Bugün güneş Senin için doğdu.
Gün senin için özel olarak gönderildi.
Pencerenden uzanan sıcacık ve tazecik gün ışıkları, “Sen mühimsin” mesajını getiriyor sana.
Yaratıcın seni yeni bir “bugün”le önemsiyor.
Varlığımızı hissetmeyiz çoğu kez. Var edildiğimizi sık sık unuturuz.
“Sıradan” günlerin içinde “olağan” sıkıntıların kıskacında, “günü birlik” telaşların girdabında adeta sürüklenerek dahil oluruz günün içine. Var edenin varlığımızın her zerresinde her an sürdürdüğü eşsiz dokunuşa köreliriz.
Tıpkı üzerinde yıllar boyu oturup dilendiği sandığın kapağını kaldırmayı aklına getiremeyen dilenci gibiyiz.
İçi mücevher dolu bir sandık var yanımızda, ancak dönüp bakmadığımız için yoksul belliyoruz kendimizi, boş sanıyoruz sandığı.
Bu sabah aynaya baktığında göreceğin yüz ne kadar tanıdıksa, o kadar da farklıdır. Senin yüzün yeryüzünde geçmiş ve gelecek bütün yüzlerden farklıdır.
Sana özeldir, bir tek senin içindir. Bu sabah aynada, ayrı ve özel olarak yaratıldığını ve ayrıcalıklı “bir”i olduğunu gördün.
Şimdi yüzününün tüm detaylarında var edildiğini seyret.
Gözlerinin görmek üzere sana özel verildiğini gör.
Kulaklarının işitmek üzere sana verildiğini duy.
Ağzının seni konuşturmak üzere sırf sana verildiğini söyle.
Burnunun yalnız sen koklayasın ve nefes alasın diye sana verildiğinin kokusunu al.
İki dudağın arasında kıvranıp saklanan sade ve içten bir tebessümün Varedenin doğrudan sana lütfu olduğunu fısılda.
Var edenin, tenindeki sıcacık ve tanıdık yaratış dokunuşlarını duyumsa.
Nabızlarında O’nun hayat verişine dokun.
Şimdi burada olduğunu duyumsa, Vareden’in emriyle “Ol!” durulduğunu bil; var edildiğini, bugüne gönderildiğini, bugünün gönderildiğini anımsa.
Bugün bi’tanedir.
Sen bi’tanesin.
Ve sen başkasın.
Unutma!
Sandığının içinde sandığından fazlası var.
Alıntıdır.