Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Gelsin AB Fonları AB konusunda pratik veya bilimsel çalışmalarda bulunmamış
kişiler arasında olaylara nesnel (Objektif) açıdan yaklaşabilenlerin yorumları
okuyanların ve dinleyenlerin aydınlanmasına yardım ederken, öznel (Subjektif)
yaklaşımı tercih edenler ise birtakım yanlış beklentilerin ortaya çıkmasına
neden olabiliyor.
Birçoğumuzun hatırlayacağı gibi, 1980'lerde bu "Birlik"in adı "Avrupa
Birliği" falan değil, "Avrupa Ekonomik Topluluğu" idi. İsim daha sonra "Avrupa
Topluluğu" olarak değiştirildi ve son halini alarak "Avrupa Birliği" şeklinde –
şimdilik – tescil edildi. Bu basit gerçek bile bence, Dünya üzerindeki
devletlerin ve bunların arkasındaki ekonomik güçlerin hemen hemen tümünün
verdiği her türlü kararın – her ne kadar toplumsal ve siyasal gibi görünse de –
aslında ekonomik nedenlere dayandığına işaret ediyor. Ekonomik kararların ve
buna bağlı modellerin uygulamaya geçirilebilmesi için gerekli ortamın
hazırlanması, yani, bireylerin ve şirketlerin bu yeni durumu benimseyebilmesi
için gerekli toplumsal düzenlemeler ise, "Sokaktaki adam"ın gündemini
oluşturuyor. İşte tam bu nedenle – ve muhtemelen, bu kararları alan gerçek
egemen güçlerin istediği gibi – kararların büyük bir kısmının sadece siyasi ve
toplumsal boyutları ön plana çıkıp medyada tartışılırken, işin ekonomik boyutu
gözardı ediliyor. Bu ortamda ise, AB ile ilgili konularda "Sokaktaki adam"ın
gündemini meşgul eden boyut sadece "İnsan hakları", "Milli ve manevi değerler",
"Örf ve adetler", "Etnik gruplar" ve hatta "Türban", "Kokoreç" veya "Ülkenin
şanı, şerefi, bağımsızlığı, şehitlerin kanı, bayrağı, parası..." düzeyinde
kalıyor.
Aslına bakarsanız, devletin her türlü konuya – bence – lüzumundan fazla
müdahale ettiği, "Sosyal devlet" kavramının iyice abartılarak, sözgelimi;
İş sahiplerine ve diğer tüm çalışanlara yüklenen aşırı vergilerden sağlanan
parasal kaynakların "40 yaşına gelip de, hala XYZoloji konusunda bilmemkaçıncı
yüksek lisansını veya doktorasını yapan kişilerin lojmanlarda bedava kalması ve
çoluğu – çocuğuyla birlikte, hiç çalışmadan, devlet desteğiyle hayatını idame
ettirebilmesi" gibi konulara aktarıldığı,
Uluslararası pazarlarda rekabet edemeyen verimsiz şirketlerin, devlet
ihaleleri ve koruma kanunlarıyla, devlet tarafından ayakta tutulmaya çalışıldığı
ve bir kısmının "Dostlar alışverişte görsün" mantığı ile, kar etmediği halde
zorla ayakta tutularak iş yaptığı ve istihdam sağladığı
Bir türlü kendi kendini finanse edemeyen ve adeta batık durumda olan
emeklilik sisteminin, devlet desteğiyle, ekonomik değer üretmeyen kişilere,
ekonomik değer ürettikleri yıllardaki parayı – hemen hemen – aynen ödemeye devam
ettiği
Yani aslında, gerek bireyler ve gerekse şirketler açısından bakıldığında
"Ekonomik değer üreten" ile "Üretmeyen" arasında pek bir fark bulunmadığı birtakım Avrupa Ülkelerinin "Bu gidişe bir dur demek lazım" mantığıyla bu işe
başladığını söylemek çok da yanlış olmayacak. Yani bu işin başlamasındaki
muhtemel – ve esas – nedenin,
Birbirleriyle yıllarca savaşmış ve sonuçta hiç bir şey elde edemememiş
Avrupa Ülkelerinin bundan sonra barış içinde yaşamaları,
Sosyal devlet kavramını iyice yaygınlaştırarak halklarını iyice
tembelleştirmeleri,
Sanayi ve teknolojinin başını çektiği ekonomik konulardan ziyade "Sanat,
sosyal konular, çevre, sağlık, siyaset, kültür, çiçek – böcek, pipo, sakal, rakı
– balık" benzeri temalara yoğunlaşmaları
gibi şeyler olmadığı birçok kişi tarafından yakında anlaşılacak.
Peki bu durumda AB, Akdeniz ülkelerinde yaşayan kişilerin çoğunun duymak
istediği gibi "Sanayi, teknoloji ve altyapının gelişmesi için, kuzeyden güneye
parasal kaynak aktarımı"ndan ibaret mi olacak? Yani,
Ekonomik gücü görece daha az olan,
Çalışmayı kuzeylilere göre daha az seven
İş disiplini ve ahlakı açısından kuzeylilerden daha zayıf olduğu birtakım
araştırma ve istatistiklerle – belki de bilimsel olarak bile - ispatlanmış olan Akdeniz ülkelerine – bugüne kadar olduğu gibi – kuzey ülkelerinden
karşılıksız para mı yağacak? "Araştırma fonu" veya "KOBİ desteği" adı altında
gelen paralar "İş ile ilgili yatırımlar" yerine yine villalara, yatlara, lüks
arabalara mı harcanacak? "Lokomotif sektör" diyerek sürekli pohpohlanmasına
karşın, ülkelerin dışsatımına ve uluslararası rekabetçi konumunu güçlendirmesine
hiç bir katkısı olmayan "Konut inşaatı" ile gurur duyulmaya devam mı edilecek?
Haydan gelen huya mı gidecek?
Yani, kuzeyliler, ellerindeki parayı sağa-sola dağıtacak kadar saf mı?
Akdenizliler ise aynı oranda "Kurt" ve "Kurnaz" mı? Bu işin içinde bir gariplik
yok mu?
Yoksa kuzeyliler, bugüne kadarki teknolojik ve bilimsel birikimlerinin
sonucunda ortaya çıkardıkları ürün ve hizmetler için yeni bir pazar mı
arıyorlar? Bu pazarın söz konusu ürün ve hizmetleri bolca satın alabilecek
duruma gelmesi için önce kendi ayakları üzerinde duracak şekilde kendisini
geliştirmesi, gerekli alt yapıyı oluşturması için mi bu kadar kaynağı – kuşkusuz
ki, uzun vadede geri alacak şekilde – başkalarına aktarıyorlar? Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |