Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Amerikan Ekonomisinin İşleyişi Çok kez Birleşik
Devletler'de kapitalist bir ekonomi bulunduğu söylenir. Bir Alman ekonomist ve
toplumsal kuramcı olan Karl Marx tarafından XIX. Yüzyıl'da ortaya atılan bu
tanımlamaya göre, bu sistemde önemli ekonomik kararların çoğunluğu, büyük
miktarda paraya ya da sermayeye sahip olan küçük bir gurup tarafından
alınır.Marx, kapitalist ekonomilerin politik sisteme daha fazla güç
tanıyan sosyalist düzenlerin karşıtı olduğunu ileri sürmekteydi. Marx ve
yandaşlarının inancına göre, kapitalist ekonomilerde güç zengin iş adamlarının
elinde toplanmakta ve onlar da temelde karlarını en yüksek düzeye çıkarmaya
yönelmekte; buna karşın sosyalist ekonomilerde, olasılıkla daha kapsamlı hükümet
kontrolü öne çıkarılmakta ve kardan çok politik amaçlara önem verilmekte,
sözgelimi toplumun kaynaklarının daha eşit bir biçimde dağıtılması hedef
alınmaktadır.Aşırı biçimde basite indirgenmiş olan bu iki sistemin
gerçeğe uyan ögeleri bulunmakla birlikte, bunlar günümüzde daha az geçerlidir.
Eğer Marx'ın tanımladığı katışıksız kapitalizm var idiyse bile artık yok
olmuştur; çünkü, Birleşik Devletler'de ve pek çok diğer ülkede hükümetler güç
birikimlerini sınırlamak ve kontrolsuz özel ticari çıkarların neden olduğu
toplumsal sorunların çoğuna çözüm getirmek amacıyla ekonomilerine müdahalede
bulunmuştur. Bu yüzden, özel teşebbüsün yanı sıra hükümetin de önemli bir rol
oynadığı Amerikan ekonomisini karma bir sistem olarak tanımlamak daha doğru
sayılabilir.Amerikalılar çok kez serbest teşebbüse yönelik inançları ile
hükümet yönetimi arasındaki sınırın nereden geçeceği konusunda anlaşamazlarsa da
geliştirdikleri karma ekonomi büyük ölçüde başarılı olmuştur.ABD
EKONOMİSİNİN TEMEL ÖGELERİBir ülke ekonomik sisteminin ilk ögesi onun
doğal kaynaklarıdır. Birleşik Devletler zengin maden kaynaklarına, verimli tarım
arazisine ve ılımlı bir iklime sahiptir. Bunlara ek olarak, Atlas Okyanusu'nda,
Büyük Okyanus'ta ve Meksika Körfezi'nde uzun kıyıları vardır. Anakaradan
kıyılara uzun nehirler akmakta ve ABD-Kanada sınırında bulunan beş büyük göl de
(Büyük Göller) ulaştırma için ek olanaklar sağlamaktadır. Anılan yaygın su
yolları hem yıllar boyunca ülke ekonomisinin büyümesine yardım etti hem de
Amerika'daki 50 eyaleti tek bir ekonomik birim olarak birbirine
bağladı.İkinci öge ise doğal kaynakları mala dönüştüren emektir.
Çalışabilecek işçi sayısı ve daha da önemlisi onların üretkenliği bir ekonominin
sağlamlığının belirlenmesinde yardımcı olur. Birleşik Devletler'in tarihi
boyunca işgücü giderek büyüdü ve bu da neredeyse kesintisiz bir ekonomik
büyümeyi besledi. 1. Dünya Savaşı'nın hemen sonrasına kadar işçilerin çoğunluğu
Avrupa'dan gelen göçmenlerle onların çocukları ve ataları Amerika'ya köle olarak
getirilmiş bulunan Afrikalı-Amerikalılardı. XX. Yüzyıl'ın başlarında çok sayıda
Asyalı Birleşik Devletler'e göç etti ve sonraki yıllarda da Latin Amerikalı
göçmenler gelmeye başladı.Birleşik Devletler'de işsizliğin yüksek olduğu
bazı dönemler yaşandı ve bazan işgücünün yetersiz kaldığı günler geçtiyse de
göçmenler iş olanakların bol bulunduğu zamanlarda gelme eğilimi gösterdiler. Çok
kez yerli işçilerden daha düşük ücretler karşılığı çalışmaya hazır bulunmalarına
karşın genelde geldikleri ülkelerdekinden çok daha fazla kazanıp refaha
kavuştular. Ülke de giderek zenginleşti ve böylelikle daha fazla göçmeni
kaldırabilecek düzeye erişti.Bir ülkenin ekonomik başarısı için emeğin
niteliği de -bireylerin ne kadar yoğun çalışmaya razı ve ne kadar becerili
oldukları - en az işçi sayısı kadar önemlidir. Birleşik Devletler'in ilk
günlerinde görülen sınır bölgeleri yaşantısı çok yoğun çalışmayı gerektiriyordu
ve Protestan çalışma ahlakı olarak bilinen nitelik de bu eğilimi güçlendirmişti.
Teknik eğitim ile meslek eğitimini de içeren öğretime verilen önem ve denemeye
ve değişmeye yönelik istek Amerika'nın ekonomik başarısına ayrıca katkıda
bulundu.İşgücünün hareketliliği de Amerikan ekonomisinin değişen
koşullara uyum sağlama yeteneği açısından önemli oldu. Doğu Kıyısı'ndaki iş
piyasasını göçmenler doldurunca önemli sayıda işçi çok kez ülkenin iç
kesimlerinde sürülmeyi bekleyen çiftliklerde çalışmaya gitti. Aynı şekilde XX.
Yüzyıl'ın ilk yarısında, Kuzey'deki endüstrileşmiş kentler de Güney
çiftliklerinde çalışan siyah Amerikalıları çekti.İşgücünün niteliği
önemli bir konu olmayı sürdürmektedir. Günümüzde Amerikalılar, insan
sermayesinin pek çok modern ileri teknoloji endüstrisinde başarı sağlamak için
bir anahtar olduğunu düşünmektedir. Bunun sonucu olarak, hükümet ileri gelenleri
ve iş çevresi yetkilileri bilgisayar ve telekomünikasyon gibi yeni endüstrilerin
gereksinim duyduğu türde kıvrak zekayı ve uyum sağlamaya yatkın beceriyi
işçilere kazandıracak öğretim ve eğitimin önemini
vurgulamaktadır.Bunlara karşın, doğal kaynaklar ve emek ekonomik
sistemin sadece bir kesimini oluşturmaktadır. Bu kaynaklar elden geldiğince
etkin bir biçimde düzenlenmeli ve yönlendirilmelidir. Amerikan ekonomisinde
piyasadan gelen verilere göre çalışan yöneticiler bu işlevi yerine getirirler.
Amerika'daki geleneksel yönetim yapısını yukarıdan aşağıya uzayan bir komuta
zinciri oluşturur; yetki, tüm işin düzenli ve etkin bir biçimde yürümesini
güvence altına alan yönetim kurulu başkanından başlayıp teşebbüsün çeşitli
bölümlerinin eşgüdümünü sağlamakla yükümlü olan daha aşağı düzeydeki yönetim
birimlerinden geçer ve fabrikadaki usta başına kadar akar. Çok sayıda iş çeşitli
bölümler ve işçiler arasında paylaştırılmıştır. XX. Yüzyıl'ın başlarında,
Amerika'daki bu uzmanlaşma ya da işbölümünün sistematik çözümlemelere dayanan
bilimsel yönetimi yansıttığı söylenirdi.Teşebbüslerin pek çoğu bu
geleneksel yapı içinde çalışmakla birlikte bazıları da yönetim konusunda değişen
görüşler benimsedi. Giderek yoğunlaşan küresel rekabetle karşılaşan Amerikan
teşebbüsleri, özellikle, kalifiye işçi çalıştıran ve hızla gelişmek, değişmek ve
hatta sipariş üzerine mal üretmek zorunda kalan ileri teknoloji endüstrilerinde
daha esnek bir örgüt yapısı oluşturmaya çalışmaktadır. Aşırı hiyerarşinin ve
işbölümünün yaratıcılığı önlediği yolundaki inanış her geçen gün daha
yoğunlaşmaktadır. Bunun sonucu olarak da pek çok şirket örgüt yapısını
yassıltmış, yönetici sayısını azaltmış ve birkaç iş dalında birden çalışan
ekiplere daha fazla yetki aktarmıştır.Doğal olarak, yöneticilerin ve
ekiplerin birşeyler üretebilmek için bir teşebbüs olarak örgütlenmeleri
gereklidir. Birleşik Devletler'de anonim şirketlerin, yeni bir teşebbüse
girişmek için gerekli parayı toplamak ya da mevcut bir teşebbüsü büyütmek
konusunda etkili bir araç olduğu kanıtlanmıştır. Anonim şirket, hisse senedi
sahibi diye bilinen bir gurubun gönüllü olarak oluşturduğu, karmaşık kurallara
ve geleneklere göre yönetilen bir ekonomik teşebbüstür.Anonim
şirketlerin mal ya da hizmet üretebilmek için parasal kaynaklara gereksinimi
vardır. Gerekli sermayeyi oluşturmak amacıyla genelde sigorta şirketlerine,
bankalara, emekli sandıklarına, bireylere ve diğer yatırımcılara hisse senedi
(varlıklarından pay) ya da bono (uzun vadeli borç) satarlar. Özellikle bankalar
gibi bazı kurumlar da anonim şirketlere ve diğer teşebbüslere borç verirler.
Federal hükümet ve eyalet hükümetleri bu finansman sisteminin güvenliğini ve
güvenilirliğini garantilemek ve yatırımcıların sağlıklı karar verebilmelerine
yönelik serbest bilgi akışını sağlamak amacıyla ayrıntılı kurallar ve
düzenlemeler geliştirmişlerdir.Gayrı safi milli hasıla (GNP), belirli
bir yıl üretilen mal ve hizmet düzeyini belirler. Birleşik Devletler'de GNP
düzenli bir biçimde artmış ve 1983'te 3,4 trilyon doların üstündeyken 1998'de
yaklaşık 8,5 trilyon dolar olmuştur. Bu veriler ekonominin sağlığını ölçmeye
yararsa da, ulusun durumunu her açıdan ölçemez. Gayrı safi milli hasıla bir
ekonominin ürettiği mal ve hizmetlerin piyasa değerini gösterir; fakat, bir
ulusun yaşam niteliğini ortaya koyamaz. Sözgelimi, bireysel mutluluk ve
güvenlik, temiz bir çevre ve sağlık gibi bazı önemli değişkenler tümüyle bu
göstergenin dışında kalır.KARMA BİR EKONOMİ: PİYASANIN
ROLÜBirleşik Devletler'de bir karma ekonomi olduğu söylenir; çünkü, hem
bireysel teşebbüsler hem de hükümet önemli rol oynar. Gerçekten de Amerikan
ekonomi tarihindeki en kalıcı tartışmalardan bazıları özel sektörle kamu
sektörünün rolleri üzeride odaklanmıştır.Amerikan serbest teşebbüs
sistemi bireysel iş sahipliğini öne çıkarır. Ülkede mal ve hizmetlerin en büyük
kısmını özel teşebbüs üretir ve toplam ekonomik üretimin üçte ikisi özel
kullanım amacıyla bireylere giderken, üçte biri de hükümet ve iş çevreleri
tarafından satın alınır. Tüketicinin rolü gerçekten o kadar büyüktür ki zaman
zaman ülkede bir tüketici ekonomisi bulunduğu ileri sürülür.Bireysel
iş sahipliğine verilen bu önem kısmen Amerikalıların kişisel özgürlüğe olan
inançlarından kaynaklanmaktadır. Ulus yaratıldığından beri Amerikalılar aşırı
hükümet gücünden korkmuşlar ve hükümetin bireyler üzerindeki yetkisini, ekonomik
alandaki rolünü de içermek üzere, sınırlamaya çalışmışlardır. Buna ek olarak
Amerikalılar genelde, özel iş sahipliği özelliği taşıyan bir ekonominin,
hükümetin iş sahibi olmasını öne çıkaran bir ekonomiden daha etkin çalışacağına
inanmaktadırlar.Neden? Amerikalıların inancına göre, ekonomik güçlere
müdahale edilmezse, mal ve hizmetlerin fiyatını arz ve talep belirler. Buna
karşılık fiyatlar da, iş çevrelerinin neler üretmesi gerektiğini belirler; eğer
halk bir malı ekonominin ürettiğinden daha çok miktarda almak isterse o malın
fiyatı yükselir. Bu gelişme yeni şirketlerin ya da diğerlerinin dikkatini çeker
ve kar sağlama fırsatı sezdikleri için o malı daha çok üretmeye
başlarlar.Buna karşılık, eğer halk bir malı daha az miktarda almak
isterse fiyatlar düşer ve rekabete dayanamayan üreticiler ya işlerine son verir
ya da başka mallar üretmeye başlar. Bu gibi sistemlere piyasa ekonomisi adı
verilir. Bunun aksine sosyalist bir ekonomi, hükümetin daha çok iş sahibi olması
ve merkezi planlama özelliği taşır. Amerikalıların çoğunluğu, vergi gelirlerine
bağlı bulunan hükümetlerin fiyat değişmelerine özel sektörün yaptığı kadar önem
vermeyeceklerini ya da piyasa güçlerinin gerektirdiği disiplinin etkisini
duymayacaklarını düşündükleri için, sosyalist ekonomilerin doğal olarak daha
verimsiz kalacağına inanırlar.Buna karşın serbest teşebbüs de
sınırlamalarla karşı karşıyadır. Amerikalılar, belirli hizmetlerin özel sektöre
oranla kamu tarafından daha iyi sağlanacağına her zaman inanmışlardır. Sözgelimi
Birleşik Devletler'de hükümet, yargının, çok sayıda özel okul ve eğitim merkezi
bulunmasına karşın öğretimin, karayolu ağının, toplumsal istatistik yayınlarının
ve ulusal savunmanın yönetilmesinden birinci derecede sorumludur. Buna ek
olarak, fiyat sisteminin iyi yürümediği durumlarda hükümetin gerekli
düzeltmeleri yapmak amacıyla müdahalede bulunması da istenir.Sözgelimi
doğal tekelleri düzen altına alır ve piyasa güçlerini bastıracak ölçüde
kuvvetlenen diğer işletme guruplaşmalarını denetlemek ya da dağıtmak için
antitröst yasaları uygular. Hükümet ayrıca piyasa güçlerinin erişemeyeceği
sorunlara da el atar.Özel yaşantılarında sorunlar olması ya da
ekonomideki dalgalanmalar nedeniyle işsiz kalmaları yüzünden sıkıntıya düşen
bireylere sosyal yardım ya da işsizlik sigortası olanakları sağlar; yaşlılara ve
yoksullara yapılan sağlık yardımlarının büyük kısmını karşılar; hava ve su
kirliliğinin azaltılması amacıyla özel endüstriyi denetler; doğal afetler
yüzünden kayba uğrayan bireylere düşük faizli borç verir. Hükümet, bunların yanı
sıra özel teşebbüsün başa çıkamayacağı kadar masraflı olan uzay araştırmalarında
da baş rolü oynamıştır.Bireyler, sadece tüketici olarak yaptıkları
seçimlerle değil, ekonomik politikayı şekillendiren yetkililere verdikleri
oylarla da bu karma ekonominin yönlendirilmesine yardım ederler. Tüketiciler
geçtiğimiz yıllarda, ürün güvenliğine, belirli endüstriyel uygulamaların çevrede
yarattığı tehditlere ve vatandaşların karşılaşmaları olasılığı bulunan belirli
sağlık tehlikelerine yönelik endişelerini dile getirdiler; hükümet bunlara yanıt
olarak tüketicilerin çıkarlarını güvence altına almak ve sosyal güvenliği
geliştirmek amacıyla daireler kurdu.ABD başka değişimler de geçirdi.
Nüfus ve işgücü dramatik bir biçimde çiftliklerden kentlere, tarlalardan
fabrikalara ve, en önemli olarak ta, hizmet endüstrilerine yöneldi, Günümüz
ekonomisinde bireysel hizmet ve kamu hizmeti sağlayanların sayısı tarımsal ve
mamul mal üretenlerin sayısından çok daha fazladır. İstatistiklere göre, kendi
işine sahip olanlar, son yüzyıl boyunca ekonomi karmaşıklaştıkça büyük ölçüde
başkaları için çalışma eğilimine girmişlerdir.HÜKÜMETİN EKONOMİDEKİ
ROLÜEkonomiye biçim veren kararların büyük çoğunluğu tüketiciler ve
üreticiler tarafından alınmakla birlikte, hükümetin ABD ekonomisi üzerinde en az
dört alanda büyük etkisi olmaktadır.İstikrar ve Büyüme. Federal hükümet
belki de en başta, sürekli büyümeyi, yüksek istihdam düzeyini ve fiyat dengesini
sağlamaya çalışarak ekonomik faaliyetin genel hızını ayarlamaktadır. Harcama ve
vergi oranlarını düzenlemek (maliye politikası) ya da para arzını yönetmek ve
kredi kullanımını kontrol etmek (para politikası) yoluyla ekonominin büyüme
hızını azaltıp çoğaltabilir ve böylelikle de fiyat ve istihdam düzeyini
etkileyebilir.1930'ların Büyük Bunalım'ını izleyen yıllarda uzun zaman,
ekonomik daralmalar, yani yavaş ekonomik gelişme ve yüksek işsizlik dönemleri,
en büyük tehdit olarak görüldü. Daralma tehlikesinin en ciddi görüldüğü günlerde
hükümet, kendisi büyük ölçüde harcama yaparak ya da tüketicilerin daha çok
harcamalarını sağlamak amacıyla vergileri azaltarak ve para arzının hızla
artmasını teşvik ederek ekonomiyi güçlendirmeye çalıştı.1970'lerde
özellikle enerji alanındaki fiyatların büyük ölçüde artması güçlü bir enflasyon
- fiyat düzeyinde genel yükselme - korkusu yarattı. Bunun sonucunda hükümet
ileri gelenleri, ekonomik daralmayla savaşacakları yerde enflasyonu sınırlamak
amacıyla harcamaları kısmaya, vergi kesintilerine direnmeye ve para arzındaki
artışları sınırlamaya başladılar.Ekonomide istikrar sağlamaya yönelik en
iyi önlemlerin neler olduğu konusundaki görüşler 1960'larla 1990'lar arasında
önemli biçimde değişti. Hükümet 1960'larda maliye politikasına, yani ekonomiyi
etkilemek için hükümet gelirleriyle oynamaya büyük ölçüde güveniyordu.
Harcamalar ve vergiler Başkan ve Kongre tarafından kontrol edildiği için,
seçimle göreve gelen bu yetkililer ekonomiyi yönlendirmede büyük rol
oynadılar.Yüksek enflasyon, yaygın işsizlik ve muazzam bütçe açıkları
yaşanan bir dönem nedeniyle, genel ekonomik faaliyetlerin hızını düzenlemede
maliye politikasının en iyi yöntem olduğu yolundaki güven sarsıldı. Bunun
yerine, faiz oranları gibi araçlar kullanarak ülkedeki para arzını kontrol
altında tutmaya yönelen para politikaları giderek artan bir önem kazandı. Maliye
politikası, Başkandan ve Kongre'den büyük ölçüde bağımsız olan ve Federal Rezerv
Kurulu adıyla tanınan merkez bankası tarafından
yönetilmektedir.Düzenleme ve Kontrol. ABD federal hükümeti özel
teşebbüsü çeşitli biçimlerde düzenler. Düzenleme de iki genel sınıfa ayrılır.
Ekonomik düzenlemeyle fiyatların doğrudan ya da dolaylı olarak kontrolü amacı
güdülür. Hükümet geleneksel olarak, elektrik üretim şirketleri gibi tekellerin
makul oranlardan fazla kar elde etmek için fiyatları yükseltmelerini engellemeye
çalışır.Hükümet zaman zaman diğer endüstri alanlarında da ekonomik
kontrol uygulamıştır. Büyük Bunalım'ı izleyen yıllarda, hızla değişen arz ve
talep karşısında kontrolsüz biçimde dalgalanma eğilimi gösteren tarımsal mal
fiyatlarında istikrar sağlayabilmek amacıyla karmaşık bir yöntem oluşturuldu.
Karayolu taşımacılığı şirketleri ve daha sonraları da havayolları gibi bazı
teşebbüsler zararlı olacağını düşündükleri fiyat indirimlerine gitmemek için
kendiliklerinden hükümet düzenlemesi talebinde bulundular ve bunu elde
ettiler.Bir başka ekonomik düzenleme biçimi olan antitröst yasalar
uygulanarak da piyasa güçlerinin sağlamlaştırılmasına ve böylelikle doğrudan
düzenleme yapmaya gereksinim kalmamasına çalışılır. Hükümet ve bazan da özel
işletmeler, rekabeti gereksiz biçimde sınırlayabilecek uygulamaları ya da şirket
birleşmelerini yasaklamak amacıyla antitröst yasalara başvururlar.
Hükümet özel şirketleri halkın sağlığını korumak ya da temiz ve sağlıklı
bir çevre sağlamak gibi toplumsal amaçlarla da kontrol eder. Sözgelimi ABD Besin
Maddeleri ve İlaçlar İdaresi zararlı ilaçları yasaklar; Mesleksel Tehlikeler ve
Sağlık İdaresi işçileri çalışırken karşılaşabilecekleri bedensel zararlara karşı
korur; Çevre Koruma İdaresi de su ve hava kirliliğini kontrol amacı
güder.Amerikalıların hükümet düzenlemeleri karşısındaki tutumları XX.
Yüzyıl'ın son otuz yılı içinde büyük ölçüde değişti. 1970'lerin ilk yıllarında
politika yapıcıları, ekonomik düzenlemelerin etkin olmayan şirketleri havayolu
ve kara taşımacılığı gibi endüstrilerden yararlanan tüketiciler aleyhine
koruduğundan gittikçe daha fazla endişe duymaya başladılar. Aynı zamanda
teknolojik değişiklikler de daha önceleri doğal tekel oldukları düşünülen
telekomünikasyon gibi endüstrilerde yeni rakipler yarattı. Bu gelişmeler de
düzenlemeleri gevşetecek bir dizi yasa çıkarılmasına yol açtı.Her iki
siyasal partinin liderleri 1970'ler, 1980'ler ve 1990'larda düzenlemelerde genel
bir yumuşamaya gidilmesini benimsedilerse de, toplumsal amaçlar sağlamaya
yönelik düzenlemeler konusunda daha zayıf bir görüş birliği vardı. Toplumsal
amaçlı düzenlemeler Büyük Bunalım'ı ve İkinci Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda
ve daha sonra da 1960'larda 1970'lerde giderek büyüyen bir önem
kazanmıştı.Buna karşın 1980'lerde Ronald Reagan'ın başkanlık yıllarında
hükümet düzenlemelerin serbest teşebbüsü engellediğini, işletme maliyetlerini
yükselttiğini ve böylelikle de enflasyonu körüklediğini iddia ederek, işçileri,
tüketicileri ve çevreyi korumaya yönelik düzenlemeleri yumuşattı. Yine de pek
çok Amerikalı belirli olaylar ya da eğilimlere karşı yakınmayı sürdürdü ve
hükümet, çevre korunmasını da içeren bazı alanlarda yeni düzenlemelere gitmek
zorunda kaldı.Bu arada bazı vatandaşlar da seçimle göreve gelen
yetkililerin belirli sorunlara yeterli çabukluk ya da güçle yönelmediklerini
ileri sürerek mahkemelere başvurdular. Sözgelimi 1990'larda bireyler ve giderek
hükümetin kendisi de sigara içmenin sağlığa karşı tehlike oluşturduğu
gerekçesiyle tütün şirketleri aleyhine dava açtılar. Uzun vadeli ödemeleri
gerektiren büyük bir parasal uzlaşma sonucu sigara içmeyle ilişkili
hastalıkların tedavi giderlerini eyaletlerin karşılamasına olanak
sağlandı.Doğrudan HizmetHer düzeydeki hükümet pek çok doğrudan
hizmet sağlamaktadır [Ç.N.: ABD yönetim sisteminde Federal Hükümetin altında
Eyalet Hükümetleri ve Yerel Hüküğmetler vardır]. Sözgelimi federal hükümet
ulusal savunmadan sorumludur; çok kez yeni ürünlerin geliştirilmesine yol açan
araştırmaları destekler; uzay araştırmalarını yönetir; işçilerin iş başında
beceri sağlamalarını ve iş bulmalarını kolaylaştırmak amacıyla onlara yardımcı
olur. Hükümet harcamalarının yerel ve bölgesel ekonomiler ve hatta ekonomik
faaliyetlerin genel hızı üzerinde önemli etkileri vardır.Buna karşılık
eyalet hükümetleri de pek çok karayolunun yapımından ve bakımından sorumludur.
Eyalet, ilçe ya da kent yönetimleri devlet okullarının finansmanında ve
işletilmesinde önde gelen bir rol oynarlar. Yerel hükümetler polis ve itfaiye
çalışmalarının baş sorumlusudur. Federal düzeyde alınan kararlar genelde en
büyük ekonomik etkiyi taşımakla birlikte yukarıda anılan alanlardaki hükümet
harcamaları da yerel ve bölgesel ekonomiler üzerinde etkili olur.1997'de
federal hükümetin, eyalet hükümetlerinin ve yerel yönetimlerin toplam
harcamaları gayrı safi milli hasılanın yaklaşık yüzde 18'ini
oluşturmuştur.Doğrudan YardımHükümet bunların yanı sıra
işletmelere ve bireylere doğrudan çeşitli türde yardım da yapar. Küçük
işletmelere düşük faizli borç verir ve teknik yardımda bulunur; üniversitede
okumak isteyen öğrencilere de düşük faizli kredi açar. Hükümet destekli
teşebbüsler kredi kurumlarının elindeki ipotek belgelerini satın alıp bunları
yatırımcılar tarafından alınıp satılabilecek borç senetlerine dönüştürür ve
böylelikle konut kredisi verilmesini teşvik eder. Hükümet ayrıca ihracatı da
etkin biçimde destekler ve yabancı ülkelerin ithalatı sınırlayıcı ticaret
engelleri getirmelerini önlemeye çalışır. Hükümet kendilerine yeterince
bakamayan bireylere de destek olur. İşverenlerden alınan bir vergiyle finanse
edilen Sosyal Güvenlik programı Amerikalıların büyük bir kesiminin emeklilik
gelirlerini sağlar. Medicare programı sayesinde yaşlıların pek çok tedavi gideri
karşılanır.Mediacaid programı da düşük gelirli ailelerin sağlık
giderlerini finanse eder. Çok eyalette hükümet ruh hastalarının ya da önemli
bedensel engelleri olan bireylerin bakımı amacıyla kurumlar işletir. Federal
hükümet yoksul ailelerin besin maddesi almalarına yardımcı olmak için Yiyecek
Pulları çıkarır; federal hükümet ve eyalet hükümetleri çocuklu yoksul ailelere
destek amacıyla ortaklaşa sosyal yardım bağışlarında bulunur.Aralarında
Sosyal Güvenlik de bulunan bu programların pek çoğunun kökü, 1933-1945 yılları
arasında görev yapmış olan Başkan Franklin D. Doosevelt'in Yeni Düzen
programlarına kadar uzanır. Roosevelt'in reformlarının anahtarı, yoksulluğa
bireysel ahlak bozukluklarının değil toplumsal ve ekonomik nedenlerin yol açtığı
inancıydı. Anılan görüş, kökü New England Püritenizmi'nde yatan genel inancı
reddediyordu; bu inanca göre, başarı Tanrı'nın lutfunun, başarısızlıksa
Tanrı'nın hoşnutsuzluğunun simgesiydi. Bu yeni görüş Amerikan toplumsal ve
ekonomik düşüncesinde önemli bir dönüşüm oluşturuyordu. Buna karşın günümüzde
bile, özellikle sosyal yardıma ilişkin belirli sorunlarda yukarıda anılan eski
inançların izleri görülebilmektedir.Aralarında Medicare ve Medicaid'in
de bulunduğu, bireylere ve ailelere yönelik pek çok yardım programına ise
1960'larda Başkan Lyndon Johnson'un (1963-1969) Yoksullukla Savaş günlerinde
başlandı. Bahis konusu programların bazıları 1990'larda parasal güçlüklerle
karşılaştı ve çeşitli reform önerileri ortaya atıldıysa da Birleşik
Devletler'deki her iki büyük parti de onları desteklemeyi sürdürdü. Buna
karşılık programların muhalifleri, işsiz ama sağlıklı bireylere sosyal yardım
yapmanın onlarda sorunlara çözüm arama isteği yerine bağımlılık yaratacağını
iddia ettiler. Başkan Bill Clinton (1993-2001) yönetiminde 1996'da onaylanan
reform yasaları, sosyal yardım alabilmek için bireylerin çalışmakta olmaları
koşulunu getirmekte ve yardım sürelerine de sınırlamalar
koymaktadır.YOKSULLUK VE EŞİTSİZLİKAmerikalılar ekonomik
sistemleriyle gururlanırlar ve onun vatandaşların iyi bir yaşam sağlamaları için
fırsat yarattığına inanırlar. Buna karşın, ülkenin pek çok yöresinde yoksulluğun
inatla sürmekte olduğu gerçeği onların bu inancına gölge düşürmektedir.
Hükümetin yoksullukla savaş çabaları belirli bir ilerleme sağladıysa da sorunu
ortadan kaldıramadı. Aynı şekilde, güçlü bir ekonomik büyüme yaşanan dönemler de
yeni iş olanakları yarattı ve yoksulluğu azalttı ama tümüyle yok
edemedi.Federal hükümet dört kişilik bir ailenin temel geçimini sağlamak
için gerekli asgari bir gelir miktarı saptar. Bunun düzeyi hayat pahalılığına ve
ailenin yaşadığı bölgeye bağlı olarak değişebilir. 1998'de yıllık geliri 16.530
doların altında olan dört kişilik bir aile yoksul sayılıyordu.Yoksulluk
sınırının altında yaşayan birey oranı 1959'da yüzde 22,4 iken 1978'de yüzde
11,4'e düştü; ancak, ondan sonra çok dar bir sınır içinde oynadı ve 1998'de
yüzde 12,7 olarak gerçekleşti.Kaldı ki toplam oranlar çok daha büyük
yoksulluk çekilen yerleşim birimlerini gizlemektedir. 1998'de
Afrikalı-Amerikalıların dörtte birinden fazlası (yüzde 26,1) yoksulluk içinde
yaşıyordu; bu oran huzursuzluk yaratacak kadar yüksek olmakla birlikte tüm
siyahların yüzde 31'inin yoksul tanımına girdiği 1979'a göre bir ilerleme
sayıldı ve 1959'dan beri en düşük yoksulluk oranını oluşturdu. Özellikle evli
olmayan annelerin bakmakla yükümlü bulunduğu aileler yoksulluğa maruz
kalmaktadır. Kısmen bu gerçeğin sonucu olarak 1997'de yaklaşık beş çocuktan biri
(yüzde 18,9) yoksuldu. Yoksulluk oranı Afrikalı-Amerikalı çocuklar arasında
yüzde 36,7 ve İspanyol kökenliler arasında da yüzde 34,4'tü.Bazı
uzmanlar resmi istatistiklerin yoksulluğu gerçek boyutlarından daha fazla gibi
gösterdiğini, çünkü sadece parasal geliri hesaba katıp Besin Pulu, sağlık
yardımı ve sosyal konutlar gibi hükümet yardımlarını göz ardı ettiğini ileri
sürmektedirler. Buna karşın diğer bazıları da anılan programların bir ailenin
tüm beslenme ve sağlık gereksinimlerinin pek azını karşılayabildiğini ve bir
sosyal konut açığı bulunduğunu iddia etmektedirler.Bazılarına göre ise
gelirleri yoksulluk sınırının üzerinde olan belirli aileler bile iskan, sağlık
ve giyim gibi gereksinimlerini karşılamak amacıyla beslenme giderlerini kısmakta
ve bu nedenle de açlık çekmektedir. Yine bazı uzmanlar da yoksulluk düzeyindeki
bireylerin zaman zaman geçici işlerde ve ekonominin yer altı sektöründe
çalışıp para kazandıklarını ve bunların da resmi istatistiklere yansımadığını
söylemektedirler.Ne olursa olsun, Amerikan ekonomik siteminin
kazanımları eşit dağıtmadığı açıktır. Washington'da kurulu bir araştırma örgütü
olan Ekonomik Politika Enstitüsü'ne göre 1997'de Amerikan ailelerinin en zengin
beşte birinin geliri toplam ulusal gelirin yüzde 47,2'sini oluşturmaktaydı.
Bunun aksine, en yoksul beşte bir toplam ulusal gelirin sadece yüzde 4,2'sini ve
en yoksul yüzde 40 ta yüzde 14'ünü elde etmekteydi.Amerikan ekonomisinin
genelde gönençli olmasına karşılık, eşitsizliğe yönelik endişeler 1980'lerde ve
1990'larda da sürdü. Küresel rekabetin giderek artması sonucu pek çok geleneksel
imalat endüstrisi işçisi tehdit altında kaldı ve ücretleri durağanlaştı. Aynı
zamanda federal hükümet de düşük gelirli aileleri daha varlıklı olanlara karşı
kollayan vergi politikalarından uzaklaştı ve iyi durumda bulunmayanlara yardım
amacıyla yürütülen çok sayıda toplumsal programın bütçelerini kıstı. Bu arada
daha varlıklı aileler de hızla gelişen sermaye piyasasında sağlanan kazancın pek
çoğunu elde ettiler.1990'ların sonlarına doğru özellikle daha yoksul
işçilerin gelirleri artmaya başlayınca, yukarıda belirtilen durumun tersine
dönmeye başladığını gösteren belirtiler ortaya çıktı. Yüzyılın sonuna
gelindiğinde yine de bu eğilimin sürüp sürmeyeceğini belirlemek için henüz çok
erkendi.HÜKÜMETİN BÜYÜMESİABD Hükümeti Başkan Franklin Roosevelt
yönetiminden başlayarak büyük ölçüde büyüdü. Roosevelt'in Yeni Düzeni'nde, Büyük
Bunalım'ın yarattığı işsizliğe ve sıkıntılara son verme çabası nedeniyle pek çok
yeni federal program yaratıldı ve var olanların çoğu da yaygınlaştırıldı.
Birleşik Devletler'in İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında dünyanın en
önemli askeri gücü olarak yükselmesi de hükümetin büyümesini
besledi.Savaş sonrası dönemde kentsel ve banliyö yerleşim bölgelerinin
büyümesi de kamu hizmetlerinin yayılmasına olanak sağladı. Eğitim konusunda daha
yaygın beklentilerin başlaması hükümetin okullara ve üniversitelere önemli
yatırımlar yapmasına yol açtı. Bilimsel ve teknolojik ilerlemelere yönelik
muazzam bir ulusal baskı 1960'larda yeni kuruluşlar yarattı ve uzay
araştırmalarından sağlık konularına kadar yayılan bir alanda büyük kamu
yatırımlarına girişilmesini gerektirdi. Çok sayıda Amerikalının XX. Yüzyıl'ın
başlarında var olmayan sağlık ve emeklilik programlarına gittikçe daha fazla
bağımlı duruma gelmeleri de federal harcamaları büyük ölçüde
arttırdı.Pek çok Amerikalının Washington'daki federal hükümetin
kontrolsüz ölçüde şiştiğini düşünmelerine karşın istihdam istatistikleri bunun
böyle olmadığını göstermektedir. Hükümette çalışanların sayısı büyük ölçüde
artmışsa da bu daha çok eyaletlerde ve yerel düzeyde olmuştur. 1960-1990
arasında eyalet hükümetlerinde ve yerel yönetimlerde çalışanların sayısı 6,4
milyondan 15,2 milyona yükselirken, federal hükümetteki sivil görevli sayısı 2,4
milyondan sadece 3 milyona çıkmıştır.Federal işgücü azaltmalar sonunda
1998'de 2,7 milyona düşmüş, fakat eyalet hükümetleri ve yerel yönetimlerin
çalıştırdığı görevli sayısı 1998'de yaklaşık 16 milyon olmuş ve anılan azaltma
düzeyini çok aşmıştır. (Birleşik Devletler'in Vietnam savaşıyla uğraştığı sırada
askerde olan Amerikalıların sayısı 1968'de yaklaşık 3,6 milyona erişmiş ve bu
sayı 1998'de 1,4 milyona inmiştir.)Hükümetin sağladığı yaygın hizmetlere
yönelik ödemelerin yapılabilmesi için gittikçe artan vergi yükü, Amerikalıların
büyük hükümet karşısındaki genel hoşnutsuzluğu ve kamu görevlisi
sendikalarının yoğunlaşan gücü nedeniyle 1970'lerde, 1980'lerde ve 1990'larda
çok sayıda politika yapıcısı, gerekli hizmetleri sağlayacak en etkin kurumun
hükümet olup olmadığını sorgulamaya başladı. Hükümetin belirli görevlerinin özel
sektöre devredilmesi yöntemini tanımlamak için özelleştirme deyimi ortaya
atıldı ve dünya çapında hızla kabul gördü.Birleşik Devletler'de
özelleştirme özellikle belediyelerde ve bölgesel düzeyde görüldü. New York'da
New York, California'da Los Angeles, Pennsylvania'da Philadelphia, Texas'da
Dallas ve Arizona'da Phoenix gibi büyük ABD kentlerinde, sokak lambalarının
onarımından katı atıkların toplanmasına ve bilgi işlemden hapishanelerin
yönetilmesine kadar değişen ve önceleri doğrudan belediyelerin kendilerinin
yaptıkları pek çok çalışma özel şirketlere ya da kar amacı gütmeyen diğer
kuruluşlara verilmeye başlandı. Bu arada bazı federal kuruluşlar da özel
teşebbüs gibi çalışma yolunu seçti; sözgelimi Birleşik Devletler Posta Servisi
faaliyetlerini yürütmek için genel vergilere değil kendi gelir kaynaklarına
başvurur.Bunlara karşın kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi hala çok
çelişkili bir konu oluşturmaktadır. Yandaşları, özelleştirmenin maliyeti
düşürdüğü ve özel sektörün üretkenliğini arttırdığı konusunda ısrar ederken,
diğerleri aksini savunmakta, müteahhitlerin kar elde etmek istediklerini ve pek
de üretken olmadıklarını ileri sürmektedirler.Kamu sektöründeki
sendikalar doğal olarak özelleştirmelerin pek çoğuna hararetle karşı çıkmakta ve
müteahhitlerin ihaleyi kazanmak için çok düşük teklif verdikten sonra maliyeti
önemli ölçüde arttırdıklarını kanıtlayan belirli örnekler bulunduğunu ileri
sürmektedirler. Yandaşları ise, özelleştirme rekabete yol açarsa etkinliğin de
artacağını savunmaktadırlar. Belirli durumlarda özelleştirme tehdidi yerel
hükümet çalışanlarını daha etkin olmaya bile teşvik
edebilir.Düzenlemelere, hükümet harcamalarına ve sosyal yardım reformuna
ilişkin tartışmaların açıkça gösterdiği gibi hükümetin ülke ekonomisindeki uygun
rolü, Birleşik Devletler'in bağımsızlığına kavuşmasından 200 yıl sonra bile
büyük bir anlaşmazlık konusu olmayı sürdürmektedir.
Afyon Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi, Ekonomisi Ve Hava Kirliliğini Önlemedeki KatkKserofitlik Ve Su Ekonomisi ÖkofizyolojisiFloresanların EkonomikliğiVarlık Vergisi1987-1993 Türkiye Ekonomisi1983-1987 Türkiye Ekonomisi1980-1982 Türkiye Ekonomisi1923-1980 Türkiye Ekonomisi19 Şubat KriziSermaye Piyasası Kurulu (SPK)İMKB PazarlarıİMKB'de Kote İşlemiMilli Korunma KanunuAltın Kurallar5 Nisan KararlarıElliot Dalga KuramıDow KuramıDirectional MovementDikdörtgen FormasyonuDestek ve Direnç Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |