01-09-2010, 12:07 PM
|
#15 (permalink)
|
Administrators Zerynthia
Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Cevap: Kenya'da Öğrenilmiş Çaresizlik (Video) Gece uyku tutmayınca bende foruma girdim. Bu sırada konuyu okudum. Ancak cevap yazamadım. Çünkü tüm bunlara ne denir?, ne denebilir? bilemedim. Gerçi şuanda da bilmiyorum. Sadece çok şaşkınım. Biraz da pişman...
Öncelikle tüm bu gözlemleri yapan ve yazan kadını tebrik ederim. Bizler insanların dış görünüşüne bakıp fikirler yürütürüz zaman zaman. Bu iyidir ya da bu kötüdür diye. Ülkelerinde görünüşleri var ama onlarında bir ruhu olduğunu bu yazıyı okuduktan sonra anladım. Bir ülkenin ruhu, yaşadıkları sonucunda geliştirdiği inanç kalıpları, önyargıları, kaygıları, güvensizliği daha iyi yansıtılamazdı. Kederli bir hayat hikayesi okumuş gibi oldum.
Tek tek her dikkatimi çeken şeye değinemem ama bazılarını hatırlatmak istiyorum.
50 aileye bir tuvaletin düştüğü, açlık ve sefalet içinde, hastalıkların kol gezdiği bir yerden bahsediliyor. 5 kişiden 4'ü HIV virüsüne sahip. Korkunç bir oran. Hastalıklı kişi sayısı bilinmiyor. Tecavüzler normalleşmiş. Ve 4 tl için bedenini satan kadınlar... Bu insanlar nasıl yaşıyor çok merak ettim. İntihar oranlarına yönelik bir şey göremedim. Tahminime göre oldukça yüksektir.
Üstelik uygarlık getiren İngilizler saygı görüyormuş. İngiliz kitaplarıyla eğitilirlerse -ki eğitim oranının da yüksek olduğunu hiç sanmam- saygı duyarlar tabi. Yani bu hayatın hangi kırıntısında uygarlıktan ve çağdaşlıktan bahsedilebilir. İnsanlar eski çağlarda kölelerine bile böyle kötü muamele etmemişlerdir. Bardak kırdı diye "indirimle" 130 kırbaç cezasına minnet eden insanlardan bahsediliyor. Bu başka bir şey. Adlandıramıyorum.
Durumu en iyi özetleyen cümle ise karşıma çıkıyor:
"Beyaz adam geldiğinde bizim topraklarımız, onların ise İncil'i vardı. Bize gözlerimizi kapayıp dua etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda bizim elimizde İncil, onların ellerinde topraklarımız vardı."
Buna da kusur buluyorum. Ben her zaman şuna inanırım. Allah'a inanan birinin hayata karşı inancını yitirse bile tekrar bunu kazanacağına. Peki bu insanların incilleri ya da diğer inandıkları kitapları ellerinde mi dedim. O zaman anladım öğrenilmiş çaresizliğin boyutunu. Daha iyi anlayamazdım heralde. Bu insanların ne kendilerine, ne devlete - bu normal tabii-, ne de tanrıya inançları kalmış. Kabullenmişler.
Ayrımcılık var. Onu da çok güzel özetliyor. Nasıl bu kadar farklılaşıp, uzaklaştık? Sadece birbirlerinden değil dünyadan da uzaklaşmışlar. Farklı bir gezegende yaşadıklarını düşündüm. Hem kendimin, hem onların. Dünyadan haberleri yok. Bizim onlardan haberimiz olmadığı gibi...
Sadece üzüldüm insan olduğumu sandığım için...
Sevgilerimle. |
Offline
| |