Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Amerikan Ekonomisinin Tarihi Kuzey Amerika'nın ilk yerleşimcileri
Amerika Yerlileriydi. Bu halkın günümüzde Bering Boğazı'nın bulunduğu bölgedeki
bir kara köprüsünden geçerek 20.000 yıl önce Asya'dan Amerika'ya geldikleri
sanılmaktadır. (Amerika'ya ilk ayak basan Avrupalı kaşifler Hindistan'a
geldiklerini düşündükleri için yanlışlıkla bu halka Hintliler
demişlerdi.)Bahis konusu yerli halk bazan kabileler ve bazan da kabile
konfederasyonları halinde örgütlenmişti. Kendi aralarında ticaret yaptıkları
halde diğer kıtalardaki halklarla ve hatta Avrupalı yerleşimciler gelinceye
kadar Güney Amerika'daki yerli halkla bile pek az temasları bulunuyordu.
Geliştirdikleri ekonomik sistem ise onların topraklarına sonradan yerleşen
Avrupalılar tarafından yok edilmiştir.Amerika'yı ilk keşfeden
Avrupalılar Vikinglerdi; fakat, 1000 yılında gerçekleşen bu olay büyük ölçüde
gözden kaçtı. O günlerde Avrupa toplumunun en büyük kesimi hala tarıma ve toprak
mülkiyetine bağlı bulunmaktaydı. Ticaret, Kuzey Amerika'nın daha çok
araştırılmasını ve orada yerleşilmesini teşvik edecek oranda önem
kazanmamıştı.İspanya bayrağı altında denizcilik yapan bir İtalyan olan
Kristof Kolomb Asya'ya ulaşan bir güneybatı geçidi bulmaya çıktı ve 1492'de bir
Yeni Dünya keşfetti. Bunu izleyen 100 yıl boyunca Avrupa'dan yola çıkan
İngiliz, İspanyol, Portekizli, Hollandalı ve Fransız kaşifler altın, zenginlik,
onur ve zafer peşinde Yeni Dünya'ya doğru yelken açtılar.Buna karşın
Kuzey Amerika'nın vahşi bölgeleri ilk gelen kaşiflere pek az altın ve ondan da
az zafer sunduğu için çoğu orada kalmadı. Kuzey Amerika'ya yerleşenler daha
sonraki yıllarda gelenlerdi. Bir gurup İngiliz 1607'de, daha sonra Birleşik
Devletler olacak olan ilk kalıcı yerleşim birimini kurdular. Adı Jamestown olan
bu birim günümüzdeki Virginia eyaleti topraklarında
bulunuyordu.KOLONİLEŞTİRMEİlk yerleşimcilerin yeni bir vatan
aramalarına yol açan çeşitli nedenleri vardı. Massachusetts'e yerleşen
Pilgrimler dinsel baskıdan kaçmak isteyen dindar ve soğukkanlı İngilizlerdi.
Virginia benzeri diğer kolonilerse temelde ticaret girişimleri olarak
kurulmuştu; ancak, çok kez dindarlıkla ticari çıkar el ele
yürüyordu.İngiltere'nin daha sonra Birleşik Devletler olacak olan
kolonileri kurup yürütmekteki başarısı, büyük ölçüde, imtiyazlı şirketler
kullanmasından kaynaklanıyordu. İmtiyazlı şirketler, ekonomik kazanım peşinde
olan ve belki de İngiltere'nin ulusal amaçlarını gerçekleştirmek isteyen
hissedar (genellikle tüccarlar ve zengin toprak sahipleri)
guruplarıydı.Şirketlerin özel sektör tarafından finanse edilmesine
karşılık Kral her projeye ekonomik hakların yanı sıra siyasal yetkiler ve yargı
yetkileri tanıyan bir imtiyaz ya da bağış veriyordu. Buna karşın koloniler
genelde hemen kar sağlayamadıkları için İngiliz yatırımcılar çok kez
imtiyazlarını yerleşimcilere devrettiler. O günlerde pek anlaşılmamıştı ama
bunun siyasal sonuçları çok büyük oldu. Koloniciler kendi yaşamlarını, kendi
toplumlarını ve kendi ekonomilerini kurmaya bırakıldılar; bu gerçekte yeni bir
ulusun temellerinin atılması anlamına geliyordu.İlk kolonilerin
zenginliği tuzakla kürk hayvanı yakalamaya ve kürk ticaretine dayanıyordu.
Massachusetts'te balıkçılık ta temel bir zenginlik kaynağıydı. Buna karşın,
kolonilerdeki halk genelde küçük çiftliklerde yaşıyor ve kendi kendine yeterli
oluyordu. Birkaç küçük kentte ve North Carolina, South Carolina ve Virginia'daki
büyük çiftliklerde temel gereksinim mallarının bir kesimi ve lüks maddelerin
hemen hepsi tütün, pirinç ve çivit karşılığında ithal
ediliyordu.Koloniler büyüdükçe destek endüstrileri gelişmeye başladı.
Çeşitli bıçkı evleri ve tahıl değirmenleri ortaya çıktı. Koloniciler önceleri
balıkçı tekneleri ve sonradan da ticaret tekneleri yapmak için tersaneler
kurdular. Küçük demir döküm atölyeleri de açtılar. XVIII. Yüzyıl'a gelindiğinde
bölgesel ekonominin biçimi ortaya çıkmıştı; New England kolonileri gönenç
yaratmak için gemi yapımına ve denizciliğe dayanıyordu; Maryland, Virginia ve
Carolinalar'daki çoğunlukla köle çalıştırılan büyük çiftliklerde pamuk, pirinç
ve çivit üretiliyordu; New York, Pennsylvania, New Jersey ve Delaware'deki orta
koloniler de deniz yoluyla mal ve kürk taşımacılığı yapıyorlardı. Köleler
dışındaki bireylerin yaşam standardları yüksekti; gerçekten de İngiltere'dekini
bile aşıyordu. İngiliz yatırımcılar çekilmiş oldukları için meydan koloniciler
arasındaki müteşebbislere kalmıştı.1770'e gelindiğinde Kuzey Amerika
kolonileri, hem ekonomik hem de siyasal açıdan I. James döneminden beri
(1603-1625) İngiltere politikasına egemen olmuş bulunan ve giderek yükselen
özyönetim akımının bir parçası konumuna gelmeye hazırlardı. İngiltere ile
aralarında vergileme konusunda ve diğer başka alanlarda anlaşmazlıklar çıktı;
Amerikalılar İngiliz vergilerinde ve yasal düzenlemelerinde özyönetim
taleplerini karşılayacak biçimde değişiklik yapılacağını umuyorlardı. İngiliz
hükümetiyle olan sürtüşmelerin onlarla genel savaşa ve kolonilerin
bağımsızlığına yol açacağını pek az kişi düşünüyordu.XVII. ve XVIII.
Yüzyıllar'da İngiltere'deki siyasal kargaşa dönemlerinde olduğu gibi Amerikan
Devrimi de (1775-1783) hem ekonomik hem siyasaldı ve İngiliz filozofu John
Locke'nin Sivil Hükümet Üzerine İkinci İnceleme'sinden (1690) açıkça alınmış
olan vazgeçilmez yaşam, özgürlük ve mülkiyet hakları cümleciğini toplanma
çağrısı olarak kullanan orta sınıf tarafından destekleniyordu.Nisan
1775'teki bir olay savaşı başlattı. Massachusetts'in Concord kentindeki bir
koloni silah deposunu ele geçirmek isteyen İngiliz askerleri Koloni milisleriyle
çatıştılar. Kim olduğu bilinmeyen birinin ateş etmesi üzerine sekiz yıl sürecek
bir savaş patladı. Kolonicilerin çoğunluğunun başlangıçtaki amacı belki de
İngiltere'den siyasal ayrılma değildi; fakat, varılan kesin sonuç bağımsızlık ve
yeni bir devletin, yani Birleşik Devletler'in yaratılması oldu.YENİ
ULUSUN EKONOMİSİ1787'de kabul edilen ve günümüze kadar yürürlükte kalan
ABD Anayasası pek çok bakımdan yaratıcı bir dehanın eseridir. Bir ekonomik yasa
olarak, Maine'den Georgia'ya ve Atlas Okyanusu'ndan Mississippi Vadisi'ne uzanan
tüm ülkenin birleşmiş ya da ortak bir Pazar oluşturduğu hükmünü getirmiştir.
Eyaletlerarası ticarete hiçbir gümrük resmi ya da vergi
uygulanamaz.Anayasa uyarınca Federal hükümet yabancı ülkelerle yapılan
ve eyaletler arasında yürütülen ticareti düzenleyebilir, tekdüze iflas yasaları
çıkarabilir, para basabilir ve değerini ayarlayabilir, ağırlık ve uzunluk ölçüsü
birimlerine ilişkin standardlar koyabilir, postaneler ve anayollar açabilir ve
patentler ve telif haklarını düzenleyen kurallar getirebilir. Yukarıda değinilen
son hüküm, fikri mülkiyetin ilk günlerden başlayarak tanındığını gösteriyordu
ve bu konu XX. Yüzyıl sonlarında yapılan ticaret görüşmelerinde büyük bir önem
kazanacaktı.Ülkenin Kurucu Ataları'ndan biri ve ilk maliye bakanı olan
Alexander Hamilton, federal hükümetin yeni doğmuş endüstrilere açık destek
sağlayarak ve ithalata koruyucu gümrük tarifeleri uygulayarak onları beslemeye
yönelik bir ekonomik kalkınma stratejisi uygulanmasını savunuyordu. Ayrıca,
kolonilerin Bağımsızlık Savaşı sırasında yüklendikleri kamu borçlarını üstlenmek
amacıyla bir ulusal banka yaratılması için de federal hükümeti zorluyordu. Yeni
hükümet Hamilton'un belirli önerilerine direndiyse de sonuçta gümrük
tarifelerini Amerikan dış politikasının temel bir ögesi yaptı ve bu tutum
yaklaşık XX. Yüzyıl ortalarına kadar sürdürüldü.Amerikalı çiftçiler
başlangıçta bir ulusal bankanın yoksullar aleyhine varsıllara hizmet edeceğinden
korktular; fakat, ilk Birleşik Devletler Ulusal Bankası 1791'de kuruldu, 1811'e
kadar çalıştı ve o tarihte yerine bir başka banka oluşturuldu.Hamilton
Birleşik Devletler'in ekonomik büyümesinin çeşitlendirilmiş ulaştırma,
imalatçılık ve bankacılık aracılığıyla sürdürülmesi gerektiğine inanıyordu.
Hamilton'un politikadaki rakibi Thomas Jefferson ise felsefesini sıradan
bireylerin siyasal ve ekonomik zulme karşı korunmasına dayandırmıştı. Özellikle
küçük çiftçileri en değerli vatandaşlar olarak övüyordu. Jefferson 1801'de
başkan oldu (1801-1809) ve merkeziyetçilikten daha çok arındırılmış bir tarım
politikası uygulamaya yöneldi.GÜNEYE VE BATIYA İLERLEYİŞGüney'de
başlangıçta önemsiz bir ürün olan pamuk Eli Whitney'in 1793'te çırçır makinesini
(pamuğu tohumlarından ve diğer yabancı maddelerden ayıklayan makine) icat etmesi
üzerine büyük bir gelişme gösterdi. Güneydeki büyük çiftlik sahipleri, sık sık
daha batıya giden küçük çiftçilerin topraklarını satın aldılar. Köle işçilerin
emeğiyle beslenen büyük çiftlikler kısa zamanda belirli aileleri pek çok
zenginleştirdi.Bununla birlikte, batıya gidenler sadece güneyliler
değildi. Bazan Doğu'daki köyler bir tüm olarak bölgeden ayrılıyor ve
Ortabatı'nın daha verimli çiftlik arazilerinde yeni yerleşim birimleri
kuruyordu. Batıya göçenler çok kez bağımsızlığa sıkı sıkıya bağlı bulunan ve her
tür hükümet denetimine ya da müdahalesine güçlü bir biçimde karşı çıkan kişiler
olarak tanımlanmalarına karşın gerçekte hükümetten dolaylı ya da dolaysız pek
çok yardım sağlamışlardır. Hükümet tarafından yapılan Cumberland Pike yolu
(1818) ve Erie Kanalı (1825) gibi ulusal kara ve suyolları yeni yerleşimcilerin
batıya göç etmelerinde ve daha sonra da batının tarımsal ürünlerinin pazarlara
taşınmasında yardımcı olmuştur.Andrew Jackson 1829'da başkanlığa gelince
pek çok yoksul ve varlıklı Amerikalı onu ideal edindi; çünkü, o da yerleşime
yeni açılan sınır bölgesinde ağaçtan yapılmış bir kulübede yaşama başlamıştı.
Başkan Jackson (1829-1837), Hamilton'un Ulusal Banka'sının Doğu'nun yerleşmiş
çıkarlarını Batı'nınkilere tercih ettiğine inandığı için bir ardılının
kurulmasına karşı çıktı. Jackson ikinci bir dönem için seçilince, Banka'nın
görev süresini yenilemek istemedi ve Kongre de onu destekledi. Bu davranışları
ülkenin parasal sistemine karşı güveni sarstı ve 1834 ve 1837'de önemli ticari
paniklere yol açtı.Ekonomik sarsıntılar XIX. yüzyıl süresince ABD
ekonomisinde yaşanan hızlı büyümeyi engellemedi. Yeni icatlar ve sermaye
yatırımları yeni endüsteriler kurulmasına ve ekonomik büyümeye yol açtı.
Ulaştırma geliştikçe sürekli olarak yeni pazarlar açıldı. Buharlı gemiler nehir
trafiğinin daha hızlı ve daha ucuz olmasını sağladı; fakat, demiryollarının
geliştirilmesi daha da büyük bir etki yarattı ve geniş arazi bölümleri kullanıma
açıldı. Kanallar ve karayolları gibi demiryollarının ilk kuruluş günlerinde de
arazi bağışı biçiminde önemli hükümet yardımları yapıldı. Buna karşın, diğer
ulaştırma biçimlerinin aksine, demiryolları büyük ölçüde yerel ve Avrupa
kaynaklı özel yatırımları da çekti.Bu heyecan dolu günlerde çabuk zengin
olma düzenleri bollaştı. Borsa fırsatçıları bir gecede hazineler kazandılar;
buna karşılık çok kişi de tüm tasarruflarını yitirdi. Bunlara karşın, uzak
görüşlülüğün ve yabancı yatırımların bir araya gelmesi, altın yataklarının
bulunması ve Amerikan halkının ve kişisel zenginliğin büyük katkısı sonucu
ülkede yaygın bir demiryolu sistemi kurulabildi ve bu da endüstrileşme için
temel oluşturdu.ENDÜSTRİYEL BÜYÜMEEndüstri Devrimi XVIII.
Yüzyıl'ın sonlarında ve XIX. Yüzyıl'ın başlarında Avrupa'da oluştu ve hızla
Birleşik Devletler'e yayıldı. 1860'ta Abraham Lincoln başkan seçildiğinde ülke
nüfusunun yüzde 16'sı kentlerde yaşmakta ve ulusal gelirin üçte biri imalattan
sağlanmaktaydı. Kentleşmiş endüstri genelde Kuzey Doğu'da toplanmıştı; pamuklu
bez üretimi önde gelen endüstriydi, ayakkabı, yünlü giysi ve makine üretimi de
yayılmaktaydı. İşçilerin çoğunluğunu göçmenler oluşturuyordu. 1845-1855 arasında
Avrupa'dan yılda yaklaşık 300.000 göçmen geliyordu. Bunların çoğu yoksul
kişilerdi; Doğu kentlerinde ve çok kez de ülkeye varış limanlarında
yerleşmişlerdi.Buna karşılık Güney tarım bölgesi olmayı sürdürdü;
sermaye ve endüstri ürünleri için de Kuzey'e bağlı kaldı. Güney'in, köle
kullanımını da içeren, ekonomik çıkarları ancak siyasal güç tarafından ve Güney
federal hükümeti kontrol ettiği sürece korunabilirdi.1856'da kurulmuş olan
Cumhuriyetçi Parti endüstrileşmiş Kuzey'i temsil ediyordu. 1860'ta
Cumhuriyetçiler ve başkan adayları olan Lincoln köle kullanılmasından pek söz
etmiyorlar, ama ekonomik politika konusunda çok açık konuşuyorlardı. 1861'de bir
koruyucu gümrük tarifesi kabul ettirmeyi başardılar. 1862'de ilk Büyük Okyanus
demiryolunu kurma imtiyazı verildi. 1863 ve 1864'te bir ulusal banka yasası
taslağı hazırlandı.ABD İç Savaş'ında (1861 - 1865) Kuzey'in zafer
kazanması ile ülkenin ve ekonomi politikasının geleceği kesinleşmiş oldu. Köle
işgücüne dayalı sistem kaldırıldı ve Güney'deki büyük pamuk çiftlikleri daha az
kar getirir oldular. Savaş gereksinimleri nedeniyle hızla gelişmiş olan Kuzey
endüstrisi ilerlemesini sürdürdü. Endüstriciler ülkenin toplumsal ve siyasal
faaliyetleri de içeren yaşamının pek çok kesiminde egemen olmaya başladılar.
Güney'in, 70 yıl sonra çevrilecek film klasiği Rüzgar Gibi Geçti'de duygusal
biçimde dile getirilecek olan, büyük çiftlik aristokrasisi ortadan
kalktı.İCATLAR, KALKINMA VE BÜYÜK İŞ ADAMLARIİç Savaş'ı izleyen
hızlı ekonomik gelişme modern ABD endüstriyel ekonomisinin temellerini
oluşturdu. Bir yeni keşifler ve icatlar patlaması görüldü ve bu olgu yarattığı
derin değişiklikler nedeniyle bazıları tarafından ikinci bir endüstri devrimi
olarak tanımlandı. Batı Pennsylvania'da petrol keşfedildi. Yazı makinesi
geliştirildi. Soğutmalı demiryolu vagonları kullanıma girdi. Telefon, gramofon
ve elektrik ampulü icat edildi. XX. Yüzyıl'ın ilk yıllarında at arabalarının
yerini otomobiller aldı ve uçakla yolculuk başladı.Anılan başarılara
koşut olarak ülkenin endüstriyel alt yapısı da geliştirilmeye başlandı.
Appalachian Dağları'nda kuzeyde Pennsylvania'dan güneyde Kentucky'e kadar uzanan
bölgede zengin kömür yatakları bulundu. Orta Batı'nın kuzeyinde Superior Gölü
bölgesinde büyük demir madenleri açıldı. Bu iki önemli ham maddenin biraraya
getirilebildiği yerlerde çelik üreten fabrikalar geliştirildi. Açılan büyük
bakır ve gümüş madenlerini kurşun madenleri ve çimento fabrikaları
izledi.Endüstri büyüdükçe seri imalat yöntemleri geliştirildi. Frederick
W. Taylor, bilimsel yöneticilik konusunda öncü oldu; her işçinin işlevini özenli
bir biçimde belirledi; onların çalışmalarıyla ilgili yeni ve daha etkin
yöntemler yarattı. (Gerçek seri imalat fikrini Henry Ford geliştirdi ve 1913'te,
her işçinin tek bir basit işlem yapacağı hareketli otomobil montaj bandını
kurdu. Çok uzak görüşlü olduğu daha sonra anlaşılan bir atılım yapan Ford,
işçilerine günde 5 dolar gibi pek cömert bir ücret önerdi ve böylelikle
işçilerin çoğu ürettikleri otomobillerin aynı zamanda müşterisi haline geldiler
ve endüstrinin yayılmasına yardım sağladılar.)XIX. Yüzyıl'ın ikinci
yarısının Parıltılı Çağı büyük iş adamlarının ortaya çıktığı dönemdi. Pek çok
Amerikalı büyük parasal imparatorluklar kuran bu iş adamlarını ideal olarak
algıladı. Bahis konusu kişilerin başarısı çok kez, John D. Rockefeller'in
petrolde yaptığı gibi, yeni bir hizmet ya da ürünün uzun vadedeki gelişme
olasılığını görebilmekte yatıyordu.Şiddetli bir rekabet içindeydiler ve
tek amaçları parasal başarı ve güç peşinde koşmaktı. Bu devler arasında John
D.Rockefeller ve Ford'a ek olarak, demiryolu işletmeciliğiyle zengin olan Jay
Gould, banker J.Pierpont Morgan ve çelik üğretimcisi Andrew Carnegie
sayılabilir. Aralarından bazıları, o günün işletmecilik anlayışına göre, dürüst
kişilerdi; buna karşın diğer bazıları zenginlik ve güç elde edebilmek için
kuvvete, rüşvete ve hileye başvurdular. İş çevreleri şu ya da bu şekilde hükümet
üzerinde büyük etki sahibi oldular.Girişimcilerin belki de en
gösterişlisi sayılan Morgan hem özel hem de iş yaşamında büyüklüğü kendisine
ölçü olarak almıştı. Kendisi ve dostları kumar oynuyorlar, yatlarda geziyorlar,
zengin partiler düzenliyorlar, saray benzeri evler yapıyorlar ve Avrupa'nın
sanat eserlerini satın alıyorlardı. Buna karşın, Rockefeller ve Ford gibi
kişiler püritenlerinkine benzer özellikler sergiliyorlardı. Küçük kasaba
değerlerini ve yaşam biçimini sürdürüyorlardı. Sürekli kiliseye giden kişiler
olarak diğer bireyler üzerinde de bir sorumlulukları olduğuna inanıyorlardı.
Kişisel erdemlerin başarı sağlayabileceğini düşünüyorlardı; çalışmaya ve tutumlu
olmaya inançları büyüktü. Daha sonra varisleri de Amerika'daki en büyük insancıl
yardım vakıflarını kurdular.Avrupa'daki üst düzey aydınların genelde
ticareti aşağılık bir işlev gibi görmelerine karşılık daha akışkan sınıf
yapısına sahip bir toplum içinde yaşayan Amerikalıların çoğu para kazanma
olgusuna hevesle sarılıyorlardı. Ticari girişimin riskinden ve verdiği
heyecandan hoşlandıkları kadar ticari başarının sağlayabileceği yüksek yaşam
standardlarını, gücü ve ünü de seviyorlardı.Bunlara karşın, her
istediğini yapan büyük girişimciler, Amerikan ekonomisi XX. Yüzyıl'da olgunluğa
eriştikten sonra Amerikalıların ideali olma çekiciliklerini büyük ölçüde
yitirdiler. Önce demiryollarında daha sonra diğer iş alanlarında anonim
şirketlerin ortaya çıkmasıyla yaşamsal bir değişim kendini gösterdi. Büyük iş
adamlarının yerini anonim şirketlerin başına geçen teknokratlar, yani yüksek
ücretli yöneticiler aldı. Anonim şirketin yükselişine bağlı olarak işletmelerin
gücünü ve etkisini dengeleyici bir kuvvet hizmeti gören örgütlenmiş işçi
hareketi de gelişti.1980'lerin ve 1990'ların teknolojik devrimi büyük iş
adamları çağını anımsatan yeni bir teşebbüs kültürü ortaya çıkardı. Microsoft'un
başı olan Bill Gates bilgisayar yazılımları düzenleyip satarak muazzam bir
servet oluşturdu. Gates'in büyük karlar sağlayan bir imparatorluk yaratması
nedeniyle, kurduğu şirket 1990'ların sonunda rakiplerini sindirmek ve tekel
yaratmak suçlamasıyla ABD Adalet Bakanlığı'nın antitröst dairesi tarafından
mahkemeye verildi. Buna karşın Gates bir insancıl yardım vakfı da kurdu ve vakıf
kısa sürede benzerleri arasında en büyük olma konumuna
erişti.Günümüzdeki Amerikalı iş çevresi liderlerinin pek çoğu Gates
kadar göze batan bir yaşam sürdürmemekte, anonim şirketlerin geleceğini onlar
belirlemekte, ancak, bunun yanı sıra insancıl yardım örgütlerinin ve okulların
yönetim kurullarında da görev yapmaktadırlar. Ulusal ekonominin durumuyla ve
Amerika'nın diğer ülkelerle olan ilişkileriyle ilgilenmekte ve hükümet
yetkilileriyle danışmak için her an Washington'a gidebilmektedirler. Kuşkusuz
hükümeti etkilemekte, fakat, Parıltılı Çağ'daki bazı büyük iş adamlarının
inandığının aksine, onu kontrol etmemektedirler.HÜKÜMET
MÜDAHALESİAmerika tarihinin ilk yıllarında politikadaki liderlerin
çoğunluğu federal hükümetin, ulaştırma alanı hariç, özel sektöre pek fazla
karışmasında isteksiz davranmışlardır. Genelde bırakınız yapsınlar doktrinini
benimsemişlerdir; anılan doktrin yasaların ve düzenin korunması dışında
hükümetin ekonomiye müdahale etmesine karşıdır. XIX. Yüzyıl'ın ikinci yarısında,
küçük işletmeler, çiftlikler ve işçi hareketleri hükümetlerin onlar adına
müdahalesini istemeye başlayınca bu davranış da değişmeler
gösterdi.Yüzyılın sonlarına doğru hem iş çevreleri liderlerine hem de
Orta Batı ve Batı'daki çiftçilerin ve işçilerin oldukça köktenci siyasal
hareketlerine kuşkuyla bakan bir orta sınıf gelişti. İlericiler olarak anılan bu
kişiler hükümetin rekabeti ve serbest teşebbüsü güvence altına almak için iş
yaşamını düzenlenmesinden yanaydılar. Ayrıca, özel sektördeki yolsuzluklarla da
savaştılar.Kongre 1887'de demiryolu işletmeciliğini düzenleyen bir yasa
(Eyaletlerarası Ticaret Yasası) ve 1890'da da, büyük şirketlerin tek bir
endüstriyi kontrol etmesini engelleyen bir yasa (Sherman Antitröst Yasası) kabul
etti. Ancak, 1900-1920 yılları arasında Cumhuriyetçi Başkan Theodore Roosevelt
(1901-1909), Demokrat Başkan Woodrow Wilson (1913-1921) ve ilericilere yakınlık
duyan diğerleri iktidara gelinceye kadar bu yasalar kararlı bir biçimde
uygulanmadı. Aralarında günümüzün Eyaletlerarası Ticaret Komisyonu, Gıda ve İlaç
İdaresi, Federal Ticaret Komisyonu da bulunan pek çok düzenleyici kuruluş bu
dönemde yaratıldı.Ekonomiye hükümet müdahalesi en önemli yükselişini
1930'ların Yeni Düzen döneminde elde etti. 1929'da sermaye piyasasının çöküşü
ülke tarihindeki en ciddi ekonomik karışıklığı, yani Büyük Bunalım'ı (1929-1940)
yaratmıştı. Başkan Franklin D.Roosevelt (1933-1945) bu olağanüstü durumu aşmak
amacıyla Yeni Düzen'i başlattı.Amerika'nın modern ekonomisini belirleyen
en önemli yasaların ve kurumların çoğu Yeni Düzen döneminde yaratılmıştır. Yeni
Düzen yasaları federal hükümetin yetkisini bankacılık, tarım ve sosyal güvenlik
alanlarına yaydı. Ücretlere ve çalışma saatlerine ilişkin asgari standardları
belirledi ve çelik, otomobil ve kauçuk ürünleri gibi endüstri alanlarında işçi
sendikalarının yayılmasında aracı rolü oynadı.Günümüzde ülkenin modern
ekonomisinin işlemesi için vazgeçilmez sayılan programlar ve daireler yaratıldı:
menkul sermaye borsasını düzenleyen Hisse Senetleri ve Senet Borsası Komisyonu;
banka mevduatını güvence altına alan Federal Mevduat Sigortası Kurumu; belki de
en önemli kurum sayılan ve yaşlıların işgücünün bir parçası çalıştıkları sırada
yaptıkları katkılara dayanarak onlara emekli maaşı sağlayan Sosyal Güvenlik
İdaresi gibi.Yeni Düzen liderleri iş çevreleriyle hükümet arasında daha
yakın bağlar kurma konusunda belirli bir heves gösterdiler; fakat, bu çabaların
bazıları İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yok oldu. Kısa ömürlü bir Yeni Düzen
programı olan Ulusal Endüstriyel Güçlenme Yasası ile iş çevresi liderlerinin ve
işçilerin aralarındaki anlaşmazlıkları hükümetin gözetimi altında çözümlemeye
teşvik edilmelerine ve böylelikle üretkenliğin ve etkinliğin arttırılmasına
çalışıldı.Amerika'daki bu işveren-işçi-hükümet düzenlemelerinde hiçbir
zaman Almanya ve İtalya'da görüldüğü gibi faşizme gidilmediyse de Yeni Düzen
girişimleri bu üç anahtar ekonomi aktörü arasındaki güç paylaşımını yeni bir
yöne döndürdü. Savaş sırasında ABD hükümetinin ekonomiye büyük müdahalesi sonucu
bahis konusu güç birleşmesi daha da yoğunlaştı. Savaş Üretimi Kurulu savaş
önceliklerinin karşılanabilmesi için ülkenin üretim yeteneklerinde eşgüdüm
sağladı.Yapısı değiştirilen tüketim malı fabrikaları pek çok askeri
siparişi karşıladı. Otomobil yapımcıları tank ve uçak üreterek Birleşik
Devletler'i demokrasinin silah deposu haline getirdiler. Ulusal gelirin
artmasının ve tüketim mallarının yetersiz kalmasının enflasyona neden olmasını
önleyebilmek amacıyla kurulan Fiyat Yönetim Bürosu belirli yerleşim birimlerinin
kiralarını kontrol altına aldı; şekerden benzine kadar pek çok tüketim malını
vesikaya bağladı ve daha başka önlemler uygulayarak fiyat artışlarını
engellemeye çalıştı.SAVAŞ SONRASI EKONOMİSİ: 1945-1960Çok sayıda
Amerikalı İkinci Dünya Savaşı'nın sona erip büyük askeri harcamaların azalması
sonucu Büyük Bunalım dönemindeki sıkıntılı günlerin geri geleceğinden
korkuyorlardı. Bunun aksine, savaş sonrası dönemde yoğun tüketici talebi
olağanüstü güçlü bir ekonomik büyümeyi besledi.Otomotiv endüstrisi
başarılı bir biçimde yeniden araç üretmeye döndü ve havacılık ve elektronik gibi
yeni endüstriler büyük bir gelişme gösterdiler. Kısmen askerden dönenlere
sağlanan ipotek kolaylıklarının yarattığı teşvik sayesinde hızla büyüyen inşaat
sektörü de bu gelişmeye katkıda bulundu. Ulusun 1940'ta yaklaşık 200 milyar
dolar olan gayri safi milli hasılası 1950'de 300 milyara ve 1960'ta da 500
milyar doları aşan bir düzeye yükseldi. Aynı zamanda, savaş sonrası doğumlarda
gerçekleşen ve bebek patlaması denilen büyük sıçrama da tüketici sayısını
yükseltti. Her geçen gün daha çok sayıda Amerikalı orta sınıfa
katıldı.Savaş malzemesi üretme gereksinimi büyük bir askeri-endüstriyel
karma (1953-1961 arasında ABD Başkanlığı yapmış olan Dwight D. Eisenhower
tarafından ortaya atılan bir deyim) doğmasına yol açtı. Bahis konusu karma savaş
sona erince ortadan kaybolmadı. Demir Perde Avrupa'nın üzerine çöküp Birleşik
Devletler de kendisini Sovyetler Birliği'ne karşı bir soğuk savaşa girmiş
bulunca hükümet önemli bir savaş gücü bulundurmayı sürdürdü ve hidrojen bombası
benzeri gelişmiş silahlara yatırım yaptı.Savaşta yıkılmış bulunan Avrupa
ülkelerine Marshall Planı çerçevesinde ekonomik yardım aktı ve bu da çok sayıda
ABD malı için piyasa yaratılmasına yardımcı oldu. Hükümet ekonomik konularda
odak rolü oynadığını anladı. Hükümet politikası çerçevesinde en yüksek
istihdamı, üretimi ve satın alma gücünü yaratmak için 1946 tarihli İstihdam
Yasası kabul edildi.Savaş sonrası dönemde uluslararası parasal
düzenlemelerin yeniden yapılandırılması gerektiğini fark eden Birleşik Devletler
açık ve kapitalist bir uluslararası ekonomi kurulmasını güvence altına alacak
Uluslararası Para Fonu ve Dünya Bankası gibi kurumların yaratılmasında öncülük
yaptı.Bu arada işletmeler de birleşmelerin simgelediği bir döneme girdi.
Şirketler büyük ve çeşitli alanlara el atan konglomeralar oluşturmak için
birleştiler. Sözgelimi, Uluslararası Telefon ve Telgraf A.Ş. (ITT), Sheraton
Otelleri'ni, Continental Bankacılık'ı, Hartford Yangın Sigortası'nı, Avis
Kiralık Otomobil'i ve diğer başka şirketleri satın aldı.Amerikan işgücü
de önemli ölçüde değişti. 1950'lerde, hizmet sağlayan işlerde çalışan işçi
sayısı önce mal üretimindeki işçi sayısına yetişti sonra da bu sayıyı geçti.
1956'da ABD çalışanlarının çoğunluğu imalattan (mavi yakalılar) daha çok
hizmette (beyaz yakalılar) yer alıyordu. Aynı zamanda işçi sendikaları da
üyeleri için uzun vadeli iş sözleşmeleri gerçekleştirdiler ve daha başka
çıkarlar sağladılar.Buna karşın çiftçiler sıkıntılı günler geçirdiler.
Çiftçiliğin büyük işletmelere dönüşmesiyle etkinliğin artması tarımda aşırı
üretime yol açtı. Küçük aile çiftlikleri, her geçen gün rekabet etmekte daha çok
zorlandılar ve gittikçe artan sayıda çiftçi toprağından ayrıldı. Bunun sonucu
olarak tarım sektöründe çalışanların sayısı 1947'de 7,9 milyon iken bu sayı
gittikçe azaldı; 1998'e gelindiğinde ABD'deki çiftliklerde sadece 3,4 milyon
işçi çalışıyordu.Başka Amerikalılar da yer değiştirdiler. Tek ailenin
oturduğu evlere olan talebin artması ve otomobil sahipliğinin yaygınlaşması, çok
sayıda Amerikalının kentlerden banliyölere göç etmesine yol açtı. Hava soğutma
aygıtlarının icadı gibi teknolojik yenilikler de buna eklenince ortaya çıkan göç
dalgası güney ve güneydoğu eyaletlerinde Houston, Atlanta, Miami ve Phoenix
benzeri Güneş Kuşağı (Sun Belt) kentlerin geliştirilmesini teşvik
etti.Federal hükümetçe desteklenen otoyollar banliyölere erişimi
kolaylaştırdığı için işyeri biçimleri de değişmeye başladı. Alışveriş merkezleri
çoğaldı ve sayıları İkinci Dünya Savaş'ı sonunda 8 iken 1960'da 3.840'a erişti.
Kısa bir süre sonra, kentleri bırakıp daha az kalabalık kesimlere yerleşen çok
sayıda endüstri kuruluşu da bunları izledi.DEĞİŞİM YILLARI: 1960'LAR VE
1970'LERAmerika'da 1950'ler çok kez bir rahatlık dönemi olarak
tanımlanır. Bunun aksine, 1960'lar ve 1970'ler büyük bir değişmeler dönemi oldu.
Dünya çevresinde yeni ülkeler ortaya çıktı; mevcut hükümetleri yıkma amacı güden
ayaklanmalar görüldü; daha önce kurulmuş ülkeler büyüdüler ve Birleşik
Devletler'e rakip ekonomik dinamolar haline geldiler; askeri gücün tek büyüme ve
yayılma aracı olmadığının gittikçe daha açık bir biçimde anlaşıldığı dünyada
ekonomik ilişkiler başat bir konum kazandı.Başkan John F.Kennedy
(1961-1963) yönetime daha etkin bir yaklaşım başlattı. 1960 seçim kampanyası
sırasında Amerikalıları Yeni Ufukların gereksinimlerini yerine getirmeye
çağıracağını söyledi. Başkan olarak, hükümet harcamalarını arttırıp vergilerde
kısıntı yaparak ekonomik büyümeyi hızlandırmayı hedef aldı; yaşlılara sağlık
yardımı yapılmasını, kent merkezlerine parasal yardım verilmesini ve eğitime
daha fazla ödenek ayrılmasını sağlamaya çalıştı.Bahis konusu
önerilerinin büyük kesimi yaşama geçirilmedi; ancak, Barış Gönüllüleri'nin
yaratılmasıyla Kennedy'nin Amerikalıları kalkınmakta olan ülkelere gönderip
onlara yardımcı olmak düşü gerçekleşti. Kennedy ayrıca Amerika uzay
araştırmalarını da hızlandırdı. Ölümünden sonra Amerikan uzay programı Sovyet
başarılarını geçti ve Temmuz 1969'da Amerikalı astronotlar aya
indiler.Kennedy'nin 1963'te öldürülmesi Kongre'yi harekete geçirdi ve
oluşturduğu yasama projelerinin büyük kesimi onaylandı. Ardılı Lyndon Baines
Johnson (1963-1969) başarılı Amerikan ekonomisinin kazanımlarını daha çok sayıda
vatandaşa yayarak bir Büyük Toplum kurmayı amaçladı. Hükümetin Medicare
(yaşlılara sağlık yardımı), Yiyecek Pulları (yoksullara besin yardımı) ve çok
sayıda eğitim girişimi (öğrencilere yardımın yanı sıra okullara ve
üniversitelere bağış) nedeniyle federal harcamalar dramatik ölçüde
çoğaldı.Vietnam'daki Amerikalıların sayısı arttıkça askeri harcamalar da
yükseldi. Kennedy döneminde küçük bir askeri harekat olarak başlayan müdahale
Johnson'un başkanlığı sırasında büyük bir askeri girişime dönüştü. İşin garip
yanı, hem yoksulluğa karşı savaş hem de Vietnam savaşı için yapılan harcamalar
kısa vadede gönencin artmasına yardımcı oldu. Buna karşılık, 1960'ların sonuna
doğru hükümetin bu harcamaları karşılamak için vergileri yükseltmedeki
başarısızlığı gittikçe artan bir enflasyon yarattı ve bu da ekonomik gönenci
aşındırdı.Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyelerinin 1973-1974
yıllarındaki petrol ambargosu enerji fiyatlarını hızla yükseltti ve yakıt
kısıntıları ortaya çıktı. Ambargo sona erdikten sonra bile fiyatlar aynı kalarak
enflasyonu arttırdı ve giderek işsizlik oranını yükseltti. Federal bütçe
açıkları arttı, yabancı rekabet yoğunlaştı ve menkul kıymetler borsasında
gerilemeler oldu.Vietnam Savaşı 1975'e kadar sürdü; Başkan Richard Nixon
(1969-1973) meclis soruşturması açılması talepleri karşısında istifa etti; bir
gurup Amerikalı Tahran'daki ABD büyükelçiliğinde rehine alındı ve bir yıldan
uzun bir süre serbest bırakılmadı. Ulus, ekonomik durum dahil, olaylarla başa
çıkamıyormuş gibi görünüyordu. Otomobillerden çeliğe ve yarı-iletkenlere kadar
ucuz ve çok kez de yüksek nitelikli ithal malları Birleşik Devletler'e aktıkça
Amerika'nın ticaret açığı büyük ölçüde arttı.Yeni ekonomik hastalığı -
bir yandan enflasyon sürerken bir yandan da ekonomik durgunluk olması ve aynı
zamanda işsizlik oranının artması - tanımlamak için stagflasyon terimi
kullanılıyordu. Enflasyon kendi kendini besliyor gibiydi. Halk fiyatların
sürekli artacağını beklediği için da daha fazla mal almaya başladı. Artan talep
fiyatları, fiyatlar ücretleri, ücretler fiyatları daha da yükseltti ve durmadan
yükselen bir sarmal doğdu. İş sözleşmelerine yaşam standardına ilişkin
maddelerinin otomatik olarak konulması giderek yaygınlaştı; hükümet te sosyal
güvenlik ödemeleri gibi belirli kalemleri enflasyonun bilinen en iyi ölçütü
sayılan Tüketici Fiyat Endeksine bağlamaya başladı.Söz konusu
uygulamalar işçilerin ve emeklilerin enflasyonla başa çıkabilmelerine yarım etti
ama enflasyonu da kalıcı konuma getirdi. Hükümetin gittikçe artan gelir
gereksinimi bütçe açığını büyüttü ve daha çok borçlanılmasına yol açtı ve bu da
faiz hadlerini yükselterek iş çevrelerinin ve tüketicilerin yükünü daha
ağılaştırdı. Enerji maliyetinin ve faizlerin yüksekliği yüzünden yatırımlar
zayıfladı ve işsizlik de huzursuzluk yaratacak oranda çoğaldı.Çaresiz
kalan Başkan Jimmy Carter (1977-1981) hükümet harcamalarını arttırarak ekonomik
durgunluk ve işsizlikle savaşmaya çalıştı ve enflasyonu durdurmak için gönüllü
ücret ve fiyat kontrolü yöntemleri geliştirdi. Her iki konuda da başarısız oldu.
Enflasyonla savaşta belki bir parça daha başarılı ancak dramatik olmayan atılım
yapılarak, aralarında havayolu, kara taşımacılığı ve demiryolu şirketlerinin de
bulunduğu bazı endüstrilerde düzenlemelerin azaltılmasına
gidildi.Anılan endüstriler güzergahları ve taşıma ücretleri hükümet
tarafından denetlenerek sıkı bir düzenleme altında tutuluyordu. Düzenlemelerde
yumuşama uygulaması Carter yönetiminden sonraki yıllarda da desteklendi. Hükümet
1980'lerde banka faiz oranlarındaki ve şehirlerarası telefon hizmetlerindeki
düzenlemeleri gevşetti ve 1990'larda da yerel telefon hizmetlerindeki
düzenlemeleri yumuşatmaya başladı.Bunlara karşın, 1979'dan başlayarak
para arzını sıkı bir denetim altında bulunduran Federal Rezerv Kurulu
enflasyonla savaştaki en önemli öge oldu. Enflasyonun perişan ettiği ekonominin
gereksinim duyduğu paranın tümünü vermeyi reddeden Federal Rezerv böylelikle
faiz oranlarını yükselmesine neden oldu. Bunu sonucu olarak da tüketici
harcamalarında ve ticari kredi taleplerinde büyük düşüşler görüldü. Kısa zamanda
ekonomide önemli bir daralma gerçekleşti.1980'LERDE EKONOMİ1982
boyunca ulus büyük bir daralma yaşadı. İflaslarda bir önceki yıla oranla yüzde
elli artış görüldü. Tarım ürünleri ihracatı azaldığı, ürün fiyatları düştüğü ve
faiz oranları yükseldiği için özellikle çiftçiler büyük sıkıntıya uğradılar.
Buna karşın, hızlı daralma ilacı yutulması zor olmakla birlikte ekonominin
kapıldığı yıkıcı döngüyü kırdı. 1983'e gelindiğinde enflasyon yavaşlamış,
ekonomi yeniden toparlanmış ve Birleşik Devletler sürekli bir ekonomik büyüme
dönemine girmişti. 1980'li yılların çoğunda ve 1990'larda yıllık enflasyon
artışı % 5'in altında kaldı.1970'lerdeki ekonomik tepkilerin önemli
siyasal sonuçları olmuştu. Amerikan halkı federal politikalara yönelik
hoşnutsuzluğunu 1980'de Carter'i görevden uzaklaştırıp yerine eski Hollywood
aktörü ve California valisi Ronald Reagan'ı başkan seçerek sergiledi. Reagan
(1981-1989) ekonomik programını arza yönelik ekonomi kuramına
dayandırdı.Anılan ekonomi kuramı halkın kazancının daha büyük bir
bölümünü kendisine ayırabilmesine yol açması için vergi oranlarının
düşürülmesini öngörüyordu. Daha düşük vergi oranları bireyleri daha yoğun ve
daha uzun süreli çalışmaya özendirir ve bu da giderek daha çok tasarrufa ve
yatırıma ve bu da daha çok üretime yol açar ve genel ekonomik büyümeyi teşvik
ederdi.Reagan'dan esinlenen vergi oranı indirimleri genelde daha zengin
Amerikalıların yararına sonuçlar verdiyse de bunun dayandığı ekonomik kuramda
ileri sürüldüğüne göre, yükselen yatırımlar yeni istihdam alanları yaratılmasına
ve daha yüksek ücretlere yol açacağı için bu gelişmelerden daha düşük gelirli
bireyler de yararlanırdı.Bunlara karşın, Reagan'ın ulusal gündeminin
temelinde federal hükümetin gereğinden fazla büyüdüğü ve müdahaleci olduğu
inancı yatmaktaydı. 1980'lerde Reagan bir yandan vergileri indirirken bir yandan
da sosyal içerikli programlarda büyük kesintiler yapıyordu. Reagan görev süresi
boyunca tüketiciyi, işyerini ve çevreyi etkileyen hükümet düzenlemelerini kısmak
ya da tümüyle ortadan kaldırmak için de çaba gösterdi. Bunun yanı sıra, Vietnam
Savaşı'ndan sonra Birleşik Devletler'in silahlı kuvvetlerini ihmal ettiğinden
korktuğu için savunma harcamalarının arttırılmasına çalıştı ve bunda başarılı
oldu.Vergi oranlarının indirilmesi ile birlikte askeri harcamaların da
artması yüzünden iç programlarda yapılan sınırlı kısıntılar büyük ölçüde aşıldı.
Bunun sonucu olarak, federal bütçedeki açıklar 1980'lerin başlarındaki ekonomik
daralma dönemindeki oranları bile geçti. 1980'de 74 milyar dolar olan bütçe
açığı, 1986'da 221 milyar dolara yükseldi. 1987'de 150 milyar dolara düştü,
ancak yeniden yükselmeye başladı.Bazı ekonomistler federal hükümetin
gerçekleştirdiği büyük harcamaların ve borçlanmaların enflasyonu yeniden
canlandıracağından korktular; fakat, Federal Rezerv Kurulu fiyat artışlarını
denetleme konusundaki duyarlılığını sürdürdü ve bir tehdit görülür görülmez faiz
oranlarını hemen yükseltti. Federal Rezerv, Paul Volcker ve ardılı Alan
Greenspan'ın yönetiminde ekonomik trafik polisliği baş rolünü sürdürdü ve ülke
ekonomisinin yönlendirilmesinde hem Kongre'yi hem de başkanı gölgede
bıraktı.1980'lerin başlarında hız kazanmaya başlayan ekonomik iyileşme
sırasında da sorunlar görüldü. Özellikle küçük aile çiftlikleri işleten
çiftçiler yaşamlarını sürdürmekte önemli güçlüklerle savaşmaya devam ettiler.
1986'da ve 1988'de ülkenin orta bölgelerinde karşılaşılan ciddi kuraklık ve
birkaç yıl sonra oluşan büyük seller sıkıntıları daha da arttırdı.Bazı
bankalar ve özellikle de tasarruf ve kredi birlikleri denilen kuruluşlar,
üzerlerindeki denetimin kısmen azaltılması üzerine sorumsuz bir borç verme
kampanyası sürdürdükleri için sıkı para politikaları ve akıllıca olmayan kredi
uygulamaları sonucu büyük sıkıntıya düştüler. Federal hükümet bu kuruluşların
pek çoğunu kapatmak ve mevduat sahiplerinin alacaklarını vergi mükelleflerinin
sırtından ödemek zorunda kaldı.1970'lerde ülkeyi sarmış olan ekonomik
hastalık, Sovyetler Birliği'ndeki ve Doğu Avrupa'daki komünist rejimlerin
çöktüğü yıllarda başkanlık yapan Reagan ile ardılı George Bush (1989-1992)
döneminde yani 1980'lerde de tümüyle iyileşmedi. 1970'lerde 10 yılın yedisinde
ticaret açığı gerçekleşti ve bu açık 1980'ler boyunca daha da
büyüdü.Asya'da birer ekonomik dinamo gibi hızla büyüyen ekonomiler
Amerika'ya meydan okur konumuna geldiler; özellikle, uzun vadeli planlamaya ve
şirketler, bankalar ve hükümet arasında yakın eşgüdüme ağırlık veren Japonya
ekonomik büyümede alternatif bir model gibi görülmeye başlandı.Bu sırada
Birleşik Devletler'de şirket baskıncıları hisse senedi değerleri düşen çeşitli
şirketleri satın alıp ya belirli işletmelerini satarak ya da parçalara bölerek
onları yeniden yapılandırıyorlardı. Bazı durumlarda şirketler kendi hisse
senetlerini almak ya da baskıncılara ödemede bulunmak için büyük paralar
harcadılar.Eleştirmenler bu çatışmaları endişeyle izliyor ve
baskıncıların iyi şirketleri yok ettiklerini ve şirketlerin yeniden
yapılandırılması sırasında pek çoğu açıkta kalan işçiler arasında huzursuzluk
yarattıklarını ileri sürüyorlardı. Buna karşın diğer bazıları da baskıncıların
ya kötü yönetilen şirketleri devralıp küçülterek yeniden karlı duruma
geçirdiklerini ya da onları satıp hisse senedi sahiplerinin kar paylarını daha
üretken şirketlere yatırmalarını sağladıklarını ve böylelikle de ekonomiye
anlamlı katkılarda bulunduklarını söylüyorlardı.1990'LAR VE
ÖTESİ1990'lar yeni bir başkanla, Bill Clinton'la (1993-2000) başladı.
Dikkatli ve ılımlı bir Demokrat olan Clinton, kendinden önceki başkanların
belirli yaklaşımlarını dile getirdi. Clinton, sağlık sigortasının kapsamının
genişletilmesine yönelik iddialı önerisinin Kongre tarafından yasalaştırmasını
başardıktan sonra, Amerika'da büyük hükümet döneminin sona erdiğini ilan
etti.Belirli kesimlerde piyasa güçlerinin devreye sokulmasına çalıştı ve
Kongre ile işbirliği yaparak yerel telefon hizmetlerinin rekabete açılmasını
sağladı. Sosyal yardım ödemelerinin azaltılması konusunda da Cumhuriyetçilerle
işbirliği yaptı. Buna karşın, Clinton her ne kadar kamu çalışanlarının sayısını
azalttıysa da hükümet ülke ekonomisinde yaşamsal bir rol oynamayı sürdürdü. Yeni
Düzen döneminde yaratılan yeniliklerin çoğunluğu ve Büyük Toplum
dönemindekilerin de pek çoğu olduğu gibi kaldı. Enflasyonun yeniden başladığı
izlenimi yaratabilecek gelişmeleri yakından izleyen Federal Rezerv sistemi de
ekonominin genel hızını düzenlemeyi sürdürdü.1990'lar boyunca ekonomide
de giderek artan sağlıklı bir gelişme sağlandı. 1980'lerin sonlarında Sovyetler
Birliği'nde ve Doğu Avrupa'da komünist rejimlerin çökmesi sonucu ticaret
olanakları büyük ölçüde arttı. Teknolojik gelişmeler çok sayıda yeni ve gelişmiş
elektronik ürünler ortaya çıkardı.Telekomünikasyon ve bilgisayarla
haberleşme ağı konusundaki yenilikler geniş bir donanım ve yazılım endüstrisi
geliştirdi ve pek çok endüstrinin çalışma yöntemlerinde devrim yarattı. Ekonomi
hızla büyüdü ve şirket gelirleri de büyük ölçüde arttı. Düşük enflasyon ve düşük
işsizlikle bir araya gelen büyük karlar menkul kıymetler borsasında patlama
yarattı; 1970'lerin başında sadece 1.000 olan Dow Jones Endüstri Endeksi 1999'da
11.000'e yükseldi ve böylece, herkesin değilse bile, pek çok Amerikalının
zenginliği arttı.1980'lerde Amerikalılar tarafından bir model olarak
görülen Japon ekonomisi uzun süreli bir daralmaya girdi ve bu gelişme de pek çok
ekonomistin gerçekte daha esnek, daha az planlanmış ve daha rekabetçi Amerikan
yaklaşımının yeni ve küresel ölçüde birleşmiş bir ortamda ekonomik büyüme için
daha iyi bir strateji oluşturduğu sonucuna varmasına yol açtı. Amerikan
işgücü de 1990'larda belirgin bir biçimde değişti. Uzun vadeli bir hale gelmiş
olan, çiftçi sayısının azalması eğilimi sürdü. İşçilerin küçük bir kesiminin
endüstride kalmasına karşın büyük bir kesimi de hizmet sektöründe mağaza
tezgahtarlığından mali planlamacılığa kadar yayılan görevlerde çalışmaya
başladı. Çelik ve ayakkabı üretimi Amerikan endüstrisinin temeli olmaktan çıktı
ve bu endüstrilerin yürümesini sağlayan bilgisayarlar ve tasarımlar onların
yerine geçti.Ekonomik büyüme nedeniyle vergi gelirleri yükseldikçe,
1992'de 290 milyar dolarla en üst düzeyine erişmiş olan federal bütçe de
gittikçe küçüldü. Hükümet 1998'de, bebek patlaması için gelecekte yapılacağı
vaad edilen Sosyal Güvenlik ödemeleri yüzünden büyük bir borç altına girmiş
bulunmakla birlikte, 30 yıldır ilk kez bir bütçe fazlası elde etti. Hızlı büyüme
ile sürekli düşük enflasyonun birlikte yürümesi karşısında şaşıran ekonomistler
Birleşik Devletler'in geçmiş 40 yıldır edinilen deneyimlere dayanılarak
sağlanandan daha hızlı bir ekonomik büyüme gösterme kapasitesi bulunan bir yeni
ekonomiye mi sahip olduğunu tartışmaya başladılar.Sonunda Amerikan
ekonomisi küresel ekonomiyle o güne kadar görülenden daha yakından bağlantılı
bir konuma geldi. Kendinden önceki başkanlar gibi Clinton da ticaret
engellerinin ortadan kaldırılması için bir çaba sürdürdü. Bir Kuzey Amerika
Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA) imzalandı ve böylelikle Birleşik Devletler'le
en büyük ticaret ortakları olan Kanada ve Meksika arasındaki ekonomik bağlar
daha da güçlendirildi.Özellikle 1980'lerde büyük bir hızla büyüyen Asya
da önemli bir mamul mallar sağlayıcısı ve Amerikan ihraç malları için de bir
pazar olarak Avrupa'ya katıldı. Dünyaya yayılan çok gelişmiş telekomünikasyon
ağları sayesine dünya finans piyasaları birkaç yıl öncesine kadar
düşünülemeyecek bir ölçüde birbirine bağlandı.Çok sayıda Amerikalı
küresel ekonomik birleşmenin tüm uluslar için yararlı olduğuna inanmakla
birlikte gittikçe artan karşılıklı bağımlılık bir takım karışıklıklara da yol
açtı. Birleşik Devletlerin büyük başarı elde ettiği ileri teknoloji
endüstrilerinde çalışanların pek iyi durumda bulunmalarına karşılık, genelde
işçiliğin ucuz olduğu çok sayıda yabancı ülkenin rekabeti karşısında geleneksel
imalat endüstrilerinde ücretler azalma eğilimi gösterdi. Daha sonraları
Japonya'nın ve diğer yeni endüstrileşmiş ülkelerin ekonomileri 1990'larda
duraklamaya başlayınca küresel finans sisteminde şok dalgaları oluştu. Amerikan
ekonomik politika yapımcıları yerli ekonominin gelecekteki yolunu çizerken
küresel ekonomik koşulları göz önünde bulundurmak zorunda olduklarının farkına
vardılar.Yine de Amerikalılar 1990'ları yenilenmiş bir güven duygusu
içinde bitirdiler. 1999 sonunda ekonomi Mart 1991'den beri sürekli bir büyüme
göstermişti ve bu da tarihteki en uzun süreli barış dönemi gelişmesi oluyordu.
İşsizlik Kasım 1999'da yaklaşık 30 yılın en düşük düzeyine indi ve yüzde 4,1
olarak gerçekleşti. 1998'de sadece yüzde 1,6 (1994'ten beri bir yıl dışında en
düşük oran) yükselmiş bulunan tüketici fiyatları ise biraz daha hızlı arttı
(Ekim 1999'da yüzde 2,4). Gelecekte pek çok tehlike ile karşılaşılacaktır;
fakat, ulus XX. Yüzyıl'ı ve berberinde getirdiği çok büyük değişiklikleri
sağlıklı bir biçimde atlatmış bulunmaktadır.
Afyon Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi, Ekonomisi Ve Hava Kirliliğini Önlemedeki KatkKserofitlik Ve Su Ekonomisi ÖkofizyolojisiFloresanların EkonomikliğiVarlık Vergisi1987-1993 Türkiye Ekonomisi1983-1987 Türkiye Ekonomisi1980-1982 Türkiye Ekonomisi1923-1980 Türkiye Ekonomisi19 Şubat KriziSermaye Piyasası Kurulu (SPK)İMKB PazarlarıİMKB'de Kote İşlemiMilli Korunma KanunuAltın Kurallar5 Nisan KararlarıElliot Dalga KuramıDow KuramıDirectional MovementDikdörtgen FormasyonuDestek ve Direnç Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |