Geri git   Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri > Hayatım Değişti Klubü > Serbest Kürsü > Öğretici Bilgiler

Uyarılar

Dünya Nereye Gidiyor?

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler Dünya Nereye Gidiyor? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Bu çalışmada dünyadaki sosyal iktisadi ticari ve siyasi gelişmeler incelenmiş ve kestirimler yapılmıştır. Bu kestirimler yapılırken gelişmelerin birbiri üzerine etkisi de dikkate alınmıştır. Bu çalışmada öncelikle dünyanın iktisadi siyasi ve ticari gelişimleri incelenmiş ve daha sonra sosyal gelişim ele alınmıştır. ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi

Dünya Nereye Gidiyor?

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 29-12-2008, 11:28 AM   #1 (permalink)
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart Dünya Nereye Gidiyor?

Bu çalışmada dünyadaki sosyal iktisadi ticari ve siyasi gelişmeler incelenmiş

ve kestirimler yapılmıştır. Bu kestirimler yapılırken gelişmelerin birbiri

üzerine etkisi de dikkate alınmıştır.

Bu çalışmada öncelikle dünyanın iktisadi siyasi ve ticari gelişimleri

incelenmiş ve daha sonra sosyal gelişim ele alınmıştır. Sonuç ve yorum okuyucuya

bırakılmıştır. Çalışma bu yönü ile bilgi verme özelliği taşımaktadır ve

insanların bu gelişimleri incelemesi, yorum yapması kendi öngörüleri ile

karşılaştırması ve bir sonuca varması ve bilgilerin kritik edilmesi amacını

taşımaktadır.

Abdulkadir Dursunoğlu

1.4. Dünyadaki İktisadi gelişimi

İlk çağlarda serbest piyasa ekonomisinin var olduğundan bahsetmek

isabetlidir. Çünkü bir devlet bulunmadığı için devletin piyasaya müdahale durumu

söz konusu değildir. Her şey serbestçe alınıp satılmakta ve malların değeri

serbest piyasada çözümlenmektedir.

Bu çağlarda serbest piyasa ekonomisinden söz edildiğinde devletin piyasaya

müdahalesi yoktur anlamı çıkmaktadır. Bir malın herkes tarafından

tüketilebilmesi için bir tavan fiyatı uygulaması yoktur. Veyahut devletin bir

sektörün karlılığını artırmak için o sektöre ait olan bir ürün üzerinde taban

fiyatı uygulaması da bulunmamaktadır. Diğer bir değiş ile piyasaya fiyat

mekanizması hakimdir. Ve ürünlerin nisbi fiyatları piyasada çözümlenmektedir. Bu çağlarda ticari sistem barter ekonomisi şeklindedir. Kabile içi bireyler

genellikle aynı malı üretmektedir. Bununla birlikte örneğin bir balık

avlandığında kendi ürününün bir kısmını vererek balığı elde edebilmekteydi. Bu

noktada barter sistemi bulunmakla birlikte bu sistemin seyrek olarak ve primitif

usulde gerçekleştiğini söylemek daha doğru olmaktadır.

Barter sistemine değiş-tokuş sistemi adı da verilmektedir.Bu zamanlarda

enflasyonun olmayışı uzun yıllar boyunca ürünlerin belirli oranlarda sabit

olarak değiştirilmesini olanaklı hale getirmiştir.

Bu zamanlardaki barter sistemi ile şimdiki barter sistemi arasında bir

fark bulunmaktadır. O zamanlar yapılan ticarette ihtiyaçların temin edilmesi

amacı güdülmektedir. Bugünkü barter sisteminde ise ticaretin amacı kar elde

etmektir.

İlk kabilelerin çıktığı zamanlarda nüfus yoğun değil ve herkese yetecek

derecede ekilebilecek arazi bulunmaktaydı ve herkes karnını doyurmak için

çalışmak zorundaydı. Dolayısı ile bu zamanlarda işsizlikten söz etmek mümkün

değildir. Çok nadir işsizlik olsa bile bu işsizlik türü halk dilinde tembellik

denilen gönüllü işsizliktir.

Bu zamanlar işgücünün düşünsel aktiviteden ziyade vücut gücü ile çalışılan

yıllar olarak bilinmektedir. Bu zamanlarda yılın belirli aylarında tarlalar

ekilir ve daha sonra diğer aylarda evcil hayvanlarla ilgilenilirdi. Bu işler

yoğun olarak ailelerin çalışmasını gerektirdiğinden ve insanlar erken yaşlarda

evlenip ev geçindirmek zorunda olduğundan işsizlik söz konusu olamazdı. Bununla

birlikte çok nadir işsizlik görülebilirdi. Bu da halk arasında kimi zaman

tembellik olarak da tabir edilen gönülü işsizlik idi.

Aynı şekilde primitif bir piyasa sistemi olan bu çağlarda enflasyondan söz

etmek mümkün değildir. Çünkü enflasyon olması için gerekli olan genel piyasa

fiyatı yada genel nisbi fiyat bulunmamaktadır. Diğer bir değiş ile ürün

fiyatı bulunmamaktadır.

Enflasyon genel fiyat seviyesindeki artış anlamına gelmektedir. Bu

zamanlarda orta dönemde bir ürünün fiyatı artabilir. Veya dönemsel olarak

belirli bir kısım ürünlerin fiyatları artabilir. Bunlar enflasyon vardır

anlamına gelmemelidir.

Bu zamanlarda kabileler birbirine yakın olmadığı için mal alışverişinde

bulunmak imkanı yoktu. Dolayısı ile kabileler arası dış ticaretten söz etmek

mümkün değildir. O zamanlar bir dış ticaretin oluşabilmesi için bir pazar ve değişik

bir ürünün arz fazlası olması gerekmektedir. Bu zamanlarda kabilelerin

birbirinden uzak olması bir pazarın olmadığını göstermektedir. Diğer yandan

birbirlerine komşu bile olsalar aynı ürünleri yetiştiriyor olacaklardı.

Kraliyet çağlarında da serbest piyasa ekonomisinin var olduğundan söz etmek

mümkündür. Bir devlet sistemi kurulmasına rağmen bu zamanlarda devletin piyasaya

müdahale etmesi söz konusu olmamaktadır.

Bu zamanlarda da devletin piyasaya müdahale etmesi söz konusu değildir.

Dolayısı ile ürünlerin fiyatı piyasada belirlenmektedir.

Bu zamanlarda devlet sistemi kurulduğundan dolayı alışveriş aracı olarak

paraların kullanıldığından söz etmek mümkündür. Barter sistemi seyrek olsa da

devam etmesine rağmen piyasa sistemini fiyat sistemine terketmiştir.

Paranın üçtane çok önemli fonksiyonu bulunmaktadır.Birincisi bir değişim

aracı olmasıdır. Bu çağlarda nisbi fiyat yerine ürünlerin değiştirilmesinde para

kullanılmaktadır. Paranın diğer bir özelliği değer aracı olmasıdır. Paranın

biriktirilerek servetin bir göstergesi olması özelliği bu zamanlarda

görülmektedir. Daha fazla biriktiren veya para biriktiren kimse zengin olarak

anılmaktadır. Dolayısı ile ilk zenginlerin ortaya çıkması bu zamanda olmaktadır.

Paranın diğer bir özelliği kazanç aracı olmasıdır.Diğer bir değiş ile faiz

kazancının kaynağıdır. Bu noktada ilk faiz uygulamaları bu devirde ortaya

çıkmıştır.

Bunlara ek olarak enflasyon bulunmamaktadır. Çünkü primitif usulde ve seyrek

olarak yapılan üretimlerde bulunan maddelerin yıllar itibari ile hammaddesinde

bir maliyet farkı bulunmamaktadır. Ayrıca yetiştirilen ürünlerin fiyatlarında da

maliyet farklarından doğan bir farklılık meydana gelmemektedir. Bu yönü ile

ürünlerde bir maliyet enflasyonu ile karşılaşılmamaktadır. Diğer yandan,

ürünlere doğru aşırı bir talep bulunmamaktadır. Bu da talep enflasyonunun

olmadığı sonucunu vermektedir. Bununla birlikte ürünün kıt olma durumunda ve

sarayın bu durumda yüklü miktarda ürün satın alması dönemsel olarak geçici ve az

bir enflasyon süreci yaşanabileceği sonucunu vermektedir.

Enflasyon kaynaklarına göre ikiye ayrılmaktadır. Ürünlerin maliyetinin

artmasından dolayı fiyatta bir artış meydana geliyorsa buna maliyet enflasyonu

adı verilmektedir. Şayet ürünlere olan ilgi satın alımlara dönüşüyor ve bundan

dolayı ürünlerin fiyatında bir artış meydana geliyorsa buna talep enflasyonu adı

verilmektedir. Bu dönemde iki tür enflasyonda görülmemektedir.

Kraliyet çağlarında nüfus yoğun olarak köylerde bulunmakta idi. Bununla

birlikte başkentte ve diğer büyük yerleşim alanlarında da bir kısım insanlar

yaşmakta idi. Köylerde bulunanlar için yeterli arazi ve hayvan şehirlerde ise

genel olarak bir iş sahibi olan insanlar ikamet etmekte idi. Dolayısı ile bu

devirde de işsizlikten söz etmek mümkün değildir.

Bu zamanlarda ilkçağlarda olduğu gibi aynı şekilde yüksek oranlı işsizliğe

rastlamak söz konusu değildir. Bununla birlikte halkın gelir seviyesindeki artış

çok nadir de olsa gönüllü işsizliğin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bu zamanlarda primitif usullerde üretilen mallar veya tabiattan toplanan çay

gibi bazı ürünlerin ithalatı ve ihracatı yapılmakta idi. Her krallıktaki

tüccarlar kendilerine özgü ve diğer ülkede aranılan ürünleri ihraç etmekte

idiler. Bu noktada krallıklar arasında dış ticaret yapıldığı sonucuna

varabiliriz.

Endüstri içi ticaret her ülkede bulunan aynı tür malların ülkelerin

birbirlerine ihraç etmesidir. Bugünkü dış ticaretin oluşmasının temelindeki

gerçeklerden birisi bu dur.

Ancak kraliyetler çağında ihracat kraliyetlerin uzmanlaştıkları ve diğer

ülkelerde bulunmayan malları ihraç etmek ve kendilerinde bulunmayan malları

ithal etmek şeklinde idi. Bu zamanlardaki dış ticaretin ana sebebi ülkelerin

uzmanlaştıkları mallarda diğer ülkelere göre mutlak üstünlüğe sahip olmalarıdır.

Örneğin Çin'in o zamanlar porselen ürünlerinde Hindistan'ın baharatta Osmanlı

İmp'nun dokumada üstünlüğünün olması buna örnek verilebilir.

Dış ticaret de serbest bir ortamda yapılmakta idi. Diğer bir değiş ile

gümrük tarifeleri ve kotalar bulunmamakta idi.

Modern anlamda ilk serbest ticaretin görülmesi bu zamanlara

rastlamaktadır. Ülkelerin ihracatta üzerinde otorite oldukları malların diğer

ülkelerde bulunmaması malın ithal edildiği ülkelerde aynı malı üreten bir sektör

olmadığı için bu ülkelerin korumacılık yapmasına gerek kalmıyordu. Entegre bir

mali sistemin olmayışı vedüşük gelir dış ticaret açığı gibi konuların gündemde

olmasını engelliyordu. Dolayısı ile ülkeler dış ticareti kısıtlayıcı ithal

edilen malların fiyatını artırıcı gümrük tarifeleri ve mal kısıtlamaları olan

kotaları uygulamıyordu.

1700'lü yıllarda dünyada devletlerin dış ticarete müdahale ettiği yıllar

olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yıllarda piyasa ekonomisine damgasını vuran

ekol korumacılıktır. Bu yüzyılda nihai ürünlerin ithalatı olabildiğince kısılmış

ve nihai ürünlerin ihracatı olabildiğince artırılmağa çalışılmıştır. Bu noktada

asıl amaç dış ticaret fazlası vermektir. Ancak bu şekilde rakip ülkelere karşı

bir üstünlük kazanılacaktır.

Bu akım özellikle Avrupa'da büyük ilgi görmüştür. Çünkü o zamanlar

birbirlerinin siyasi rakibi olan bu ülkelerde diğerine yapılan ödeme savaşta

kendisine karşı bir kurşun olarak gelebilir. Dolayısı ile o ülkeyi zengin

etmemek benim ulusumun yararınadır düşüncesi bu zamanlara hakimdir.

Bu akıma merkantalist düşünce adı verilmektedir. Bu düşünceye göre bir

ülke mamul malların ihracatını olabildiğince artırır ve ithalatın olabildiğince

azaltır ise hazine gelirleri o derece artar.Bu akım 1930'lara kadar revaçta idi.

Bu yıllara kadar olan korumacılık bütün ülkelerin ihracatını-azalttığı

için(ülkeler birbirine karşılık vermektedir)ülkelerde arz fazlası ve stoklar

meydana gelmiştir. Bir yandan işsizlik artmış bir yandan devletin vergi

gelirleri azalmıştır.Mali borçları ödemek ve ihracat yapmak için ülkeler

karşılıklı paralarını devalüe etmişlerdir. Bu durum bir yandan ihraç gelirlerini

azaltmış bir yandan iç piyasada enflasyonu körükleyerek insanların satınalma

güçlerini düşürmüştür.Sonuçta 1929 Büyük dünya buhranı ortaya çıkmıştır.

Bu tarihten sonraki görüş serbest piyasanın bütün dünya toplumlarını

kalkındıracağını bunun için serbest dış ticaret politikası izlenmesi gerektiği

yönündedir.

Dünyanın diğer yerlerinde de bu akım 1900'lerde kendini göstermiştir. 1929

yılında meydana gelen büyük buhran korumacılık politikalarının terk edilmesi

gerektiği fikrini siyasi otoritelerde yerleştirmiştir.

Bu zamanlarda kraliyet içerisinde şehirleşme artmıştır. Bununla birlikte

şehirin artan nüfusu ve diğer yerlerden bu yerleşim birimlerine yapılan göçler

ve kısıtlı iş imkanı bu yerlerde işsizliğin artmasında önemli rol oynamıştır. Bu

zamanlarda köylerde işsizlik problemi çok nadir olarak görülmektedir.

İlk modern şehirlerin kurulması bu zamanlara rastlamaktadır. Bu zamanlarda

şehirlere öncelikli olarak maddi gücü yerinde olan insanlar ticaret yapmak amacı

ile gelmişlerdir. Bununla birlikte köy hayatının getirdiği zorluklardan bıkan ve

daha fazla gelir elde etmek isteyen ancak maddi gücü yerinde olmayan insanlar

buralara göç etmişlerdir. Geliri olmayan bu insanlar zorunlu olarak karanlık

ekonomide istihdam edilmiş ve şehirlerde suç oranları artmağa başlamıştır.Bunun

en yaygın örneği hırsızlık ve gasptır.

Şehir nüfusunun artması mallara ve ürünlere olan talebi de artırmıştır. Bu

noktada ilk ciddi enflasyon oranlarının görüldüğü yıllar bu yıllar olarak

karşımıza çıkmaktadır. Enflasyon bu yönü ile nitelik olarak talep

enflasyonudur.

Şehir nüfusunun ve şehirli nüfusun gelirinin artması mallara olan talebi

artırmıştır. Dolayısı ile bu durumdan karlı çıkmak isteyen diğer bir değiş ile

daha fazla kar elde etmek isteyen esnaf malların fiyatını artırmıştır. Dolayısı

ile bu yerlerde genel fiyatlar seviyesi yani enflasyon oluşmuştur. Enflasyonun

oluşmasında ana etken rekabetin olmamasıdır.

1910-1990 yılları arası dünyada iki ayrı modelli bir ekonomik sistemin

varlığını göstermektedir. Serbest piyasa ekonomisine sahip ülkeler ve komünist

ekonomik sistemi uygulayan doğu bloğu ülkeleri. Batı bloğunda ülke içlerinde

serbest piyasa ekonomileri ve dışa karşı korumacılık doğu bloğu içerisindeki

ülkelerde ise planlama mevcut idi.

Batı bloğu ülkelerinde hızlı nüfus artışı ve iç piyasa ekonomisi ağırlıklı

ticarisi sistem artan şehirli nüfus ve kısıtlı iş imkanları bu ülkelerde

işsizliğin artmasına neden olmuştur. Bununla birlikte sağlıklı bir ekonomi

sisteme sahip olmayan doğu bloğu ülkelerinde işsizlik çok az seviyede bulunmakta

idi. Bu durum doğu bloğu ülkelerinin aşırı popülist yaklaşımlarından

kaynaklanmaktadır.

Bu yıllar serbest piyasa ekonomisinin batı ülkelerinde yoğun olarak

uygulandığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Serbest piyasa ekonomisinin

taşlarından olan firmalar maliyetlerini en aza indirmek mecburiyetindedirler.

Dolayısı ile gereği kadar insan istihdam etmektedirler.Artan nüfus ve

firmaların bu titizliği bu ülkelerde işsizliğin artmasına olanak

vermiştir.

Diğer yandan komünist bloku ülkeleri her insana iş verme yoluna

gitmişlerdir. Bu durum değişken maliyetleri yükseltmiş teknonoji yokuluğu ve

yolsuzluklarla beraber bu bloğun çökmesine neden olmuştur.

Bu zamanlarda enflasyon açıkça görülmektedir. Doğu bloku ülkelerinde hantal

üretim yapısının getirdiği maliyet enflasyonu bu bloktaki ülkeler tarafından

sübvanse edilmektedir. Batı bloğu içerisinde fiyatlara yansımaktadır(maliyet

enflasyonu). Diğer bir değiş ile bu zamanlarda doğu bloğu ülkelerinde gizli

enflasyon batı bloğu ülkelerinde ise açık enflasyon bulunmaktadır.

Bu yıllarda bu iki blok arasında iktisadi olarak karşılıklı korumacılık

bulunmakta idi. Bununla birlikte doğu bloğunun yıkılması üzerine bu ard niyetli

korumacılık ortadan kalkmıştır.

Korumacılığı da kendi arasında ikiye ayırabiliriz. Ard niyetli ve zorunlu

korumacılık. Ard niyetli korumacılık özellikle birbirine düşman iki grup

arasında bir ülkenin diğer ülkenin kendisinden daha fazla zengin olmaması için

birbirlerine getirdikleri ithal korumalarıdır. Bu durum genel olarak dünyada

iki grup veyahut birkaç grup bulunuyorsa ortaya çıkmaktadır.

Gruplar birbirinin zengin olmasını istemez çünkü bir bloğun zenginleşmesi

diğer bloğun güvenlik alanında zaafiyetine yol açacaktır(Daha fazla füze yapmak

gibi).

Bu gruba merkantalist dünya devletleri ve batı-komünist bloğu örnek

olarak verilebilir.

Zorunlu korumacılık ise devletin vergi gelirlerini artırmak ve kendi

sanayicisini korumak için başvurduğu bir yoldur. Bu zamanların korumacılığı bu

tanıma uymaktadır [1] .

2000'li yıllar devletler arasında serbest ticaret antlaşmalarının yapıldığı

ve uygulandığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bir anlamda iç piyasada

serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ve dış ticaret noktasında da serbest

piyasa ekonomisine geçişin uygulandığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu yıllara serbest piyasa ekonomisi damgasını vurmuştur. Bu görüşe göre

toplumların refahı sadece üretimlerinden dolayı artmaz şayet bir malı tüketici

daha ucuza elde edebiliyorsa toplumun refahı artmış denilmektedir.Çünkü

ucuzlayan fiyat satın alma gücünü artıracak ve tüketimin daha fazla artması o

toplumda yatırımları ve gelir seviyesini artıracaktır. Bundan dolayı bütün

toplumlar olabildiğince dış ticareti serbestleştirmelidirler.

Bu zamanlarda ekonominin ilgilendiği en önemli sorunlar işsizlik ve

enflasyondur. Dolayısı ile belirtildiği gibi ülkeler bu iki sorunla yoğun olarak

uğraşmaktadır. İşsizliğin artmasında en önemli sebep artan şehirleşme ve kısıtlı

iş imkanlarıdır. Köylerde yaşayanlarda gönüllü işsizlik haricinde kronik bir

işsizlik sorunu bulunmamaktadır.

Enflasyon genel olarak maliyet enflasyonu şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bunun

ardındaki en önemli faktör üretim faktörlerinin verimliliklerinde olan

azalmadır.

2000'liyıllar ve sonrası dünyada serbest piyasa ekonomisinin tek bir ekonomik

sistem olacağı muhakkaktır. Dünyanın en önemli sorunu ülkelerde çıkan

krizlerdir. Krizler global dünyada anında kendini göstermektedir. Bu sorunun

önüne geçilmesinin en kestirme yolu tek bir para sistemine geçilmesidir.

Dolayısı ile bu zorunluluk uzak gelecekte dünyadaki tek bir para biçimine

geçilmesine olanak verecektir. Bu da önce uluslararası mali piyasalarda ve daha

sonra reel ekonomide meydana gelebilecek krizlerin önüne geçilmesini

sağlayacaktır.

Entegrasyon sürecindeki dünyada mali krizler dünyanın ekonomik

stabilitesini olumsuz yönde etkileyecek en önemli tehditler olarak karşımıza

çıkmaktadır. Bir ülkedeki mali kriz diğer ülkelerde mali krize ve reel sektör

krizine dönüşmektedir(Devalüasyon) . Dolayısı ile devalüasyonların önüne

geçmek ve sağlam bir mali yapıya kavuşmak için devalüasyonları önlemenin tek

yolu ülkelerin tek bir para birimine geçmesi gerekliliğidir

Serbest piyasa ekonomisinin gelişmesi tüketim ekonomisini canlandıracaktır.

Dolayısı ile tüketim artacaktır. Bu da dünyada üretimin artmasını

sağlayacaktır.Bununla birlikte nüfus doğum oranlarındaki azalma ve daha sonra

nüfustaki gerileme tüketimin azalmasına yol açacaktır. Bu da ekonomide orta

gelecekte piyasaların daralması ve firmaların küçülmesi anlamına gelmektedir. Bu

da kişi başı reel geliri azaltma sonucunu verecektir.

Gelecekte tüketim ekonomisinin yaygınlaşması ve yavaş artan nüfus işsizliğin

azalmasına olanak verecektir. Bununla birlikte enflasyon oranının artacağı

muhakkaktır. Bunun ardındaki temel faktör hiç kuşkusuz insanların

verimliliklerindeki düşüş dolayısı ile malların fiyatlarını artıracak olan

maliyet enflasyonudur.

1.2. Dünyanın Siyasi Gelişimi

İnsanoğlunun ilk zamanlarında bildik bir siyasi ortam bulunmamaktaydı.

Kabilenin en muteber ve yaşlı kişisi seçilmekte ve kabileyi ilgilendiren makro

işlerde bu kişinin başkanlığında toplanılarak bir karar verilmekte idi. Makro

işleri toplanan yada elde edilen ürünlerin nasıl paylaştırılacağına karar vermek

gibi primitif iş örnekleri ile açıklayabiliriz.

Bu zamanlarda kabileler aile akrabalarından oluşmaktaydı. Genellikle imece

usulü ile tarlalar ekilir ve ekin bu en yaşlı muteber kişi tarafından aileler

arasında pay etmekte idi.Her ailenin evcil hayvanları bulunmakta ve her aile bu

hayvandan süt ve et ihtiyacını karşılamakta idi.

Bu tür makro işlerden başka kabile içerisindeki huzursuzluğu ortadan

kaldırmak yine bu en yaşlı ve muteber kişi tarafından yapılmakta idi. O zamanlar

kabilelerin birbirinden uzak olması ve savaşa sebebiyet verecek olayların

olmaması makro işlerin bu işlerle sınırlanmasını sağlamakta idi.

Bu zamanlarda herkesin bir söz hakkı olmakla birlikte asıl kararın kabilenin

en yaşlı ve en muteber kişileri tarafından alındığını belirtmekte yarar

bulunmaktadır. Bu siyasi ortamı da demokratik bir ortam olarak belirtmek

gerekmektedir. Çünkü her birey fikrini açık olarak belirtebilmektedir.

Bu zamanlarda siyasetin demokratik olarak bahsedilmesinden maksat herkesin

karar sürecine katılması ve oy çokluğu ile karar alınmasıdır.

Bu zamanların özelliklerinden birisi de uluslar arası siyasetin

bulunmamasıdır. Her inana yetecek ölçüde kaynak bulunması kabileler arasında bir

sürtüşme olasılığını ortadan kaldırmaktadır. Dolayısı ile kabileler arasında

birbirlerinin üzerinde oynanacak birtakım oyunlar zuhur etmemektedir. Bundan

dolayı bu zamanlarda bilinen anlamı ile dış siyaset oluşmamıştır.

Uluslar arası siyasetin ortaya çıkabilmesi için en az iki ülke arasında

bir ilişki ve tek taraflı veya çift taraflı bir tehdit olması gerekmektedir. Bu

zamanlarda kabilelerin birbirinden uzak olması dış siyasetin oluşmamasına neden

olmuştur.

İnsanlığın gelişmesi,hızlı nüfus artışının devam etmesi ve verimli alanların

kıt hale gelmesi daha sonraki çağlarda uluslar arası siyasetin ortaya çıkmasına

olanak vermiştir. Bu zamanlarda kraliyetlerin ve imparatorlukların artan nüfusa

daha fazla verimli arazi bulma çabaları ve bu çabaların doğurduğu tehditler

kraliyetler ve imparatorluklar arasında siyaset politikalarının kullanılmasını

gerektirmiştir.

Nüfusun hızla artması toplumların kabile sisteminden çıkıp daha komplex

bir yapıya kavuşmasına neden olmuştur. Verimli alanların kıt olması ve artan

nüfusun geçinebilmesi için daha fazla toprak bulma ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Bu zamanlarda genellikle çok fazla verimli toprağa sahip olmayan toplumlar

verimli toprak üzerinde bulunan toplumları askeri açıdan tehdit eder hale

gelmiştir. Bu da ülkelerin birbiri üzerinde çıkar hesabı yapmalarına neden

olmuştur. Bu anlamda ilk uluslar arası siyasetin ortaya çıkışı bu dönemlere

rastlamaktadır.Hun ve Moğol Türklerinin sık sık Anadolu'ya ve Avrupa'ya bu

zamanlarda sefer yapmalarının ana sebebi budur.

Bir ülke daha fazla verimli arazi bulmak amacı ile başka krallıklar üzerinde

birtakım hesap yapma uygulamalarına girişmiş, bu potansiyel tehlikeye maruz

kalan ülke de bu hesapları bertaraf edebilme uygulamalarının içerisine

girmişlerdir. Böylece ortaya uluslar arası siyaset olgusu çıkmıştır. İstihbarat

servislerinin ortaya çıkışı da bu tarihlere dayanmaktadır(Bunun sebebi ise bir

krallığın diğer krallık hakkında bilgi(askeri,siyasi) toplaması bunu siyasi

otoriteye bildirmesi ve siyasi otoritenin de ancak bu bilgiler ışığında siyasi

politika üretebilmesi zorunluluğudur).

Bu zamanlarda iç siyaset daha komplex hale gelmiştir. İktidar mücadelesi ve

krallıklar hükümranlığı altındaki topraklarda isyanlar çıkabilmesi hakim olunan

toprağın içerisinde siyasi otoriteyi güçlendirici bir siyasi yapı ve

uygulamasının zorunlu olarak gerçekleştirilmesine neden olmuştur.

Devletlerin komplex bir yapıya bürünmesi beraberinde bir takım gelişmeleri

de beraberinde getirmiştir. Krallıklardaki iktidar mücadeleleri ve iç

ayaklanmaların bastırılması gereği iç siyasetin sert ve isyan bastırma merkezli

olmasına neden olmuştur. Bugün de benzerlerini göreceğimiz dış ülkelerin

ayaklanmalardaki rolü bu zamanlarda ortaya çıkmaktadır.

Bu zamanlarda hükümran sahibi çeşitli konularda etrafındaki yardımcıları

kanalı ile görüşler alınmakta ancak son söz kendisi tarafından verilmektedir.

Karar alma sürecinde bu yönü ile otoriter bir yapı gözlemlenmektedir. O zamanlar

devletin halk içerisindeki temsilcisi askeriye olduğundan siyasi politikaların

halka yansıması askerler kanalı ile gerçekleşmekte idi. Askeri kanallar otoriter

bir yapıya sahip olduğu için bu politikalar da otoriter bir şekilde uygulanmakta

idi.

Bu zamanlarda devlet işleri profesyonelleşmiştir. Hükümdar ve bakanlar

devleti yönetmektedir.Karar alma sürecinde bakanların krala bilgi vermeleri

haricinde karar alma süreçlerinde bir fonksiyonu bulunmaktadır. Bu yönü ile bu

zamanların ana özelliği devlet sisteminin otoriter bir yapıda

yönetilmesidir.

Diğer yandan politikaların uygulanması askerler tarafından yerine

getirilmektedir. Çünkü bu zamanlarda devletin politikalarını uygulayacak askeri

kanallardan başka bir profesyonel yapı bulunmamaktadır. Dolayısı ile devletin

politikalarını halk içerisindeki uygulayıcı merci askeriyedir.

1700-1900' lü yıllar arası devlet siyasetinde yarı otoriter bir sistemin

uygulanışının bulunduğu yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Siyasi otorite bir

siyaset politikası oluşturulmasında yardımcıları ile görüş paylaşmaktadır.

Bununla birlikte bu süreç sürekli olarak devam etmemektedir. Son karar yine

siyasi otoritenindir.

Siyasi kararların uygulanmasında yine uygulayıcı olan merci askeriyedir.

Bununla birlikte devlet temsilcileri de topraklar içerisinde siyasi

politikaların uygulanması sürecine katılmaktadır. Bu noktada siyasi kararların

uygulanmasında askeriyeden başka bir kurumun söz sahibi olması dikkat çeken bir

konudur. Bu özellik artık resmi otoritenin sivilleşmeğe başladığını

göstermektedir. Bununla birlikte, siyasi kararlar toplum içerisinde otoriter bir

şekilde uygulanmaktadır.

Bu zamanlarda devlet otoritesi sivilleşmeğe başlamıştır. Devlet işleri

komplex hale gelmiş ve yerleşim birimlerine devlet eli ile sürekli olarak hizmet

götürülmesi fikri ortaya çıkmıştır.Bu hizmetlerin ulaştırılması amacı ile devlet

sivil kurumlar kurmağa başlamıştır. İç güvenlik birimleri modern anlamdaki şehir

valilikleri yargı bunlara örnek teşkil etmektedir.

Bu yıllar dünya arenasında ve özellikle batı toplumunda sanayileşmenin

kendisini gösterdiği yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Kraliyet çağlarından

gelen uluslar arası siyaset verimli toprakların bulunduğu alanlardan çok petrol

alanları ile ilgilenmektedir. Bu anlamda uluslar arası siyaset işin niteliği

yönünden bir değişime uğramıştır.

Bu zamanlar uluslararası siyasetin daha komplex bir yapıya büründüğü

yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu komplikelik şundan ileri gelmektedir;

Ülkeler petrol alanları ile ilgilenmekte.Petrol sahibi ülkeler üzerinde bir

takım stratejiler geliştirmekte. Bu stratejileri geliştirirken bir kısım

devletlerle müttefiklik bir kısmı ile düşmanlık ilişkilerine geçilmektedir. İlk

uluslararası siyasetin yapısı hedef alınan ülke ile bire bir ilişki sağlarken

şimdi üçüncü ilkeler ile de birtakım ilişkilere girilmektedir.

Dolayısı ile sanayi gelişmenin başladığı Avrupa ülkeleri genel olarak uluslar

arası siyaseti petrol alanlarını elde etme amaçlı Osmanlı İmp. bu siyaseti

bertaraf etme şeklinde uluslar arası siyaset izlemişlerdir.

Bu zamanlarda Avrupa ülkelerinin petrol alanına ilgi göstermelerinin

temelinde sanayi devrimini gerçekleştirmeleri yatmaktadır. 1700'l ü yıllarda

başlayan sanayileşmede petrolün kömürden daha ucuz hammdde olması ve sanayinin

her alanında kullanılması batılı ülkeleri petrol alanları üzerine

yoğunlaştırmıştır. Bununla birlikte sanayi devrimini gerçekleştirememiş olan

Osmanlı İmp kendisi üzerinde oynanan oyunların farkına varmakla birlikte bu

oyunların petrol alanları üzerine oynandığının farkına varamamıştır. Dolayısı

ile Osmanlı İmp.batılı ülkelere karşı tutarlı bir ve rasyonel bir dış siyaset

izleyememiştir.

1990-2000'li yıllar devlet siyasetinde yarı otoriter bir karar alma sürecinin

esnekleştiği ve demokratik yapıya daha yakınlaştığı yıllar olarak karşımıza

çıkmaktadır. Bunda hiç kuşkusuz demokratikleşmenin artması ve devletlerin

ulusallaşmasının önemi tartışılmazdır. Bu yıllarda hükümet başkanı bakanlarla

bir araya gelmekte birlikte karar vermekte ve bu siyasi karar uygulanmaktadır.

Siyasi kararların uygulanmasında artık devletin resmi ve sivil kurumları rol

oynamaktadır. Siyasi politikalar artık demokratik insan bazlı politikalar olma

özelliği göstermektedir.

Bu yıllar devlet anlayışında bir mentalite değişikliğinin yaşandığı yıllar

olarak karşımıza çıkmaktadır. Devletin hükmedici özelliği denetleyiciliğ

koordine ediciliği ve hizmet etme anlayışı ile yer değiştirmektedir.

Bu zamanlarda devlet merkezi görevlerinin yanı sıra yerel hizmetler vermek

üzere belediyelerin kurulmasına olanak vermiştir.

Bu yıllarda uluslar arası siyaset artık daha oynak bir zeminde icra edilir

hale gelmiştir. Bu zemin batılı devletlerin petrol sahaları üzerinde hakimiyet

sağlama politikaları ile daha da oynaklaşmıştır. Genel olarak uluslar arası

siyaset yine petrol üzerine odaklanmıştır. Bu bölgelerdeki ülkelerde komşu

ülkeler arasındaki irrasyonel çekişmeler ve batılı devletlerin oyunları

oynaklaşmanın maksimum derecede artmasına neden olmuştur. Dünyanın diğer

bölgelerinde primitif çatışmalardan başka bu tür bir siyaset agresif olarak

uygulanmamaktadır.

Uluslar arası siyasetin diğer bir konusu uluslar arası ticaret

politikasıdır. Ülkelerin birbirine ticari olarak entegre olmaları uluslararası

siyasette uluslar arası iktisadi ve ticari politikalarında uygulanmasına olanak

vermiştir. Bu noktada ülkeler birbirlerinden taviz kopararak uluslar arası

ticareti serbestleştirme adımları atmışlardır. Trend de bu yöndedir.

Uluslar arası ticaretin serbestleşmesi ülkelerin dış ticarete konu olan

mallar üzerindeki gümrük tarifeleri ve kotaların kaldırılması ile mümkün

olabilmektedir. Bugün dünya ülkeleri çeşitli serbest ticaret antlaşmaları

uygulayarak dış ticaretin serbestleşmesi konusunda adım atmaktadırlar.Serbest

ticaret bölgeleri ve gümrük birlikleri bunlara örnektir [2] .

2000'li yıllar ve sonrası siyasi otoritenin demokratikleşeceği yönündedir.

Bunun ardındaki temel faktör demokratikleşmenin artması,eğitim seviyesinin

artması ve serbest piyasa ekonomisinin gelişmesidir.

Son petrol alanlarının ABD'nin hakimiyetine geçmesi bu bölgelerde uzun

dönemli olarak stabilitenin sağlanacağı sonucunu vermektedir. Dolayısı ile uzun

dönemde uluslar arası siyasetin önem kaybedeceği sonucu ortaya çıkmaktadır.

Osmanlı İmp.'nun genişleme sürecinde bu imparatorluk geniş alanları

kontrol altına aldığından dolayı bu topraklarda bir çatışma meydana gelmemekte

idi. Çünkü bu topraklarda bir otorite sağlanmıştı ve bu büyük imparatorluğa

tehdit oluşturabilecek karşı bir imparatorluk bulunmamaktaydı.

Bugünde dünya arenasındaki kayganlık petrol sahaları üzerinde tam bir

hakimiyet sağlanamamasından kaynaklanmaktır. Bununla birlikte ABD'nin buralarda

söz sahibi olması ve bu topraklarda kesin hakimiyet sağlaması ve buna karşı bir

direnç oluşamaması uluslar arası siyasi arenada bir stabilitenin sağlanacağı

sonucunu vermektedir.

Diğer yandan uluslar arası siyasetin rahatladığı uzun gelecek dönemde

ticaretin sınırları iyice aşması, küreselleşme sınırların sembolik hale

geleceği sonucunu vermektedir. Bunun en önemli göstergesi şimdiden yapılan

serbest ticaret antlaşmaları ve serbest ticaret bölgeleridir.

2000'li yıllara kadar olan mentalite sınırların korumacılık sağlanmasının

açık bir göstergesi olduğudur. Ancak ticari,siyasi iktisadi gelişmenin artacağı

ve toprak parçalanmaları için yapılan hareketlerin duracağı(Bunun için bir sebep

kalmamıştır) gerçeği sınırların artık korumacılık özelliğinin kalmayacağı

sonucunu verecektir.

Uzak gelecekte uluslararası ticaretin artması ve dış tehditlerin ortadan

kalkmasına olanak verecektir. Bu da devletin korumacılık rolünün ortadan

kalkmasına olanak verecektir. Dolayısı ile sınırlar sembolik hale gelecek ve

devlet işleri temel olarak ticaret, sosyal güvenlik, ekonomi, güvenlik ve yargı

işleri ile sınırlı kalacaktır. Uluslar arası iktisadi siyasi sosyal ve güvenlik

işbirliği artacaktır.

Dünya küreselleşmektedir. Petrol alanlarındaki hakimiyet sağlanması ve

toplumların refahının bundan sonra artık ticaretin serbestleştirilmesi ile

artacağı fikri uluslararası siyasetin daha çok iktisadi ağırlıklı olarak devam

edeceği sonucunu vermektedir.Bu da dünyada iktisadi ve ticari işbirliğinin

artacağına işaret etmektedir.

Ayrıca, terörün her topluma zarar verdiği düşüncesi ve ülkelerin terörü

destekleme fiiliyatının gereksiz hale gelmesi güvenlik alanında da işbirliğinin

artacağı sonucunu vermektedir.

Aynı şekilde iç siyasi politikalar demokratik bir yapıda hazırlanacak ve

uygulanacaktır. Bunda küreselleşmenin demokratikleşmenin ve serbest piyasa

ekonomisinin gelişmesinin payı büyük olacaktır.

1.6. Dünyanın Ticari Gelişimi

İnsanlığın varoluşunun ilk zamanlarında ticaret denilen olgu ortaya

çıkmamıştı. Bunun ardındaki en önemli neden kabilelerin birbirinden uzak olması

ve kabile içi üyelerin hemen hemen aynı ürünü yetiştirmesi ve dolayısı ile

ticaretin ortaya çıkmasını sağlayacak faktörlerin ortaya çıkmamasıdır.

Ticaretin oluşabilme i için bir alıcı ve bir satıcı olması ve her birinde

farklı yada farklılaştırılmış mal olması gerekmektedir. Kabile içi ticaret

yapılamamaktadır. Kabilelerde birbirinden uzaktır ve bir araya gelememektedir.

Dolayıs ıile ticaret oluşmamaktadır.

İnsanlığın çoğalması, değişik ürünlerin yetiştirilmeğe başlanması ve

kabilelerin birbirlerine coğrafik olarak daha yakınlaşması ilk ticari sistemin

ortaya çıkmasına olanak vermiştir. Bu ticaret sistemine barter ekonomisi yada

değiş-tokuş ekonomisi adı verilmektedir.

Bu sistemde bir ürün diğerinin cinsinde değiştirilmektedir. Örneğin, iki

elması olan bir birey bunların karşılığında bir tane muz alabilmektedir. Diğer

bir değiş ile bu ilk primitif ticaret örneğinde para kullanılmamaktadır(Bu

zamanlarda para yoktur).

Daha sonra kabile sisteminden krallık ve imparatorluğa geçiş sürecinde ilk

paralar tedavüle çıkmıştır. Dolayısı ile mal ve ürünlerin değiş tokuşu değişim

birimi olan para ile gerçekleştirilmeğe başlanmıştır.

İlk paralar altın ve gümüş paralar olarak tedavüle çıkmıştır. Altın

paralar daha değerli gümüş paralar daha değersiz olarak

nitelendirilmektedir.

Bu zamanlarda devlet en büyük alıcı olarak karşımıza çıkmaktadır. Devlet

erkanı ve askerler için gerekli olan erzak başkentteki esnaftan satın

alınmaktaydı. Bu mal ve ürünlere örnek olarak kılıç sebze ve et verilebilir. Devlet sisteminin kökleşmeğe başlaması ve devlet kurumunda çalışan

kişilerin sayısının artması sarayın piyasadan daha fazla tüketim ve savunma

amaçlı olarak mal ve ürün satın almasına neden olmuştur. Bu da baş şehirde

yaşayan insanların ve şehire yakın yerlerde yaşayan insanların gelir seviyesini

artırıcı bir rol oynamıştır.

Devlet tarafından yaratılan bu esnaf günlük ihtiyaçlarını birbirlerinden ve

köylülerden karşılamaktaydı. Dolayısı ile ticaret esnaf-devlet esnaf-köylü,ve

esnaf-esnaf arasında gelişmekteydi. Ayrıca baharat, petrol yağı, çay gibi

doğadan toplanan ürünler bir ülkeden diğer ülkeye satılabilmekteydi.Uluslar

arası ticaretin ilk çıkış şekli bu şekildedir ve bu çağlara rastlamaktadır.

Bu çağlarda uluslar arası ticaret komşu ülkeler arasında olmasının yanı

sıra deniz aşırı ülkeler arasında da yapılmakta idi. Bir ülkenin ticaret

erbabları kendi bölgelerine has homojen yada farklılaştırılmış malları bir

ülkeye götürür orada satar ve dönüşte o ülkeden gerekli ve revaçta olan malları

alır ve ülkesine getirir idi.

Önceleri Çin'de ve Hindistan'ta başlayan İpek ve baharat yolları Anadolu

üzerinden Batı'ya ulaştırılmakta idi. Daha sonra denizciliğin gelişmesi ile

baharat yolu Ümit Burnu üzerinden yapılmış ve Avrupa'da Odesa limanında sona

ermiştir. İpek yolu daha sonra önemini kaybetmiştir.

Bu zamanlarda baharat yolunun geçtiği ülkeler Anadolu ve İtalya'nın

Venedik şehri zenginleşmiştir. Bu yerlerde fikri,sosyal ve ticari yenilikler

ortaya çıkmıştır. Bununla birlikte Hindistan yolunun Ümit burnu üzerinden

gerçekleştirilmesi kara yolundaki yerleşim birimlerin zenginliklerini

kaybetmesine yol açmıştır. Daha sonra buralarda yaşanan gelişmeler ortadan

kalkmağa başlamıştır.

1700'lü ve1800'lü yıllar ticaret hacminin dünyada arttığı yıllar olarak

karşımıza çıkmaktadır. Bu yıllar B.Avrupa'da primitif üretim usullerinin

terkedildiği ve fabrikasyon seri üretime geçildiği yıllar olarak karşımıza

çıkmaktadır. Batı Avrupa'da iç ticaret liberalleşmiş ve devlet alımları yerini

serbest piyasa ekonomisine bırakmağa başlamıştır. Ticaret bugünkü komplex

ticari sistemin ilk şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı İmp ve dünyanın

diğer yerlerinde ticaret kraliyetler devrindeki gibi devam etmektedir.

Bu yıllarda B.Avrupa ülkelerinde tekstilin fabrikasyon üretimle üretildiği

yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Buralarda geleneksel üretim tekniklerinin

bırakılıp yerine fabrikasyon üretime geçildiği ve üretim patlaması yaşandığı

için Batı Avrupa'daki bu devire sanayi devrimi adı verilmektedir.

Buralarda yaşanan hızlı üretim artışı ve halkın gelir seviyesindeki artış

gelişmenin yaşandığı yerleşim merkezlerine büyük göçlerin yapılmasına olanak

vermiştir. Bu noktada tüketici sayısı ve tüketimin artması bu yerleşim

merkezlerinin daha da gelişmesine olanak vermiştir. Bu yıllarda bu yerleşim

merkezleri ile diğer yerleşim merkezleri arasındaki gelişmişlik farkı daha da

artmıştır.

Bu zamanlarda uluslararası ticaretin de niteliği değişmiştir. Batılı

devletler dünyanın diğer kısmına fabrikasyon mallar satmakta diğer yerlerden

hammadde almaktadır. Dış ticaretin bu şekilde gelişmesi sömürgecilik akımlarının

da daha yoğun olarak pratik edilmesine neden olmuştur.

Bu zamanlar sömürgeciliğin öneminin arttığı yıllar olarak karşımıza

çıkmaktadır. Bunun ardındaki en önemli faktör hammadde bölgelerinin elde

tutulmak istenmesi ve mamul malların satılması için hakim pazarların elde

tutulması isteğidir.

Üretici ile perakendeci arasında yeni bir ticaret şekli olan toptancılığın

ortaya çıkması bu zamanlara rastlamaktadır.

Fabrikasyon üretimden önce elde dikilen giysiler ve diğer mallar toptan

olarak mağazalara verilmekte idi. Mağazalarda bu malları perakende olarak

satmakta idi. Bu zamanda fabrikasyon üretimin artması ve toplu alımla nihai

tüketiciye değil de perakende mal satan mağazalara satılmakta idi. İlk modern

anlamdaki toptancılar bu nedenle ilk bu zamanlarda ortaya çıkmıştır.

1900'lü yıllar fabrikasyon üretimin arttığı ve komplex şehir nüfusunun ortaya

çıktığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yıllarda sanayi üretimi artmakta

ticaret komplike hale gelmekte ve uluslar arası ticaret gelişmektedir.

Bu yıllarda yapılan dış ticarette sanayileşmiş batı ülkeleri diğer

ülkelere sanayi malı ihraç etmekte bu ülkelerden hammadde ithal

etmektedirler.

1900'lü yılların ortalarından 2000'li yıllara kadar fabrikasyon üretim

artmakta ve ülkeler ticari bakımdan birbirine entegre olmağa başlamaktadır.

Ayrıca bu zamanlarda üretimin küreselleşmesi kavramı literatüre girmektedir.

Firmalar ihracatın yanı sıra belirli ülkelerde üretim yapmakta ve komşu

ülkelere ihracat yapmaktadır.

Burada üretimin küreselleşmesi ön plana çıkmaktadır. Özellikle uluslar

arası şirketler gelirlerini daha fazla artırmak amacı ile kendi ülkelerinin

haricinde başka ülkelerde de üretime gitme yolunu seçmişlerdir. Buradaki düşünce

öncelikle cazip pazarlarda üretimde bulunmak ve ikinci olarak bu ülkelerden

komşu ülkelere ihracat yaparak gelirlerini artırmaktır.

Bu düşünceye yatırım yapılan ülkeler de sıcak bakmaktadır. Çünkü yabancı

yatırımlar daha fazla istihdam sağlanmasına yardımcı olmakta ve devletin vergi

gelirleri artmaktadır.

Ticaretin gelişmesi dünyayı entegrasyon sürecine sokmuş ve ülkelerin ana

gündemleri arasında yerini almıştır. Ticaretin gelişmesi ülkeler arasındaki

irrasyonel tavırların ortadan kalkmasına ve küreselleşme sürecine girilmesine

yardımcı olmuştur.

Devletler gelir elde etmek amacı ile ihracatı özendirmektedir. Bununla

birlikte ülkelerin ihracatını artırabilmek için ucuz fiyat yanında ülkelerin

karşılıklı olarak dış ticaret hacmini artıracak aktiviteler içerisinde olmasını

gerektirmiştir. Bu gereklilik ve ülkelerin ancak ticaretle kalkınabilecekleri

gerçeği irrasyonel siyaset akımlarının ortadan kalkmasına ve ülkeler arasında

daha sıcak ilişkiler kurulmasına olanak vermiştir. Bu noktada artan siyasi

ilişkilerdeki sıcaklık küreselleşmenin gelişmesine olanak tanımıştır.

Uzak gelecekte ihracatın öneminin azalacağı muhakkaktır. Dünyada uluslar

arası iç üretimin hız kazanacağı ve firmaların demokratik ve serbest piyasa

ekonomisinin bulunduğu her yerde üretimler yapacağı yadsınamaz bir gerçektir.

Bunun ardındaki en önemli sebep hiç kuşkusuz ticaretçilerin daha fazla büyümek

istekleri ve bu büyümenin ancak cazip pazarlarda da üretimin gerçekleştirilmesi

ile sağlanacağı gerçeğidir.

1.7.Dünyanın Sosyal Gelişimi

Dünyanın ilk tarihlerinde insanların kavimler halinde yaşadıkları

görülmektedir. Kavimler içinde suç olayları görülmekle birlikte bunlar azdır.

Kavimler arasında sık ve rasyonel bir çatışma görülmemektedir. Bu zamanlarda

demokratik bir aile yapısı, yüksek nüfus artışı ve tarım-hayvancılıkla geçimin

sağlandığı bir yaşam tarzı dikkat çekmektedir.

Hırsızlık fiilinin iki sebebi bulunmaktadır. Daha iyi bir yaşam isteği

ve/veya geçinebilme ihtiyacıdır. Kabileler çağında insanların bulunulan yaşam

tarzından daha iyi bir duruma gelinmesi imkansızdır. Diğer yandan insanlar elde

ettikleri ürünlerle geçinebilmektedir. Dolayısı ile hırsızlığın ana şartları

olan bu iki durum ortadan kalkmıştır.

İnsan öldürme ve hırsızlık topluma ve/veya bireylere karşı düşmanlık

beslenmesinden kaynaklanmaktadır. Kabileler çağındaki din geleneği ve örfler de

kuşaktan kuşağa aktarıldığından düşmanlıklar ortadan kalkmaktadır. En azından

toplumu ve bireyleri yaralayıcı fiillerin ortaya çıkmasını engellemektedir.

Dolayısı ile bu çağlarda suçlar görülemeyecek kadar azdır.

Nüfusun artması paralelinde kişi başı verimli toprakların azalması ve su

kaynaklarının paylaşılamaması kabileler arasında savaşların başlamasına neden

olmuştur.

Bu zamanlarda verimli topraklara sahip olmayan devletler verimli

topraklara sahip ülkeleri zaptetme pratiği içerisine girmişlerdir.

Bu zamanların ana özelliği kraliyetlerin ortaya çıkması, ilk primitif

orduların oluşturulması, demokratik aile yapısının ataerkil bir yapıya dönüşmesi

ve nüfus artışıdır.

İlk kraliyetlerin oluşmasında büyük toprak sahiplerinin önemi yadsınamaz. Bu

zamanlarda büyük toprak sahipleri bir araya gelmekte ve bulunulan ülkeyi

yönetecek insanı seçmektedir. Yönetime gelen insan ve onun soyundan gelen

kişiler ülkeyi yönetmekte alınan kararları uygulamaktadır. Krallıklar devrinde

halkı oluşturan ana kriter kan bağıdır. Diğer bir değiş ile milli kimliktir.

Bununla birlikte imparatorluklar zamanına gelindiğinde çok milletli bir ülke

toprağından bahsedilmektedir.

Bu zamanlarda insanların hayvancılık ve tarımla uğraşması erkek nüfusa ayrı

bir önem verilmesini sağlamıştır. Çünkü bu işleri yapabilecek güç erkeklerdedir.

Aynı kanı askerlik için de geçerlidir.

Bu zamanlarda insanı güçlü yapan ve statüsünü artıran olgu bedeni güçtür.

Çünkü o zamanki günlü kişileri yapabilecek olgu güçtür.Ve güç erkeklerde

bulunmaktadır. Dolayısı ile bu zamanlarda toplumda ve ailede dominant birey

erkektir. Bununla birlikte her ailede erkek dominanttır demek de yanlış

olmaktadır..

Diğer yandan toprakların ekilmesi ve hayvancılığın kolaylıkla yapılabilmesi

nüfus artışı ile mümkün olabilmektedir. Dolayısı ile aileler erkek nüfusu bol

doğum olgusuna kapılmışlardır.

Tarlalarda iş görebilecek güce sahip unsur erkektir. Diğer yandan ailenin

daha fazla kazanabilmesi için daha fazla erkek nüfusuna ihtiyaç

bulunmaktadır.

Bu zamanlarda askerlik sistemi profesyonel bir yapı göstermemektedir.

İnsanlar normal zamanlarda çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşmakta ve savaş

zamanında askerlik yapmaktadır. Savaşlar genel olarak sınır boylarında meydana

gelmekte ve her savaş savaşı kaybeden kabilenin karşı savaşı ile devam

etmektedir.

Savaşı kazanan devlet diğer devletin toprakları üzerinde hakimiyet

sağlamaktadır. Fethdeilen ülkedeki yönetim feshedilmekte ve savaşı kazanan

ülkenin idaresi uygulanmaktadır. Bu arada fesh olunan ülkedeki kral veya

soyundan kişiler fırsat bulabilirse bu ülkeye karşı savaş açmaktadır.Savaşı açan

taraf kazanırsa eski topraklara yeniden sahip olmaktadır. Aksi halde bu yönetim

ortadan kalkmaktadır.

Bu zamanlar erkeklerin ön plana çıktığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Kadın yavaş yavaş ikinci plana çekilmektedir. Kabileler bir alanda

yaşamaktadırlar. Kabile içerisinde aileler akraba durumundadırlar. Dolayısı ile

bu düşük nüfus birbirlerini tanımaktadırlar. Suç oranları bundan ve dini

inançların yoğun olmasından gibi faktörlerden dolayı da çok fazla

görülmemektedir.

Daha sonra kraliyetlerin ve imparatorlukların bulunduğu çağlar gelmektedir.

Bu çağlarda nüfus artış hızı hızla devam etmiştir.

Bu zamanlarda komplex toplumun ilk örnekleri karşımıza çıkmaktadır. Nüfus

şehirli ve köylü nüfus olarak ikiye ayrılmaktadır.

Köy yerlerinde akrabalık bağı devam ederken şehirli nüfusta

kozmopolitanlıktan dolayı akrabalık bağı seyrekleşmektedir.

Köylü nüfus çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Elde edilen

ürünlerin büyük bir kısmı ana tüketim maddesi olarak tüketilmekte geri kalan

ürünün bir kısmı köyden daha kalabalık olan yerleşim merkezlerinde

satılmaktadır. Köylü nüfusta zenginlik hayvan adedine bağlı bulunmaktadır.

Sığırları ve/veya kalabalık koyun sürüsü olan insanlar zengin olarak

nitelendirilmektedir.

Şehirlerde ise durum farklıdır. Başkentte ve diğer şehirlerde esnaflık

ortaya çıkmıştır. Madeni eşya, unlu mamulat ve dokuma sektörü ilk primitif

üretim şekli olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlara ek olarak başkentte kılıç ve

kalkanların yapıldığı primitif sanayi sektörü yine bu zamanlarda ortaya

çıkmıştır.

Şehirlere yakın köyler bu yerleşim merkezlerine elde ettikleri ürünü

getirmekte ve karşılığında dokuma işleri ve madeni eşyalar almakta idiler.

Köylüler buralara Pazar kurar ürünlerini sattıktan sonra alışveriş için esnafa

giderlerdi.

Bu zamanlarda nüfusun artması dış tehditler ve içteki suç oranlarının

artmasından dolayı savunma ve güvenlik gibi iki ana konu ortaya çıkmaktadır.

Kraliyetler profesyonel ordular oluşturmakta ve şehirlerde güvenliği sağlayacak

güvenlik önlemleri almakta idiler. Bugünkü asker ve polis teşkilatının ilk

örnekleri bu dönemlere rastlamaktadır.

Şehirlerde işsizliğin artması, dini ve örfi değerlerin seyrelmesi

insanların geçinme kaygıları,toplumsal bireyselliğin artması şehirlerde bugünkü

gibi olmasa da belirli bir oranda suçların artmasına neden olmuştur. İlk suç

örnekleri hızsızlık gasp ve adam öldürmedir.

Askerlerin savunma işlerinde bulunmaları ve şehirlerin komplex hale

gelmesi sedece iç güvenlik ile uğraşan bir teşkilatın kurulmasına olanak

vermiştir. Bu zamanlarda ilk olarak bekçilik teşkilatı ortaya çıkmış ve daha

sonra koordineli çalışan bekçi-polis teşkilatı ortaya çıkmıştır.

Bu çağlardaki savaşların ana nedeni verimli toprakların elde edilmek

istenmesi ve bunlara karşı oluşturulan dirençler idi.

Kraliyetler ve imparatorluklar savaşla elde ettikleri yerlere kendi

nüfuslarından insanları yerleştirme çabasında idiler. Bu davranışın ana nedeni

elde edilen topraklarda asimilasyon yapma gereği olarak tanımlanabilir.

Kraliyet ve imparatorluk çağlarının ana özelliğinden birisi devlet

sisteminin uygulanmağa başladığı yılların bu yıllar olduğudur. Bu zamanlar

ayrıca ilk vergi sisteminin uygulandığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu zamanlarda insanoğlunun ilk zamanları ile karşılaştırıldığında daha

komplike bir yapı bulunmaktadır. Dolayısı ile devlet idaresi daha komplike bir

hale gelmiştir. Devleti yönetmekle yükümlü olan kurum devletin yönetilmesi için

gerekli olan bütün adımları atmağa başlamıştır.Düzenli bir ordu sistemi iç

güvenlik yargı bu zamanlarda ki devletin kurmakla yükümlü olduğu sistemler

olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu zamanlarda devletin komlike bir yapıda bulunması ve devlet işlerinin

görülmesi için hazinenin paraya ihtiyaç duyması devletin hükümranlığı altındaki

topraklarda yaşayan insanlardan vergi alınmasını zorunlu hale

getirmiştir.

Krallıkların büyümesi ve halkın genellikle köyde oturması kraliyetlere

daha fazla vergi geliri sağlanmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu sebeple

savaşlar yapıp fethedilen yerlerden vergi geliri elde dilmesi isteği savaşların

devletin gelir elde etmek amacı ile uyguladığı bir meta haline gelmesine neden

olmuştur.

Bu yıllarda da din geleneği sürmektedir. İmparatorluklar ve kraliyetler

belirli bir din nüfusuna sahip çoğunluğun dinlerini de temsil etmektedir.

Kraliyetler bu çağlarda halkın desteğini alabilmek için din faktörü ana savaş

sebebi olarak gösterilebilmekteydi. Bu yıllar ayrıca ilk savaş tazminatlarının

alındığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu zamanlarda halkın din konusunda bağnazlaştığını görmek mümkündür. Bu

bağnazlaşma değişik inançlara sahip toplumlar arasında düşmanlıkların ortaya

çıkmasına neden olmuştur. Savaşların da bu bağnazlık kullanılarak

gerçekleştirilmesi toplumlar arasındaki düşmanlığın daha da fazla körelmesine

neden olmuştur.

Bu zamanlarda kadın artık ikinci plana itilmiştir. Ataerkil bir aile yapısı

bulunmaktadır. Evde erkeğin sözü geçmektedir. Doğum oranları yine fazladır.

Ortaçağ ve1900'lere kadar olan yıllar köylü nüfusun dominant olmakla birlikte

şehir nüfusunun artmağa başladığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu zamanlarda şehir nüfusunun artmasının sebebi özellikle başkentlerde

daha fazla gelir elde etmenin daha kolay olmasındandır. Bunun ardındaki temel

faktör bu şehirlerdeki nüfus yoğunluğu ve tüketim fazlalığıdır.

Batı'da ise sanayi devrimi ve şehirlerin cazip yerleşim birimleri haline

gelmesi köylerden ve diğer yerleşim merkezlerinden bu şehirlere doğru olağanüstü

göçlerin oluşmasına izin vermiştir.

Bu zamanda devlet işleri profesyonel bir yapıya oturmuştur. Bu zamanlar

askerliğin daha da profesyonelleştiği ve dış güvenliği sağlamak için kraliyet ve

imparatorlukların her köşesine asker yerleştirildiği devlet yönetiminin bütün

şehirlerde kök saldığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca bireylerden

vergiler alınmasının yaygınlaştığı yıllar yine bu döneme rastlamaktadır.

Bu zamanlarda özellikle devlet başkentleri ve belirli yerlerde nüfusun

yoğunlaştığını görmek mümkündür. Bu zamanlar devletlerin vergi geliri elde etmek

amacı ile birbirleri ile savaştığı ve bu savaşı dini motiflerle süslediği yıllar

olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu zamanlarda ticaret artmış ve şehirlerde esnaflık yaygınlaşmıştır. Bu

zamanlar şehirlerde seri üretimin başladığı yıllar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu zamanlar nüfus artış hızının artan oranda devam ettiği yıllar olarak

karşımıza çıkmaktadır.Aileler tamamen ataerkil bir yapıya dönüşmüştür. Kadın

ikinci plandadır.

Bu zamanlarda yönetim otoriter bir yapı göstermektedir.Din ve vicdan

özgürlüğü sınırlıdır.Rönesansın çıktığı yerler hariç diğer yerleşim

merkezlerinde gözle görülür bir gelişme meydana gelmemektedir.

1900-2000'li yıllar devlet yönetiminin daha liberal yapıda bulunduğu yıllar

olarak karşımıza çıkmaktadır. Ticaret ve gelir seviyesi artmıştır. Petrol önem

kazanmıştır. Ve dünyadaki ana savaşlar petrol kuyuları üzerine dönmektedir. Bu

noktada bu yerler hariç diğer yerleşim yerlerinde sosyal yaşam sağlıklı olarak

devam etmektedir. Nüfus artış hızı azalmıştır. Aile ataerkil bir yapıdan

çıkmaktadır. Kadının aile ve toplumdaki statüsü yükselmektedir.

Şehir nüfusu hızla artmıştır. Şehirde fabrikasyon üretimler artmıştır.

Dolayısı ile şehirlerde gelir seviyesi yükselmektedir. Köylerde tarım ve

hayvancılık alanında modern teknikler kullanılmağa başlanmıştır.

Toplumlarda demokratikleşme artmıştır. Din ve vicdan hürriyetlerine saygı

gösterilmektedir. Bu zamanlarda devlet yönetimi kökleşmiştir. Askerlik ve

güvenlik teşkilatı profesyonelleşmiştir.

2000'liyıllar ve sonrası toplumlarda daha fazla demokratikleşme

beklenmektedir. Bu zamanların sosyal ana temalarından biri ayrımcılığın

kalkmasıdır. Bunun insanların birey olarak demokratikleşmesinden kaynaklandığı

yadsınamaz bir gerçektir.

İnsanların gelir seviyesinin artması insanların daha fazla

deokratikleşmesini sağlamaktadır. Bu noktada değişik kültürlere ve değişik

toplum kesitlerindeki bireylere hoşgörü ile bakılmaktadır.Dolayısı ile

ayırımclık ortadan kalkmağa başlamıştır.

Orta gelecekte nüfus artış hızında azalma ve daha sonra nüfusta azalma

beklenmektedir. Bunun ana nedeni olarak insanların evliliğe daha az ilgi

gösterecek olması ve daha az çocuk yapma isteğinin kümülatif etkisi

gösterilebilir.

İnsanların leisure'larında bir artış meydana gelecektir. Düşünsel

aktivitelerin öneminin anlaşılması vücut işlerinin yapılmasında teknolojinin

kullanılması ve insanların ofislerde daha az kalma ihtiyacı insanların boş

zamanlarını artıracaktır. Bu da insanların keyiflerine daha düşkün hale

gelmelerine olanak verecektir. Bu da tüketim ekonomisini geliştirecektir.

Dünyada küreselleşme devam edecektir. İnsanlar değişik kültürlere daha

pozitif yaklaşacaklardır. Bu noktada uluslar arası olarak bireysel ve devletsel

işbirliği artacaktır.

Devletsel işbirliği artacaktır. Çünkü işbirliği içerisine girmeyen ülkede

bu durumdan siyasi iktisadi ve ticari olarak zarar görmektedir.

Dünyada şu anda serbest ticaret antlaşmaları ve uluslar arası ilişkiler

genişlemektedir. Ticaretin artması ve toplumların birbirleri ile daha sıkı

ilişkiler içerisinde bulunması ve ülkelerin birbirini tehdit edecek risklerin

ortadan kalkması ve petrol kuyuları üzerinde mutlak hakimiyetin sağlanması

dünyanın tüm bölümlerinde sosyal stabilitenin sağlanacağı sonucunu vermektedir.

Dolayısı ile toplumsal huzursuzluklar azalacaktır. Ayrıca bu noktada insanlar

arasında hoşgörünün artacağı muhakkaktır.[1] Şayet endüstri kendi

insiyatifi dışındaki sebeplerden(örneğin işgücü maliyeti) dolayı korunması

gerekiyorsa korumanın yapılması gerekmektedir.Şayet endüstri kendi gevşekliği

dolayısı ile korunmak istiyorsa korumacılık ortadan kalkmalıdır.[2] Serbest ticaret bölgelerinde

üye ülkeler birbirleri ile o gümrüklü serbest ticaret antlaşmaları yapaıp her

ülke kendisi üçüncü bir ülkeye gümrük tarifesi ve kota koyarken gümrük

birliklerindeki tüm ülkeler aynı kotayı koymak mecburiyetindedirler.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks


Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Dünya Nereye Gidiyor?

Serbest Kürsü ve Öğretici Bilgiler Dünya Nereye Gidiyor? Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız Bu çalışmada dünyadaki sosyal iktisadi ticari ve siyasi gelişmeler incelenmiş ve kestirimler yapılmıştır. Bu kestirimler yapılırken gelişmelerin birbiri üzerine etkisi de dikkate alınmıştır. Bu çalışmada öncelikle dünyanın iktisadi siyasi ve ticari gelişimleri incelenmiş ve daha sonra sosyal gelişim ele alınmıştır. ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Öğretici Bilgiler telkin cd indir izle İstanbul Öğretici Bilgiler nerededir kimdir Öğretici Bilgiler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Öğretici Bilgiler hipnoz Öğretici Bilgiler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Öğretici Bilgiler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Öğretici Bilgiler kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:35 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.