Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Charles Darwin Bir bilim adamına gösterilen bu tepkinin nedeni neydi? Darwin kimdir, ne
yapmıştı? Darwin küçük yaşında iken de horlanmıştı, hem de babası
tarafından: Seni, anlaşılan, ava çıkma, köpeklerle eğlenme ve fare yakalama
dışında hiç bir şey ilgilendirmiyor. Geleceğin, kendin ve ailen için yüz karası
olacaktır! Geleceğinin yüz karası olacağı söylenen çocuk, biyolojinin
anıt yapıtı Türlerin Kökeni'nin yazarı, tüm çağların sayılı bilim adamlarından
biri olur. Varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Charles
Darwin, sekiz yaşına geldiğinde annesini yitirir. Çocuğunun iyi yetişmesi
yolunda hiç bir şey esirgemeyen babası başarılı ve saygın bir hekimdi. Dedesi
Erasmus Darwin, evrim konusuyla ilgilenen tanınmış bir doğa
bilginiydi.Entellektüel bir çevrede büyüyen Charles okulda parlak bir
öğrenci değildi. Öğretmenleri arasında ona aptal gözüyle bakanlar bile vardı.
Oysa bu bakış, yüzeysel bir izlenimi yansıtmaktaydı; sıkıntı Charles'ın okul
programıyla bağdaşmayan kendine özgü ilgilerinden kaynaklanıyordu. Hayvanlara,
özellikle böceklere derin bir ilgisi vardı. Daha küçük yaşında onu saran bu
ilgi, ilerde belirginlik kazanan üstün gözlemleme yeteneğinin itici gücüydü.
Üniversitede, ilk iki yılını alan tıp öğrenimi başarısız geçer. Dönemin
tartışma konuları arasında onu yalnızca canlıların kökeni sorunu
ilgilendirmekteydi. Ama babası umudunu tümüyle yitirmek istemiyordu; hekim olmak
istemeyen oğlunu hiç değilse din adamı olmaya ikna eder.Edinburg'dan
Cambridge Üniversitesine geçen delikanlı burada da, teoloji öğreniminin yanı
sıra böcek toplama etkinliğini sürdürür; oluşturduğu zengin koleksiyonla bilim
çevrelerinin beğenisini kazanır. Bu arada botanik ve jeoloji derslerini de
izlemekten geri kalmaz.Yirmi iki yaşında üniversiteyi bitirir, ama
kilisede görev almaya yönelik değildir. Bir rastlantı, aradığı olanak kapısını
ona açar. Güney Amerika kıyılarından başlayarak uzun süreli bir araştırma
gezisine çıkmaya hazırlanan kraliyet gemisi Beagle'e doğa araştırmacısı
aranmaktaydı. Botanik profesörünün tavsiyesi üzerine Darwin'e, masraflarını
kendisinin karşılaması koşuluyla, bu görev verilir. Ancak genç bilim adamının
babasının desteğini sağlaması kolay olmaz.1831'de başlayan geziye Darwin
beş yıl süren yoğun ve çetin bir uğraşla, dünyanın henüz bilinmeyen pek çok kıyı
ve adalarında türlere ilişkin fosil ve örnekler toplar; gözlemsel bilgiler
edinir, notlar alır. Doğa onun için tükenmez bir laboratuvardı. Özellikle
Gallapagus adalarındaki dev kaplumbağalar ile kuşlar üzerindeki gözlemleri,
değişik çevre koşullarında türlerin nasıl oluştuğu konusunda ona önemli ipuçları
sağlamıştı. Kimi türlerin çevreyle uyum kurarak sürdürdüğü, kimi türlerin ise
değişen koşullarda uyumsuzluğa düşerek yok olduğu izlenimi
kaçınılmazdı.Ülkesine döndüğünde Darwin'in yapması gereken şey,
topladığı bilgileri işlemek, evrim olgusuna kanıtlara dayalı açıklık getirmekti.
Ne var ki, bu kolay olmayacaktı. Bir kez toplanan gözlem verilerinin
düzenlenmesi bile yıllar alacak bir işti. Sonra, evrim konusu dikenli bir
sorundu; yerleşik önyargılara ters düşmek kolayca göze alınamazdı.
Darwin incelemelerinden türlerin sabit olmadığını, uzun süreli de olsa,
çevre koşullarına göre değiştiğini öğrenmişti. Ama evrim denen bu değişimin
düzeneği neydi? Bu soruya yanıt arayışı içinde olan Darwin'e 1838'de okuduğu bir
kitap ışık tutar. Thomas Malthus'un yazdığı Nüfus Üzerine Deneme adlı bu kitap
ilginç bir tez ortaya koyuyordu: canlılar için yaşam bir var olma ya da yok olma
savaşımıdır; çünkü, hemen her çevrede, nüfus artışı beslenme olanaklarını kat
kat aşmaktadır. Bu savaşımda güçlüler karşısında zayıf kalanlar yok olup gider;
çevresiyle uyumsuzluğa düşenler elenirken, uyum kuranlar çoğalır.19.
yüzyılın acımasız kapitalizminin laissez faire et laissez passer (bırakınız
yapsınlar, bırakınız geçsinler) sloganında da yansıyan bu düşünce, Darwin'in
yirmi yıl sonra açıkladığı evrim kuramının özünü oluşturur: doğal seleksiyon
evrimin itici gücü, ilerlemenin dayandığı düzenekti. Evrim düşüncesi,
insanın kendi varlık kökenini bilme merakım da içermektedir. İlkel topluluklarda
bile kendini açığa vuran bu merakın özellikle mitoloji ve dinlerin oluşumundaki
rolü yadsınamaz. Ancak bilim öncesi açıklamalar masalımsı birer öğreti
niteliğindedir. Her şey gibi insan da Tanrısal gücün ürünüdür. Gelişmiş dinlerde
bile evrim düşüncesi yer almamıştır. Evrimden ilk söz edenler, M.Ö. 6.
yüzyılda yaşayan İyonya'lı filozoflar olmuştur. Thales tüm nesneler gibi
canlıların da sudan oluştuğu savındaydı. Daha çarpıcı görüşü onu izleyen
Anaximander'de bulmaktayız: Canlıların kaynağı denizdir. Başlangıçta balık olan
atalarımızdan bugünkü formumuza evrimleşerek ulaştık. Gene o dönemin bir başka
filozofu, Herakleitus, canlıların gelişmesinde aralarındaki çatışmanın rolüne
değinir. Bunlardan ikiyüz yıl sonra gelen antik çağın ünlü filozofu
Aristoteles'te evrim düşüncesi daha belirgindir. Onun görüşünde aşağıdaki ilginç
noktaları bulmaktayız: (1) Canlıların en ilkel düzeyde kendiliğinden
oluştuğu,
(2) Organizmaların basitten daha karmaşık formlara doğru
geliştiği,
(3) Canlıda organların ihtiyaca göre oluştuğu.Ancak
ortaçağ teolojisinde bu tür düşüncelere yer yoktu. Gerçek kutsal kitaplarda
açıklanmıştı. Evrim düşüncesi bir sapıklıktı. Evrime bilimsel yaklaşım,
Aydınlık Çağı'nın sağladığı göreceli özgür düşünme ortamını bekler. Bu alanda
ilk adımı Fransız doğa bilimcisi Buffon'un attığı söylenebilir. Buffon,
canlıların sınıflanmasına ilişkin Aristoteles sistemini düzeltme ve geliştirme
amacıyla çalışmaya koyulur. İlgilendiği konuların başında evrim geliyordu. Fosil
ve diğer kanıtlara dayanarak canlı türlerin evrimle oluştuğu görüşüne ulaşmıştı.
Ama kilisenin sert tepkisiyle karşılaşınca, Buffon, Kutsal kitapta
bildirilenlere ters düşen sözlerimi geri alıyorum diyerek sessizliğe
gömülür.Ünlü isveç botanikçisi Linnaeus'un modern sınıflama yöntemine
ilişkin çalışması evrim düşüncesine destek sağlayan başka bir girişimdir.
Darwin'in dedesi Erasmus Darwin de, Buffon gibi, canlıların yaşam dönemlerinde
edindikleri beceri veya özelliklerin yeni kuşaklara geçmesiyle evrimleştiği
görüşündeydi.Bu görüşü geliştiren Fransız doğa bilgini Lamarck ise evrim
konusunda oldukça tutarlı ilk kuramı oluşturur. Kısaca, canlıların yaşam
dönemlerinde kazandıkları özelliklerin ya da uğradıkları değişikliklerin (bunlar
çevre koşullarının etkisinde ortaya çıkabileceği gibi, organların kullanış veya
kullanışsızlık nedeniylede olabilir) kalıtsal yoldan yeni kuşaklara geçtiği
diye özetleyebileceğimiz bu kuram, sağduyuya yatkın görünmesine karşın, bilim
dünyasında beklenen ilgiyi bulmaz.Kuramın olgusal içerik yönünden
yetersizliği bir yana, bilinen kimi gözlemsel verilere ters düşmesi
benimsenmesine olanak vermiyordu. Açıklama gücünü bugün de koruyan, daha
kapsamlı ve tutarlı evrim kuramını Darwin'e borçluyuz. 1859'da yayımlanan
Türlerin Kökeni adlı yapıtta ortaya konan bu kuramın benimsenmesine ortam
hazırdı. Kısa sürede bir kaç yeni basım yapan kitap, insanlığın dünya
anlayışında eşine pek rastlanmayan köklü bir devrime kapı
açmaktaydı.Dönemin seçkin bilginlerinden T. H. Huxley'in şu sözlerinin
çağdaşı pek çok bilim adamının duygularını dile getirdiği söylenebilir: Biz
türlerin oluşumuna ilişkin, doğruluğu olgusal olarak yoklanabilir bir açıklama
arayışı içindeydik. Aradığımızı Türlerin Kökeni'nde bulduk. Kutsal kitabın
masalımsı açıklaması geçerli olamazdı. Bilimsel görünen diğer açıklamaları da
yeterli bulamıyorduk. Darwin kuramı her yönüyle bilimsel yeterlikte idi.
Kuramın dayandığı iki temel nokta vardır: (1) Canlı dünyada,
yeni türlerin oluşumuna yol açan sürekli ama yavaş giden değişim; (2)
Doğal seleksiyon dediğimiz evrim sürecini işler kılan düzenek.Birinci
nokta, türlerin sabitliği varsayımını içeren yerleşik öğretiye ters düşmekteydi.
İkinci nokta, evrimin tüm ereksel görünümüne karşın salt mekanik terimlerle
açıklanabileceğini göstermekteydi. Darwin kuramının özünü oluşturan
doğal seleksiyon, başlangıçtan günümüze değin, değişik eleştirilere uğramıştır.
Bu nedenle, ilkenin öncelikle açıklığa kavuşturulması gerekir. Darwin'in evrim
kuramı, gözlenebilir üç olgu ve iki ilke içerir.İlk olgu, üreme
biçimleri ne olursa olsun, canlıların geometrik diziyle çoğalma
eğilimidir.İkinci olgu, bu eğilime karşın türlerde nüfusun aşağı yukarı
sabit kaldığıdır. Bu iki olgudan, Darwin 'yaşam savaşımı' ilkesine
ulaşır.Üçüncü olgu, canlıların (bir türü hatta bir aileyi oluşturan
bireylerin bile) az ya da çok belirgin farklılıklar sergilemesidir. Yaşam
savaşımı ilkesiyle birleşen bu olgu Darwin'i temel ilkesi olan doğal seleksiyon
düşüncesine götürür. Belli bir çevrede farklı özellikler taşıyan bireyler
arasında yaşam savaşımı varsa, doğal koşullara uyum bakımından, özellikleri
üstünlük sağlayan bireylerin (veya türlerin) egemenlik kurması, diğerlerinin
elenmesi kaçınılmazdır.Evrim sürecinin dayandığı bu düzeneğe, tüm
eleştiri ve uğraşlara karşın, daha geçerli diyebileceğimiz bir alternatif
bulunamamıştır. Ayrıntılarında kimi değişikliklere uğramakla birlikte, kuramın
sürgit Darwinci kalmayacağını gösteren herhangi bir belirti yoktur
ortada!Newton, yerçekimi ilkesiyle devinim yasalarının, yersel ya da
göksel, tüm nesneler için geçerli genellemeler olduğunu göstermişti. Darwin de
yaşam savaşımı, doğal seleksiyon, çevreye uyum gibi bir kaç ilke içeren
kuramıyla evrim olgusuna bilimsel açıklama getirdi; insanın ottan çiçeğe,
amipten maymuna uzanan canlı dünyanın bir parçası olduğunu gösterdi.
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |