gözden kaçırdık diyelim, kaç kez içinde bulunduğumuz an’ı yaşamıştık taa iliklerimize kadar?

Yaşam nehrinin akışına doğrudan müdahale etmek zor. Bizim yaklaşımlarımız hep zihnimizde yarattığımız dünya modelimize göre oluyor. O modele göre düşünüyor, o modele göre davranıyor ve o modele göre hissediyoruz. Ama o model yaşamın kendisi değil. Kendi gerçekliğimizin nehrin sularındaki bir yansıması, görmek istediğimiz gibi bir görüntüsü sadece. Ne garip! Kendi şartlanmalarımızın, düşünce kalıplarımızın oluşturdukları mıydı yoksa yaşamı kutulara kilitletip tekdüze yaşatan bize? Bu yüzden mi fark edememiştik yaşamın zenginliklerini? Evet ama nasıl değişebilirdi zihinlerdeki birçok kalıp? Bizi biz yapan bunlar değil miydi? Tüm bunları hissetmek insanı kendisine yabancılaştırıp nasıl da bir o kadar yaklaştırabiliyordu? Ve tüm bunları düşünmek; bilmek, anlamak, yaşamak hissini nasıl da doruklara çıkartabiliyordu bir anda. İnsanın kendine yabancı olmadığını hissetmesi için yaşam nehrinin içinde olmak, onunla bir akmak gerekirmiş meğer.

Tüm kaygılardan, korkulardan uzak sadece ve sadece akmak... Karışmak nehrin sularına, o suda bir damla, o damlada bir sevinç, o sevinçte bir umut olmakmış yaşam. Nehrin kendisi kadar duru, canlı ve dinamik olmakmış meğer.




 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
yokluk ,varlıgın aynasıdır.



Dünyayı isterken de sus,
Bir dileğe kavuşmak isterken de.
Öylece seyre dal gitsin…
mevlana
cent isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 18-04-2008, 12:26 PM   #2 (permalink)
Binbaşı
 
cent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 1,632
Tesekkür: 234
488 Mesajinıza toplam 2,287 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
cent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to all
Standart Ynt: HOŞGELDİN YAŞAM!

YARATICILIK VE BİLİNÇDIŞI






Duygu Güner



Çevrenize baktığınızda görebildiğiniz şeylerin çoğu yaratıcılık sonucunda ortaya çıkmıştır: Kitaplar, binalar, bilgisayarlar, mobilyalar, yollar, televizyonlar, uçaklar, müzik, resim, edebiyat... Bu liste sonsuza kadar gider. Tüm bu şeyler bir zamanlar birilerinin zihnindeki rüyadan ibaretti. Şimdi ise gerçekler. Bu gerçekten de sihirli bir şey. Tüm bunları mümkün kılan şey ne? Nasıl ortaya çıktılar?

Einstein sık sık alıntılanan meşhur sözünde “İmgeleme bilgiden daha önemlidir.” demişti. Bu söz imgeleme olmaksızın bilginin işe yaramaz olduğunu açıkca ima etmektedir. İmgeleme bilgiye can veren bir süreçtir ve yaratıcılıkla birlikte değişimin, adaptasyonun ve evrimin ardındaki itici güçtür. İnsan yaratıcılığı yeni olasılıkların ve umudun, rüyaların, eylemlerin ve başarıların kaynağıdır. Aynı zamanda belirsizliğin ve güvensizliğin de kaynağıdır. İmgeleme ve yaratıcılık birçok problemlerimizin çözümü olduğu gibi aynı zamanda kaynağıdır da.

Yaratıcı süreci geliştirmek ve yönetmek için her insanın aşması gereken bazı engeller var. Yaratıcılık bireysel bir şeydir. Hepimiz yaratıcı olmayı kendimize göre öğrenir ve yaratıcı olduğumuz durumlarda bunu nasıl yaptığımızı bilmeyiz. Bugün birey olarak yaptığımız şeylerin çok büyük bir kısmını çok küçük yaşlardayken birer birer öğrendik. Doğduğumuzda bunların hiçbirisini bilmiyorduk. Bunları öyle bir öğrendik ki, nasıl öğrendiğimizi hatırlayamadığımız gibi, bunları nasıl yaptığımızı da bilmez hale geldik. Kısacası yaptığımız pek çok şeyi bilinçdışı olarak yapıyoruz. Ancak bilinçdışı olarak yapıyor olmamız bunların öğrenilmediği ya da bundan sonra öğrenilemeyeceği anlamına gelmiyor.



Bilinçdışı İnançlar ve Seçimler

Neden ortalıkta fazla miktarda Beethoven’lar, Einstein’lar, Balzac’lar dolaşmıyor? Eğer herkes kendi varlığında potansiyel yaratıcılık yeteneğine sahipse bizi bundan alıkoyan ve bu yönde gelişmemizi engelleyen şey nedir?

Bilinçaltının derinliklerinde yeteneklerimiz ve sınırlarımız hakkında birçok inançlar bulunur. Bunlar deneyimlerimiz tarafından da doğrulanmaktadır ama doğru oldukları için değil öyle olduklarına inandığımız için. Sahne hipnozcularının uygulamış oldukları bazı gösterileri hepimiz izlemişizdir. Örneğin hipnotik transta bir kişiyi önünde bir duvarın olduğuna inandırırlar ve o kişi o noktaya geldiğinde aynen duvara toslamış gibi kalır. Ya da başka telkinlerle o kişinin bedeni olmadık şeyler yapar hale gelir vs.

İşte aynen buna benzer biçimde içinde yaşadığımız kültürün bizim içimizde oluşturduğu bir sürü inançlar vardır. Her birimiz içinde yaşadığımız kültür tarafından hipnotize ediliriz. Ve buna inandığımız müddetçe bu koşulların dışına çıkabilmemiz pek mümkün olmaz. Bir süre bunlara alıştıktan sonra bu sınırların dışına çıkmayı isteyemez hale geliriz. Çünkü bu şartlar içerisinde kalmak bize daha güvenli gelir.

Ancak tarih yüzlerce kez göstermiştir ki, insani sınırlar hakkındaki popüler inançlar değişebilmektedir. Bir zamanlar asla yapılamaz olarak görülen şeyler günü geldiğinde sıradan biçimde herkes tarafından yapılabilir hale gelmiştir.

İnançların üzerimizdeki etkisi algılamayla başlar. Günlük yaşamda duyularımız üzerine çarpan uyaranların çok küçük bir kısmı farkındalık alanımıza ulaşır. Çünkü içsel bir gözlemci ya da bir mekanizma bilinçdışı olarak girdileri seçer, ayıklar ve onun süzgecinden geçmeyen hiçbir şey farkındalık alanımıza ulaşmaz.

Bazen evde kaybettiğimiz bir şeyi ararız. Ancak aradığımız şey bulmayı beklemediğimiz bir yerde durmaktadır. Oraya bakarız, fakat baktığımız halde o cismi görmeyiz. Sonra yanımıza bir başkası gelir ve “kör müsün, işte gözünün önünde duruyor” der. Bunu hepimiz yaşamışızdır. Bunun sebebi yanımıza gelen kişinin bizim baktığımız yere ön yargısız bir şekilde bakmasıdır. Ve işin en komik yanı bizim bu ön yargının asla farkında olmayışımızdır. Kısacası algıladıklarımız duyu organlarımızın algıladığından çok bizim algılamayı beklediğimiz şeydir.

Yaratıcı olmadığınızı mı düşünüyorsunuz? Bazı işleri yapabilmek için yeterince zeki olmadığınızı mı? Yoksa bazı şeyleri yalnızca dahilerin mi yapabileceğini? Eğer zihninizde bu tür inançlar varsa oyunu baştan kaybediyorsunuz demektir. Çünkü herhangi bir şeye yeteneğiniz varsa bile bu tip sınırlayıcı inançlarla o yeteneğinizi de baştan köreltmiş olursunuz. Aynen hipnoz altında şöyle ya da böyle olduğuna inandırılan insanlar gibi... Kendi kendinizi hipnotize ettiğiniz için o andan itibaren ne yapsanız bir ilerleme kaydedemezsiniz.



Yaratıcılığın Kaynağı: Bilinçdışı



Hepimizin bilinçdışı ya da bilinçaltı çok büyük bir yaratıcılık potansiyeliyle dopdoludur. Çünkü bilinçdışı aynı zamanda kolektif zihin alanına açılan kapıdır. Ve insanlığın kolektif zihin alanı aynen son zamanlarda gelişen internet gibi pek çok bilgilerle ve imgelerle doludur. Ancak bu alandan bir şeyler çekebilmek için zihnimizde onları ifade edebileceğimiz imgeler ve araçlar bulunmalıdır. Eğer bu araçlardan yoksunsak bilinçdışında bulunan o büyük potansiyel kendisini ifade edecek bir yol bulamaz ve açığa çıkmamış bir halde kalıp gider.

Yüksek düzeyli yaratıcılığa açılan kapı bilinçdışından geçmektedir. Bilinçdışında bugüne kadar edindiğimiz tüm deneyimlerin özleri bulunur. Ve orası gerçekten çok büyük bir kaynaktır. Ancak bu kaynağa kendisini ifade etme imkanı sağlamak için beynimizde buna uygun bir alan oluşturmak yaratıcı bireyler olma yolunda atılacak adımların başında gelir.

Yaratıcı insanların yaşamlarına baktığımızda en büyük eserlerini bilinçlerinin fazla bir müdahalesi olmaksızın çok hızlı bir şekilde yarattıklarını görürüz. Özellikle sanat alanında yüksek düzeyli yaratıcılık sergileyen insanlar eserlerini yaratırken bazen kendi iradelerine zıt bir biçimde gerçekleştiğini ifade ederler. Ancak bu tip insanlar aynı zamanda yaptıkları işle ilgili olarak büyük bir emek de harcamışlardır. İşte harcanan bu emek yaratıcılığın kendisini ifade edebilmesi için gerekli olan zeminin oluşmasını sağlar. Eğer böyle bir zemin oluşmazsa herhangi bir şeyin ortaya çıkabilmesi imkansızdır. Örneğin zihninde çok güzel resimler tasarlayabilen bir insan eğer eline fırçayı almaz ve beyninin ellerini kontrol eden kısımlarını da iyi bir şekilde geliştirmezse ressam olamaz. Ve bu yetenek de körelir gider. İyi bir ressam olabilmek için yalnızca iyi bir vizyona sahip olmak yetmez. Eline malzemeleri alıp zihninde gördüğü o resmi tuvale aktarması da gerekir. Aynı şey besteciler için de geçerlidir. Olağanüstü bir müzikal yetenek sergileyen, zihninde müzikler yaratabilen bir insan müzik eğitimi almaz, notaları öğrenmezse, zihninde duyduklarını asla kağıda aktaramaz.

Bu yüzden yaratıcılığı geliştirirken öncelikle yaratıcılık yönümüzü keşfetmek ve sonra da onun ortaya çıkması için beynimizi eğitmek gerekir. Kırklı, ellili yaşlardan sonra resme, müziğe, el sanatlarına başlayan ve çok başarılı olan bir sürü insan var. Bu insanların diğerlerinden hiçbir farkı yok. Tek farkları, kimseyi kaale almayıp bir şeyler yapabileceklerine inanmalarıdır. Hepimiz yaratıcı anlamda bir şeyler yapabiliriz. Hepimiz şu an yapabildiğimizi düşündüğümüzün çok ötesinde şeyler yapabiliriz. Ancak tek yapmamız gereken bunu yapabileceğimizi imgelemek ve o imgeye yürekten inanmaktır. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.






__________________
yokluk ,varlıgın aynasıdır.



Dünyayı isterken de sus,
Bir dileğe kavuşmak isterken de.
Öylece seyre dal gitsin…
mevlana
cent isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 18-04-2008, 12:28 PM   #3 (permalink)
Binbaşı
 
cent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 1,632
Tesekkür: 234
488 Mesajinıza toplam 2,287 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
cent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to all
Standart Ynt: HOŞGELDİN YAŞAM!

REGRESYON TERAPİSİ






Dr. Janet Cunningham



Regresyon Terapisi kısaca bir kişiye, zihnindeki anılarda geriye doğru gitmesi için yol gösterme sürecidir. Bu süreçte zihin, gençlik anılarına, çocukluk veya bebeklik dönemine, rahime veya bunların da ötesinde “transpersonel anılara” gidebilir. Bu anılar yaygın biçimde “geçmiş yaşamlar” olarak bilinmektedir.



Regresyon Terapisinden faydalanmak için tekrardoğuş inancına sahip olmak şart değildir. Aslında, birkaç bin geçmiş yaşam regresyonu yapmış olmama karşın bu anıların ne olduklarını hala tam olarak adlandırabilmiş değilim. Bunlar:



· kişinin farklı bedenlerde tekrar tekrar bedenlenmesinden doğan bireysel ruh anıları,

· kişinin bilinçdışı fantezileri veya kişiliğinin ihtiyaçları,

· Carl Jung’un “kolektif bilinçdışı” dediği şeye erişim,

· arşetipik anılara uzanma veya

· bilim adamları tarafından henüz keşfedilmemiş bir ruhsal DNA



olabilirler. Belki de insanlar “geçmiş yaşamlar”ından söz ettiklerinde zaman zaman yukarıdakilerin hepsine ulaşmaktadırlar.



Bununla birlikte, kendi deneyimlerimden ve dünyanın dört bir yanındaki meslektaşlarımın deneyimlerinden yola çıkarak kesin olarak bildiğim şey şudur ki, hepimiz başka zamanların ve başka yerlerin anılarına sahibiz. Ve en önemlisi: Bizler bu anılardan etkilenmekteyiz!



Regresyon Terapisinden en iyi yarar görebilecek olan kişiler, (a) sürekli olarak tekrarlanan ve (b) bu yaşamlarında hiçbir nedeni yokmuş gibi görünen bir sorunu (veya meselesi) olan kişilerdir. Aşağıda verdiğim örnekleri, bu iki olasılığa uyarlayabilirsiniz. Şüphesiz, kişinin regresyon terapistine gitmesine yol açan pek çok başka neden olabilir.



(a) Adına “Jane” diyeceğim bir hastam erkeklerle ilişkilerinde sürekli aynı davranış modelini tekrarlamaktadır. Genelde, bağımsız ve güçlü bir genç kadındır, ama bir ilişkiye girer girmez kendisini kaybetmektedir; hayatındaki erkeğin kulu kölesi olup mutsuz ve depresif bir hale girmektedir.

(b) “Jim”in ise yalnızca bu yaşamına bakıldığında, akla yatkın görünmeyen bir su korkusu vardır.



Genelde, ilk seansta regresyon terapisti hastanın sorunu ve hayatının genel hatları hakkında bilgi toplar ve değişmiş bilinç halinin ne olduğunu açıklayıp bir regresyon seansının neler içerdiğini anlatır. Regresyon yaptırmakla ilgili sorular veya kaygılar ele alınır. Eğer danışan belirgin sorununun “kökündeki esas nedeni” arayıp bulmak için bilinçaltını keşfe çıkmaya hazırsa bir başka tarih için randevu alır.



“Kökteki neden”e gitmek hastanın bilinçaltı zihninde saklı kalmış bilgileri ve anıları ortaya çıkarabilir. Bu anılar unutulmuş veya gömülmüş çocukluk deneyimlerinden, annenin deneyimleri veya duygularıyla ilişkili olarak rahim içi anılarından ya da bir geçmiş yaşamdan kaynaklanabilir.



Vermiş olduğum gerçek hasta örneklerinde:



(a) Jane 1800’lü yıllarda, İngiltere’deki zengin ve nüfuzlu bir ailenin evinde çalışan yaklaşık 12 yaşında bir hizmetçi kız olduğuna ilişkin anılara gitti. (Bu yaşamında ABD’de yaşamaktadır ve hiç ülke dışına çıkmamıştır). Geçmiş yaşamının anılarında, evin beyi ona “sahip olmakta”, her istediğinde kızdan fiziksel açıdan faydalanmaktaydı ve kızın bunlara karşı koyabilecek gücü yoktu. Evin hanımı kocasının eğilimlerinden haberdardı. Bu yüzden genç kız hamile kaldığında sessizliğini korudu. Ancak evin hanımı, hizmetçi kızın hamile kaldığını öğrendiğinde çok öfkelendi ve kızı suçlayıp evden kovdu. Genç kızın gidecek başka yeri yoktu, sonunda sokaklarda çalışan ve hayatta kalabilmek için erkeklere bel bağlayan bir fahişe oldu.





(b) Jim’in anıları onu açık denizde, büyük bir balıkçı teknesinde olduğu bir ana götürdü. Güçlü ve tecrübeli bir denizciydi; kasırga gibi güçlü bir fırtına aniden üstlerinde patlayana dek kendine güvenli biriydi. Jim tekneye çarpan ve onu bir oyuncak gibi savuran ürkütücü dalgaları, mürettebatın tekneyi kontrol edemediğini ve nasıl öldüklerini gördü. Sonunda geminin batışını ve soğuk sulardaki ölümünü anlattı.



Bu iki örnekte, hastalar korku, kızgınlık ve çaresizlik duygularından geçerek, yani bu deneyimleri yeniden yaşayarak serbest bırakabilmişlerdir. Bugünkü yaşamlarının belirli ve kendine has kalıplarını anlayabilmişler ve geçmiş yaşam etkilerinin onları nasıl engelleyip tuttuğunu görebilmişlerdir. Jane neden otomatik bir şekilde itaatkar davranmaya başlayıp hayatındaki erkekleri memnun etmeye çabaladığını anladı. Jim bu yaşamında suya karşı duyduğu mantıksızca korkuyu anladı. Bu gibi anılar bilinçdışı zihinden bilinçli farkındalığa çıkartılırken, sıkışmış veya bloke olmuş enerji serbest kalır ve yeni adımlar daha büyük bir özgürlükle atılabilir.



Regresyon Terapisi hem bir sanat hem de bilimdir. Bilim olarak, “danışan odaklı” bir iyileştirici tedavi şekli olarak kabul görmektedir. Terapist veya uygulamacının “teşhis”te bulunmasından çok, tüm yanıtların hastanın bilinçdışı zihninde yattığını kabul etmektedir. Regresyon uygulaması yapan kişi, hastanın bilinçdışı anılarında geriye doğru gitmesine, nedene veya nedenlere ulaşıp keşfetmesine ve onun bunları yeni bir çerçeveye oturtmasına yol göstermek amacıyla çeşitli teknikler ve beceriler kullanır.



Sanat olarak, Regresyon Terapisi uygulamacının yaratıcı ve sezgi sahibi olmasını gerektirir. Hastanın anılarında veya deneyimlerinde nereye gideceği asla bilinemez. Şefkat ve empati hasta tarafından enerjetik olarak hissedilmektedir, eğer bunlar eksikse hasta, anıların bilinçaltından yükselmesine izin verecek şekilde kendini serbest bırakamayabilir.



Regresyon Terapisi elbette tek başına her şeyin çözümü değildir ve herkese uygulanması mümkün değildir. Zihinsel ve duygusal açıdan aşırı derecede dengesiz kişilere uygulanmaz. Yalnızca merak amacıyla denemek isteyen birine de önermem, çoğunlukla sonuç tatmin edici olmayacaktır. Fakat bugüne kadarki deneyimlerim ışığında şunu söyleyebilirim ki, uygun olduğu durumlarda regresyon terapisinin yerini hiçbir şey tutmaz. Ortaya çıkan deneyimleri ister gerçek geçmiş yaşam deneyimleri ister bilinçdışının fantezileri olarak yorumlayalım hiç fark etmez. Önemli olan bu tekniğin sağlamış olduğu yararlardır ve vakaların büyük çoğunluğunda üzerinde çalışılan sorunla ilgili olarak çok hızlı ve kalıcı bir iyileşme olmaktadır



Kısacası regresyon terapisi kendisini daha derinden araştırıp keşfetmeye hazır olan bir kişi için, sürekli olarak tekrarlanan bir davranış kalıbı sebebiyle acı çeken ve kendini sıkışmış hisseden bir kişi için veya ruhsal yolu (bunu her nasıl görüyorlarsa) izleyen biri için muazzam yarar sağlayabilir ve derin bir iyileşme sunabilir. Bence, Regresyon Terapisi kişinin ruhunu ve zihnini bu yaşamda kendisini tam anlamıyla ifade edebilmesi için özgürleştirmektedir.



© Dr. Janet Cunningham, 2006

Çeviri: Yasemin Tokatlı






__________________
yokluk ,varlıgın aynasıdır.



Dünyayı isterken de sus,
Bir dileğe kavuşmak isterken de.
Öylece seyre dal gitsin…
mevlana
cent isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 18-04-2008, 12:42 PM   #4 (permalink)
Binbaşı
 
cent - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Feb 2008
Mesajlar: 1,632
Tesekkür: 234
488 Mesajinıza toplam 2,287 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
cent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to allcent is a name known to all
Standart Ynt: HOŞGELDİN YAŞAM!

ALGILARIMIZ BAKIŞ AÇILARIMIZA GÖRE DEĞİŞİR






M. Reşat Güner



Hepimiz hayatımızda az ya da çok kendimizi daha farklı hissettiğimiz anlar yaşamışızdır. O anlarda her şey daha bir anlamlı, sorunlar daha bir uzak gelir bizlere ve içimizde bir sakinlik duygusu hakim olur. Ancak sonra bu hal yerini başka bir hale bırakır ve her şey yine eski haline döner. Aslında çevremizde ya da koşullarda değişen hiçbir şey yoktur ama sanki her şey değişmiş, yıpranmış anlamını yitirmiş gibidir. Bulunduğumuz yerdeki eşyalar aynıdır, pencereden baktığımızda gördüklerimiz aynıdır, duyduğumuz sesler aynıdır, ama hislerimiz farklıdır... Sonra yine keyfimiz yerine gelir ve tekrar her şey canlanır, vs.

Peki değişen nedir? Değişen elbette bizim algılama biçimimiz ya da bakış açımızdır, yani içsel bir durum. Buna bilinç hali de diyebiliriz.

Şimdi arkanıza yaslanın ve şunları düşünün: Etrafınızda gördüğünüz cisimler atomlardan oluşuyor ve bu atomların büyük bir kısmı aslında boşluk. Gözlerinizle algıladıklarınız yalnızca ışık vasıtasıyla gözlerinize yansıyan titreşimlerden ibaret ve bu titreşimler beyniniz tarafından imgelere dönüştürülüyor. Gördükleriniz yalnızca beyninizin yarattığı bir simülasyondan ibaret, yani bir tür hayal. Eğer gözleriniz daha yüksek frekansları algılayabilecek bir kapasiteye sahip olsaydı etrafınıza baktığınızda çok farklı bir dünya görecektiniz.

Şu anda bir binada, bir araçta ya da açıklık bir yerdesiniz. Yerçekiminin etkisiyle ağırlığınızı hissediyorsunuz ve böylece sabit durabiliyorsunuz. Dünya adı verilen bir gezegenin üzerindesiniz. Durduğunuz yer düz gibi görünse de aslında kocaman bir kürenin üzerindesiniz. Bu cisim güneş adı verilen bir yıldızın etrafındaki gezegenlerden biri. Güneş ise yaklaşık yüz milyar yıldızdan oluşan Samanyolu dediğimiz bir galaksinin hafifçe kıyılarında dolaşan orta büyüklükte bir yıldız. Bu galaksi ise bizim aletlerimizle tespit edebildiğimiz yaklaşık 200 milyar galaksiden birisi. Ve bu yaklaşık 200 milyar galaksi bizim evrenimizi oluşturuyor ve belki (büyük olasılıkla) o da sonsuzluk içerisindeki evrenlerden yalnızca bir tanesi. Şimdi bir an için gözlerinizi kapatın ve bütün bunları imgeleyin: Atomlar, cisimler, bulunduğunuz mekan, dünya, güneş sistemi, galaksi, evrenler...

Şimdi geri dönelim, Evrenler, galaksiler, samanyolu galaksisi, güneş sistemi, dünya, yaşadığımız kara parçası, bulunduğumuz mekan... Bazen hiç gitmediğimiz bir yere yolculuk yaparsınız ve döndüğünüzde evinizde ya da iş yerinizdeki eşyalar sanki değişmiş gibi gelir... Neden acaba?

Ressamlar büyük resim yaparken ne yaptığını görmek için geri çekilir ve bakar. Apartmanların yan duvarlarına kocaman reklam resimleri yapan ressamları görmüşsünüzdür. Resmi yaparken bütünü göremez, ama bütünü bilir, parçaları elindeki şablona uygun biçimde yapar ve ancak uzaktan bakan biri resmin bütününü anlayabilir. Ne kadar yaklaşırsanız resim o kadar anlamsızdır. Yaklaştıkça detaylar artar ve siz onların içerisinde kaybolursunuz. Ama resmi yapan kişi bütün bu detayları çizmek zorundadır. Çünkü o detaylar bütünü oluşturur. Her detay içinde bulunduğu çerçeveye göre anlam kazanır.

Bazı bilim dergilerinde mikroskop ile çekilmiş fotoğraflar görürsünüz. Ve altında “bu nedir?” diye sorar. Yanıt genellikle hiç tahmin bile edemeyeceğiniz bir şeydir. Çünkü o gözle göremeyeceğiniz bir detayın fotoğrafıdır. Uzaya giden astronotların bazıları dünyayı uzaydan seyrettikten sonra çok farklı bir bakış açısına sahip olduklarını ve her şeyin anlamının değiştiğini ifade etmişlerdir... Neden acaba?

Yaşam boyunca bütün deneyimlerimiz algılardan oluştuğuna göre, algılama biçimimiz yaşamımızın niteliğini belirleyen en önemli unsurdur. Yaşam tablosunu ne tür bir çerçevenin içerisine oturtursak anlamı ona göre şekillenir. Bu “anlamlar” bizim dışımızda değil içimizdedir.

Perspektifiniz ne kadar geniş ve çeşitliyse seçenekleriniz de o oranda fazladır ve bu seçenekleri ne kadar bütünsel bir açıdan görebiliyorsanız gördükleriniz gerçek anlamına o oranda yakın olacaktır.






__________________
yokluk ,varlıgın aynasıdır.



Dünyayı isterken de sus,
Bir dileğe kavuşmak isterken de.
Öylece seyre dal gitsin…
mevlana
cent isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


HOŞGELDİN YAŞAM!

Genel Kişisel Gelişim Cd'leri ve Motivasyon HOŞGELDİN YAŞAM! Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız HOŞGELDİN YAŞAM! Duygu Güner Sabahın göz değmemiş tüm güzellikleri seriliyor gözlerimin önüne. Böylesine net, böylesine duru ve böylesine temiz olabilir miydi hayat? Değil dokunmaya, bakmaya bile kıyılamayan yaşam tüm bunların hiç farkına varılmadan yaşanabilir miydi bunca zaman? Sabahı sabah yapan, ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Motivasyon telkin cd indir izle İstanbul Motivasyon nerededir kimdir Motivasyon çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Motivasyon hipnoz Motivasyon olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Motivasyon hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Motivasyon kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:56 PM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.