Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Beynin Evrimi Temelde birçok ortak yapı olmasına karşın, değişik türlerde beyin,
vücudun herhangi bir organına göre çok daha büyük farklılık gösterir. Farklı
türlerde duyusal alıntılar ve bunlara verilen cevaplar çok farklıdır ve o tür
için yaşamsal önem taşımaktadır. Canlıların beyinlerinde, temel bazı ortak
özellikler vardır. Koku alma merkezi, ön beynin yapısını şekillendirir.
Balık ve sürüngenlerde, bazı türler dışında bu kısım, toplam beyin
hacmine oranla oldukça büyüktür. Bu durum memelilerde ise çok değişkendir.
Örneğin özellikle yüksek primatlarda küçükken, karınca yiyenler ve
armadillolarda son derece büyüktür. Balıkta koku alma birincil
enformasyon kaynağıdır. Bu büyük koku alma merkezine ilaveten, beynin büyük bir
kısmı bu iş için kullanılmaktadır. Sürüngenlerde beyin belirgin bir şekilde
balıklardan daha büyüktür ve neokorteks oluşumu ortaya çıkar. Omurgalıların
evrimsel gelişimi sırasında giderek daha gelişir ve görme, tatma ve dokunma gibi
duyuların alımı ve kullanımı ile ilgilidir. Bu kısımların işlevi,
balıkta orta ve arka beyin aracılığıyla sağlanmaktadır. Neokorteksin genişlemesi
entellektüel öğrenimi sağlar. Bu gelişim cerebrum'un orta beyni tamamen
kapladığı, gelişmiş memelilerde, doruk noktasına ulaşır. Bu organizmalarda artık
corpus callosum vardır. Böylece iki yarım kürenin neokorteksi, binlerce sinir
bağı aracılığıyla iletişim haline geçer ve hızlı bilgi alışverişi mümkün
olur.Balıkta görme lobları küçüktür. Sürüngenlerde ve kuşlarda ise hemen
her zaman gelişmiş bir yapı gösterirler. Memelilerde, optik lobların homoloğu
olan superior colliculi'nin boyutu son derecede küçülmüştür ve beynin arka
kısmında, occipital lobda iki küçük yumru olarak yeralır. Cerebellum
göreceli olarak kuşlarda en büyüktür. Balıklarda, medulla oblangata dokunma,
ısı, tat ve dengenin oluştuğu tek merkezdir. Yüksek vertebralılarda bu görev
neokorteks tarafından yapılmaktadır. Ancak insanlarda bile çok gelişmiş
neokortekse rağmen reflekslere cevap verme yetisini hâlâ medulla oblangata
korumaktadır. Kuş ve memelilerde giderek kompleksleşen nöronal alışverişin
gerçekleştiği bir yer olarak belirmeye başlar. Primatlarda ve İnsanda
Beyin YapısıBilindiği gibi insan gelişmiş memeliler olarak tanımlanan
Primat Takımı nın bir üyesidir. Evrim basamaklarında ilk olarak sürüngenlerde
ortaya çıkan neokorteks primatlarda çok gelişmiştir ve beyin hacminin yarısını
oluşturur. Diğer memelilerin çoğunda üçte bir oranındadır. Primatlarda
varolan becerikli ellerin ve kompleks sosyal davranışların temelinde bu
genişleme yatar. Primatlarda dış dünyadan alınan enformasyon temelde görme
duyusuna dayanır ve gelişim sürecinde de bu eğilimi gözlemek mümkündür. Erken
evrelerde örneğin dinozorların nesillerinin yokolduğu 2. zamanın (yaklaşık 65
milyon yıl) sonunda, ilk primatlar yerde terrestrial yaşam biçimini
sürdürmekteyken başat olarak koklama duyusunun öne çıktığı bilinmektedir.
Zaman sürecinde, ağaç yaşamına uyum sağlayan arboreal primatlarda
görme duyusunun öne çıkmaya başladığı gözlemlenir. Primat takımı iki alt
takımdan oluşur: Prosimii'ler ve Antropoid'ler. Prosimii'ler; Lemur ve
Tarsius'ları içerirken, Antropoid'ler; Eski ve Yeni Dünya maymunları, kuyruksuz
büyük maymunlar ve insanı da kapsayan Hominid'leri içerirler. Bu sınıflandırmada
beyin gelişimi açısından birinciden sonuncuya doğru beyin kapasitesinde bir
artış eğilimi gözlenmektedir.Prosimii'lerde DuyuAğaç yaşamına
uyum sağlamış dolayısıyla da uzaklığı doğru algılamanın yaşamsal önem taşıdığı
primat takımında, görme algısı çok gelişmiş ve stereoskopik görüş yetisi ortaya
çıkmıştır. Bilindiği gibi ekseni birbirine paralel olan her iki gözün aynı
objeye bakabilme ve derinliğini algılama yetisi stereoskopik görme olarak
tanımlanır. Prosimii'lerde örneğin Lemur'larda görme yeteneği
gelişmiştir. Ancak Primat takımının alt basamaklarında yeralan bu canlılarda
koku hâlâ çok önemlidir. Lemurlardan bazıları gece faal nocturnal, bazıları da
gündüz faal diurnaldir. Her iki yaşam biçimini benimsemiş olanlarda da görme
ön plandadır. Objeleri elleriyle de yakalar ve dokunurlar, ancak dokunma duyusu
hâlâ burundadır. Antropoid'lerde Duyu Primatların daha gelişmiş
olan alt takımı Antropoid'lerde görme, Lemur'lara göre daha öne çıkmaktadır.
Koku alma soğanı küçülmüş ve daha basit bir yapı sergilemektedir. Nasal passage
-burun boşluğu- küçülüp yüzün gerisine gitmiş, karşılığında göz öne doğru
çıkmıştır. İleri ve tamamen öne doğru bakış Antropoid'lerde ortaya
çıkmıştır. Gözlerin öne doğru ilerlemesi çiğneme apareyinden de yüzü
uzaklaştırmış ve çiğneme kasılması sırasında göz yuvarlağındaki küçük
oynamaların gözün keskin (acute vision) görüş yeteneğini bozmasını
engellemiştir. Bu canlılarda araştırma ve manipulasyon için diş ve öne
doğru uzamış burunu (muzzle) kullanmaktan çok, elleri kullanma eğilimi vardır.
Bundan dolayı da reseptörler muzzle'dan çok elde toplanmıştır. Görme
simülasyonunu alan bölgeler ve eldeki çok duyarlı reseptörler göreceli olarak
büyük ve komplikedir.Primatlarda cerebral cortex'in çok geliştiği ve
genişlediği görülür. Cerebral cortex beynin dış yüzeyindeki kalın gri cisim
tabakasıdır. Burada yüksek mental fonksiyonlar olan; hafıza, birleştirme,
neden arama vb.den sorumlu bölgeler vardır. Primatlardaki beyin
bölgelerinin oranları aynı zamanda ileri derecede becerisi olan ellerin
kullanımına yönelen bir eğilime işaret eder.Yaşayan primatlarda beyin gelişimi
kortikal genişleme açısından dört aşama gösterir: - En ilkeli Prosimian'lardır
(Lemur ve Tarsius'lar).- Eski ve Yeni Dünya maymunları bir sonraki
aşamadır.- Ape'ler özellikle de Pongidae daha gelişmiş olanlarıdır (Kuyruksuz
Büyük Maymunlar).- En sonuncusu da insandır.İnsan beyni diğer
Primatlarla karşılaştırıldığında cerebral cortex'in en geniş olduğu ve her
bölümünün aynı oranda gelişmediği bir form olarak karşımıza çıkar. İnsan
beyninde en fazla gelişim gösteren iki bölge vardır: Frontal (alın) asosiasyon
bölgesi ve Parietal (duvar kemikleri- beynin üst sağ ve solunda yer alan bir
çift kemik) asosiasyon bölgesi.Bu bölgeler bilginin saklanması, yeni
deneyimlerin eskilerle karşılaştırılması ve çeşitli duyu merkezlerinden gelen
bilginin ve hafızanın (hatıraların, daha önceden yaşanmış olayların) neden
arama, hayal gücü, konuşma ve diğerlerinin birleştirilmesi ile ilgilidirler.
Böylece insana özgü fonksiyonların kontrol edildiği bölgelerin bu alanlar
olduğu ortaya çıkar.Frontal ve parietal bölgelerin görevlerinin bu önemi
insanın morfolojik gelişim sürecinde kafatası büyümesinin neden özellikle alın
ve yan taraflarda gerçekleştiğini açıklamaktadır. Hominid'lerde zaman sürecinde
birbiriyle doğru orantılı olarak beyinde hem hacim artışı olmuş, hem de frontal
ve parietal genişleme gerçekleşmiştir.İnsanlarda frontal bölgenin
fonksiyonu uzun süreli bir amaca yönelik olarak dikkati sürdürmek, şaşırtıcı bir
uyaranı süzgeçten geçirerek almak ve birbirini tutmayan, anlaşılamayan
uyaranların alıkonulması gibi olgularla ilgilidir. Böyle bir kontrol mekanizması
olmadan insana özgü bazı karakteristik aktiviteler mümkün olmazdı.
Örneğin, yaralı bir hayvanı tüm gün izleme, avantajlı bir iş için risk
alma ya da bir yiyeceği gruba getirmek yerine bulduğu yerde yeme içgüdüsünün
bastırılabilmesi gibi. Parietal asosiasyon bölgesinde de benzer büyük bir
gelişim olmuştur. Bu bölge hali hazırda birincil assosiasyon bölgeleri
tarafından sindirilmiş bilgilerle ilgilidir. Buraya gelen bir bilgi diğer
yerlerden gelen ve hafızada yer alan bilgilerle birleştirilir. Hem
öğrenme hem de konuşma dilini kullanma ve özetleme kabiliyeti, farklı duyu
alanlarından gelen bilgiyi birleştirme becerisine dayanır ve parietal lobda
gerçekleştirilir. Aynı zamanda konuşmanın gerçekleştiği bölgedir. İnsanda beyin
neden gelişti? İnsan beyini kendi takımı içinde -simian primatlar
arasında- beklenildiğinin üç katı büyüklüğündedir ve bu büyüme sadece son birkaç
milyon yıl içinde gerçekleşmiştir. İnsan beyninin gelişmesine zemin hazırlayan
en önemli olgu dik yürümedir. Çünkü dik duruş postürünü benimsemiş bir
organizmada kafatası omurga üzerinde altta ve ortaya yakın bir alanda yer
alacaktır. Dolayısıyla da yarı eğik postürdeki bir canlının kafatasının dengede
durması için gereken ağır kas baskısı bulunmayacaktır. Bu da beynin gelişmesi
için gerekli temel zeminin oluşmasını sağlamaktadır. Yani insan beyninin
gelişmesini hazırlayan temel öğe dik yürümeye uyumdur. Daha sonra ateşin
bulunması ve ön hazırlığı yapılmış yiyeceklerin yenmesiyle dişlerin küçülmesi
masseter (çiğneme) kaslarının azalmasına neden olmuş bu da beynin gelişmesi için
bir başka pozitif etken oluşturmuştur. Australopithecine'lerde beyin
kapasitesi modern büyük maymunlardaki kapasite sınırları içerisindedir. Bu
grubun geneli için ortalama 450 cm olarak kabul edilmektedir. Ansefalizasyon
(beynin gelişimi) muhtemelen bu ortalamayı ilk olarak 2.5 milyon yıl civarında
geçmeye başlamıştır. Bu dönemde Homo Genusunun ilk üyeleri yaşamıştır.
Koobi Fora'dan bulunan KNM-ER 1470 yaklaşık 750 cm bir beyin hacmine
sahiptir. 1.5 milyon yıl öncesinde Homo Erectus'ta beyin hacmi 1000 grama
ulaşmıştı. Beyin hacmi beden hacmine paralel olarak ilk Homo Sapiens'in
muhtemelen ortaya çıktığı 400.000 yıl öncesine kadar artmaya devam etmiştir.
Erken Homo Sapienslerin beyin hacmi neredeyse bizimkine yakın bir
büyüklüğe ulaşmıştır. Avrupa Neandertallerinin beyin hacmi de modern insandaki
aşamaya ulaşmıştır ve birçok bilim adamı bunların Homo Sapiens içine konulmaları
gerektiğini söylemektedirler. Gırtlak yapısı açısından bazı değişikliler
sergilemesi ve konuşma açısından sorun yaşadığının sanılmasına rağmen bu fosil
insanlar, muhtemelen mental kabiliyetleri açısından modern insan
seviyesindeydiler. Tüm memelilerde vücut-beyin oranları dikkate alındığında
beynin büyümesine doğru bir eğilim vardır. Buna karşın beynin gelişme hızı
memeliler arasında farklılık gösterir. Büyük beyin ancak yüksek enerjili
diyetlerle kazanılabilir. Erişkin bir insanda beyin, vücut enerjisinin yüzde
20'sini harcar. Bu durum yaşamın erken aşamalarında daha da fazladır. Yeni
doğanda beyin ortalama vücut ağırlığının yüzde 10'unu oluşturur ve enerjinin
yüzde 60'ın harcar.Bazı türlerin neden büyük beyine ihtiyaç duydukları
sorusunu sormak yerine bunların büyük bir beyine sahip olmalarının nasıl
üstesinden geldiklerini anlamaya çalışmak daha doğru olur. Eğer yeterli enerji
varsa -fonksiyonların oluşması türden türe farklılık gösterse de- büyük bir
beyine sahip olmak tüm hayvanlar için avantajlı bir durumdur.İnsan
beyninin evriminde iki aşamadan sözedilebilir: İlk aşamada
Australopithecine'lerden Erken Modern Homo genusuna doğru olan çizgide beyin
kapasitesinde büyük bir artış olmuştur. Bu artış, beslenme rejiminin yüksek
enerji ihtiyacının karşılanması yönündeki değişimine neden olmuştur.
İkinci aşamayı oluşturan alet yapımı ve kullanımı döneminde; özel
seçilim baskısı muhtemelen artan beyin dokusunun iletişim sistemindeki
değişikliklerin belirlenmesinde esas rol oynamış olmalıdır. Bu değişiklikler ise
problem çözmedeki ilerlemede, sofistike alet yapımında ve en önemlisi de kültür
ve dilin ortaya çıkmasında kendini göstermektedir.Endocastlardan girus
ve sulcusları, belirli kan damarlarını, beynin şeklini anlayabiliriz. Ancak bu
çalışmalarda bazı sorunlar ortaya çıkmaktadır. Bunlar: Beyin büyüdükçe
kortikal kıvrımlanma daha sıkı bir yapı gösterir ve dura mater daha kalın ve az
esnek olur. Bundan dolayı da bir insan veya kuyruksuz büyük maymunun kortikal
detaylarını görmek daha küçük bir primatın bu tür özelliklerini anlamaktan çok
daha zordur. Endocastları elde edebileceğimiz fosil kafatasları
genellikle deforme olmuşlardır ve eksik parçaları vardır. Bu da aynı özelliğe
ait çok farklı yorumların yapılmasına neden olur. Endocast yüzeyine
bakarak beynin iç organizasyonu genellikle yapılamaz. Çok tartışmalı konulardan
biri de lunate sulcusun yerinin bilinmesidir. Bu bize birincil ve ikincil görme
alanları arasındaki sınırı gösterir. Australopithecine'lerde bu
sulcus'un göreceli olarak biraz daha arkada yer alması beyin fonksiyonlarının
insana doğru yöneldiğinin bir diğer göstergesidir. Hominid'lerde bipedal yürüme
beyin yapısını etkileyen çok önemli bir olgudur ve muhtemelen lunate sulcus'un
yerinin değişmesini de etkilemiştir. Dik yürümeye adaptasyon beyin
kökünün Ape'lere göre çok daha vertikal olmasına neden olmuştur. Bu durum
beyinciğin oksipital loblara göre daha aşağıya inmesiyle sonuçlanmıştır. Böylece
lateral yüzde ye alan visual korteksin bir kısmı arka ortaya doğru kaymıştır. Bu
değişimler lunate sulcusun Australopithecine'lerde ve daha sonraki Hominid'lerde
daha orta ve geriye kaymasına neden olmuştur.Fonksiyonal açıdan farklı
bölgeler arasındaki sınırı gösteren central sulcusun da bulunup bulunmaması
antropologlar için önemlidir. Bu oluşum Antropoid'leri Prosimian'lardan ayırmaya
yarayan kriterlerden bir tanesidir. Oligosen'de yaşamış olan Aegyptopithecus'un
beyin kalıbında bu oluşum gözle görülebilir. Bu nedenle bu fosilin ilk Antropoid
maymunlardan olduğu düşünülmektedir. İlk ortaya çıkan maymun
formlarında, bu oluk somatik korteksi motor korteksten ayırdığından, bu
fonksiyonel bölünmenin başladığını göstermesi açısından önemlidir. Sylvian
açıklık beyin yüzeyindeki özellikler içinde en önemlisidir. Bu oluşum temporal
lobun üst sınırını çizer, sol tarafta daha aşağıda ve daha uzundur. Bu durum
Homo genusunun ilk örneklerinin bazılarında görülmeye başlar. Modern
insanlarda bu daha büyük Wernicke konuşma bölgesiyle ilgilidir. Bazı fosillerde
bu açıdan görülen benzerlikler bunların konuştukları izlenimini vermiş, ancak
bazı maymun ve Ape beyinlerinde de bu asimetrinin bulunması bu konuda şüphe
yaratmıştır. Ancak yine de kortikal asimetriler bize daha yaygınlaşmış
fonksiyonel asimetrilerin orijini hakkında önemli ipuçları verebilir. Broca
bölgesini gösteren bazı sulcus özellikleri Homo habilis ve Homo erectus'te
görülmüştür. Bu kıvrımlar Australopithecine beyinlerinde görülmez. Ancak biz
sadece Broca bölgesinin fosil formlarda bulunup bulunmadığını
söyleyebilmekteyiz. Bu bölgenin fonksiyonun evrimini endocasttaki sulcus
izlerine bakarak söylemek gerçekçi olmaz. İnsan beyninde bu sulcusların
varlığı ve yeri çok değişkendir. Ayrıca dil fonksiyon alanlarının yeri konusunda
da bir tutarsızlık mevcuttur. Daha da önemlisi maymun beyinlerinde de benzer bir
alan bulunmuştur ve bu nedenle de bu girus ve sulcusların fosillerde bulunması
tamamen yeni bir yapıya işaret etmez.Australopithecine ve Erken Homo
türleri arasında beyin hacminin büyümesi cerebral korteksin her alanında birçok
yeni kıvrımın oluşmasına neden olmuştur. Bu yeni kıvrımlar da spesifik bir
değişmeden çok, büyümenin genel bir sonucu olabilir. Belki de bu hominidler
Broca bölgesini konuşma için kullanmış olabilirler. Ancak endocastlar bu işin
ispatlanması için yeterli değildir. Burada anlatılan zorluklara rağmen
endocastlar bizim için eski beyinlerin yapısını anlamaya yarayacak en önemli
ipuçlarıdır.
Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |