Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Max Planck
Max Planck, Almanya'da entelektüel bir aile
çevresinde büyür. Babası hukuk dalında, seçkin bir profesördü. Orta öğrenimini
Münich'te Max Millian Jimnazyumu'nda tamamlayan Max, bilime gönül vermiş bir
öğretmenin etkisinde fiziğe özel bir ilgiyle bağlanır; bir yandan da ailesinin
sağladığı olanakla piyano dersleri alır.Fizik öğrenimi için üniversiteye
başvurduğunda, dönemin büyük fizikçisi Hermann Helmholtz, Fizik'te artık
yapılacak fazla bir şey kalmamıştır; ilerlemeye açık başka bir bilim dalını
seçsen daha iyi olur. demişti. Ama Max, çocukluk hayalinden kopmamaya
kararlıydı. Üstelik, üniversite öğreniminde, Helmholtz ve Kirchhof gibi
gerçekten seçkin profesörlerin öğrencisi olmanın kendisi için kaçırılmaz bir
fırsat olduğunu biliyordu.Münich ve Berlin üniversitelerinde öğrenimini
sürdüren genç fizikçinin hidrojen çözülümüne ilişkin doktora tezi, tüm meslek
yaşamındaki tek deneysel çalışması olarak kalacaktı. Asıl ilgi alanı
matematiksel fizik olan Planck, olağanüstü yeteneğiyle kısa sürede meslek
çevresinin dikkatini çeker; daha otuz yaşında iken Berlin Üniversitesi fizik
kürsüsüne atanır.Planck'ın uzmanlık alanı, termodinamik teori diye
bilinen ısı bilimiydi. Yanan bir ampule dokunulduğunda hemen algılanacağı gibi
ısı ile ışık birbirine ilişik olaylardır. Işık radyasyonu üzerinde çalışırken
Planck bir sorunla karşılaşır. Klasik fiziğin, Enerjinin Eşit-bölünme
Teoremine göre kor halindeki bir cisimden salınan radyasyonun, hemen tümüyle,
dalga uzunluğu olası en kısa dalgalardan ibaret olması gerekiyordu. Bu, küçük
bir ısının bile son derece parlak bir ışık vermesi demekti. Öyle ki, vücut
ısımızın bizi bir ampul gibi ısıtması beklenirdi. Radyasyon enerjisi sürekli bir
akış olarak varsayıldığından, spektrumun kısa dalga (yüksek frekans) kesiminin
alabildiğine geniş olması, hatta sınırsız uzaması gerekirdi.Başka bir
deyişle dalga uzunluğunun giderek kısalmasıyla enerjinin sonsuza doğru artması
söz konusuydu. Fizikçiler bu beklentiyi mor ötesi katastrof' diye
niteliyorlardı. Oysa, deney sonuçları spektrumda çok değişik bir enerji dağılımı
ortaya koymaktaydı. Bir kez deney, hiçbir maddenin, ne denli akkor haline
getirilirse getirilsin, sonsuz enerji salacağını kanıtlamıyordu. Sonra çıkan
enerjinin büyük bir bölümünün orta dalga uzunluktaki kesimde olduğu
görülüyordu.Yerleşik kuram ile deney sonuçları arasındaki tutarsızlık
gözden kaçmayacak kadar açıktı. Sorun deneysel verilere dayalı hesaplamalarda
bir hatadan kaynaklanmıyor idiyse, yerleşik kuramın yetersizliği söz konusu
olmalıydı. Planck'ın yetkin örnek olarak aldığı kara-cisim üzerinde
yürüttüğü kuramsal çalışması 1900'de yayımlanır. Çalışmanın dayandığı temel
düşünce şuydu: Madde her biri kendine özgü titreşim frekansına sahip ve bu
frekansla radyasyon salan vibratörlerden ibarettir. Gerçi bu düşüncenin
yürürlükteki kurama ters düşen yanı yoktu: Ne var ki, Planck aynı zamanda
vibratörlerin enerjiyi sürekli bir akıntı olarak değil, bir dizi kesik
fışkırmalarla saldığı görüşünü de ileri sürmekteydi. Bu demekti ki, belli bir
frekanstaki bir osilatörün saldığı veya aldığı enerji ancak tam birimler biçimde
olabilir; birim kesirleriyle olamazdı.Planck'ın çözüm arayışında
başvurduğu istatistiksel yöntemin de, inceleme konusu ilişkilerin sayılabilir
olmasını gerektirmesi, radyasyon enerjisinin bireysel bölümlerden oluştuğu
varsayımını kaçınılmaz kılıyordu. Önerilen çözüm basitti: Gözlem
sonuçlarıyla bağdaşmayan sürekli akış varsayımından vazgeçmek! Ne var ki, şimdi
oldukça açık ve mantıksal görünen bu çözümün o dönemde hemen benimsenmesi bir
yana, akla yakınlığı bile kolayca düşünülemezdi. Doğanın sürekliliği bir hipotez
ya da sıradan bir varsayım olmanın ötesinde doğruluğu sorgulanmaz bir inançtı
adeta! Newton mekaniği gibi Maxwell'in elektromanyetik teorisi de doğanın
sürekliliğini içeriyordu. Nitekim elektromanyetik teoriyi deneysel
olarak doğrulayan Hertz, ışığın dalga teorisine değinerek bu teoriyle fiziğin
değişik kollarının sağlam, tutarlı bir bütünlük kazandığını belirtmekten geri
kalmaz.Yerleşik bir kuramı sorgulamak kolay değildir gerçekten. Hele
yeni bir kuram oluşturmak, üstün zekâ ve hayâl gücünün de ötesinde yüreklilik
ister. Doğrusu, Planck'ın, getirdiği çözümle devrimsel bir gelişmeyi
başlattığının farkında olduğu; dahası çözümünün, bağlı olduğu klasik fiziği
sarsabileceğini öngördüğü söylenemez. Ama onun yadsınamaz yanı, karşılaştığı
soruna gösterdiği olağanüstü duyarlılıktı.Bir özelliği de özentisiz
olmasıydı: Çözümüne deneysel verileri matematiksel olarak dile getiren masum bir
formül gözüyle bakıyordu. Oysa, kuvantum dediği bir enerji paketi ile bir
dalga frekansı arasındaki ilişkiyi belirleyen denklemi (E = h.f), bilimde yeni
bir devrimin temel taşıydı [Denklemde E enerjiyi, f radyasyon frekansını, h ise
Planck değişmezi denen sayıyı (
Joule-saniye) göstermektedir]. Buna göre, bir enerji kuvantumu, dalga
frekansıyla Planck değişmezinin çarpımına eşittir (ışık hızı gibi doğanın temel
değişmezlerinden sayılan h, herhangi bir radyasyon enerji miktarının dalga
frekansına orantısını simgelemektedir). Planck'ın önerdiği hipotez
başlangıçta hiç değilse ışığın dalga teorisine doğrudan bir tehlike
oluşturmuyordu, belki. Ama klasik fiziğin önemli bir ilkesi olan doğanın
sürekliliği varsayımı sarsılmıştı. Doğa asla sıçramaz anlamına gelen eski
Latince özdeyiş, Natura non facit saltus geçerliliğini sürdüremezdi
artık!Kaldı ki, çok geçmeden Einstein'in 1905'te ortaya koyduğu
Fotoelektrik Etki diye bilinen teorisiyle ışık da kuvantum teorisinin
kapsamına girer. Böylece ısı, ışık, elektromanyetizma vb. radyasyon türlerinin
tümünün kuvanta biçiminde verilip alındığı hipotezi doğrulanmış olur. Bu hipotez
daha sonra Bohr, Schrödinger, Heisenberg vb. bilim adamlarının önemli
katkılarıyla çağımız fiziğine egemen kuvantum mekaniğine dönüşür. Planck,
istemeyerek de olsa bu büyük devrimin öncüsüydü. Çağımızın ünlü
fizikçisi Max Born, Planck'ın bilimsel kişiliğini kısaca şöyle belirtmişti:
Yaratılıştan tutucu bir kafa yapısına sahipti; devrimsel diyebileceğimiz
hiçbir eğilim ve özentisi yoktu. Olguları aşan spekülasyonlardan da hoşlanmazdı.
Ne var ki, salt deney verilerine olan saygısı nedeniyle, fiziği temelinden
sarsan en devrimci düşünceyi ileri sürmekten de kendini alamadı. Bu
erdemli kişi, ne yazık ki, uzun yaşamını trajik bir kararla noktalamak zorunda
bırakılır. Yedi çocuğundan yaşamda kalan tek oğlu 1944'te Hitler'e suikast
suçlamasıyla yakalananlar arasındaydı. Nazi yöneticilerinin yaşlı Planck'a
önerileri basit olduğu kadar korkunçtu: Nazizme inanç ve bağlılık duyurusunu
imzala, oğlun idamdan kurtulsun! Planck, tek umudu olan oğlunun ölümü
pahasına, yaşam anlayışına ters düşen duyuruyu imzalamaz!
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |